23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
."}• ^ T "•1İL Burhan Kuzu, Ankara Üniversitesi'ndeki yumurtalı protestodan şemsiyelerle korunmaya çalışıldı, ama. POÜ3 POLİS Çağdaş Ersoy / Ankara S.B.F. Elbisesi kirlendiyse kusura bakmasın Artan öğrenci hareketlerini nasıl yorumluyorsunuz? Başbakan'ın İstanbul ve Ankara'daki olayiara "tezgâh" yorumu yapmasını nasıl karşıladınız? AKP'nin her kesimde kendinden olmayanı tasfiye etme projesini takip ediyoruz. YÖK Başkanı'nın değiştirilmesi ve rektör, dekan atamalarıyla üniversitelerin yönetimini ele geçirdi. Son operasyon olarak da üniversitenin bütününü gözüne kestiren AKP beklemediği bir tepkiyle karşılaştı. ögrenci hareketinin yükselişinde artık eğitim masraflarını karşılayamaz dururna gelmeleri, gerici örgütlenmelerin yaygınlaşması ve ses çıkartıldığında soruşturma, hapis, cop vebiber gazıyla susturulma gibi konulara birikmiş tepki etkili. Gerek AKP'nin gerek CHP ve MHP'nin tavrı ögrenci hareketini anlamaktan uzak. Başbakan, "tezgâh" nitelemesiyle sıkıştıgı için iflira atıyor. istanbul'a demokratik bir eylem yapmaya gittik, polisin saldırısına maruz kaldık, ardından tepkimizi Kuzu'ya gösterdik. Eylem günü olanlan anlatabllir misiniz? Sabahtan Kuzu'nun gelişini bekliyorduk. Sadece protesto değil, bir şenlik olsun diye düşündük. Konfetiler aldık, pankartlar hazırladık. Burnu kırılan arkadaşımızın fotoğrafını çoğaltıp dağıttık. Salondaki 500 kişi de çagnmız üzerine geldi. Eylemden sonra polis üniversiteye biber gazıyla girdi. Ülküçü ve cejnaatçilerden sürekll tehditler geliyor. ' . Yumurtayla protesto yapmaya nasıl karar verdlniz? Yumurta meselesi biraz taleplerimizin önüne geçti. Yumurtalı eylemleri uzun sürediryapıyoruz. İsrail Büyükelçisi'ne Karadeniz Teknik Üniversitesi'nde yumurta atılmıştı ve bu kadar büyük bir karşı propagandaya maruz kalmamıştık. Hatta mahkeme yumurtalı eylemi "demokratik tepki" olarak degerlendirmiş, beraat vermişti. AKP sözümüzü söylememize bile tahammül edemiyor. Talebimizi dinlemeyip saldırılara devam eden bir hükümet, bize savaş açmış demektir. Biz saldırıya karşı kendimizi savunduk. Kalkıp söz etmeye kalksak korumalar üzerimize çullanacaktı, onlar çullanmadan yumurtalarımızı attık sadece. Burnu kırılan arkadaşımızdan bir hükümet yetkilisi özür dilemiyorsa, kimse kusura bakmasın, yumurta atıp Burhan Kuzu'nun takım elbisesini birazcık kirletmemize laf edilmesi komik. SBPde olay nasıl karşılandı? SBF öğrencileri bizi destekliyor. Hatta eylemden sonra Ögrenci Kolektifleri'ne katılmak isteyen üniversiteliler oldu. Rektörlük ve Dekanlık direkt bizi desteklemiyor ama AKP'nin istifalannı istemeleri yüzünden aynı kutupta yer alacagız. Şu anda hakkınızda açılmış bir soruşturma var mı? YÖK'ün üniversiteye verdiği talimatla açılan soruşturmalar ve savcıhgın soruşturması devam ediyor, henüz ifade için çağrılmadık. AKP'nin karalama kampanyasıyla karşı karşıyayız ama üniversite öğrencisi arkamızda. Bize daha tazla saldırmaları yalnızca insanların AKP'ye karşı öfkesini büyütecek. Çok meşru taleplerimiz var, ya yumurtayı "suç aleti" ya da "parasız egitim" talebini gayri meşru ilanedecekler ki bizi suçlayabilsinler. ikisi de saçma. O yüzden içimiz rahat. • » eşek"teki yastık olmaktan öteye gidemedi. İ Yumurtayı değil satırlan sorurî n . de. Diğer yandan, gözler hep öğrencilere ve yumurtalara çevrildiği için, polisin Dolmabahçe'de uyguladığı şiddet gözden kaçmaya başladı. Polisin üniversitelere yaklaşımı daha da sertleştl mi? Ahmet Bekmen: Aslında polis sertliğinden ziyade gündelik yaşamdaki baskılarda artış oldu. Bizim zamanımızda polisler için kadralu MHP'li diyorduk, şimdi çoğu kadrolu AKP'Iİ oldu, o kadar... Ama Türkiye'deki toplumsal muhalefet artık polis şiddetini daha da doğallaştırdı. Bunu politik olarak sorunsallaştırmalıyız... Polis şiddeti daha görünür olsa da, öğrenciler için şiddet polisle sınırlı değil. Üniversitenin gündelik hayatında özel güvenlikçiler çok daha fazla şikâyet edilen bir konu. Okulda iktidar gibi davranıyor, şiddet kullanıyorlar. Üniversitelerin her yanı kameralarla dolu. En ufak bir şey hemen soruşturmaya yol açıyor. Soruşturma açılan ögrenci de ihtiyati tedbir nedeniyle uzaklaştırılıyor. Suçsuz bulunsa da bir dönem okuldan uzak kalmış, sınavlara girememiş oluyor. Artık öğrenciler çok daha sıkıştınlmış durumda yani... Evet, benim döneınime göre sayısal olarak azlaşmış oldukları halde çok daha baskı altında tutulan, sıkıştırılmış bir öğrenci kitlesi var. Bu öğrenciler üzerindeki faşist saldırılarda cabası. İki sene önce okulda yapılan bir eylem, hareket olmadığı halde faşistler gelip satırla saldırdı. Ciddi yaralananlar oldu. Başbakan "Bu yumurtalar fakülteye nasıl sokuluyor" diye soruyor, peki satırlar okula nasıl sokuldu, bunu kimse sormadı, sormuyor. Hükümetin üniversite idarisine yöneliktavn da ilginçti. llköğretimde polis muhbiri öğretmenler konuşuluyor, oysa üniversitelerde rektörler üzerindeki baskılarla bu çok daha önceden yaratıldı... Aslında, genç arkadaşların ne yapmaya çalıştıklarını gözden kaçırıyoruz. Arkadaşların niyeti, iki hafta üst üste rektörleri ilkokul çocuğu gibi toplayıp, brifing veren hükümetin komedisini ortaya çıkarmaktı. . Toplantıda rektörler YÖK'ü konuşmaya çalışınca, Başbakan "YÖK'ü konuşmayalım, zaten 2011 sonrasında değiştireceğiz" diyor. Fikir alma ihtiyacı bile hissetmiyor. 2011 seçimlerinden sonra ilk ele alacakları, külli değişiklik yapacakları mesele YÖK. Asıl bunu konuşmamız gerekiyor. • Şafak Yayla / I.U. Hukuk Fakültesi YÖK bugüne kadar cuntasıyla yaşadı Yaşanan olaylan ve hükümetin tavnnı nasıl değerlendiriyorsunuz? Eylemlerin şekli, tara bizim için tartışılır. Ancak asıl tartışılması gereken iktidarın yaklaşımı. Bu yaklaşımı anlamak için devlet yetkililerinin açıklamalarına bakmak bile yeterli. Ülke nüfusunun çoğu genç ve bu güç harekete geçerse, egemenler için tehlikeli olur. Gençligin "potansiyel suçlu" muamelesi görmesinin temeli de bu korku. Tüm iktidarlar, gerek polisiye, gerekse de kültürel, egitsel araçlarını kullanarak gençlige yükleniyor, gençligin cesaret ve coşkusunu törpülemeye, kendine yedeklemeye çalışıyor. Gençlik, 12 Eylül cuntasının ilk hedefiydi, çünkü geniş halk kitlelerinin bilinçlenmesinde rol oynuyordu. Gençlikte örgüt fobisi yaratılmaya çalışıldı. YÖK bu amaçla kuruldu ve bugüne kadar cuntası, sivil iktidarlarıyla yaşatıldı. Toplumsal çıkarlar için örgütlenmeyi, mücadele etmeyi aptallık veya terorizm olarak tanımladılar. Siz hangi olaylarda yer aldınız, kolluk kuvvetleriyle nasıl bir temasınız oldu? 14 Mart'taki "Roman Çalıştayfnda, Tayyip Erdogan konuşurken "Parasız Egitim istiyoruz, Alacagız" yazılı pankart açtıkları için hukuksuz şekilde tutuklanan arkadaşlarımızın serbest bırakılması için 17 30 Mayıs arasında Ankara'ya yürüdük. Yol boyunca polisin ve jandarmanın tacizlerine uğradık. Ankara'ya vardığımızda topladığımız imzaları meclise götürmek için yürüyüş düzenledik, fakat Mavi Marmara saldırısı bahane edilerek önümüz kesildi, biber gazı ve coplu saldırıya uğradık. Üç arkadaşımız hastaneye kaldırıldı. Biri beyin travması geçirdi. Birinin parmağı kırıldı. O gece oturma eylemi yaparak bekledik. Ertesi gün yolu açmak zorunda kaldılar ama saldırının sonucu 12 arkadaşımız soruşturma kapsamına alındı. Henüz buna ilişkin açılan dava yok. öğretim üyelerinin eylemlerinize tepkisl ne? Eylemlerimize okul yönetimince sert önlemler alınmaya çalışılıyor. istanbul Üniversitesi'nin rektörü Başbakan'ın aile hekimi. Yani hükümetin üniversite yönetimine baskı yapmasına gerek yok, zaten orayı kendi seçtikleriyle doldurmuş. ilkokulundan üniversitesine kadar tüm . okullarda idare polis gibi, polis de idare gibi çalışıyor. Polis ve idare işbirliği, 12 Eylül'den beri üniversitelerin karakteristik özelliklerinden biri. İstanbul Üniversitesi öğretim üyeleri için öğrencilere "Eylemlere katıldın mı? Katılanların isimlerini veryoksa okuldan atarız" tehdidinde bulunmak, normal hale geldi. Devlet tüm birimleriyle gençliği kuşatmaya çalışıyor, hak taleplerine pervasızca saldınyor. Biz çözümün gençligin akademik, demokratik talepleri etrafında örgütlenmesinde olduğunu düşünüyoruz. Gençlik Federasyonu da DevGenç'ten aldığı mirasla bu mücadelesini sürdürüyor. • aya ı da. 3yi, ine Aziz Güler / Y.T.Ü Siyaset Bilimi ve Uluslararası îlişkiler 4 Aralık milat olabilir 1971: ODTÜ'de devrimci öğrenciler, Kennedy anıtını havaya uçurma sebebi olarak ABD'nin Laos'a saldırmasını gösterdi. 16 Mart 1978: İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin üzerine bomba atıp ardından silahlarla tarayan MHP sempatizanı ülkücüler yedi genci öldürdü, 100'den fazla öğrenciyi yaraladı. 14 Kasım 1987:12 Eylül'den sonraki en büyük kitlesel öğrenci eylemi tektip Öğrenci Derneği Yasası'nı protesto etmek içindi. İki bin öğrenci Aksaray'dan Beyazıt Meydanı'na yürüdü. i 29 Şubat 1996: Meclis'te pankart açan sekiz ögrenci, toplamda 96 yıl ceza aldı. 1 Mart 1996: Üniversite harçlarmı protesto eden bir grup öğrenci İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni işgal etti. 6 Kasım 2004: YÖK'ü protesto etmek için Kızılay'da toplanan yüzlerce öğrenciyle polis çatıştı. Kaldırım taşlarının söküldüğü gösteride yaralanan öğrenciler de oldu. Dolmabahçe'de yaşananlan anlatabilir misiniz? GençSen olarak Başbakan'ın YÖK Başkanı ve rektörlerle yaptığı toplantıya temsilcilerimizi göndermek istiyorduk. Fakat polis bize "dağılın" uyarısı yapmadan biber gazı ve kalkanlarla saldırdı Birçok arkadaşımız yaralandı. Gözaltına alınan 14 GençSen'liden 11 'i karakolda serbest bırakıldı, üçü nöbetçi mahkemece serbest bırakıldı. öğrenci hareketleri temelde hangi noktalarda birleşiyor? öğrenci hareketinin temel gündemi bu süreçte söz hakkını elde etmek, parasız egitim talebini yükseltmek ve YÖK'ü kaldırmak. Artık öğrenciler konuyu daha bütünlüklü ele alacaktır. Üniversitede çalışan işçiden öğretim üyelerine, öğrencilere kadar süred degerlendirmek, "Nasıl bir üniversite istiyoruz"un cevabını vermek zorundayız. Bu olaylardan üniversitelerde öğrenci hareketlerinin " yeniden canlandığı sonucunu çıkarabilir miyiz? ,: Yaşananlar öğrenci hareketi açısından dönüm noktası oldu. 1980 sonrası depolitisazyon çabaları büyük oranda başarılı olmuştu ancak artık "4 Aralık'tan önce ve sonra" diye bir milat oluşturabiliriz. Öğrenci hareketi toplumsal mücadeleler tarihine bir not düştü ve "ben de varım" dedi. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, bütün karalama kampanyalarına, talepleri olaylan kriminalize etmek suretiyle gölgeleme politikalarına verecek cevapsa net: Biz özerk, demokratik üniversite istiyoruz, elimizde ciddi çalışmalarımız var, siz ne diyorsunuz? Korkunuz yoksa açık açık tartışalım. Kim haklı, kim haksız, insanlar karar versin! •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle