19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHUR YET 19 ARALIK 2010 PAZAR [email protected] 12 PAZAR YAZILARI Belçika’daki dil ve kimlik kavgası Otobüsteki ateistler W ashington şu sıralar kardan zarif bir örtüyle kaplı. Noel’i kutlamayı dört gözle bekleyenler için adeta kutsal bir işaret. Evlerinin içlerini ve dışlarını astıkları parlak süsler ve ışıklarla bir çeşit lunaparka dönüştüren kimi kent sakinleri bütün bir yıl bu anı bekliyormuş havası veriyor. Kimileri için bu görkem, alışveriş telaşı, yolculuklar sıcak, güven verici ve mutlu bir bayramın müjdesinden başka bir şey değil. Ama diğerleri için bu mevsim başka şeyleri çağrıştırıyor. Bundan bir süre önce Washington’da bindiğim bir otobüste kocaman bir poster dikkatimi çekmişti. “Tanrıya inanmıyor musunuz? Bize katılın” yazıyordu üstünde. Paralarından arabalarına kadar Tanrı’nın ismini her yere yazmayı bir çeşit erdem olarak gören bu ülke için son reklamlarına nasıl ateş derece beklenmedik bir püskürdüğünü artık tahmin durumdu bu. edersiniz. Şimdi ise buna benzer Bu reklamları finanse eden en reklamları ülkenin dört bir önemli kuruluşlardan biri yanında televizyon ve radyo Amerikan Hümanist Derneği kanallarında, metro ve otobüs (AHA). Pek çok ateist ve duraklarında, araçların üstünde agnostik üyesi bulunan bu ve reklam dernek Tanrıcılık ve panolarında WASHINGTON diğer doğaüstü inançlar görmek mümkün. olmaksızın insanlığın Örneğin bir iyiliğini ve ilerici bir tanesinde İsa’nın toplumu hedefliyor. doğumunu temsil Derneğin başkanı David eden bir resmin Niose ile konuştuğumda üstünde derneğin 20. yüzyıl ELÇİN “Biliyorsunuz ki başlarındaki hümanist POYRAZLAR bu bir efsane. Bu hareketin sonucunda mevsim aklı 1941 yılında kutlayın” kurulduğunu yazıyordu. Bir başkasında ise öğreniyorum. Niose hiçbir dine “Evet Virginia, Tanrı yok” karşı olmadıklarını ve kimseyi tümcesi var. Bu ülkedeki dindininden çevirme amacı devletticaret üçgenini taşımadıklarını söylüyor. Ama alkışlayan muhafazakâr kamu politikaları ve hukukun, dindarların, ateist derneklerin dini doktrine uydurulmaya özellikle Noel arifesindeki bu çalışılmasına şiddetle karşı çıktıklarını vurguluyor Niose. Laikliğin yaşamsal önemine dikkat çeken Niose, “Biz demokrasi ve insan haklarının din ve devlet arasında keskin bir ayrılma olduğunda en etkin olacağına inanıyoruz” diyor. “Sizce ABD laik mi” diye soruyorum. “Yeterince değil. Teoride öyle ancak son yıllarda dini muhafazakârlık güçlenerek hükümet üzerinde daha etkili hale geldi. Bu nedenle biz hümanistlerin ayağa kalkarak özellikle de devlet politikaları konusunda kendi dünya görüşümüzü savunmamız gerekiyor” diye yanıtlıyor. Sohbetimizin sonunda dinin politikayı giderek daha fazla avucuna aldığı bu dönemde ne kadar da yalnız olduğumuzu düşünmeden edemiyorum. [email protected] B araştırmaya göre nüfusun sadece yüzde 44’ü “Önce elçika 6 ay önce AB dönem Belçikalıyım” diyor. “Ben önce başkanlığını İspanya’dan devralırken Flamanım” diyenler yüzde 25. erken seçimlerden henüz çıkmıştı ve Çoğunluğu sosyalist olan ayrılıkçı Flamanların lideri Bart De Frankofonların yalnızca yüzde 4’ü Wever seçimin galibiydi. Kimse o kendisini önce Valon olarak görüyor. zaman hükümetin 189 gün sonra hâlâ “Belçikalıyım” diyenlerin azınlıkta kurulamayacağını, 6 ay sonra Bart De kaldığı bir Belçika’da bir Belçika Wever’in Osmanlı gibi bölündüğünü hükümeti kurmanın ne kadar zor görmek istediği Belçika’yı olduğu hakkında fikir veren “Avrupa’nın hasta adamı”, Valonları veriler bunlar. da “keş” ilan edecek kadar ileri Belçikalılar ise bu konuda kendi gideceğini bilmiyordu. Aylarca süren kendileriyle dalga geçmeyi müzakarelerden sonra güç bela kurulan öğrenmişler. Geçenlerde Le Soir hükümetleriyle ünlü Brüksel’in AB gazetesinin “Polemik” adlı ekinin orta dönem başkanlığını nasıl götüreceğini sayfasında “hükümetin kurulmasını herkes merak etmeye başladı. Ülkeyi beklerken vakit öldürmek” için emaneten yöneten hükümetin hazırlanmış, zarlar ve piyonlarla başındaki Yves Leterme AB Konseyi oynanabilecek, bir masa oyunu vardı. binasında Belçika’nın başkanlık Kazanan iki parti liderinin karikatürleri önceliklerini anlattığı basın ile renklendirilmiş oyunda, zar atıp toplantısında ülkenin en belirleyici kutu kutu ilerliyorsunuz. özelliği olan “çok dilliliğini” Kutuların içinde yazılı olan komik vurguluyordu. İngilizce başlayıp sözler, hükümetin kuruluş sürecini noktasız virgülsüz Fransızca karikatürize ediyor. Finalde ise sürdürdüğü, sonra da nefes bile kollarını açmış bekleyen bir kral var. almadan Flamanca bitirdiği cümleleri Hükümetin kuruluşunu hem dinleyenleri hem sabırla bekleyen Belçika tercüme kabinlerindeki BRÜKSEL Kralı Albert’in kollarına zavallı tercümanları ilk ulaşan kazanıyor şaşkına çevirdi o gün. oyunu... Başbakanın bilmece gibi Fondaki münakaşaya konuşmasını çözmeye rağmen seçimden altı ay çalışırken “Welcome to sonra bugün hâlâ Belgium” dedim hükümetsiz olan içimden... Bu ÇİMEN TURUNÇ Belçika’nın AB dönem topraklardaki ilk şaşkın BATURALP başkanlığını alnının günlerimi hatırladım. akıyla tamamlaması ve Otobandaki tabelalara Le Soir’a göre baka baka menzilime doğru güzel “Avrupa’nın hasta adamı” güzel yol alırken şehir adları durduk olmadığını kanıtlaması yeterince etkili yerde tabelalardan yok oluyordu. olmadı ki bu durumu o kadar eğlenceli Birkaç kez kaybolduktan sonra bulmayanlar da var; Standart & Poors öğrendim ki aslında şehir isimleri yerli adlı derecelendirme kuruluşu ülkedeki yerinde duruyormuş. “siyasi istikrarsızlık” karşısında Sadece Başbakan Leterme’in aniden sonunda kaşlarını çattı. Dünyanın kredi konuşma dilini değiştirmesi gibi, notu en yüksek 20 ülkesinden biri olan tabelaların da aniden dili değişirmiş Belçika önümüzdeki altı ay içinde yeni burada... Frankafonların “Namur” hükümetini kuramazsa notu kırılacak. dediği bir şehrin Flaman bölgesine AB’nin finansal kriz yüzünden toz geçince “Namen” veya “Mons” duman olduğu bir dönemde denilen bir şehrin “Bergen” olması Frankofonlar ile materyalist Flamanları gibi. Bu ülkede yaşayan bir yabancı ortak bir noktaya getirebilecek ciddi olarak, tamamen pratik nedenlerden bir tehdit bu. Ekonomiyi etkileyecek ötürü, bu bölünmüşlüğü hiçbir zaman bu “dış tehdit” sayesinde ülkedeki dil heyecan verici bulamadım. Kavga ve kimlik çekişmesinin ortaya gürültü, kan, gözyaşı, bombalar, çıkardığı hükümet sorunu sihirli bir patlayan silahlar yok burada. Ama değnek değmiş gibi bir anda Flaman belediyelerde inatla başka dil çözülebilir. Fransızların Le Monde konuşulmaması, bazı bölgelerde gazetesinde tam sayfa bir ilanla bütün Flamanca bilmeyenlerin mülk dünyaya bir çözüm önerildi: “Dil edinmesine konulan engeller, ezkaza sorununun bir çözümü var. Ulusal Fransızca konuştuğunuz için suratınıza dil yanıt değil. Esperanzo, ayrımcı döve döve bakan iri kıyım Flamanlar, olamayan bir çözüm.” Ayrıca Brüksel’deki çift isimli sokak dünyadaki herkesin konuşması için tabelaları, beş dakikalık mesafede yaratılmış ortak bir dil olarak ortaya kendinizi bambaşka bir ülkede bulma çıkan Esperanzo’nun İngilizceden altı hissi, iş arayan gençlerin iki dilli kat daha hızlı bir şekilde öğrenildiği olması beklentisi, en kötüsü de iddia ediliyor ilanda... bölündük, bölüneceğiz, bölünüyoruz Şimdilik Belçikalılar pek ilgi tartışmalarının neden olduğu ikircikli göstermese de Le Monde gibi bir bekleyiş, 10 yıllardır bir türlü tatlıya gazetenin sayfalarında “Esperanzoca” bağlanamayan dil ve kimlik yazılmış levhaların dil kavgalarına münakaşasını ince bir sızı gibi sürekli çözüm diye önerilebilmesi dil ve hissettiriyor. kimlik kavgaları adına umutsuzluğa Her ne kadar günlük yaşamı altüst sürüklüyor insanı. Belçika’dan edecek derecede etkilemese de görünen o ki dil ve kimlik sorununa 1960’larda göreceli olarak hafifçe akılcı bir çözüm arayan hiç buralara kaynamış, şimdilerde ise demlene uğramasın. Düzelen bir durum var demlene devam eden bir dava bu belki ama şimdilik çözülen bir durum ülkenin fonunda hep. yok hâlâ... Gelinen noktada, La Libre Belgique [email protected] gazetesinde yayımlanan bir Nereden nereye... Aziz Ambrogio, Şeytan ve Noel ant’Ambrogio Milano’nun koruyucu azizi. Din adamlığının yanı sıra dördüncü yüzyıl İtalyası’nda önemli bir devlet adamı ve yazar. Dario Fo geçen yıl Katolik dünyasının, yaşamı konusunda çok bilgi bulunmayan aydın azizi Ambrogio’yu belgelerin izinde anlatan bir kitap kaleme aldı. Milano’da Sant’Ambrogio’ya adanan ve aynı ismi taşıyan kilise ise şehrin en eski dini yapılarından biri. Sant’Ambrogio kilisesiyle ilgili bir şehir efsanesini sizlerle paylaşmak istiyorum. Carducci Caddesi’ni izleyerek Petrarca’nın evini sağ tarafta bıraktığınızda kilisenin bulunduğu meydana ulaşılıyor. Yapının sol kanadında Milanoluların ‘Şeytanın sütunu’ diye andığı bir sütun var ki, havanın durgun olduğu, rüzgârın esmediği günlerde bu sütundan kükürt kokusu yayıldığı rivayet ediliyor. Korint tarzındaki bu sütuna kulağını iliştirenlerin cehennemden geldiği söylenen sesler duydukları Milano’da sıkça anlatılan bir söylence. Gövdesinde iki delik bulunan Şeytan’ın sütunu, öyküsü milattan sonra dördüncü yüzyıla uzanan bir şehir efsanesi. Söylenceye kulak verecek olursak Aziz Ambrogio, kilisenin bahçesinde gezinirken Şeytan’la karşılaşıyor. Şeytan ya da öteki adıyla Belzebu’nun, Aziz Ambrogio’nun Milano’nun piskoposluğu görevinde gözü olduğu rivayet ediliyor. Şeytan, Aziz’e saldırmaya hazırlanırken Sant’Ambrogio daha önce davranarak Şeytan’a öyle bir tekme atıyor ki, Belzebu bugün Şeytan’ın sütunu diye anılan sütuna çarpıyor ve başındaki iki boynuzun çarpma anında gövdedeki iki deliğin oluşmasına neden olduğu anlatılıyor. Söylence Şeytan’ın M LANO deliklerden birinden geçerek sütundan içeri sızdığı, cehenneme açılan yolu izlediği, zaman zaman sütundan yayılan kükürt kokusunun cehenneme giden bu geçitten geldiğini fısıldıyor. Bu söylencenin bir başka versiyonu da ASLI KAYABAL Şeytan’ın Milanolu Aziz’e Bergamolu bir duvarcı ustası kimliğine gizlenerek yanaştığı, ama Aziz’in oyuna gelmeyerek duvarcı Şeytan’ı gözlerini bantlayarak yürüttüğü, kiliseye yanaştıklarında Aziz’in Şeytan’a ünlü tekmeyi savurduğu yönünde. Bu söylencede tedirgin edici bir başka ayrıntı da, sütunla öteki dünya arasında kurulan gizemli ilişkide odaklanıyor. Yine efsaneye kulak verirsek Paskalya’nın kutlandığı pazar gününden önceki gecede Şeytan’ın rehberliğinde günahkârları cehenneme götüren ruhların arabasının sütunun yakınından geçtiği rivayet ediliyor. Noel’i kutlamaya hazırlanan Milano’da 1866 yılından bu yana Ambrogio bazilikasının önünde geleneksel bir pazar kuruluyor. Milanoluların ‘Oh bej’! Oh bej’ diye andığı bu renkli pazar, yeni yılda eşe dosta alternatif hediyeler düşünenler için farklı seçenekler sunuyor. 7 Aralık ise Dario Fo’nun arşiv belgeleri ışığında aydın ve demokrat bir aziz diye tanıttığı Aziz Ambrogio’ya adanan bir bayram Milano’da. Buz kesen Milano’da ışıltılı vitrinlerde yılbaşı tatlıları panettone ve pandoro gastronomik bir ziyafete hazırlanan İtalyanları bekliyor. Her Noel’de oldugu gibi Verona’nın pandorosu ile Milano’nun geleneksel tatlısı panettone tutkunları tatlı düşlerin peşi sıra gidiyor. Kükürt karışımlı söylenceler ve tatlı düşler arasında Milano’dan herkese mutlu yıllar... [email protected] S tockholm’ün en işlek kalitesi en çok düşen iki caddesine çıkan bir sokakta ülkenin İsveç ve İrlanda yerde bir adam yatıyordu. olduğu ortaya çıkmıştı. Etrafı polisler çevirmişti. Jan Lewenhagen birkaç Birkaç dakika önce adamın örnek daha verdikten sonra üzerindeki bomba patlamış, “Almanlar artık siz de bizim karın bölgesi parçalanmıştı. gibi oldunuz diye dalga Çevrede bulunanlar yardım geçiyorlar” diye için koşuşmuştu. noktalıyordu yazıyı. Ne olduğunu Yazıyı okuyunca acı acı kavrayamamışlardı. Karın gülmemin bir nedeni de bölgesini havlu ile sarmak İsveç’teki olumsuz değişimi isteyince bombaları yıllardır gözlemem ve sıklıkla görmüşlerdi. Bu kez herkes yazmış olmam. O yüzden Jan uzaklaşmış, can çekişen adam Lewenhagen’in yazısına hiç öylece kendi haline şaşırmadım. Tıpkı ülkede bırakılmıştı. Olay yerine gelen büyük şaşkınlık yaratmasına polis de adama dokunmamış, rağmen radikal İslamcının bomba ekibinin gelmesini intihar eylemine de hiç beklemişti. şaşırmadığım gibi. Neden mi? Olay biraz sonra internetteki Söyleyeyim: haber sitelerindeydi. Şehir Stockholm, Göteborg ve merkezinde önce bir Malmö’de Taliban sakallı, otomobilde patlama olduğu, şalvarlı radikal İslamcıların çok kısa bir süre sonra da faaliyetlerini görmemek için yakın bir mesafede bir kişinin kör olmak gerekiyor. Beş yıl öldüğü bildiriliyordu. İsveç önce Stockholm’ün eski İsveç değildi. Yeraltı merkezinde Arapların dünyasındaki hesaplaşmalar yönetimindeki camide yüzünden şiddet Yahudilerin STOCKHOLM ve cinayetler rutin öldürülmesi haber sayılır gerektiğini vaaz eden olmuştu. kasetlerin satıldığı Bu yüzden bir ortaya çıkmıştı. Aynı kişinin ölümü caminin imamı parti akşam liderlerine mektup saatlerindeki yazarak Müslümanlar OSMAN İKİZ haberlerde için geçerli olmak kimsenin ilgisini üzere şeriat yasaları çekmedi. Ama sabah, çıkarılmasını da talep etmişti. gazeteleri görenler tam İslamcı kesimde bunlar anlamıyla şaşkınlığa uğradılar. olurken İsveç’in geleneksel dış İntihar eylemcisinin radikal politikası da rota değiştirdi. İslamcı olması herkesi Eskiden İsveç askerleri barış endişelendirmişti. İsveç’te ilk gücünde görev yapardı. Şimdi kez bir bombalı intihar eylemi Afganistan’da savaşıyor. yapılıyordu. Şans İsveç’e Taimour Abdulwahab adlı yardım etmiş teröristin terörist üzerindeki bombayı üzerindeki bombalardan sadece patlatmadan birkaç saat önce biri patlamıştı. Bombaların haber ajansı TT ve istihbarat hepsi patlamış olsaydı Noel servisi Sapo’ya gönderdiği alışverişi için o işlek caddede elektronik postadaki ses bulunan kim bilir kaç kişi dosyasında eylemin gerekçesi ölecek ve yaralanacaktı. olarak Afganistan’a asker Bombalı eylemden bir gün gönderilmiş olmasını ve önce Dagens Nyheter’de Muhammed Peygamber’e Berlin muhabirinin hakaret eden karikatürleri “Hakkımızdaki resim berbat gösterdi. Devletler oluyor’’ başlıklı yazısını politikalarını elbette ki okumuş çok gülmüştüm. Jan teröristlerin keyfine ya da Lewenhagen mizahi bir tehdidine göre belirleyecek üslupla kaleme aldığı yazısında değil ama içerdeki düşmana İsveç’in değişen imajını karşı önlem alması gerekmez anlatıyordu. “Eskiden fırsat mi? Sapo hafta içinde yaratıp İsveçli olduğumu İsveç’teki şiddet yanlısı söylerdim. İsveçliliğim İslamcılarla ilgili raporunu iltifatlarla karşılanırdı. Artık açıkladı. Ülkede iki yüz İsveçli olduğumu söylemeye dolayında radikal İslamcı utanıyorum. Nereli olduğu ileri sürülüyor. olduğumu soracaklar diye de On yıl kadar önce de İsveç’teki yüreğim daralıyor’’ diyen Jan aşırı sağcı militanların yüz Lewenhagen, İsveç’teki dolayında olduğu söylenmişti. değişimi OECD ülkelerinde Aşırı sağcı parti eylül ayındaki yapılan son Pisa seçimde üç yüz bin oy alıp araştırmasından başlayarak parlamentoya 20 milletvekili anlatıyordu. Pisa soktu. Nereden nereye... araştırmasında OECD ülkeleri içinde son dokuz yılda eğitim [email protected] S C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle