22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
M Y BC MYBC 17 EK M 2010 / SAYI 1282 9 E mrah Serbes’in aynı adlı romanından uyarlanan “Behzat Ç./Bir Ankara Polisiyesi”, televizyonda gösterilmeye başlandığından bu yana izleyiciyi iki kutba ayırdı. zleyenler ya çok seviyor ya da koşar adım uzaklaşıyor. Övgü, eleştiri, yergi derken bir Behzat Ç. söylentisi dolaşıp duruyor. Biz de dizinin kadın savcısını canlandıran Canan Ergüder’le diziyi konuşmak üzere buluşuyoruz. O, tepkilerin olumlu olduğu görüşünde. Kendi rolüne “sert, gıcık, soğuk” diyenlerden sıkılmış. Ergüder, oyunculuktaki derdinin karakterin derinine inebilmek, rolünün hakkını verebilmek olduğunu söylüyor. Ötesine çok da takılmıyor. O yüzden şimdilerde CMK’yi okuyor, hukuk danışmanıyla sistemi konuşuyor, Bakırköy Adliyesi’ndeki duruşmalara katılıyor. Yakın zamanda adli tıbba ve cinayet mahalline de girmeye niyetli. Behzat Ç.’yi izleyenler ya çok sevdi ya da hiç sevmedi. Sizce farklı yanı ne? Benim duyduğum tepkiler hep pozitif oldu. Senaryo ilk geldiğinde oynayacağım rol belli değildi. Ama senaryo çok ilgimi çekti. Buna alışkın değilim. Güzel yazılmış senaryo Türkiye’de az bulunuyor. Bu dizideki fark da gerçekliğinde. Türk dizilerinde kimse gündelik dildeki gibi konuşmuyor. Behzat Ç.’de ise “lan”lar, küfürler aynı gündelik dildeki rahatlıkla kullanılıyor. O beni çok etkiledi, hikâyenin yaşayan tarafını gösterdi. Binbir Gece dizisinden sonra bir yıl ara verdiniz. O dönemde nasıl işleri kolladınız? Doğru iş yapmak istedim. Beni heyecanlandıran ve stanbul’da kalmama olanak sağlayacak işleri kolladım. Peki nasıl bir rol bu? Nasıl hazırlandınız? Çok iyi bir hukuk danışmanımız var. Beni Bakırköy Adliyesi’ne yönlendirdi. Ayrıca saatlerce oturup hukuk sistemi üzerine konuştuk. Bana CMK’yi verdi, onu okuyorum. Adliyeye gidip cinayet duruşmalarına katıldım. Üç cinayet, bir uyuşturucu, bir de tecavüze yeltenme duruşması vardı, onlara girdim. Hâkimler arasındaki dinamik nasıl işliyor, savcı oraya nasıl yerleşiyor, neler yapılıyor, nasıl davranılıyor diye takip ettim. Adli tıp nöbetine ve cinayet mahalline de girmek istiyorum, katılabileceğimi söylediler. Savcı rolü, soğuk ve mesafeli bir kadını ortaya koyuyor. Size benzer rollerin, yani soğuk, mesafeli kadınların hikâyesinin geldiğini düşünüyor musunuz? Bıçak Sırtı, Binbir Gece ve Behzat Ç.’de benzerlikler o kadınların sertliği olabilir. Bana hep neden kötü kadın rollerinde oynuyorsunuz denir. Bundan o kadar çok sıkıldım ki. Türkiye’deki dizilerde, karakterler iyi ve kötü olarak ayrılıyor. yi ve kötüyü yüzde yüz ayırmak mümkün değil ki! Her insan iyi olmaya çalışır sadece. Ama dizilerde başrol dışındaki diğer karakterlerin hikâyesine derinlemesine inilmediği için karakterler de iki boyutlu kalıyor. Behzat Ç.’deki savcı kadının soğuk ve gıcık halini gördünüz şu ana kadar. Ama derinine indiğinizde çok daha farklı halleri de görülecek. Aradığınız, iyisiyle kötüsüyle işin gerçekliği o halde? Hikâyesi derinlemesine işlenmedikten sonra, iki boyutlu halinden hoşlanmıyorum işin. Ayrıca kötü dediğimiz karakterler daha boyutlu olduğu için daha çok tercih ediyorum. Türk halkı, yüzde yüz iyi, ulaşılması imkânsız kriterleri olan, erkek ne yaparsa yapsın kadının duruşu bu olmalı denilen kadın karakterleri seviyor olabilir. Ama öyle bir şey yok. Bunu kabul etmiyorum.G Seni Görmem mkânsız bağımsız müzik camiasında hem kategoriye sığmayan müziği hem de seksenlerin popüler şarkısından apartma ismiyle dikkat çeken bir grup. Son dönemde sık sık alternatif müzik sahnelerinde yer alan yarın saat 10’da da Nuiblu’da bir konser verecek olan Seni Görmem mkânsız Klasik Türk Müziği’nden esintiler taşıyan, bir bozacının narasına bile yer verebilen sözleriyle sıra dışı görünseler de tanıdık bir şeyleri hatırlatıyorlar. Birlikte bir grup kurmaya nasıl karar verdiniz? Gaye Su Akyol: Kadıköylüyüm, hep aynı yerde yaşadım. Tuğçe de oradaydı. lk gençlik yıllarımızdan beri birbirimize aşinaydık ama hiç tanışmadık. 17 yaşındayken ortak arkadaşımız sayesinde bir festivalde tanıştık. O günden itibaren hep müzik yaptık ama şimdiki gibi insanlarla paylaşabileceğimiz şekilde değildi. Nasıldı? Tuğçe Şenoğul: Sevdiğimiz şarkıları söylüyorduk. Türk sanat müziği ya da sevdiğimiz başka insanların şarkılarını. G. S. Akyol: Kendi şarkılarımızı yapıyorduk. Bir ara Tindersticks’e tutulduk. Bizim dönemsel takıntılarımız vardır. ki ay boyunca aynı şarkıyı dinleyebiliriz. lk tanıştığımızda da onlar vardı. Bazen Bülent Ortaçgil oluyordu, Portishead filan bir sürü isimler. T. Şenoğul: Doğaçlama bir şeyler yapıyorduk. Gaye gitar çalarken ben bir şeylere vuruyordum mesela. Bir gün bir arkadaşımız geldi; herkesin sahneye çıkıp istediğini yapabileceği, saçmalayabileceği bir partiden bahsetti. Bizim de aklımızda vardı aslında, “bari çıkıp eğlenelim” dedik. G. S. Akyol: Konser çok ilginçti iki şarkı çaldık sonra doğaçlama yaptık. nsanlar güzel tepkiler verdi. Zaten tanıştığımız günden beri hep birlikte vakit geçirdik. ki gün görüşemesek üç gün birlikte kalıyorduk. Şu ana kadar hep paylaşım içindeydik, grup da onun bir uzantısı. Türk sanat müziği formunu müziğinize nasıl oturttunuz? T. Şenoğul: Öyle bir şey var mı? Varsa güzel bir şeymiş. G. S. Akyol: Demek ki varmış. Belki o müzikten gelen bir his var. Üç yaşımda şarkı söylemeye başladığımda bile annemin söylediği “Tuti Mucize Guyem”i taklit ediyordum. Çok bilinçli değil, hissel bir durum. T. Şenoğul: Gaye çok iyi Türk sanat müziği söyler. Sözlerde de aslında yakın olan kendi kültürümüzün içerdiği şey. Bilinç altında rüyalara yansıyan bir akış var ya, onu serbest bıraktığında ortaya bu çıkıyor. G. S. Akyol: Başlangıçta ikimiz de çalabildiğimiz şeyleri bir araya getirdik. Bir synthesizer’ım var. Bir de babamın beş yaşında hediye ettiği org. Hâlâ onu kullanıyorum. Tuğçe'nin de melodikası var. Ne varsa koyduk ortaya ve çalmaya başladık. Bir plan program yoktu. Başlarda sahneye çıkarken seyirciye yabancı geliyor muydu müzik? T. Şenoğul: “Bir gariplik var insanlarda” gibi değil de bir paylaşıma geçmek gibi oldu sahneye çıkışımız. G. S. Akyol: Bazen “müziğinizin türü ne” diye soruyorlar biz de cevap veremiyoruz. Sonra da “hiç duymadım ama tanıdık geliyor” diyorlar. Arabesk dinleyen de caz seven de bizi dinliyor. Bunu sentez olarak adlandıran da çıkabilir. G. S. Akyol: Bir enstrümanın Doğu ya da Batı’yla özdeşleştirilmesi diye bir şey yok aslında. Bana çok karşı çıkan da oluyor ama bu tip kategorileştirme ve sınırlarla aslında müziği küçültüyoruz. Grubun ismi nereden geliyor? Zeki Müren hayranlığınızın etkisi oldu mu bu seçimde? G. S. Akyol: Sevdiğimiz Klasik Türk müziği şarkılarının isimlerini alt alta yazdık ve en çekicisi bu geldi. Zeki Müren’i severim ama zaman geçtikçe oradaki fantastik durumu fark edip “neler oluyor” diye sorduğum da oldu. Müzeyyen Senar pirimizdir tabii. Çevrenizdeki bağımsız müzik camiasını nasıl değerlendiriyorsunuz? G. S. Akyol: Gruplara paralel olarak dinleyici sayısının da artmasını umuyorum. Sistem kendi içinde böyle bir şey yaratmış. Ancak bunu kıracak taleptir. Mekânların cover grupları yerine bağımsız müzik yapanlara yer vermesi bir şeylerin değiştiğini gösteriyor. Depeche Mode’un, U2’nun coverları artık yeter. G Tiyatro Krek’le çalışıyorsunuz üç yıldır. Bayrak ve Bomba oyunları bu sezon da devam edecek mi? Onlar devam ediyor. Berkun (Oya), yeni bir oyun üzerinde çalışıyor. Ancak ben dizi temposu nedeniyle katılamadım. Dizi olmasaydı beş oyunda rol alacaktım bu sezon. Yazıp çizer misiniz? Kafanızda bir oyun metni var mı? Aklım gidiyor ama elim bir türlü kaleme gitmiyor. Her şey, kafamın içinde. Hatta bir fikir defterim dahi var. Onlar, gerçekleşebilmek için zamanlarını bekliyor. Yakın dönemde hayata geçirmek istediğiniz bir proje var mı? Oyunculuktan para kazanabilmek en büyük hayalimdi, artık kazanıyorum. lerde restoran açmayı planlıyorum ama bir süre oyunculuğa ara vermem gerekir. O yüzden zamanını bekliyor. Genel anlamda cesur olduğumu söyleyebilirim. Eğer bir şey yapmak istiyorsam, başkalarını incitmeden ve onların ayaklarına basmadan, büyük bir dürüstlükle yapmak isterim. Günümüzde, çarkları sert işleyen bu sektörde dürüstlük ne kadar prim yapıyor? Evet, cadı kazanı bir sektördeyim. Ama açıkçası ben kendimi sağlıklı insanlarla çevrelemeye çalışıyorum. Bu üç yılda kendimi korumak zorunda olduğumu gördüm. Bu sektörde devam edeceksem, kimseyle fazla muhatap olmadan, doğru işler yapmaya çabalayan insanlarla çalışarak ayakta kalmaya çalışıyorum. Peki ya sinema? Nasıl bir iş geçiyor gönlünüzden? Bu yıl “Will”de oynadım. Filmin hayatımı değiştireceğine inanıyorum. Ayrıca farklı rolleri denemek istiyorum. Örnekse bir Karadeniz kadınını canlandırabilirim. Ancak görüntüm çok Avrupai geliyor. knası zor. Gelen her senaryoyu dikkatle inceliyorum, pek çok faktörü değerlendiriyorum. yi bir iş mi, çıplaklık var mı, derdini anlatabiliyor mu... Neden çıplaklık ilk değerlendirmeler arasında? deal bir dünyada yaşıyor olsak, her şey oturmuş olsa, kendimi bırakabileceğim bir yönetmen ve yapım şirketi olduğuna inansam, filmi benim üzerimden pazarlamayacağını bilsem, “soyundu” diyerek sansasyon yaratılmasa, yer alırım. Ama suiistimal edilmek istemiyorum. Bu sektörde kendimi ve duruşumu korumak istiyorum. Kendi üzerimdeki sorumluluğum o. G Türkiye’de güzel yazılmış senaryo az Fikir defteri tutuyorum ZUHAL AYTOLUN Canan Ergüder, bir yıllık aradan sonra tekrar ekranda. “Bir Ankara Polisiyesi” olarak sunulan dizi “Behzat Ç.”de kadın savcıyı canlandırıyor. Ona göre bu dizi, gündelik hayattaki gerçekliği diliyle ve duruşuyla birebir yansıttığı için büyük bir açığı kapatıyor. O anlamda da bir ilk olduğunu söylüyor. CANAN ERGÜDER Müzeyyen Senar’ın izinde bağımsız müzik SEN GÖRMEM MKÂNSIZ DEN Z ÜLKÜTEK N Fotoğraf: VEDAT ARIK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle