17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHUR YET 17 EK M 2010 PAZAR 20 KÜLTÜR Michelangelo’nun tablosu bulundu Kültür Servisi Michelangelo’nun “Kayıp Meryem Ana ve Hazreti İsa” tablosu, New York’lu bir ailede bulundu. İtalyan sanat tarihçisi Antonio Forcellino, ABD’de New York eyaletinin Buffalo kenti yakınındaki Tonawanda kasabasında yaşayan Martin Nober ailesinin elinde, “Gerçek Michelangelo tablosu olduğunu” saptadı. Tarihçi Forcellino, ebadı belirtilmeyen resmi yıllardır araştırıyordu. Yarbay Martin Noben, Associated Press ajansına, 14751564 yıllarında yaşayan Rönesans’ın dâhi heykeltıraşı Michelangelo’nun resminin, dört kuşak önceki dedesinin baldızına, bir Alman barones tarafından emanet edildiğini söyledi. Michelangelo’nun kiralık kasaya konulan tablosunun, 300 milyon dolardan satışa çıkabileceği belirtildi. Jolie’ye Boşnaklardan tepki Kültür Servisi Angeline Jolie, Savaş Mağduru Kadınlar Derneği’nin baskısı nedeniyle, yönetmenliğini yapacağı filme Saraybosna’da çekim izni verilmemesi üzerine, insanların filmi seyretmeden yargıda bulunmamalarını umduğunu belirtti. 199295 yılları arasında Bosna Savaşı sırasında tecavüze uğrayan bir Boşnak kadınla Sırp tecavüzcünün aşk hikâyesini anlattığı hakkındaki söylentiler nedeniyle tepki çeken film hakkında, Jolie, dernek üyesi kadınlara saygı duyduğunu, kendilerine proje hakkındaki yanlış anlaşılmaları birebir izah etmek istediğini söyledi. ‘Emek’siz Filmekimi sona erdi Kültür Servisi Sekiz yıl boyunca Beyoğlu Emek Sineması’nın ev sahipliği yaptığı İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın düzenlediği film haftası Filmekimi kapsamında, bu yıl, Emek’in yokluğunda, Atlas, Beyoğlu ve Cinebonus Maçka Gmall sinemalarında, 10 ek gösterimle birlikte toplam 150 seansta 31 film gösterildi. 15 Ekim’de sona eren Filmekimi’nin dokuzuncusu yine tüm seanslarda maksimum seyirci kapasitesine ulaşarak 42 bin sinemaseveri ağırladı. [email protected] Nükleer Başlıklı Kız “1” (Favela Records) Nükleer Başlıklı Kız adını ilk kez ülke ça pında üniversiteler arası düzenlenen büyük bir yarışmada duydum, kanlı canlı olarak da ay nı yarışmanın sahnesinde izledim. Katılımcı sayısı hayli fazla olan yarışmada, ge rek sahne gösterisi, gerek ses açısın dan diğerlerinden biraz ayrılıyordu. Ni tekim fark kendini gösterdi ve Nükleer Başlıklı Kız, bu yarışmanın birincisi olarak ipi göğüsledi. Topluluk şimdi bir ip daha göğüsledi ve “1” adını ver dikleri ilk albümünü çıkardı. Ankaralı topluluk aslında iki kişi; biri şar kıcı Billur H. Yapıcı, diğeri gitarcı Tansel Turna. Albümdeki eşlikçileri ise gitar, bas ve klavyede (aynı zamanda aranjör ve müzikal prodüktör) Volkan Başaran ile davulcu Ku zey Yılmaz. Nükleer Başlıklı Kız, adının da işaret etti ği üzere, Billur’un sesi üzerine kurulu bir top luluk. Topluluğa rengini çalan, karakterini ve ren şey Billur’un sesi. Tıpkı sahnesinde ön de oluşu gibi. Bu ses yeri geldiğinde yatıştı rıcı, kasvetli, melankolik ve zarif; ihtiyaç du yulduğunda da saldırgan ve kışkırtıcı ruh hal lerine sahip olabiliyor; Portishead’in Beth Gibbons’ından Şebnem Fe rah’a kadar uzanan bir skalada gidip geliyor. Beş yılı geride bırakan ve muhte lif mekânlarda ağırlıklı cover çalarak kendini pişiren topluluğun müziği, anaakım dediğimiz yapıdan uzak değil; ritim, melodi ve sololarında da radikal farklılıklar teklif etmiyor dinleyicisine. Şaşırtıcı işler pe şindeyseniz bu albümü almayın; ama yok iyi bir ses dinlemek istiyorum diyorsanız, satıcıya Nükleer Başlıklı Kız diyeceksiniz. [email protected] Tokimonsta Midnight Menu (Listen Up/Art Union) Müzik dünyasında Tokimonsta adıyla bi linen Jennifer Lee, Los Angeles’ta doğup bü yümüş, Kore kökenli 24 yaşında bir müzis yen. 10 yıllık klasik piyano eğitiminin ar dından, önceleri hobi olarak başla dığı DJ’lik işini ilerletmiş ve kendi müziğini yapma yolunu seçmiş. 2009’da çıkardığı “Cosmic Into xication” adlı EP’nin ardından, bu yıl ilk albümü “Midnight Menu”yü yayımladı. Sadece geceleri müzik ya pabildiği için seçmiş bu adı. Genç yaşta çı kardığı ilk albümüyle dünya çapında ismini duyurması, Flying Lotus olarak tanıdığımız elektronik müzik prodüktörü Steven Ellison sayesinde oldu. Ellison, Tokimonsta’nın mü ziğini BBC yapımcısı Mary Anne Hobbs’a dinletmiş; o da programında yayımlayınca her kesin dikkatini çekti. Öncelikle şunu söylemek gerekir ki, alışıl mışın dışında çok farklı sesleri bir araya ge tiren bir albüm bu. Belirgin bir soundu yok. Hiphop, deneysel caz, elektropop, soul ve dans müziklerini oldukça özgün bir enstrü mantasyonla kaynaştırmış. Canlı çalınan aletlerle yapılan müziği ve plaklardaki retro sesleri dijital manipülasyonun ile ri teknolojisi sayesinde buluşturmuş. Aynı albümde romantik, agresif, hü zünlü ve neşeli olabilmeyi başarmış Tokimonsta. Albümün tümünü dinle meden tam bir fikir edinmek olanaklı de ğil ama yine de internet üzerinde araştırırsa nız, Kore enstrümanları ile elektronikayı har manlayan “Sa Mo Jung” ve space funk tar zındaki “LookALike”ı dinleyin. Aradaki çar pıcı fark, büyük olasılıkla “Midnight Me nu”ye olan merakınızı daha da arttıracaktır. www.zulalkalkandelen.com Türkiye’de yargılanan Sel Yayıncılık, Uluslararası Yayıncılar Birliği’nin Yayın Özgürlüğü Özel Ödülü’nü aldı CinSel’lik yargı önünde CELÂL ÜSTER Uluslararası Yayıncılar Birliği’nin (IPA), her yıl Frankfurt Kitap Fua rı’nda açıklanan Yayın Özgürlüğü Ödülü’ne bu yıl, Çeçen dilinde ya yımlanan “Doş” (Söz) dergisinin ya yın yönetmeni İsrapil Şovhalov ile yayıncısı Viktor KoganYasni değer görülürken Yayın Özgürlüğü Özel Ödülü de Sel Yayıncılık’ın sahibi ve genel yayın yönetmeni İrfan Sancı’ya verildi. IPA ödülleri, TÜYAP İstan bul Kitap Fuarı’nın kapanış günü, 7 Kasım’da düzenlenecek bir törenle IPA Başkanı Herman P. Spruijt ta rafından sahiplerine sunulacak. Ülkemiz henüz 5 yıldır verilmekte olan bu ödülün hiç de yabancısı de ğil! IPA’nın Yayın Özgürlüğü Ödü lü, iki yıl önce Türkiye’den Ragıp Za rakolu’na verilmiş; Yayın Özgürlü ğü Özel Ödülü’ne de 2007’de, bu uğurda canlarını veren Rusya’dan Anna Politkovskaya ile Agos gaze tesinin yayın yönetmeni ve yazarı Hrant Dink değer görülmüşlerdi. İrfan Sancı da Sel Yayıncılık’ın CinSel dizisinden çıkan üç kitabın “müstehcen” olduğu savıyla yargı lanıyor. Yayınevinin Ocak 2009’da başlattığı diziden yayımlanan Juan Manuel de Prada’nın “Kukular Kitabı”, Guillaume Apollinaire’in “Genç Bir Don Juan’ın Macerala rı”, P. V.’nin “Görgülü ve Bilgili Bir Burjuva Kadınının Maceraları” ve Ben Mila’nın “Perinin Sarkacı” ad lı kitaplar hakkında soruşturma baş latılmış; “Kukular Kitabı” edebi bulunurken öteki üç kitaba TCK’nin 226. maddesi uyarınca dava açılmış tı. Bilirkişi raporlarında söz konusu ki tapların edebi yapıt olduğu ve dava edilemeyeceği belirtilmesine karşın, mahkeme kitapları bir de Başbakan lık Çocukları Muzır Neşriyattan Ko ruma Kurulu’na göndermeye karar vermiş, Muzır Kurulu’nun raporu mahkemeye ulaşmadığı için duruşma 2 Kasım 2010 gününe ertelenmişti. İrfan Sancı, Frankfurt Kitap Fua rı’ndan döner dönmez sorularımızı ya nıtladı. ‘Ama burası Türkiye’ diye tutturmak... Frankfurt Kitap Fuarı’nda, Uluslararası Yayıncılar Birliği’nin Yayın Özgürlüğü Özel Ödülü’ne değer görüldünüz. Bu ödülün bir yayıncı olarak size nasıl bir katkı sı var? Yayın Özgürlüğü ödülleri ne gerek duyulmayacağı bir gün ge lecek mi? Uluslararası Yayıncılar Birliği (IPA) ödülü, tüm dünyada yayımla ma özgürlüğünün savunulması ve yaygınlaşması için önemli katkılarda bulunan kişi veya kurumlara veriliyor. Bizim çabamızın da bu bağlamda değerlendirilmesinden ve yaptıkları mızın görülmesinden mutluluk duy dum. Kendi ülkende cezalandırıldığın bir faaliyeti IPA gibi saygın bir ku ruluş özel bir ödül vererek seni onur landırıyorsa Türkiye’deki yetkili mer cilerin bu durumu bir oturup düşün meleri gerekir. Kapıkule’den girince ölçütler değişiyor herhalde… Evet, IPA’nın verdiği bu ödül, ya yıncı ve çevirmen hakkında cezai bir süreç başlatıp önce üniversiteler den, ardından bununla da yetinmeyip Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşri yattan Koruma Kurulu’ndan rapor isteyerek yayıncı ve çevirmeni ceza landırmaya çalışmanın Kapıkule’den öte bir anlamı olmadığını gösterdi. Daha yakın zamanlarda Guillaume Apollinaire’in bir kitabından dolayı Avrupa İnsan Hakları Mahkeme si’nde Türkiye mahkum edilmişken şimdi Apollinaire’in başka bir kitabını yargılamanın, ısrarla “ama burası Türkiye” diye tutturmaktan başka bir anlamı yok. Ve işin kötüsü de daha uzunca bir süre bunun böyle gidece ği... CinSel dizisini yayımlamaya nasıl karar verdiniz? Nasıl bir yak laşımla yola çıktınız? Edebiyatın, erotizm ve porno grafiyi dönüştürecek güçte oluşuna inanarak yola çıktık. Erotik edebiya tın genel olarak edebiyatın içinde ciddi bir yeri oldu ğunu biliyoruz. Fakat bu alandaki dil’in eril olduğunu da biliyoruz. Bi zim ise CinSel Kitaplar’da öncelikle kadın yazarlara alan açmak, kadından yana taraf olan metinleri yayımlamak gibi önceliklerimiz vardı. Şimdiye dek, kadınların da bir taraf olduğu cin sel edimler genellikle erkekler tara fından anlatıldı. Oysa kadınlar da bunu pekâlâ yapabilirlerdi. Sanırım, “Perinin Sarkacı”nı buna örnek verebiliriz… Evet, bir kadın tarafından kaleme alınan dizinin ilk kitabı “Perinin Sarkacı”nda, cinsel organların ad landırılmasından kadınerkek edimi nin kurgulanıp kelimelere dökülme sine kadar, kadın duyarlılığı ve este tiğinin çok başarılı bir örneği ortaya konmuştur. Ülkemizde cinselliğe dair her söz, faaliyet, yazı ya utançla ya da saldır ganlıkla karşılaşıyor. CinSel Kitaplar dizisini oluşturmaya kalkışırken de belli zorluklarla karşılacağımızı tah min ediyorduk. Ama burada yapa caklarımıza olan inancımızdan dola yı öngörülerimize göre hareket et medik. Sağ olsunlar yetkililerimiz bizi yanıltmadılar. ‘Yayımladığımız metin dünya kültür mirasının bir parçası’ Ben bugüne kadar erotik, hat ta müstehcen kitaplar okuyarak “yoldan çıkan”, “sapkınlaşan” bi rine rastlamadım. Siz rastladınız mı? Okuduğu için değil de okumadı ğı için “yoldan çıkan”, “sapkınla şan” çok insan gördüm. Kadın bede nini fütursuzca kullanarak reyting ve okur avına çıkmış medyanın da bu de ğirmene su taşıdığı bir gerçek. Daha da vahimi ceza yasamızda “tahrik indirimi” bile var. Ne tuhaf değil mi, bir tarafta Apolli naire’in kitabında olduğu gibi dünya kültür mirasının bir parçası sayılan bir metni yayımladığımız için yargılanı yoruz, diğer tarafta 15 yaşındaki öz yeğenlerine tecavüz eden iki amcadan biri serbest bırakılıyor. Bu tür kitaplar için Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kuru lu’ndan rapor istenmesini nasıl karşılıyorsunuz? Öncelikle belirteyim, CinSel Ki taplar kapak tasarımından sunumuna, basın bültenlerinden gazete ilanları na kadar yetişkinlere yönelik bir an layışla hazırlanmıştır. Örneğin hazırlık aşamasında bir ressam dostumuz gö nüllü olarak dizinin görsel sponsoru olmak istedi ve özel tasarlanmış bir di zi konsepti oluşturdu. Fakat yaptığı iş ler o kadar albenili ve güzeldi ki bu na rağmen kullanmadık. Okura üze rinde görsel bir obje olmadan adeta hiç tasarım yapılmamış kapaklarla sıkı erotik metinler vaat eden kitaplar sunduk. Buna rağmen yetişkinler için hazırlanmış kitaplarımızın Başba kanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu’na gönderilmesinin kabul edilebilir bir davranış olmadı ğı da çok açık. Sansürün çocuğu otosansür dür, desek yeridir galiba. Gerçek ten de otosansürün sansürden de tehlikeli ya da ürkütücü olduğu söy lenebilir mi? Evet, en tehlikelisinin otosansür olduğu bir gerçek. Zaten sansürcünün amacı da bu olsa gerek: Baskıyı bas kı olmaktan çıkartıp absürd bir duru ma getirerek içimizdeki savunma ref lesklerini güçlendirmek. Kendi özelimize gelince... Benim le birlikte, CinSel Kitaplar’ın editö rü, kendisi de yazan çok başarılı bir kadın akademisyendir. Ama olabile cekleri kestirdiğimiz için editör ar kadaşımızın adını kamuyla paylaş madık. Yaşanan süreçte de kararımı zın ne kadar isabetli olduğunu gördük. Yayın Özgürlüğü Ödülü Uluslararası Yayıncılar Birliği’nin (IPA) 2005’ten bu yana verdiği Yayın Özgürlüğü Ödülleri’nin gerekçesi, ifade ve yayın özgürlüğünün dünyanın dört bir yanında tehdit altında olması; çeşitli ülkelerden yazar ve yayıncıların taciz edilmeleri, kovuşturmaya uğramaları, hapse atılmaları, işkence görmeleri, hatta zaman zaman öldürülmeleri. İfade ve yayın özgürlüğünü savunmakta örnek cesaret gösterenlere verilen ödülün amacı, her yıl, yayın özgürlüğünün savunulması ve geliştirilmesine önemli katkılarda bulunan kişi ya da kurumları onurlandırmak. Sel Yayıncılık’ın yayın yönetmeni İrfan Sancı, ödülün CinSel dizisinden çıkan kitapları yargılamanın Kapıkule’den öte bir anlamı olmadığını gösterdiği kanısında. Yayın Özgürlüğü Ödülü 2008’de yine Türkiye’den Ragıp Zarakolu’na verilmiş; üç yıl önce öldürülen Hrant Dink de Yayın Özgürlüğü Özel Ödülü’ne değer görülmüştü. CinSel Kitaplar davasında yayın yönetmeni İrfan Sancı’yla (solda) birlikte Apollinaire ve PV’nin kitaplarının çevirmeni İsmail Yerguz da yargılanıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle