16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHUR YET 17 EK M 2010 PAZAR 10 PAZAR YAZILARI [email protected] ‘Cumhuriyetçi imam’ Chalghoumi “Yahudi imamı”, “Siyonist uşağı”, “CRIF (Fransa Yahudi Temsilcilikleri Kurulu) satılmışı”, “İslam sapkını”, “İçişleri bakanı çömezi” vs. vs. Bütün bu iltifatlar (!) Drancy Nur Camii önünde toplanmış 10 kadar, sözüm ona dini bütün örgütlü çapulcunun cuma namazından çıkan müminlere, içerde vaaz veren “Cumhuriyetçi imam” Hassen Chalghoumi’yi (Şalgumi) karalamak için çektikleri ajitprop “eylem”! 2008’den beri insan onuruna uygun güzel bir camiye sahip Drancy Belediyesi Fransa’nın en “Müslüman” ili, SeineSaintDenis yani 93’ün sade, orta halli kentlerinden biri. Hani şu “Dokuz... Üç’lüyüz” diye farklılıklarının altını çizmekten pek hoşlanan, isyan ve hiddetlerini her fırsatta komşularının arabalarını yakarak çıkaran yaramaz çocukların mahallelerinin yoğun olduğu il. El Kaide, Taliban, Hamas ve benzeri “direniş”(!) örgütleri veya Müslüman Kardeşler, Selefiler, Nurcular gibi daha müstesna (!) cemaat ve teşkilatların, körpe zihin, beden devşirdiği “mümbit” madenlerin kaynadığı sitelerin yatağı il. Paris banliyösü olmanın getirdiği ayrıcalıkla her an projektörlerin üstünde dolaştığı, yerli yersiz, çoğu zaman abartmalı olaylara sahne olan yöre. 2000’li yılların başından itibaren görev aldığı her yerde birleştici, uyarıcı, barış yanlısı tavırlarıyla dikkat çeken Chalghoumi vaaz ve söylemine “Cumhuriyetçi” bir nitelik katalı beri korumalarla dolaşmak zorunda. Artık her yoldan ve boydan ölüm tehditleri, saldırılar, camiye baskınlar, 5 çocuklu hanesine tecavüz teşebbüsleri Cumhuriyetçi imam Chalghoumi’nin gündelik yaşamının bir parçası haline gelmiş. Özellikle de burka, nikap ve benzeri çehre örtülerine ilişkin yasayı onayladığı duyulalı beri “şeytan” ilan edildi. Kendilerine Hamas’ın önderlerinden birinin adını takıp “Şeyh Yasin Kolektifi” (ŞYK) diye banliyölerde “ali kıran baş kesen” kesilen yaklaşık 80 kişilik bir kalabalık 25 Ocak’ta Drancy Camisi’ni basıp, akılları sıra müminlere “Kuranİslam” dersi veriyorlar. Chalghoumi’nin yokluğundan istifade onun kâfirliğini, ihanetini haykırıyorlar. Bu adamların muhtemelen Tophaneli çapulcu kardeşleriyle “Müslüman Kardeşler” (MK) üzerinden “kan” (!) bağları olmasa da, aynı gerici evrensel düşünce silsilesinin parçası oldukları görmek isteyene gün gibi açık. ŞYK Başkanı Abdelhakim Sifriui 1980’lerden bu yana Paris ve Fransa’da MK’nin Fransa uzantısı diye bilinen Fransa İslam Teşkilatları Birliği’nin (FİTB/UOIF) yasal örgütlenmesiyle tanınmış bir kişilik. “Ilımlı İslam, Fransa İslamı” gibi kavramlara kesinlikle karşı çıkıyor. Çoğu köktendinci gibi o da Kuran’ın olmazsa olmaz “tek” okuması mümkündür, diyor. Halbuki şu günlerde “Pour l’Islam de France/Fransa İslamı İçin” (Ed. Le Cherche Midi) başlıklı bir kitap yayımlayan Hassen Chalgoumi, İslamın girdiği her ortam ve koşula uymasını bilen bir din olduğunu, aksi takdirde bugün ulaştığı düzeye varmasının olanaksızlığını savunuyor. “Sakal uzatmıyorum, kadınların elini sıkıyorum, çocuklarım Katolik okullarında okuyor, banka kredisiyle bir ev satın aldım... Çünkü Fransa’da yaşıyorum...” şeklinde konuşan bu aydın imam, Kara Afrika’nın herhangi bir Müslüman toplumuyla Fransa veya Almanya’da, ya da Endonezya veya Tayland ile ABD’de yaşanan İslamın, İslamların hiçbir biçimde tıpkısının aynısı olamayacağı gerçeğinin teslim edilmesini istiyor. Başta Filistinİsrail anlaşmazlığı olmak üzere, adı konsun konmasın çok sayıda dini kaynaklı sorunun çözümünün dinler arası diyalogdan geçtiğini söylemekle kalmıyor, başkanlık görevini üstlendiği “Fransa İmamları Derneği” aracılığıyla Museviler ve Katoliklerle sürekli somut, ortak çalışmalar düzenliyor. Fransız camileri veya mescitlerine yabancı ülkelerden imam getirilmesinin sakıncalı olduğuna, burada Cumhuriyet değerlerine bağlı Fransa imamlarının yetiştirilmesi gerektiğine inanıyor. Cumhuriyetçi imam, II. Dünya Savaşı’nda Fransa’nın en büyük toplama kamplarından birinin bulunduğu Drancy Belediyesi’ndeki saygı anıtının önünde 2009’da yaptığı bir konuşmada Müslümanlara “Şoah”nın özgünlüğünü anlatıyor. Vay sen misin, Müslümanların “Şoah”a özel hassasiyet göstermeleri gerektiğini söyleyen! FİTB sözcüleri Chalghoumi’yi “Siyonist uşağı” diye damgalıyor. 1972 Tunus doğumlu, Suriye ve Pakistan’da ilahiyat okumuş, 1996’da Fransa’ya yerleşip 2000 yılında Fransız vatandaşlığına geçen cesur imam, kitabında bu saldırıları şu sözlerle göğüslemeyi yeğliyor: “Ben bir Fransa imamıyım. Bir ümmetin ve bir Cumhuriyetin vatandaşıyım. İslam benim yalnızca rehberim değil, içimde yerleşik. Ve ben yalnızca Fransa’da yerleşik değilim, tümüyle burada yaşıyorum. Ruhum ve kalbimde, dinim ve vatanım barış içinde bir arada yaşıyorlar. Ülkemde dinimin mutluluğu, dinimde ülkemin mutluluğuyla yaşamalıyım. Cumhuriyetçi imam olarak camiden topluma çıkmak zorundayım.” [email protected] “Bir sirki andıran oylama yüzünden seçmenin güveni azalabilir.” Ben demiyorum. Diyen, Dagens Nyheter gazetesinde, Henrik Brors. Meclis başkanlığı seçiminde yaşananlar Henrik Brors’un moralini bayağı bozmuş olmalı ki yazının girişinde hemen şunları söylemiş: “İsveç’in yeni siyaset dünyasına hoş geldiniz! Meclis başkanlığı seçimi sırasında bir sirki andıran oylama önümüzdeki dört yıl boyunca tekrarlanabilir. Bundan iktidar da, muhalefet de zararlı çıkar.” Hepimizi güldüren, sizleri de tebessüm ettireceğini sandığım birkaç sahne anlatacağım. Henrik Brors’u karamsarlığa iten olayla başlayayım. Seçimi sağ partiler kazandı ama çoğunluğu sağlayamadılar. Aşırı sağ da anahtar konumuna geldi. Bu yüzden meclis başkanlığı seçiminde ne olacağı merakla bekleniyordu. Sol kanat kendi adayını çıkardı ama salona bir eksikle girdiler. Sosyal demokratların önde gelenlerinden biri, belki de seçim yorgunluğunu atmak için New York’a gitmiş. Oylamaya geçildiğinde, sol kanatta bir eksik daha olduğu görüldü. Sandalyesi boş olan genç kadın milletvekili geldi ama geldiğinde oylama bitmişti. Peki oylamayı kaçıran çiçeği burnunda bayan milletvekili neredeydi? Meğer heyecanını yatıştırmak için kahve içmekteymiş. Kahve fincanda durduğu gibi durmadığından hanımefendi sonra tuvaletin yolunu tutmuş. Bu insani durumu gazeteciler anlamak istemiyor. Bütün gazetelerde benzer sorular: “ Seni buraya gönderenler görevini yapamadığın için tazminat talep ederlerse ne yapacaksın? Tuvalete ne zaman gideceğini bilemiyorsun, memleketi nasıl idare edeceksin?” Zaten sol kanattan biri de iktidarın adayına oy verdi. Böylelikle meclis başkanlığını iktidar kazandı. Geriye oylamanın dedikodusu kaldı. Kimse gerçeği ifade etmiyor ama dönen oyunun herkes farkında. Oyun şu: İktidar tarafının 173 milletvekili var. Kazanması için iki oy daha gerekiyor. Sol kanadın ise milletvekili sayısı 156. Yirmi aşırı sağcı desteklese başkanlığı kazanır. Ama kimse aşırı sağcıların oylarına muhtaç kalmak istemiyor. Sol kanattan biri karşı tarafa oy verince, biri de tuvalette oylamayı kaçırınca, aşırı sağcılar desteklese bile toplam 173 oya ulaşacağından kazanma şansını sıfırlamış oluyor. Çünkü soldan bir kişi sağ kanadın adayını destekleyince o tarafın toplam oyu 174’e çıkmış oluyor. Dolayısıyla aşırı sağcılar hangi tarafa oy verirse versin desteklerinin hiçbir anlamı olmuyor. Nitekim de öyle oldu. İktidarın adayına 194 oy çıktı ama, sonucu belirleyen aşırı sağcılar olmadı. Kahve ve tuvalet gazetecilere anlatılmak üzere yaratılmış bir mizansen. Henrik Brors da bu mizansenler bir gün başınızı belaya sokar demek istiyor. Obama’nın bekçileri değişiyor ABD Başkanı Barack Obama’nın Beyaz Saray ekibindeki çözülme artık bir sır değil. Amerikan medyası bir süredir Beyaz Saray’dan ayrılmaya hazırlanan veya işine son verilecek kişileri ve yeni görevlere gelecek isimleri büyük bir dikkat ve incelikle takip ediyor. Yorumlara bakılırsa, ülkede yapılan anketlere göre halk desteğini giderek kaybeden Obama yönetimini, oluşturulmakta olan bu yeni ekip su yüzüne çıkarabilir. Beyaz Saray’ı terk edenler arasındaki en medyatik isim kuşkusuz Rahm Emanuel. Memleketi Şikago’daki belediye başkanlığı seçim yarışına katılmak için Beyaz Saray Genel Sekreterliği görevinden ayrılan Emanuel, ABD Kongresi’nde ve eski ABD Başkanı Bill Clinton döneminde kıdemli görevler üstlenmiş bir isim. Yeteneğinden kimse kuşku duymasa da ezici kişiliği ve sert çalışma biçimi nedeniyle pek çok eleştiri alıyor Emanuel. Genel sekreterlik yaptığı dönemde medya ile son derece içli dışlı olan Emanuel, Amerikalı gazetecileri sıkı denetim altında tutmaya ve yönlendirmeye çalışmak gibi suçlamalarla karşı karşıya kalsa da kimi gazetecilerin Beyaz Saray’da en üst ve en önemli haber kaynağı olduğu bilgileri var. Söylentilere bakılırsa Emanuel, yazdığı eleştirel yazılardan ötürü ünlü köşe yazarlarına “çatacak” kadar etkili. ABD Kongresi’nde 2006 yılında demokratların üstünlük sağlamasında büyük rol oynadığı için meslektaşlarının “Rahmbo” takma ismini verdiği Emanuel, Obama tarafından genel sekreterlik görevine getirildiğinde başkan için “hiperaktif bir bekçi köpeği” olacağı yorumları yapılmıştı. Beyaz Saray Genel Sekreterlik görevi fiili bir başbakanlık yetkisi düzeyinde ve ABD Başkanı’na en yakın kişi olarak “Washington’daki ikinci en güçlü kişi” olarak biliniyor. Başkan’a siyasi danışmanlık yapan genel sekreterin görevleri arasında Beyaz Saray personelini yönetmek, Başkan’ın gündemini şekillendirmek ve Başkan ile kimlerin görüşeceğine karar vermek var. Bu gücü nedeniyle genel sekreter, “ikinci başkan” ve “bekçi” şeklinde de tanımlanıyor. Rahm Emanuel’in kızdığı bir anketçiye ölü balık göndermesi, Washington’da çok konuşulan öykülerden. Haberlere göre Beyaz Saray ekibi Emanuel’e son işgününde onunla ilgili hislerini anlatmak için hediye olarak kutu içinde kocaman ölü bir balık vermiş. Beyaz Saray sözcüsü Robet Gibbs de “Şikago’da dostlar böyle veda eder” diye şakayı açıklamıştı. Bu çok tartışılan, çekinilen ancak ABD medyasının vazgeçemediği politikacı Rahm Emanuel artık Beyaz Saray’da yok. Obama onun yerine sessiz, uzlaşmacı biri olan Pete Rouse’u geçici genel sekreter olarak getirdi. Demokrat Parti’nin önemli isimlerinden Tom Daschle için bir dönem çalışmış olan Rouse, Emanuel’in aksine “dramatik” biri olarak görülmüyor. Soğukkanlılığı ve işbitiriciliğiyle tanınan Rouse Senato’da çalışırken “101. Senatör” olarak anılıyordu. Rouse kameralardan kaçan, gazetecilere mesafeli, bekâr ve kedileriyle yaşayan biri olarak Emanuel’in adeta zıttı. Kimileri Obama yönetiminin başarısızlıklarının ardında Emanuel’in olduğunu ileri sürüyordu. Kim bilir belki de sırf bu nedenle Obama, Rouse’u kendine yeni bekçi olarak seçmiştir. [email protected] Siyaset meydanından insan manzaraları WASHINGTON ELÇİN POYRAZLAR PAR S UĞUR HÜKÜM STOCKHOLM OSMAN İKİZ Akacak ‘Viyana Kanı’ damarda durmadı Avusturya’nın başkenti Viyana’da belediye seçimi 10 Ekim’de yapıldı. Bu seçim öncesi Türklerin seçim propagandasının merkezine oturtulması, şaşırtmadı. Seçim afişlerinden birinde Türkiye’deki “soy sop” ifadelerini hatırlatan “Viyana Kanı’nın korunması için biraz daha fazla cesaret” afişine duyulan tepkilere cevaben “ırkçılık yapmadıklarını”, hedeflerinin Viyanalı besteci “Johann Strauss’un Viyana Kanı Operasına” sahip çıkmak olduğunu söyledilerse de buna pek inanan olmadı. “Viyana Kanı” söylemine duyulan tepkiyle köşeye sıkışmış aşırı sağcı FPÖ, aslına bakılırsa, Avusturya İslam Cemaati Başkanı’nın bir ifadesiyle kurtulmuştu. “Her eyalette bir minareli cami istiyoruz” açıklaması “FPÖ için verilmiş bir penaltı” olarak değerlendirildi. Cami talebi FPÖ lideri Heinz Christian Strache’nin gökte arayıp da yerde bulduğu konu oldu. “Viyana Kanı” ile köşeye sıkışan Strache İslam Cemaati Başkanı’nın açıklamasıyla yeniden atağa kalktı. Bu atakta hedef yine Türkler oldu. FPÖ, Türkleri hedef alarak, gençlerden oy alabilmek için bir kitapçık hazırlattı. Geçen seçimlerde ve kamuoyu yoklamalarında ilk defa oy kullanacak genç seçmenlerin çoğunluğunun FPÖ’yü tercih etmeleri aşırı sağcı partinin iştahını kabarttı. Karikatürçizgi resim bantlarının da desteğini alarak “Viyana Destanı” adında bir kitapçık hazırlatan FPÖ, onu sadece gençlere değil, bütün ev adreslerine postayla gönderdi. Kitapçıkta 1683 yılına gidiliyor, İkinci Viyana Kuşatması ile günümüz arasında bağ kurulmaya çalışılıyordu. Çizgi resimlerle süslenmiş kitapçıkta Polonya kökenli Kolschizky’nin Osmanlı’yla Avusturyalı arasındaki macerası anlatılıyordu. Kolschizky gençliğinde Osmanlı ordusunda çevirmen olarak çalışmış ve Türk dilini ve kültürünü çok iyi tanıyan birisi olarak Türk kılığında, Osmanlı askerlerinin arasına girip Avusturyalılara bilgi taşımaktır. Kolschizky, Viyana’ya Türk kahvesini tanıtan ve kahveyi Osmanlı’dan getiren kahve tüccarı olarak da tanınır. Kolschizky’nin macerası anlatılırken renkli resimler de sık sık Osmanlı askerleri ve üç hilalli Osmanlı bayrağı yerine Türkler ve günümüz Türk bayrağı dikkatleri çekmektedir. Viyana kurtarıcısı bir şövalyenin (FPÖ lideri Strache’nin kendisidir) düşmanı Türkler ve halen Viyana Belediye Başkanlığı’nı iki dönemdir yürüten Avusturya Sosyal Demokrat Partisi (SPÖ) Michael Häupl’dir. Kitapçıkta gösterilen şövalyenin kılığı ve kıyafetiyle, “Yahudiler bizim günahımızdır” diye Nazilerin yayınladığı Der Stürmer gazetesinin anti semitizmde kullandığı şövalyeye benzemesi dikkatleri çekmekteydi. Avusturya’nın ciddi gazetelerinden Der Standard Nazilerin çıkardığı Der Stürmer gazetesinin şövalyesi ile FPÖ’nün 550 bin adet basılan broşürdeki benzerlikleri ele alması da boşuna değildi. Kitapçıkta görülen eli kılıçlı şövalye (Strache) yanında, elinde sapan bulunan küçük çocuğa “Eğer Mustafa’yı vurabilirsen sana bir salam var” sözlerini Der Standard, Yahudi düşmanlığı ile benzerlik içinde gördü. FPÖ’nün bu yayınına Avusturya Yeşiller Partisi dışında ciddi bir tepki de olmadı. Yeşiller, FPÖ hakkında kışkırtıcılıktan dolayı dava açmayı da ihmal etmediler. Geçmişin şövalyelerini örnek alarak politika yapmaya çalışan günümüzün sözde şövalyelerinin söylemlerini anlayan bir kesim derviş sabrıyla ırkçı söylemleri izliyorlar. İfade edilen Türk düşmanlığını anlayamayan büyük çoğunluk ise Viyana’nın şehir yaşamındaki rehavet içerisinde yaşamlarını sürdürüyorlar. Rehavet içindeki bu Türk çoğunluğu Türk düşmanı partilerin dağıtmış olduğu çakmaklarla sigaralarını yakıyor, kalemlerini ise ceplerinde taşıyorlar. Çeşitli partilerden seçime katılan Türk kökenli adaylar da vardı. Sadece bir partiden 99 kadar Türk kökenli aday seçime katıldı. Avusturya’nın çeşitli partilerden aday olan Türk kökenli siyasetçilerin sayısı 150’yi bulmaktaydı. Bunların çoğu seçilebilecek sıralarda olmadıklarından tercihli oy alabilmenin hummalı çalışması içinde ırkçı partinin ırkçı propogandasını göremeyerek, duyamayarak ve herhangi bir tepki de göstermeyerek üç maymunu oynadılar. Zira daha fazla tercihli oy alarak parti arkadaşlarının önüne geçmek ve vitrine yerleşmek hedefleri oldu. V YANA KADİM ÜLKER Parlamentonun resmi açılışı yaklaşık 2 hafta önce yapıldı. Basın ve konuk bölümü doluydu. Bu yılki ilginin sebebi aşırı sağcıların parlamentoya girmiş olması. 20 aşırı sağcı parlamentoya girdi ama diğerleri onları adeta yok kabul ediyorlar. Hatta yan yana bile gelmek istemiyorlar. Ama genel kurul salonunda oturma düzeni yörelere göre ve ikişerli olduğundan farklı partilerden milletvekilleri yan yana oturabiliyor. Yabancı düşmanları da doğal olarak diğer partililerin yanına düştü. İtişip kakışma olacak mı diye gözlerimizi salondan ayıramadık. Açılış sırasında olmadı ama, bir gün önce meclis başkanlığı seçimi sırasında İran kökenli genç muhafazakâr milletvekiliyle, yanındaki aşırı sağcının ertesi gün gazetelere de yansıyan ağız dalaşı gözden kaçmadı. Yeni yasama döneminin ilk oturumunda olay çıkmadı ama oturumdan bir saat önce kilisede hava bayağı elektriklendi. Geleneklere göre Kral, Kraliçe ve milletvekilleri önce kiliseye gidiyorlar. Papazın vaazından sonra da parlamentoya geçiyorlar. Kadın papaz bu yıl insanların eşitliğinden dem vuran vaazında, “Hiç kimsenin bir başkasına ben senden daha değerliyim demeye hakkı yoktur” derken, lafların kimi hedef aldığını anlayan aşırı sağcılar kiliseyi terk ettiler. 2010 yasama yılının açılışındaki bu sahneler unutulmayacak ama bence Kral’ın, açılış konuşmasında “2010 önemli bir yıl. Bernadotte Hanedanı’nın ilk temsilcisi Jean Baptiste Bernadotte Fransa’dan 200 yıl önce getirilmişti” ifadesinin bütün milletvekillerince alkışlanması çok manidardı. [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle