16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DEN Z SOM’UN ANISINA CMYB C M Y B PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Hayatla Ölüm Arasında Bugün cuma. Yazımı Karadeniz’in en güzel, yüzü en aydınlık kentlerinden biri olan Ordu’dan yazıyorum. Ordu Valiliği, Belediye Başkanlığı, kentin aydınları el ele vermişler, bir Uluslararası Edebiyat Festivali düzenlemişler. Bulgaristan, Yunanistan, Gürcistan, Moldova, Romanya ve Ukrayna’dan şairler, yazarlar çağırmışlar. Katılımcılar çeşitli etkinliklerde yer alıyorlar, konuşmalar yapıyorlar, tiyatro gösterileri, müzik dinletileri sunuyorlar. Orduluların etkinliklere ilgisi yoğun. Ben de cumartesi günü Mesut Şenol, Kostas Katsoularis (Yunanistan), İbrahim Dizman, Anton Baev (Bulgaristan), Hüseyin Mevsim ve Ahmet Günbaş ile birlikte “Karadeniz’le Ege’nin Kardeşliğinde Edebiyat” başlıklı açık oturuma katılacağım. Bu tür sivil girişimler birbirlerinin kültürlerine yabancı insanlar arasında ileride meyvelerini verecek dostlukların kurulmasına olanak sağlıyor. Dört gün sürecek festivalde yalnızca Türkler ile yabancılar arasında değil, yabancıların da kendi aralarında ilişkiler kuruluyor, yeni projelere dönük ilk adımlar atılıyor. Ordu, kültür merkezleri, tiyatro ve konser salonları gibi konaklama olanakları açısından da donanımlı bir kent. Festival komitesi katılımcıları İkizevler Otel’de ağırlıyor. Otel, Rumlardan kalma yan yana iki eski konağın birleştirilmesiyle ortaya çıkmış; son derece güzel bir manzarası ve bahçesi olan bir mekân. Okumak, yazmak, üç beş gün kafa dinlemek için ideal bir yer. Kısacası Ordu, beyinleri aydınlık insanları ve ufukları açık yerel yöneticileriyle ilkini gerçekleştirdiği Uluslararası Edebiyat Festivali’ni sürekli kılabilmek için tüm olanaklara sahip. Festival Komitesi’nin Başkanı ve Ordu Belediye Başkanı Seyit Torun’u, Başkan Yardımcısı Özer Karadağ’ı, Kültür ve Sosyal İşler Müdürü Mehmet Kefeli’yi, Festival Direktörü, eğitimci, şair Şinasi Tepe’yi, İl Kültür ve Turizm Müdürü Erkan Gülderen’i, Uluslararası Koordinatör Tozan Alkan’ı, festival danışmanları Mesut Şenol ve İbrahim Dizman’ı yürekten kutluyorum. Şimdi Deniz Som’u yitirdiğimiz haberi geldi. Bilgisayarımın başında dondum kaldım. Ne düşüneceğimi bilemedim. Gözlerimin önüne önce kitap fuarlarında, Cumhuriyet standında okurlarıyla konuşurkenki sevecen yüzü, sonra da televizyon ekranlarında yandaş basının temsilcileriyle tartışırken gemleyemediği, büyük olasılıkla gemlemeyi düşünmediği o öfkeli hali geldi. Onun o öfkeli halini görüp “ekran adabı”, “karşısındakine saygı”, “hoşgörü” filan diyerek eleştirenler oluyordu. Oysa Deniz, hep doğrunun yanındaydı, doğruların adına yanlışı savunanlarla tartışıyordu. Söz konusu inançları, düşünceleri olduğunda kıskanılacak ölçüde ödünsüzdü. Üzerine gelindiğinde, yanlışların yaylım ateşine tutulduğunda öfkeleniyordu. Haklı bir öfkeydi onunki. O, bugün yaşadıklarımızı, yarın yaşayacaklarımızı dünden gören, insanları geleceğe ilişkin uyarmayı görev bilen bir arkadaşımızdı. Kandırılamayanlardan, uyutulamayanlardan, sindirilemeyenlerdendi. Gürültüye pabuç bırakmayanlardandı. Korkusuzdu. Zaman zaman ters düştüğümüz, tartıştığımız da oldu sayfa arkadaşımla. Ama ulusal kurtuluşçulukta, Cumhuriyetçilikte, aydınlanmacılıkta, tam bağımsızlıkta, laik ve demokratik Türkiyecilikte her zaman buluştuk. Onun olmayışı yalnızca Cumhuriyet için değil, Türkiye için de bir eksikliktir. Deniz Som’u arayacağım, özleyeceğim. Işıklar içinde yatsın. [email protected] denizkavukcuogluyazilari.blogspot.com ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ ‘Dünya Mimarlık Günü’nde UIA, BM ve ‘Biz’imkiler Geçen 4 Ekim Uluslararası Mimarlar Birliği’nin (UIA) 100’den fazla ülkedeki mimar lıkörgütleriylekutladığı“Dün ya Mimarlık Günü”ydü… BirleşmişMilletler’in(BM)de aynı gün kutladığı “Dünya Ha bitat Günü” nedeniyle, iki ku ruluşun ortaklaşa belirledikleri 2010 teması ise “Daha İyi Kent, Daha İyi Yaşam”dı. 1996’da İstanbul’da düzen lenen BM/Habitat2 Konferan sı’na ev sahipliği yapmış Tür kiye’nin bugünkü yöneticileri, 4 Ekim’de ne yaptılar bilemi yorum… Örneğin, aynı konfe ransı “mehter” gösterileriyle ağırlayan dönemin Belediye Başkanı Erdoğan’ın, şimdi BaşbakanolarakDünyaHabitat Günü’nde neler söylediğini ka çırmış olmalıyım.. Mimarlar Odası ise hem UIA’nın üyesi hem de BM/Ha bitat2Konferansı’nınetkinka tılımcısı olarak, 4 Ekim ve izle yen günlerde “Daha İyi Kent, DahaİyiYaşam”konusunuşu be ve temsilcilikleri eliyle ülke düzeyinde gündeme getirdi. UIAkonununtartışılmasında, 2011’de Tokyo’da yapılacak Dünya Mimarlık Konferan sı’nın teması olan “Tasarımla Sürdürülebilirlik”in de göze tilmesini istemişti. İşte, bu he defin öncelikleriyle bizdeki du rumun kısa bir kıyaslaması... ‘Mutabakat’ ilkesi UIA ve BM’ye göre tasarım dasürdürebilirlikiçin,ilgilipro jeden etkilenecekler ve yetkili ler arasında “mutabakat” ge rekiyor. İstanbul’da, sakinlerinin ko vuldukları Sulukule, Tarlaba şıörnekleribiryana,diğerkent lerimizde de yaygınlaşan “zo rakikentseldönüşüm”ler,Ha bitat2’nin ev sahibine ne kadar yakışıyor? Çevre dostu teknikler UIAveBM,inşaatlarda“çev re dostu” malzeme ve teknik lere ağırlık verilmesi gerektiği ni anımsatıyor. ElazığKarakoçan’daki 8 Mart depreminde ölümlere yol açançökmelerinnedenini“ker piç”e bağlayan Başbakan, bu nedenle yeni yapıların “beto narme” olacağını söylemişti... Buna karşın özellikle konut larda “çağdaş tekniklerle ge liştirilen kerpiç”in önerildiği 8 Ekim’dekiMimarlarOdasıEla zığ Şubesi paneli “gerilim”le başlamasın mı? Vali Muammer Erol, Baş bakan’ın kerpici suçlayan söz lerinin eleştirilmesine tepki göstermişti… Panelde ise BM’nin “çevreyle uyumlu” dediği malzemelerin başında kerpiç geldiği kanıtlanıyor; Anadolu’nunbinlerceyaşında ki yapı malzemesinin ülkemiz deki ve dünyadaki çağdaş uy gulamalarından örnekler verili yordu.. Mirasa bağlılık UIA ve BM’ye göre, tüm mi marlık ve planlama projelerinin doğal çevreyi, toplumun mira sını ve kültürü gözetmesi gere kiyor. Buna yönelik öncelikler ara sındaise“ekolojiyesaygılıara zi kullanımı”ndan “toplumsal sorumluluklar”ıngözetilmesi nekadarbirdizi“özleminiduy duğumuz” hedefler de var... Örneğin yine UIA ve BM, ül kemiz gündeminden eksik ol mayan “2B” uygulamasıyla, yasadışı yapılaşan ormanlık alanların “işgalcilere pazar lanması”na asla onay vermi yor... Peki, bütün bunların tüm ül kelerde“biliminışığındatartı şılması” istenen 4 Ekim’de, Türkiye’nin gündemini anımsı yor musunuz? Biz o gün Diyanet İşleri Baş kanı Bardakoğlu’nun “Din adamları kanaat önderi ol sun” sözüyle meşguldük... SAYFA CUMHUR YET 17 EK M 2010 PAZAR 18 [email protected] (Behiç Ak’tan...) BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Fırat Irma ğı’ndan Kızıl deniz’e kadar uzanan top raklarda yaşa mış eski Arap halkı. 2/ Saz şairi... Manav gat ilçesine bağlı, arkeolo jik ve turistik bir belde. 3/ Yoz beğeni, zevksizlik... Orta ve Batı Karadeniz’in dağlık kesimlerinde görülen dağınık kır sal yerleşme tipi. 4/ Öğütülmüş tahıl... Sarhoş ya da kül hanbeyi bağırması. 5/ Donmuş lav akın tılarıyla kaplı alan... “Süsen” de denilen süs bitkisi. 6/ Buğday tanesinin olgunlaşmış içi... Bir nota. 7/ Ekmek yapmak için çeşitli ta hılların yasaca gerekli karışım oranı... Belirli bir iş için ayrılan para. 8/ Hastalıklı, sakat... İnce ve parlak nakış. 9/ Dinsel dogmaları yorum ve saptırma yapmaksızın olduğu gibi kabul eden bir İslam mezhebi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kokulu bir çörek cinsi... Mantarların bitkiler de oluşturduğu hastalıkların genel adı. 2/ Edir ne’nin, peyniriyle ünlü ilçesi... İngiltere’de çok sevilen bir cins bira. 3/ Osmanlılarda gümrük ver gisi... Yağı alınmış sütten yapılan peynir. 4/ Tar la sınırı... Gereken yiyecek ve içecek şeyler. 5/ Rusçada “evet”... Vilayet. 6/ Halk dilinde gürgen ağacına verilen ad... Bir nota. 7/ İçinde diri ba lık saklanan, denizden ayrılmış havuz... Satrançta bir taş. 8/ Tavır, davranış... Düşünülenin tersini söyleyerek yapılan ince alay. 9/ Avrupa’da bir ır mak... Çam ağacından yapılmış su testisi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 M I H L A M A A I R O T U R A K H A T A K L İ L O T A A B D A T A İ B A R E M U K A B E L E A R B A L İ N A A L R E N R A K İ D E A R Z 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Sayfa Dostum Sevgili sayfa dostum. Büyük yazar büyük ödünsüz Atatürkçü de mokrat insan. Çok de ğerli, yurtsever Deniz Som’u kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyorum. Yurtdışında bir kongrede olduğum için cenazesine katılamamak benim için ayrıca çok üzücü oldu. Kendisini daima bü yük mizah anlayışı, ce sareti, aydın kişiliği, yo lundan döndürülemez kararlılığıyla anacağız ve yaşatacağız. Deniz Som hep “ses çıkaran” oldu, susan değil. Hepimizin başı sağolsun. BEDR BAYKAM DenizSomİçin Deniz Som’u, aydın lanma savaşçısını yitir menin üzüntüsünü yaşı yoruz. O, Cumhuriyet’in laiklik ilkesinin büyük sal dırıyla karşı karşıya ol duğunun bilinciyle, geri ciliğe, yobazlığa savaş açan aydınımızdı. Ata türk’ün açtığı aydınlık yo lu şaşıranlara sürekli uya rıda bulunan, İslam fa şizminin geldiğini, etnik bölünmenin yaşandığını vurgulayan yazarımızdı. HASAN AKARSU Cumhuriyet’in bahçesinde Ergenekon’a karşı baş lattığımız “Simgesel Eylem”in kısa süreyle de ol sa şaşmaz nöbetçilerinden biriydi Deniz Som. Saat on biri geçince, Deniz Abi neden gelmedi, so ruları başlardı çoğalmaya. Sonra birileri gider da nışmaya sorar; “Yukarıdaymış!” deyince durulurduk. Çünkü son zamanlarda aramıza katılması iyice sey rekleşmişti. Bir şeyler duyuyorduk, ama hiçbirimiz bunu açık ça konuşmayı göze alamıyorduk. “Doğru mu?” diye, hiçbirimiz, birbirimize sora madık... Uzunca bir aradan sonra bir gün yine geliverdi De niz Som. Onu görmenin yürekten sevinciyle bir kıyamet kop tu; ilkin saçlarının dökülmüşlüğünün bile ayrımında olamadık. Bahçedeki o küçücük çadıra 40, belki de 50 ey lemci dolmaya çalıştık; onu ortamıza aldık; eskisi gi bi söylemi koyulaştırmayı umuyorduk. Konudan konuya geçmeye çalıştıkça da sanırım pek başarılı olamadık ki, Deniz Som, “O mikropsa ben daha büyük bir mikrobum!” diye seslenince, topluluktan, “Öylesin, öyleyiz abi!” haykırışı ge cikmedi. Bunu hep aramıza son katılımı olarak anımsıyorum. Dimdikti; erişilmez kertede sevecenlik dolu gülüşü, bir bakıma tüm insanlığı kucaklayan bakışları, tam ona yakışırcasına muziplik dolu ışıltılarla dopdoluydu. Kalabalığın dışında ona bakarken hiç unutamadı ğım bir başka anı gözlerimin önünde belirdi. Altı, yedi yıl önce, Kadıköy’den karşıya geçen va purdaydım, salonda gazete okuyanları sayıyordum, her zaman yaptığım gibi; karşımdaki bir yolcu Cum huriyet okuyordu; biz Cumhuriyet okurlarının alış kanlığıyla hemen akrabalığı kuruverdim. Yalnızca onu izler oldum; sanırım lhan Selçuk’u okudu, ardından sayfaları çevirmeye başladı; “Va ziyet”in sayfasına geldi; gazeteyi katladı okumaya başladı; ara sıra gülümser gibi oluyordu; ama sonunda “Oh!” der gibi bir hareketle açıkça gülümsedi. O gün cumaydı; kısa bir süreden beri Deniz Som ile “Köşe Altı Komşuluğu”na başlamıştım; bekle dim, acaba alt sütuna bakacak mı diye. Kısa bir göz gezdirişten sonra okumaya başladı; içimden “Sağ ol Deniz Som!” dedim... Bunu Deniz Som’a söylediğimde ne denli güldü ğünü tahmin edemezsiniz. Her görüştüğümüzde ona bakarak çokça gülersem hemen anlar, “Yok öyle bir şey hocam!” derdi. Oysa vardı; Cumhuriyet Kitapları’ndaki ikinci ki tabıma verdiğim adı beğenmemiş; basım işlerinde gö revli Sevgili Fazilet Kuza’ya adın değiştirilmesini öner miş ve bir ad belirlemiş; Fazilet Hanım da bana bi raz çekinerek bunu söyleyince hiç düşünmeden, “De niz Som hangi adın verilmesini istiyorsa öyle ol sun!” dedim. Hiç itiraz eder miydim. Deniz Som’un onca dene yimini yadsır mıydım; övüne övüne hep söyledim, dur dum; kitabımın adını koydu diye. Deniz Som’un “Atatürk ve laik Cumhuriyet tut kunluğunu” okuyucularıyla birlikte hep sürdüreceğiz; elbet benimki pek uzun süreli olmayacak olsa da... Işıklar içinde ol Sevgili Deniz Som! MER Ç VEL DEDEOĞLU Köşe Altı Komşuluk Ölüm haberini aldığımdan beri son suz üzüntümün getirdiği bir uyu şukluk içindeyim. Bir süreden beri rahatsızdı ama biz yakın zamana kadar yine asla umut suz olmadık. Ama biliyorum ki De niz bu dünyadan göçmeye karar verdiğinde, yaşadığımız sosyal ‘VA ZİYET’in gidişine tahammül edemedi! Gerçek bir Cumhuriyetçi olarak yaşa dı ve bu uğurda son ana kadar doğ rulardan asla taviz vermedi. Onunla 1975’li yıllarda, eşi Harika Hanım’la çalıştığım Günaydın ga zetesinde tanışmıştım. Nişanlıy dılar. O, Cumhuriyet’in spor ser visindeyken ben aynı zamanda Beşiktaş Özkaynak düzeninde antrenör olarak futbolumuzun yarını için çalışıyordum. Akşamları gelir, Harika’yla birlikte çıkardı. Sonra, birlikte aynı çatı altında 35 yıl bu lunduk. Zaman zaman futbol ve ülkenin sos yal konularını konuşur, gazetemizin bekçi liğini yaptığını Cumhuriyet ilkelerine sadık dertleşirdik. Çok düzgün, kararlı ve net bir çizgisi vardı. Vaziyet köşesinde her zaman halkın sesini ulaştırmaya ve gerçek gündemi elin de tutmaya çalışırdı. En büyük idealimiz Cumhuriyet Televizyonu açmaktı. Hatta bir ara kimsenin bilmediği sponsor çalışması yaptık. Olmadı, çünkü engelledi ler. Tek anlaşamadığımız nokta; onun siga raya olan tiryakiliğiydi. Tesadüfen rahatsız lığını öğrendiğinde güldü ve hiç korkmadı... Asla mücadeleden vazgeçmedi. Şimdi o artık yok ve vaziyet daha da kötü olabilir!.. Onu, sevenleri uğurlarken eşi ve iki güzel genç çocuğunun duruşları tek tesellimiz ol du. Güle güle Deniz. Gittiğin yerde de dilerim ‘Vaziyet’ iyi olsun ve daima güzelliklerle ol. Bunu hak ettin. Çünkü hayat örnek insan ların hatırlandığı zaman anlam kazanıyor. Eşin, çocukların ve seni sevenler, düşün ce ve dürüstlüğünü yılmadan sürdürecekler. Ben ise sensiz seni unutmadan ilkelerimden ve gerçeklerden yılmadan sana doğru koş maya devam edeceğim. ADNAN D NÇER Deniz Som... KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle