Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
21 AĞUSTOS 2009 CUMA CUMHURİYET SAYFA
HABERLER 7
DÜZ YAZI
ORHAN BİRGİT
Gerçek Bir Diriliş İçin...
İyi bir televizyon izleyicisi olmadığımı önceki gün
Ertuğrul Özkök’ü okurken bir kez daha anladım.
Meğer günlerden beri, TBMM’nin 90’ıncı kuruluş
yıldönümü nedeniyle TV’lerin program aralarında
bir klip yayımlanıyormuş.
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, Dev-
let Çoksesli Korosu, Devlet Opera Korosu ile
TRT’nin Çoksesli Korolarından oluşan 300 ki-
şilik bir koro. En önde Cumhuriyetin yetiştirdiği
ünlü keman virtüözlerimizden Prof. Suna Kan.
Can Atilla’nın “Diriliş” adlı eserini icra ediyor-
larmış.
(1969 doğumlu genç besteci, Hacettepe Üni-
versitesi Ankara Devlet Konservatuvarı’nı bitirmiş.
Masterini de aynı yerde yapmış. Müzik dünyası-
nın “Hüznün Evrensel Sanatçısı” olarak tanıttığı Can
Atilla’nın 13 Mayıs 2008’de İngiltere Kraliçesi için
özel bir dinleti sunduğu da biliniyor.)
Klibin, Özkök’e “insanın tüyleri ürperiyor” de-
dirten ana temasını Hürriyet Genel Yönetmeni, Bü-
yük Koronun söylediği şarkıların nakaratında
bulduğunu söylüyor. Zaten önceki günkü yazıyı
yazmasının da bence tek ve gerçek nedeni, o te-
ma. Yani Atatürk’ün bugünlerde, malum çevre-
lerce çok eleştirilerek tartışılan Onuncu Yıl Nut-
ku’nun son tümcesi.
Hançeresinden haykırırcasına çıkan “Ne Mut-
lu Türk’üm diyene” sözleri.
Eser de Atatürk’ün kendi sesinden söylediği bu
cümle ile bitiyormuş.
Ama, “Diriliş” poemine bu tümceyi ekleten, ge-
çen dönemin Büyük Millet Meclisi Başkanı Kök-
sal Toptan olmuş.
Hürriyet yazarı, çarşamba günkü yazısında,
TBMM’nin bu eserin ne kadar arkasında olduğunu
soruyordu.
Soruyu bir kez de ben tekrarlayayım.
“TBMM’nin tamamı arkasında mı?”
CHP’nin, DSP’nin, MHP’nin ve bağımsız üye-
lerin hemen tamamının “Bizler elbette ‘Ne mutlu
Türk’üm diyene’ demenin gurunu taşıyoruz” ya-
nıtını vereceklerinden kuşku duymuyorum.
AKP’li üyelerin çoğunun da aynı gururu payla-
şacaklarından da emin olmak isterim.
Ama ya o kahrolası konjonktür
Vatandaşlık tanımımızı tartışmaya açan, “Açı-
lım” adı altında anayasadan 66. maddenin çıka-
rılmasını iktidar partisine öğütleyen “aydın yan-
daşlar korosu”nun tüylerini diken diken eden bir
sesleniş olarak değerlendirildiğini, dağlardan ve
kent meydanlarındaki dövizlerden kaldırılmasının
tartışıldığı bu sözleri bazılarımız yazık ki bir ırk, et-
nik bir aidiyetin tanımı imiş gibi görmek ve gös-
termekte inatla direniyorlar.
“Türk” sözünü, ümmet toplumunu uluslaştır-
maya çalışan Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti’ni
kuran Türkiye halkına Türk ulusu denir” sözleri ile
açıklaması bir rastlantı değildir.
DTP’yi, partilerini, PKK’nin ve İmralı’daki örgüt
başının partisi olarak görmek istemeyen kanadı
varsa, onlar bu değerlendirmeyi nasıl karşılarlar?
Türkiye Cumhuriyeti’ni, bir imparatorluğun kül-
lerinin içinden Türklerin, Kürtlerin, Çerkeslerin,
Abazaların, Lazların, Gürcülerin, Arnavutların,
özetle aklınıza gelen tüm etnik toplulukların bir-
leştiği tanım olarak seçti Atatürk. Çünkü sözünü
ettiğim bu topluluklar, Ulusal Kurtuluş Sava-
şı’nın zaferle bitmesi için birlikte savaşıp can ver-
diler. Cumhuriyetin ilk yıllarında “din elden gidi-
yor” teması ile ve İngilizlerin kışkırtması ile baş-
latılan Doğu isyanlarında da, Kıbrıs Barış Hare-
kâtı’nda da aynı şeyi yaptılar.
Bugün de, 1984’te PKK tarafından başlatılan ve
arkasında ABD, İngiltere, Almanya ile Fransa’nın
yer aldığı gizlenemeyen kalkışmayı sona erdirmek
için şehit düşen o binlerce insanın arkasından Türk-
çe, Kürtçe ağıtlar birlikte yakılmıyor mu?
Toptan’a teşekkür, Şahin’e soru
Diriliş klibini, özellikle o “Ne mutlu Türk’üm di-
yene” sözlerini de ekleterek bize armağan eden
TBMM’nin eski Başkanı Köksal Toptan’a teşek-
kür etmeliyiz.
Başarılı iki yıllık başkanlık yönetimini, tepeden
inme bir şekilde sona erdiren neden, umarım bu
klip değildir.
Bu umudumu perçinlemek için TBMM’nin bu-
günkü Başkanı Mehmet Ali Şahin, şu sorumu açık
yürekle yanıtlamalıdır:
“Kurtuluş Savaşımızı başlatıp yöneten TBMM’nin
90. yılı için hazırlanan bu besteyi, icrasını ve özel-
likle koronun bitimine eklenen Atatürk’ün ‘Ne mut-
lu Türk’üm diyene’ sözlerini siz nasıl buldunuz?”
“Bu klip bu hali ile önümüzdeki 2 yılda da parla-
mentomuzun tanıtım klibi olarak kullanılacak mıdır?”
Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net
1454 sayfalõk üçüncü Ergenekon iddianamesinin 185 delil klasörü iki DVD’de
Ekler avukatlara verildi
39 can anıldı
ADANA (Cumhu-
riyet Bürosu) - Ada-
na’dan çok sayõda kişi-
nin katõlõm gösterdiği
Hacõ Bektaş Veli’yi an-
ma etkinliklerinden dö-
nerken, 18 Ağustos 2002
tarihinde Toroslar’õn
Damlama mevkiinde ge-
çirdikleri trafik kazasõ
sonucu ölen 39 kişi dün
Kabasakal Mezarlõ-
ğõ’ndaki kabirleri başõn-
da aileleri, yakõnlarõ ve
Adana Alevi Kültür Der-
neği yöneticileri ve üye-
lerinin katõldõğõ törenle
anõldõ.
Tunceli’de ‘geçici
güvenlik bölgesi’
ANKARA (Cum-
huriyet Bürosu) - Ge-
nelkurmay Başkanlõğõ,
Tunceli’nin bazõ bölgele-
rini “geçici güvenlik böl-
gesi” olarak belirledi.
Genelkurmay Başkanlõ-
ğõ’nõn internet sitesinde
yer alan bilgi notunda,
23 Ağustos-23 Kasõm
2009 tarihleri arasõnda
giriş yasağõ uygulanacak
Tunceli’deki bölgelere
ilişkin koordinatlara yer
verildi.
Yeşil bant
açıklaması
İstanbul Haber
Servisi - İstanbul Emni-
yet Müdürlüğü (İEM),
Şişli’deki Cumhuriyet
Mahallesi’nde azõnlõklara
ait bazõ evlere yeşil bant
işareti konduğu yönünde-
ki haberler konusunda
kendilerine müracaat ya-
põlmadõğõnõ bildirdi.
İEM’den yapõlan açõkla-
mada, “Cumhuriyet Ma-
hallesi’ne bağlõ cadde ve
sokaklar üzerinde tem-
muz ayõ başõndan itiba-
ren toplam 10 hõrsõzlõk
olayõ meydana gelmiştir.
İkametlerden 2 tanesi
gayrimüslim vatandaşla-
ra aittir. Ayrõca gayri-
müslim vatandaşlar tara-
fõndan ilgili polis merke-
zine tehdit ve benzeri id-
dialarla herhangi bir mü-
racaat olmamõştõr” denil-
di. Cumhuriyet Mahalle-
si Muhtarõ Ahmet Günel
ise kendilerine başvuru
yapõldõğõnõ ancak daha
sonra işaretlerin söküldü-
ğünü açõklamõştõ.
Doç. Dr. Küçükel
yaşamını yitirdi
ANKARA (Cum-
huriyet Bürosu) - An-
kara Güven Hastane-
si’nin kurucusu ve eski
milletvekillerinden Doç.
Dr. Ahmet Küçükel (73)
yaşamõnõ yitirdi. Güven
Hastanesi’nden yapõlan
açõklamada, Küçükel’in
İzmir’de hayatõnõ kaybet-
tiği belirtilerek cenazesi-
nin yarõn TBMM’de ya-
põlacak törenin ardõndan
Kocatepe Camii’nde kõlõ-
nacak öğle namazõnõ mü-
teakip 23 Ağustos’ta Ela-
zõğ’a bağlõ İçme köyün-
deki aile kabristanlõğõna
defnedileceği bildirildi.
Kayıp işadamı
operasyonu
İZMİR (AA) - İz-
mir’in Aliağa ilçesinde
bulunan Say Metal fabri-
kasõnõn sahibi Rahmi Se-
zai Özden’in 7 yõldõr ka-
yõp olmasõyla ilgili ope-
rasyonda 5 kişi gözaltõna
alõndõ. Zanlõlarõn, ifade-
leri doğrultusunda Gazie-
mir Beyazevler semtinin
üst kõsmõndaki ormanlõk
alanda yapõlan, inceleme-
de toprak altõnda insan
kemikleri bulundu.
İstanbul Haber Servisi - “Atatürkçü”ler yine
Cumhuriyet nöbetindeydi. Atatürkçü dernekler ve
yurttaşlar, her hafta Cumhuriyet gazetesi önünde Er-
genekon soruşturmasõ kapsamõnda tutuklu bulunan
Gazetemiz Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay, tu-
tuksuz yargõlanan gazetemiz yazarlarõndan Erol Ma-
nisalı ve tüm Cumhuriyetçi aydõnlar için sembolik
nöbet eylemini dün de sürdürdüler. Kadõn Araştõrma-
larõ Derneği üyeleri ve Cumhuriyet Gazetesi Okurla-
rõ (CUMOK) “Kapılar açılana dek, aydınlarımı-
zın yanı başında, nöbetteyiz” pankartõ açtõlar. Nö-
bet eylemine katõlan Kadõn Araştõrmalarõ Derneği
üyesi Meriç Velidedeoğlu, “Bugün de çok üzgü-
nüz. Gerek Prof. Dr. Erol Manisalõ gerek İlhan Sel-
çuk, Türkiye’nin çağdışı koşullarda yaşamasına
neden olan ortamdan dolayı hastanededirler” de-
di. Dün Cumhuriyet gazetesi başyazarlarõndan Nadir
Nadi’nin ölüm yõldönümü olduğunun da altõnõ çizen
ve nöbetçiler olarak Nadi’yi yürekten andõklarõnõ ifa-
de eden Velidedeoğlu, “Cumhuriyet gazetesi onun
çizdiği doğrultuda yürümeye devam etti ve ede-
cek” dedi. (Fotoğraf: SERKAN YILDIZ)
‘Aydınlarımızın Yanı Başında, Nöbetteyiz’
Atatürk ve Havacılar rölyefi açıldı
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Hava
Kuvvetleri Komutanlõğõ Karargâhõ’ndaki “Ata-
türk ve Havacõlar” rölyefi, Genelkurmay Başkanõ
Orgeneral İlker Başbuğ’un katõlõmõyla düzenlenen
törenle açõldõ. Başbuğ, “Açõlõşa gelirken nasõl bir
şey göreceğimi bilmiyordum açõkçasõ. Bana ‘bir
rölyef açõlõşõ’ dediler. Ben de rölyef denilince kü-
çük bir şey zannettim. Ama burada bir gördük ki
bir rölyef değil muazzam bir sanat eseri” dedi.
Askeri araç devrildi: 1 şehit
Yurt Haberler Servisi - Hatay’õn Altõnözü
ilçesinde,askerleri taşõyan araç, sürücüsünün di-
reksiyon hâkimiyetini kaybetmesi sonucu Hacõpa-
şa beldesi Kabak mevkisinde devrildi. Er Hüseyin
Aslan’õn şehit olduğu kazada, iki er de yaralandõ.
(Fotoğraf:SAVAŞKÜRKLÜ)
LEYLA TAVŞANOĞLU
Dünyada ender bulunan doğa hari-
kalarõndan Saros Körfezi “imdat”
sinyalleri veriyor. Deniz kirliliği almõş
başõnõ gitmiş. Pek çok tür balõğõn
nesli tükenmek üzere. Yakõnda rant
uğruna arazi talanlarõ da başlayacak.
Yõlõn büyük bölümünü Saros’taki
evinde geçiren çevreci mimar, usta dal-
gõç Raşit Ündüz, Saros Körfezi’ni yok
etmek üzere olan zihniyetle mücade-
leye baş koymuş. Çalmadõk kapõ bõ-
rakmõyor. Son durağõ Çevre Bakanõ Dr. Veysel
Eroğlu olmuş. “Sağ olsun. Konuyla çok ilgilen-
di. Elinden geleni yapmaya söz verdi” diyor. Sa-
ros’ta neler olduğunu Ündüz’e sorduğumda çok çar-
põcõ gerçekleri bir bir sõralõyor: “Bölge olarak an-
latacak olursak Saros, kuzeydoğu Ege’nin en
ucu. Çöküntüyle meydana gelmiş bir bölge ve
denizden söz ediyoruz. Araştırmalara göre Sa-
ros aşağı yukarı 144 tür balığın yaşadığı son de-
rece ilginç bir körfez. Ben-
ce körfezin en ilginç doğal
özelliklerinden birisi şu-
bat, nisan ve temmuz ay-
larının 15’i ya da 18’inde,
her yıl hiç değişmeden, dip
ve yüzey akıntılarının yer
değiştirmesiyle oluşan
akıntılardan dolayı hiçbir
atığı barındırmaması. Ken-
di kendini arıtan, temizle-
yebilen dünyada üç deniz-
den birisi. Dolayısıyla gü-
neş ışıkları, çok temiz ve berrak olan bu sular-
da çok derinlere kadar sızabiliyor. Bu da de-
rinlerde yaşayan canlı türlerinin hayatta kal-
masını sağlıyor. Bu da dip balığı dediğimiz ba-
lık sistemlerinin oralarda artarak üremelerine
yardımcı oluyor. Ayrıca geçit balığı, göçebe ba-
lık dediğimiz bazı türler var. Kimisi soğuk, ki-
misi sıcak suyu seviyor. Saros Körfezi’nin yü-
zey suları 22 dereceyi bulabiliyor. Ama 15-16
metrelere indiğinizde 16 dereceye kadar düşe-
biliyor. Dolayısıyla da bu deniz her türden ba-
lığın yaşamasına bir ortam sağlayabiliyor.”
KIZILDENİZ’İN EGE VERSİYONU
Çevrede sanayi tesisi olmamasõ nedeniyle bu su-
larõn hiçbir şekilde kirlenmesine olanak bulunma-
dõğõna işaret eden Ündüz sözlerini şöyle sürdürü-
yor: “Saros’un Enez, Erikli, Keşan dolayların-
da yani Yunanistan’a bakan tarafında çok gü-
zel görüntüler, kumullarla karşılaşıyorsunuz.
Orada son yıllarda büyük şehirlerden insanla-
rın da geldikleri bir tatil bantından söz ediyo-
ruz. Dünyanın pek çok ülkesinden gelen balık
adamlar bu sularda dalış yapıyor. 1970’li yılların
başında Kaptan Jacques Cousteau Saros’a gelip
dalış yaptığında, ‘Burasõ Kõzõldeniz’in Ege ver-
siyonu. Bir tek burada Kõzõldeniz’deki kadar balõk
ve sünger çeşitliliğini gördüm’ dedi. Burası çok
önemli bir bölge. Bu bölgenin çok ciddi ölçek-
te korumaya alınması lazım.”
İstanbul Haber Servisi - Üçün-
cü Ergenekon iddianamesinin 185
klasörden oluşan ve 2 DVD’ye
kaydedilen delil klasörleri avukat-
lara verildi.
Soruşturmayõ yürüten İstanbul
cumhuriyet savcõlarõnõn talebi doğ-
rultusunda iddianamenin ekleri uz-
man bir ekip tarafõndan DVD’ye ak-
tarõldõ. DVD daha sonra Ergenekon
davasõna bakan İstanbul 13. Ağõr
Ceza Mahkemesi’ne verildi. Mahke-
me de sanõk sayõsõna göre çoğalttõğõ
DVD’leri, dünden itibaren sanõk
avukatlarõna dağõtmaya başladõ.
Klasörlerde, Alevi Bektaşi Dernek-
leri Federasyonu Başkanõ Ali Balkız
ve Ermeni Patriği Mutafyan’a yö-
nelik suikast planlarõnõn ayrõntõlarõ
yer alõyor. Suikast planlarõna ilişkin
haritalar, sokak krokileri, eylemin
yapõlacağõ yerlerin fotoğraflarõ, ey-
lemin aşamalarõnõ içeren belgeler
gösteriliyor. Sanõklar Mustafa Dön-
mez ve İbrahim Şahin’e ait olduğu
ileri sürülen krokilere göre yapõlan
aramalarda bulunan silah ve mühim-
matlarõn fotoğraflarõnõn fotokopileri
ve bu silahlara ait inceleme tutanak-
larõ da deliller arasõnda bulunuyor.
Eski Genelkurmay Başkanõ Hilmi
Özkök, DSP milletvekili Recai Bir-
gün’ün de aralarõnda bulunduğu ta-
nõklar ve “gurbet”, “ilk adım”,
“mehmet”, “Anadolu” kodlu gizli
tanõklarõn ifadeleri yer alõyor. Kla-
sörlerde, sanõklara ait telefon görüş-
meleri de geniş bir yer kaplõyor.
Yalçõn Küçük’ün Abdullah Öcalan
ile olan fotoğraflarõ da delil klasör-
lerinin içinde bulunuyor.
‘Saros’a hurda otobüs’
Çevreci mimar Ündüz, imdat sinyali veren Saros Körfezi’nde ticari balõkçõlõğõn yasaklanmasõ
ve eski belediye otobüslerinin denize bõrakõlmasõyla balõk çeşitliliğinin artacağõnõ söyledi
Ündüz bu sorunun çözümü için
hazõrladõğõ projesini şöyle anlatõyor:
“Aşağı yukarı 45 yılı bulan bir
sualtı hayatım var. Buna devam
ediyorum. Taşlarda yerli balık
ürüyor, yaşıyor. Dolayısıyla da o
bölgelerde balık popülasyonu çok
ciddi biçimde artıyor. Hem yerli
hem ticari balıkçılar ağlarını ora-
larda döküyorlar. Bunu yaparak
da o bölgedeki balık neslini yok
ediyorlar. Bazı türler yok olmak-
la karşı karşıya. Bir kere ticari
balıkçılık ya sınırlandırılmalı ya
da tamamıyla engellenmelidir.
Yerli balıkçılık kontrol altına
alınmalıdır. 15 metreyle 40 metre
bandında balıkların üreyebileceği
birtakım ortamlar meydana geti-
rilebilir. Bence bunun en kolayı
şu: Ekonomik değerini tamamıyla
yitirmiş, hurdaya ayrılmış beledi-
ye otobüslerini oralara götürüp
denize atmaktır. Dünyanın pek
çok denizinde sırf balık adamlar
gelebilsin, sualtı turizmi canlı tu-
tulabilsin diye hurda uçak, gemi
batırıyorlar. Dediğim gibi pek
çok belediyenin elinde olan bu
hurda otobüsler oralara atılırsa
sanıyorum iki yıl içinde tüken-
mekte olan balık neslinde müt-
hiş bir artış görülecektir. Çünkü
balıklar deniz dibindeki bu oto-
büslerin içinde yuvalanacaklar-
dır.” Deniz dibine atõlacak hurda
otobüslerin sularõ kirletmeyeceğine
dikkat çeken Ündüz, anlatõmõnõ sür-
dürüyor: “Deniz son derece ilginç-
tir. Bir süre sonra bu otobüslerin
üzerinde, içinde kekomoz oluştu-
ruyor. Kekomoz yosunlar, küçük
böceksi canlılar, midyeciklerdir.
Yosunların içinde bir süre sonra
mercanlar oluşuyor. Süngerler
de yerleşmeye başlıyor. Böylece
balık yumurtluyor ve ürüyor.
Çevre Bakanlığı bu konuda yar-
dımcı olursa başarabiliriz.
Önemli olan Saros Körfezi’nin
kurtarılmasıdır.”
Bir dönem Saros’tan petrol bo-
ru hattõ bile geçirilmesinin düşü-
nüldüğünü, bir cinayet anlamõna
gelen bu girişimden son anda dö-
nüldüğünü ifade eden Ündüz di-
yor ki: “Saros’ta bugün ticari
balıkçılık, büyük ölçekli ola-
rak büyük teknelerle yapılıyor.
Bunlar zaman zaman trol çeki-
yorlar. Zaman zaman voli ağ-
larıyla balığı çeviriyorlar. Yer-
li halkımız ne yazık ki dinamit-
le de balık avlıyor. Oysa dina-
mitle balık avlamanın ekonomik
getirisi de yok. Dinamitle öldü-
rülen balığın sadece yüzde 15’i
denizin yüzeyine vuruyor. Ge-
risi dipte kalıp çürüyor. Yine
yerli balıkçılarımız göz taşı eri-
yiğiyle ahtapot avlıyor. Böyle bir
şey olamaz. Bu etik değil. Bir
anlık kazanç uğruna yarınları
yok etmenin hiçbir anlamı yok.
Bu bir anlamda insanın ekmek
teknesine pislemesine benziyor.
Halkımızın bu konuda bilin-
çlendirilmesi gerekiyor. Mutla-
ka küçük balıkçılık kooperatif-
leri kurulmalıdır. Ama öncelikle
de Saros’ta ticari balıkçılık ya-
saklanmalıdır.”
‘TİCARİ BALIKÇILIK
YASAKLANSIN’
‘HURDA BELEDİYE OTOBÜSÜ PEK ÇOK BALIK NESLİNİ KURTARIR’