24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 21 AĞUSTOS 2009 CUMA 6 HABERLER BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ ‘Emre Kongar Kitabı’ Üstüne... Yazdığı kitaplarla, bir yerde çağdaş değer olup çıkan insanları dünyada ve Türkiye’de tanıyoruz. Emre Kongar, ülkemizdeki örneklerden biri. Cumhuriyet’teki okurlar, onunla haftada iki kez “Aydınlanma” adlı sütunda karşılaşır ve zevk- le okurlar. Bir de, televizyonda “Yorum Farkı” ad- lı yayında, Kongar’ı, Mehmet Barlas’la tartışırken izleriz: Onun dünya ve Türkiye üstüne bilgisinin derinliğini, ayrıca “kül yutmaz” kimliğini tanırız. Emre Kongar, seçkin bir toplum bilimcidir; o ko- nuda temel eserler yazmıştır. Onun yanı sıra, özel- likle son yıllarda, Kızlarıma Mektuplar, Küresel Te- rör ve Türkiye, Tarihimizle Yüzleşmek, Demokra- simizle Yüzleşmek adıyla yankı yapan kitaplarını unutmuyoruz. Özetle Kongar, fikir dünyamızda “yönlendiren” bir kimliktedir. Onlara son haftalarda ilginç bir kitap eklendi. Bu kitap, Feridun Andaç’ın bir söyleşisi: “Her- kesten Bir Şey Öğrendim” adlı eserde, Kongar’ın, yaşamı ve düşün dünyası bir bütün olarak ve bir süreç içinde alınıyor; yalnız Kongar değil, Türki- ye’nin 1940 sonrasının tarihsel / toplumsal / kül- türel gelişim seyri de anlatılan. Ayrıca, “Türkiye’nin gündeminin sıcak / yoğun olduğu günlerde” ya- pılmış söyleşide Andaç’ın bütün hüneri ortada. “Emre Kongar Kitabı”, çok şey veriyor; vazge- çilmez bir eser. Türkiye İş Bankası Yayınları’nı da kutlamalıyız. Eski Yunan’ın ünlü bir bilgesi şöyle diyordu: “Kendini tanı!” Her şey, bu tanımayla başlar hayatta... Kitabın kapağına da alınmış bir özetleme, işte bu gerçeğin devamı: “Sorumluluk; ilkelerine bağ- lılık; aile sevgisi; kafasının dikine giderken aynı za- manda kendini herkesten çok eleştirme cesare- ti. Bilgiye ulaşma, edindiği bilgiyi sindirip zihnini ve hayatını zenginleştirerek daha üst aşamaya çı- karma becerisi. Bürokrasinin tepe kademeleri dahil, hayatında edindiği bilgi ve tecrübeleri ya- zarak paylaşma isteği.” Emre Kongar’ı Emre Kongar yapan işte bu duy- gular, bu düşünceler! Kitaptaki yaşamöyküsü ve eser listesi, onların ürünü. Gazetede yazdığı sütunun adı “Aydınlanma”. Bu bir heves değil: Kongar’ın, hemen tüm fikirleri gi- bi, “Aydınlanma”ya varıp onunla bütünleşme de, hayatın içinde olgunlaşıyor ve felsefe anlayışının temeline oturuyor. Atatürk’ün zaferlerinin bir yerde “Aydınlanma” ile buluşması ve 1923 Devrimi’yle Aydınlanmanın bütünleşmesi de bir rastlantı olmadığı gibi, ya- kıştırma da değildir. Marksizmin önerdiği nedir; Lenin’in modeli niçin onun tam tersidir? Daha önemli olanı: Türk Devrimi’nin sürdürü- lebilirliği ile Sovyet Devrimi’nin kesintiye uğramasını nasıl yorumlayacaksınız? Bütün bu soruların tartışılmasının örnekleri, Kongar’a yakışır bir ağırbaşlılık içinde (s- 86-92). Bunun gibi, II. Cumhuriyetçilere yaptığı reddiye de pek önemli (s. 99-106). Zaten bütün kitap, hayatın içinde, Türkiye’nin yaşadığı fikir hareketlerini, özellikle edebiyat ile si- yaseti değerlendiriyor ve okurlara bir ufuk çiziyor. Özetle, “Emre Kongar Kitabı”nı okumak şart. Kongar’ın eseri bitirirken şu söylediklerine ba- karak gıpta içindedir insan (s. 375-376): “Birey- sel açıdan aklımın erdiği, bilgimin eriştiği tüm ya- şam zevklerini tatmış, bütün tatminlere erişmiş bir noktadayım. Öğrencilerimden, okurlarımdan, izleyicilerimden, çocuklarımdan, torunlarımdan öğrenmeye devam ediyorum... Çalışıyorum, okuyorum, yazıyorum, ders veri- yorum... Seviyorum, seviliyorum... Bunlardan büyük mutluluk olabilir mi?” Kongar mutlu ve insanları da mutlu ediyor: Ese- rinin sonuna -kendisi için- eklediği bir “anahtar söz- cükler”de, okurlara da apayrı bir dünyanın anah- tarlarını veriyor. Bunu yaparken demokrattır, hümanisttir ve fi- lozoftur... Ülkemizi ve insanlarımızı çağımızdan uzaklaş- tıranların işgalindeyiz: “Daha insanca bir dünya ve toplum”u inşa edecek olanları yeniden düşünmeye çağırıyor... TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ [email protected] - www.mehmetfarac.com Hakan.. Mesut.. Mehmet!.. Kaza!.. PKK ve ‘Ajan’lık!.. ‘İhya’, ‘Delil’, İtiraf!.. MAHMUT LICALI ANKARA - Hükümetin “Alevi Ça- lıştayı” adõ altõnda gerçekleştirdiği üçün- cü oturuma Diyanet ve ilahiyat köken- li kişilerin katõlmasõ Alevi örgütlerinin tepkisini çekti. İlk çalõştayõn ardõndan 3 ay geçmesine karşõn Alevilerin taleple- rini ilişkin bir adõm atõlmamasõ nedeniyle Alevi örgütleri 9 Kasõm 2008’de An- kara’da yapõlan mitingin bir benzerini İs- tanbul’da yapmaya hazõrlanõyor. AKP hükümetinin Alevi yurttaşlarõn sorunlarõna yönelik Alevi Çalõştayõ adõy- la yürüttüğü sürecin 3 ayõ bulmasõna kar- şõn Alevilerin sorunlarõna ilişkin bugü- ne kadar yapõcõ bir adõm atõlmamasõ, Al- evi örgütlerinin tepkisini çekiyor. İlki 3 Haziran 2009’da yapõlan Alevi Çalõşta- yõ’nda Alevi örgütleri hükümete 5 fark- lõ konudaki taleplerini iletmesine rağmen, hükümet söz konusu taleplerle ilgili de herhangi bir çalõşma yapmadõ. Alevi ör- gütleri; “Cemevlerine yasal statü ve- rilmesi”, “zorunlu din derslerinin kaldırılması”, “Ale-vi köylerine zor- la cami yapılmasının engellenmesi”, “Madımak’ın müze olması” ve “Ha- cı Bektaş Dergâhı’nın Alevilere ve- rilmesini” talep ediyor. Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Genel Merkezi Genel Baş- kanõ Fevzi Gümüş, 3 aydõr yapõlan ve Alevi örgütlerinin de katõldõğõ çalõştayda örgütlerin beş temel sorun hakkõnda gö- rüşlerini Devlet Bakanõ Faruk Çe- lik’e ilettiklerini anõmsattõ. Çalõşmala- rõn 3 aydõr yürütülmesine karşõn Alevi örgütlerinin taleplerinden “Madı- mak’ın müze olması” ve “Cemevle- rinin yasal statüye kavuşturulma- sı”yla ilgili olarak açõlõma ihtiyaç du- yulmadan AKP tarafõndan samimi bir adõm ile çözülebileceği ifade edildiği- ni anlatan Gümüş, “Aradan 3 aya yakın bir zaman geçti. Ucu açık, ne- reye varacağı belli olmayan, katı- lımcıların ne amaçla ve hangi kay- gılarla çağrıldığı anlaşılmayan ça- lıştaylar yapılıyor” diye konuştu. EMİNE KAPLAN ANKARA - TBMM, Yükseköğretim Kuru- lu’nun (YÖK) meslek liseleriyle genel liseler ara- sõnda aynõ katsayõ uygulanmasõ yönündeki ka- rarõnõ destekleyen bir rapor hazõrladõ. TBMM Araştõrma Merkezi’nin raporunda, katsayõ uy- gulamasõ nedeniyle meslek liselerinde öğrenci ve eğitim kalitesinin düştüğü, meslek liselerinin umutsuzluğa ve saldõrganlõğa eğilimli öğrenci- ler tarafõndan tercih edildiği, katsayõ ayrõmõnõn meslek lisesi öğrencilerinde “adaletsizlik ve eği- tim sistemine güvensizlik” duygusu verdiği ile- ri sürüldü. Raporda, eski YÖK üyesi Erdoğan Öznal’õn katsayõ uygulamasõnõn meslek lisele- rini etkilemediği yönündeki çalõşmasõ da çürü- tülmeye çalõşõldõ. TBMM Araştõrma Servisi’nin “Mesleki Eği- timde Katsayı Uygulamasının Dünü, Bugünü ve Yeni Gelen Uygulama” başlõklõ raporunda, şu değerlendirmeler yer aldõ: Eski YÖK üyesi Erdoğan Öznal, yaptõğõ in- celemede ÖSS’de uygulanan düşük katsayõ ne- deniyle meslek liselerine gelen öğrenci sayõlarõnda azalma olmadõğõ, hatta makul sayõlabilecek ar- tõşlar olduğunu ileri sürmektedir. Oysa ki 1969- 1970 öğretim yõlõndan 1989-1990 öğretim yõlõ- na kadar oranlarõn birbirine yakõn olarak geldi- ği, 1997-1998 öğretim yõlõnda ortaöğretimde mes- lek lisesi öğrencilerinin oranõnõn yüzde 45 olduğu, daha sonraki 1998-1999 öğretim yõlõndan itiba- ren bu oranõn azalarak 2002-2003 öğretim yõlõnda 12 puanlõk düşüş göstererek yüzde 33 olduğu gö- rülmektedir. Meslek liselerinden mezun olan öğrencile- re üniversiteye giriş sõnavlarõnda diğer lise me- zunlarõna göre farklõ oranda katsayõ uygulanmasõ ve bu uygulama ile kendi alanlarõ dõşõnda bir bö- lüme girmelerinin neredeyse imkânsõz hale gel- mesi, alanlarõndaki aşõrõ yõğõlma nedeniyle üni- versitelerde ilgili bölümlerin puanlarõnõn çok yük- selmesi gibi nedenlerle, meslek liseleri eski ca- zibesini yitirmiş ve bu okullarõ tercih eden öğrenci profili de oldukça değişmiştir. Birçok Avrupa ülkesinde mesleki ve teknik eğitim özendirilip teşvik edilirken, ülkemizde meslek lisesi mezunlarõnõn üniversitede kendi alanlarõ ile ilgili bölümleri bile kazanmalarõnõn çok zor hale gelmesi, ciddi bir tartõşma konusu- dur. Geçmişe kõyasla artõk meslek liselerini ha- yattan ve gelecekten fazla beklentisi olmayan, ge- leceğe yönelik kendine belirli bir hedef belirle- meyen, dolayõsõyla umutsuzluğa ve saldõrganlõ- ğa eğilimli öğrenciler tercih eder hale gelmiştir. FARUK KIRTAY YALOVA - CHP Yalova Milletvekili ve TBMM Milli Eği- tim Komisyonu üyesi Muharrem İnce, üniversite yerleş- tirme sonuçlarõnõn 12 Ağustos’ta açõklanmasõnõn ardõndan öğ- rencilerin cemaatler tarafõndan aranarak ev veya yurt olana- ğõ sağlandõğõna dikkat çekti. İnce, “Üniversiteyi kazanan öğ- rencilerin iletişim bilgilerini kimler sızdırıyor” diye sor- du. İnce, yaptõğõ yazõlõ açõklamada, üniversite yerleştirme so- nuçlarõnõn açõklanmasõnõn ardõndan öğrencilerin beklentisi- nin güvenli, huzurlu şekilde barõnabilecekleri yurtlar bulmak olduğunu belirtti. Ancak Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu’nun yurt kapasitesinin yetersiz kaldõğõnõ vurguladõ. AKP hükümetinin ‘Alevi Çalõştayõ’ adõ altõnda gerçekleştirdiği üçüncü oturuma Diyanet ve ilahiyat kökenli kişilerin katõlmasõ, Alevi örgütlerinin tepkisini çekti ‘Soruna çözüm olamazlar’ ‘DİYANET’TEN ÇÖZÜM BEKLEMİYORUZ’ Çalõştayõn ikinci oturumuna katõlan bir akademisyenin Alevi sorununun çözü- müne katkõ sunmanõn yerine Alevilere hakaret ettiğini belirten Gümüş, akade- misyenin “Aleviler azınlıkta oldukla- rı için darbeye meyilliler” dediğini anõmsattõ. Üçüncü çalõştayda ise Diyanet ve ilahiyat kökenli öğretim üyelerinin çağrõldõğõnõ belirten Gümüş, şunlarõ di- le getirdi: “Türkiye’de Alevi varlığına ilişkin inkâr ve reddin en somut hale geldiği iki alan Diyanet ve ilahiyattır. Bunlarla yapılan çalıştayın bu sorunun çözümüne nasıl katkı sağlayacağını an- layamıyoruz. Nitekim son çalıştayın ardından bu iki kesimin Alevileri red- detmeye ve inkâr etmeye devam etti- ği görülüyor. Aleviler zaten Diyanet İş- leri Başkanlığı gibi bir kurumun laik bir ülkede olmayacağını söylüyorlar. Memleketteki gericiliğin, her türlü muhafazakârlaşmanın ve şeriata yö- nelmenin odağında olan bir kurumdan Alevi sorunlarının çözümüne yönelik bir şey beklemek mümkün değil.” AKP’nin Kürt açõlõmõ adõ altõnda yü- rüttüğü çalõşmalara da değinen Gümüş, demokratikleşmenin bir bütün olarak ele alõnmasõ gerektiğini belirterek parçalõ de- mokratikleşmenin olamayacağõna dik- kat çekti. Açõlõm yapmanõn moda hali- ne geldiğini ifade eden Gümüş, Kürt so- rununda, Alevi sorununda ve diğer de- mokratikleşme alanlarõna ilişkin sorun- larda hükümetin her birini diğerinden ayõrdõğõnõ ve farklõ takvimlerin işlediğini belirtti. Bu çalõşmalarõn sonuç itibarõy- la sorunu çözen değil, derinleştiren bir hale getirdiğini belirten Gümüş, “Özel- likle Alevi sorunlarına ilişkin AKP’nin bunu çözeceğine ilişkin inancımız za- yıf” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Aslõ 2 aydõr bulunamayan “İrticayle Mücadele Planı” başlõklõ fotokopi bel- geyi hazõrlayan ve servis edenler sav- cõlõkça araştõrõlõrken, Atabeyler ope- rasyonu sõrasõnda Genelkurmay Baş- kanlõğõ önünde içinde belge bulunan zar- fõ dağõtanlarõn 2 yõldõr bulunamamasõ gündemde ön plana çõktõ. Planõn ofisinde bulunduğu belirtilen avukat Serdar Öztürk ise belgenin kendisine ait ol- mayõp polisin komplosu olduğunu sa- vunmuştu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’nõn görevsizlik kararõyla Ankara Başsav- cõlõğõ’na gönderdiği İrticayla Mücade- le Eylem Planõ belgesini kimin hazõr- ladõğõna yönelik araştõrma kapsamõnda ilk olarak tanõklar dinlendi. Tanõklõğõna başvurulanlar, belgenin bürosunda bulunduğu belirtilen avukat Serdar Öztürk’ün çalõşma arkadaşlarõ ol- du. Gelecek günlerde Ankara Başsav- cõlõğõ’nõn Serdar Öztürk’ün bürosunda yapõlan aramaya katõlan TEM polisle- ri de dinlenebilecek. Genelkurmay Başkanlõğõ Askeri Sav- cõlõğõ, İrticayla Mücadele Eylem Planõ belgesindeki imzanõn Albay Dursun Çiçek’e ait olduğunun delillendirile- mediği gerekçesiyle takipsizlik kararõ ver- mişti. Islak imzalõ asõl belgenin bugü- ne değin ortaya çõkarõlamamõş olmasõ ve fotokopi üzerinden hazõrlayanlarõn izine ulaşõlmasõndaki zorluk da gözetildiğin- de araştõrmanõn kesin sonuca varmasõ za- yõf bir olasõlõk olarak değerlendiriliyor. Atabeylerin zarfçõsõ da bulunamadõ PLANIN ASLI HÂLÂ SIR YÖK’e katsayı desteği TBMM, YÖK’ün katsayõ uygulamasõnõ kaldõran kararõnõ destekleyen rapor hazõrladõ İNCE: ÖĞRENCİLERİN İLETİŞİM BİLGİLERİNİ KİMLER SIZDIRIYOR Başkan Fevzi Gümüş: Ucu açık, nereye vara- cağı belli olmayan ça- lıştaylar yapılıyor. Medya, sevgilisi Cem Garipoğlu tarafından başı kesilerek öldürülen Münevver Karabulut cinayetiyle ilgili haftalar- dır ısrarlı yayınlar yapıyor. Belki de Türk basın tari- hinde fikri takibin bu ka- dar etkili uygulandığı tek vakadır bu!.. Yaşananlar medyanın olayların izini sürebilmesi açısından sevindirici olsa da, bir çifte standardı da ne ya- zık ki dışa vuruyor... Türk basını, “olay kameraya ne kadar yakınsa o kadar önemlidir” şeklindeki iki- yüzlü yaklaşımdan bir türlü kurtulamıyor!.. Basının merkezi İs- tanbul’a yüzlerce kilo- metre uzaklıktaki Gü- neydoğu’da hemen her gün vahşete varan olay- lar yaşanıyor. Ama bu olaylar ne yazık ki med- yamızın üçüncü sayfa- larına haber özeti bile olmuyor! 6 Ağustos: Siirt’in Baykan ilçesinde koyun otlatan 10 yaşındaki Ha- kan Umaç, “kimliği be- lirsiz kişiler” tarafından 3 kurşunla öldürüldü! Sal- dırganlar Hakan’ın ot- lattığı küçükbaş hay- vanlara da mermi yağ- dırdılar!.. 10 Ağustos: 15 ya- şındaki Mesut Akarsu, Batman’da “kimliği be- lirlenemeyen kişilerce” 48 yerinden bıçaklana- rak öldürüldü! Saldır- ganlar küçük çocuğun cesedinin üzerine kö- pekleri saldılar!.. 18 Ağustos: 14 ya- şındaki Mehmet Sun- cak Urfa’nın Siverek il- çesinde başı taşla ezile- rek öldürüldü!.. Bu örnekler çocukların hedef alındığı cinayetle- rin yalnızca birkaçı!.. An- cak kamuoyu yalnızca Karabulut cinayetine odaklanan medyamızın duyarsızlığı nedeniyle bu olayları duyamadı bile!.. Hakan... Mesut... Meh- met!.. Keşke kameralar da ölüm kadar yakın ola- bilseydi size!.. “Bir Anarşistin Kaza Sonucu Ölü- mü” adlı oyun Nobel Edebiyat Ödü- lü sahibi İtalyan yazar Dario Fo’nun başyapıtlarından biridir. Oyunda, emniyet müdürlüğünün camından atlayarak “intihar” eden bir anarşistle sorgulanmak üzere aynı binaya ge- tiren bir “deli”nin öyküsü anlatılır! PKK’de son dönemde yaşa- nanlar nedense aklıma bu ünlü oyunu getirdi!.. Operasyonların yoğunlaştığı ve yönetim kavgasının ayyuka çıktığı dönemlerde PKK içinde gizemli ölümler yaşanır!.. Sonra bir bakmışsınız ör- gütün yayın organlarında “kazayla” öldüğü öne sü- rülen militanlarla ilgili “de- li” saçması haberler ya- yımlanır!.. PKK bu kez “Kürt açılımı” tartışmaları sırasında kendi içinde kayıplar veriyor! Örgütün yayın or- ganları dün 2 militanın ölümüyle il- gili bir haber yayımladı. Habere gö- re, Bingöl doğumlu Metin İğne ile Murat İrikmen, 26 Temmuz’da Er- zurum’da “bir kaza sonucu” ya- şamlarını yitirmişti! Örgüt kazanın nasıl yaşandığı ve olayın neden 25 gün sonra duyurulduğuna ilişkin bir açıklama yapmadı! PKK’liler, Silvanlı Hayrullah Alp- han ile Bismilli Sait Soylu’nun 11 Mayıs’ta “bir kazada” yaşamlarını yi- tirmelerini ise 17 Mayıs’ta duyur- muştu! Örgüt televizyonu bu kişilerle birlikte Pülümürlü Yüksel Yıldız’ın da öldüğünü açıklamıştı! PKK kaynakları 18 Ağustos’taki bir duyuruda ise Muş’ta Murat Neh- ri’ni geçmeye çalışan Hasan Mo- ho’nun 24 Temmuz günü “suya kapılarak” hayatını kaybetti- ğini duyurdu. Ancak iddiaya göre son dönemde “kaza sonucu” ölen teröristler ara- sında Muhittin Kelekçiler ile Yüksekova’da “70 bin ki- şi” tarafından toprağa veril- diği ileri sürülen Musa Yılmaz da vardı! Yalnız bunlar değil, Saki- ne Kahraman, Atilla Kanda, Faruk Bozkurt, Şirvan Nali ve Yasin Kanat’ın da aralarında bu- lunduğu onlarca militanın ölümleri de “yıldırım düştü”, “kayadan yu- varlandı”, “kaza kurşunu” gibi ge- rekçelerle duyurulmuştu! Bu olaylara yorum yapmaya ge- rek yok! Nasıl olsa PKK’liler Öca- lan’ın isteği üzerine geçen hafta “Ha- kikatleri araştırma komisyonu” ku- rulması kararı aldılar!.. “Kürt açılımı” tartışma- larında herkes ağzına ge- leni söylüyor. “Strate- jist”ler, terörün nasıl bite- ceğine ilişkin derin bilgi- lerini kamuoyuyla payla- şıyorlar. AKP’nin dümen suyundaki kimi gazeteci- ler ise bir kez bile gitme- dikleri bir coğrafyanın so- runlarıyla ilgili devletin İç- işleri Bakanı’na bri- fing bile veriyorlar... Yani Kadıköy’de oturup köy romanı yazmanın tam za- manı!.. PKK’liler işte bu süreçte kimilerinin kafa bulandırması- na bayağı kızıyorlar. PKK’nin üst birimi olan KCK’nin açıklama- sında, “Basın-yayın or- ganları son günlerde yazar ve siyasetçi adı altında ajanlaştırılmış bazı Kürt öğelerini konuşturmaya başlamıştır” denilmişti. Bu açıklama salt Barzani yan- lısı kimi Kürt “aydın”larının televizyonlardaki konuş- malarının sonrasına rast- lamamıştı. AKP içindeki bazı Kürt kökenli millet- vekillerinin medyaya yan- sıyan sözleri de belli ki kız- gınlık yaratmıştı! Örneğin Recep Tayip Erdoğan’ın danışmanla- rından Adana Milletvekili Ömer Çelik de hedef alın- mıştı! Çelik’in Kürt açılı- mıyla ilgili Akşam gazete- sine yaptığı açık- lamalar, “Sana ne- yi danışıyorlar Ömer?” başlığıy- la verilmişti. Çe- lik, “Siyasi ahlakı bir kenara bırakan bir özensizlikle ko- nuşmakla” suç- lanmıştı. Ancak kızgınlığın asıl ne- deni Çelik’in aşağıdaki sözleriydi: “PKK, profesyonel bir terör örgütüne dönüş- müştür. DTP’li Emine Ay- na gibi aktörler, Kürt va- tandaşlarımızın demokra- tikleşme taleplerini sabo- te ediyorlar. Ayna ile MHP’li Oktay Vural birbir- lerinin fotokopisidir.” 1990-2000 yılları ara- sında Güneydoğu’yu kan gölüne çeviren Hizbul- lah’ın çöküş süreci 17 Ocak 2000’de İstanbul Beykoz’daki bir operas- yonun ardından başla- mıştı. Dönemin içişleri bakanı, örgütün 20 bin te- tikçi ile 100 binden fazla sempatizanı olduğunu açıklamıştı. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, Batman ve Adana’da 32 kişiyi öl- düren 8 Hizbullahçıyla il- gili geçen ay açıkladığı gerekçeli kararda ise ör- gütün binlerce militanı ne- rede kazandığına ilişkin ürkütücü saptamalar var- dı. Savcılık şöyle demişti: “Eylemlerin planları ca- milerde hazırlanmıştır. Ör- güt militanları eylemler yaparak burada saklana- bilmiştir. Bazı örgüt men- supları camilerde silah kullanma eğitimi aldıkları- nı anlatmıştır. Hizbullah yapılanmasında camiler kışla gibi kullanılmıştır.” Hizbullahçılar kendi web sayfalarında gerek- çeli kararı eleştirmeye başladılar. M. Emin Çelik imzalı bir yazıda, “İddia- namedeki bu yaklaşımlar, İslami mekânları hedef tahtasına oturtma amacı taşımaktadır“ şeklinde ab- sürd satırlar vardı! M. Ali Nur’un “Gerek- çeli karar hukuki değildir” başlıklı yazısı ise Hizbul- lah’ın örgütlenme alanla- rıyla ilgili bir itiraf niteli- ğindeydi! İşte her şeyi de- şifre eden o satırlar: “Hizbullah cemaati; camilerin, tanışma ve da- yanışma merkezleri hali- ne getirilip ihya edilmesi konusunda sorumluluk sahibi olduklarını söyle- miştir. Bu yönde ciddi çalışmalarda bulunmuş- tur. Bu çalışmaların en büyük eseri ve delille- rinden biri, 1990-2000 yılları arasında bölgede 50 bini aşkın gencin ay- nı anda camilerde Kuran dersi alması ve onbinler- ce gencin uyuşturucu, kumar ve fuhuş bataklı- ğından kurtulup camile- ri doldurmasıdır.” Ömer ÇelikMetin İğne
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle