18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SON ARAŞTIRMALAR oo - KUŞ GRIBINİN TEHLİ- KELİ YAN ETKİLERİ Farelerle gerçekleştirilen son bir araştırma H.5N 1 virüsünün uzun vadede Parkinson ve Akheimer gihi hastalıklara neden olabile- ceği şeklinde sonuçlandı Farelcre H5N1 virüsü aşıladıktan sonra uzun bir süre iyileşme sürecini takip eden bi- lim insanlan, bağısıklık sisteminin viriisle ba- şarıyla savaştığını gönnüşler. Fakat enfeksi- yondan çok uzun bir süre sonra sinir ve be- yin hücrelerinde Alzheimer veya Parkinson gibi hastalıklar için karakteristik olan deği- şimler meydana gelmiş. Aynı gelişmelerin in- sanda da yaşandığıni düşünen bilim insan- lan, semptomlar gripten çok sonra ortaya çjk- tığı için genelde doğ- rudan doğruya H5N1 virüsüyle ilişkilendiril- memekte diyor. Şu an- da gündcmde domuz gribi var. Ama uztnan- lar diğer virüs türlerinin de dünya genelinde sal- gmlara yol açabileceği konusunda endişeliler. Mesela neredeyse unu- tulmuş olan kuş gribi virüsü H5N1. Gerçi kuş gribi domuz gribi kadar bulaşıcı değil ama buna karşın daha tehlikeli. Kuş gribinde ölüm riski yüzde 61 iken domuz gribinde bu oran yüzde 0.5 ci- varında. Araştırmacılar uzun bir süredir grip virüslerinin influenza dışında uzun va- dede olumsuz etkiler yapabileceği konu- sunda kuşkulanıyorlardı. Mesela ortaçağdan kalma belgelerde, grip hastalarında daha son- raları titreme, koordinasyon bozukluğu ve- ya hareketlerde yavaşlama gibi semptomla- nn ortaya çıktığından söz edilmekte. 1918'de meydana gelen İspanyol gribi salgınıyla il- gili de benzer belgeler bulunuyor. Son araştırmada farelere kuş gribi virü- sü aşılandıktan sonra virüsün sinir siste- mindeki yayılışı ve hastalığm uzun vadede- ki yan etkisi araştınlmış. Virüsler sinir sistemi ve sırt omuriliği üzerinden tüm merkezi si- nir sistemine yayılıyorlar. Bilim insanlan has- talığın geçmesinden uzun bir süre sonra fa- relerin beyinlerinde topaklanmış proteinler saptamışlar. Bu proteinler de iltihaplan- malara yol açıyor. Virüsler, grip enfeksiyonu geçtikten sonra kendini göstcren hastalıklara yol açı- yor diyen bilim insanlan viruslerin, Parkinson ve Alzheimer gibi nörodejeneratif hastalık- lann oluşumunda önemli bir risk faktörü ola- bileceğini düşünüyorlar. HİMALAYALAR'DA 350 YENİ TÜR Dünyanın en küçük geyiği ve uçan kur- bağa bilim insanlarının Himalayalar'da son yıllarda buldukları 350'yi aşkın yeni türden ikisi sadcce. Çeşitli organizasyonlarda çalı- şan bilim insanlan bu türleri 1998-2008 yıl- lan arasında bulmuşlar. Araştırılan alan Butan, Hindistan'm ve Myanmar'ın kuzeyi, Nepal ve Tibet'in gü- ney bölgelerini içermekte. Dağlık bölgede bu- lunan açık yeşil renkteki kurbağa uzun ve perdeli ayaklarını uçmak için kullanıyor. Dünyanın en küçük geyiği DNA testlerin- den sonra başlı başına ayrı bir tür olarak sı- nıflandırılmış. Dünya Çevre Organizasyonu'nun açık- lamasına göre 242 yeni bitki türü, 16 am- fibyum, 16 sürüngen, 14 balık, 2 kuş, 2 me- meli ve yaklaşık olarak 60 tane de yeni omur- gasız canlı türü bulunmuş. Ancak iklim değişiminin olumsuz etki- leri önlenmedikçe biyolojik çeşitlilik tehli- keye girebilir. Dünya Çevre Organizasyonu türleri koruma uzmanı Birgit Braun'a göre Himalayalar'daki doğa zenginliğinin ko- runması için küresel bir iklim sözleşmesinin hazırlanması gerekiyor. İKİ AYAK ÜSTÜNDE YÜRÜME YETİSİ AĞAÇ ÜZERİNDE Mİ GELİŞTİ? Atalanmızın nerede ve ne zaman iki ayak üzerinde yürümeye başladıkları konusu Charles Danvin'in döneminden bu yana tar- tışılmakta. O zamandan bu yana iki teori ka- bul gönnekte. Biri şu: İnsanoğlunun soyu yerde yürürken el parmak kemikleriyle ye- re dayanarak yürüyen bir ataya uzanmakta. İnsansı maymunlann da aynı atadan türemiş Araştırma olabilecekleri sanıhyor. İkinci teoriye göreyse iki ayak üzerinde yürüme yetisi daha çok ağaçta yaşayan bir atamızda gelişmiş. Amerikalı antropologlar Tracy Kivell ve Daniel Schmitt şimdi bu teoriyi destekleyen kanıtlara ulaştıklanna ina- nıyorlar. İki araştırmacı 104 şempanze, 43 Bonobo maynunu ve 91 gorilin kemik ya- pılarını incelerken özellikle de bu may- munlann ellerini kullanarak yerde yürüme- ye ne kadar uyum sağiadıklarına dikkat et- mişler. Bu incelemeler sonucunda maymun türleri arasında büyük farklılıklar ortaya çıkmış. Kemik yapıları, gorillerin yerde yü- rümeye çok az uyum sağladıklarını gösterir- ken, Bonobo maymunları ve şempanzelerde yerde yürüme yetisini yansıtan birçok özel- lik saptanmış. Bilim insanlan bu nedenle gorilin, yer- de yürüme yetisini (ellerini kullanarak) farklı bir zamanda edindiğini ve bu araştır- ma sonucundan yola çıkarak insan ve tüm insansı maymunlann, ellerini kullanarak yü- rüyen ortak bir ataya uzanmadıklarını dü- şünüyorlar. Gorilin yürüyüş biçimi diğer maymunlardan bağımsız olarak gelişmiş. Ve insanoğlunun soyu önemli ölçüde ağaç- ta yaşayan ve yaşam biçimi günümüzdeki şempanzelere benzeyen bir ataya uzanıyor di- yor Amerikalı antropologlar. Bu ata yere indiği zamanlar iki ayak üze- rinde yürümeye başjamış. Yani insanoğlunun yerde ellerini kullanarak yürüyen bir ataya uzandığı yorumu yanlış diyen araştırmacılar bu özelliğin daha çok ağaçta yaşamaya uyum sağlarken geliştiğini söylüyorlar. Konuyla il- gili araştırma yazısı PNAS dergisinde ya- yımlandı. Peter Kenning ile çalışan araştırmacılar katılımcılara içinde seksen gram şeker bu- lunan (önerilen günlük doza eşit) su içir- dikten sonra her gün kullanılan ürünlerin fi- yatlarını değerlendirmelerini istemişler. Şekerli su içen deneklergenelde çok yüksek olan fiyatları bile olumlu karşılamışlar . Şekerli suyun etkisi uzmanları bile şa- şırtmış. Şekerli su içen katılımcılar 89 sen- te kadar olan fiyatları uygun bulurken, kontrol grubu 39 sentten fazla olan fiyatla- n palıalı bulmuş. Bu fenomenin arkasmda bi- yokimyasal ve nörofîzyolojik bağlannlann bu- lunduğuna inanan bilim insanlan, ödüllen- dirme merkezindeki etkinliğin kandaki ok- sijeni ve serotonin seviyesini yükselttiğini gösteren araştırmayı değerlendirdikten son- ra serotonin üretiminin ne şekilde etkile- nebileceğini öğrenmek için glikozla uyanlan bir etki zinciri oluşturmuşlar. Bu etki zinciri ilk önce ensülin üretimi- ni uyarmakta, bu süreç ise triptofan uyan maddesini harekete geçirerek en sonunda se- rotoninin beyindeki ödüllendirme merkezine ulaşmasını sağlıyor. Fakat araştırma sırasın- da beyin incelemeleri yapılmadı sadece et- kiler ölçüldü, bu nedenle söz konusu etki zin- cirinin diğer araştırmalarla kontrol edilme- si gerekmekte diyor uzmanlar. Hazırlayan: Nilgün Özbaşaran Dede İYİMSER KADIN DAHA UZUN YAŞIYOR Pittsburgh Üniversitesi bilim insanlan iyim- ser kadınlarda kalp hastalıkları ve ölüm riskinin daha düşük olduğunu kanıtladılar. Son araştırma Hollandalı bilim insanlarının iyimserliğin er- keklerde kalp hastalıklan riskini düşürdüğünü gös- teren araştırmalarını destekliyor. 100.000 kadı-. nın verilerini analiz eden bilim insanlan kötümser kadınlarda kan basıncı ve kolesterol değerlerinin daha yüksek olduğunu kanıtladılar. Circulation dergisinde yayımlanan sonuçla- ra göre optimist kadınlarm herhangi bir kalp has- talığına yakalanma riski yüzde dokuz daha düşük. Diğer insanlar hakkında düşmanra düşünceler bes- leyen veya genel anlamda kötümser olan kadın- larda ölüm riski yüzde on altı daha yüksek diyor uzmanlar. Bunun nedeni iyimserlerin olumsuzluklarla daha iyi baş cdebilııneleri ve hastalık sırasmda kendilerine daha iyi bak- malan. Araştırmaya katılan iyimser kadınlar daha fazla spor yapıyor ve daha zayıftılar di- yor uzmanlar. Araştırmayı yöneten bilim ka- dmı Hilary Tindle, sürekli olumsuz dü- şünceler beslemenin sağlığı tehdit ettiğini söylerken, İngiliz Kalp Vakfı'nın bir sözcüsü de negatif duyguların bedende belli başlı kimyasallarm salgılanmasına neden oldu- ğu ve bunların da kalp hastalıklan riskini yükselttiğinin altını çiziyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle