Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 21 AĞUSTOS 2009 CUMA
4 HABERLER
DÜNYADA BUGÜN
ALİ SİRMEN
3. Boğaz Köprüsü ve
Talan -Yağma Düzeni
Adım gibi biliyordum, uzmanlar ne derlerse de-
sinler, basın ne kadar gürültü koparırsa koparsın,
halk ne denli homurdanırsa homurdansın, üçün-
cü Boğaz köprüsünün mutlaka yapılacağını.
CHP’nin uyanık İstanbul İl Başkanı Gürsel Te-
kin önceki gün 3. köprünün güzergâhını da açık-
ladı. Bu açıklama da, yerel rant odağının başka-
nı Topbaş tarafından hemen doğrulandı.
Üçüncü köprü, zaten yeterince oksijen soluya-
mayan bir insanın ciğerlerine saplanmış hançer mi-
sali, İstanbul’un en yeşil alanından, Belgrad Or-
manları’ndan geçecek.
Böylelikle, İstanbul’u önce kuşatan sonra yerel
yönetimler eliyle fetheden tufeyli takımı, bitmez tü-
kenmez rant gazasında bir zafer daha kazanmış
oldu.
İstanbul’un son yıllarda yoğunlaşan yağmasının
bir aşaması daha yaşama geçmek üzeredir.
Düzen İstanbul’a özgü değil, tüm ülke çapında
sürüyor. Yalnızca İstanbul bu ülkenin ve kendine
özgü ekonomisinin en büyük en getiri sağlayan
kenti olduğu için, burada her şey daha büyük çap-
ta oluyor.
Ürettiğinden çok üreyen ülke olan Türkiye’nin
ekonomisi, üretime dayanmıyor.
Böyle olunca ortada artı değere konan bir ka-
pitalist sömürü değil de, ilkel bir talan oluyor.
Demokrasi dediğimiz sistem, üretimde artı de-
ğere sermayenin el koyması demek olan kapita-
lizmin ürünüdür.
Ne yazık ki Türkiye’nin düzeni bu sisteme de-
ğil, ilk ve ortaçağların kaba talanına dayanmaktadır.
Gelir avanta - lavanta ve talan ile sağlanmaktadır.
Ülkenin havası, suyu, toprağı, ormanı, kıyısı, hat-
ta denizinin içi hedeflenmiş talan alanları olarak al-
gılanmaktadır.
Tanrı’nın bize sunduğu nimetlere günde beş kez
şükrettiklerini söyleyenler, ormanları, yeşil alanları,
kıyıları talan etmek için örgütlenmişlerdir. Orman
vasfını kaybetmiş araziler mavrasından tutun,
maden arama düzenlemesinden geçin, Boğaz köp-
rüsü ve turistik kıyılardaki balık çiftliklerine kadar
her girişim, bu büyük talanın bir parçasıdır.
Büyük talandan herkese kendine göre bir pay
verilmektedir.
Gerçekte üretim düzeninin sosyal adaletini
sağlayamayan düzen, altta kalanlar fazla vozur-
danmasınlar diye onlara da minik payları dağıta-
rak avanta vermektedirler.
Boğaz’ın çarpık yapılaşmasındaki zadegân,
mütegallibe ve gariban koalisyonu, ki en güzel ör-
neğini Sarıyer sırtlarında sunmaktadır, ürettiğin-
den çok üreyen insanların ekonomik rejiminin “ta-
lan sosyal adaletini” oluşturmaktadır.
Bu durumda, avanta ve talan düzeninin üst ku-
rumunun valileri eliyle dağıttığı kömür, beyaz eş-
ya ya da ramazan çadırında sunulan iftar, talan-
cıların tabana dağıttıkları mikroskobik paylardır.
Başka bir deyişle sadaka ekonomisi talan eko-
nomisinin bir türevidir.
Talan ve avanta ekonomisinin ülkesinde kimi ak-
lı evveller yerel yönetimleri demokrasinin beşiği sa-
nırlar.
Oysa talan ekonomisinde, demokrasi olmaz ki,
beşiği olsun. Gerçekte talan ekonomisinde, yerel
yönetimler, avanta ve talan ile ganimet bölüşü-
münün yerel alt organları konumundadırlar.
Avanta ve talanın din kılıfını da unutmayan çı-
kar örgütlerinin mensupları kendilerini kent soy-
lu olarak tanımlasalar da gerçekte talan şövalye-
lerinden başka bir şey değillerdir.
Talan ile aslında kendisinin olan zenginliklerine el
konup yok edilenler ise bu olayı ya Allah aşkına ya
da avanta hatırına sessizce seyretmekte, üretme-
mekte, üretme olanağına sahip olamamakta, yal-
nızca üreyerek zaman geçirmektedirler.
Üçüncü Boğaz köprüsü, bu talan düzeninin ka-
çınılmaz aşamalarından biridir ve Türkiye’de de-
mokrasi de insanca yaşam da kardeşlik de, eşit-
lik de çağdaşlık da olamamasının nedenlerinin açık-
lamasıdır.
Halk da talanın efendilerini türkü çağırarak iz-
lemektedir:
“Takıver de zillerin birini, dönüver de meydan se-
nindir aman.”
asirmen@cumhuriyet.com.tr
Kürt meselesini dile getirdikleri için yargõlanan isimler, ‘çözüm için atõlan adõmlarõ’ eksik buldu
AydõnlaraçõlõmdanumutsuzANKARA (ANKA) - Kürt mese-
lesinin konuşulmasõnõn dahi tabu ol-
duğu yõllarda bu konuda açõkladõkla-
rõ görüşleri nedeniyle mahkûm olan
aydõnlar, hükümetin Kürt sorununun
çözümüne yaklaşõmõnõ eksik buluyor
ve hükümetin sorunu çözeceğine
inanmõyorlar. Haluk Gerger hükü-
metin samimiyetinin ‘dış mihrakla-
rın’ değil, İmralõ’nõn önerilerine uy-
gun davranmakla ölçüleceğini ifade
ederken Fikret Başkaya, sorunun
yalnõzca Türklerle değil, Kürtlerle
de konuşulmasõ gerektiğini kaydetti.
İsmail Beşikçi ise başta yargõ ve
üniversitelerin özeleştiri yapmasõ ge-
rektiğini belirtti.
Haluk Gerger, Ankara Üniversite-
si Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde öğ-
retim üyesiyken YÖK tarafõndan gö-
revine son verilmişti. İnsan Haklarõ
Derneği kurucu üyesi de olan Gerger,
Kürt sorununa ilişkin açõklamalarõ
nedeniyle Terörle Mücadele Yasa-
sõ’nõn çeşitli maddelerinden mahkûm
olmuş ve 1994-95 ile 1998-99 yõllarõ
arasõnda Haymana Kapalõ Cezaevi’nde
hapis yatmõştõ. Türkiye’nin Kürtlerin
milli varlõğõnõ tanõmasõ gerektiğini, bu-
nu tanõmamanõn ‘hayatla inatlaş-
mak’ olduğunu ileri süren Haluk
Gerger, “Türkiye’nin kendi sıkışık-
lığını aşmaya çalıştığını, ancak Kürt
sorununu çözmeye çalışmadığını,
ana sorunun bu olduğunu” söyledi.
Hükümetin son açõlõmlarõnõ ABD’den
gelen önerilerin bir biçimde yürürlü-
ğe konmasõ olarak yorumlayan Gerger,
şöyle konuştu:
“Bence doğrudan bu coğrafya-
dan kaynaklanan, ayakları bu
coğrafyaya basan, yani içeriden
kaynaklı, otantik, yerel çözüm
önerisi de var; o da İmralı’dan ge-
liyor. Bu açık. Şimdi ben hükü-
metin samimiyetine ölçüt olarak
bunu koymaktan yanayım. Dış
mihrakların önerilerine uygun
mu davranacak, yoksa doğrudan
bu topraklara ayağı basan, doğ-
rudan sorunun muhatabından
kaynaklanan yerel çözüm önerisini
mi muhatap alacak? Şimdilik gör-
düğümüz dış mihrakların önerileri
doğrultusunda göstermelik göz
boyacılığı yapılıyor. Bunu biraz
daha bekleyip göreceğiz.”
İçişleri Bakanõ Beşir Atalay’õn par-
tilerle ve sivil toplum örgütleriyle
görüşmelerini “göz boyama” olarak
değerlendiren Gerger, Başbakan Re-
cep Tayyip Erdoğan’õn “AKP Ge-
nel Başkanı” sõfatõyla DTP Genel
Başkanõ Ahmet Türk’le görüşmesi-
ni de “olumlu, ancak eksik” olarak
yorumladõ, “AKP Genel Merke-
zi’nden Kürt sorununun çözümünü
kimse beklemiyor. Sorunu Türkiye
Cumhuriyeti devleti ve hükümeti
çözecek. Dolayısıyla başbakan ola-
rak görüşmediği zaman bana göre
bir kıymeti harbiyesi yoktur” diye
konuştu.
Çözüme giden ilk adõmõn “savaşı
durdurmak” olduğunu kaydeden
Gerger, bununla birlikte son derece ge-
niş bir demokratik tartõşma, özgürlük
ortamõ oluşturmasõ gerektiğini belirt-
ti. Gerger, toplumun hazõrlanmasõnõn
ve Kürtlerin muhatap kabul edilme-
sinin gerektiğini söyledi.
‘Öcalan muhatap alınmalı’
Resmi ideoloji karşõtõ görüşleriyle ta-
nõnan ve Terörle Mücadele Yasasõ’na
muhalefetten 20 ay hapis cezasõna
çarptõrõlõp cezasõnõ Gerger’le birlikte
Haymana Kapalõ Cezaevi’nde çeken
Fikret Başkaya da Kürt sorununun tar-
tõşõlmaya başlamasõnõn olumlu oldu-
ğunu ancak konunun gerektiği gibi tar-
tõşõlmadõğõnõ söyledi. Devletin yanlõş
yaptõğõnõ kabul etmesi gerektiğini ifa-
de eden Başkaya, İçişleri Bakanõ Be-
şir Atalay’õ eleştirerek “Türk tara-
fıyla ne konuşup duruyorsun, bun-
ların ne dediği belli değil mi? Her
gün yazısı okunan köşe yazarına gi-
dip de sormanın ne âlemi var, TÜ-
SİAD’la konuşmanın ne âlemi var”
diye sordu. Sorunun çözümü için
doğrudan doğruya Kürtlerle ve onla-
rõn çeşitli örgütlerinin temsilcileriyle
konuşulmasõ gerektiğini ifade eden
Başkaya, çözüm için Abdullah Öca-
lan’õn da muhatap alõnmasõ gerektiğini
dile getirdi. Başkaya, Kürt sorununun
çözümü için konuşulan genel affõn Er-
genekon davasõnõ da kapsayabilece-
ğine işaret etti.
Kürt sorunu üzerine araştõrmalarõyla
tanõnan İsmail Beşikçi ise görüşle-
rinden dolayõ yõllarca hapis cezasõ
çekmişti. İlk olarak 12 Mart 1971
Muhtõrasõ’nõn ardõndan yargõlanan
Beşikçi, 8 kez cezaevine girip çõkmõş,
yaşamõnõn 17 yõlõnõ cezaevinde ge-
çirmişti. Beşikçi, 1999’da yapõlan
yasal düzenlemeyle tahliye oldu-
ğunda hakkõnda verilmiş 100 yõl ha-
pis cezasõ bulunuyordu. Beşikçi’nin
yayõmlanan 36 kitabõndan 32’si de
Türkiye’de yasaklanmõştõ. Beşikçi,
hükümetin Kürt sorununa yaklaşõmõnõ
kurdistan-post.com adlõ internet si-
tesinde dün yayõmlanan “Kürt so-
runu hakkında algılamalar, tar-
tışmalar” başlõklõ yazõsõnda değer-
lendirdi. İçişleri Bakanõ Atalay’õn
çeşitli partiler ve sivil toplum örgüt-
leri ile gazeteci ve akademisyenlerle
görüştüğünü anõmsatan Beşikçi, “Bu
ortamın dikkati çeken en önemli
özelliği devletin ve hükümetin hiç
özeleştiri yapmaması, geçmişle yüz-
leşmemesidir. Devletin ve hükü-
metin bu konuya özen gösterdiği
kanısındayım. Devlet ve hükümet
hiçbir özeleştiri yapmadan, geç-
mişle yüzleşmeden bazı küçük dü-
zenlemeler yapmayı planlamakta-
dır” dedi. Tartõşmalara katõlanlarõn
da, devletten ve hükümetten özeleş-
tiri yapmasõnõ talep etmediğine dik-
kat çeken Beşikçi, Kürt sorunuyla il-
gili olarak Cumhurbaşkanõ ve Baş-
bakan’õn tutumunun olumlu oldu-
ğunu belirtti.
Kürt sorununun çözümüne ilişkin
tartõşmalarda “kardeşliğe” vurgu ya-
põldõğõnõ, “ayrımız-gayrımız yok,
asırlarca birlikte yaşadık, birlikte
ağladık, birlikte güldük” denildiği-
ni bildiren Beşikçi, “Bu çok çirkin bir
yalandır” dedi.
Beşikçi, Irak Cumhurbaşkanõ Ce-
lal Talabani’nin “Kürt devleti ha-
yaldir” sözleri ile yazar Yaşar Ke-
mal’in, “Kürtler devlet istemiyor,
endişelenmeyin” demesinin yanlõş
olduğunu savunarak “Hiç kimse-
nin, gelecek kuşakların iradesine
ambargo koymak hakkı olmama-
lıdır” dedi.
Haluk Gerger, hükümetin samimiyetinin ‘dõş mihraklarõn’ değil, İmralõ’nõn önerilerine uygun
davranmakla ölçüleceğini ifade ederken, Fikret Başkaya, sorunun yalnõzca Türklerle değil,
Kürtlerle de konuşulmasõ gerektiğini kaydetti. İsmail Beşikçi ise başta yargõ ve üniversitelerin
özeleştiri yapmasõ gerektiğini belirtti.
Y A Ş A R K E M A L :
Gerginliği
arttõranõ
tarihyargõlar
İSTANBUL
(ANKA) -
Türk
edebiyatõnõn
önde gelen
ismi Yaşar
Kemal, “Kürt
açılımı” olarak
nitelenen
girişimlerle
ilgili olarak
Yapõ Kredi
Yayõnlarõ aracõlõğõyla kamuoyuna
bir açõklama yaptõ.
“Yaşar Kemal’den
Bilgilendirme Notu” başlõğõnõ
taşõyan açõklamasõnda Yaşar
Kemal, “Bu sıralar medyadan,
elimde olmayan nedenlerle bana
ulaşamadıkları için cevapsız
kalan bir soru yağmuru geldi.
Gecikmeli olarak cevaplıyorum”
dedi. Yaşar Kemal, sorulara yanõt
niteliğini taşõyan açõklamasõnda,
İçişleri Bakanõ Beşir Atalay’õn
kendisine yaptõğõ ziyaretle ilgili
olarak şunlarõ söyledi:
‘Düşüncelerimizi paylaştık’
“Birkaç gün önce Prof. Beşir
Atalay ziyaretime geldi.
Kendisiyle tanışmak ve yıllardır
tekrarladığım düşüncelerimi
paylaşmak fırsatım oldu.
Türkiye’de akan kanın
durmasına ve çağdaş bir
demokrasiye ulaşmamıza en
büyük engelin çözümü için, içten
ve akılcı her yaklaşımı saygı ve
şükranla karşılarım. Bu yaşıma
kadar yaşadıklarım, gördüklerim
ve yazdıklarımla nerede
durduğumu bilen herkes sadece
ve sadece kendi vicdanımı temsil
ettiğimi ve sadece ve sadece
kendi vicdanımın sözcüsü
olduğumu iyi bilir. Israrla,
bıkmadan usanmadan söylemeyi
sürdürdüğüm şu inancım da
bilinir ya tekrar edeyim: Her
toprak doğasıyla ve kültürüyle
zengindir. İnsan olarak
gücümüzü yaşadığımız toprağın
zenginliği, çeşitliliği verir. Dünya
bin kültürlü bir çiçek bahçesidir,
bu bahçeden bir tek çiçeğin yok
olması dünyadan bir rengin
yitmesidir.”
Yaşar Kemal, 1 Eylül mitingi
hakkõndaki sorulara yönelik olarak
da şu değerlendirmede bulundu:
“Ne yaşım ne sağlığım artık
mitinglere katılmama uygun.
Ancak şunu söylemek isterim;
Bugün Türk olsun Kürt olsun,
kim olursa olsun, hangi
oluşumdan gelirse gelsin, bu
ülkede gerginliği arttıracak söz
ve eyleme girişeceklerin vebali
ağırdır, tarih önünde ağır
biçimde yargılanacaklardır,
buna eminim.”
SPde‘Kürtaçılımı’başlattı
DİYARBAKIR (Cumhuriyet
Bürosu) - Saadet Partisi de Kürt
sorunu ile ilgili bir açõlõm başlat-
tõğõnõ açõkladõ. SP Genel Başkanõ
Numan Kurtulmuş, “Barış ve
Kardeşlik İçin Gönüllü Birlik-
telik Projesi” adõnõ verdiklerini ça-
lõşmalarõnõ Diyarbakõr’da anlattõ.
Kurtulmuş, çözüm sürecinde
PKK’nin koşulsuz silah bõrakma-
sõnõ, askerin de operasyonlara son
vermesini istedi.
Kurtulmuş, Diyarbakõr Ticaret
ve Sanayi Odasõ’ndaki toplantõ-
sõnda soruna, çözüme ilişkin temel
yaklaşõmlar, süreçte takip edil-
mesi gerekenler ve çözüm için ya-
põlmasõ gerekenler adõ altõnda 3 te-
mel başlõkta yaklaştõklarõnõ be-
lirtti.
Kürt sorununun her şeyden ön-
ce bir “Türk sorunu” olduğunu
ifade eden Kurtulmuş, “Hükü-
met bu konudaki tavır ve söy-
lemlerine dikkat etmeli ve ger-
ginleştirici üsluptan kaçınmalı-
dır. Sorunun çözüm adresi sa-
dece iktidar partisi değil. Bu
bir devlet sorunudur ve çözü-
mün sorumlusu da devlettir.
CHP ve MHP’nin bu sürece
sert tepki göstermesi de süreci
zorlaştırmaktadır” diye konuştu.
Sorunun çözümüne ilişkin temel
yaklaşõmlarõnõn “daha fazla kar-
deşlik, bütünleşme, rızaya dayalı
birlik; çözümü kendi içinde,
bölgede gerçekleştirmek, mede-
niyet perspektifi, büyük ölçekli
vizyon” olduğunu dile getiren
Kurtulmuş, Başbakan’õn terör so-
nucu evlatlarõnõ kaybeden şehit an-
nelerinden, derin devletin yaptõğõ
cinayetlerden, faili meçhullerden
ve işkencelerden dolayõ devlet
adõna özür dilemesi çağrõsõ yaptõ.
Anadil konusunun da bir hak ol-
duğunu ve tartõşmalarõn dõşõna çõ-
karõlmasõ gerektiğini ifade eden
Kurtulmuş “Ergenekon, Fırat’ın
doğusundaki eylemleri de yü-
rütülmekte olan adli soruştur-
maya dahil edilmelidir. Başta
ilköğretimde her sabah okunan
andımız olmak üzere etnik ay-
rımcılık çağrıştıran ifadeler eli-
mine edilmelidir” diye konuştu.
Dağdaki PKK’lilerin “planla-
yanlar” ve “kullanılanlar” olarak
ikiye ayrõlmasõ gerektiğini belirten
Kurtulmuş, “Yönetici kadrosun-
da olmayan tüm örgüt eleman-
ları bağışlama kapsamına alı-
narak, normal hayata dönmele-
ri için yeni bir fırsat verilmeli-
dir” dedi.
Yılmaz’danAKP’nintutumunatepki
RİZE (Cumhuriyet) - Eski başbakanlardan Rize
Bağõmsõz Milletvekili Mesut Yılmaz, AKP hükü-
metinin Kürt açõlõmõndaki tutumuna tepki göstererek
“İmralı’yı kendine önder seçen DTP ile masaya
oturması devleti zayıf düşürdü” dedi.
Rize’de esnaf ziyaretinde gazetecilerin sorularõnõ ya-
nõtlayan Mesut Yõlmaz, hükümetin demokratik açõlõm
konusunda yanlõş bir başlangõç yaptõğõnõ belirtti.
Projenin içeriğini bugüne kadar kimsenin anlamadõ-
ğõnõ, doyurucu bir açõklama yapõlmadõğõnõ vurgulayan
Yõlmaz, İçişleri Bakanõ Beşir Atalay’õn siyasi parti-
ler ve sivil toplum örgütleriyle yaptõğõ görüşmelerde
ortaya somut bir paket ya da tedbir koymadõğõnõ söy-
ledi. Başbakan’õn “PKK’yi kınamadıkça DTP’yle
görüşmeyeceğim” şeklindeki sözlerini anõmsatan
Yõlmaz, “DTP devamlı PKK’ye sahip çıkmasına
rağmen onunla görüşmüş olması maalesef devle-
ti bu konuda zayıflattı. Dolayısıyla yanlış bir baş-
langıç yaptı. Ümit ediyorum sonu hayırlı olur” di-
ye konuştu.
Yõlmaz, ayrõca Başbakan Yardõmcõsõ Bülent Arınç
ile Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül’ün İmralõ konusunda
yaptõğõ farklõ açõklamalarõnõ da “İmralı’yı bir yana
bırak demek yeterli değildir. Muhatap alınan
DTP eğer İmralı’yı kendisine kılavuz olarak be-
nimsemişse hükümet de dolaylı olarak İmralı ile
masaya oturmuş demektir. Bu da maalesef yan-
lıştır” diye değerlendirdi.
Yõlmaz, Ergenekon davasõ kapsamõnda alõnan ba-
zõ ifadelerde kendisinin Abdullah Öcalan suikastõnõ
Öcalan’a bildirdiği ve PKK lideri ile görüşmesi için
bakanlõğõ döneminde Barzani ile görüştüğü iddiala-
rõna ise “Benzer iddialar 4-5 yıl önce ortaya atıldı.
Bu iddiaları ileri sürenler hakkında dava açtım. O
davayı kazandım. Bunlar yeni iftiralar değil” di-
ye yanõt verdi.
Diyarbakõr’da çalõşmalarõnõ anlatan Numan Kurtulmuş, Başbakan’a ‘özür dileme’ çağrõsõ yaptõ
‘Kürtçeeğitimeolumlubakõyoruz’
SERGÜL CANIGÜR
BURDUR - Yüksek Öğretim Ku-
rulu (YÖK) Başkanõ Prof. Dr. Yusuf
Ziya Özcan, “Kürtçe eğitim konu-
sunda istenenden fazlasını verebili-
riz. Bizden bölüm istediler, isterlerse
enstitü de verebiliriz” dedi.
YÖK Başkanõ Özcan, Burdur’da
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi
(MAKÜ) Rektörü Prof. Dr. Gökay
Yıldız’õ ziyareti sõrasõnda gazeteci-
lerin sorularõnõ yanõtladõ. Özcan, bir
gazetecinin, Kürtçe eğitim vermek
için üniversitelerden kendilerine is-
tek gelip gelmediğini sormasõ üze-
rine, böyle bir talebin Mardin Artuklu
Üniversitesi’nden geldiğini söyledi.
Prof. Dr. Özcan, “Başvuruya olum-
lu bakıyoruz hatta Kürtçe eğitim
konusunda istenilenden fazlasını
bile verebiliriz. Bizden bölüm is-
tediler, isterlerse enstitü de vere-
biliriz” diye konuştu.
Rize Bağımsız Milletvekili Mesut Yılmaz, esnaf ziyaretleri sırasında yurttaşlardan yoğun ilgi gördü.
‘FEZLEKE SUMENALTI EDİLDİ’
Kart’tan müsteşar
için suç duyurusu
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - CHP Konya
Milletvekili Atilla Kart, Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan hakkõnda hazõrlanan fezlekenin 16 ay bo-
yunca TBMM Başkanlõğõ’na gönderilmemesi ne-
deniyle Başbakan Erdoğan ve Başbakanlõk Müste-
şarõ Efkan Ala ile ilgili suç duyurusunda bulundu.
CHP’li Kart, dün Ankara Adalet Sarayõ’na gele-
rek suç duyurusu dilekçesini Ankara Cumhuriyet
Başsavcõlõğõ’na verdi. Kart, daha sonra yaptõğõ
açõklamada, “Başbakan Erdoğan’ın terör örgütü
elebaşına ‘Sayõn’ diye hitap ettiği ve ‘Öcalan al-
mõş olduğu kellelerin hesabõnõ veriyor’ şeklindeki
konuşmasının Avustralya’da bir radyo progra-
mında yayımlanmasından sonra şehit ailelerinin
suç duyuruları üzerine Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığı’nın ‘suç ve suçluyu övmek’ ve ‘halkõ
kin ve düşmanlõğa tahrik etmek’ten fezleke dü-
zenlediğini” anõmsattõ.
Bu fezlekenin geçen ay TBMM’ye ulaştõğõnõ bil-
diren Kart, “O dosya, 26 Mart 2008 tarihinde, Baş-
bakanlık’a ulaştırmış. Başbakan ile ilgili bu dos-
ya, 21 Temmuz 2009 tarihine kadar 16 ay boyunca
Başbakanlık’ta bekletilmiş. (...) Bu, elbette Baş-
bakan’ın talimatıyla, kanunsuz emir niteliğindeki
talimatıyla oluyor” dedi. Suç duyurusu dilekçesinde,
Başbakan Erdoğan ve Başbakanlõk Müsteşarõ Efkan
Ala’nõn, TCK’nin 257/1. maddesinde düzenlenen
“görevi kötüye kullanmak” suçundan cezalandõ-
rõlmalarõ isteniyor.
Yaşar Kemal.
Usta yazar Yaşar Kemal: Akan
kanõn durmasõna ve çağdaş bir
demokrasiye ulaşmamõza en
büyük engelin çözümü için,
içten ve akõlcõ her yaklaşõmõ
saygõ ve şükranla karşõlarõm.