25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 21 AĞUSTOS 2009 CUMA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Yağma YOK, yağma yok. Bu cumhuriyet sokakta bu- lunmadı. Bağımsızlığını, temel niteliklerini, onurunu korumak için sonuna kadar uğraşacağız. Kimimizin dedesi, babası onun kurulması için canını, en azın- dan yıllarını verdi. Kimimiz hâlâ dağ başlarında bekliyor. Kimimizin çocukluğu, gençliği onun heyecanıyla geçti. O heyecanla büyüdük, okuduk, meslek sa- hibi olup onun yücelmesi içi çalıştık. O da okul- larını, kurumlarını, sınırlı olanaklarını bu yolda se- ferber etti. Onun kuyusunu kazmak için dıştan ve içten bir şeyler pişiriliyor gibiyse, akıl almaz bir iyim- serlikle seyirci kalabilir miyiz? Yok, yağma yok; yıktırmayız. İsteyen, aşırı kuşkucu, manyak, hatta sapıtmış desin. İs- teyen, en iyi niyetli yazıları bile korkunç çarpıtıp inanılmaz suçlamalara kalkışsın, ortalıkta kuşku uyandıran, insanı tedirgin eden, uyanık durmayı ve başkalarını uyarmayı gerektiren bunca belirti varken genel duyarsızlığa kendinizi kaptırabilir mi- siniz? İster istemez, bazı soruları yeniden sormak, tekrar yorumlamak, aydınlatıcı yanıtlar aramak zo- rundayız. Tam da ABD askerini Irak’tan çekmeye hazır- lanırken bu “açılım” nereden çıktı? Bu “uzlaşma” havası nereden estirildi? DTP niçin bunca açık ko- nuşmaya, olur olmaz isteklerde bulunmaya başla- dı? Ona Vaşington’da resmi temsilcilik açma iz- ni nasıl çıktı? İmralı’daki, yol haritası çizme ce- saretini nereden alıyor? “Kürt” önekiyle ortaya çı- kan “açılım”, şimdi neden “demokratik” sıfatının gerisine sığınmakta? Kimlerin aracılığıyla nasıl bir pazarlık sürüyor? Soru soruyu açmakta. Gerilere gidince geç- mişteki meraklar yeniden uyanıyor. Tezkere ko- nusundaki öfkeyi anlıyorsunuz da, Okyanus öte- sinde yayımlanan bir askeri dergideki o harita ne- yin nesiydi? Ortak manevrada savaş gemimizin komuta merkezine müttefikten ateşlenen gü- dümlü merminin mesajı neydi? Hele, başlara niçin geçirildiği bir türlü anlaşıl- mayan “torba” sorusu? Kimler, neyi yaptırmaya, hangi başa çorap ör- meye kalkışmıştır? Cumhuriyetin suyu ısınmış mıdır ki, paçalar sı- vanmıştır? Yok, yağma yok. On beşinci yaşından başla- yan bir “karşı-devrim”le uğraşa uğraşa yü- züncü yılına yaklaşmakta olan bir cumhuriyet bu kadar kolay yıkıma, parçalanışa, dağılışa terk edi- lemez. Değişik etnik kimliklere saygı ve özgürlük yetmezmiş gibi, daha öteye geçen toplu haklar is- temenin, terör tehdidini dayatmanın ve tek ulus- tan iki ulus çıkarmaya kalkışmanın anlamı nedir? Dünyanın başka, herhangi bir başka köşesinde böyle bir hokkabazlık belki olabilir, ama Anado- lu halkı gibi farklı etnik kökenlerden gelen bir nü- fusu ulus kavramında bütünleştirmeye çabalayan bir cumhuriyete böyle bir sonucu reva görmek, en azından tarihe ve insanlık idealine ihanet değildir de nedir? S on günlerin gündem konusu “Kürt açılımı”. Hazõr bir açõlõm söz konu- su olmuşken de “Nereye kadar açı- lalım” sorusuna verilecek yanõta õşõk tutmasõ için belli Kürt çevrele- ri “...Zaten Atatürk de Kurtuluş Savaşı es- nasında ‘Kürtlere özerklik’ sözünü vermişti, TBMM 10 Şubat 1922’de Kürtlere özerklik tanıyan bir yasayı bile kabul etmişti... En azından oraya kadar açılalım...” demeye getiriyorlar. Bu söylenenlerin birer söylenti ol- maktan ileri gidebilir tarafõ yoktur ve Gazi Mus- tafa Kemal, Kurtuluş Savaşõ öncesinde, esna- sõnda veya sonrasõnda, en kritik dönemlerde da- hi Kürtlere böyle bir taviz vermemiştir. 1918- 1924 arasõ tüm gelişmeler bunun somut kanõ- tõdõr. Gazi Mustafa Kemal’in Türkiye Cumhuri- yeti’nin kuruluşu öncesindeki evrelerde, “Kürt- lere özerklik” anlamõna gelecek bir söylemde bulunduğu hatta bunun eyleme de dönüşerek TBMM’den “gizli” bir yasa geçmiş olduğu id- diasõ, özellikle son dönemlerde çok sõk dile ge- tirilmektedir. Konunun kanõtõ olarak da Gazi’nin daha ziyade 16-17 Ocak 1923’te İzmit’te İs- tanbul basõnõ ile yaptõğõ konuşma ve Ahmet Emin Yalman’õn sorularõna verdiği yanõtlar gösterilmektedir. Buna bağõmlõ olarak da, “…Kurtuluş Savaşı günlerinde Kürtlerin desteğini sağlayabilmek için bu sözleri ver- di ama sonunda devleti kurunca, bu sözleri unuttu...” demeye getirmektedirler. İşin bu ya- nõ pek fazla sesli ifade edilmese de söylenmek istenen budur ve bu söylenenler tarihi gerçek- lerle örtüşmemektedir. Hemen belirtelim ki iddia edildiği gibi 10 Şu- bat 1922 tarihinde bir Meclis oturumu yoktur ki, o gün bir kanun geçmiş olsun. Bunun bir an için Meclis’te değil de, bir tasarõ olarak “Ve- killer Heyeti” (Bakanlar Kurulu) toplantõsõn- da hazõrlanmõş olduğunu farz edelim; o zaman da “...Kanun neden gizli çıkarıldı? Kimden çekiniliyordu? Kanun uygulanmak için ya- pılır, gizli kanun kimin ne işine yarar? Giz- li olduğuna göre belli ki usulüne uygun ola- rak ilan edilmemiş. Bu takdirde o metin ‘ka- nun’ hükmünde olur mu?..” gibi birçok so- ruya yanõt bulmamõz gerekecektir. Sonuç ola- rak böyle bir kanun yoktur. Oysa İzmit’te söyledikleri son derecede açõktõr ve şudur: “Adım adım bütün memle- kette ve geniş ölçüde doğrudan doğruya halk tabakalarının ilgili ve etkili olduğu ‘mahal- li idareler’ kurulması iç ve dış siyasetimizin gereklerindendir. Kürtlerin oturduğu böl- gelerde ise, hem iç siyasetimiz ve hem de dış siyasetimiz açısından adım adım mahalli bir idare kurulmasını gerekli bulmaktayız…” Söylediği budur. Aslõnda Gazi, İstanbul basõnõyla bu görüşmeyi 16-17 Ocak 1923 tarihinde yaparken, 20 Ocak 1921 Anayasasõ yürürlüktedir ve Gazi, basõn mensuplarõna sadece bu anayasanõn ilgili mad- delerinden söz etmektedir. Gerçekten de 10. maddede “Türkiye coğrafi durum ve ekonomik ilişki bakımından ille- re, iller ilçelere bölünmüş olup, ilçeler de bu- caklardan meydana gelmektedir” denil- mektedir. 11. madde ise “İller, bölgesel işlerde tü- zelkişiliğe ve özerkliğe sahiptir. İç ve dış si- yaset, şeriata, adalete, askerliğe ait işler, mil- letlerarası ekonomik ilişkiler ve hükümetin genel vergileri ile faydası birden çok ili kapsayan hususlar müstesna olmak üzere; BMM’ce konulacak kanunlar gereğince va- kıflar, okullar, eğitim, sağlık, tarım, bayın- dırlık ve sosyal yardım işlerinin düzenlenmesi ve yönetilmesi il meclislerinin yetkileri için- dedir...” demektedir. Bu artõk anayasal bir hükümdür. Örneğin Kürt kökenli yurttaşlarõmõzõn çoğunlukta yaşadõğõ bir ilde, bu il genel meclislerine seçilecek üyeler çoğunlukla Kürt kökenli olacaklarõ için, bu yö- re halkõ yukarõda belirtilen konularda özerk ola- rak alacağõ kararlar ve yapacağõ uygulamalar- la kendi kendilerini yönetmiş olacaklardõr. Gazi’nin söylediği budur ve sadece budur. Bun- dan bir “otonomi” anlamõnda özerklik sonucu çõkarmak en hafifinden “yanlış değerlendirme” olur. Aksine, Ahmet Emin Yalman’a söyledi- ği kelimesi kelimesine şudur: “...Anayasa gereğince zaten bir tür yerel özerklikler oluşacaktır. O halde hangi liva- nın halkı Kürt ise, onlar kendi kendilerini özerk olarak idare edeceklerdir demektir... Şimdi TBMM hem Kürtlerin hem de Türk- lerin yetki sahibi vekillerinden oluşmuştur ve bu iki unsur bütün çıkarlarını ve kader- lerini birleştirmişlerdir. Yani onlar bilirler ki, bu ortak bir şeydir. Ayrı bir sınır çizmeye kalkışmak doğru olamaz.” (Bak. Mustafa Ke- mal, Eskişehir-İzmit Konuşmalarõ,1923, Kay- nak Yayõnlarõ, 1999, s.103). Bu ifade ne demek? Net bir şekilde, “Oto- nomi olmaz!” demek. Kaldõ ki 1923 yõlõna gelinceye kadar çok kri- tik dönemlerden geçilirken bile Kürtlere böy- le bir taviz verilmemiştir. Örneğin Milli Mü- cadele’ye karşõ ilk isyan hareketi, Mustafa Kemal Paşa’nõn tam da Samsun’a çõktõğõ gün- lerde, Midyat, Nusaybin, Ömerkan, Dirilö- mer çevresinde İngiliz güdümünde ve deste- ğinde bir Kürt devleti kurmak için başlatõlan Ali Batı Ayaklanması’dõr. (11 Mayõs-18 Ağustos 1919). Bir taraftan ülke baştan aşağõ işgal edi- lirken ortaya çõkan bu isyancõlara en ufak bir ta- viz verilmemiş, anlaşma yoluna gidilmemiş, so- nunda isyan bastõrõlmõştõr. Gene İngiltere ve Fransa’nõn kõşkõrtmasõyla, Güneydoğu Anadolu’da bir Kürt devleti kurmak üzere Siverek civarõnda ortaya çõkan Milli Aşiret Olayı aynõ şekilde zor da olsa bastõrõl- mõş ama bir taviz noktasõna gelinmemiştir. (1 Haziran-6 Eylül 1920). Diğer bir aşiret isyanõ Cemil Çeto Olayı’dõr. (20 Mayõs-7 Haziran 1920). Nihayet tam da 2. İnönü Savaşõ sürer- ken, Sõvas, Erzincan ve Tunceli bölgelerinde iki ay süreyle etkin olan Koçkiri Ayaklanması (6 Mart-17 Haziran 1921) bile sonucu değiştir- memiştir. Kaldõ ki, bu isyanõ çõkartanlarõn amacõ Zara, Divriği, Refahiye, Kuruçay ve Ke- mah havalisinde “özerk bir yönetim” kurmaktõ. Durum son derecede kritikti. Yunan ordusu 2. İnönü Savaşõ’nõ kaybetmese, Ankara yolu açõl- mõş ve her şey bitmiş olacaktõ. O yüzden Çan- kaya Muhafõz Birliği’nin 100 kişilik kuvveti da- hi cepheye sürülmüştü. Buna rağmen Batõ’da Yunanla, Doğu’da Kürt asileriyle mücadeleye girildi ama taviz verilmedi, böyle bir otonomi kabul edilmedi. Erzurum Kongresi bittikten sonra 12 aşiret rei- sine yazdõğõ mektuplarla, onlarõn desteğini is- terken bile, karşõlõğõnda en ufak bir ima yollu dahi olsa Kürtlere yönelik bir taviz vermedi. (Bak. Orhan Çekiç, Samsun’dan Erzurum’a, Cumhuriyet Yayõnlarõ, İstanbul, 2007). Bütün bunlara karşõlõk da, Kürt Sait İsyanı ve onu ileri yõllarda takip edecekler dahil hiç- bir isyancõdan da, “...Bize Kurtuluş Savaşı es- nasında yapacağımız hizmetler karşılığı ‘özerklik’ sözü verilmişti, sonra devlet ku- ruldu ama bu söz unutuldu. Bu nedenle si- laha sarıldık, isyan ettik...” gibi bir savunma gelmedi. Bu kadar kritik dönemlerde bu tavi- zi vermeyen bir liderin, her zorluk aşõldõktan sonra 1923 yõlõnda İzmit’te bir basõn toplantõ- sõnda böyle bir “otonomi”den bahsetmiş ola- bilmesi bütün bu açõklanan gerekçeler nedeniyle olanak dõşõdõr. Çünkü o liderin tek bir hedefi var- dõr: Tam bağõmsõz, egemen, çağdaş, laik, sos- yal bir hukuk devleti niteliğinde bir ulus-dev- let kurmak. Yaptõğõ da budur ve onu bu çizgi- nin dõşõnda gösterecek her çaba, sonuçsuz kal- maya mahkûmdur. Atatürk ‘Kürtlere Özerklik’ Sözü Verdi mi?.. Yrd. Doç. Dr. Orhan ÇEKİÇ Maltepe Üniversitesi Erzurum Kongresi bittikten sonra 12 aşiret reisine yazdõğõ mektuplarla, onlarõn desteğini isterken bile, karşõlõğõnda en ufak bir ima yollu dahi olsa Kürtlere yönelik bir taviz vermedi. Garp (Batõ) Cephesinde Yeni Bir Şey Yok... S avaşõ en anlamlõ anlatan ve üstelik bunu yaşamõş insan olarak Erich-Maria- Remarque’tur. Savaş karşõtõ bir ya- zar olduğu için de kitaplarõ Hitler Almanya’sõnda bir süre yasaklan- mõştõr. Savaşõ anlatan Garp (Batõ) Cephesinde Yeni Bir Şey Yok ki- tabõ, dünya klasiğine dönüşmüştür. Olaylar 1. Dünya Savaşõ sõra- sõnda geçiyor; savaşõn başõndan itibaren savaşan bir bölük ve bu bö- lüğün daha ilk çatõşmada büyük bir bölümü ölüyor, savaşõn sonunda sağ kalan yok. Kitaptaki tüm olay- lar Paul adlõ bir erin ağzõndan an- latõlõyor. Savaşõn uzamasõnõ ve toplumun yavaş yavaş ilgisinin kayboluşunu, sõradan bir olay ha- line gelişini anlatõyor. Kitabõn sonunu yazar şöyle bağ- lar: Savaş uzun sürdüğü, toplumun ilgisi de gittikçe azaldõğõ bir sõra her gün verilen haberleri ‘garp cep- hesinde yeni bir şey yok’ der ve devam eder savaşõ ağzõndan anla- tan er Paul için: Sõrtüstü düşmüş- tü, yüzünde sakin bir ifade vardõ, ölmüştü. O günün ajanslarõ: Garp cephesinde yeni bir şey yok di- yordu. Şimdi son üç aylõk Güneydo- ğu’ya bakalõm: 15/4 DİCLE - DİYARBAKIR kõrsalõndaki çatõşmada 4 asker ya- ralandõ. 29/4 DİYARBAKIR - Lİ- CE yolunda mayõn patladõ. Zõrhlõ personel taşõyõcõ araç tahrip oldu. İçindeki 9 asker şehit oldu. 29/4 ŞEMDİNLİ’de çatõşma, 1 asker şe- hit. 5/5 BİTLİS’te mayõn patladõ. 1 uzman çavuş şehit, 1 er yaralõ. 9/5 ŞIRNAK araç mayõna çarptõ. İki korucu şehit, 2 sivil ölü, 2 sivil ya- ralõ. 15/5 SİİRT - ERUH’ta çatõş- ma 2 asker ve 2 korucu yaralõ. 20/5 DOĞUBEYAZIT askeri araç las- tik patlamasõ ve devrilme, 7 asker yaralõ. 24/5 YÜKSEKOVA’da pat- lama 1 polis yaralõ. 25/5 TUNCE- Lİ’de çatõşma 1 şehit. 1/6 ŞANLI- URFA - CEYLANPINAR askeri araç devrildi 1 şehit 8 yaralõ. 5/6 KAYSERİ askeri kamyon devril- di 1 astsubay şehit, 1 uzman çavuş yaralõ. 7/6 ŞIRNAK mayõn patla- dõ 1 korucu şehit, 2 korucu yaralõ. 10/6 YÜKSEKOVA’da tugay bi- nasõna roketatarla saldõrõ can kay- bõ yok. 14/6 YÜKSEKOVA’da çatõşma 1 çavuş şehit. 19/6 DO- ĞUBEYAZIT’ta güvenlik kuv- vetlerine roket saldõrõsõ, can kaybõ yok. 19/6 OVACIK - TUNCELİ yolunda 2 kişi kaçõrõldõ. 20/6 OVACIK - TUNCELİ’de çatõşma 1 er şehit 3 yaralõ. 23/6 HATAY - DÖRTYOL yayla basõlõp un ve gõda alõndõ. 1 sürücü ile 2 araç gas- pedildi. 6/7 ŞIRNAK mayõn pat- ladõ 5 yaralõ. 6/7 HAKKÂRİ’de ateş açõldõ, 1 hafif yaralõ. 8/7 KA- RAMAN’da askeri araç devrildi. 1 asker şehit. 12/7 DİYARBA- KIR’da polis aracõ park halinde ta- randõ 1 şehit. 13/7 ELAZIĞ - KEBAN yolunda jandarma aracõ komyonet ile çarpõştõ 7 asker ve 1 sivil yaralandõ. 14/7 HAKKÂRİ - YÜKSEKOVA’da askeri birliğin yakõnõnda mühimmat kazayla pat- ladõ. 4 şehit 1 yaralõ. 14/7 GÜ- MÜŞHANE - TORTUL yakõnõn- da askeri araç kaygan yolda dev- rildi. 1 asker şehit 13 yaralõ. 21/7 ŞIRNAK’ta mayõn patladõ 1 asker şehit. Güneydoğu Cephe- si’nde yeni bir şey yok. Prof. Dr. Cengiz KUDAY mumtazsoysal@gmail.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle