Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
11 ARALIK 2009 CUMA CUMHURİYET SAYFA
KÜLTÜR 17
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Burhan Arpad,
Avusturya Edebiyatı
ve Bugün…
Gazeteci, yazar, çevirmen, kültür insanı
Burhan Arpad aramızdan ayrılalı on beş yıl
olmuş…
Benim gözümde Burhan Arpad, kuşağının
başkaca bazı adlarıyla birlikte, bugünkü
kuşaklara yeterince aktarmayı
başaramadığımız kültür insanlarımızdandı.
Aktarılamadı ya da aktarılması “yeğlenmedi”,
çünkü kuşağının bazı temsilcileri gibi, o da
“gürültücü” olmayı bilinçli olarak
seçmeyenlerdendi. Burhan Arpad, hemen hiç
“ortalarda gözükmedi”. Onun misyonu, her
çağrıldığı yere gitmek değil, fakat köşesinde
sessiz bir karınca gibi çalışmak, üretmek,
üretmekti. Ne zaman evine telefon etsem ve
telefonu muhterem eşi açsa, “Bir dakika,
geliyor efendim!”in ardından, merdivenlerden
inen terlik seslerini duyar; “İşte yine çalışmadan
geliyor” derdim.
Benim için hep bir köşeye çekilmişliğin,
üretmek için dış dünya ile arasına bir perde
çekmişliğin simgesi olarak kalan o terlik
seslerinin içimde hep çalışma özlemi
uyandırdığının bilincine çok sonra varacaktım.
Burhan Arpad, üretimine hayatının sonuna
kadar kendi türettiği bir ahlakı da egemen
kılabilmiş ve bu ahlaktan -kimi zaman nice
güçlükler pahasına da olsa- asla ödün
vermemiş bir insandı. Almancadan çevirmeyi
seçtiği Thomas Mann ve Stefan Zweig gibi
yazarlar, evrensellikleri ve “dünya
vatandaşlıkları” nedeniyle adeta Burhan
Arpad’ın ülkemizin düşünce hayatı için
öngördüğü birer örnek gibiydiler.
Çevirmenliğinde ve kültüre bakışında Orta
Avrupa, bu arada da özellikle Avusturya, Arpad
için üretken zemin hazırlayıcı bir
kozmopolitliğin (çokkültürlülüğün) ideal
merkeziydi. Arpad’ın, ölümünden yıllar sonra
“Son Avrupalı” diye nitelendirilmeye başlanan
Stefan Zweig’ı onca sevmesinin nedenini de
kanımca burada aramak gerekir.
Burhan Arpad, özellikle yetmişli ve seksenli
yıllarda, Avusturya edebiyatının ülkemizdeki
elçiliğini yapma bağlamında, İstanbul’da uzun
yıllar Avusturya Kültür Temsilcisi ve Kültür
Ataşesi olarak görev yapan Prof. Hans E.
Kasper’in şahsında çok değerli bir ‘müttefik’
bulmuştu. Çünkü çokkültürlülüğün gerçek
bayraktarlarından biri olan Prof. Kasper,
burada görev yaptığı sürece o zamanlar
Teşvikiye’de, Belveder Apt. 101/2 adresinde
bulunan Avusturya Kültür Ofisi’ni iki kültürün
gerçek anlamda buluştuğu bir mekâna
dönüştürmeyi hep en önemli misyon saydı. Bu
arada, Avusturya edebiyatından dilimize
yapılan her çeviriyi her iki kültür iklimini
yakından ilgilendiren ve etkileyen bir “kültür
olayı” niteliğiyle çarpıcı kılmayı da çok iyi
başardı. Burhan Arpad’ın, Zweig’dan yaptığı
çevirilerle ilgili konferansları, Avusturya
edebiyatından bütün çevirilerini bir araya
getiren sergi, 1983’te, Kafka’nın 100. doğum
yıldönümü nedeniyle düzenlenen zengin içerikli
toplantılar ve sergiler, Elias Canetti’nin
dilimize çevirdiğim “Körleşme” romanı
yayımlandığında, yazara ve kitaba ait tanıtım
konuşmasını yapması için Avusturya Edebiyat
Derneği Başkanı, yazar ve eleştirmen Dr.
Wolfgang Kraus’un İstanbul’a davet edilmesi,
Prof. Kasper’in kültür politikasında edebiyata
tanıdığı ağırlığın göstergeleridir.
Ne var ki, Prof. Kasper’in ardından halefi Dr.
Erwin Lucius’un da hız kesmeden sürdürdüğü
bu edebiyat ilişkileri, son yıllarda epey tavsadı.
Sezer Duru’nun çok değerli çabalarıyla, 20.
yüzyılın en önemli yazarlarından Avusturyalı
Thomas Bernhard’ın çevrilmesi, gerçekten
güç eserlerinin peşpeşe dilimize aktarılması,
Robert Musil’in başyapıtı “Niteliksiz Adam”ın
ikinci cildinin ilk baskısının ülkemizde çıktığı
gün tükenmesi, Avusturya kültürünü ülkemizde
temsil etmekle görevli makamları nedense pek
ilgilendirmedi. Son olarak, 17 Kasım’da, hemen
hiç boş yerin kalmadığı Yapı Kredi Sermet
Çifter Salonu’nda düzenlenen “Niteliksiz
Adam”a ait “Okuma Akşamı”nda da aynı
ilgisizliğe tanık olunca, Bernhard’ın ve Musil’in
“muhalif” yazarlar olmalarının bu ilgisizlikteki
olası payını ister istemez düşündüm…
acem20@hotmail.com
kultur@cumhuriyet.com.tr
H
aberini bu sayfalarda daha önce oku-
dunuz. Ayazağa Kültür Merkezi en so-
nunda, kaybolan yõllar, kaybolan emek-
ler, kaybolan değerler sonrasõnda nihayet yeni-
den ele alõnõyor. Kültür Bakanõ Ertuğrul Günay,
bu inşaatõn yeniden ele alõndõğõnõ ve bir yõl için-
de bitirileceğini müjdeliyordu.
DÜNDEN BUGÜNE
Başka hiçbir şey söylemeden önce, kendi ki-
şisel tarihimle de örtüşen, yõlan hikâyesine dö-
nüşen bu öykünün dününü özetlemeliyim.
İstanbul Kültür Sanat Vakfõ, doludizgin İs-
tanbul festivallerini başlattõğõnda 70’li yõllardõ.
Nejat Eczacıbaşı ve Aydın Gün’den öyle çok
duydum ki bize büyük salonlar gerek sözünü!
80’li yõllarda içinde 3 tarihi eserin bulunduğu
Ayazağa’daki askeri alan İKSV’ye devredildi. 19.
yüzyõldan kalma bu üç yapõ, Suvari Köşkü, Çi-
nili Köşk ve Ayazağa Kasrõ’ydõ.
90’lõ yõllarda Kültür Bakanlõğõ ile İKSV ara-
sõnda bir anlaşma imzalandõ. Önce tarihi yapõlar
restore edildi, derken inşaat ilerledi. Şakir Ec-
zacıbaşı ve birbirini izleyen tüm kültür bakan-
larõyla burayõ ha bire ziyaret ettiğimi çok iyi anõm-
sõyorum. Bakanlõkla İKSV arasõnda kâh balayõ,
kâh kavga yaşanõyordu.
2000 yõlõnda merkezin açõlõşõ planlandõ. Daha
önümüzde iki yõl vardõ: Öyle ya yeni bir çağa ye-
ni bir kültür merkezi. Açõlõş dünya çapõndaki ti-
yatro/opera/performans dehasõ Robert Wil-
son’dan istendi. Konu, Anadolu uygarlõklarõ
olacaktõ. Eserin müziği Kudsi Ergüner’den, met-
nin yazõmõ da bendenizden istendi… 6 aylõk ön
hazõrlõktan sonra, Kudsi de, ben de New York’a
Robert Wilson’un sanat merkezinde cennetle ce-
hennem arasõnda gide gele bu müthiş sanatçõy-
la çalõştõk!
Sonra… Sonra… Sürpriz! İnşaat mühürlen-
di! Koruma kurullarõ yapõyõ sakõncalõ buldu.
2006’da Ayazağa, İKSV’den Kültür Bakan-
lõğõ’na devredildi. Bakanlõk görüşme ve ihaleden
sonra 2008’de MultiTurk Mall ile anlaştõ.
YENİ PROJENİN ÖZELLİKLERİ
Ayazağa Kültür Merkezi’nin mimarõ Ertun Hı-
zıroğlu’ndan yeni projelerin ayrõntõlarõnõ dinli-
yorum…
Açõklamalarõnda ilk dikkatimi çeken kendin-
den önce buraya emek vermiş mimarlara saygõ-
sõ… İKSV’nin danõşmanõ Doğan Tekeli’nin, ilk
Kaybolan yõllar, kaybolan emekler, kaybolan değerler sonrasõnda nihayet:
projeye imza atan Turgut Alton’u kendi pro-
jesini tanõtõrken bile yüceltmesi…
Yeni proje, hem tarihi dokuyu hem de çevre-
yi koruyor.
Nasõl mõ? Eski tasarõmdaki konser salonu yõ-
kõlmõş, yerin altõna alõnmõş. Yeni projede 35 bin
metrekare yeraltõna gömülmüş… 14 metre top-
rak altõna…
Bunu duyduğumuz anda, herkes birbirine ba-
kõyor. İlk akla gelen, malum deprem, fay hatla-
rõ! Çok bilenler hemen açõklõyor: Yerin üstü, al-
tõndan daha riskli… Peki akustik? Mükemmel
olacakmõş. Müzik eleştirmenleri, akustiği yapacak
“ARUP’u” duyunca hemen “şapka” çõkardõlar.
İçimden, dünya âlem kültür merkezlerini, en
şaşaalõ yapõlar olarak zirveye çõkarõr, bize ise on-
larõ gömmek, örtmek, gözden õrak tutmak dü-
şüyor diye geçirmedim değil doğrusu! (Ko-
penhag’da son üç yõl içinde yapõlan ve suyun üze-
rinde yükselen Yeni Opera binasõ, Yeni Ulusal
Tiyatro binasõnõ görmekten yeni döndüm ya, kõs-
kançlõktan ölüyorum!)
Ertun Hızıroğlu, bu yeni merkezi, “çok ya-
lın, süsü püsü olmauyan” bir yapõ olarak ta-
nõmlõyor.
ÇOK AMAÇLILIK VE ENDİŞELERİM
Bu merkez, hayõr alõşveriş merkezi olmayacak
diye õsrarla vurgulanõyor. Doğrusu herkesin
böyle bir endişesi olduğu için bunca vurgulanõ-
yor. Ancak “çok amaçlı” olacak.
Önce içinde neler var, ona bakalõm: 3 bin ki-
şinin oturarak, 6 bin kişinin ayakta sõğabilece-
ği büyük salon.
1200 kişilik klasik konser salonu. Oda kon-
serleri, konferanslar için 500 kişilik oditoryum.
Sinemalar. Galeriler. Kitapçõlar. Dükkânlar.
Ama sanata, kültüre ilişkin dükkânlar… Örne-
ğin, müzik aletleri satan dükkânlar…
65 bin metrekarelik bu kapalõ alanlarõn, salt
temsilden temsile kullanõlmasõ değil, günün her
saati kullanõlmasõ amaçlanõyor.
İlk projeden bu yana neredeyse 20 yõl geçmiş,
gereksinimler değişmiş, işletmecilik yöntemleri
değişmişti. Evet, bunu çok iyi anlõyordum. An-
cak yine de bir endişem vardõ. Yoo kesinlikle
yeraltõnda salon, deprem falan endişesi değil!
Doğrusu bu “çok amaçlı” sözü beni tedirgin
ediyor. Çok amaçlõ şeylerin amacõndan tümüy-
le saptõğõnõ öyle çok gördüm ki!
O büyük salonu ele alalõm… Orada pop kon-
seri de dinlenecek, otomobil ya da çamaşõr ma-
kinesi sunumu da yapõlabilecek. Belki de bayi
toplantõlarõ… Ticari ilişkilerin, sanat ve kültü-
rü geri plana atacağõ ya da sanatsal olaylara as-
la yer ve sõra kalmayacağõ endişem, umarõm hak-
sõz ya da gereksiz çõkar!
Kaybolan yõllar, kaybolan emekler, kaybolan
değerler sonrasõnda nihayet yaşama katõlacağõ için
ben yine de umudumu diri tutuyorum!
zeynep@zeyneporal.com
Faks 0212. 25716 50
Tek başına bir
okul: Atıf Yılmaz
‘12. İstanbul Uluslararasõ Sinema-Tarih Buluşmasõ’ başladõ
Kültür Servisi - Türkiye Sinema ve Au-
diovisuel Kültür Vakfõ’nõn (TÜRSAK),
Kültür ve Turizm Bakanlõğõ ile Metro Gro-
up desteğiyle düzenlediği ‘12. İstanbul
Uluslararası Sinema Tarih Buluşması’
önceki akşam düzenlenen açõlõş töreniy-
le başladõ.
Cemal Reşit Rey’deki gecede önce yö-
netmen Eytan İpeker’in ünlü piyanist İdil
Biret’in müzik serüvenini konu alan he-
nüz tamamlanmamõş “İdil Biret: Piya-
nodaki Mucize Parmaklar” belgese-
linden bir bölüm gösterildi. Ardõndan
İdil Biret, Wagner’in “Tannhauser”
Operasõ Uvertürü’nü yorumladõ.
TÜRSAK Başkanõ Engin Yiğitgil ise
yaptõğõ konuşmada, sivil toplum kuru-
luşlarõnõn gücüne değinerek STK’lerin ba-
ğõmsõz olmalarõ gerektiğini, TÜRSAK’õn
da onlardan biri olduğunu söyledi; her yõl
verilen onur ödüllerini de yalnõzlõktan ve
karanlõkta yürümekten korkmayan sa-
natçõ, bilim adamõ ve düşünürlere sun-
duklarõnõ belirtti. Ardõndan bu yõlki “Işık
Saçan Apollon” ödüllerinin sahiplerinden
Bizans sanatõ uzmanõ Prof. Dr. Semavi
Eyice’ye ödülünü Prof. Dr. İlber Ortay-
lı sundu. 86 yaşõndaki Eyice, aşkla yap-
tõğõ mesleğine ortaokulda başladõğõnõ ve
ödülü doğum gününde almaktan mutluluk
duyduğunu belirtti.
Sinemaya katkõlarõndan dolayõ verilen
ödülünü yönetmen Fehmi Yaşar’dan
alan Zeki Demirkubuz ise 15 yõl önce yi-
ne bu sahnede kendisine bir ödül sunul-
duğunu, ancak ödülü geri çevirdiğini be-
lirterek, “Bu bahaneyle o gün zor du-
rumda bıraktığım insanlardan da özür
dilerim, ama yaptığım filmlerde biraz
da bu ‘ötekilik’ durumunun payı var”
dedi. Gecenin son ödülü ise İdil Biret’e ve-
rildi. Biret, sinemanõn hayatõnda çok özel
yeri olduğunu belirterek ödülü almaktan
mutluluk duyduğunu söyledi.
Tören, yönetmen Mira Nair’in “Ame-
lia” filminin gösterimiyle son buldu.
‘Karanlõktankorkmayan’larõnbuluşmanoktasõ
Kültür Servisi - İstanbul 2010 Avrupa Kültür
Başkenti ve Küçükçekmece Belediye Baş-
kanlõğõ’nõn desteğiyle hayata geçirilen Atõf
Yõlmaz Stüdyosu’nun tanõtõm etkinliği Atıf
Yılmaz’õn doğum günü olan 9 Aralõk’ta Atõf
Yõlmaz Stüdyosu’nda yapõldõ. Haldun Dor-
men, Çağan Irmak, Yavuz Özkan, Arif
Keskiner, Lale Mansur, Halil Ergün ve
Türkan Şoray’õn da katõldõğõ törenle doğum
gününde anõlan Atõf Yõlmaz’la ilgili Türkan
Şoray, “Bu okuldan onun izini süren genç-
ler çıkacak. Türk sineması yaşadıkça Atıf
Yılmaz da yaşayacak. O tek başına bir
okuldu” derken projenin mimarõ ve yöneti-
cilerinden Atõf Yõlmaz’õn eşi Deniz Türka-
li, “Yılmaz’a verilebilecek en güzel hedi-
ye bu” dedi. Sinemamõza genç yeteneklerin
kazandõrõlmasõ hedeflenen okulda, Deniz
Türkali, Yavuz Özkan, Barış Pirhasan,
Sırrı Süreyya Önder, Selim Eyüboğlu,
Ümit Ünal, Ali Akdeniz, Aylin Zoi Tinel,
Kemal Can ve Mert Evcim eğitmen olarak
görev alacak. Atõf Yõlmaz Stüdyosu’nda
eğitim görmek isteyen gençler 20 Aralõk’a
dek başvurabilirler. (Bilgi için: www.atifyil-
mazstudyo.com / Başvuru için: basvu-
ru@atifyilmazstudyo.com)
DOĞUM GÜNÜNDE ANILDI
AyazağaKültürMerkezi,yeniden...
Amelia
Behramoğlu’ndan imza günü
Kültür Servisi - Yazar Ataol Behramoğlu
son kitabõ “Benim Prens Adalarõm”õ yarõn
saat 14.00’te Büyükada Turing Kafe’de
imzalayacak. İstanbul’un kõrk semtinin, kõrk
farklõ edebiyatçõ-yazar tarafõndan kaleme
alõndõğõ bir 2010 Avrupa Kültür Başkenti
projesi olan kitap, Behramoğlu’nun kişisel
ada anõlarõndan adalarõn tarihine, toplumsal
hayatõna, yaşam kültürüne, doğal
güzelliklerine, insan tiplerine uzanõyor.
(0 216 382 78 09)
Fatih Akın’dan yardım kampanyası
Kültür Servisi - Almanya’da yaşayan ünlü
yönetmen Fatih Akõn, Hamburg’un
çoğunlukla göçmenlerin yaşadõğõ
Wilhelmsburg semtindeki yoksul çocuk ve
gençlerin eğitimine katkõ sağlamak amacõyla
“Soultrain to Wilhelmsburg”
(Wilhelmsburg’a Gönül Treni) adlõ yardõm
kampanyasõ başlattõ. Kampanya için
düzenlenen gecede Akõn’õn ay sonunda
Avrupa’da 29 şehir ile birlikte Türkiye’de de
vizyona girecek olan ödüllü son filmi ‘Soul
Kitchen’ gösterildi. Film gösteriminin
ardõndan konuşma yapan Akõn, Wilhelmsburg
semtinin kendisi için ayrõ bir anlam ifade
ettiğini belirtirken, dünyayõ değiştirmek
isteyenlerin öncelikle kendi dünyalarõnõ
değiştirmeleri gerektiğini söyledi.
Kültür Servisi - Galerist, Mõsõr
asõllõ fotoğraf sanatçõsõ Youssef
Nabil’in Türkiye’deki ilk kişisel
sergisine ev sahipliği yapõyor.
Nabil, fotoğraflarõnda bugünün
Ortadoğusu’nda yaşanan çeliş-
kilerin yanõ sõra Mõsõrlõ film yõl-
dõzlarõnõn devrim öncesi Kahi-
resi’ndeki gösterişi yansõtan iş-
lerinde de onlarla birlikte ken-
disini de ölümsüzleştirmeyi he-
defliyor. ‘Youssef Nabil’ başlõk-
lõ fotoğraf sergisinde sanatçõnõn
eliyle boyayarak renklendirdi-
ği fotoğraflarõ izleyicide merak
uyandõrõyor. Sergide ayrõca Na-
bil’in arkadaşlarõnõn ve sanatçõ-
larõn yanõ sõra oto portreleri de
yer alõyor. Sergi 9 Ocak’a kadar
ziyarete açõk.
(www.youssefnabil.com )
Ortadoğu’danrenkliveçelişkilikarelerOrtadoğu’danrenkliveçelişkilikareler
Youssef
Nabil’in
fotoğraf
sergisi
Galerist’te
2010 AKB AJANSI, 2272 PROJEDEN 451’İNİ SEÇTİ, BUNLARDAN 132’Sİ TAMAMLANDI
Ajansa göre bütçe ‘sorunsuz’
Kültür Servisi - İstanbul 2010 Avrupa
Kültür Başkenti (AKB) Ajansõ’nõn 2010
yõlõnda hayata geçireceği pro-
jelere ilişkin olarak düzenle-
diği basõn toplantõsõ hareket-
li geçti. Hilton Oteli’nde dün
düzenlenen toplantõda 2010
AKB Ajansõ Yürütme Kuru-
lu Başkanõ Şekib Avdagiç ile
İstanbul 2010 AKB Ajansõ
Koordinasyon Kurulu Baş-
kanõ Hayati Yazıcı birçok
eleştiri ile karşõlaştõ.
Yazõcõ, ajansõn faaliyetlerini
gerçekleştirirken kamusal kaynağõn kul-
lanõldõğõnõ belirterek, “O kaynağın kul-
lanılışı, o kaynağın tahsili içindeki isa-
betlilik elbetteki tartışılacak. Yapılan
eleştirilerden çok ağır olanlar da oldu.
Ajans şeffaf bir şekilde yönetilmekte,
bütçeyle ilgili ortaya atılan iddialar da
asılsızdır. Farkına varmadan yapılan
yanlışlıklar olabilir, esas olan onları or-
taya çıkarmak ve tekrar etmesine fır-
sat vermemek” dedi. Yazõcõ, ajansõn faa-
liyetlerine ilişkin olarak parlamento gün-
demine taşõnan konulara ve verilen soru
önergelerine yönelik olarak ise “Kamu
kaynağı kullanan her kurum denetlenir.
Biz de kamu kaynağı kullanan bir ku-
rumuz ve her yıl denetleniyoruz. Ya-
pılan denetimlerde herhangi bir sorun
yok. Biz de bıkmadan, usanmadan
bunları cevaplayacağız” diye konuştu.
Kanuna göre ajansõn bütçesinin Özel
İdare, İBB Bütçesi, İstanbul Ticaret Oda-
sõ, Sanayi Odasõ ve bağõşçõlardan oluştu-
ğunu belirten Yazõcõ, bu kaynakla ajansõn
faaliyetlerini sürdürmesinin mümkün ol-
mamasõ nedeniyle dönemin Maliye Bakanõ
Kemal Unakıtan ile görüştüklerini ve
böylelikle ajansa bütçeden kaynak akta-
rõlmaya başlandõğõnõ söyledi. Yazõcõ, büt-
çeden ajansa 2008’de 125 milyon lira,
2009’da 200 milyon lira ayrõldõğõnõ, 2010
yõlõ faaliyetleri için de bütçeden 300 mil-
yon lira öngörüleceğini vurguladõ.
Projeler hakkõnda bilgi veren 2010
AKB Ajansõ Yürütme Kurulu Başkanõ Şe-
kib Avdagiç ise bugüne kadar başvurusu
yapõlan toplam 2272 projeden 451’inin se-
çildiğini, bunlardan 132’sinin tamamlan-
dõğõnõ, 89’unun devam ettiğini belirterek,
2010 yõlõ içerisinde 230 projeyi hayata ge-
çireceklerini söyledi. Avdagiç, İstan-
bul’un, uluslararasõ etkinliklere ev sa-
hipliği yapmasõ, kültür sanat altyapõsõnõn
iyileştirilmesi, sanat üretiminin gençleş-
tirilmesi, yaratõcõlõğõn ve yenilikçiliğin teş-
vik edilmesi, kültür turizmine katkõda
bulunulmasõ gibi hedeflerinin olduğunu be-
lirtti.
Dünkü basõn toplantõsõnda
İstanbul 2010 Avrupa
Kültür Başkenti Ajansõ’na
pek çok eleştiri geldi.
Koordinasyon Kurulu
Başkanõ Hayati Yazõcõ,
yapõlan denetimlerde
herhangi bir sorun
olmadõğõnõ belirtti.
Yürütme Kurulu Başkanõ
Şekib Avdagiç de,
2010’da 230 projeyi daha
hayata geçireceklerini
söyledi.