26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 OCAK 1996 ÇARŞAMBA CUMHURİYET t* SAYFA KULTUR 15 ALLECRO EVtN fLYASOĞLl Dizelerden ezgilereyolculukTürkşairi Oğıız Tansel 'in şürleıi, Amenkah besteci Brııce Reiprich 'in bestelerine esin kaynağı oldu Şıir. tarih boyunca bestecileri her donemde etkileyen birsanat dafı olmuştur. Hele romantık dönemde sıinn müzikle buluştuğu lıedier. günümüzde bile pek çok bcstecinın çıkış nokta.sıdjr. Elimize ula^an ilginç bır miizık kasetmden söz etrnelıy \r. Türk ozan Oguz Tansel'in dizelen. Amenkah besteci Brtıce Reiprich'e esın vermış. Reıpnch. Tansel"iıı dızelerini miizısjınde yenıden yaratmış. Oguz Tansel (1915-1994) vıri'mizde Bırinci Yenı >alınhğı ile Ikıncı Yeni'nin imgederinliğıni bırleştırmiij. çoeuksu anl.itıını ile doğaya yaklasmış, bırozanımız. Şiirinde dizc sonu uyakları kadar dize içı uyaklannın yeralmasi. Talat Halman. İlyas Halil \e \>sıt Tansel'in Ingılize çevirılerıyle bır Amerikalı botecis ı etkilemis.. PennsiKanıa VYılkes Üniversitesi'nin Müzik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Bruce Reiprich, Oğuz Tansel ın sşiırlerinden yola çıkan besteleryapmış. Her bin birbirinden ilginç yapıtlar. Amerikada. Ankara'da, Doğu A\rupa ve Çın'i kapsayan bir turnede seslendirilmi$. Üfleme-vurma çalgılar \e koro ıçin yazılan Emerald Bluf, ozunın Slııfluluk Peşinde adlı şiirinden yoia çıkıyor. Post-romantık müziğin yoğunluğu. üfleme ve vurma çalgıların nnı birhği ve>er yer kullanılan ctkılevıci bır 12- tonteknığı ıleyazılmış Geniş bir orkestral gırişin pastoral ortamından .sonra koronun katılması ayn bir etkinlik yaratıyor. Bundan başka birçok !>an ve piyano ıçin lıed bestelemis. Reiprich Tansel'in duelerıy le. Ozanııı halk türküsü yalınlığmduki anlatımı çağın kannaşık dokusunun yanı sıra melodik çizgıleriv le dıle gelmış: "Bir halk türküsündc kayfoederinı kındiıni Bir masal dümasında >aşar/Bir halk türküsiinde btılurum seni" diyor Oğuz Tansel 'Diiştcn de Giizel* başlığım tasıyan bir program, haftalardır AKM'nın Kiiçük Geçen hafta tstinye'deki Menkul Kıymetler Borsası'nın kültiir ve sanat etkinhkleri çerçevesinde bır resıtal vcrdı. Oldukça viiklü bir program stmdu: Busoni-J.S.Bach-Beethoven- Chopin-Sa>gun-Hindemith gibi bestecilerle sağlam bir iskelet kurmu^tu. Disıplinlı çahş,mayla temel teknık kurallan yerleştırmiş bır pıyanıst. Bundan sonra tuşe kontrolüne yönelik. sonorite arayan çalışmaların asamasına gelmıs. Yorumcuya imza kazandıran özellikler de tuşlann dennındeki müzikaliteyı yakalayabılmek. birikimını filozofça duyurabılmck değil mi? Mozart'ın doğunı günti A\la Erduran Alis Manukvan I urc\ Berki "W—^ üşten de Güzel başlıklı program, AKM'nin kiiçiik salonunda haftalardır temsil m 1 ediliyor. Şiirler ve besteler sıcacık bir ortamda buluşuyor. Rey. Erkin. Saygun, m t Tarcan. Kodallı, Sıın, Baran. Ada, Darmar ve Karlıbel'in şiirden kaynaklanan *• S bestelcri, Ahmet \fuhip dranas, Cahit Sıtkı, Orhan Veli, Oktay Rifat vc Nccatigirin dizeleriyle renkleııiyor. Operamızın deneyinıii şancılart, başta Alis Manukyan. Bilge Görgan ve Necat Pınazoğiu olmak üzere bu şiirli müzik yolculıığunu yüceltiyorlar. Salonu'nda cııına gecelerı temsil edılıyor Şiirier \e be.steler. sıcacık bır ortanıda btılusuyor Rev, Erkin, Saygun, Tarcan. Kodalİı. Sun, Baran, Ada. Darmar \e Karlıbel'in şiirden kaynaklanan bestelerı. \hnıet Muhip Dıranas, Cahit Sıtkı, Orhan Veli. Oktay Rıfat \e Necafigil'ın dızelerıyle rcnklenıvor Operamızın deneyinıii sancıları. ba^ta Alis Manukyan, Bilgc Cörgan \c N'ccat Pına/oğlu olmak üzcre. bu şıirlı muzık yoleuluğunu y liceltıyorlar I lele Beril Koral'm aralardakı son derece dengelı ağıtsal zineırı olaya ba^tan >ona btitıinlıik kazandınvor. i>ı:roku\>ın sanatçılar ise (iMrtin Bclgin \e F.scn Ö/man) kınıı dızelerı SCMIIIS. kinıi dizclerdciı •-ıkılınış gıbilcr. 'İstanbul'u dinli\orıını gö/krim kapalı' ijiırı. neden bır bela halıne doniişıivor? 'S«lguıı hirgül olu\ordnkununca'da ncden giin hccosıne \ ıııgıiMivla solgıın. giılden aynîıvor. anlayamadık! Türe% Bt'rki'nın (1970) adıııı 21. Lluslararası İ.stanbul Fc-.tı\a!i'nın Genç Pıvanistler dı/isinden ve bu yılkı (,'ııkuro\a Devlct Sentbnı Orkestrasf nın programından tanıyonız Ankara'd.ı ElıT-Bedii Aran ile d'okuz v.ı^ınd,') mıızığe ba^Ijmı». Halen avnı okuida profes\onelhk çalısmasi vapışor Türev Berkı. Dış İ^lerı ve Kültur Bakaıılıgı Mrnfından yurtdışında yan^malara gönderilmıs. - dereccler almii İstanbul De\ let Senfonı Orkestrası bu vıl Mozart'ın doğum giinünü kutlayan rok müzik ktırumumuzoldu. Baştan sona bır Mozart programını Şef" Chrisloph Escher yönetti. Bestecının 34. \e 39. Senfoniieriyle Ayla Erduran'ın sohstliğındeki 7 keman konçertosu çalındı. İlk yarısını dınlevebıldıgim konserde Mozart çalmanın ne dcnlı zor olduğunıı bir kez daha anımsadık. Toplulugun homojen ses rengine gcreksinimi ve çello grubunun sessizliğı. ılk scnfonide ve konçertonun e^lığindc belirgindi. Mozart"ta hiçbır^eyı gizleyemiyorsunuz Her>eyyalın olduğu kadar. derin olmak zorunda. Eğer program Mozart ise konserin sesı. Mozart'ın sesi olmak zorunda. Bestecının başlıca be> keman konçerto^u olduğu bılinir. Altıncı ve vedinci için hep tartişmalar sürmüştür. Yinc de son yıllarda çıkan yayınlara göre yedinci konçertonun. bütiin Rokoko karakterine karşın Mozart "a ait olamayacağı kuşkusu ağırlık kazanmtîjtır. l^te bu tartışmalı ve de pek tanımadığımız konçertoyu Ayla Erduran'ın kemanından dinledik. Sanntçı kendine özgii yorum üslubu ile gönlündeki sarkıvı çalgısından vükseltti Izmir, müzik etkinîikleri açısından durgun naftalaryaşıyor ONDER MTAHVALI İZMİR- Izmir'de son iki hafta durgun gcçti; müzik açısındaıı. öııefiıli bir olaya tanık olmadık İzmir Devlet Opera ve Balesi'nin önceden progıamlanan tem- sıllen sürdü. İDSOda olağan hafta sonu dınletilerınden ıkısini Izmırlılerın beğe- nisıne >undu. Resıtal, konferans ve daha bajjka müzik etkinîikleri bakımından, kentimizin şimdilik ıçinde bulundugu hareketsızliğe üzülmemek elde degıl. Dvorak dinletisi lDSO'nun 19-20 ocak günlerindeki hafta sonu dıııletısı. Antonin Dvorak'ın iki yapıtına avrılmıştı. Orkestrayı Ren- gim Gökmen yönetiyordu. Vıyolonselcı Jiri Barta. dinletiye solocu olarak katıl- dı. Programda. besiecinın üfleme çalgı- lar ıçin Op. 44 re minör serenadi ile Op. 104mimınörvıyolonsel konçertosu var- dı. Serenat. ikişerobua, klarnet. fagot. üç korno. vıyolonscl ve kontrabas için >a- zılmış genis ksıdrolu bır oda müziğı ör- neğıdır: ama şefle seslendırılmektedir. Yapıt. Dvorak'ın ülkesindeki müzik de- ğerlerini ev rensel kılmak ıçin vaptığı al- çak gönüllü çalı^rnalarının en başarılı ürünlerı arasında savılabilir. Rengim Gökmen'ın böylesine ilginç vapıtlan fz- mırhalkıııa tanıtmak amacıv la "Askerin Öyküsü'* ile başlattığı çalışmalannı tak- dirle karşılamak gerek. Seslendirmede bırincı bölümün he- men basjndakı yetersiz tını. ilerleven öl- çiilerdeortadan kalktı.Tahta üfleme çal- gılara özgü doyurucu ses renkleri. birin- ci obua ıîe bırinci klametın müzik dolu sololan. bütün sanatçılann teknik geçit- leri çalmada gösterdigi u^talık ve Gök- men'in vaptığı güzel müzik sayesinde ^erenat. dinleyıcilerdencoşkulubiralkış •aldı. Jiri Barta'nın yogun birsanat kan- •OSl I. yeri var. Prag Güzel SanatlarOkulu, Prag Koııservatuvan \e Müzik Akademisi. K.öln Müzik Enstitüsü ve Los Aııgeles Güne> California Cniversitesi. sanatçı- nın eğitim vaptığı kurumlardır: ayrıca Andre Nav-arra ile çalı^mış. oda müzik- çisi ve solocu olarak ortaya koyduğu et- kınlıklerin listesı ise epev kabarık Barta. konçertovu teknik ve müzik yönlerinden ivı çaldı. Birincı ve iiçüncu bölümlerin \ iıtüözlüğü gerektiren ke- simlerinde. fırtınagibı tempolaraldı. Bu- na kar^ılık ikınci bölüın ile öbür bölüm- lerdekı sarkısal kesımlerde. dennlıkli bir yorum düzeyinı tutturabıldi: tonu da sı- caktı. Şu var ki Barta. bütün bunlan do- ğal bırakış içinde yapmıyor. Çalgısı ile . DSO'nun 19-20 ocak günlerindeki hafta sonu dinletisi, Antonin Dvorak'in iki yapıtına ayrılmıstı. Orkestrayı Rengim Gökmen yönetti. vıvolonselci Jiri Barta. dinletıyc solocu olarak katıİdı. Programda, bestecınin üflcıne calgılar için op. 44 re minör serenadı ile op. 104 si minör \ iyolonsel konçertosu vardı. Yapıt. Dvorak'm ülkesindeki müzik değerlerıni ev rensel kılmak için vaptığı alçakgöniillü çalişmaîarının en ba.şarılı ürünleri arasında savılabilir. adeta savaşıyor. Ortava koyduğu seslen- dırmeye, uzaktan rahatça duv ulabılen so- luma efektleny le eşlık edıv or kı bu da ön siralarda oturan dinleviciler açısından hıç de hos bir durunı değıl Sanatçı. alkışlara J.S.Bach'ın sol ma- jör bırinci v iyolonsel süıtındenprelüt ile te^ekküretti. Burada. sekiznotadan olu- şan ana figürün bağlı çalınması gereken bazı notalannı ayırması \e onlan yayı sıçratarak çalması. bence tedirgınliğe ne- den olan baska bır noktaydı. İDSO'nun 26-27ocak hafta sonu din- letısinde ise solocu Rouben Aharoni- an'dı; orkestrayı Erol Erdinç yönetti. Programda Ludwig \'an Becfho\cn'in Op. 61 re nıajör keman konçertosu ıle Je- an Sibelius'un Op. 39 mi minör birinci senfonisi vardı. Dınletı sırasında bılinen bir ger<eğı yeniden yaşadık. Müzik sanatında. tek- nik üstünlüğün ba^arıya götüren tek \ol olmadığını.bazı kusurların iseiy ı birdü- zey tutturulmasını engellemedığinı bir kez daha doğruladık. Şöy le ki: K.emancı Rouben Aharoniau. Riga do- ğumlu bir Ermenı sanatçı. Moskova Konservatınanndan Leonid Kogan'ın öğrencisi olarak mezıın olmuş. 197Ü"te Bükreş'te Enescu yarısmasında ıkinci- lık. İVl Montreal Grand Pnx'sinde bı- nncilık ve 1974 MoskovaÇaykovskıya- Bu 'kediler' çok ıızıuı ömürlü!.. Kültur Servisi - Andrew Llo>d Webber'ın dünyaca ünlü müzıkah "Cats". 'Londra'da en uzun süren müzikal" rekorundan sonra. aeçtığimız hafta ıçinde "bütün zamaniarın en uzun süre sahnelenen müzıkah' olarak bır rekor daha kırdi. Bugüne dek dünya çapında bir ınilyon sterhn üzennde gelır elde eden •'Cats". 6.137 performansla rekorun öncekı sahıbı oljrı bır Broaduay prodüksıyonunu. "A Chorus Line"ı geride bıraktı. Londrada. Covent üarden'dakı Nevv London Tıyatrosu'nda 11 mayıs I9S1 yılında ılk kez sahnelenen "Cats". o günden bu yana kapalı gişe oynuyor. Müzıkahn yalnızca Londra'da elde ettığı gelır. 85 mılyon sterhnı aşıyor. Cnlü şaır T.S. Elkrt"ın "*Old Possum's Book of Prach'cal Cats" kıtabından uyarlanan "Cats" müzıkah. ılk sahnelendiğınde ohımlu-olumstız eleştırıler almış olmakla biılıkte. tıyatro prodüksıyonuna getırdığı yenıhkler açısından övgiiye ileğer bulunmuştu. Müzıkahn ılk yıllannda gışe sorumlusu olan Sue Lings, "Cats"ın başarısını tek bır sözcükle açıklıyor: "TeknolojıV llerı bır müzikal teknolojının ürünü olan "Cats". alanındakı prodüksıyonlann da öncüsü oldu. Şu sıralar Londra'nın yanı sıra Manchester, Nevv York. Mihvaukee, Tokyo. Hamburg, Budapeşte. Adelaıde ve Berhn'de sahnelenen "Cats""ın. Londra'da en uzun sürcn tiyatro oyunu. Agatha Christie'nın "The ıMousetrap"[n 44 yıliık rekorunu kırmasına ise daha uzun yıllar \ar. r CatsM483 kezjzîedı The Guardıan gazetesı. "Cats" müzıkalını tam 483 kez ızleyen Bob Martın ıle bır soylesı y^ıptı. 65 ya^ında bırenıeklı olan Martın. ">W/ikalidt'fafarca izledim. toplam 12 hin steriin harcamışım..." dıvor. Tıyatro görev lılerı ve oyuncularla artık ahbap olan Bob Martın."Cats" müzıkalının "ufkunu genişlettiğini" söylüyor. "Cats"m her performansınm farklı olduğunu belırten Bob Martın. müzıkah ılk kez 1988 yılında. ılk sahneleşınden yedj y ıl sonra görmüş \ e o günden bu yana her fırsatta soluğu Nev\ London Tıyatrosu'nda buluyor. 'Cats'in perde arkası - "Cats"ın ılk sahnelenışınden bu yana Nevv London Tıyatrosu'nun bılet gişesmdekı görevlılertanı 7 S0 bın kağıt bardak. 31, 875 .iğnkesıcı \e ! mılyon 300 bıne yakın zarf tüketmışler. - Kostüm dcpartınanı. 3.900 adet ayakkabıy ı yenılemış. 23. 400 kutu kağıt mendı! tüketılmış. - Elektnk departnıanı, sahnede 23,400 adet ampül degistnmıs.. - "Cats" müzıkalının hıt parçaM "Menıon "nın HX)'ü askın versıyonu piyasaya çıktı. "Memon". yalnızca 1988 yılında ABD radyolarında bır mılyon kez çalındı. - "Catsrl i yalnızca Londra'da yedı mılyon kı^ı ızlemış. - Müzıkaldekı kedılerden Grızabella'y ı Judi Dench oynayacaktı. ancak ılk gösterımden bırgün önce bılcğı burkulunca bu rolü Elaine Paige üstlendı \e milyonlara ulaşan "Mefnor>"ı seslcndırdı. rışmasında ikincilik ödüllerini almıştır. Günümüzde Erıvan Devlet Konservatu- vdrr'nın keman öğretmenıdir. Sanatçının keman teknıği kustırsuz; bir tane bile pis ses basmıyor; yay teknı- ğındede hiçbıraksama ve pürüz söz ko- nusu değil; ancak çalıs tarzı. eski günle- rın Heifetz'mi anımsatıyor. Vıbratosu çok sıkı. tnlleri de çok hızlı. Böylece elektrik dolu bir keman müzığı ortaya çıkıyor. Üstelik Aharonian. klasık sanat anlayışının anıtsal birörneğı olan Beet- hoven konçertoyu da anlamamış. Yaptı- ğı seslendırme ıle onu gerçek birgöste- ıı alanına dönüstürdü. Birinci ve son bö- lumlerde tempolan, orkestranın yetişe- meyeceği kertede hızlı aldı. Birinci bö- lümün sarkısal kesımlennde bile hızlı ya da kadans gibi tempo dı$ı çalmayı sür- dürdü. Öte yandan. cümlelendirmeler h aşta gelmek üzere çes.itli çalma yollan- 'îı. Beethoven bıcemine uyup uymadığı- na bakmaksızın sadece gösteri amacıy- la kullandı. Sık sıkba$vurduğuglisando- lar da tedirgin edıciydı. Aharonian, konçertonun kadanslannı kendisi yazmış. Bunlar Beethoven ile tam bir çelişkı sayılan Paganini benzen gösten parçalanvdı ve seslendırme göz kamaijtırıeıydı. Özetlersek. bugüne değin hiç tanıma- dığımız ve epey yadırgadığımız bır Be- ethoven yorumuna tanık olduk. Sanatçı- nın bol alkış alması. sanırım teknik be- cerisinden kaynaklanıyordu. Finlandıya'nın kahraman bestecisi Je- an Sinelius'un müzik dünyasında garıp birkonumuvar. İngilizleronugöklereçı- kardılarve bütün yapıtlannı seslendirdi- ler. Fransızlar ise bu yapıtlarda bulunan her özgün yaklaşımı. Sibelius'un bece- riksizliğı ıle açıkladılar. Bız böylesi aşı- rılıklardan uzak durduk v e besteciyi say- gıy la değerlendirdik. Brahms'ın dördüncü senfonisi gibi Si- belıus'un bu yapıtı da yazıldığı yıllarda mi minör tonunda olduğu ıçin eleştiril- mişti. Anlaşılanodönemin müzik adam- ları. bir senfonınin mutlaka belirli tonlar- dayazılması gerektığini dü^ünüyorlardı. Zaman içinde böyle biröııyargı ortadan kalkmıştır ve Sibelıus'un henüz 34 ya- şında bulunduğu sırada (1899) yazdığı bu yapıtı, ona ün getıren bir dizi senfo- ninin ilk adımı olarak kabul edılmekte- dir. Bu senfoniyi seslendirmek. hem s.ef hem de orkestra açısından iy i bir sınama alanı sayılabilır. Böyle olunca bazı hata- lardan kaçınılamadı. Örneğın binnci bö- lüm ıle Finale'de akıcılığı engelleycn kü- çük aksamalaroldu. Ikinci bölüme birlikte başlanamadı. Üstelik bu hafta orkestranın tahta üfle- me çalgılan özelhkle de flütlerle obu- alararasında tını yönünden doyurucu bir kaynaşma yoktu... Ne ki bütün bunlar orkestranın belırlı bır yorum diizeyine ulaşmasını engelle- nıedi. Erol Erdinç. esnek ve renklı bir seslendırmeyle. Sibelıus'un yapıta yan- sıttığı coşkuyu ve doğadan gelen izle- / nimleri dinleyiciye aktarmayı basardı. Böylece orkestranın dağarına. yeni ve epey giiç bır senfonı daha girmiş oldu. Bız de kalıplaşmış dınleti programlannın dışında. değişik bıryapıtı tanımanın mut- luluâunu duvduk. DUŞUNCEYE SAYGI MEMET FUAT Beykozlu Ercüment Bir ışin ucundan tuttular diye yıllar yılı kasıla kası- la dolaşanlan gördükçe hep Cevat Çapan'ın bır sö- zü gelir aklıma: "Hiç kimse o kadar önemli değildir..." Ercüment Uçarı bu sözü yaşamıyla savunurcası- na yaşadı... Bırakın alçakgönüllü davranışlan. kim bilir kaç şiir kıtabı yayımlamış birşairken, sevgıli Beykoz'unun bir genç. hatta küçük voleybol takımının bile önemli önemsiz herhangi bir maçını bıraz daha lyi oynaya- bilmesi için tribünlerin demirlerıne sarılıp bır öne bir arkaya savrula' savrula amıgoluk edişı unutulabilir mi? Şu günlerde dokuzuncu şiir kitabı çıkacak... Hastalığının sıkıntıları arasında bir yandan da bu- nun mutluluğunu yaşıyordu. Şiire yeni başlamış gençler gibi sevınçliydi tele- fonda haber verirken: Hüseyin Alemdar yayımcılığa başlıyormuş... Çok güzel, pırıl pınl kitaplar basacakmış... "ilk kitaplar arasında benim yenı şıırlenm de yer alacak.." Bağlanabıleceğı bır yayımcısı olmamıştı hıç. Öyle herkese sokulup kitaplarını örierecek bır gırişkenliği de yoktu. Kendini fazla mı onemsemek olurdu bu!.. Birinci kitabını Cümbuşçübaşı 'y\ Seçılmış Hikâye- ler Dergisi Yayınları arasında Salim Şengil yayımla- mıştı. Sonrakılerı ya kendi bastırdı, ya da basım işle- riyle ilgısi olan Beykozlu dostlan, arkadaşları... Bana arada bir takılırdı: "Öidukten sonra benım de toplu şiırierimi böyle özenerekyayımlarmısın, ağabey?" diye. Gerçi benden küçüktü. ama "ağabey"demesion- dan değıl, herkese "ağabey" derdi. "Ooh. hepsi guzel guzel çekıp gıdecekler, bız ar- kalarından toplu şiirlennı özenerek yayımlarnak için bu rezıl dünyada çakılıp kalacağız!" derdim. Sonra küçük çapta bir gıtmek kalmak gırgınyla işi tatlıya bağlardık... Herkesı tanırdı da. kimleri severdi?.. Aslmda gızlı bir alıngandı. Tekkesız birsevgi adamı olarak yıllarca "Cemalde Cemal!" diye dolaştı durdu. Sonra ne olduysa uzaklaştı Cemal Süreya'dan. Sorarım, söylemez: "Dargın mısınız? Bir şey mi geçti aranızda?" "Yok, ağabey, darılır mıyım ben Cemal'e!.. Olmu- yor ışte, gidemiyorum meyhaneye filan... Akşamla- n evde içıyorum bır iki kadeh..." Gıdememeye kim inanır!.. Petrol Ofisi'ndeavukattı Ercüment Uçarı. Işten çık- tı mı, Üsküdar'a geçıp bir Beykoz'a kadar uzanır; çarşıya. kulübe, kahveye uğrar. varsa futbol takımı- nın antrenmanını izler, sonra Kadıköy'e geçer, Mü- nih'e bır bakar, takılıp kalmazsa, eve yollanırdı. Evi rıhtımda, Çayırbaşı'nın hemen gırişındeydi. Iş dönüşü, yorgun argın, her gün bir Beykoz sefe- ri yapan insan. Çayırbaşı'ndan Münih'e, postanenin oraya gidemeyecek!... Kulübün voleybol kız takımlarının yöneticisı, bölge temsilcisı, antrenör yardımcısı... Evde de boş otur- maz, kendi deyimiyle "ıvır zıvır" ışlerı vardır çok önemli: Pul bırıktırmek, kanaryaları, sakalan, japon balıklarını, kedileri beslemek... Bazı haftalar bakarım Beykoz'un voleybol maçı var, ama Ercüment yok salonda. "Ne oldu, oğlum, ge/medın geçen hafta gene ye- nildi sızın kızlar?" Gerçekten o yüzden yenilmişler gibi davranır... Ama bağışlatıcı nedeni vardır. başka alanda hizmet etmiştir kulübüne: "Futbol takımıyla deplasmana gittik, ağabey, da- yakyemeye..." Tatlı tatlı başlar anlatmaya nasıl taşlandıklarını. na- sıl otobüse atlayıp canlarını zor kurtardıklarını... Haftaya gene gıdeceklerdir, bu kez başka bır dep- lasmana... "Ee, görev, ağabey, takımı yalnız bırakmak ol- maz..." Bır yandan da şıir yazar... Nereye gitse cebmde kâ- ğıtlar... Sözcüklerle beslenır... Doldurur boşaltır, kar- makanşık eder hepsinı... Gene de sorun en sevdiğı sözcüğü, hiç duralama- dan "Beykoz"der... Şiirlerinden binnde araya şöyle bir dize sokmuştu: "En büyük şiir Beykoz futbol takımı." Konuşurken sözü döndürüp dolaştırıp bu dizeye getirirdim: "Bugüne kadar yazdığın en güzel dize!" Takılmak için söyledığimi bilir, gene de hoşlanıp co- şardı: "Hiçbıri yazamaz öyle bir dize! Meyhanede kafa- yı çekmekle olmaz ağabey! Yaşayacaksın! Taşlana- caksın, kovalanacaksın, gooool diye bağıracaksın, sesin kısılacak!" diye lyıce tadmı çıkarırdı. Aslmda inanmazdı söyledıklerine... Amaç el üs- tünde tutulan. öne çıkarılanlara sevecen bir sataş- ma... Bir dergide çıkmıştı o şiiri. kendisinde kopyası yok- muş. Uzun süre aradı. ama bulamadı sanırım... "Hiç kimse o kadar önemli değildir"\n sarı siyah boyun atkısı gibi yaşadı. Kendi güzel deyimiyle: "Her çağında parasızhğın büyüsüne vurgun' olarak... Defter'in 26. sayısında 'Kim Kimdir?' Kültiir Servisi- Yayın hayatının sekizinci y ılında yeniden düzenli olarak yavınlanmaya ba^layan Defter dergisinin 26. sayısının ekseninı "Kımlik" ve 'Öteki" kavramları oluşturuyor. Yazılanyla Dirk Sehubert ve Mübeccel Kıray: "Kimlık Politikası" başlığı altında İlhan Tekeli ve Cüneyt Ülsever'in yanısıra. Meltem Ahıska. Müge Gürsoy. \'ıctoria Hoolbrook ve Orhan Koçak'ın geçen yıl Istanbul'a gelen Edvvard Said ıle kimlik politikalarının muhalif \e tutucu boyutlan üzerıne yaptıklan söyleşı Defter'in sayfalarında yer alıyor. Psikanalist Steven Fosh'tan Kımlik Bunalımf üzerine yapılmıs bır çev iri ile Saffet Nturat Tuıa ile Iskender Savaşır'ın tartışması konunun ruhsal boyutlarına eğilerek dosyayı tamamlıyor. "Cumhuriyet Dönemi Türkiye Yahudilepi'ne Bir Bakış" Kültür Servisi - "Cumhuriyet Dönemi Türkiye Yahudileri'ne Bır Bakış" konulu söyleşi. yazar- araştırmacı Rıfat N Bah'nin katılınııyla bugün saat (9.00'da msan Haklan Derneâi İstanbul Şubesi'nde gerçekleştiriliyor. (Tel: 251 00 85) Esendal, adına düzenlenen bir panelde anlatılacak Kültiir Servisi - Öykücü ve romancı Memduh Şevket Esendal. yarın saat I4.00"te II Halk Kütüphanesi'nde düzenlenen bır panelde anlatılacak. Esendal'ın kızı Emine Sandal'ın da konusmacı olarak katılacağı panehn dığerkonuşmacıları Feyza Hepçilıngırler. Mustafa Uyguner ve Vğıır Kökden.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle