15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 MART1992 PAZAR 10 PAZAR YAZILARI Tespih yerine karides HAMBURG RAGIP DURAN Almanya'da aslında iki kent var. Biri Berlin. ötekısi de Hamburg. Çünkü Köln. Frankfurt. Düsseldorfgibı şehirler. Alman mekanik soğukluğunun merkezleri. Berlin çokuJusJuluğun. Hamburg da denizü mo- derialiğin karargâhları. Lımanlarda hep bır hoşgöru, hep bir se- yımlılık Hamburg'un AJmanı. Türkü. İtalvan ve Yugoslavı da doklardaki alkol- lü ıçkılenn serüiğıni. fahişelerin şuhluğunu birleşunyorlar. Hamburg'da Lou Reed konseri. Yaşıt- lanmla birlikte 'Lost and Magic' albümü- niin parçaiannı dinliyoruz. Rock, buçağın tüm müzıklerinın abecesı. Reed, "Velvet Underground' dönemınden sonra biraz durulmuş. 50'ye yaJdaşari yaşını esoterik temalı şarkılarla gızlemeye çalışıyor. Kon- ser salonunda bır tek Türk göremedim. Onlar her gün sokaklarda tespihleri ve kendılerine has yürüyüşleriyle, Türk gaze- teleri saün ahp İcebap yemeye devam edi- yoriar. Hamburg'da Gençlik Evi'ne gittik. 15-25 yaş grubundan Türk ve Kürt gençle- ri. !>por ve kültürel faaliyetteryürütüyorfar Alman hükümetinın sağladığı olanaklarla bo^ zamanlanru dolduruyorlar. Oysa eslci- den bu gençler kendılenni dışlanmış hısset- tıkleri için Alman toplumunun içine bır türlü giremez, bu nedenle de suç işleme oranını artünr bir konumdaymışlar. Gcnçlık evleri eskiden Alman, Yugoslav ya da Italyan gençlerinin denetim ve ege- menliğinde iken, Türk ve Kürt gençleri, Almanya'da doğmuş olmarun da verdiği cesaret ve biraz da sille-tokat, tekme, yum- rukla bu merkezJeri eJe geçirmişJer. Şimdi Almanlar pek uğrarruyor buralara. Ama önümüzdeki dönemdeev sahipleri Alman. Yugoslav ve İtalyanlan da aralanna alma- >ı düşünüyor. Alman hükümeti. ülkede ırkçılığı önle- mek için gıderek daha çok sayıda insanı Alman yurttaşbğına kabul ediyor. Zaten bizımkiler de Özellikle de askerlik çağında- ki gençler: bedelli askerlik karşıliğında on bin mark gıbı yükJü bır parayı vermekten- se Alman yurttaşlığını tercih ediyorlar. Üs- tebk "Alman olunca bizi sınırdışı ede- miyorlar kı" güvencesi de var. Bu kuşağm Türkıye iJe ılişkileri zayıf, geri dönüş gibi bir sorunlan yok. Çoğu meslek lisesıne gi- dıyor, baalan şimdiden ücarete aülmış, Almancalan çok ıyı. Yürüyüşleri babalan- nmkınden, amcalannkınden farldı; lespih çekmıyorlar, bıyıklan yok, kebap meraklı- sı dcğıller, karides sevıyorlar. Avrupa'nın en iyî kalpli kızı, küçük SofiaYunanisian'ın kuzeyındeki Drama ken- tindeyaşayan. lOyaşında küçük birkızçocu- ğu olan Sofia, Avrupa Topluluğu ülkeleri arasında "en iyi kalpli kızçocuğu" seçildı. 10 yaşındakı küçük Sofıa'nın. 77 yaşında ve adaşı yaşü bir kadını kendine nine edinmiş olması, kendisine Avrupa Topluluğu'nun özel ödülünü getirdi. Küçük Sofia. oturduğu mahalkde karşı komşulan olan 77 vaşındakı kötüriim ma- dam Sofia*yı, aile dostu olmamasına karşın her gün okuldan sonra ziyaret ediyor ve yar- dımına koşuyordu. Oyuncaklannı ve sokak oyunlannı bir yana bırakan küçük Sofia ile kimsesız yaşlı Sofia arasında doğan bu dost- luk, küçük Sofia'run aılesinin ilgisinı çekmiş- ü. Küçük Sofıa'nın anneanne ve babaannesı hayattaydı, ancak yaşü Sofia yı kendisine da- ha yakın görüyordu. Gel zaman gjt zaman, bu dostluk daha da koyulaştı Küçük Sofia 'nıne Sofia' diyor, başka bır şey demiyordu. îlkokul dördüncü sıruf öğrencısı olan Sofia. günlerden bir gün, öğretmenınin verdiği" Yapüğınız en iyi hare- ket nedir?" konulu kompozisyonda, "nine Sofıa'ya yardımlannı ve sevgisini işledı. Her gün okuldan sonra bu nineyi ziyaret ettiğini, saallerce birlikte oturup sohbet ettiğini, ma- ATÎNA STELYO BERBERAKİS sallar dinlediğini. onun için alışveriş yaptığı- nı, kimsesiz ve kötüriim olan bu nineyi her- kesten daha çok sevdiğini ve yanından bir an bile aynlmak istemediğinı anlatıyordu kom- pozisvonunda küçük Sofia. Sofia'nın kompozisyonunda anlatmış ol- duklan. öğretmeninın de iigisini çekmişti. Kuçüğün ailesiyle ve yaşlı Sofia ile temas ku- ran öğretmen. olayın doğru olduğunu anla- yınca küçük Sofia'nın kompozisyonunu Egi- üm BakanüğYna gönderdi. Eğttım Bakanlığı da bu kompozisyonu Avrupa Topluluğu ül- kelennde küçük öğrcnciler arasında açılan bır kompozisyon yanşmasına dahıl etti. Bir süre sonra,jpostaa küçük Sofia'nın ka- pısını çalıyordu. Oğretmeni de aynı anda So- fia'nın ailesini okula davet ediyordu. Beklen- medik bir şe\ olmuş, küçük Sofia ATnin yanşmasını kazanmışü. ATnin en iyi kalpli kız çocuğu secilmişü Sofia ve ödülünü almak üzere Londra'ya davet ediliyordu. Londra'da ödülünü Lady Diana'nın eün- den alan küçük Sofia havalarda uçuyordu Vatanına döndükten sonra yaptığı acıkla- malarda. bu ödülü ninesi Sofıa'ya borçlu ol- duğunu, onu her zaman seveceğıni söylerken bütün yaşıtlanna kimsesiz yaşlılan bağırlan- na basinalannı öğütledi. Ailesine de gurur veren küçük Sofia, böy- lelikle materyalizm uğruna duyarlılıklannı gün geçukçe yitirenleri de utandırdı. Japonya'da Iran kâbusu TOKYO KORKMAZ tLKORUR Dûnyaıun ünlü adamlarının buradan çıkttğını düşûnürkenjnsan Çarlık Rusyası günlerindeki ihtişamıyla karştsına çıkan Nikolay Sarayı'nın btiyüsüne kapılıyor. Ruslarla kan bağımız mı var yoksa?Petersburg, Nıva Nehri'nın ıkı yakasına kurulmuş. tanhi koruyan büyük bır kent. İnanıhr gıbı değil. ama her dönemde dünyada sozü edilen sıyaset adamlannın nasıl olup bu kentten çıktığını düşünürken, Çarlık Rusyası günlerindekı ihtişamıyla çağıran Nikolay Sarayı'nın büyüsüne kapılıyor insan... Nikolay Sarayı ile Nıva Nehri'nin sağ- ladığı, doğa ve insan birlikteliği ile yaratı- lan. dünyanın 8. harikası karşısında ha- yatın farkına varmak... Baştan ç> kartıcılığına kanmak... negüzel... Niva Nehri'nin ıki yakasından geniş caddelere yol alan insanlar, yeni rejimin öngördüğünce geçici bir süre kendi yağ- lanyla kavrulmak zorundalar... Daha son- ra, hayat normale dönerek. gün günden in- san gücünün öz ritmi ön plana çıkıp, kül- türlü.. çalışkan.. yaratıcı. yepyenı bir top- lum dünyada ses geüreceklir kesinlikle. "Rus halkı"nı tanıdıkca yakın ilgileri, sıcaklığı, duygusallığı, arada bir dıklenme- len ılei tipık "Türk halkf'nın benzeri bır halk düşüncesıne daldınyor insanı. Yüz yıllar öncesi kan bağımız mı var yoksa! Kimbılir?.. Şimdi, genç girişimciler, olağan tüm bü- ERMAN ŞAHİN rokraük engellere rağmen, piyasa ekono- misının sihırli değneğinin etkısıyle canla başla hareket halindeler... Hoş, 70 küsur yıl önce sosyalizmin, dokunduğunda her şeyi düzelten sihirli değnek olarak görülmüş ol- ması gibı. ki bir şey hiçbjr zaman akıldan çıkanlmamalı: Her insan benliğiyle bir bü- tündür. Girişimler desteklenirken; girişim- de bulunamayıp yaşamA zorunda kala- caklar unutulmamalı... Umanm, Rusya'- nın üzerinde kopan ekonomık fırtına kişı- lenn ruhlannda ve yaşamlannda derin, si- lınmez izler açmaz. Âksi halde, piyasa eko- nomisi ne anlama gelir, ah!.. Evet. iktıdar çekışmeleri ve görüş aynlı- klan ne olursa olsun hayat sürüyor ve dü- şünce platformunda toplumsal uzlaşma gerçeklesmış en nihayet... Bulvarlar,ara soğutmaksızmtarihdersi veriyorGenış, bakımlı ve gerçekten çok güzel bir bulvardayım. Başkent MexicoCity'nin bü- yük bır bölümünü boydan boya geçen bu 60 m. genışlığınde ve 15 km. uzunluğunda- kı bulvann güzel de bir adı var: Paseo de la Reforma.. (Reform Yolu). Kentin en önemlı yollanndan bir tanesi. Bulvann kavşaklan güzel, görkemli anıtlarla süslenmiş. Kral Cuauhtemoc'un anısına dikilmış Bağımsızlık Anıtı çok il- gınç bır anıt ve daha sonra Amerika kıtasını bulan Kristof Kolomb'un bir hey- kelı. Bu anıtlar Meksikalının sanat. tarih ve kültüründeki sentezleşmenin güzel ör- neklerı. Ülkenın bağımsızlıgının 100. yıldönümü anısına 1910 yılında dıkilmiş Bağımsızlık Anıtı'ridan sonra İspanyol egemenliğıne karşı sonuna dek karşı koymuş olan son Aztek Kralı Cuauhtemoc'u ve sonra da kıtayı İspanya Krah adına keşfederek bir anlamda ışgalcılere yol göstermış Knstof Kolomb'u görünce aklıma ister istemez "Ne 'yar'dan geçmişler ne de 'ser'den!" de- yişi geliyor. Meksikalılar her yerde bu tanh ve kültür kanşımını işlemışler. Haıta bayraklan bile bu Avrupa yerli alaşımından kaynak- lanmış. Fransızdevnmınden vcdolayısıyla Fransız bayrağından esınlenerek bıçimle- mişler, ama devletin resmi amblemi de bü- tünüyle bir Aztek ürünü. Bayrağın orta- sında yer alan bu amblemin çok Uginç bir hikâyesi var. Aztekler başkentlerini bir kak- tüs üzerinde pençeleriyle bir yılan tutan kartah gördükieri yerde kurmalan gerekti- ğine ınanırlarmış ve zaten başkentlerini de bugün Mexico Cıty'nin olduğu yere kur- muşlar Bu sözünü ettigimiz kartal, pençe- lerindeki yılanla bır kaktüsün üzerinde hâlâ duruyor ve bol miktarda her köşeye asılmış bayraklann ortasını süslemeye devam edi- yor. Paseo de la Reforma'nın kuşkusuz en et- kileyici özelliklennden bır tanesi de bul- vann ıkı yanını süsleyen bronz anıtlar. Bu. "yayalara ara soğutmasız tarih dersi" ve- ren bulvarda, insan boyundakı heykeller MEXICO CITY BÜLENT KALENDER Meksika devriminde ve üikenin tarihinde emeği geçmiş aydın. devlet adamı ve asker- lerin anılanna dikilmiş. Bir süre sonra Zocalo Meydanf ndayım. Bu olağanüstü büyüklükteki meydan ken- tin eski merkezi ve bir bakıma da bulvann sonu sayıbbilir. Çevresi tanhi yapılarla be- zenmıs? Bu güzel meydanın en önemlı yapısı hiç kuşkusuz ilk parlamento binası. (Palacio Nacıonal). Bugün müze olarak kullanılan yapı, başlıbaşına bir olay. İlk mechsin toplandığı salon ve anayasanın el yazma taslaklan ve gene el yazma aslı, di- ğer önemli tarihı belgelerle biriıkte tapınak sessızliğındeki odalarda, pınl pınl vitrinler arkasmda duruyor. Avluıyın üstünde büyük bir çan asılı. Aydın bir din adamı olan rahip Hidalgo, 16 Eylül lSlOgecesibuçanıçalarakMeksı- kalılan sömürgeci İspanyollara karşı dire- nişe çağırmış. "Dolores'incagnsı" olarak anılan bu olay Meksika Devrimı'nin baş- langıa sayıhyor ve her yıl gece yansına bır saat kala tüm ülkede çanlar çalınarak kut- lanıyor. Müzenin bir bölümünde tavandan aşağı sarkıtılmış kınk zincirler ülkenın esaret zincırlerini kınşını sembolize ediyor. Mek- sika ulusu. bu zincirleri kırabilmek ve ülke- sinm efendisi olabilmek için çok savaşmış ve kurbanlar vermiş. 1810'da başlayan bağımsızlık savaşı çeşitlı evrelerden geçe- rek I920'de cumhuriyetin kurulmasıyla son bulmuş. Bu 110 yıl süren uğraşa dış güçler sürekli engel olmak isteyerek Meksikalılara bır türlü rahat vermemişler. Amerikalılar, İngilizler. Fransızlar devnme askeri ve si- >asi güç kullanarak engel olmak istemışler. Hatta Fransızlar işi daha da ileri götürüp üikenin başına Avusturya asıllı bır impara- tor bile kondurmuşlar. Bu ""ithal mah ısmarlama" kişi, bir süre sonra liberal ve cumhuriyetçi yurtseverler tarafından "hal- ledilmiş" ve kurşuna dizilmiş. Bu olaydan ^onra da kimse bir daha imparator olmaya kalkmamış. Bu dış müdahalelen unutmayan Meksi- kalılar üşenmemişler ve bir de "dış müda- halelermüzesi"kurmuşlar (MuseoNacio- nal de las Intervenciones). Zocalo'nun çevresi her yanıyla ilginç. Diğer bir yanındaki eski kiliseyi, İspanyol- lar daha önce aynı yerde bulunan Aİtek tapınağının üstüne "Altta kalanın canı çıksın!" dercesine dikmışler. Aradan 400 küsur >il sonra 1978 yılında metro inşaatı sırasında ortaya çıkan bulgulardan, bu- günkü meydan veçevresinin en önemli Az- tek yerleşım ve din merkezlerinden biri ol- duğu anlaşılmış. Sonunda olan oldu ve Japonlann dü- şünmek bile istemediklen bir husus gelip sade Japon vatandaşının kafasına bir dert olarak çakıldı. Japonya hızlı ekono- mik büyümesının ve belki bireyler olarak değıl. ama zengin bir ülke olarak ünlen- mesinin tabii sonucunu yaşamaya baş- ladı: Kaçak işçiler. Nüfus artışı düşük olan ve artık yaşlı bır nüfusa sahıp olduğu kabul edilen Ja- ponya'nın insangücü ihtiyacının karşı- lanmasında aşılması giderek zorlaşan bir darboğaza sürüklendiği ve birçok geliş- mış ve zengin ekonomıde de izlcnildiği gibi sıkıntının Japonya'da da en vasıfsız insan gücünde başlayacağı bilinen bır gerçek idi. Nitekim. iki üç seneden bu yana hafıf hafıf patlama zemıni yoklayan sorun son zamanlarda toplumu rahatsız eder bir boyuta gelmış bulunuyor. Soracaksınız şimdi nereden geliyor bu rahatsız edici ış- çıler ve sayılan ne kadar? Cevap bekledi- ğıniz veya ışitmeye alıştığınız gibi olma- yacak: Türkler değil ve mılyonlar da de- ğıl. Japonlan rahatsız edenlerin sayılan henüz on binı bile bulmamış İranlılar. franlı kaçak işçiler de gurbete düşmüş, tüm işçiler gibi kendilerine tren istasyon- lanna yakın yerleri mekân tutmuşlar. Bu nedenle de, Narita Havaalanı'ndan Tok- yo'ya geliş yollanndan en ucuz ve zah- metlisi olan normal trenın geldiğı Ueno ve Karajuko böjgelerini, Japon dostlan- mıaa ubıri ile İranlı işçiler ıstila etmış. Tamamı bekâr olan bu işçılenn sebep ol- duğu sosyal problemler ile Japonya ve Iran arasındaki diplomatik soruniar Ja- ponya'da önemli gündem maddeleri. * Sorun tamamı ile Japon kültüründen ve Japon insanının toplumsal vebireysel. davranış öğelerinden kaynaklanıyor. Çok ilgınçtir kı. tüm değer yargılan top- lumsal bir yaşam için şekillenen ve toplu- mun önceliklenni kendı bıreysel öncelik- lennin önüne geçiren Japon insanı kendi toplumu ıçinde bile yüz yüze, ikıli bır te- ması olabıldiğince önlemeye çalışmak- tadır. Önleyemedığı zaman da bunu be- lirli bir kalıplar seti içınde ve görev ya- parmış gibi yürütmektedir. Şüphesiz, bu insan topluluklan eği- timsiz ve vasıfsız kişilerden oluşunca me- sele bır uğraştan ziyade, toplumun har- monısini bozacak topluluklar ile "başet- me" sorununa dönüşmekte ve Japon- lann telaşını daha da arttırmaktadır. Nr- tekim İranlılar, Japonya'nın ilk kaçak iş- çileri değıl, onlardan evvel daha önemli sayılarda Koreliler ve Tayvanlılar var. Ama Uzakdoğu kültürünün ortak yan- lannı özümsemiş olan bu ülke insanlan Japonlan İranlı işçiler kadar telaşlan- dırmıyor. Japonya'da toplum ve bireyler. uzak kültürden gelen insanlar ile temas için hazır ve eğitimli değil. O kadar ki. yıllar- dan bu yana geliyorum diye gürleyen ve toplumun yüreğıneçığ gibı düşen sorunu Japon hükümetinin hâlâ görmezlikten geldiği konusunda şikâyet var. Başarınızı teknoloji ile nasıl ödüllendirirsiniz? N0TEB00K/LAPT0P TOŞHIBA BİLGİSAYARLARI Autoresume-Hydnde Battery ûzellikli en yenı SO3SS ve BCWSS SX Notebook/Laptop Toshiba Bilgısayarlanı tüm •dünya ile aynı anda TOSHİBA SHOVVROOM'da sepgileniyor. 2200 SX/60 80386SX-20MHZ 2MB-10MBRAM 60 MB HARD DISK 3.5" 1.44 MB LCD VGA EKRAN NICKEL HYDRIDE 8ATTERY BATTERY 1,5 SAAT ŞARJLA 3 SAAT KULLANIM 2,5 KG DOS 5,0 AUTORESUME 4400 SXP/8O • 80486SX-25MHZ • 8 KB CACHE MEMORY 2MB-10MBRAM • 80 MB HARD DISK •3 5" 1.44 MB • GAZ PLAZMA VGA EKRAN • NICKEL CADMIUM BATTERY .1,5 SAAT ŞARJLA 3 SAAT KULLANIM • 3,3 KG •DOS 5,0 , AUTORESUME In Touch with Tomorrow TOSHİBA Turk^Dıstnbuton/ ELEICTROMAK A Ş. SHOVVROOM: Buyukd«re Cad Basman Han No 4 Kat 2 Ş.şh-lstanbul Tel 233 01 00/4HatFax 240 73 09 Adana Bolgesı 1461 17-1461 18 Ajıkara Bolgesi: 44089 00/2 Hat Bursa Botgcıi: 15 14 60/3 Hat izmir Botg«i: 22 0099 Trabzon Bolgesi 23 500 Sohum'un evleridenize bakar ABHAZYA KAFKASYA - "Gürcü- ler duyduğumuza göre Türkıye'de her şeylerini.. satıyorlarmış" diye eğJe- niyordu Ekonomi Ba- kanı olan sevimli ihtiyar. Karadenız kentlerin- dengeçerkenkurulan"ka- çakçıdan tüketiciye" pa- zarlannda yan fıyatına Marlboro, ytizde bir fiyatma fare kapanı gibi abuk sabuk şeyler satan sosyalizmin çocuk- lannı gördüğümüzde 'bu iğneleyici esprinin' ne menem bir şey olduğunu hıssedip gülememiş- tık. 2800 yaşında olduğuna hemen herkesin ye- min bıllah ettiği, bu küçük mistik kentin orta yennde bulunan ayakçı kahvesinde. Türk kah- vesı yudumlarken dinliyoruz Laz şivesiyle Türkçe konuşan Gamıdya Akbey"i. "Apsni" diyor bu üikenin adı, Çerkescede "Tann'nın Pınan". bütün bu ormanlann ıçin- den sÜ7ülüp gelen berrak nehırler ülkesı. güney- dekı çılgın Karadeniz yok burada, sakın ve ağır başlı bir mavilik uzanır Apsni kıyısında, "bu güzel yurt talıhsizdir" diyor. çünkü, Tann bü- tün milletlere yurt dağıtırken, Abhazlar ve Çer- kesler geç kalmışlar, Tann da kendine ayırdığı bu güzel yurdu vermek zorunda kalmış onlara, "ama hep de gözü kalmış; ışte bizim problemi- miz budur". Hepimiz gülüşüyoruz. Sonra bilmem kaç yüz bin göçmenin gemilere binip yurdu terk ettiği limana gıdıyoruz. Lıman falan kalmamış. güzel bır park olmuş orası, kı- yıya küçük bir taş dikilmiş mütevazı ve hoş, yurdunu) ıtırenlenn anısına modernizm ve feo- dalizm arasında, eğitim ile görgüsuzlük arasuı- M.GÜNEŞ DtKDURAN da en önde olmakla, en arkada kalmak arasında sıkışmanın şaşkınlığında, ama yine de dik ve mağrur insanlann yurdu bu küçük yer. Sostokovich'in, öğrencisi genç yuppiler ile Nâzım'la Abhazya otelde votka içip zamparalıkmmm ^~ mm ~ yapmış profesör yazar- lann ve eski KGB ajanlannın ve parti birinci sekreterlerinın aynı kahveye düştüğü ve şaka- laştığı bır hoş yun Apsni. Fazıl Iskender'den açılıyor laf. "Abhaz diya- lektini yakalamıştır o" djyor Anzor Mukbe (ti- yatro eski müdürü). "Ünü de oradan gelir". Ama bütün Kafkasyalılar ünlü Kabartay'dan müthiş gururlanıyorlar. o da Leningrad Senfo- ni Orkestrası şefı Yuri Temirkanov, şimdilerde Londra Senfoni Orkestrası'nı da yönetiyor. Bü- tün bunlar olurken tiyatronun önüne şehir or- kestrası diziliyor. biraz sonra bir klasik konser başlıyor. Anzor Mukbe arabasının bagajından bir şampanya getiriyor ve patlatıyor, ben üzeri- me alınıp bır teşekkür konuşması yapıyorum. Cahit Külebi'den araklıyorum anında. Sohum'un evleri denize bakar Sokaklan yosun içınde... Tercüme etmeye çalışıyorlar, sonra şampan- ya şişesini eline geçiren entelektüel genç muha- lif. Mayakovski'den Rusça patlatıyor, ama ben anlayabiliyorum. Takalar. çapalar. mavnalar bilyalar gibi suyun yüzünde bir iner bir kalkar Sohum'dan kalkan gemiler sel olur Samsun'a akar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle