Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 MART1992 PAZAR
10 PAZAR YAZILARI
Tespih
yerine
karides
HAMBURG
RAGIP
DURAN
Almanya'da aslında iki kent var. Biri
Berlin. ötekısi de Hamburg. Çünkü Köln.
Frankfurt. Düsseldorfgibı şehirler. Alman
mekanik soğukluğunun merkezleri. Berlin
çokuJusJuluğun. Hamburg da denizü mo-
derialiğin karargâhları.
Lımanlarda hep bır hoşgöru, hep bir se-
yımlılık Hamburg'un AJmanı. Türkü.
İtalvan ve Yugoslavı da doklardaki alkol-
lü ıçkılenn serüiğıni. fahişelerin şuhluğunu
birleşunyorlar.
Hamburg'da Lou Reed konseri. Yaşıt-
lanmla birlikte 'Lost and Magic' albümü-
niin parçaiannı dinliyoruz. Rock, buçağın
tüm müzıklerinın abecesı. Reed, "Velvet
Underground' dönemınden sonra biraz
durulmuş. 50'ye yaJdaşari yaşını esoterik
temalı şarkılarla gızlemeye çalışıyor. Kon-
ser salonunda bır tek Türk göremedim.
Onlar her gün sokaklarda tespihleri ve
kendılerine has yürüyüşleriyle, Türk gaze-
teleri saün ahp İcebap yemeye devam edi-
yoriar.
Hamburg'da Gençlik Evi'ne gittik.
15-25 yaş grubundan Türk ve Kürt gençle-
ri. !>por ve kültürel faaliyetteryürütüyorfar
Alman hükümetinın sağladığı olanaklarla
bo^ zamanlanru dolduruyorlar. Oysa eslci-
den bu gençler kendılenni dışlanmış hısset-
tıkleri için Alman toplumunun içine bır
türlü giremez, bu nedenle de suç işleme
oranını artünr bir konumdaymışlar.
Gcnçlık evleri eskiden Alman, Yugoslav
ya da Italyan gençlerinin denetim ve ege-
menliğinde iken, Türk ve Kürt gençleri,
Almanya'da doğmuş olmarun da verdiği
cesaret ve biraz da sille-tokat, tekme, yum-
rukla bu merkezJeri eJe geçirmişJer. Şimdi
Almanlar pek uğrarruyor buralara. Ama
önümüzdeki dönemdeev sahipleri Alman.
Yugoslav ve İtalyanlan da aralanna alma-
>ı düşünüyor.
Alman hükümeti. ülkede ırkçılığı önle-
mek için gıderek daha çok sayıda insanı
Alman yurttaşbğına kabul ediyor. Zaten
bizımkiler de Özellikle de askerlik çağında-
ki gençler: bedelli askerlik karşıliğında on
bin mark gıbı yükJü bır parayı vermekten-
se Alman yurttaşlığını tercih ediyorlar. Üs-
tebk "Alman olunca bizi sınırdışı ede-
miyorlar kı" güvencesi de var. Bu kuşağm
Türkıye iJe ılişkileri zayıf, geri dönüş gibi
bir sorunlan yok. Çoğu meslek lisesıne gi-
dıyor, baalan şimdiden ücarete aülmış,
Almancalan çok ıyı. Yürüyüşleri babalan-
nmkınden, amcalannkınden farldı; lespih
çekmıyorlar, bıyıklan yok, kebap meraklı-
sı dcğıller, karides sevıyorlar.
Avrupa'nın en iyî kalpli kızı, küçük SofiaYunanisian'ın kuzeyındeki Drama ken-
tindeyaşayan. lOyaşında küçük birkızçocu-
ğu olan Sofia, Avrupa Topluluğu ülkeleri
arasında "en iyi kalpli kızçocuğu" seçildı. 10
yaşındakı küçük Sofıa'nın. 77 yaşında ve
adaşı yaşü bir kadını kendine nine edinmiş
olması, kendisine Avrupa Topluluğu'nun
özel ödülünü getirdi.
Küçük Sofia. oturduğu mahalkde karşı
komşulan olan 77 vaşındakı kötüriim ma-
dam Sofia*yı, aile dostu olmamasına karşın
her gün okuldan sonra ziyaret ediyor ve yar-
dımına koşuyordu. Oyuncaklannı ve sokak
oyunlannı bir yana bırakan küçük Sofia ile
kimsesız yaşlı Sofia arasında doğan bu dost-
luk, küçük Sofia'run aılesinin ilgisinı çekmiş-
ü. Küçük Sofıa'nın anneanne ve babaannesı
hayattaydı, ancak yaşü Sofia yı kendisine da-
ha yakın görüyordu.
Gel zaman gjt zaman, bu dostluk daha da
koyulaştı Küçük Sofia 'nıne Sofia' diyor,
başka bır şey demiyordu. îlkokul dördüncü
sıruf öğrencısı olan Sofia. günlerden bir gün,
öğretmenınin verdiği" Yapüğınız en iyi hare-
ket nedir?" konulu kompozisyonda, "nine
Sofıa'ya yardımlannı ve sevgisini işledı. Her
gün okuldan sonra bu nineyi ziyaret ettiğini,
saallerce birlikte oturup sohbet ettiğini, ma-
ATÎNA
STELYO
BERBERAKİS
sallar dinlediğini. onun için alışveriş yaptığı-
nı, kimsesiz ve kötüriim olan bu nineyi her-
kesten daha çok sevdiğini ve yanından bir an
bile aynlmak istemediğinı anlatıyordu kom-
pozisvonunda küçük Sofia.
Sofia'nın kompozisyonunda anlatmış ol-
duklan. öğretmeninın de iigisini çekmişti.
Kuçüğün ailesiyle ve yaşlı Sofia ile temas ku-
ran öğretmen. olayın doğru olduğunu anla-
yınca küçük Sofia'nın kompozisyonunu Egi-
üm BakanüğYna gönderdi. Eğttım Bakanlığı
da bu kompozisyonu Avrupa Topluluğu ül-
kelennde küçük öğrcnciler arasında açılan
bır kompozisyon yanşmasına dahıl etti.
Bir süre sonra,jpostaa küçük Sofia'nın ka-
pısını çalıyordu. Oğretmeni de aynı anda So-
fia'nın ailesini okula davet ediyordu. Beklen-
medik bir şe\ olmuş, küçük Sofia ATnin
yanşmasını kazanmışü. ATnin en iyi kalpli
kız çocuğu secilmişü Sofia ve ödülünü almak
üzere Londra'ya davet ediliyordu.
Londra'da ödülünü Lady Diana'nın eün-
den alan küçük Sofia havalarda uçuyordu
Vatanına döndükten sonra yaptığı acıkla-
malarda. bu ödülü ninesi Sofıa'ya borçlu ol-
duğunu, onu her zaman seveceğıni söylerken
bütün yaşıtlanna kimsesiz yaşlılan bağırlan-
na basinalannı öğütledi.
Ailesine de gurur veren küçük Sofia, böy-
lelikle materyalizm uğruna duyarlılıklannı
gün geçukçe yitirenleri de utandırdı.
Japonya'da
Iran kâbusu
TOKYO
KORKMAZ
tLKORUR
Dûnyaıun ünlü adamlarının buradan çıkttğını düşûnürkenjnsan Çarlık Rusyası günlerindeki ihtişamıyla karştsına çıkan Nikolay Sarayı'nın btiyüsüne kapılıyor.
Ruslarla kan bağımız mı var yoksa?Petersburg, Nıva Nehri'nın ıkı yakasına
kurulmuş. tanhi koruyan büyük bır kent.
İnanıhr gıbı değil. ama her dönemde
dünyada sozü edilen sıyaset adamlannın
nasıl olup bu kentten çıktığını düşünürken,
Çarlık Rusyası günlerindekı ihtişamıyla
çağıran Nikolay Sarayı'nın büyüsüne
kapılıyor insan...
Nikolay Sarayı ile Nıva Nehri'nin sağ-
ladığı, doğa ve insan birlikteliği ile yaratı-
lan. dünyanın 8. harikası karşısında ha-
yatın farkına varmak... Baştan ç>
kartıcılığına kanmak... negüzel...
Niva Nehri'nin ıki yakasından geniş
caddelere yol alan insanlar, yeni rejimin
öngördüğünce geçici bir süre kendi yağ-
lanyla kavrulmak zorundalar... Daha son-
ra, hayat normale dönerek. gün günden in-
san gücünün öz ritmi ön plana çıkıp, kül-
türlü.. çalışkan.. yaratıcı. yepyenı bir top-
lum dünyada ses geüreceklir kesinlikle.
"Rus halkı"nı tanıdıkca yakın ilgileri,
sıcaklığı, duygusallığı, arada bir dıklenme-
len ılei tipık "Türk halkf'nın benzeri bır
halk düşüncesıne daldınyor insanı. Yüz
yıllar öncesi kan bağımız mı var yoksa!
Kimbılir?..
Şimdi, genç girişimciler, olağan tüm bü-
ERMAN
ŞAHİN
rokraük engellere rağmen, piyasa ekono-
misının sihırli değneğinin etkısıyle canla
başla hareket halindeler... Hoş, 70 küsur yıl
önce sosyalizmin, dokunduğunda her şeyi
düzelten sihirli değnek olarak görülmüş ol-
ması gibı. ki bir şey hiçbjr zaman akıldan
çıkanlmamalı: Her insan benliğiyle bir bü-
tündür. Girişimler desteklenirken; girişim-
de bulunamayıp yaşamA zorunda kala-
caklar unutulmamalı... Umanm, Rusya'-
nın üzerinde kopan ekonomık fırtına kişı-
lenn ruhlannda ve yaşamlannda derin, si-
lınmez izler açmaz. Âksi halde, piyasa eko-
nomisi ne anlama gelir, ah!..
Evet. iktıdar çekışmeleri ve görüş aynlı-
klan ne olursa olsun hayat sürüyor ve dü-
şünce platformunda toplumsal uzlaşma
gerçeklesmış en nihayet...
Bulvarlar,ara soğutmaksızmtarihdersi veriyorGenış, bakımlı ve gerçekten çok güzel bir
bulvardayım. Başkent MexicoCity'nin bü-
yük bır bölümünü boydan boya geçen bu
60 m. genışlığınde ve 15 km. uzunluğunda-
kı bulvann güzel de bir adı var: Paseo de la
Reforma.. (Reform Yolu). Kentin en
önemlı yollanndan bir tanesi.
Bulvann kavşaklan güzel, görkemli
anıtlarla süslenmiş. Kral Cuauhtemoc'un
anısına dikilmış Bağımsızlık Anıtı çok il-
gınç bır anıt ve daha sonra Amerika
kıtasını bulan Kristof Kolomb'un bir hey-
kelı. Bu anıtlar Meksikalının sanat. tarih
ve kültüründeki sentezleşmenin güzel ör-
neklerı.
Ülkenın bağımsızlıgının 100. yıldönümü
anısına 1910 yılında dıkilmiş Bağımsızlık
Anıtı'ridan sonra İspanyol egemenliğıne
karşı sonuna dek karşı koymuş olan son
Aztek Kralı Cuauhtemoc'u ve sonra da
kıtayı İspanya Krah adına keşfederek bir
anlamda ışgalcılere yol göstermış Knstof
Kolomb'u görünce aklıma ister istemez
"Ne 'yar'dan geçmişler ne de 'ser'den!" de-
yişi geliyor.
Meksikalılar her yerde bu tanh ve kültür
kanşımını işlemışler. Haıta bayraklan bile
bu Avrupa yerli alaşımından kaynak-
lanmış. Fransızdevnmınden vcdolayısıyla
Fransız bayrağından esınlenerek bıçimle-
mişler, ama devletin resmi amblemi de bü-
tünüyle bir Aztek ürünü. Bayrağın orta-
sında yer alan bu amblemin çok Uginç bir
hikâyesi var. Aztekler başkentlerini bir kak-
tüs üzerinde pençeleriyle bir yılan tutan
kartah gördükieri yerde kurmalan gerekti-
ğine ınanırlarmış ve zaten başkentlerini de
bugün Mexico Cıty'nin olduğu yere kur-
muşlar Bu sözünü ettigimiz kartal, pençe-
lerindeki yılanla bır kaktüsün üzerinde hâlâ
duruyor ve bol miktarda her köşeye asılmış
bayraklann ortasını süslemeye devam edi-
yor.
Paseo de la Reforma'nın kuşkusuz en et-
kileyici özelliklennden bır tanesi de bul-
vann ıkı yanını süsleyen bronz anıtlar. Bu.
"yayalara ara soğutmasız tarih dersi" ve-
ren bulvarda, insan boyundakı heykeller
MEXICO CITY
BÜLENT
KALENDER
Meksika devriminde ve üikenin tarihinde
emeği geçmiş aydın. devlet adamı ve asker-
lerin anılanna dikilmiş.
Bir süre sonra Zocalo Meydanf ndayım.
Bu olağanüstü büyüklükteki meydan ken-
tin eski merkezi ve bir bakıma da bulvann
sonu sayıbbilir. Çevresi tanhi yapılarla be-
zenmıs? Bu güzel meydanın en önemlı
yapısı hiç kuşkusuz ilk parlamento binası.
(Palacio Nacıonal). Bugün müze olarak
kullanılan yapı, başlıbaşına bir olay. İlk
mechsin toplandığı salon ve anayasanın el
yazma taslaklan ve gene el yazma aslı, di-
ğer önemli tarihı belgelerle biriıkte tapınak
sessızliğındeki odalarda, pınl pınl vitrinler
arkasmda duruyor.
Avluıyın üstünde büyük bir çan asılı.
Aydın bir din adamı olan rahip Hidalgo,
16 Eylül lSlOgecesibuçanıçalarakMeksı-
kalılan sömürgeci İspanyollara karşı dire-
nişe çağırmış. "Dolores'incagnsı" olarak
anılan bu olay Meksika Devrimı'nin baş-
langıa sayıhyor ve her yıl gece yansına bır
saat kala tüm ülkede çanlar çalınarak kut-
lanıyor.
Müzenin bir bölümünde tavandan aşağı
sarkıtılmış kınk zincirler ülkenın esaret
zincırlerini kınşını sembolize ediyor. Mek-
sika ulusu. bu zincirleri kırabilmek ve ülke-
sinm efendisi olabilmek için çok savaşmış
ve kurbanlar vermiş. 1810'da başlayan
bağımsızlık savaşı çeşitlı evrelerden geçe-
rek I920'de cumhuriyetin kurulmasıyla
son bulmuş.
Bu 110 yıl süren uğraşa dış güçler sürekli
engel olmak isteyerek Meksikalılara bır
türlü rahat vermemişler. Amerikalılar,
İngilizler. Fransızlar devnme askeri ve si-
>asi güç kullanarak engel olmak istemışler.
Hatta Fransızlar işi daha da ileri götürüp
üikenin başına Avusturya asıllı bır impara-
tor bile kondurmuşlar. Bu ""ithal mah
ısmarlama" kişi, bir süre sonra liberal ve
cumhuriyetçi yurtseverler tarafından "hal-
ledilmiş" ve kurşuna dizilmiş. Bu olaydan
^onra da kimse bir daha imparator olmaya
kalkmamış.
Bu dış müdahalelen unutmayan Meksi-
kalılar üşenmemişler ve bir de "dış müda-
halelermüzesi"kurmuşlar (MuseoNacio-
nal de las Intervenciones).
Zocalo'nun çevresi her yanıyla ilginç.
Diğer bir yanındaki eski kiliseyi, İspanyol-
lar daha önce aynı yerde bulunan Aİtek
tapınağının üstüne "Altta kalanın canı
çıksın!" dercesine dikmışler. Aradan 400
küsur >il sonra 1978 yılında metro inşaatı
sırasında ortaya çıkan bulgulardan, bu-
günkü meydan veçevresinin en önemli Az-
tek yerleşım ve din merkezlerinden biri ol-
duğu anlaşılmış.
Sonunda olan oldu ve Japonlann dü-
şünmek bile istemediklen bir husus gelip
sade Japon vatandaşının kafasına bir
dert olarak çakıldı. Japonya hızlı ekono-
mik büyümesının ve belki bireyler olarak
değıl. ama zengin bir ülke olarak ünlen-
mesinin tabii sonucunu yaşamaya baş-
ladı: Kaçak işçiler.
Nüfus artışı düşük olan ve artık yaşlı
bır nüfusa sahıp olduğu kabul edilen Ja-
ponya'nın insangücü ihtiyacının karşı-
lanmasında aşılması giderek zorlaşan bir
darboğaza sürüklendiği ve birçok geliş-
mış ve zengin ekonomıde de izlcnildiği
gibi sıkıntının Japonya'da da en vasıfsız
insan gücünde başlayacağı bilinen bır
gerçek idi.
Nitekim. iki üç seneden bu yana hafıf
hafıf patlama zemıni yoklayan sorun son
zamanlarda toplumu rahatsız eder bir
boyuta gelmış bulunuyor. Soracaksınız
şimdi nereden geliyor bu rahatsız edici ış-
çıler ve sayılan ne kadar? Cevap bekledi-
ğıniz veya ışitmeye alıştığınız gibi olma-
yacak: Türkler değil ve mılyonlar da de-
ğıl. Japonlan rahatsız edenlerin sayılan
henüz on binı bile bulmamış İranlılar.
franlı kaçak işçiler de gurbete düşmüş,
tüm işçiler gibi kendilerine tren istasyon-
lanna yakın yerleri mekân tutmuşlar. Bu
nedenle de, Narita Havaalanı'ndan Tok-
yo'ya geliş yollanndan en ucuz ve zah-
metlisi olan normal trenın geldiğı Ueno
ve Karajuko böjgelerini, Japon dostlan-
mıaa ubıri ile İranlı işçiler ıstila etmış.
Tamamı bekâr olan bu işçılenn sebep ol-
duğu sosyal problemler ile Japonya ve
Iran arasındaki diplomatik soruniar Ja-
ponya'da önemli gündem maddeleri.
* Sorun tamamı ile Japon kültüründen
ve Japon insanının toplumsal vebireysel.
davranış öğelerinden kaynaklanıyor.
Çok ilgınçtir kı. tüm değer yargılan top-
lumsal bir yaşam için şekillenen ve toplu-
mun önceliklenni kendı bıreysel öncelik-
lennin önüne geçiren Japon insanı kendi
toplumu ıçinde bile yüz yüze, ikıli bır te-
ması olabıldiğince önlemeye çalışmak-
tadır. Önleyemedığı zaman da bunu be-
lirli bir kalıplar seti içınde ve görev ya-
parmış gibi yürütmektedir.
Şüphesiz, bu insan topluluklan eği-
timsiz ve vasıfsız kişilerden oluşunca me-
sele bır uğraştan ziyade, toplumun har-
monısini bozacak topluluklar ile "başet-
me" sorununa dönüşmekte ve Japon-
lann telaşını daha da arttırmaktadır. Nr-
tekim İranlılar, Japonya'nın ilk kaçak iş-
çileri değıl, onlardan evvel daha önemli
sayılarda Koreliler ve Tayvanlılar var.
Ama Uzakdoğu kültürünün ortak yan-
lannı özümsemiş olan bu ülke insanlan
Japonlan İranlı işçiler kadar telaşlan-
dırmıyor.
Japonya'da toplum ve bireyler. uzak
kültürden gelen insanlar ile temas için
hazır ve eğitimli değil. O kadar ki. yıllar-
dan bu yana geliyorum diye gürleyen ve
toplumun yüreğıneçığ gibı düşen sorunu
Japon hükümetinin hâlâ görmezlikten
geldiği konusunda şikâyet var.
Başarınızı
teknoloji ile nasıl
ödüllendirirsiniz?
N0TEB00K/LAPT0P
TOŞHIBA
BİLGİSAYARLARI
Autoresume-Hydnde Battery
ûzellikli en yenı SO3SS ve BCWSS SX
Notebook/Laptop Toshiba
Bilgısayarlanı tüm •dünya ile aynı
anda TOSHİBA SHOVVROOM'da
sepgileniyor.
2200 SX/60
80386SX-20MHZ
2MB-10MBRAM
60 MB HARD DISK
3.5" 1.44 MB
LCD VGA EKRAN
NICKEL HYDRIDE 8ATTERY
BATTERY 1,5 SAAT ŞARJLA
3 SAAT KULLANIM
2,5 KG
DOS 5,0
AUTORESUME
4400 SXP/8O
• 80486SX-25MHZ
• 8 KB CACHE MEMORY
2MB-10MBRAM
• 80 MB HARD DISK
•3 5" 1.44 MB
• GAZ PLAZMA VGA EKRAN
• NICKEL CADMIUM BATTERY
.1,5 SAAT ŞARJLA
3 SAAT KULLANIM
• 3,3 KG
•DOS 5,0
, AUTORESUME
In Touch with Tomorrow
TOSHİBA
Turk^Dıstnbuton/ ELEICTROMAK A Ş.
SHOVVROOM: Buyukd«re Cad Basman Han No 4 Kat 2 Ş.şh-lstanbul
Tel 233 01 00/4HatFax 240 73 09
Adana Bolgesı 1461 17-1461 18
Ajıkara Bolgesi: 44089 00/2 Hat
Bursa Botgcıi: 15 14 60/3 Hat
izmir Botg«i: 22 0099
Trabzon Bolgesi 23 500
Sohum'un evleridenize bakar
ABHAZYA
KAFKASYA - "Gürcü-
ler duyduğumuza göre
Türkıye'de her şeylerini..
satıyorlarmış" diye eğJe-
niyordu Ekonomi Ba-
kanı olan sevimli ihtiyar.
Karadenız kentlerin-
dengeçerkenkurulan"ka-
çakçıdan tüketiciye" pa-
zarlannda yan fıyatına
Marlboro, ytizde bir fiyatma fare kapanı gibi
abuk sabuk şeyler satan sosyalizmin çocuk-
lannı gördüğümüzde 'bu iğneleyici esprinin' ne
menem bir şey olduğunu hıssedip gülememiş-
tık.
2800 yaşında olduğuna hemen herkesin ye-
min bıllah ettiği, bu küçük mistik kentin orta
yennde bulunan ayakçı kahvesinde. Türk kah-
vesı yudumlarken dinliyoruz Laz şivesiyle
Türkçe konuşan Gamıdya Akbey"i.
"Apsni" diyor bu üikenin adı, Çerkescede
"Tann'nın Pınan". bütün bu ormanlann ıçin-
den sÜ7ülüp gelen berrak nehırler ülkesı. güney-
dekı çılgın Karadeniz yok burada, sakın ve ağır
başlı bir mavilik uzanır Apsni kıyısında, "bu
güzel yurt talıhsizdir" diyor. çünkü, Tann bü-
tün milletlere yurt dağıtırken, Abhazlar ve Çer-
kesler geç kalmışlar, Tann da kendine ayırdığı
bu güzel yurdu vermek zorunda kalmış onlara,
"ama hep de gözü kalmış; ışte bizim problemi-
miz budur". Hepimiz gülüşüyoruz.
Sonra bilmem kaç yüz bin göçmenin gemilere
binip yurdu terk ettiği limana gıdıyoruz. Lıman
falan kalmamış. güzel bır park olmuş orası, kı-
yıya küçük bir taş dikilmiş mütevazı ve hoş,
yurdunu) ıtırenlenn anısına modernizm ve feo-
dalizm arasında, eğitim ile görgüsuzlük arasuı-
M.GÜNEŞ
DtKDURAN
da en önde olmakla, en
arkada kalmak arasında
sıkışmanın şaşkınlığında,
ama yine de dik ve mağrur
insanlann yurdu bu
küçük yer. Sostokovich'in,
öğrencisi genç yuppiler ile
Nâzım'la Abhazya otelde
votka içip zamparalıkmmm
^~
mm
~ yapmış profesör yazar-
lann ve eski KGB ajanlannın ve parti birinci
sekreterlerinın aynı kahveye düştüğü ve şaka-
laştığı bır hoş yun Apsni.
Fazıl Iskender'den açılıyor laf. "Abhaz diya-
lektini yakalamıştır o" djyor Anzor Mukbe (ti-
yatro eski müdürü). "Ünü de oradan gelir".
Ama bütün Kafkasyalılar ünlü Kabartay'dan
müthiş gururlanıyorlar. o da Leningrad Senfo-
ni Orkestrası şefı Yuri Temirkanov, şimdilerde
Londra Senfoni Orkestrası'nı da yönetiyor. Bü-
tün bunlar olurken tiyatronun önüne şehir or-
kestrası diziliyor. biraz sonra bir klasik konser
başlıyor. Anzor Mukbe arabasının bagajından
bir şampanya getiriyor ve patlatıyor, ben üzeri-
me alınıp bır teşekkür konuşması yapıyorum.
Cahit Külebi'den araklıyorum anında.
Sohum'un evleri denize bakar
Sokaklan yosun içınde...
Tercüme etmeye çalışıyorlar, sonra şampan-
ya şişesini eline geçiren entelektüel genç muha-
lif. Mayakovski'den Rusça patlatıyor, ama ben
anlayabiliyorum.
Takalar. çapalar. mavnalar
bilyalar gibi suyun yüzünde
bir iner bir kalkar
Sohum'dan kalkan gemiler
sel olur Samsun'a akar.