24 Nisan 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 EYLÜL 1990 DIŞ HABERLER CUMHURİYET/3 Rumlarda Ttirkiye telaşı • LEFKOŞA (AA) — Kıbns Rum Demokratik Birlik Partisi (DlSt) Genel Başkanı Glafkos Klerides, "Körfez krizi dolayısıyla Türkiye'nin öneminin büyük ölçüde arttığım" söyledi. Helsinki'de yapılan Avrupa Demokratik Birliği (EDU) Konferansı'na katılan Klerides, Kıbns'a dönüşünde verdiği demeçte, Türkiye'nin Körfez krizi ile ilgili gelişmeleri değerlendirmek suretiyte önemli kazançlar sağladığmı ifade etti. Avrupalı liderlerin gerek konferans çalışmalan, gerekse çalışma yemekleri sırasında Türkiye'den övgü ile söz ettiklerini belüten Glafkos Klerides, Ingiltere Başbakanı Margaret Thatcher'ın Türkiye'nin tavnnı "cesur" olarak nitelediğini hatırlattı. Klerides, bu gelişmeler karsısında, Kıbns sorununu BM Güvenlik Konseyi'ne götürmelerinin doğru olmayacağma işaret etti. AUende'nin naaşı • SANTIAGO (AA) — Şili'de 1973 yıhnda düzenlenen askeri darbe sırasında öldürülen eski Devlet Başkanı Salvador AUende'nin naaşırun başka bir yere gömûlmek üzere mezardan çıkanldığı bildirüdi. AUende'nin Şili bayrağına sanh naaşı, eski Devlet Başkanı'nın kızı ve tçişleri Bûkanı'nın da hazır bulunduğu sessiz bir törenle, dün sabah erken saatlerde bulunduğu mezardan çıkarüdı. Kortejin, Santiago'ya getiriİmek üzere yola çıktığı belirtiliyor. Korelere birlik • SEUL (AA) — Kore yarımadasının bölünmesinin üzerinden 40 yılı aşkın bir süre geçtikten sonra ilk kez, iki Kore'nin başbakanlan, dün Seul'de bir araya geldiler. Kuzey Kore Başbakanı Yon Hyong-Muk önceki gün Güney Kore'nin başkenti Seul'e gemişti. Güney Kore Başbakanı Kang Young-Hoon, görüşmeleri açarken yaptığı konuşmada, "Bu görüşmeler, iki hükumete de barışçü birleşmenin kapılarun açmah" dedi. Kang, görüşmelerin, ikili ilişkileri olabildiğince çabuk normalleştirmesini ve "tek ulusal topluluk yaratılmasını sağlamasını" diledi. TASS'tan Gorbi'ye uyan • MOSKOVA (AA) — Sovyet Resmi Haber Ajansı TASS, açık bir diUe SSCB Başkanı Mihail Gorbaçov'a uyarıda bulunarak, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Boris Yeltsin'le iyi ilişkiler kurma çabalarmı sürdürmesini, aksi takdirde SSCB'nin dagılacağını, Gorbaçov'un da liderligi yitireceğini ima etti. TASS'ın "gözlemcisi" Andrei Orlov*un imzasıyla yayımlanan yorumda, Gorbaçov ile Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Boris Yeltsin arasında son birkaç hafta içindeki işbirliği atmosferinin her iki tarafa da yarar sağlayacağı savunularak şu görüşlere yer verüdi: "Gorbaçov, Rusya lideriyle ittifak yapmakla kendisinin yoksun olduğu, ancak Yeltsin'de büyük miktarda bulunan halk desteğinin bir bölümünü kendi yanına çekebUir, bu da Gorbaçov'a reformları sürdürme şansı tanır!' Yunan-Arnavut gerginli&i • ATtNA (AA) — Atina- Tiran ilişkileri Arnavutluk'un verdiği protesto notasıyla yeniden gerginleşti. Yunanistan'uı Tiran büyükelçisine verilen protesto notasında, Yunanlı hükümet yetkililerinin Arnavutluk'a yönelik şoven tutumları eleştirilerek bu tür davranışlarm gerek iki ülke ilişkilerine, gerekse bölgede barış ve güvenlik ortanuna katkıda bulunmadığı bildirüdi. Özellikle iki ülke sınınna yakın Konika kentinde düzenlenen Kuzey Epir konulu konferansta, Başbakan Yardımcısı ve Adalet Bakanı Atanasios Kanelopulos'un "Avrupa haritasının yeniden gözden geçirilmesine" dair sözlerinin sert bir dille kınandığı protesto notasında sınır bölgesinde bu tip sorumsuz davranışlardan kaçmılması istendi. KÖRFEZ KRİZİ ...KÖRFEZ KRİZİ... KÖRFEZ KRİZİ...KORFEZ KR ABD, çok boyutlu bölgesel birgüvenlik rejimi için kolları sıvıyor Körfez'e ABD düzeniDışişleri Bakanı James Baker'ın önceki günkü konuşması, ABD'nin Körfez'e ilişkin üç "stratejik tehdit" gördüğünü ortaya çıkardı. Bunlar. 1- Bölgesel fiderlerin güçlenerek büyük boyutlu tehditler oluşturması, 2- Silah zoruyla iş yapmanın örnek haline gelmesi, 3- Bölgesel liderlerin, dünyanın kurulu ekonomik düzenini sarsmaları. ABD, bunlann olmaması ve güvenlik rejiminin işlemesi için Saddam'a çok ağır bir bedel ödetmeyi planhyor. UFUK GÜLDEMtR WASHINGTON — ABD Dışişleri Ba- kanı James Baker'ın önceki gün Kongıe 1 - de yaptığı 1*> saatlik siyasi açıklama, Ame- rika'nın soğuk savaş ertesi "yeni diinya dnzeninde" Körfez krizini nasıl algıladığı, neyi tehdit olarak gördüğü ve bu tehdidin üstesinden nasıl gelmeyi planladığı konu- sunda ilginç ipuçları veriyor. Baker'ın konuşmasma genel olarak ba- kıldığında, ABD'nin Körfez krizinde dün- yaya üç "stratejik tehdit" gördüğü anlaşı- İıyor. 1. Irak'ın Kuveyt'i işgali sonrasındaki ge- lişmeler, soğuk savaş sonrası dünya düze- ninin nasıl çalışacağı konusunda adeta bir laboratuvar testi oldu. Soğuk savaş yılla- nnda, her ülke bölgesel sorunlarda dahi atacaklan adımlarda süper ülkeleri göz önünde bulundurmak zorunda kalıyor, bu da bir tür istikrar getiriyordu. Buna "so- ğuk savaş dlsiplini" deniyordu. Ancak so- ğuk savaş ile birlikte, onun kendine özgü disiplini de ortadan kalktı. Henüz yerine de bir dısiplin konıılamadı. lşte, dünya tam bu arayışın içindeyken Irak, Kuveyt'i işgal etti. ABD'nin düşüncesi o ki eğer "yeni dünya düzemnin" disiplinin çatısı bir an önce çatılmazsa, kendini biraz güçlü his- seden bölgesel liderlerin etnik, sekter, hatta ekonomik kimlik arayışlan, giderek büyük boyutlu tehdiüere dönüşebilecek, dünya bir kaos eşiğine gelebilecek. ABD bu global tehdidi, Irak'ın Kuveyt'i işgal etrniş olma- sından çok daha fazla önemsiyor. Was- hington, bu açıdan dünyanın karşısında iki seçenek bulunduğunu düşünüyor: Ulusla- rarası topluluk tarafından zamanında ve kararh olarak cezalandırdığı için saldırgan- lığın caydınldığı bir dünya düzeni ya da tepkisizlik nedeniyle saldırganlığın teşvik edildiği bir dünya düzeni. ABD, önceki gün Dışişleri Bakaru Baker'ın sözlerinde de ifa- desinı bulduğu gjbi Körfez krizini fırsat bi- lerek, "yeai dünya düzeninin" kurallannın konulmasını istiyor. 2. ABD'nin Irak'a attığı adımda gördü- ğü ikinci önemli stratejik tehdit ise eğer hoşgörü gösterilirse, Ortadoğu'da silah zo- ruyla iş yapmanın emsal haline gelmesı. ABD Dışişleri Bakanı Baker, "Çöailme- miş bölgesel sorunlar, sos>al ve siyasi çal- kantılar, kitlesel ölüm silahları ve diinya- nın enerji deposu olmasının Ortadoğu'yu bir banıt fıçısı haline getirdigini" söylüyor ve barut ateş aldığı zaman, ne bölgede ne de dünyada kimsenin bu patlamarun etki- sine karşı bağışıklığı olmayacağım vurgu- luyor. Bu yüzden de "bölgedeki dostlan- nın güvenliğini temin etmek için Amerikai nın bolgede giivçnilir bir partner olarak kalmaya devam etmek zorunda olduğuoa" vurguluyor. Bu bakış açısı, ABD'nin Kör- fez'deki varlığırun, bu krizin sonucundan bağımsız olarak uzun süreli kalıcüığa dö- nüşebileceğinin işaretini veriyor. 3. Amerika'run Körfez krizinde stratejik tehdit olarak gördüğü üçüncü olgu da dün- yanın Körfez petrolüne bağımhlığının de- vam etmesinin global ekonomi üzerinde- ki etkileri. Ancak bunu benzin fiyatlannın artması şeklinde bir etki olarak değil de Or- tadoğu'da kendini güçlü hisseden bir böl- gesel liderin, dünyanın kurulu ekonomik düzenini sarsabileceği düzeyde bir etki ola- rak görüyorlar. 1973'teki petrol krizi ben- zeri bir etkinin türn dünyada faiz hadleri- ni arttıracağından ve ekonomilerin durgun- luk sürecine gireceğinden ürküyorlar. Bu tehdidin de en çok Doğu Avrupa'nın yeni demokrasileri açısmdan tehlikeli olduğu- nu düşünüyorlar. Bu yüzden de Saddam Hüseyin gibi bölge liderlerinin zamanında müdahale ile etkisizleştirilmesinin kaçınıl- maz olduğu kanıiını taşıyorlar. Körfez krizinin global stratejik tehditleri Dışişleri Bakanı Baker'ın sıralamasıyla böyle özetleniyor. Peki, bu tehditleri nasıl bertaraf etmeyi düşünüyorlar? Irak örne- ğinde Amerika, Bağdat'a o kadar büyük bir bedel ödetmeyi hedefliyor ki bunun sa- dece Irak'ın Kuveyt'ten çekilmesi, rehine- lerin serbest bırakılması ve Kuveyt'in meşnı hükümetinin tekrar işbaşına gelmesini sağ- laması değil, aynı zamanda bölgede yeni bir güvenlik rejimini doğurması da öngö- JAMES BAKER — "Körfez için NATO benzeri govenlik yapısı". rülüyor. Bu güvenlik rejiminin esaslan ise şöyle sıralanıyor: 1. ABD yeni bir Körfez güvenlik rejimin- de iki süper devlet arasıntla periyodik da- nışmalar yapdmasını çok önemli olarak gö- riiyor. Baker, önceki gün Kongre"de bunun ne kadar önemli olduğunu vurgulamak için Kongre üyelerine, "Sovyetler*in eski kafa- da olduğu günlerde böyle bir kriz çıkma- stnın sonuçlannı düşünebiliyor mnydo- ooz?" diye sordu. 2. Yine Baker'm deyişiyle ABD öyle bir güvenlik rejimi istiyor ki "bölgede meyda- na gelebilecek siyasal ve sosyal degişiklik- ler banşçı bir ortamda" gerçekleşsin. Ya- ni bir başka deyişle, Körfez'deki muhafa- zakâr monarşiler uzun ömürlü olsun, pet- rolün akışı sosyal ve siyasal çalkantılarm tehdidi altında olmasm. Bu, ABD'nin Or- tadoğu'da kurmayı düşündüğü yeni güven- lik rejiminin belki de en ilginç unsunı. Çünkü uzun vadede sosyal ve siyasal çal- kanıılann petrolün akışını tehdit edeceğin- den korkan Amerika'nın, bugün yardımı- na koştuğu monarşilerin bir noktadan son- ra tepetaklak devrilmesine göz yumabile- ceği çok uzak bir ıhtimal olarak görülmü- yor. Amerika'daki Arap kökenli entelek- ttielleT, bu süredn, Körfez'de siyasi deği- şiklikler doğurabileceğine dikkat çekiyor. 3. ABD'nin yeni güvenlik rejiminin üçüncü ayağını da Irak'ın kitlesel ölüm si- lahlarıru "sımriamak" amacı oluşturuyor. Ve bunun her senaryo için geçerli olduğu vurgulanıyor. Yani Irak, BM kararlanna uyup barışçı bir şekilde Kuveyt'ten çıksa da silah zoruyla çıkanlsa da ABD'nin, Irak'ın bu yeteneğini bir şekilde çevreieyip sunrlamayı düşündüğü ortaya çıkıyor. Pe- ki, Irak'ın bu yeteneğini, o yeteneği tama- men tahrip euneden "sımriamak" müm- kün mü? Baker bu soruya, "Onn tahrip et- meden yok etmek elbette mümkün degil, ama kurulacak yeni bir güvenlik yapısı sa- yesinde bu silahlar risk olmaktan çıkan- labilir. Tıpkı Avnıpa'da olduğu gibi" diyor. Bu sözleriyle de Körfez'de nasıl bir güven- lik yapısı düşünüldüğü konusunda yeni ipuçları veriyor. 4. Körfez güvenlik rejiminin üzerinde yükseleceği sütunlardan dördüncüsünün de "lsrail" olacağı anlaşıhyor. ABD, Araplara gelişmiş silahlar vererek Körfez'de >aıracağı güvenlik rejiminin tsrail'in varlığını tehdit edecek bir yapı kazanmasını da istemiyor. Bu kapsamda "öze" değinen bazı argü- manlar dahi ortaya atüıyor. Örnegin ku- rulacak Körfez güvenlik rejiminin Israil'i tehdit etmemesini sağlamanın yollarından birisinin de bir Arap-lsrail banşı sağlamak olduğu tartışılıyor. ABD yönetimi, Saddam Hüseyin'in, yurtsuz Filistinlilerin duygula- •rım sömürdüğü kanısında. Washington, Körfez krizinden istifadeyle Filistin sonı- nuna, bu konunun radikal Araplar tarafın- dan sömürütaesini önleyecek bir çözüm getirme>i dahi arzuluyor olabilir. Nitekim Dışişleri Bakanı Baker, önceki gün Kong- re"deki konuşmasında bu konuya üstü ka- palı olarak değindi ve Filistin konusuna bi- raz da "farkh" gözle bakılması gerektiği- ni söyledi. ABD Dışişleri Bakanı James Baker'ın Kongrede yaptığı konuşmanın ayrıntılı metni ABD Körfez'de kalacakBaker: "Körfez krizinin şu an ortaya çıkardığı durum, ABD'nin bölgede mutlaka bir rolünün bulunması gerektiğini ortaya koyuyor. Buradan hareketle, NATO modeline benzer bir ittifakı Arap dostlarımızla kurmak istiyoruz. Böyle bir şey Irak, Kuveyt'ten çekilse bile gereklidir!' yi, Körfez bölgesinde de yapabüiriz. Körfez krizinin şu an ortaya çıkardığı durum, ABD'nin bölgede mutlaka bir ro- lünün bulunması gerektiğini ortaya koyu- yor. Körfez'de sürekli bir ABD varlığı bu- lunması gerekiyor ve bunun mutlaka ka- ra birliklerinden oluşması da gerekmiyor. VVASHLNGTON (Cumhuriyet) — ABD Dışişleri Bakanı James Baker'm, önceki gün Temsilciler Meclisi Dışişleri Komite- si'nde yaptığı konuşma, ülkesinin, Basra Körfezi'nde soyunmak istediği yeni rolü ve bölgeye ilişkin yeni arayışlan içermesi açı- smdan ilginç özellikler gösteriyordu. Ba- ker'm yaklaşık 2,5 saat süren konuşması- nın özetini aşağıda sunuyoruz: "Irak, Kuvey'i işgal etti, ancak fethe- demedi. Saddam Hüseyin'in çaldığının üzerine otunnasına hiçbir şekilde izin ve- rilmemelidir. Bu nedenle, Körfez Krizi son bulsa dahi, böyle bir durumun tekrar ya- şanmaması için, yeni bir Körfez güvenlik rejimi oluşturulmalıdır. ABD yönetimi, böyle bir rejimin oluşturulmasını planSa- maktadır ve Körfez krizi bittikten sonra, Amerikan askerleri bölgenin güvenliğini sağlamak amacıyla Ortadoğu'daki varlık- lannı sürdürebilirler. Körfez'de asü olan uzun vadeli bir çö- zümdür. Buradan hareketle, bölge ülkele- rinin güvenlik kaygüanm giderecek ve pet- rolün istikrarlı ve makul bir fıyattan akı- şını sağlayacak bir güvenlik rejimi öngö- rüyoruz. Bu, Irak'm yaptığırun bir daha tekrarlanmasına izin vermeyecek çok bo- yutlu bölgesel bir güvenlik rejimi olacak- ör. Bundan ^fnayian^n da Irak'ın Kuveyt'i işgaline benzer saldırgan davranışların önüne geçebilmektir. ABD politikasının şu anki resmi hede- fi, Saddam Hüseyin'in devrilmesi değildir. Biz, bu tür saldırgan davramşlann bir da- ha tekrarlanmamasını istiyoruz. Bunun için de Körfez için yeni bir güvenlik reji- mi oluşturulmasını vurguluyoruz. Irak, Kuveyt'ten çekilse bile bu ülkenin yayüma- cı politikasını engeUemek amaayla NATO modeline benzer bir ittifakı uzun vadede Arap dostlarunızla kurmak istiyoruz. An- cak bu konunun enine boyuna incelenme- si gerektiğine inanıyorum. Yinelemek ge- rekirse, kesin olarak Irak, Kuveyt'ten çe- kilse büe böyle bir şey gerekli olacaktır. Irak'ın bölgedeki tehditkâr tavnnın sü- receğine ilişkin işaretler, bu ülkenin elin- de bulundurduğu ve sürekli olarak bir teh- dit aracı olarak kullandığı kitlesel yok edici silahların varhğıyla da kendisini göster- mektedir. hak, aynı zamanda nükleer si- lah ele geçirmeye de çalışmaktadır. Biz, Irak'ın kimyasal ve nükleer silah gücünün sünnet edilmesini istiyoruz. Irak'ın, şu an- daki konumu, Stalin zamanındaki SSCB'nin konumuyla aynıdır. O vakitler, SSCB'ye karşı Avnıpa'da kurulan meka- nizma nasıl tıkır tıkır işledi ve bölgede ye- ni bir «üvenlik sistemi kurulduysa aynı şe- Körfez'deki ABD varlığına Arapların önemli ölçüde katılmalan gerektiğine ina- nıyorum. Bu arada, Irak'ın yeniden tero- rizmi destekleyen ülkelc'r listesine aündı- ğmı da belirtmek isterim. Bunda, Irak yet- kitilerinin, Amerikan, Ingfliz ve Fransız he- deflerine saldırma tehdidinde bulunmala- rı da etken oldu. Şu an için Irak'ın Kuveyt'e karş; giriş- tiği saldından sonra ortaya çıkan durum- dan, birçok dostumuz olumsuz bir biçim- de etkilenmektedir. Buna en iyi örnek de Türkiye ve Mısır'du-. Burada, NATO müt- tefikimiz Türkiye'den, hızlı, etkili ve çok cesur işbirliği nedeniyle ayrıca söz etmek gerekir. Türkiye ve Mısır, Irak'a karşı uy- gulanan ekonomik yapunmlardan en çok etkilenen iki ulke olacak. Bu iki ülke, en başlarda çok cesur bir biçdmde öne çıkmış- lar, bireysel olarak ve aynı zamanda yap- tınm uygulayarak destek sergilemişlerdir. Bu iki ülke için meşru Kuveyt hükümeti çok şey yapnuştır. Japonya da, Mısır, Türkiye ve Ürdün için henüz miktan açık- lanmayan yardımda bulunmayı garanti et- miştir. Bu arada, SSCB'ye de Körfez kri- zine ilişkin gösterdiği destekten dolayı da teşekkür etmek gerekiyor. SSCB, bu den- U geniş bir destek venneseydi, Irak'a kar- şı böyle bir uluslararası fonun oluşturu- lamazdı. Ayrıca Körfez krizinin ortaya çıkardığı diğer bir durum da Irak'ın Filistin mese- lesini istismarıdır. Biz ABD olarak, Irak gibi ülkelerin bu krizden yararlanarak Fi- listin meselesini istismar edemeyeceği ye- ni bir bakışla bu konu üzerine eğUmeliyiz. Filistin meselesini bu açıdan değerlendir- memizde yarar vardır." ABD Dışişleri Bakanı Baker, konuşması sırasında Kongre üyelerinin, ABD'nin as- keri bir harekete başlayıp başlamayacağı- nı sormaları üzerine de, "Hiçbir olasılığı dışlanuyorum, var da demiyorum" karşı- lığını verdi. LONDRA, PARIS, BONN N ATO'dan değişiktepkiler İngiltere, Körfez için yeni bir güvenlik rejimi yaratılmasına 'sıcak' bakıyor. Fransa, konuya 'soğuk' yaklaşırken, Federal Almanya ise 'çekimser' davraruyor. DJŞ Haberier Servisi — ABD Dışisleri Bakanı James Baker'ın Körfez'de çok bo- yutlu bir güvenlik rejimi oluşturulmasını planladıklarını açıklaması, Londra, Paris ve Bonn'da farkh biçimlerde değerlendiril- di. Londra, Baker'm görüşüne olumlu yak- laşırken, Paris, konuya sıcak bakmıyor. Bonn ise şu an için "çekimser" davranıyor. Londra'dan Edip Emil Oymen'in bildir- diğine gore ABD Dışişleri Bakanı James Baker'ın, "Kuveyt bunalımı çözüldükten sonra Basra Körfezi'nde olası saldınlan caydırmak amacıyla yeni bir güvenlik an- layışı oluşturulması gereku'ği"ne ilişkin sözleri Ingiliz gözlemciler tarafından, "ABD, Sovyetkr'in Afganistan'ı işgalinden sonra Ortadoğu petrolunun güvenliğini ko- nıraak için hazıriadığı planı şimdi yüriir- lüge ko>mak istiyor" şeklinde değerlendi- rildi. Aynca ABD eski Dışişleri Bakanı Kis- singer'ın, "Amerika'nın dünya çapında çı- karlan vardır. Avrupalı müttefiklerimizin bölgesel çıkarları vardır" sözleri de hatır- latıldı. ABD'nin, Türkiye, Suriye, Lübnan, ls- rail, Kuzey Afrika ve Akdeniz'in EUCOM olarak bilinen Avrupa'daki Amerikan kuv- vetlerinin sorumluluk alanına girdiği, an- cak Mısır, Urdün, Irak, Arap yanmadası ve tran'ın, ilk kez 1980'de kurulan, 1983'te yetkisi genişleülen ve kısaca CENTCOM olarak bilinen, "Amerikan Merkezi Komutası-Çevik Güç"ün sorumluluk ala- nına girdiği ifade ediliyor. Bu nedenle Ku- veyt bunahmında Amerika'nın, tsrail'le de- ğil, Mısır'la açık askeri işbirliğine gittiği- ne dikkat çekildi. Bu tutumun, Amerikan yönetiminin 1983'ten bu yana Ortadoğu için öngördüğü plana uyduğu kaydedildi. Bu nedenle, ABD'nin Kuveyt bunalımı- nın bir şekilde çözümünden sonra da böl- gede kalacağına ilişkin imalar, İngiliz uz- manlarca yadırganmıyor. ABD Dışişleri Bakanı Baker'ın, ileriye yönelik görüşlerin- de, tüm Ortadoğu'nun CENTCOM faali- yet alanı ıçıne alınacağıia ilişkin ipuçları bulunduğuna dikkat çektiler. Bir komuta alanındaki bir ülkenin, di- ğer bir komuta alanında yer alması konu- sunda ise görüşler değişik. İngiliz uzman- lar, Amerika'nın savunma anlayışında "dost ya da müttefîk ülkelerin destek vermesi" ya da "destekli komata" göruşü- nün yer aldığını, ancak bunun eşgudüm- lenmesi ve bir işbirliği sağlanmasının "da- ima zahmetli ve dolaylı oldnğana" belirt- tiler. Uzmanlar, Avrupa'daki Amerikan kuvvet komutanhğı çerçevesinde yer alan lsrail ve Türkiye'den "destek" istenebile- ceğini, nitekim Türkiye'ye "bu yönde bir beklenti olduğunun ima edildigini, Türki- ye'nin de harekete geçtiğini" belirtiyorlar. UzmanlaT, NATO'ya ait olmakla birlikte tncirlik Üssü için de "Yakında bir çatışma- da degilse, artık ne zaman kullanılacak?" diye soruyorlar. ABD'nin, aynca bir çatış- ma dunımunda yaralılann ince ameliyat- lan için lsrail'e başvurması da beklenmek- te. Kuveyt bunahmında ABD'ye ilk ve ka- rarlı desteği veren îngütere de bölgenin "kı- sa süreli de olsa eski sömürgeci gücü" tn- giltere'nin balen Kıbns'taki iki üssü dışın- da, işgale kadar Kuveyt'le ve öteden beri Umman'la çok yakın askeri işbirliği var. İngiliz savaş gemileri, tran-Irak savaşımn başından itibaren Körfez'de "Armilla Devriyesi" adı altında devriye de geziyor- du. İngiltere, bölgede Birinci Dünya Sava- şı'ndan bu yana, Amerika'dan da daha ya- kın bir Batılı güç olarak tanınmakta. Paris muhabirimiz Sabetay Varol'un ha- berine göre ABD Dışişleri Bakanı James Baker'm, Körfez için uzun vadeli "yeni gü- venlik sistemi" önerisi, Paris'in itirazma yol açabilecek başlıca noktalardan biri. Zira, VVashington'un stratejik anlamda ve uzun vadeli yeni tür bir Körfez jandarmalığına karar vermesi, Paris'in "Avrupa savunma sistemi" projesine dolaylı da olsa darbe in- diriyor ve Washington'un Atlantik ötesin- deki varbğmı ebedileştiriyoT. Gerçi son Körfez bunalımı, Batı Avrupa'nın askeri anlamda ne kadar aciz olduğunu bir kez daha kanıtladı. Dilek Zaptçıoğlu'nun Bonn'dan bildir- diğine göre de Alman basını, "Irak K»ı- veyt'ten çekilse bile ABD'nin Körfez'den kolay kolay çekilmeyecegi" kuşkusunu sık sık dile getiriyordu. ABD Dışişleri Bakanı James Baker'ın VVashington'dan yaptığı "Körfez'de NATO benzeri bir savunma it- tifakı oluşturma" önerisi Bonn'da sürpriz yaratmadı. ABD Dışişleri Bakanı James Baker, dün başladığı Avrupa ve Ortadofu turunda Bonn'a da uğrayacak. POLJTIKADA SORUNLAR ERGUNBALa KörfezKrizi, Körfez krizi, ne şekilde sonuçlanırsa sonuçlansın, bir nokta herhalde kesinlikle öne sürülebilir: Ortadoğu'nun siyasal hari- tası köklü biçimde değişecektir. ABD, Saddam'ı devirmeyi ba- şarsa bile Körfez'deki çağdışı rejimlerin, dünyanın en büyük zen- ginliğıne sahip ailelerin düzeninin sonu gelecektir. Savaş çıkar ve bu savaşta binlerce Amerikalı genç ölürse, Amerikalılar, "Bu genç insanletnmız, ElSabah aılesint, Suudi hanedanını korumak, Las Vagasta kumarda gecede 1 milyon dolar kaybeden Suudi prenslerinin çılgınca yaşamlannı sürdürmek için mı öldüler" diye soracaklardır. Başkan Bush, ne kadar "demokrasi için savaştk" derse desin, "görunen köy kılavuz istemediğinden" Amerikalıla- rı inandıramayacak, kendi kamuoyunu yatıştırmak için bu ülke- lerde daha demokratik bir düzeni teşvik etmek zorunda kalacaktır. Arap dünyasında meydana gelebilecek degişiklikler ve "Saddam olaymt" hazırlayan tarihsel nedenler ayrı bir yazı konusudur. Şu anda Sovyetler Birliği ve İsrail'in Körfez krizinde bize ilginç ge- len konumları üzerinde durmak istiyoruz. Saddam Hüseyin'in krizden başarı ile sıyrılması (gerçi uzak bir ihtimal olarak görülüyor) değişik nedenlerle İsrail'in de Sov- yetler'in de işine gelmez. İsrail, sıkıştığı köşeden kurtulan Sad- dam'ın, birkaç yıl sonra elinde nükleer silahla başına bela ola- cağından korkar. Sovyetler Birliği ise Saddam'ın cihat çağrısı- nın kabarmasına yol açtığı radikalizmin kendi Müslüman cum- huriyetlerinde yankı bulmasından çekinir Bu açıdan iki ülkenin çıkarları arasında uyum vardır. ikisi de Saddam'ın güçlenmesi- ni istemez. Ancak çıkar ortaklığı bu noktada brtiyor. İsrail, krize askeri bir çözümle Irak'ın silah merkezlerinin ABD tarafından yerle bir edilmesini, Saddam'ın ortadan kaldırılması- nı ister. Ancak bu şekilde Irak tarafından gelebilecek bir kimya- sal ya da birkaç yıl sonra nükleer meydan okumaya karşı kendi- ni güvencede hıssedebılecektir. Sovyetler Birliği ise askeri çözüme tepkı olarak Arap dünya- sında yeni bir radikalizmin doğacağından, bu olgunun da kendi Müslüman cumhuriyetlerıni etkileyebileceğinden çekinir. Mos- kova'nın Irak'ın kimyasal ya da ıleride nükleer sılanlarından bir korkusu olmadığından, onu öncelıkle düşündüren sorun Sad- dam'ın güçlenmesinin ya da askeri çözümle ezilmesinin İslam dünyasında yol açabileceği çaikantıdır. Bu bakımdan Moskova, İsrail'in tersine diplomatik çözümü tercih eder. Saddam, Güvenlik Konseyi kararı uyarınca Kuveyt'ten çekilmeye zorlanırsa hem kit- lelerı cihat çağrısı ile ayaklandıracak gücünü ve prestıjini yitire- cek hem de Irak'ın ABD tarafından bombalanmasına tepki ola- rak Ortadoğu'da radikal islamcı akımın sahneye çıkması önlen- miş olacaktır. Sovyetler'ln çıkarı sadece Saddam'ın hizaya geti- rilmesinde değil. Moskova, bu krizden Suudi Arabistan yöneti- minin de yıpranmış olarak çıkmasını ister. Çünkü Suudi hükü- meti yıllardır Sovyetler Birliği'nin Müslüman cumhuriyetlerinde, Türkiye'de yaptığı gibi, İslamcı akımlan desteklemekte, bu tür örgütlere el altından yardım etmektedir. Bu nedenle Körfez krizi ne şekilde sona ererse ersin (diplomatik ya da askeri çözüm), Moskova'nın Körfez ülkelerinde demokratik yönetimlerin işbaşı- na gelmesı için ABD'ye baskı yapacağı düşünülebilir. Sonuç ola- rak krize diplomatik çözüm ve Körfez'de demokrasinın gelişmesi, özellikle Suudi yönetiminin yıpranması Moskova'nın çıkarları- na uygundur. Sovyetler'in çıkarları doğrultusunda olan bir şey daha var: Batı ekonomilerınin bu krizi, ağır bir darbe yemeden atlatmaları. Zira böyl? bir darbe, yazgısını Batı ekonomısine bağ- lamış olan Sovyet ekonomisini de olumsuz etkileyecektir. Gelelim israil'e ^ İsrail şimdilik Körfez krizinde kazançlı görünüyor. Filistin so- runu rafa kaldırılmış, iktidardaki sağcı koalisyon üzerindeki bas- kılar kalkmış, Arap dünyası paramparça olmuştur Hele askeri çözümle Saddam rejimi deezilirse, Tel Aviv derin bir "Ohh" ç&- kecektir. Ama ne kadar süre için? Saddam'ın Kuveyt'i işgalinin sona erdirilmesi için savasa tanık olan dünyanın, İsrail'in Arap topraklarını işgalini sürdürmesi karşısmda seyirci kalması bek- lenebilir mi? Saddam'a karşı savaşa gıden Başkan Bush, isra- il'in Arap topraklarında işgali sürdürmesini nasıl savunacaktır? Üstelik İsrail'in topraklarını işgal ettiği Arap ülkelerinden biri olan Suriye şimdi Saddam'a karşı ABD'nin müttefikidir. Ayrıca dün- ya, Saddam'ın Kuveyt'i işgalini haklı göstermek için İsraii'in Arap topraklarını işgal etmesinl öne sürdüğünü ve "/sra/7, Arap top- raklanndan çekilsin, ben de Kuvoyften çekilmeyi dûşünürûm" de- diğini de unutmayacaktır. lsrail, Körfez krizinde kısa vadede kazançlı durumdadır. Ama uzun vadede sıra er geç kendisine gelecektir. Saddam Kuveyt'e saldırarak Ortadoğu'da bazı taşların oyna- masına yol açmıştır. Kendisi altında kalsa bile bu taşları artık eski yerlerine koymak mümkün değildir. İNGILTERE BAB'dankriz için askeri eşgüdüm ABD ve Batı Avrupa ülkelerinin Basra Körfezi'ne gönderdikleri kuvvetlerin eşgüdümü için ilk adım, Bahreyn'de Batı Avrupa Birliği aracılığıyla atılıyor. EDİP EMtL ÖYMEN LONDRA — ABD ve Batı Av- rupa ülkelerinin Basra Körfezi- ne gönderdikleri deniz kuvvetinin eşgüdumlenmesi için ilk adım atı- byor. 'Baü Avrupa Birliği' (BAB) tarafından yapılan açıklamada, halen BAB Dönem Başkanı sıfa- tiyla Fransa'nın cumartesi günü Bahreyn'de Basra Körfezi'nde gö- revli Batılı kuvvet komutanlan arasında bir 'eşgudum toplandsı' yapılmasına karar verdiği bildi- rildi. Toplantıya, BAB üyesi ol- mayan ABD kuvvet komutanla- rı da katılacak. Basra Körfezi'ne gönderilen çokuluslu deniz kuv- vetinin emir ve komuta sorumlu- luğu, hareket alanı, lojistik ve ha- berleşme sorunlannın eşgüdümü yönünde ilk adım böylece atümış olacak. Gözlemciler, NATO ülke- lerinin şimdiye kadar 'çesiüi şemsiyeler' altında bölgeye askeri kuvvet gönderdikten sonra soru- na banşçı çözüm olasılığının hız- la czalmaya başlaması üzerine "NATO kisvesini gizleıneye artık gerek duymayacaklan" görüşün- de Ancak NATO'nun askeri ka- nadında yer almayan Fransa'nın, Körfez'deki askeri gücün komu- tasını NATO değil, BAB 'semsiyesi' altında tutmaktan ya- na olduğuna da dikkat çekiliyor. Bahreyn'de yapılacak toplantı, Başbakan Margaret Thatcher'm NATO'ya "alan dışı faaliyet ola- nagı tanınması amacıyla" NATO Anlaşması'nda gerekli değişiklik- lerin yapılmasım ima ettiği geçen haftaki konuşmasını ızliyor. Baş- bakan Thatcher, Avrupa için ye- ni bir savunma anlayışının gerekli olduğunu, bunun için de savun- mayı sadece NATO sımrlan Için- de' düşunmekten vazgeçmek ge- rektiğini söylemişti. Başbakan Thatcher, "Avrnpa'da kendi gü- venlik ve savunmamıa sağladıgı- mız icin düoyanın başka yerlerio- de olup bitenlerle ilgilenrnemek yeterli değildir. İçine kapanık bir NATO'ya gelecekte yer yok. Ay- nı şekilde içine kapalı bir Avru- pa Toplıünğu'na da" şeklinde ko- nuşmuştu. Bahreyn'de şimdi ABD-BAB arasındaki eşgüdüm toplantısı, İngiliz Dışişleri Bakanhğı'na ya- kın kaynaklar tarafından "Baş- bakan Thatcber'ın göruşlerine paralel bir gelişme" olarak değer- lendirildi. Aynı kaynaklar, BAB üyesj olmadığı halde NATO üyesi olan Türkiye ve Yunanistan'ın da bölgeye deniz ya da kara knvveti göndermesi durumunda, Başba- kan Thatcher'ın öngördüğü 'NA- TO, alanı dışı faalryet'in fıilen ger- çekleşeceğine ve ismi koomasa dahi' NATO'nun fiilen "alan dı- şı bir mekânda ilk kez bir strate- ji çalışmasına girecegine" dikkat çektiler. NATO'nun kuruluş yasasmda S. madde, "Bir üyeye yapılan sal- dın tüm üyelere yapılmış sayılır" derken 6. madde, NATO'nun böyle bir saldırıyı savuşturmak için faaliyet gösterebileceği alanı çiziyor. Taraflann Avrupa ve Ku- zey Amerika'daki topraklan ile Türkiye ve Akdeniz ile Atlantik Okyanusu'nda Yengeç Dönence- si'nin kuzeyinde kalan üyelere ait adalar. Ancak NATO'nun alanı dışındaki olaylarla ilgileneceği, bu konularda üyeler arasında gö- rüş alışverişi yapacağı uzmanlar tarafından belirtilmekte.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle