Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 EYLÜL 1990 DIŞ HABERLER CUMHURİYET/3
Rumlarda
Ttirkiye telaşı
• LEFKOŞA (AA) —
Kıbns Rum Demokratik
Birlik Partisi (DlSt) Genel
Başkanı Glafkos Klerides,
"Körfez krizi dolayısıyla
Türkiye'nin öneminin
büyük ölçüde arttığım"
söyledi. Helsinki'de yapılan
Avrupa Demokratik Birliği
(EDU) Konferansı'na
katılan Klerides, Kıbns'a
dönüşünde verdiği demeçte,
Türkiye'nin Körfez krizi ile
ilgili gelişmeleri
değerlendirmek suretiyte
önemli kazançlar
sağladığmı ifade etti.
Avrupalı liderlerin gerek
konferans çalışmalan,
gerekse çalışma yemekleri
sırasında Türkiye'den övgü
ile söz ettiklerini belüten
Glafkos Klerides, Ingiltere
Başbakanı Margaret
Thatcher'ın Türkiye'nin
tavnnı "cesur" olarak
nitelediğini hatırlattı.
Klerides, bu gelişmeler
karsısında, Kıbns sorununu
BM Güvenlik Konseyi'ne
götürmelerinin doğru
olmayacağma işaret etti.
AUende'nin
naaşı
• SANTIAGO (AA) —
Şili'de 1973 yıhnda
düzenlenen askeri darbe
sırasında öldürülen eski
Devlet Başkanı Salvador
AUende'nin naaşırun başka
bir yere gömûlmek üzere
mezardan çıkanldığı
bildirüdi. AUende'nin Şili
bayrağına sanh naaşı, eski
Devlet Başkanı'nın kızı ve
tçişleri Bûkanı'nın da hazır
bulunduğu sessiz bir
törenle, dün sabah erken
saatlerde bulunduğu
mezardan çıkarüdı.
Kortejin, Santiago'ya
getiriİmek üzere yola çıktığı
belirtiliyor.
Korelere birlik
• SEUL (AA) — Kore
yarımadasının bölünmesinin
üzerinden 40 yılı aşkın bir
süre geçtikten sonra ilk kez,
iki Kore'nin başbakanlan,
dün Seul'de bir araya
geldiler. Kuzey Kore
Başbakanı Yon Hyong-Muk
önceki gün Güney Kore'nin
başkenti Seul'e gemişti.
Güney Kore Başbakanı
Kang Young-Hoon,
görüşmeleri açarken yaptığı
konuşmada, "Bu
görüşmeler, iki hükumete
de barışçü birleşmenin
kapılarun açmah" dedi.
Kang, görüşmelerin, ikili
ilişkileri olabildiğince çabuk
normalleştirmesini ve "tek
ulusal topluluk
yaratılmasını sağlamasını"
diledi.
TASS'tan
Gorbi'ye uyan
• MOSKOVA (AA) —
Sovyet Resmi Haber Ajansı
TASS, açık bir diUe SSCB
Başkanı Mihail Gorbaçov'a
uyarıda bulunarak, Rusya
Federasyonu Devlet Başkanı
Boris Yeltsin'le iyi ilişkiler
kurma çabalarmı
sürdürmesini, aksi takdirde
SSCB'nin dagılacağını,
Gorbaçov'un da liderligi
yitireceğini ima etti.
TASS'ın "gözlemcisi"
Andrei Orlov*un imzasıyla
yayımlanan yorumda,
Gorbaçov ile Rusya
Federasyonu Devlet Başkanı
Boris Yeltsin arasında son
birkaç hafta içindeki
işbirliği atmosferinin her iki
tarafa da yarar sağlayacağı
savunularak şu görüşlere
yer verüdi: "Gorbaçov,
Rusya lideriyle ittifak
yapmakla kendisinin
yoksun olduğu, ancak
Yeltsin'de büyük miktarda
bulunan halk desteğinin bir
bölümünü kendi yanına
çekebUir, bu da Gorbaçov'a
reformları sürdürme şansı
tanır!'
Yunan-Arnavut
gerginli&i
• ATtNA (AA) — Atina-
Tiran ilişkileri
Arnavutluk'un verdiği
protesto notasıyla yeniden
gerginleşti. Yunanistan'uı
Tiran büyükelçisine verilen
protesto notasında, Yunanlı
hükümet yetkililerinin
Arnavutluk'a yönelik şoven
tutumları eleştirilerek bu
tür davranışlarm gerek iki
ülke ilişkilerine, gerekse
bölgede barış ve güvenlik
ortanuna katkıda
bulunmadığı bildirüdi.
Özellikle iki ülke sınınna
yakın Konika kentinde
düzenlenen Kuzey Epir
konulu konferansta,
Başbakan Yardımcısı ve
Adalet Bakanı Atanasios
Kanelopulos'un "Avrupa
haritasının yeniden gözden
geçirilmesine" dair
sözlerinin sert bir dille
kınandığı protesto
notasında sınır bölgesinde
bu tip sorumsuz
davranışlardan kaçmılması
istendi.
KÖRFEZ KRİZİ ...KÖRFEZ KRİZİ... KÖRFEZ KRİZİ...KORFEZ KR
ABD, çok boyutlu bölgesel birgüvenlik rejimi için kolları sıvıyor
Körfez'e ABD düzeniDışişleri Bakanı James Baker'ın önceki günkü konuşması,
ABD'nin Körfez'e ilişkin üç "stratejik tehdit" gördüğünü
ortaya çıkardı. Bunlar. 1- Bölgesel fiderlerin güçlenerek
büyük boyutlu tehditler oluşturması, 2- Silah zoruyla iş
yapmanın örnek haline gelmesi, 3- Bölgesel liderlerin,
dünyanın kurulu ekonomik düzenini sarsmaları. ABD,
bunlann olmaması ve güvenlik rejiminin işlemesi için
Saddam'a çok ağır bir bedel ödetmeyi planhyor.
UFUK GÜLDEMtR
WASHINGTON — ABD Dışişleri Ba-
kanı James Baker'ın önceki gün Kongıe
1
-
de yaptığı 1*> saatlik siyasi açıklama, Ame-
rika'nın soğuk savaş ertesi "yeni diinya
dnzeninde" Körfez krizini nasıl algıladığı,
neyi tehdit olarak gördüğü ve bu tehdidin
üstesinden nasıl gelmeyi planladığı konu-
sunda ilginç ipuçları veriyor.
Baker'ın konuşmasma genel olarak ba-
kıldığında, ABD'nin Körfez krizinde dün-
yaya üç "stratejik tehdit" gördüğü anlaşı-
İıyor.
1. Irak'ın Kuveyt'i işgali sonrasındaki ge-
lişmeler, soğuk savaş sonrası dünya düze-
ninin nasıl çalışacağı konusunda adeta bir
laboratuvar testi oldu. Soğuk savaş yılla-
nnda, her ülke bölgesel sorunlarda dahi
atacaklan adımlarda süper ülkeleri göz
önünde bulundurmak zorunda kalıyor, bu
da bir tür istikrar getiriyordu. Buna "so-
ğuk savaş dlsiplini" deniyordu. Ancak so-
ğuk savaş ile birlikte, onun kendine özgü
disiplini de ortadan kalktı. Henüz yerine
de bir dısiplin konıılamadı. lşte, dünya tam
bu arayışın içindeyken Irak, Kuveyt'i işgal
etti. ABD'nin düşüncesi o ki eğer "yeni
dünya düzemnin" disiplinin çatısı bir an
önce çatılmazsa, kendini biraz güçlü his-
seden bölgesel liderlerin etnik, sekter, hatta
ekonomik kimlik arayışlan, giderek büyük
boyutlu tehdiüere dönüşebilecek, dünya bir
kaos eşiğine gelebilecek. ABD bu global
tehdidi, Irak'ın Kuveyt'i işgal etrniş olma-
sından çok daha fazla önemsiyor. Was-
hington, bu açıdan dünyanın karşısında iki
seçenek bulunduğunu düşünüyor: Ulusla-
rarası topluluk tarafından zamanında ve
kararh olarak cezalandırdığı için saldırgan-
lığın caydınldığı bir dünya düzeni ya da
tepkisizlik nedeniyle saldırganlığın teşvik
edildiği bir dünya düzeni. ABD, önceki gün
Dışişleri Bakaru Baker'ın sözlerinde de ifa-
desinı bulduğu gjbi Körfez krizini fırsat bi-
lerek, "yeai dünya düzeninin" kurallannın
konulmasını istiyor.
2. ABD'nin Irak'a attığı adımda gördü-
ğü ikinci önemli stratejik tehdit ise eğer
hoşgörü gösterilirse, Ortadoğu'da silah zo-
ruyla iş yapmanın emsal haline gelmesı.
ABD Dışişleri Bakanı Baker, "Çöailme-
miş bölgesel sorunlar, sos>al ve siyasi çal-
kantılar, kitlesel ölüm silahları ve diinya-
nın enerji deposu olmasının Ortadoğu'yu
bir banıt fıçısı haline getirdigini" söylüyor
ve barut ateş aldığı zaman, ne bölgede ne
de dünyada kimsenin bu patlamarun etki-
sine karşı bağışıklığı olmayacağım vurgu-
luyor. Bu yüzden de "bölgedeki dostlan-
nın güvenliğini temin etmek için Amerikai
nın bolgede giivçnilir bir partner olarak
kalmaya devam etmek zorunda olduğuoa"
vurguluyor. Bu bakış açısı, ABD'nin Kör-
fez'deki varlığırun, bu krizin sonucundan
bağımsız olarak uzun süreli kalıcüığa dö-
nüşebileceğinin işaretini veriyor.
3. Amerika'run Körfez krizinde stratejik
tehdit olarak gördüğü üçüncü olgu da dün-
yanın Körfez petrolüne bağımhlığının de-
vam etmesinin global ekonomi üzerinde-
ki etkileri. Ancak bunu benzin fiyatlannın
artması şeklinde bir etki olarak değil de Or-
tadoğu'da kendini güçlü hisseden bir böl-
gesel liderin, dünyanın kurulu ekonomik
düzenini sarsabileceği düzeyde bir etki ola-
rak görüyorlar. 1973'teki petrol krizi ben-
zeri bir etkinin türn dünyada faiz hadleri-
ni arttıracağından ve ekonomilerin durgun-
luk sürecine gireceğinden ürküyorlar. Bu
tehdidin de en çok Doğu Avrupa'nın yeni
demokrasileri açısmdan tehlikeli olduğu-
nu düşünüyorlar. Bu yüzden de Saddam
Hüseyin gibi bölge liderlerinin zamanında
müdahale ile etkisizleştirilmesinin kaçınıl-
maz olduğu kanıiını taşıyorlar.
Körfez krizinin global stratejik tehditleri
Dışişleri Bakanı Baker'ın sıralamasıyla
böyle özetleniyor. Peki, bu tehditleri nasıl
bertaraf etmeyi düşünüyorlar? Irak örne-
ğinde Amerika, Bağdat'a o kadar büyük
bir bedel ödetmeyi hedefliyor ki bunun sa-
dece Irak'ın Kuveyt'ten çekilmesi, rehine-
lerin serbest bırakılması ve Kuveyt'in meşnı
hükümetinin tekrar işbaşına gelmesini sağ-
laması değil, aynı zamanda bölgede yeni
bir güvenlik rejimini doğurması da öngö-
JAMES BAKER — "Körfez için NATO benzeri govenlik yapısı".
rülüyor. Bu güvenlik rejiminin esaslan ise
şöyle sıralanıyor:
1. ABD yeni bir Körfez güvenlik rejimin-
de iki süper devlet arasıntla periyodik da-
nışmalar yapdmasını çok önemli olarak gö-
riiyor. Baker, önceki gün Kongre"de bunun
ne kadar önemli olduğunu vurgulamak için
Kongre üyelerine, "Sovyetler*in eski kafa-
da olduğu günlerde böyle bir kriz çıkma-
stnın sonuçlannı düşünebiliyor mnydo-
ooz?" diye sordu.
2. Yine Baker'm deyişiyle ABD öyle bir
güvenlik rejimi istiyor ki "bölgede meyda-
na gelebilecek siyasal ve sosyal degişiklik-
ler banşçı bir ortamda" gerçekleşsin. Ya-
ni bir başka deyişle, Körfez'deki muhafa-
zakâr monarşiler uzun ömürlü olsun, pet-
rolün akışı sosyal ve siyasal çalkantılarm
tehdidi altında olmasm. Bu, ABD'nin Or-
tadoğu'da kurmayı düşündüğü yeni güven-
lik rejiminin belki de en ilginç unsunı.
Çünkü uzun vadede sosyal ve siyasal çal-
kanıılann petrolün akışını tehdit edeceğin-
den korkan Amerika'nın, bugün yardımı-
na koştuğu monarşilerin bir noktadan son-
ra tepetaklak devrilmesine göz yumabile-
ceği çok uzak bir ıhtimal olarak görülmü-
yor. Amerika'daki Arap kökenli entelek-
ttielleT, bu süredn, Körfez'de siyasi deği-
şiklikler doğurabileceğine dikkat çekiyor.
3. ABD'nin yeni güvenlik rejiminin
üçüncü ayağını da Irak'ın kitlesel ölüm si-
lahlarıru "sımriamak" amacı oluşturuyor.
Ve bunun her senaryo için geçerli olduğu
vurgulanıyor. Yani Irak, BM kararlanna
uyup barışçı bir şekilde Kuveyt'ten çıksa
da silah zoruyla çıkanlsa da ABD'nin,
Irak'ın bu yeteneğini bir şekilde çevreieyip
sunrlamayı düşündüğü ortaya çıkıyor. Pe-
ki, Irak'ın bu yeteneğini, o yeteneği tama-
men tahrip euneden "sımriamak" müm-
kün mü? Baker bu soruya, "Onn tahrip et-
meden yok etmek elbette mümkün degil,
ama kurulacak yeni bir güvenlik yapısı sa-
yesinde bu silahlar risk olmaktan çıkan-
labilir. Tıpkı Avnıpa'da olduğu gibi" diyor.
Bu sözleriyle de Körfez'de nasıl bir güven-
lik yapısı düşünüldüğü konusunda yeni
ipuçları veriyor.
4. Körfez güvenlik rejiminin üzerinde
yükseleceği sütunlardan dördüncüsünün de
"lsrail" olacağı anlaşıhyor. ABD, Araplara
gelişmiş silahlar vererek Körfez'de >aıracağı
güvenlik rejiminin tsrail'in varlığını tehdit
edecek bir yapı kazanmasını da istemiyor.
Bu kapsamda "öze" değinen bazı argü-
manlar dahi ortaya atüıyor. Örnegin ku-
rulacak Körfez güvenlik rejiminin Israil'i
tehdit etmemesini sağlamanın yollarından
birisinin de bir Arap-lsrail banşı sağlamak
olduğu tartışılıyor. ABD yönetimi, Saddam
Hüseyin'in, yurtsuz Filistinlilerin duygula-
•rım sömürdüğü kanısında. Washington,
Körfez krizinden istifadeyle Filistin sonı-
nuna, bu konunun radikal Araplar tarafın-
dan sömürütaesini önleyecek bir çözüm
getirme>i dahi arzuluyor olabilir. Nitekim
Dışişleri Bakanı Baker, önceki gün Kong-
re"deki konuşmasında bu konuya üstü ka-
palı olarak değindi ve Filistin konusuna bi-
raz da "farkh" gözle bakılması gerektiği-
ni söyledi.
ABD Dışişleri Bakanı James Baker'ın Kongrede yaptığı konuşmanın ayrıntılı metni
ABD Körfez'de kalacakBaker: "Körfez krizinin şu an ortaya çıkardığı durum,
ABD'nin bölgede mutlaka bir rolünün bulunması gerektiğini
ortaya koyuyor. Buradan hareketle, NATO modeline benzer
bir ittifakı Arap dostlarımızla kurmak istiyoruz. Böyle bir
şey Irak, Kuveyt'ten çekilse bile gereklidir!'
yi, Körfez bölgesinde de yapabüiriz.
Körfez krizinin şu an ortaya çıkardığı
durum, ABD'nin bölgede mutlaka bir ro-
lünün bulunması gerektiğini ortaya koyu-
yor. Körfez'de sürekli bir ABD varlığı bu-
lunması gerekiyor ve bunun mutlaka ka-
ra birliklerinden oluşması da gerekmiyor.
VVASHLNGTON (Cumhuriyet) — ABD
Dışişleri Bakanı James Baker'm, önceki
gün Temsilciler Meclisi Dışişleri Komite-
si'nde yaptığı konuşma, ülkesinin, Basra
Körfezi'nde soyunmak istediği yeni rolü ve
bölgeye ilişkin yeni arayışlan içermesi açı-
smdan ilginç özellikler gösteriyordu. Ba-
ker'm yaklaşık 2,5 saat süren konuşması-
nın özetini aşağıda sunuyoruz:
"Irak, Kuvey'i işgal etti, ancak fethe-
demedi. Saddam Hüseyin'in çaldığının
üzerine otunnasına hiçbir şekilde izin ve-
rilmemelidir. Bu nedenle, Körfez Krizi son
bulsa dahi, böyle bir durumun tekrar ya-
şanmaması için, yeni bir Körfez güvenlik
rejimi oluşturulmalıdır. ABD yönetimi,
böyle bir rejimin oluşturulmasını planSa-
maktadır ve Körfez krizi bittikten sonra,
Amerikan askerleri bölgenin güvenliğini
sağlamak amacıyla Ortadoğu'daki varlık-
lannı sürdürebilirler.
Körfez'de asü olan uzun vadeli bir çö-
zümdür. Buradan hareketle, bölge ülkele-
rinin güvenlik kaygüanm giderecek ve pet-
rolün istikrarlı ve makul bir fıyattan akı-
şını sağlayacak bir güvenlik rejimi öngö-
rüyoruz. Bu, Irak'm yaptığırun bir daha
tekrarlanmasına izin vermeyecek çok bo-
yutlu bölgesel bir güvenlik rejimi olacak-
ör. Bundan ^fnayian^n da Irak'ın Kuveyt'i
işgaline benzer saldırgan davranışların
önüne geçebilmektir.
ABD politikasının şu anki resmi hede-
fi, Saddam Hüseyin'in devrilmesi değildir.
Biz, bu tür saldırgan davramşlann bir da-
ha tekrarlanmamasını istiyoruz. Bunun
için de Körfez için yeni bir güvenlik reji-
mi oluşturulmasını vurguluyoruz. Irak,
Kuveyt'ten çekilse bile bu ülkenin yayüma-
cı politikasını engeUemek amaayla NATO
modeline benzer bir ittifakı uzun vadede
Arap dostlarunızla kurmak istiyoruz. An-
cak bu konunun enine boyuna incelenme-
si gerektiğine inanıyorum. Yinelemek ge-
rekirse, kesin olarak Irak, Kuveyt'ten çe-
kilse büe böyle bir şey gerekli olacaktır.
Irak'ın bölgedeki tehditkâr tavnnın sü-
receğine ilişkin işaretler, bu ülkenin elin-
de bulundurduğu ve sürekli olarak bir teh-
dit aracı olarak kullandığı kitlesel yok edici
silahların varhğıyla da kendisini göster-
mektedir. hak, aynı zamanda nükleer si-
lah ele geçirmeye de çalışmaktadır. Biz,
Irak'ın kimyasal ve nükleer silah gücünün
sünnet edilmesini istiyoruz. Irak'ın, şu an-
daki konumu, Stalin zamanındaki
SSCB'nin konumuyla aynıdır. O vakitler,
SSCB'ye karşı Avnıpa'da kurulan meka-
nizma nasıl tıkır tıkır işledi ve bölgede ye-
ni bir «üvenlik sistemi kurulduysa aynı şe-
Körfez'deki ABD varlığına Arapların
önemli ölçüde katılmalan gerektiğine ina-
nıyorum. Bu arada, Irak'ın yeniden tero-
rizmi destekleyen ülkelc'r listesine aündı-
ğmı da belirtmek isterim. Bunda, Irak yet-
kitilerinin, Amerikan, Ingfliz ve Fransız he-
deflerine saldırma tehdidinde bulunmala-
rı da etken oldu.
Şu an için Irak'ın Kuveyt'e karş; giriş-
tiği saldından sonra ortaya çıkan durum-
dan, birçok dostumuz olumsuz bir biçim-
de etkilenmektedir. Buna en iyi örnek de
Türkiye ve Mısır'du-. Burada, NATO müt-
tefikimiz Türkiye'den, hızlı, etkili ve çok
cesur işbirliği nedeniyle ayrıca söz etmek
gerekir. Türkiye ve Mısır, Irak'a karşı uy-
gulanan ekonomik yapunmlardan en çok
etkilenen iki ulke olacak. Bu iki ülke, en
başlarda çok cesur bir biçdmde öne çıkmış-
lar, bireysel olarak ve aynı zamanda yap-
tınm uygulayarak destek sergilemişlerdir.
Bu iki ülke için meşru Kuveyt hükümeti
çok şey yapnuştır. Japonya da, Mısır,
Türkiye ve Ürdün için henüz miktan açık-
lanmayan yardımda bulunmayı garanti et-
miştir. Bu arada, SSCB'ye de Körfez kri-
zine ilişkin gösterdiği destekten dolayı da
teşekkür etmek gerekiyor. SSCB, bu den-
U geniş bir destek venneseydi, Irak'a kar-
şı böyle bir uluslararası fonun oluşturu-
lamazdı.
Ayrıca Körfez krizinin ortaya çıkardığı
diğer bir durum da Irak'ın Filistin mese-
lesini istismarıdır. Biz ABD olarak, Irak
gibi ülkelerin bu krizden yararlanarak Fi-
listin meselesini istismar edemeyeceği ye-
ni bir bakışla bu konu üzerine eğUmeliyiz.
Filistin meselesini bu açıdan değerlendir-
memizde yarar vardır."
ABD Dışişleri Bakanı Baker, konuşması
sırasında Kongre üyelerinin, ABD'nin as-
keri bir harekete başlayıp başlamayacağı-
nı sormaları üzerine de, "Hiçbir olasılığı
dışlanuyorum, var da demiyorum" karşı-
lığını verdi.
LONDRA, PARIS, BONN
N ATO'dan değişiktepkiler
İngiltere, Körfez için yeni bir güvenlik rejimi
yaratılmasına 'sıcak' bakıyor. Fransa, konuya 'soğuk'
yaklaşırken, Federal Almanya ise 'çekimser' davraruyor.
DJŞ Haberier Servisi — ABD Dışisleri
Bakanı James Baker'ın Körfez'de çok bo-
yutlu bir güvenlik rejimi oluşturulmasını
planladıklarını açıklaması, Londra, Paris
ve Bonn'da farkh biçimlerde değerlendiril-
di. Londra, Baker'm görüşüne olumlu yak-
laşırken, Paris, konuya sıcak bakmıyor.
Bonn ise şu an için "çekimser" davranıyor.
Londra'dan Edip Emil Oymen'in bildir-
diğine gore ABD Dışişleri Bakanı James
Baker'ın, "Kuveyt bunalımı çözüldükten
sonra Basra Körfezi'nde olası saldınlan
caydırmak amacıyla yeni bir güvenlik an-
layışı oluşturulması gereku'ği"ne ilişkin
sözleri Ingiliz gözlemciler tarafından,
"ABD, Sovyetkr'in Afganistan'ı işgalinden
sonra Ortadoğu petrolunun güvenliğini ko-
nıraak için hazıriadığı planı şimdi yüriir-
lüge ko>mak istiyor" şeklinde değerlendi-
rildi. Aynca ABD eski Dışişleri Bakanı Kis-
singer'ın, "Amerika'nın dünya çapında çı-
karlan vardır. Avrupalı müttefiklerimizin
bölgesel çıkarları vardır" sözleri de hatır-
latıldı.
ABD'nin, Türkiye, Suriye, Lübnan, ls-
rail, Kuzey Afrika ve Akdeniz'in EUCOM
olarak bilinen Avrupa'daki Amerikan kuv-
vetlerinin sorumluluk alanına girdiği, an-
cak Mısır, Urdün, Irak, Arap yanmadası
ve tran'ın, ilk kez 1980'de kurulan, 1983'te
yetkisi genişleülen ve kısaca CENTCOM
olarak bilinen, "Amerikan Merkezi
Komutası-Çevik Güç"ün sorumluluk ala-
nına girdiği ifade ediliyor. Bu nedenle Ku-
veyt bunahmında Amerika'nın, tsrail'le de-
ğil, Mısır'la açık askeri işbirliğine gittiği-
ne dikkat çekildi. Bu tutumun, Amerikan
yönetiminin 1983'ten bu yana Ortadoğu
için öngördüğü plana uyduğu kaydedildi.
Bu nedenle, ABD'nin Kuveyt bunalımı-
nın bir şekilde çözümünden sonra da böl-
gede kalacağına ilişkin imalar, İngiliz uz-
manlarca yadırganmıyor. ABD Dışişleri
Bakanı Baker'ın, ileriye yönelik görüşlerin-
de, tüm Ortadoğu'nun CENTCOM faali-
yet alanı ıçıne alınacağıia ilişkin ipuçları
bulunduğuna dikkat çektiler.
Bir komuta alanındaki bir ülkenin, di-
ğer bir komuta alanında yer alması konu-
sunda ise görüşler değişik. İngiliz uzman-
lar, Amerika'nın savunma anlayışında
"dost ya da müttefîk ülkelerin destek
vermesi" ya da "destekli komata" göruşü-
nün yer aldığını, ancak bunun eşgudüm-
lenmesi ve bir işbirliği sağlanmasının "da-
ima zahmetli ve dolaylı oldnğana" belirt-
tiler. Uzmanlar, Avrupa'daki Amerikan
kuvvet komutanhğı çerçevesinde yer alan
lsrail ve Türkiye'den "destek" istenebile-
ceğini, nitekim Türkiye'ye "bu yönde bir
beklenti olduğunun ima edildigini, Türki-
ye'nin de harekete geçtiğini" belirtiyorlar.
UzmanlaT, NATO'ya ait olmakla birlikte
tncirlik Üssü için de "Yakında bir çatışma-
da degilse, artık ne zaman kullanılacak?"
diye soruyorlar. ABD'nin, aynca bir çatış-
ma dunımunda yaralılann ince ameliyat-
lan için lsrail'e başvurması da beklenmek-
te.
Kuveyt bunahmında ABD'ye ilk ve ka-
rarlı desteği veren îngütere de bölgenin "kı-
sa süreli de olsa eski sömürgeci gücü" tn-
giltere'nin balen Kıbns'taki iki üssü dışın-
da, işgale kadar Kuveyt'le ve öteden beri
Umman'la çok yakın askeri işbirliği var.
İngiliz savaş gemileri, tran-Irak savaşımn
başından itibaren Körfez'de "Armilla
Devriyesi" adı altında devriye de geziyor-
du. İngiltere, bölgede Birinci Dünya Sava-
şı'ndan bu yana, Amerika'dan da daha ya-
kın bir Batılı güç olarak tanınmakta.
Paris muhabirimiz Sabetay Varol'un ha-
berine göre ABD Dışişleri Bakanı James
Baker'm, Körfez için uzun vadeli "yeni gü-
venlik sistemi" önerisi, Paris'in itirazma yol
açabilecek başlıca noktalardan biri. Zira,
VVashington'un stratejik anlamda ve uzun
vadeli yeni tür bir Körfez jandarmalığına
karar vermesi, Paris'in "Avrupa savunma
sistemi" projesine dolaylı da olsa darbe in-
diriyor ve Washington'un Atlantik ötesin-
deki varbğmı ebedileştiriyoT. Gerçi son
Körfez bunalımı, Batı Avrupa'nın askeri
anlamda ne kadar aciz olduğunu bir kez
daha kanıtladı.
Dilek Zaptçıoğlu'nun Bonn'dan bildir-
diğine göre de Alman basını, "Irak K»ı-
veyt'ten çekilse bile ABD'nin Körfez'den
kolay kolay çekilmeyecegi" kuşkusunu sık
sık dile getiriyordu. ABD Dışişleri Bakanı
James Baker'ın VVashington'dan yaptığı
"Körfez'de NATO benzeri bir savunma it-
tifakı oluşturma" önerisi Bonn'da sürpriz
yaratmadı.
ABD Dışişleri Bakanı James Baker, dün
başladığı Avrupa ve Ortadofu turunda
Bonn'a da uğrayacak.
POLJTIKADA
SORUNLAR
ERGUNBALa
KörfezKrizi,
Körfez krizi, ne şekilde sonuçlanırsa sonuçlansın, bir nokta
herhalde kesinlikle öne sürülebilir: Ortadoğu'nun siyasal hari-
tası köklü biçimde değişecektir. ABD, Saddam'ı devirmeyi ba-
şarsa bile Körfez'deki çağdışı rejimlerin, dünyanın en büyük zen-
ginliğıne sahip ailelerin düzeninin sonu gelecektir. Savaş çıkar
ve bu savaşta binlerce Amerikalı genç ölürse, Amerikalılar, "Bu
genç insanletnmız, ElSabah aılesint, Suudi hanedanını korumak,
Las Vagasta kumarda gecede 1 milyon dolar kaybeden Suudi
prenslerinin çılgınca yaşamlannı sürdürmek için mı öldüler" diye
soracaklardır. Başkan Bush, ne kadar "demokrasi için savaştk"
derse desin, "görunen köy kılavuz istemediğinden" Amerikalıla-
rı inandıramayacak, kendi kamuoyunu yatıştırmak için bu ülke-
lerde daha demokratik bir düzeni teşvik etmek zorunda kalacaktır.
Arap dünyasında meydana gelebilecek degişiklikler ve "Saddam
olaymt" hazırlayan tarihsel nedenler ayrı bir yazı konusudur. Şu
anda Sovyetler Birliği ve İsrail'in Körfez krizinde bize ilginç ge-
len konumları üzerinde durmak istiyoruz.
Saddam Hüseyin'in krizden başarı ile sıyrılması (gerçi uzak
bir ihtimal olarak görülüyor) değişik nedenlerle İsrail'in de Sov-
yetler'in de işine gelmez. İsrail, sıkıştığı köşeden kurtulan Sad-
dam'ın, birkaç yıl sonra elinde nükleer silahla başına bela ola-
cağından korkar. Sovyetler Birliği ise Saddam'ın cihat çağrısı-
nın kabarmasına yol açtığı radikalizmin kendi Müslüman cum-
huriyetlerinde yankı bulmasından çekinir Bu açıdan iki ülkenin
çıkarları arasında uyum vardır. ikisi de Saddam'ın güçlenmesi-
ni istemez.
Ancak çıkar ortaklığı bu noktada brtiyor.
İsrail, krize askeri bir çözümle Irak'ın silah merkezlerinin ABD
tarafından yerle bir edilmesini, Saddam'ın ortadan kaldırılması-
nı ister. Ancak bu şekilde Irak tarafından gelebilecek bir kimya-
sal ya da birkaç yıl sonra nükleer meydan okumaya karşı kendi-
ni güvencede hıssedebılecektir.
Sovyetler Birliği ise askeri çözüme tepkı olarak Arap dünya-
sında yeni bir radikalizmin doğacağından, bu olgunun da kendi
Müslüman cumhuriyetlerıni etkileyebileceğinden çekinir. Mos-
kova'nın Irak'ın kimyasal ya da ıleride nükleer sılanlarından bir
korkusu olmadığından, onu öncelıkle düşündüren sorun Sad-
dam'ın güçlenmesinin ya da askeri çözümle ezilmesinin İslam
dünyasında yol açabileceği çaikantıdır. Bu bakımdan Moskova,
İsrail'in tersine diplomatik çözümü tercih eder. Saddam, Güvenlik
Konseyi kararı uyarınca Kuveyt'ten çekilmeye zorlanırsa hem kit-
lelerı cihat çağrısı ile ayaklandıracak gücünü ve prestıjini yitire-
cek hem de Irak'ın ABD tarafından bombalanmasına tepki ola-
rak Ortadoğu'da radikal islamcı akımın sahneye çıkması önlen-
miş olacaktır. Sovyetler'ln çıkarı sadece Saddam'ın hizaya geti-
rilmesinde değil. Moskova, bu krizden Suudi Arabistan yöneti-
minin de yıpranmış olarak çıkmasını ister. Çünkü Suudi hükü-
meti yıllardır Sovyetler Birliği'nin Müslüman cumhuriyetlerinde,
Türkiye'de yaptığı gibi, İslamcı akımlan desteklemekte, bu tür
örgütlere el altından yardım etmektedir. Bu nedenle Körfez krizi
ne şekilde sona ererse ersin (diplomatik ya da askeri çözüm),
Moskova'nın Körfez ülkelerinde demokratik yönetimlerin işbaşı-
na gelmesı için ABD'ye baskı yapacağı düşünülebilir. Sonuç ola-
rak krize diplomatik çözüm ve Körfez'de demokrasinın gelişmesi,
özellikle Suudi yönetiminin yıpranması Moskova'nın çıkarları-
na uygundur. Sovyetler'in çıkarları doğrultusunda olan bir şey
daha var: Batı ekonomilerınin bu krizi, ağır bir darbe yemeden
atlatmaları. Zira böyl? bir darbe, yazgısını Batı ekonomısine bağ-
lamış olan Sovyet ekonomisini de olumsuz etkileyecektir.
Gelelim israil'e
^ İsrail şimdilik Körfez krizinde kazançlı görünüyor. Filistin so-
runu rafa kaldırılmış, iktidardaki sağcı koalisyon üzerindeki bas-
kılar kalkmış, Arap dünyası paramparça olmuştur Hele askeri
çözümle Saddam rejimi deezilirse, Tel Aviv derin bir "Ohh" ç&-
kecektir. Ama ne kadar süre için? Saddam'ın Kuveyt'i işgalinin
sona erdirilmesi için savasa tanık olan dünyanın, İsrail'in Arap
topraklarını işgalini sürdürmesi karşısmda seyirci kalması bek-
lenebilir mi? Saddam'a karşı savaşa gıden Başkan Bush, isra-
il'in Arap topraklarında işgali sürdürmesini nasıl savunacaktır?
Üstelik İsrail'in topraklarını işgal ettiği Arap ülkelerinden biri olan
Suriye şimdi Saddam'a karşı ABD'nin müttefikidir. Ayrıca dün-
ya, Saddam'ın Kuveyt'i işgalini haklı göstermek için İsraii'in Arap
topraklarını işgal etmesinl öne sürdüğünü ve "/sra/7, Arap top-
raklanndan çekilsin, ben de Kuvoyften çekilmeyi dûşünürûm" de-
diğini de unutmayacaktır.
lsrail, Körfez krizinde kısa vadede kazançlı durumdadır. Ama
uzun vadede sıra er geç kendisine gelecektir.
Saddam Kuveyt'e saldırarak Ortadoğu'da bazı taşların oyna-
masına yol açmıştır. Kendisi altında kalsa bile bu taşları artık eski
yerlerine koymak mümkün değildir.
İNGILTERE
BAB'dankriz için
askeri eşgüdüm
ABD ve Batı Avrupa ülkelerinin Basra
Körfezi'ne gönderdikleri kuvvetlerin
eşgüdümü için ilk adım, Bahreyn'de Batı
Avrupa Birliği aracılığıyla atılıyor.
EDİP EMtL ÖYMEN
LONDRA — ABD ve Batı Av-
rupa ülkelerinin Basra Körfezi-
ne gönderdikleri deniz kuvvetinin
eşgüdumlenmesi için ilk adım atı-
byor. 'Baü Avrupa Birliği' (BAB)
tarafından yapılan açıklamada,
halen BAB Dönem Başkanı sıfa-
tiyla Fransa'nın cumartesi günü
Bahreyn'de Basra Körfezi'nde gö-
revli Batılı kuvvet komutanlan
arasında bir 'eşgudum toplandsı'
yapılmasına karar verdiği bildi-
rildi. Toplantıya, BAB üyesi ol-
mayan ABD kuvvet komutanla-
rı da katılacak. Basra Körfezi'ne
gönderilen çokuluslu deniz kuv-
vetinin emir ve komuta sorumlu-
luğu, hareket alanı, lojistik ve ha-
berleşme sorunlannın eşgüdümü
yönünde ilk adım böylece atümış
olacak. Gözlemciler, NATO ülke-
lerinin şimdiye kadar 'çesiüi
şemsiyeler' altında bölgeye askeri
kuvvet gönderdikten sonra soru-
na banşçı çözüm olasılığının hız-
la czalmaya başlaması üzerine
"NATO kisvesini gizleıneye artık
gerek duymayacaklan" görüşün-
de Ancak NATO'nun askeri ka-
nadında yer almayan Fransa'nın,
Körfez'deki askeri gücün komu-
tasını NATO değil, BAB
'semsiyesi' altında tutmaktan ya-
na olduğuna da dikkat çekiliyor.
Bahreyn'de yapılacak toplantı,
Başbakan Margaret Thatcher'm
NATO'ya "alan dışı faaliyet ola-
nagı tanınması amacıyla" NATO
Anlaşması'nda gerekli değişiklik-
lerin yapılmasım ima ettiği geçen
haftaki konuşmasını ızliyor. Baş-
bakan Thatcher, Avrupa için ye-
ni bir savunma anlayışının gerekli
olduğunu, bunun için de savun-
mayı sadece NATO sımrlan Için-
de' düşunmekten vazgeçmek ge-
rektiğini söylemişti. Başbakan
Thatcher, "Avrnpa'da kendi gü-
venlik ve savunmamıa sağladıgı-
mız icin düoyanın başka yerlerio-
de olup bitenlerle ilgilenrnemek
yeterli değildir. İçine kapanık bir
NATO'ya gelecekte yer yok. Ay-
nı şekilde içine kapalı bir Avru-
pa Toplıünğu'na da" şeklinde ko-
nuşmuştu.
Bahreyn'de şimdi ABD-BAB
arasındaki eşgüdüm toplantısı,
İngiliz Dışişleri Bakanhğı'na ya-
kın kaynaklar tarafından "Baş-
bakan Thatcber'ın göruşlerine
paralel bir gelişme" olarak değer-
lendirildi. Aynı kaynaklar, BAB
üyesj olmadığı halde NATO üyesi
olan Türkiye ve Yunanistan'ın da
bölgeye deniz ya da kara knvveti
göndermesi durumunda, Başba-
kan Thatcher'ın öngördüğü 'NA-
TO, alanı dışı faalryet'in fıilen ger-
çekleşeceğine ve ismi koomasa
dahi' NATO'nun fiilen "alan dı-
şı bir mekânda ilk kez bir strate-
ji çalışmasına girecegine" dikkat
çektiler.
NATO'nun kuruluş yasasmda
S. madde, "Bir üyeye yapılan sal-
dın tüm üyelere yapılmış sayılır"
derken 6. madde, NATO'nun
böyle bir saldırıyı savuşturmak
için faaliyet gösterebileceği alanı
çiziyor. Taraflann Avrupa ve Ku-
zey Amerika'daki topraklan ile
Türkiye ve Akdeniz ile Atlantik
Okyanusu'nda Yengeç Dönence-
si'nin kuzeyinde kalan üyelere ait
adalar. Ancak NATO'nun alanı
dışındaki olaylarla ilgileneceği,
bu konularda üyeler arasında gö-
rüş alışverişi yapacağı uzmanlar
tarafından belirtilmekte.