Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 9 HAZİRAN 1990
Sovyet insanı özelmülkiyeti ve özelsektörün gelişmesinişüpheyle karşılıyor
Piyasanın serbestleşmesi çok zor— 2 —
Ortadoğu Teknik Üniversitesi öğ-
retim üyelerinden Prof. tlhan Te-
keli, geçen ayın sonlarında bir
grup öğretim üyesiyle birlikte
Moskova'yı ziyaret etti. Eğitim
Servisi Şefimiz Gencay Şaylan 'ın
sorulanm yamtlayan Tekeli, dün
anlatttğı siyasal boyuttaki izle-
nimlerinden sonra, bugün de eko-
nomi ağırlıklı konular üzennde
durdu.
GENCAY ŞAYLAN
— Galiba önemli bir nokla da
düşıince duzeyinde çok açık ve se-
çik hale gelen değişmenin uygula-
maya ne olçude yansıyacağı. Bir
başka de>isle oltışum haJindeki
kfeoloji, siyasal yaşanıa ıngulana-
büecek mi? Sizin bu konudaki iz-
leniminjz nedir?
TEKELİ — Birçok kişinin ka-
fasında bir soru var, acaba bu
olanlar gerçekten bir içtenlik ta-
şıyor mu, yoksa Sovyetler bir tür
*&ova An' mı geliştiriyorlar? Be-
nim izlenimim şu, bir kere özgür-
lûğûn yeniden biçimlenmesi Sov-
yetler Birliği için yeni bir çey de-
ğil. Yani bu gelişmeyi siyasi bir
taktık oiarak yorumlamak miim-
kün değil. Düşünce sisteminde
köklü bir değişim var ve bunun
sonucunda karşınıza bir soru çı-
kryor. Bu insancıJ sosyalizm nedir,
nasü gerçekleşecek? Yeni düşün-
ce biçimi, insancıl sosyalizm na-
sıl bir şeydir sorusunu meşnı ka-
bul etmiyor, çunku ne olduğu de-
ğil, nasıl oluşacağı üzennde duru-
luyor. Sosyalizmin, gelecekte bü-
tün özelJıkleri belü bir duzen ol-
duğu düşüncesi bütünü ile yadsı-
nıyor, bunun zaman içinde orta-
ya çıkacağı irdeleniyor. Tabii bu
tür bir yaklaşım, kaçınılmaz ola-
rak ölçüt sorununu günderne ge-
tiriyor. Evrim sonucu oluşacak
sosyalizm hangi kriterlere göre test
edilecek ya da sosyalist evrim için
toplumsal direksiyon nasıl tutula-
cak?
Sovyetler Birtigi'nde fîyıt sisteminio yararbğı ciddi ukınülar devam ediyor.
Sovyetler
Birliği'nde
üretimin yaklaşık
yüzde onunu
kontrol eden bir
kooperatif kesimi
var. Bu, aslında
özel sektör olarak
nitelenebilir. Bu
kesim içinde çok
zenginleşen
insanlar var ve
toplumda bu
gelişmeye pek
olumlu gözle
bakılmıyor.
Ülkede çok büyük
çaplı üretim güçleri
devletin elinde
— Savın Tekeli, isterseniz bir
parça da ekonomi uzerinde dura-
lım. Galiba bulıin değişim ekono-
mik alandaki sıkıntılardan, bun-
lart aşamamaktan kaynaklandı.
Ekonomik duzenieme ile ilgili ola-
rak ne gibi lartışmalar var?
TEKELİ — Görduğum kadarı
ile iki tür onemli ekonomik sorun-
la karşı karşıyalar. Kısa ve uzun
erimli sorunlar. Sovyet sisteminın
dışa açıiması, kısa erim için bir-
takım sorunlar yaratmış. Koope-
ratif sektörü adı verilen yarı özel
kesimin gehşmesi de fiyat siste-
minde yarattığı çarpıklıklar nede-
ni ile bir başka tür kısa erimli so-
run seti yaratıyor. Fiyat sisteminin
çok ciddi sıkıntılar yarattığı bir
gercek. Hep söyleniyor, orneğin
halkın elinde çok para var, araa
bunu harcayacak yer yok. Yani pa-
ra birikimi kullanılamıyor. Ayn-
ca bazı tüketim mallarının çok
ciddi dağıtım sorunu olduğu da
biliniyor. Fiyat sistemi ve tüketim
yetersizliği bir taraftan karaborsa
ve mafya olusumuna yol açıyor,
diğer taraftan da insanlann verinı-
h çalışmasını engelliyor, çalı$an
insanı yeterli bir biçimde güdüle-
yemiyor. NormaJ kurda bir dolar
1.7 ruble, turist dövizi bozdurur-
sanız I dolar 6 ruble, karaborsa-
dan bozdunırsanız 1 dolar 15 rub-
le. Ama örneğin, Komünist Par-
tisi üyesi, enstitüde görevli bir do-
çentin maaşı ayda 300 ruble, yani
karaborsa fiyatı ile 20 dolar ma-
aşı var. Aslında 300 ruble gelenek-
sel fiyat sistemJeri içinde yeterli.
Metro fiyatı 5 kopek, 1 rubleye 5
parçalı oldukça iyi bir yemek ye-
nebiliyor. Ama bu, devlet kesimi-
nin fiyatları ve kooperatif kesi-
minde fiyatlar çok farklı, devlet
kesimine göre yaklaşık aynı ya da
benzer mal 10 misli daha pahalı.
Bu durumda devlet kesiminde
üretilen tüketim mallan da kaçı-
nılmaz olarak bu sektöre kanalı-
ze oluyor.
— Öyieyse kooperatif kesimi ve
mafya dışında kalan halk için ge-
lecekte çok zorlu gûnler >~ar dene-
bilir mi? Belki şimdilik elde birik-
miş panı nedeni ile yeni fiyatlan-
dınlmış sektore girmek öyle bü-
yük bir sıkıntı yaratmıyor, ama
gelecekte ciddi bir yoksunluk or-
taya çıkabilir gibi gözukuyor. Siz
bu konuda ne duşıinuvorsunuz?
TEKELt — Bakın, emeklüerin
aylığı 75-80 ruble civarında. Bun-
lar eski sistem içinde ortaya çıkan
dengeler cerçevesinde temel gerek-
sinmeleriru karşılayabiliyorlarmış.
Şimdi ise tüketim malı bulmanın
giderek zorlaştığı devlet kesimi
içinde hapsolmuş durumdaiar.
Şimdi karşı karşıya bulunulan bu
önemli sorunun kısa erimde iki
turlü çözümü olabilir. Biri Polon-
ya'nın uyguladığı şok önlemlerdir.
Diğeri ise dış dünyaya, dış pazar-
lara entegre olurken denetimli bir
ucret, fiyat ve döviz kunı politi-
kası uygulamasıdır. Sanıyorum
Polonya'da dış yardım söz konu-
suydu ve önce ücret ayarlaması ya-
pıp geçim duzeyinde yükselme
sağladılar, sonra fiyat serbestisi-
ne geçtiler. Yine de sonuç olarak
eraekçi kesimlerde yüzde 30 do-
iaylannda bir refah gerilemesi ol-
du. Bu deney izlendiği için Sovyet
sisteminde şok önlemlere karşı bir
tepki var, ayrıca büyük ölçüde dış
yardım alıp bu parayı dağıtrnak
olanagı yok. Nitekim açıklanan
onlemier ikinci yolun seçildiğine
işaret ediyor.
— Sayın Tekeli, galiba önemli
bir sorun Sovyetler Birligi'ndeki
aydınlann ekonomik vapılanma-
ya bakış biçimi ve beklentileri.
Gerçekten serbest piyasaya geçin-
ce herkesin arük İsviçre cikolala-
$ı yiyebilecegini umuyorlar mı?
TEKELt — Şu ya da bu yönde
bir ayarlama ile bugunkunden da-
ha dengeli bir ekonomik görunuş
elde edilebilir. Ancak ne tür poli-
tikalar uygulamrsa uygulansın,
toplumdaki bazı kesimler bunun
maliyetini ödeyecektir ve bu da
halkın günlük yaşantısını etkile-
yecektir. Ama sanıyorum daha
önemli bir sorun yeni, hümanist
sosyalizmin, üretim ilişkilerinin
nasıl kurulacağıdır. Şimdiye kadar
birçok perestroyka yasaları çıktı.
Mülkiyet, işletme biçimleri, vergi
yeniden düzenleniyor. Bunun ya-
nında insaniara çaJışma şevki ve-
recek bir toplum düzeni nasıl ku-
rulur sorusu henüz taro olarak ce-
vaplanmış gözükmüyor. Şimdi
özel mülkiyet, çalışanlann yöne-
time katılması, mülkiyetin hisse
senetleri yolu ile topluma yayüma-
sı gibi, dünyanın her yerinde çok
tartışıJmış, üzennde hemen hemen
her şey söylenmiş konuları bura-
da ilginç bir konjonktürde tekrar
tartışılıyor. Ama özel mülkiyetin
nesnel olarak gelişmesi hiç de o
kadar kolay gözükmüyor. Sistem-
de özel kesim yok. Çok büyük
çaplı üretim güçleri devletin elin-
de ve bir özel sektör yaratmak hiç
de kolay bir iş olmayacak. Bunun
ötesinde, halkın özel .sektör dü-
şüncesine çok meşnı baktığı ka-
nısında değilim. Şimdi üretimin
yaklaşık yüzde 10 kadannı kont-
rol eden bir kooperatif kesimi var,
bu aslında özel sektör olarak ni-
3 0 Y I L S O N R A 2 7 M A Y I S
ProfesörBahriSavcı'nın açıklamctiı
27 Mayıs, ulusun egemenliğini sağladı27 Mayıs'ın 30. yılında bir ger-
çek durum muhakemesi yapıyor
muyuz? Hiç sanmıyorum. 27 Ma-
yıs ve öteki bütün siyasal olgula-
nmız uzerinde ciddi seminerler,
doktora tezleri ve başka yayınla-
ra pek girişmiyonız. Çunkü de-
mokrasileşme - demokrasiyi de-
rinleştirme - genişletme ve yayma
sürecimizde bir pısma, bir sinme,
bir cesaretsizleşme dönemindeyiz
de ondan.
Oysa ki bu 90 yılı, ilginç bir yıl-
dı. Özellikle 1950'nin 14 Mayısı'-
mn 40. yılı, ulusal egemenlik cum-
huriyetini, çağdaş parlamenter ço-
ğulcu toplum ekseni uzerinde can-
landırma olan 27 Mayıs'ın da 30.
yılı idi.
Her iki olayı da her yönü ile ir-
dderneliydik.
Değerli diplomat Ercüment Ya-
vuzalp'in, dönemin incelenmesi
çerçevesi içindeki dizi yaası Cum-
huriyet'te yayımlandı. Beyaz dev-
rimden yola çıkan Menderes'in
trajik sonunu öyküledı. Bu arada
şu ikili yargıya da ulaştığını an-
ladık: Birincisi, bir devlet adamı-
nın 10 yılhk bir iktidardan böyle
bir trajik sona gidişi asbnda top-
lumun dramıdır. Bir iktidarın et-
rafını hemen sararak, onu yavas
yavaş erdemler doğasından saptı-
ran toplumsal cürufların, bizzat
toplumu ve onun içindeki politi-
ka uretme surecini de enfekte edi-
şinin dramı. İkinci yargı da şudur:
27 Mayıs, getirdiklerinden çok gö-
türmüştür.
Yazarın ilk yargısı, temelde
doğnıdur: Her zaman, iktidarla-
rın etrafmı sarıp onları çüruten
enfeksiyon mercekleri olmuştur.
Bu, 27 Mayıs'ta da pekala olabi-
lirdi. Nitekim, onları 147'ler ko-
nusunda üniversite üstüne yürü-
tenler olmuştur. Onlann bir bö-
iümünü Babıâii yokuşu üzerine
surüp, basında da bir antlama is-
teyenler olmuştur. Sonunda
idamları teşvik edenler de olmuş-
tur.
Ayrıca ve özellikle onlann bir
bölümiı de ne hemen ne de bir su-
re sonra gitmeyip, ebedi bir asker-
sel iktidar rejimi kurma düşleri iz-
lemişlerdir.
Ama sonuç ne olmuştur?
Hemen şunu belirtelim: 27 Ma-
yıs hem kendisi ile hem de kendi-
sinden sonrası ile demokrasiyi
antlayan bir rejim halinde kurul-
mamıştır.
Tersine, demokrasileşme süre-
cimizi zamamn-mekânın koşulla-
nna göre toplumun yeni verileri-
nin devimlediği yeni gereksinim-
lerini karşılama yapılanmasını
kurmuştur. Ulusal egemenliği;
doğasındaki laikb'k özüyle birlik-
te, sosyal hukuk devleti ilkeleri
içinde uyguiamanın çatısını kur-
muştur.
Biliyorum değerli yazarımızın
konusu, aslında, bu nokta değil-
dir. Yazanmız, demokrasimizin
14 Mayıs gibi parıltılı bir aşama-
sından iyi niyetle ve hizmet tutku-
suyla yola çıkıp da bir trajik son-
da biter. Menderes olgusundaki
dramın öyküsüyle yetinmektedir.
Ama irdelemesinin bir yerinde,
asıl konusundan saparak, 27 Ma-
yıs'ın kendisini ve de onu yapan-
larla o zamanki aydınları suçla-
ması, değerli yazannuzı baş kay-
gısı olan gerçeğe bağlılıktan ayır-
mıştır. Buna üzulmemek olanak-
sızdır.
Evet, değerli diplomat, 27 Ma-
yıs'ı övmek işlevinin dışındadır.
Ama onu kusurlan ile belirtirken
ciddi kanıtlara dayanmayan de-
ğerlendirmelere de gitmemeliydi.
Ne imiş? 27 mayıs, siyasal ya-
şamımıza, getirdiğinden çok gö-
türmüş. Asker kışlasına dönme-
miş. Ülkeyi, alt üst olmuş bir as-
kersel hiyerarşi ile >-üriitmeye
kalkmış imiş. Ve böylece, kapa-
tılması güç yaraiar açmış imiş.
Bunun suçlusu da müııhasıran as-
kerler değilmiş. Bu suçlulukta,
onları dâhi olduklanna inandır-
nıaya çalışan bir çok aydınımızın
da payı varmış.
Göruyorsunuz, derinlemesine
serbest tartışma olmayınca, boy-
le bir tartışma ile olgular-
eğilimler-akımlar irdelenmeyince
işe yakından bir taruk olarak baş-
layan ve bilimsel gözlemciliği
amaç edinen bir değerli diplomat
bile bir sure sonra, bilimsel somut
kanıtlama yöntemlerini aşarak
kanıtsız yargılara varabüiyor.
Şimdi temel gerçeğe eğilelim: 27
Mayıs, önce bir darbedir. Asker-
sel yönetim olarak başlamıştır.
Ama askersel hiyerarşi ortada
yoktur. Yeni seçimler yapıhnca-
ya kadar süren dönemin tumün-
de bir askersel hiyerarşinin mono-
litik yönetim islenci ve yönetim
uslubu yoktur.
Daha patladığı gecenin şafağın-
da bir anayasa komisyonu kurul-
ması, arkasından hemen bir ku-
rucu meclisi örgütlemeye girişme;
o arada monolitik merkezi bir as-
kersel rejim kurma istidadı beli-
rince, onu belirtenlerin hemen
antlanması; buradan, ihtilal ko-
mitesi dışında bir anayasal rejime
geçiş için kurucu meclis kurulma-
sı, onun yönetime de katılmasımn
sağlanması; belü bir sürede ana-
yasa yapılamazsa ya da referan-
dumda reddediiirse yeni bir ana-
yasal düzen kurma girişiminin
mutlaka süreceğinin yasallaşlırıl-
ması gibi demokratikleşmeye açıl-
ma girişimleri birer masal değil-
di. Bunların hepsi birer olgu idi.
21.yüzyıla bizimle/**
UĞUR KOLEJÎ
Öğrencilerini mülakatla alacaktır.
MüJakat giriş karü verilruesine başUnmıştir.
• Anadolu liseleri statûsündeki okulumuz 1990-1991'de öğretime başlayacakür.
• Oğretim dili İngilizce'dir.
• Öğretim kadromuz Türk ve Yabancı öğretmenierden oluşmafctadır.
• Bu yıl sadece 6 hazırhk sınıfi açılacak ve ara sınıflara öğrenci aJınmayacaktır.
• Öğrenci alımında mülakat sonuçlan gözetilecektir.
13 Haziran Çarşamba giinü saat 14.00'teki açılışımıza gelin,
ÇOCUĞUNUZUN OKULUNU MUTLAKA ĞÖRÜN
Adaylanmıza başanlar dileriz.
NOT: OkoİDmoz Comartesi-Pazar açıktır.
özel
UĞUR
KOLEJIFLORYA/BEŞYOL • Tel: 579 04 34 - 592 17 31 • 592 17 32 Fax: 579 06 16
GENEL KURUL İLANI
İletişim Araştırmaları Derneğı İLAO olağanüstü Genel Kuru-
lu, yönetim kurulu kararı uyarırtca 23 Haziran 1990 cumartesı
günü saat 11 00 de aşağıdakı gûndemi görüşmek üzere Çem-
berlıtaş'takı Basın Mûzesı toplantı salonunda topianacaktır. Ço-
ğunluk sağlanamazsa toplantı 30 Haziran 1990 cumartesı günü
aynı yerde ve aynı saatte yapılacaktır. Üyelere duyurulur.
GÜNOEM:
1. Açılış
2. Başkanlık divanı seçimi , -
3. Yönetim ve Denetim Kurulu raporlarının görüşülmesi ve
oylanması
4. Dernek tüzüğünde yapılması gereken değışıklıklerin karara
bağlanması.
5. Dernek organlarınm seçimi
6. Dilekler
7. Kapanış
Adım adım ve hızla gerçekleştiri-
len demokrasiye açılma olgulan...
27 Mayıs yönetiminde üniver-
site üzerine yürüyüş görülmüştür.
Bugün, artık, cevaa olanaksızlaş-
mış siyasal-anayasal suçluluklan
idam ile karşılama da görülmuş-
tur. Kurucu meclise, 5 kusur mil-
yoniuk vatandaş oyunun "parti
kanalıyla" yansıtılamadığı da bir
gerçekür. (Ama ne de olsa 27 Ma-
yıs, kimi meslek kuruluşları yo-
luyla ve yerel yönetim kanalıyla
bu oyları da yansıtmıştır.)
Ama asıl asken kışlasına hemen
sokmak için gerekli bir yeni ana-
yasal düzen girişimleri ve onları
bazı dramatik engellere karşın
gerçekleştirmesi de bir gerçektir.
Bu arada, yasamayı, siyasal ka-
rar alma gucunü, sivil nıtelikü ku-
rucu mecüsle payiaşmayı da unut-
mamalıdır.
Ayrıca, şu husus da kesinlikle
bilinmelidir: Patladığı gecenin şa-
fağmda kurulmuş anayasa komis-
yonuna, bir tek buyruk ve ku-
manda gelmemiştır. Bir kurucu
meclis oluşturmanın yolunu bulup
statüsünü belirle>ecek bir ayn ko-
misyona da yine bir tek buyruk-
çu istenç yansımamıştır. Kurucu
mecliste, hem anayasa maddeleri
oluşturulurken hem de genel yo-
netimin siyasal ve yönetimsel ka-
rarları almırken sivil kaynaktan
gelen dinamiklerin ortaklığı sağ-
lanmıştır. Anayasa referandu-
munda, aleyhteki devimleme-tavır
gösterme-oy verme serbestliği gü-
dulmüştür. Ve referandum olunı-
suz çıkarsa, ihtilal komitesinin,
kurucu meclisten de kurtulmuş
olarak, bir saltlık içinde, bir ebe-
di oügarşik askersel hükümranlı-
ğa kavuşmaması için seçime da-
yalı yeni görüşler yasa ile planlan-
mıştır.
Ve en sonunda, 27 Mayıs, yurt-
taş oylarını yanmaktan alıkoyan;
onları, sayısal güçleri oranında
meclise ve dolayısıyla yönetime
katan bir mekanizma ile ulusal
egemenliği, kendi coğulcu, çağdaş
yapısı içinde, laik esprisi-sosyal
içeriği-hukuksal çerçevesi- de-
mokratik özü ile siyasal yaşamı-
mıza getirmiştir.
Şimdi, böyle olduğuna gore,
eğer yukanda saydığımız yanlış-
ların ötesinde 27 Mayıs'ın götür-
dukleri de varsa, bunlann, "mad-
de zikri" yoluyla kamtlanarak dö-
kumu yapılmalıdır.
Bir konuyu daha tarihin önü-
ne getirmek gerekir: DP'yi asıl yı-
kan, iki önderinin "ulusal ege-
menlik kavramı"nm özü-içeriği-
kapsamı uzerinde, ancak kulak-
tan dolma bilgilerin itişiyle yeti-
nip, daha fazla gelişmeye gerek
görmeden kendilerini, "ulusal
egemenlik ile tıpkılaşmış" görme
aymazbğıdır.
Prof. Bahri Savcı
telenebilir. Bu kesim içinde çok
zenginleşen insanlar var ve top-
lumda bu gelişmeye pek olumlu
gözle bakılmıyor. Halk uzun sü-
re Komünist Partisi üyelerinin ay-
rıcalıklı konumuna tepki duymuş,
muhalefet de bu tepkiyi kullamp
köklestirmiş. Yetmiş yıl eşitlikçi
bir düzende yaşamış ve ayrıcalık-
lara olumsiLZ gözle bakmış bir
toplumda eşitsizlikçi bir mekaniz-
raayı savunma, toplum gözünde
meşrulaştırma bana hiç de kolay
bir işmiş gibi gelmiyor. Nitekim
bu tepki de yaşanmaya başlamış.
Tepkınin farkında olan yönetim,
mülkiyetle ilgili her yeni düzenle-
meye bir kalıp ifade ile baslıyor:
"Eger sömunıje dayanıyorsa hiç-
bir mnlkijet biçimi meşnı sayıia-
mtu". Bu nedenle iki işçiden faz-
la insan çalıştırmak mümkün de-
ğil ve çalışan insanın bakian öy-
lesine güvence altma alınıyor ki iş-
çi çalıştırmak çok pahalı hale ge-
liyor. Şimdi böyle bir sistem ya da
duzenieme içinde ozel sektöre yö-
nelik bir büyume stratejisi izlemek
çok zor gözüküyor. Sık sık yeni-
den duzenieme yasaJarı çıkıyor,
ama herhalde bu yasaları bir sü-
re sonra tekrar değiştirmek ya da
yenilemek gereği gündeme gele-
cek. Çok genel çizgiler içinde Sov-
yetler için ilginç bir stratejiniıı,
olabiidiğince geniş bir üretim yel-
pazesine olanak tanımak ve o yel-
paze içinde gelişenleri teşvik ede-
rek yeni üretim ilişkilerinin doğ-
masını kolaylaştırmak olacağıru
düşünüyonım. Bu nokta bence re-
formların en kritik yönü. Eğer
ekonomik başan elde edilemezse,
üretim ilişkileri başanlı olarak ye-
niden kurulamaz ve arzulanan in-
sancıl sosyalizmi doğurabilecek
bir ortam üretilemezse nereye yö-
nelinir kestirmek güç. Bu kuşku-
suz uzun erinüi bir sorun.
— Efendim yeni ideoloji arayı*
şı, yeni ekonomik yapı ve yeni par-
ti anlayışı Sovyetler'in dün>>
a uze-
rindeki imajını da kökten degiş-
tiriyor deaebilir ml?
TEKELİ — En azından Sovyet-
ler böyle bir imaj değişikliğini çok
ciddiye almış gözüküyorlar. Artık
devrim ile insanlann zorla değiş-
tirilemeyeceği kabul edildiğinden,
devrim ihracı olayı gündem dışı
kalmış. Dış dünyaya devrim ihraç
edilecek bir yer olarak bakmıyor-
lar. Dünyaya artık bir karşılıklı
bağımlılık ilişkileri ağı olarak yak-
laşıyorlar ve farklı toplumsal
fonksiyonların bir arada yasaya-
bileceği kabul ediliyor. Bu arada
kritik nokta Ücüncü Dünya ile
ilişküerin çözümlerunesinde orta-
ya çıkıyor. Soyvetler, kendilerini
şimdiye kadar Üçüncü Dünya ile
ilişkiler açısından başanlı görmü-
yor, çok büyük harcamalar yapd-
dığı, fakat istenen sonucun elde
edilmediği beliniliyor. Dış yardım
ya da sosyalist ülkelerin desteği ile
bir Üçüncü Dünya ülkesinin kal-
kınmasırun mümkun olmadığı üe-
ri sürülüyor. Üçüncü Dünya'run
gelişmesi için bu ülkelerin burju-
vazilerinin, kapitalist dünyanın
olanaklannm ve sosyalist ülkele-
rin katkılarırun birlikte kullanıl-
ması gereğinden söz ediliyor. Ay-
nca Üçüncü Dünya ülkelerinin
601ı yıllarda olduğu gibi homojen
olmadığı, kendi aralarmda kate-
gorilere ayrıldığı, bir kısmının di-
ğerlerine göre daha iyi konuma
geldiği, ama sorunun ortadan
kalkmadığı vurgulanıyor. Yani
dünyada yeni bir uhıslararası eko-
nomik ilişkiler ağının egemen ol-
ması, aksi takdirde sağlıkü bir
dünya dengesine ulaşılamayacağı
savunuluyor. Kapitalist ve sosya-
list gelişmiş ülkelerin, Üçüncü
Dünya için vazgeçilemez bir so-
rumluluk taşıdıklan, çünkü her-
kesin ortak bir dunyada yaşadığı
ileri sürülerek bir ekolojik globa-
lizme ulaşılıyor.
BİTTI
ÎLAN
CEYHAN 1. KADASTRO
MAHKEMESİ'NDEN
1978/211
Ceyhan'ın Soysallı köyune ait 1273 nolu parselin yapılan duruş-
ması sırasında verilen ara kararı gerefince;
DAVACI; EKREM KALKAN-HATİCE SULTAN KALKAN-
NURETTİN KALKAN ve İSHAK KALKAN'ın adresinin saptan-
ması ve kendiierine keşif avansının depo ettirilmesi için yargıç, yaz-
man ve mubaşir için 23.109 TL., fen bilirkişısi için 30.000 TL., araç
ucreti için 60.000 TL., toplam 113.109 TL. keşif giderini tebligat ta-
rihinden iıibaren 15 gün içerisinde mahkeme veznesine depo etme-
niz için tarafınıza KESİN ÖNEL VERILMİŞ olup bu kez istemlen
hususu yerine getirmediğiniz takdirde, ıstemlerinızden vaz- geçmiş
sayılabıleceğinize karar verilebilecegı hususu ihtar olunması için 7201
sayılı yasa uyannea İLANEN TEBLİĞ OLUNUR. 15.5.1990
Basın; 25994
UGUR KOLEJI. UGUR DERSANELERI KURULUŞUOUR
AYDIN SULH CEZA
HÂKİMLİĞİ'NDEN
16.6.1986 larihinde Gıda Maddeleri Tuzüğu'ne muhalefet suçun-
dan sanık Huseyin ve Zelıha'dan olma. 1956 D.lu, A>dın merkez Me-
sudıye mahallesi nufusuna kayıtlı ve halen Aydın Meşrutiyct mahal-
lesı 18/1 sokak No: 60'ta oturur METIN ÜÇEŞ hakkında Aydın Sulh
Ceza Mahkemesi"nin 3.10.1986 gun \ e 1986/1749 esas ve 1986/2208
karar sayılı ı!amı ile TCK'nun 3%, 59/2, 402, 72 ve 647 S.K.nun 4
maddeleri gereğince YİRM1ALT1BİNALTIYÜZATMIŞALT1 LIRA
AĞIR PARA CEZ^Sl İLE TECZIYESINE, İKİ AY ON BEŞ GUN
MÜDDETLE CÜRME VAS1TA KILD1Ğ1 MESLEK VE SANATI-
NINTATİLINE, YEDİ GUN MÜDDETLE IŞYERININ KAPATIL-
MASINA Itarar ı.frrilHi»i ılan nlıınnr IS
Melahat Tavşancıl ile merhum Hüseyin Tavşancıl'ın kızları,
Alaattin Reyhan'm gelini, Olcay-İlhan Mennan, Ezel-Adnan
Tarkun ve Melahat ile Zeki Tavşancıl'ın kardeşleri, Hüseyin Kerem
ile Enis Sinan'ın anneleri, Tarık Reyhan'm biricik eşi,
sevgili varhğımız
GÖLGE REYHAN'ı
7 Haziran 1990 günü kaybettik. Cenazesi 9 Haziran 1990 Cumartesi
günü öğle namazından sonra Maltepe Camii'nden kaldırılıp Cebeci
Asri Mezarhğı'na defnedilecektir.
AİLESİ
ÖNÜ1NDE
SAVUIVMA
Abdullah Baştürk
5000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yaymlan Turkocağı
Cad 39-41 Cağaloğiu-lstanbul
Ödemeii gdaderilmez.
tLAN
CEYHAN İŞ MAHKEMESt'NDEN
Davacı SSK Genel Mudürlügu Vekili'nin davalılar thsan Kızüay
ve arkadaşlan aleyhine açmış olduğu R. Tazminat davasında;
Davalılardan lhsan Kızılay bütün aramalara rağrnen bulunamadı-
ğından, ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiş olup adı geçen da-
valının 9.7.1990 günü saat 9'da mahkememizde hazır bulunması veya
kendisini bir vekille temsil ettirmesı, aksi takdirde gıyabında karar
verileceği 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun ilgili maddeleri gereğince
ilan olunur. 21.5.1990
Basın: 46780