25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 9 HAZİRAN 1990 Sovyet insanı özelmülkiyeti ve özelsektörün gelişmesinişüpheyle karşılıyor Piyasanın serbestleşmesi çok zor— 2 — Ortadoğu Teknik Üniversitesi öğ- retim üyelerinden Prof. tlhan Te- keli, geçen ayın sonlarında bir grup öğretim üyesiyle birlikte Moskova'yı ziyaret etti. Eğitim Servisi Şefimiz Gencay Şaylan 'ın sorulanm yamtlayan Tekeli, dün anlatttğı siyasal boyuttaki izle- nimlerinden sonra, bugün de eko- nomi ağırlıklı konular üzennde durdu. GENCAY ŞAYLAN — Galiba önemli bir nokla da düşıince duzeyinde çok açık ve se- çik hale gelen değişmenin uygula- maya ne olçude yansıyacağı. Bir başka de>isle oltışum haJindeki kfeoloji, siyasal yaşanıa ıngulana- büecek mi? Sizin bu konudaki iz- leniminjz nedir? TEKELİ — Birçok kişinin ka- fasında bir soru var, acaba bu olanlar gerçekten bir içtenlik ta- şıyor mu, yoksa Sovyetler bir tür *&ova An' mı geliştiriyorlar? Be- nim izlenimim şu, bir kere özgür- lûğûn yeniden biçimlenmesi Sov- yetler Birliği için yeni bir çey de- ğil. Yani bu gelişmeyi siyasi bir taktık oiarak yorumlamak miim- kün değil. Düşünce sisteminde köklü bir değişim var ve bunun sonucunda karşınıza bir soru çı- kryor. Bu insancıJ sosyalizm nedir, nasü gerçekleşecek? Yeni düşün- ce biçimi, insancıl sosyalizm na- sıl bir şeydir sorusunu meşnı ka- bul etmiyor, çunku ne olduğu de- ğil, nasıl oluşacağı üzennde duru- luyor. Sosyalizmin, gelecekte bü- tün özelJıkleri belü bir duzen ol- duğu düşüncesi bütünü ile yadsı- nıyor, bunun zaman içinde orta- ya çıkacağı irdeleniyor. Tabii bu tür bir yaklaşım, kaçınılmaz ola- rak ölçüt sorununu günderne ge- tiriyor. Evrim sonucu oluşacak sosyalizm hangi kriterlere göre test edilecek ya da sosyalist evrim için toplumsal direksiyon nasıl tutula- cak? Sovyetler Birtigi'nde fîyıt sisteminio yararbğı ciddi ukınülar devam ediyor. Sovyetler Birliği'nde üretimin yaklaşık yüzde onunu kontrol eden bir kooperatif kesimi var. Bu, aslında özel sektör olarak nitelenebilir. Bu kesim içinde çok zenginleşen insanlar var ve toplumda bu gelişmeye pek olumlu gözle bakılmıyor. Ülkede çok büyük çaplı üretim güçleri devletin elinde — Savın Tekeli, isterseniz bir parça da ekonomi uzerinde dura- lım. Galiba bulıin değişim ekono- mik alandaki sıkıntılardan, bun- lart aşamamaktan kaynaklandı. Ekonomik duzenieme ile ilgili ola- rak ne gibi lartışmalar var? TEKELİ — Görduğum kadarı ile iki tür onemli ekonomik sorun- la karşı karşıyalar. Kısa ve uzun erimli sorunlar. Sovyet sisteminın dışa açıiması, kısa erim için bir- takım sorunlar yaratmış. Koope- ratif sektörü adı verilen yarı özel kesimin gehşmesi de fiyat siste- minde yarattığı çarpıklıklar nede- ni ile bir başka tür kısa erimli so- run seti yaratıyor. Fiyat sisteminin çok ciddi sıkıntılar yarattığı bir gercek. Hep söyleniyor, orneğin halkın elinde çok para var, araa bunu harcayacak yer yok. Yani pa- ra birikimi kullanılamıyor. Ayn- ca bazı tüketim mallarının çok ciddi dağıtım sorunu olduğu da biliniyor. Fiyat sistemi ve tüketim yetersizliği bir taraftan karaborsa ve mafya olusumuna yol açıyor, diğer taraftan da insanlann verinı- h çalışmasını engelliyor, çalı$an insanı yeterli bir biçimde güdüle- yemiyor. NormaJ kurda bir dolar 1.7 ruble, turist dövizi bozdurur- sanız I dolar 6 ruble, karaborsa- dan bozdunırsanız 1 dolar 15 rub- le. Ama örneğin, Komünist Par- tisi üyesi, enstitüde görevli bir do- çentin maaşı ayda 300 ruble, yani karaborsa fiyatı ile 20 dolar ma- aşı var. Aslında 300 ruble gelenek- sel fiyat sistemJeri içinde yeterli. Metro fiyatı 5 kopek, 1 rubleye 5 parçalı oldukça iyi bir yemek ye- nebiliyor. Ama bu, devlet kesimi- nin fiyatları ve kooperatif kesi- minde fiyatlar çok farklı, devlet kesimine göre yaklaşık aynı ya da benzer mal 10 misli daha pahalı. Bu durumda devlet kesiminde üretilen tüketim mallan da kaçı- nılmaz olarak bu sektöre kanalı- ze oluyor. — Öyieyse kooperatif kesimi ve mafya dışında kalan halk için ge- lecekte çok zorlu gûnler >~ar dene- bilir mi? Belki şimdilik elde birik- miş panı nedeni ile yeni fiyatlan- dınlmış sektore girmek öyle bü- yük bir sıkıntı yaratmıyor, ama gelecekte ciddi bir yoksunluk or- taya çıkabilir gibi gözukuyor. Siz bu konuda ne duşıinuvorsunuz? TEKELt — Bakın, emeklüerin aylığı 75-80 ruble civarında. Bun- lar eski sistem içinde ortaya çıkan dengeler cerçevesinde temel gerek- sinmeleriru karşılayabiliyorlarmış. Şimdi ise tüketim malı bulmanın giderek zorlaştığı devlet kesimi içinde hapsolmuş durumdaiar. Şimdi karşı karşıya bulunulan bu önemli sorunun kısa erimde iki turlü çözümü olabilir. Biri Polon- ya'nın uyguladığı şok önlemlerdir. Diğeri ise dış dünyaya, dış pazar- lara entegre olurken denetimli bir ucret, fiyat ve döviz kunı politi- kası uygulamasıdır. Sanıyorum Polonya'da dış yardım söz konu- suydu ve önce ücret ayarlaması ya- pıp geçim duzeyinde yükselme sağladılar, sonra fiyat serbestisi- ne geçtiler. Yine de sonuç olarak eraekçi kesimlerde yüzde 30 do- iaylannda bir refah gerilemesi ol- du. Bu deney izlendiği için Sovyet sisteminde şok önlemlere karşı bir tepki var, ayrıca büyük ölçüde dış yardım alıp bu parayı dağıtrnak olanagı yok. Nitekim açıklanan onlemier ikinci yolun seçildiğine işaret ediyor. — Sayın Tekeli, galiba önemli bir sorun Sovyetler Birligi'ndeki aydınlann ekonomik vapılanma- ya bakış biçimi ve beklentileri. Gerçekten serbest piyasaya geçin- ce herkesin arük İsviçre cikolala- $ı yiyebilecegini umuyorlar mı? TEKELt — Şu ya da bu yönde bir ayarlama ile bugunkunden da- ha dengeli bir ekonomik görunuş elde edilebilir. Ancak ne tür poli- tikalar uygulamrsa uygulansın, toplumdaki bazı kesimler bunun maliyetini ödeyecektir ve bu da halkın günlük yaşantısını etkile- yecektir. Ama sanıyorum daha önemli bir sorun yeni, hümanist sosyalizmin, üretim ilişkilerinin nasıl kurulacağıdır. Şimdiye kadar birçok perestroyka yasaları çıktı. Mülkiyet, işletme biçimleri, vergi yeniden düzenleniyor. Bunun ya- nında insaniara çaJışma şevki ve- recek bir toplum düzeni nasıl ku- rulur sorusu henüz taro olarak ce- vaplanmış gözükmüyor. Şimdi özel mülkiyet, çalışanlann yöne- time katılması, mülkiyetin hisse senetleri yolu ile topluma yayüma- sı gibi, dünyanın her yerinde çok tartışıJmış, üzennde hemen hemen her şey söylenmiş konuları bura- da ilginç bir konjonktürde tekrar tartışılıyor. Ama özel mülkiyetin nesnel olarak gelişmesi hiç de o kadar kolay gözükmüyor. Sistem- de özel kesim yok. Çok büyük çaplı üretim güçleri devletin elin- de ve bir özel sektör yaratmak hiç de kolay bir iş olmayacak. Bunun ötesinde, halkın özel .sektör dü- şüncesine çok meşnı baktığı ka- nısında değilim. Şimdi üretimin yaklaşık yüzde 10 kadannı kont- rol eden bir kooperatif kesimi var, bu aslında özel sektör olarak ni- 3 0 Y I L S O N R A 2 7 M A Y I S ProfesörBahriSavcı'nın açıklamctiı 27 Mayıs, ulusun egemenliğini sağladı27 Mayıs'ın 30. yılında bir ger- çek durum muhakemesi yapıyor muyuz? Hiç sanmıyorum. 27 Ma- yıs ve öteki bütün siyasal olgula- nmız uzerinde ciddi seminerler, doktora tezleri ve başka yayınla- ra pek girişmiyonız. Çunkü de- mokrasileşme - demokrasiyi de- rinleştirme - genişletme ve yayma sürecimizde bir pısma, bir sinme, bir cesaretsizleşme dönemindeyiz de ondan. Oysa ki bu 90 yılı, ilginç bir yıl- dı. Özellikle 1950'nin 14 Mayısı'- mn 40. yılı, ulusal egemenlik cum- huriyetini, çağdaş parlamenter ço- ğulcu toplum ekseni uzerinde can- landırma olan 27 Mayıs'ın da 30. yılı idi. Her iki olayı da her yönü ile ir- dderneliydik. Değerli diplomat Ercüment Ya- vuzalp'in, dönemin incelenmesi çerçevesi içindeki dizi yaası Cum- huriyet'te yayımlandı. Beyaz dev- rimden yola çıkan Menderes'in trajik sonunu öyküledı. Bu arada şu ikili yargıya da ulaştığını an- ladık: Birincisi, bir devlet adamı- nın 10 yılhk bir iktidardan böyle bir trajik sona gidişi asbnda top- lumun dramıdır. Bir iktidarın et- rafını hemen sararak, onu yavas yavaş erdemler doğasından saptı- ran toplumsal cürufların, bizzat toplumu ve onun içindeki politi- ka uretme surecini de enfekte edi- şinin dramı. İkinci yargı da şudur: 27 Mayıs, getirdiklerinden çok gö- türmüştür. Yazarın ilk yargısı, temelde doğnıdur: Her zaman, iktidarla- rın etrafmı sarıp onları çüruten enfeksiyon mercekleri olmuştur. Bu, 27 Mayıs'ta da pekala olabi- lirdi. Nitekim, onları 147'ler ko- nusunda üniversite üstüne yürü- tenler olmuştur. Onlann bir bö- iümünü Babıâii yokuşu üzerine surüp, basında da bir antlama is- teyenler olmuştur. Sonunda idamları teşvik edenler de olmuş- tur. Ayrıca ve özellikle onlann bir bölümiı de ne hemen ne de bir su- re sonra gitmeyip, ebedi bir asker- sel iktidar rejimi kurma düşleri iz- lemişlerdir. Ama sonuç ne olmuştur? Hemen şunu belirtelim: 27 Ma- yıs hem kendisi ile hem de kendi- sinden sonrası ile demokrasiyi antlayan bir rejim halinde kurul- mamıştır. Tersine, demokrasileşme süre- cimizi zamamn-mekânın koşulla- nna göre toplumun yeni verileri- nin devimlediği yeni gereksinim- lerini karşılama yapılanmasını kurmuştur. Ulusal egemenliği; doğasındaki laikb'k özüyle birlik- te, sosyal hukuk devleti ilkeleri içinde uyguiamanın çatısını kur- muştur. Biliyorum değerli yazarımızın konusu, aslında, bu nokta değil- dir. Yazanmız, demokrasimizin 14 Mayıs gibi parıltılı bir aşama- sından iyi niyetle ve hizmet tutku- suyla yola çıkıp da bir trajik son- da biter. Menderes olgusundaki dramın öyküsüyle yetinmektedir. Ama irdelemesinin bir yerinde, asıl konusundan saparak, 27 Ma- yıs'ın kendisini ve de onu yapan- larla o zamanki aydınları suçla- ması, değerli yazannuzı baş kay- gısı olan gerçeğe bağlılıktan ayır- mıştır. Buna üzulmemek olanak- sızdır. Evet, değerli diplomat, 27 Ma- yıs'ı övmek işlevinin dışındadır. Ama onu kusurlan ile belirtirken ciddi kanıtlara dayanmayan de- ğerlendirmelere de gitmemeliydi. Ne imiş? 27 mayıs, siyasal ya- şamımıza, getirdiğinden çok gö- türmüş. Asker kışlasına dönme- miş. Ülkeyi, alt üst olmuş bir as- kersel hiyerarşi ile >-üriitmeye kalkmış imiş. Ve böylece, kapa- tılması güç yaraiar açmış imiş. Bunun suçlusu da müııhasıran as- kerler değilmiş. Bu suçlulukta, onları dâhi olduklanna inandır- nıaya çalışan bir çok aydınımızın da payı varmış. Göruyorsunuz, derinlemesine serbest tartışma olmayınca, boy- le bir tartışma ile olgular- eğilimler-akımlar irdelenmeyince işe yakından bir taruk olarak baş- layan ve bilimsel gözlemciliği amaç edinen bir değerli diplomat bile bir sure sonra, bilimsel somut kanıtlama yöntemlerini aşarak kanıtsız yargılara varabüiyor. Şimdi temel gerçeğe eğilelim: 27 Mayıs, önce bir darbedir. Asker- sel yönetim olarak başlamıştır. Ama askersel hiyerarşi ortada yoktur. Yeni seçimler yapıhnca- ya kadar süren dönemin tumün- de bir askersel hiyerarşinin mono- litik yönetim islenci ve yönetim uslubu yoktur. Daha patladığı gecenin şafağın- da bir anayasa komisyonu kurul- ması, arkasından hemen bir ku- rucu meclisi örgütlemeye girişme; o arada monolitik merkezi bir as- kersel rejim kurma istidadı beli- rince, onu belirtenlerin hemen antlanması; buradan, ihtilal ko- mitesi dışında bir anayasal rejime geçiş için kurucu meclis kurulma- sı, onun yönetime de katılmasımn sağlanması; belü bir sürede ana- yasa yapılamazsa ya da referan- dumda reddediiirse yeni bir ana- yasal düzen kurma girişiminin mutlaka süreceğinin yasallaşlırıl- ması gibi demokratikleşmeye açıl- ma girişimleri birer masal değil- di. Bunların hepsi birer olgu idi. 21.yüzyıla bizimle/** UĞUR KOLEJÎ Öğrencilerini mülakatla alacaktır. MüJakat giriş karü verilruesine başUnmıştir. • Anadolu liseleri statûsündeki okulumuz 1990-1991'de öğretime başlayacakür. • Oğretim dili İngilizce'dir. • Öğretim kadromuz Türk ve Yabancı öğretmenierden oluşmafctadır. • Bu yıl sadece 6 hazırhk sınıfi açılacak ve ara sınıflara öğrenci aJınmayacaktır. • Öğrenci alımında mülakat sonuçlan gözetilecektir. 13 Haziran Çarşamba giinü saat 14.00'teki açılışımıza gelin, ÇOCUĞUNUZUN OKULUNU MUTLAKA ĞÖRÜN Adaylanmıza başanlar dileriz. NOT: OkoİDmoz Comartesi-Pazar açıktır. özel UĞUR KOLEJIFLORYA/BEŞYOL • Tel: 579 04 34 - 592 17 31 • 592 17 32 Fax: 579 06 16 GENEL KURUL İLANI İletişim Araştırmaları Derneğı İLAO olağanüstü Genel Kuru- lu, yönetim kurulu kararı uyarırtca 23 Haziran 1990 cumartesı günü saat 11 00 de aşağıdakı gûndemi görüşmek üzere Çem- berlıtaş'takı Basın Mûzesı toplantı salonunda topianacaktır. Ço- ğunluk sağlanamazsa toplantı 30 Haziran 1990 cumartesı günü aynı yerde ve aynı saatte yapılacaktır. Üyelere duyurulur. GÜNOEM: 1. Açılış 2. Başkanlık divanı seçimi , - 3. Yönetim ve Denetim Kurulu raporlarının görüşülmesi ve oylanması 4. Dernek tüzüğünde yapılması gereken değışıklıklerin karara bağlanması. 5. Dernek organlarınm seçimi 6. Dilekler 7. Kapanış Adım adım ve hızla gerçekleştiri- len demokrasiye açılma olgulan... 27 Mayıs yönetiminde üniver- site üzerine yürüyüş görülmüştür. Bugün, artık, cevaa olanaksızlaş- mış siyasal-anayasal suçluluklan idam ile karşılama da görülmuş- tur. Kurucu meclise, 5 kusur mil- yoniuk vatandaş oyunun "parti kanalıyla" yansıtılamadığı da bir gerçekür. (Ama ne de olsa 27 Ma- yıs, kimi meslek kuruluşları yo- luyla ve yerel yönetim kanalıyla bu oyları da yansıtmıştır.) Ama asıl asken kışlasına hemen sokmak için gerekli bir yeni ana- yasal düzen girişimleri ve onları bazı dramatik engellere karşın gerçekleştirmesi de bir gerçektir. Bu arada, yasamayı, siyasal ka- rar alma gucunü, sivil nıtelikü ku- rucu mecüsle payiaşmayı da unut- mamalıdır. Ayrıca, şu husus da kesinlikle bilinmelidir: Patladığı gecenin şa- fağmda kurulmuş anayasa komis- yonuna, bir tek buyruk ve ku- manda gelmemiştır. Bir kurucu meclis oluşturmanın yolunu bulup statüsünü belirle>ecek bir ayn ko- misyona da yine bir tek buyruk- çu istenç yansımamıştır. Kurucu mecliste, hem anayasa maddeleri oluşturulurken hem de genel yo- netimin siyasal ve yönetimsel ka- rarları almırken sivil kaynaktan gelen dinamiklerin ortaklığı sağ- lanmıştır. Anayasa referandu- munda, aleyhteki devimleme-tavır gösterme-oy verme serbestliği gü- dulmüştür. Ve referandum olunı- suz çıkarsa, ihtilal komitesinin, kurucu meclisten de kurtulmuş olarak, bir saltlık içinde, bir ebe- di oügarşik askersel hükümranlı- ğa kavuşmaması için seçime da- yalı yeni görüşler yasa ile planlan- mıştır. Ve en sonunda, 27 Mayıs, yurt- taş oylarını yanmaktan alıkoyan; onları, sayısal güçleri oranında meclise ve dolayısıyla yönetime katan bir mekanizma ile ulusal egemenliği, kendi coğulcu, çağdaş yapısı içinde, laik esprisi-sosyal içeriği-hukuksal çerçevesi- de- mokratik özü ile siyasal yaşamı- mıza getirmiştir. Şimdi, böyle olduğuna gore, eğer yukanda saydığımız yanlış- ların ötesinde 27 Mayıs'ın götür- dukleri de varsa, bunlann, "mad- de zikri" yoluyla kamtlanarak dö- kumu yapılmalıdır. Bir konuyu daha tarihin önü- ne getirmek gerekir: DP'yi asıl yı- kan, iki önderinin "ulusal ege- menlik kavramı"nm özü-içeriği- kapsamı uzerinde, ancak kulak- tan dolma bilgilerin itişiyle yeti- nip, daha fazla gelişmeye gerek görmeden kendilerini, "ulusal egemenlik ile tıpkılaşmış" görme aymazbğıdır. Prof. Bahri Savcı telenebilir. Bu kesim içinde çok zenginleşen insanlar var ve top- lumda bu gelişmeye pek olumlu gözle bakılmıyor. Halk uzun sü- re Komünist Partisi üyelerinin ay- rıcalıklı konumuna tepki duymuş, muhalefet de bu tepkiyi kullamp köklestirmiş. Yetmiş yıl eşitlikçi bir düzende yaşamış ve ayrıcalık- lara olumsiLZ gözle bakmış bir toplumda eşitsizlikçi bir mekaniz- raayı savunma, toplum gözünde meşrulaştırma bana hiç de kolay bir işmiş gibi gelmiyor. Nitekim bu tepki de yaşanmaya başlamış. Tepkınin farkında olan yönetim, mülkiyetle ilgili her yeni düzenle- meye bir kalıp ifade ile baslıyor: "Eger sömunıje dayanıyorsa hiç- bir mnlkijet biçimi meşnı sayıia- mtu". Bu nedenle iki işçiden faz- la insan çalıştırmak mümkün de- ğil ve çalışan insanın bakian öy- lesine güvence altma alınıyor ki iş- çi çalıştırmak çok pahalı hale ge- liyor. Şimdi böyle bir sistem ya da duzenieme içinde ozel sektöre yö- nelik bir büyume stratejisi izlemek çok zor gözüküyor. Sık sık yeni- den duzenieme yasaJarı çıkıyor, ama herhalde bu yasaları bir sü- re sonra tekrar değiştirmek ya da yenilemek gereği gündeme gele- cek. Çok genel çizgiler içinde Sov- yetler için ilginç bir stratejiniıı, olabiidiğince geniş bir üretim yel- pazesine olanak tanımak ve o yel- paze içinde gelişenleri teşvik ede- rek yeni üretim ilişkilerinin doğ- masını kolaylaştırmak olacağıru düşünüyonım. Bu nokta bence re- formların en kritik yönü. Eğer ekonomik başan elde edilemezse, üretim ilişkileri başanlı olarak ye- niden kurulamaz ve arzulanan in- sancıl sosyalizmi doğurabilecek bir ortam üretilemezse nereye yö- nelinir kestirmek güç. Bu kuşku- suz uzun erinüi bir sorun. — Efendim yeni ideoloji arayı* şı, yeni ekonomik yapı ve yeni par- ti anlayışı Sovyetler'in dün>> a uze- rindeki imajını da kökten degiş- tiriyor deaebilir ml? TEKELİ — En azından Sovyet- ler böyle bir imaj değişikliğini çok ciddiye almış gözüküyorlar. Artık devrim ile insanlann zorla değiş- tirilemeyeceği kabul edildiğinden, devrim ihracı olayı gündem dışı kalmış. Dış dünyaya devrim ihraç edilecek bir yer olarak bakmıyor- lar. Dünyaya artık bir karşılıklı bağımlılık ilişkileri ağı olarak yak- laşıyorlar ve farklı toplumsal fonksiyonların bir arada yasaya- bileceği kabul ediliyor. Bu arada kritik nokta Ücüncü Dünya ile ilişküerin çözümlerunesinde orta- ya çıkıyor. Soyvetler, kendilerini şimdiye kadar Üçüncü Dünya ile ilişkiler açısından başanlı görmü- yor, çok büyük harcamalar yapd- dığı, fakat istenen sonucun elde edilmediği beliniliyor. Dış yardım ya da sosyalist ülkelerin desteği ile bir Üçüncü Dünya ülkesinin kal- kınmasırun mümkun olmadığı üe- ri sürülüyor. Üçüncü Dünya'run gelişmesi için bu ülkelerin burju- vazilerinin, kapitalist dünyanın olanaklannm ve sosyalist ülkele- rin katkılarırun birlikte kullanıl- ması gereğinden söz ediliyor. Ay- nca Üçüncü Dünya ülkelerinin 601ı yıllarda olduğu gibi homojen olmadığı, kendi aralarmda kate- gorilere ayrıldığı, bir kısmının di- ğerlerine göre daha iyi konuma geldiği, ama sorunun ortadan kalkmadığı vurgulanıyor. Yani dünyada yeni bir uhıslararası eko- nomik ilişkiler ağının egemen ol- ması, aksi takdirde sağlıkü bir dünya dengesine ulaşılamayacağı savunuluyor. Kapitalist ve sosya- list gelişmiş ülkelerin, Üçüncü Dünya için vazgeçilemez bir so- rumluluk taşıdıklan, çünkü her- kesin ortak bir dunyada yaşadığı ileri sürülerek bir ekolojik globa- lizme ulaşılıyor. BİTTI ÎLAN CEYHAN 1. KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN 1978/211 Ceyhan'ın Soysallı köyune ait 1273 nolu parselin yapılan duruş- ması sırasında verilen ara kararı gerefince; DAVACI; EKREM KALKAN-HATİCE SULTAN KALKAN- NURETTİN KALKAN ve İSHAK KALKAN'ın adresinin saptan- ması ve kendiierine keşif avansının depo ettirilmesi için yargıç, yaz- man ve mubaşir için 23.109 TL., fen bilirkişısi için 30.000 TL., araç ucreti için 60.000 TL., toplam 113.109 TL. keşif giderini tebligat ta- rihinden iıibaren 15 gün içerisinde mahkeme veznesine depo etme- niz için tarafınıza KESİN ÖNEL VERILMİŞ olup bu kez istemlen hususu yerine getirmediğiniz takdirde, ıstemlerinızden vaz- geçmiş sayılabıleceğinize karar verilebilecegı hususu ihtar olunması için 7201 sayılı yasa uyannea İLANEN TEBLİĞ OLUNUR. 15.5.1990 Basın; 25994 UGUR KOLEJI. UGUR DERSANELERI KURULUŞUOUR AYDIN SULH CEZA HÂKİMLİĞİ'NDEN 16.6.1986 larihinde Gıda Maddeleri Tuzüğu'ne muhalefet suçun- dan sanık Huseyin ve Zelıha'dan olma. 1956 D.lu, A>dın merkez Me- sudıye mahallesi nufusuna kayıtlı ve halen Aydın Meşrutiyct mahal- lesı 18/1 sokak No: 60'ta oturur METIN ÜÇEŞ hakkında Aydın Sulh Ceza Mahkemesi"nin 3.10.1986 gun \ e 1986/1749 esas ve 1986/2208 karar sayılı ı!amı ile TCK'nun 3%, 59/2, 402, 72 ve 647 S.K.nun 4 maddeleri gereğince YİRM1ALT1BİNALTIYÜZATMIŞALT1 LIRA AĞIR PARA CEZ^Sl İLE TECZIYESINE, İKİ AY ON BEŞ GUN MÜDDETLE CÜRME VAS1TA KILD1Ğ1 MESLEK VE SANATI- NINTATİLINE, YEDİ GUN MÜDDETLE IŞYERININ KAPATIL- MASINA Itarar ı.frrilHi»i ılan nlıınnr IS Melahat Tavşancıl ile merhum Hüseyin Tavşancıl'ın kızları, Alaattin Reyhan'm gelini, Olcay-İlhan Mennan, Ezel-Adnan Tarkun ve Melahat ile Zeki Tavşancıl'ın kardeşleri, Hüseyin Kerem ile Enis Sinan'ın anneleri, Tarık Reyhan'm biricik eşi, sevgili varhğımız GÖLGE REYHAN'ı 7 Haziran 1990 günü kaybettik. Cenazesi 9 Haziran 1990 Cumartesi günü öğle namazından sonra Maltepe Camii'nden kaldırılıp Cebeci Asri Mezarhğı'na defnedilecektir. AİLESİ ÖNÜ1NDE SAVUIVMA Abdullah Baştürk 5000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yaymlan Turkocağı Cad 39-41 Cağaloğiu-lstanbul Ödemeii gdaderilmez. tLAN CEYHAN İŞ MAHKEMESt'NDEN Davacı SSK Genel Mudürlügu Vekili'nin davalılar thsan Kızüay ve arkadaşlan aleyhine açmış olduğu R. Tazminat davasında; Davalılardan lhsan Kızılay bütün aramalara rağrnen bulunamadı- ğından, ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiş olup adı geçen da- valının 9.7.1990 günü saat 9'da mahkememizde hazır bulunması veya kendisini bir vekille temsil ettirmesı, aksi takdirde gıyabında karar verileceği 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun ilgili maddeleri gereğince ilan olunur. 21.5.1990 Basın: 46780
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle