20 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 9 HAZİRAN 1990 l î £ 'Mehdi' Elbette Çıkacak! Gerçekleri perdelemek için öylesine uydurma haberler öne alınıyor ki asıl üzerinde durulması gereken ülke sorunlarıyla kimse ügilenmiyor. Sıraladığımız iç karartan sorunların çözümü, 'Kurtar bizi baba!' diyen halkımızın bir kısmının düşündüğü 'baba' ya da 'babalar' ile değil, bilime saygılı gerçek 'lider'lerle çözülecek elbette. Bunun çıkacağına inanıyoruz. BURHANOĞUZKMto. " "Kandesin sen kande, çık ey Mekdi-l sahipzuhür! MUlet-itilâmı pamûl eyledi ceyş-ifûtur. Katmadi Islâm için birytrde âram ü huzur, Kapladı mülkü serapa leşker-i zulm ü şürur. Geçti nathl eUere hayfa zimam-t her umur, Btr kifiyapsa biniyıkmak için etmekte zor, Kandiesinstnkande, çtkeyMehdi-isahipzuhûr!"C) Yüzyüdan fazla bir zaman önce Ziya Paşa sanki günümüzde feryat ediyor, "Islâm" diye, o günlerin âdeti üzere, Türk ulusunu kastederek!.. Her üç "kitap"lı dindeki ortaklaşa bir inanca göre zamanlann sonunda bir doğaustü varlık Mehdi, dünyadan yok olmuş olan düzen ve adaleti geri ge- tirecektir. O, anarşi ve kannaşa (kaos) döneminde ortaya çıkacaktır. Bu hesaba göre bu ortaya çıkışın vakti geldi de geçiyor bile!.. Gerçekten, insanlar umutsuzluğa sü- rüklendiklerinde bir kurtana düşü görürler. 1919U1 bu düş gerçek olmuştu Mustafa Kemal ile. Sayın Demirel, gittiği yerlerde, "Kurtar bizi ba- ba!" avazeleriyle karşılaıuyor. Bu haykınjlan tah- lil ettiğimizde, bunda açık seçik bir Mehdi bekle- me eğilimini görürüz. Mehdi olarak Süleyman Bey'ı mi görüyor halk? Hiç sanmıyoruz. Ancak kurduk- lan hayalde Mehdi'nin fazla ahz görünümde olma- dığını düşünmüş olmalıdırlar. Kaldı ki Türk halkı- nın sağduyusu, Süleyrnan Bey'in bu rolü oynaya- cak en sonuncu kişi olduğunu bilmeye müsaittir. Kırk yıllık Y«ni, şimdi Kftni rolüne mi çıktı? Kâni, olarak da birtakıra soyut, adarrun beklentilerine ce- vap vermekten uzak, demokrasi vaadediyor. Adam neler bekliyor? Hemen söyleyelim: Ekmek, toprak, ij, eğitim, doktor, ilaç... MC tipi bir demokrasi ile mi bunları sağlayacak "baba?" Elinde her ttirlü olanak varken kesin bir toprak refonnu ile halkı agalann rulmünden kurtarmayan, köy enstitülerini kapatıp ilerici bakan yerine tutu- cu toprak ağasını getiren, her türlü sol hareket ve işçilerin sendikal faaliyetlerine karşı kesin, şiddetli tavır alan ve böylece de sağlıklı bir solun gelişme- sini önJeyen, hatta oy kaygısıyla tarikatlara taviz ver- mekte tereddüt etmeyen, bonapartist bir geleneğin devamı sayılacak olanlardan da ne kadar Mehdi çı- kar?.. TÜStAD'ın son günlerde Cumhurbaşkankğı ma- kamı ve hükümete karşı gazetelerde okuduğumuz tutumu bize, rahmetli Niyazi Berkes hocanın bir makalesinden ("Bir Süper Danışman" 2, Cumhu- riyet 4 Temmûz 78) bir parçayı arumsattı: "Ghetto toplumlarda görülen.. Messianik (kurtancl bekle- me) akımı, kent proletaryası arasından değil, orta sınıftan, vükscköğretim görmilş gençler arasından çıkıyor.." Gerçekleri perdeleme başanlı! Hırsız-polis romanı okurken ya da TV'de izler- ken evi soyulan kişilerin öykülerini hep biliriz. Bu, bireysel düzeyde bir olaydır. Ama konu makro Öl- çüde önümüzde sergilendiğinde, tüylerimiz gerçek- ten diken diken oluyor. Dikkatlerimiz usta bir de- dektife takılmışken usta hırsız neler götürüyor!.. Bu arada şunu da hemen vurgulayalım: Büyük hırsız- lıkJarda mutlaka içerden birinin parmağı vardır. Ter- si durumda soyguncu hangi kasada neler olduğu- nu nereden bilebilir? 'Cumhurbaşkanını makamından indiririm' kaba- dayılığı, sosyetenin kokain olayı, Hasan Celal Gü- zel'in Hande Hanım'la sozde (ya da gerçekte) çap- kınlığı (ve bu arada Demirerin Dışişleri Bakanı "çapkın" diye de tanınan Çağlayangil'in bütün bir gazete sayfasıru tutan çapkınlara öğütleri), işadam- larının dışarıda 40 milyar dolan bulunduğu iddia- sı ve daha niceleri kamuoyunun gözüne birer per- de gibi serilmiş, yuvada gerçekten olan bitenleri dik- katlerden kaçınyor. Gelelim şimdi bu "olan biten"lerden birkaçına; gazete manşetlerinden okuyarak: "Bilgisayarla İs- lam mesajı: MEB ve YÖK tarafından ABD'ye gön- derilen araştırma görevlileriyle yûksek lisans ve dok- tora öğrencileri, tslamcı Türk Öğrenciler Konseyi'ni kurdu. Türkiye ile öteki ülkelerdeki üniversitelerle de temasa geçen konseyin ABD'deki üniversiteler- de de temsilcisi bulunuyoıf' Aynı günlerde de eski CIA direktöru "fslama harekete dikkat" deyip Or- tadoğu politikalannda Ona Asya Müslümanları- nın müstakbel aktif varlığuu göz önüne almaya ça- ibnyor, eski CIA Ortadoğu Direktörü ve "Ulusal Istihbarat Konseyi" Başkan 'Vardıması Graham Ful- ler. ABD'nin nasıl PKK'ya da arka çıktığını bili- yoruz. ABD'nin Türkive'deki dinci akımlan teşvik edici' bu tutumuna koşut olarak F. Almanya, ülkesinde banndırdığı "kara ses" vb. örgütleri korumak ama- cıyla MİT ile bağlantılı elçilik memuılarımızı çek- memizi istiyor ve bizden misilleme görünce de sert çıkıyor, tıpkı vaktiyle Kaiser'in, kendi yarattığı En- ver Paşa'yı azarlaması gibi. Bu iki NATO müttefikimizin bu tutumlannın ne- denlerinin tahlilini baska bir yazıya bırakıp şimdi- lik Batı'nın büyük bir "uyusturma" seferberliği için- de olduğunu vurgulayarak sürdürelim gazeteleri okumayı: "Doğu'da petrol aramaya terör engeli. Te- rör eylemleri yüzunden ABD petrol şirketi Chev- ron'un Cudi DağVndaki petrol arama faaliyeti ge- lecek yıhn ortalanna ertelendi... Chevron ile Mo- bil'in ortaklaşa araştırmalarına göre Türkiye yal- nızca dağlık bölgelerinde en az iki milyar varillik bir petrol rezervine sahip!" Hani Turkiye'de petrol yoktu? Oysa jeolojik du- rum sınırlarunızda birdenbire olumsuz hale geliyor- du yülardır. "Türkiye bütçesinin iki katına yakınraadenzen- ginliğinden yararlanamıyoruz. 60 trilyon toprak al- unda!' "ABD'nin kobalt oyunu. ABD, temin etmekte bü- yük sıkmtı çektiği kobalt madeninin 15 yıllık sto- kunu, F-16 uçağının Türkiye'de üretilmesine ilişkin anlaşma uyannca Türkiye'deki yataklardan çok ucu- za garanti altına aldı. Türk madenrilik çevrelerine göre Türkiye'de kobalt yok. Oysa General Dyna- mics'in 'Türkiye için endüstriyel gelişim firsatlan' çalışmasında Türkiye'de nerede kobalt olduğunu be- lirtiyor;' Anlaşıldığı kadanyla, sözü edilen "çevreler", pet- rolden sonra kobaltı da yok edivermişler!.. Bu arada petrolü yabancılara peşkeş çeken yasa- da yeni değişikük yapılıyormus, yabancılara bu yol- dan daha büyük "koiaylıklar" getiriliyormuş!.. Uludağ volfram maden ocağı kapatıldı; bor mi- nerallerimiz bedavava gidiyor dışanya. ÇİTOSAN gjrti. Şimdi de "Türkiye'nin en eski tetefon ve santrai üreticisi Türk Telekom'un yüzde 53.7'lik hissesi ser- maye arttırımı yoluyla Araerikalı Global Telecoın- munications konsorsiyomuna satıhyor"muş. "Pentagon araşürması: Türkiye potansiyel alt sa- vaş alanı" imiş ve "Türkiye'nin savunması için he- men hemen tümüyle kendi kaynaklarına bağlı ol- duğu bildiril"miş. Ve Askeri Elektronik Sanayii A.Ş. (ASELSAN) ne yapılıp yapılnus, batuılmış... Okuyucunun içini daha fazla karartmayahm, ama Bush'un son Ermeni çıkışını da zikretmeden geçe- meyecefiz: Sayın ABD Başkanı bu nedenle ABD Büyükelçisi'ne arkasını dönmüsmüş. Adamın biri kahveye gelmiş, yüzii allak bullak. Sormuşlar ne olduğunu: "Ne olsun, eve geldiğim- de kanmı bir y-abancıyla yatakta görmez miyim?" "Eeee ne yaptın?" "Yüzlerine öyle bir baktım ki hiç memnun olma- dığıraı anladılar!" Sonuç Çok işi var Mehdi'nin ülkemizde! Bunlann al- tından kalkabilmesi için aşağıdaki işleri başarma- ya yetecek iyi niyet, bijgi ve cesaret sahibi olması gerekir. — Kesin ve geri dönüşsüz bir toprak reformunu gerçekleştirmek. — Yeraltı ve yerüstü kaynaklarıyla insan potan- siyelini seferber edip büyük bir üretim atıhmına £- rişmek. — Bunun için de aklı ve müspet bilimleri ön pla- na alan yepyeni bir eğitim sıstemini yerleştirmek. — Haysiyetü bir dış politika ile her türlü yaban- cı sömürüsünü önlemek ve yurttaşı Türklüpyle övünur duruma getirmek. Laiklik ve demokrasi bunlarla birlikte kendiliğin- den yerleşecektir. Türk ulusunun sinesınden böyle gerçek (çağdaş) bir Mehdi çıkarabileceğine inanı- yoruz. "Kandesin sen kande, çık ey Mehdi-i sahipzu- hûr!" PENCERE Şamar Oğlanı (*) Neredesinsetı nerede, çıkeygûrünmegUCUnesahtp Meh- di! / Millet-i Jslâmı ayak allma aldı gevşeklik askeri. / Katmadi hlSm ifi/ı biryerdeditüenme verahat, /Kapladımulkü fulke- yijbaştan başazulıim vekotülukler. / Geçtıehhyetstzellereya- zık, herışındtzgıni, / Birkişiyapsabiruyıknuıkiçınetmektezor- balık, /Neredesin sen nerede, çıkeygöribımegucüne sahip Meh- di! EVET/HAYIR OKT4YAKBAL ArbkDemokrasiyeGeçsek! Artık ANAP erken seçime gidebilir! Değil mi ki bir ılçe ve elli beldede yapılan yerel seçimlerde üstün çıktı. Korkmadan, çe- kinmeden genel seçime gitmek kararını alabilir! Ama böyle bir durumla karşılaşacağımızı hiç sanmıyorum. ANAP yöneticileri, başta Özal ve Akbulut olmak üzere tüm ANAP kadrosu "bakın halk bizden yana, öyleyse neden erken seçime gidelim' diyecektir. Yerel seçimleri, başanlı olmanın olçüsü sa- yacaktır. Hem de ancak yetmiş bin kişinın oy kullandığı bir se- çimde önde yer almayı kendisi için bir zafer ilan edecektir. 26 Mart'taki yenikjisini unutarak, bu yenilginin ölçü olmadığını sü- rekli belirttiğini anımsamak istemeyerek!... Elli beldenin çoğunu ANAP'ın kazanması hiç kuşku yok ikti- darın kesenin agzını alabıldiğine açmasının dogal sonucu! Elli beldeye akıtılacak paranın rte önemi var? İktidarı elinde tutan her parti belde adı verilen iki üç bin nüfuslu yerlerde her zaman etkileyici rol oynayabiljr. Dağıttın mı parayı, sağladın mı olanak- lan oytarı kazanırsın! Önemli olan genel seçım, ülke ölçüsünde yapılan İl Genel Meclisi seçimleri... Herkes bilıyor, ANAP bugün bir seçim yapılsa yüzde yirmiyi zor bulacaktır. Bunu Özal da bilıyor Akbulut da bilıyor Bu yüz- den de 1992'ye kadar seçimden kaçmak zorundalar. Hele se- çim yasasını da değiştirdiler mi, küçük partilere de parlamento- da pay ayırdılar mı, türlü oyunlar, türlü hesaplar oluşturarak bir süre daha etkinliklerini sürdürebilirler. Yada sürdürebılecekleri kanısındalar! Bir baska hesap da 92 seçiminden küçük bir parti olarak çı- kacağı kesinleşen ANAP'ın, Meclis'teki küçük sağcı partilerle işbirliği yapabilmesi. Böylelikle Bay Turgut Ozal'ın Çankaya ko- nukluğunun 96 yılına kadar uzatılabilmesı.. Özal darmadağınık bir muhalefet karşısında ve kendisini bir iki küçük grubun des- teklemesiyle partiler üstü bir hakem rolü oynayabilir. Hele se- çimlerde oy vermeyi elektronik aygıttarla yaptırmanın da ANAP'a yarar sağlayacağı düşünülürse. ~ ANAP sevinç içinde. Halk bizi seviyor, bize oy veriyor diye! Kaç kişi diye sorsanız? Yetmiş binden kaç kişi? Oy oranı nedir? Ma- dem ki kendinize güveniyorsunuz, neden erken seçimden kaçı- yorsunuz? Kendine güvenen er meydanına gelır. Gelmeyince de kuru kahramanlık yapamaz. Yaparsa kamuoyu önünde gülünç duruma dûşer. Demokrasi aşamasını bir türlü tamamlayamamış ülkelerin ba- şındayız. Üstelik kırk beş yıldır çok partili bir dönem geçirdik. Seçim üstüne seçim yaptık, değişik partiteri iktidara getirip dü- şürdük, askersel darbeler yasadık! Herkesin dilinde 'demokrasi' sözcüğü vardı. Demokrasiyi kurmak, yaşatmak programlarm ilk maddesıydi. Ama bir türlü programlarda. yasalarda, anayasa- larda yazılı olduğu biçimde insan haklarına dayalı bir düzen ku- rulamadı. Yine işkenceler, yine insan haysiyetini ayaklar altına alan davranışlar, yine baskıcı tutumlar. yine elli yıllık, yüz yıllık mahkûmluklar... Bakın. yayın yoluyla komünizm propagandası yaptıkları savıyla yüzferce yıla mahkûm edilen gazetecilerin giriştikleri açlık gre- vi 24. gününe ulaştı. Hangi demokraside yüz yılı bulan cezalar var? Hem de dergi ve gazete yöneticilerine uygulanan cezalar!.. Komünizm propagandası yapmışlar? Neyle, yayın yoluyla... Ko- münizm dünyanın büyük bir bölümünde öcü olmaktan çıktı. Par- tiler var, gazete ve dergiler var, seçimlerde oy alıyorlar, düşün- celerini açık açık yayıyorlar. Ne oluyor? Hiç... Seçim yoluyla ik- tidarı elde etmiş bir komünist partisi var mı? 141-142. madde- den mahkûm olan genç gazeteciler üç haftayı aşkın bir süredir açlık grevi yapıyorlar. Demokrasi tutkunu olduğu soylenen par- tilerin kılı kıpırdamıyor! Kırk yıldır dikta yönetimı altındaki ülkeler, Çekoslovakya. Ma- caristan, hatta Romanya ve Bulgarıstan kısa sürede çoğulcu dü- zene geçtiler. Her türlü düşünceyi temsil eden partiler seçim- lerde yarışıyor, düşüncelerini rahatlıkla açıklıyor. Ama biz yanm yüzyılı bulan demokrasi arayışlarımıza rağmen komünist propa- gandası yaptılar diye genç basın erlerini yıllarca hapislerde tu- tuyoruz. Bu mahkûmluğu bir insan yaşamını aşan yıllarla sür- dürmeye kalkışıyoruz. Demokrasımiz bir çıkmaza girmiştir. Bu çıkmazdan kurîulma- nın tek yolu hemen bir genel seçime gitmektir. Muhalefet hep birlikte erken seçimin yapılması için savaş vermelidir. ANAP da son seçimde üstün çıktığına göre seçimden kaçmamalıdır. Bu kaçış kendine güvenin değil, korkaklığın belirtisi sayılacaktır. BEDEN EĞİTİMİ ÖĞRETMENİ ve SPOR EMEKÇİSİ MEHMET ÇAKIT Elim bir kazayta kaybettiğimiz arkadaşımızın anısı yaşayacaktır. Manmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Bölümü 84 mezunlan KIRALIK ŞARKOY'de Deniz kenarında, mobilyalı yazlık 159 46 81 İBN-İ SİNA'LILARA GÖNÜL BORCU 45 yıllık hayat arkadaşım, evimizin direğı, değerlı varlığımız LÜTFİYE TUĞRUL'un iyilik duygularıyla orulü yureği yılların kahrına, yorgunluğuna, acısına dayanamayıp sonunda ENFARKTÜS'le ısyan etti. Talıhlı bir rastlantı sonucu ilk tanıyı koyan ve bizi uyaran Esat Polikliniği'nden Dr. HÜSEYtN GÜLER'e oncelikle teşekkur ederiz. Insanustu bir çabayla hastamıza ilk mudahaleyı yaparak Koroner Bakım Ünitesi'ne sevkeden Ibn-i Sina Acıl Servisi'nin, adlannı saptayamadığımız 19 Mayıs günku nöbetçi ekibine, Kardiyoloji bölumunun çok ''•eğerli hocası Prof. Dr. TÜRKAIN GÜREL'e Her şeyinı mesleğine ve insaniara adamıs Prof. Dr. GÜNEŞ AKGÜN'e Koroner Bakım'ın saygıdeğer sorumlusu Doç. Dr. KENAN ÖMÜRLÜ'ye Doklortuğun bilıncini sevecen insanlıklarıyla bütünleştiren uzman doktorlar BERKTE1V BERKALP %e GÜLGLN PAMİRe Bir sınır nöbetçisi sorumluluğu ile her an görevlerinin başında olan pırıl pırıl genç doktorlar ERKAN PARLAK, ORHAN SEZGİN ve OYA KALAYCIOGLU'na, Hastalanyla büıünlesen sevgili hemşireler GÜLSEREN EDEN, NERtlvrAıN ACAR, ÇIĞDEM BAŞ. YILDIZ ÖNGÖREN, ZEYNEP CANLI \e FİLİZ DURMAZ'a Tedavi değerindeki yakın ilgileriyle bize güç katan Prof. Dr. HÜSEYİN GÜRSOY, Prof. Dr. TURHAN AKYOL, Prof. Dr. ŞfNASI YAVUZER, Prof. Dr. ALİ OTO ile tum Cumhuriyel çalışanlanna, yakın dost ve kardeşlerimize gönlumuzden kopup gelen en derin minnet duygularıyla şükranlarımızı sunarız SOFL TUĞRUL VE AÎLESt AaBIRKAYIP Baromuzun 12881 sicil sayısında kayıtlı Avukat AKEV AVNİ DÜREN vefat etmiştir. Azız meslektaşımızın cenazesi cumarresi günıi (bugun) Şişli Camii'nde kılınacak öğle namazından sonra Zinci.likuyu Mezarlığı'nda defnedılecektir. Merhuma Tann'dan rahmet, kederlı aılesine ve meslektaşlarımıza başsağlığı dilerız. İSTANBUL BAROSL BAŞKANLIĞI TEŞEKKUR İstanbul Özel Taş Tedavi Kliniği'nde böbreğimdeki KOCAMAN taşı ağrısız ve ameliyatsız vücut dışından şok daJgaiarı ile kırarak (ESWL) beni KOCAMAN bir yökteri kurtaran değerli insan Ürolog Dr. MURAT DtREN ve ekibi Dr. SEDAT BARAN'a, Dr. MUHTAR ÇOKAR'a, Hemşire TÜLİN BÜYÜKERTAN'a, Röntgen Teknisyeni YUSUF KAYMAKOĞLU'na ve tüm klinik personeline KOCAMANDAN büyük teşekkur ederim. KAMİL MASARACI CİMİTLER SERAMİK HEYKEL Sürekli sergi ve öğreti icadıye Cad. 86 Kuzguncuk-ISTANBUL Tel 342 36 32 fiş) 34302 52(ev)P.K 5Kuzguncuk Salkımsöğütler, çamlar, çiçekler arasında başını göğe dikmiş en aşağı iki yüzyıllık bir meşe. Havuzda yüzen alabalıklar. Çev- rede kazlar, ördekler. Kuşlar ağaçlarda cıvıl cıvıl. Akan sular şı- rıl şırıl. İlkokul okuma kitabında bir renkli res'ım ya da bayram kartpostalı gibi açıkhava lokantası. Dostlarla sofranın çevresin- deyiz. Garson tepemize dikildi: — Ne istersiniz? -, — Ne var? — Özelliğimiz sacta kavurmadır; domates, biberle birlikte... — Tamam... Derken aklıma "kperdekiler" geldi. Bugün açlık grevinin kaçıncı günü? Sonra unuttum kendi kendime yönelttiğim soruyu, mırıldan- dım Tevfik Fikret gibi: — Yiyin efendiler, yiyin... Ne var ki biz yalnız yemek yiyoruz; iktidar ülkeyi yiyip yutu- yor; cezaevindeki gazeteciler kime ne?.. Önümüzdekı dört haf- ta "Dünya Futbol Kupası"ön. Artık "heryolRoma'ya çıkar"ozde- yişinin yeryüzü boyutunda gerçeğini yaşayacağız, ama hapis- hanedekilerden ne haber? Haber geldi: "Kamuoyunda yeterii birikimi sağladığı gerekçesiyte açJrk gre- vi durdurulmuş..." Sevindim. Sac üstündeki kavurmaya daha sıcak bakmaya başladım... * Ne var ki önümüzdekı haftaların gündeminde yalnız "Dünya Futbol Kupası" yok... AGİK de var... AGİK (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı), Türkiye açı- sından sıkıntılı bir forum oluşturuyor; böyle yerlerde bizim tem- silcilerin yüreği daralıyor; sınava gırmış çocuklara dönüyorlar. Eski deyişle, 'lemyiz heyeti" kurulmuş; üyeler kaşlannı çatmış: — Gel bakalım Türkiye... Boynumuz bükük sınava giriyoruz; ellerimizi ovuşturuyoruz, 34 gazetecimiz toplam 2703 yıl hapis cezasıyla içeride yatıyor; devletin İçişlerı Bakanı'na gazete kapatmak, valisine yurttaş sür- gün etmek yetkisini tanımışız. Uygar bir ülkede bunun oJanağı var mı? Düşünce suçundan içeriye atıyoruz insanları; işkenceler sü- rüyor; işkencelı sorgulamalar mahkemelerde gecerli sayılıyor, ne- resinden tutarsan tut, hukuk düzenimiz çağdışı... Böyle bir ül- kenin temsilcileri uygar dünyanın uluslararası forumlannda şa- mar oğlanına döndürülmez mi? Ne var ki şamar oğlanına döndürülmenin bedeli yalnız yabana devletler önünde aşağılanmak değildir; Ege'den Kıbrıs'a kadar ulusal davalarda köşeye kıstırılmaktır... Bir soru: — Türkiye demokrasiye layık değil midir? Çoğu kişi bu soruya yanıt verirken duraksıyor; en başta mu- halefet liderleri ikirciklidirler; öyle görünüyor ki ne kendilerine güveniyorlar ne halk kitlelerine... Siyasal partiler, işçi sendika- ları, demokratik kuruluşlar ve dernekler, meslek odalan, aydın- lar, üniversite ögretim üyelerini bütünleştirip harekete getirmek çok güç bir iş midir? Liderler niçin kendilerini yalnızlaştırıyorlar? Neden özgürlük deviniminde başı çekemiyorlar? Pörsümüş ve pelteleşmiş bir muhalefetle çevreye yayılan umutsuzluk gün geçtikçe yoğunlaşmıyor mu? Anladık, ülke ekonomisinde kalkınmayı yabancı şirketlere ve yabancı sermayeye havale ediyoruz; Türkiye'de demokrasiyi de yabancılar mı kuracak? Cezaevindeki yazarların açlık grevinden vazgeçmelerine çok sevindim. Bu ülkede 21'inci yüzyıla 10 kala bile Tevfik Fikret'in öğüdünü her şeyin üstünde tutanlar etkin: — Yiyin efendiler, yiyin... Dışarıda deveyi hamuduyla yutanlar, içeride demokrasi için açlık grevi yapanlara insanlıktan uzak gözlehe bakmaktan vaz- geçebilirler mi? Bunlar kendi yurttaşlarına zulmü doğal sayan, ama uluslararasıtorumlardayabana devletlere boynu bükük du- ran bir iktidarın onursuzluğuyla yasamayı yeğlemişlerdir. SATILIK KARAVAN TİPİ ÇADIR Tel: 520 88 87 ELEMANLAR ARANIYOR • Olimpia Dizgi • Macintosh Dizgi • Pikaj. tashih elemanlan aranıyor. Tel: 512 93 40 - 512 87 02 Kızımız BİRŞEN DENİZ'in doğumunu tüm dost ve akrabalara müjdelerız 6 Hazıran 1990 GÜLGÜN-OKYAY ÖZBAKIR ^ Sürücü Kursu LİSKÜR t Kadıköy uS Erenköy 3360205 i 3360279 f 3491824 J 3491825 \ 3522421 \ 3637786 5 3593066 f GÖKŞEN SÜRÜCÜ KURSU ÖDEMEDE KOLAYLfK Millet Cad. 20 Aksaray 525 30 00 Futbol heyecanı dünyayı sardı. Sız sız olun, Efes Püsen'leri şimdiden yedekleyin. Maç seyrederken, "Bira"sız kalmayın! PILSEN ELEMAN Saygınlığınıa arttıracak, gurur duyaca^ınız ek bir iş yapmak ıstıyorsanız jahscn görüjelun Tel: 145 43 13 - 370 60 18 - 569 81 94 /ILPİA.Ş Tel: (1) 164 56 78
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle