19 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 DtZİ-RÖPORTAJ 15 HAZÎRAN 1990 UĞ U K MVMVUKAZTM K A R A B E E I R ANLATIYOR MustafaKemal "tümüylesilinmesinden";KâzımKarabekir, hilafetin Osmanlı soyuna verilmesinden yanadır Osmanhhanedanı neolacak?Lozan Konferansı'nda TBMM hükumeti hilafet ve saltanat ko- nulannda hangi göruşu savun- rnalıydı? Karabekir, M. Kemal Paşa'ya "saltanab lagv ve hilafeti Âli Os- man'da bıraicarak" gidilmesini uygun gördüğünü anlalıyor. Ka- rabekir, o sıralarda kullarulan "Kemalist" sözcuğune de şu ge- rekçe ıle karşı çıktığını yazıyor: "İstanbuTda ortaya çıkan ve Sankanuş'taki Varlık gazetesinde tenkide ugrayan Kemalist tabiri- nİD ecnebi gazetelerde de gittikçe yayıldığı hakkında mutalaaraı jöylece soyledim: 'Daima iftıhar edeceğimiz Tüık milliyetçiliğı ve Türk demokratlı- ğı, milli birlığimizi ve milli kuv- vetimizi perçinleyen, arttıran amillerdir. Bu güzel vasıfianmız, Türk varlığıru ve Türk kudretini müterakki cihana (ilerleyen dun- yaya) en doğru ve en kolay anla- tabilir. Kaynağı bilinmeyen Ke- malist tabiri, (21) etrafında top- lanmış bir azlık ifade ediyor. Hal- buki, bütün millet etrafııuzdadır. Bunun için dar çerçeveli bir tabi- re ütifat buyurmayın'. Mustafa Kemal Pasa, bakkım- daki düşuncesini apaçık şoylece ifade etti ve başka mütalaada da bulanmadı: 'Sulh heyetimize seni baş mu- rahhas olarak gönderemem. Çun- kü kafanla hareket edersin. Ismet Paşa'yı göndereceğim, çünkü sö- zUmden çikmaz.' Bcn de şu cevabı verdim: 'Hakkımdaki teveccühlerinize teşekkûr ederim. Zaten Gümrü ve Kars konferanslannda baş tnu- rahhas olarak tayinime karşı dip- lotnat olmadığım için affımı rica etmiştim. Israr buyurduğunuz için kabul etmek zaruretinde kaJdım. Avnıpa diplomatlarına karşı yine beni çıkarmanız Turkiye'nin biri- cik diplomatının bir ordu kuman- danı olduğu manzarasını arz ede- ceğinden milli menfaatlerimize uygun düşmezdi." Karabekir görüşlerinin M. Ke- mal, Fevzi ve tsmet paşalarca ka- bul edildikten sonra sıranın kim halife olacağı konusuna geldığiıü anlatır. Atatiirk, Sultan Vahdettin'in, Karabekir de Mecit Efendi'mn ıhalife olmasını isterler. M. Kemal Paşa Vahdettin'in 'halifeliği için şu gerekçeyi ileri sürer: Karabekir olayı şöyle anlatır: "Mustafa Kemal Paşa, Vah- dettin'in kaimasını istiyordu. Se- bep olarak da suçlu olduğundan sözumuzden çıkamayacağını, eğer Mecit Efendi halife olursa, bize zorluk çıkarabilecegini ileri suru- yordu. Buna karşı benim miitaJa- am şuydu: Millete bâgı (serkeş) diyen, bi- zi asi di>e fetva çıkararak idama mahkûm eden ve düşmanlanmız- la birleşerek milli hnkumetimize karşı halife ordusu gönderen bu adamı tutmak millete karşı oldu- ğn kadar tarihe karşı da bizi ku- çıik düşünır. Veni halifenio kıyafet ve vazi- fderini tespit etmekle ona bir hat çizebttiriz. Fevzi Paşa da benim mütalaa- mı kabul etmekle, karanmız: _ Padişahlığın lağvı ve hilafetin Âli Osman'da kalması ve halife olarak Mecit Efendi'nin getirilmesi" Meciis'teki görtişme M. Kemal Paşa, Karabekir, Fevzi ve tsmet paşalar, Ankara'- ya dönerler. Karabekir, Hamdul- lah Suphi Bey'ce (Tannöver) TBMM kürsüsune çağrıhr. Karabekir, TBMM kursusunde şu konuşmayı yapar: "...en acemi neferin kalbiode bile Allah korkıısu, sonra sevgili peygamberimizin aşkı, ondan sonra da Buyuk Millet Meclisinu- ze hiırmet ve itaat yaüyor. Bugün milletimizin birliğini terasil eden nurin meclisimizin yarattığı milli zaferterle, Şarkta, Garpta mille- timizi saran esaret zinciri nasıl kı- nldı ise ve lstanbul uzerinde ka- Un bakiyesi de pek y akında bu su- rette parçalanacaktır. (..) Inşallah milli zaferlerimiz, gayesi tama- men idrak ettikten sonra ordula- nmız tabiatıyla hali sulbe geçer- ken bu milli birliğimiz sayesinde flim ve irfan ordulanmn da sefer- beriiği başlar ve bariçten bizi sars- mak isteyen esaret zinciri gibi da- hilde de bizi aym surette saran fa- kir ve cehle karşı aynı surette her taraftan hiıcum ederiz. Ve Cena- bı Allah'ın inayeti ve sevgili pey- gamberimizin bize olan yardımı ve buyuk milletimizin birliği sa- yesinde yakında refaha ve saade- te ve flmii irfana kavuşuruz. Ve biz de bu surette ebediyyen mesut olunız"(21). TBMM'nin 30.10.1922 gunlu oturumu ilginçtiı, . Meclis, Mustafa Kemal Paşa'- nın başkanlığında toplanır, gun- demde iki konu vardır: Sadrazam Tevfık Paşa'nın TBMM'ye çektigi telgraflar ve hi- lafet sonınu. lstanbul hükumeti Sadrazamı Tevfık Paşa'nın mektubu okunur. Tevfik Paşa, Lozan Konferansı'- na lstanbul hükümetinin katılma- sını istemektedir. M. Kemal Pa- şa da Tevfık Paşa'ya verdiği ya- nıtı okur. Tarüşma açılır. Millet- vekilleri lstanbul hükümetıni sert ustafa Kemal, Lozan konferansı öncesinde Karabekir'e şunları söyler: "Sulh heyetine seni baş murahhas olarak gönderemem. Çünkü kafanla hareket edersin. îsmet Paşa'yı göndereceğim. Çünkü sözümden çıkmaz" Karabekir de Kars ve Gümrü'den sonra, "Avnıpa diplomatlarının karşısma yine beni çıkarmanız Turkiye'nin biricik diplomatının bir ordu kumandanı olduğu manzarası arzedeceği için milli menfaatlere uygun düşmezdi" der. ir yasa önerisi hazırlayan Mustafa Kemal bunu Karabekir'e getirir. Öneride "Hanedanı Âli Osman tarihe devredilmektedirî' Karabekir bunu okuyunca imzalamaz ve Mustafa Kemal'e şöyle der: "Paşam karar bu mu idi? Hilafetin Osmanlı hanedamna ait olduğu hakkı da apaçık bir takrir verilmek üzere imzalarım" Orbay da itiraz edince, Mustafa Kemal öneriden "Hanedan'ı Âli Osman" kelimesini silip, "İstanbul'daki padişahlık" yazar. Mustafa Kemal ve Fevzi Çakmak, Knrtuluş Savaşı günlerinde, bir grup temsilciyle büiikte TBMM önünde. Ogünlerde TBMM'nin ortamını Karabekir şu sözlerle anlatır: "Herkes benden medet umuyordu. Benim saltanatı kaldırmak ve hilafeti de Osmanlı hanedamna bırakmak hususundaki fikrime itiraz edene rastlamadım. Şu halde 1 kasım için bu esasta bir takrir hazırlanmasını bazı arkadaşlara soyledim. Bu zatlar Mustafa Kemal'in diktatör olacağı endişesine karşı vaatlerinin kendisine hatırlatılmasını istiyorlardı. Kâzım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy. Ranf Orbay, Refet Bele Haydarpaşa Gan'nda. .emalist sözcüğüne karşı çıkan Karabekir şöyle der: "Daima iftihar edeceğimiz Türk milliyetçiliği ve demokrathğı, milli birliğimizi ve milli kuvvetimizi perçinleyen, arttıran amillerdir. Bu güzel vasıflarımız Türk varhğını cihana en doğru ve en kolay anlatabilir. Kaynagı bilinmeyen Kemalist tabiri, etrafında toplanmış bir azınlık ifade ediyor. Halbuki bütün millet etrafınızdadır. Bunun için dar çerçeveli bir tabire ütifat buyurmayın!' dillerle eleştirirler. Karabekir, o günkü oturumu şöyle anlatır: "Orada Dr. Rıza Nur Bey (22) de vardı. Bana mutalaamı sordu: 'Saltanatın lağvı ile hilafetin Âli Osman'da bırakılması kararımı- zın Meclisi Âli'ye teklif zamanı- dır) dedim. Mustafa Kemal Paşa da Dr. Rı- za Nur Bey'e 'O takriri yaz' de- di. R. Nur Bey "Pekiyi" diyerek çıkb. tldmiz yalnız kalınca M. Ke- mal Paşa bana şöyle dedi: "Kursuden padişah hükumeti hakkında şiddetli beyanatta bu- lunmanı, fakat hilafetin Âli Os- man'da bırakılması hakkındaki fikrini izhar etmemeni rica ederim'. Ben de 'Pekiyi Paşam' dedim. Ve Meclis'e giderek söz aldım ve aynen şunlan soyledim: 'tstiklal Harbimizde duşmanla- nmızın mesaisini teşkil eden ve milletimize karşı ber fenalığı yap- maktan çekinmeyen bir grubun, bugün de şanlı sulhümuzü boz- mak ve kanştırmak için aynı fe- nalığa karsı adım attığını göriıyo- nız. Ervah-ı habise (kotu ruhlar), gibi karşımıza çıkan bu şebinşah vekilleri, eğer tstiklal Harbi'nin başlangıcında yalnız orada değil Şarkın en iıcra yerlerine ve en ma- sum halkın arasına kadar fesat el- lerini salmasa idi, hatta benim kı- tamın, benim karargâhıraın içine kadar Ferit Paşa melunu zehirli mektuplar gondermemiş olsa idi, bugun bu şerefli gunlere biz iki se- ne evvel kavuşacak idik. Bugün bu adamlann bizimle beraber sulb salonuna, hatta ka- pısına kadar girmesine pek buyuk bir şiddetle mokabele etmeliyiz. Zira, bizim bu mukaddes çatı al- tında. bizim milletimizin akan kanlannı, masumiyetlerini, biz ci- hana lazımı kadar duyuramıyo- ruz. Binaenaleyb, eğer bu herif- ler, bizim şanlı milletimizin şanlı sulh heyeti ile Avrupa'de gorune- cek olursa cihan efkar-ı umnmi- yesiae, 'Işte Türkiye denilen iki kuvvet mevcuttur, aralarında it- tifak yoktur' şeklini verecektir. Bunlar, yazdıklan şeyde, Babıâli kelimesini Buyuk Millet Meclisi- ne takdim etmek şeytanlığını da bırakmıyorlar. Bize Antanta'nın Ermeni ve Yunan kuvvetlerini kendi kuvveyi tedibiyesi 'terbiye gucu' gibi meydana çıkardığı za- man... Daha Uk gunde evrahi ha- biseyi (kötü ruhlan) unutmadık. Ferit Paşa devresi kapandıktan sonra 2. Tevfik Paşa perdesi açı- lıyor. Bunlar birer kukla. Birer Karagoz gibi idraktan mahrum, vicdandan mahrum birtakım in- sanlardır. Binaenaleyb, gerek fel- vaları gerek bu muhaberab (yazış- malan), ihanet dosyasına koy- makla beraber, bugun TBMM ka- ti emriyle ve ilk fırsalta'İstiklal Mahkemesi'yle bu adamlara la- zım olan muamele japılmalıdır. Bugun İstanbul'un milyonla maz- lum insanları bizimle beraberdir. Ve inliyorlar. Binaenaleyh, zan- nediyorum ki buradan çıkacak ufak bir işaret bu melunları ayak altında çignetecekn'r. Bu telgrafın metninde, eğer Babıâli gitmezse İslam âleminde buyuk bir tesir ya- pacağı bey an ediliyor. Harbi Umumi'de (1. Dunya Sa- vaşı 'nda) cihat ilan edilmişken, ben mutemadiyen -kendi şahsıma kumandan olarak soyluyorum- gerek Çanakkaie gerekse Irak'ta İslam askeri ile harp ettim. Hal- buki bugün İstiklal Harbi'ni ya- parken ve aleybimize bir cihat fet- vası çıkanlmış iken Şarkta tslam kardeşlerimizle en yakın temasta klim. Onlar ilk ellerini bize, Ana- dolu milletine uzatmışlar ve İstan- bul hukuraetini telin etmişlerdi. Demek oluyor ki oradan çıkan ci- haduı değil millel birliğinin, mil- letin nıhundan doğan azmin kıy- meti vardı. Işte buoun en güzel misali tran, Efgan gibi İslam kardeşlerimizin Ankara'da bulunmasıdır... Mil- yonla ehli tslam bu uç beş habisi telin ediyorlar. Bu kadar felaket- li gunler geçirdikten sonra onla- nn telgraflannı, hâlâ bir kâbus gi- bi bu millet uzerine çöken bu zu- lumlerini sessiz sedasız bırakma- mab, onlann hiç olduğunu butun âJem-i İsJama gostermeli ve kati- yen sulh mahalline bunlann ayak- larını attırmamaya çalışma- hyız.'(23) Karabekir alkışlarla karşılanan bu konuşmadan sonra kursuden iner. tner inmez M. Kemal, 63 milletvekilı tarafından imzalanan "hilafetin kaldınlmasına" ilişkin yasa önerısini Karabekir'e uzata- rak imzalamasını ister. "Esbabı mucibesini ve 6 mad- desini gözden geçirdim. 4. mad- desinde 'Hanedan Âli Osman madum (yok olan) ve taribe muntekildir 'devredilen' kaydını gorünce M. Kemal Paşa'ya dedim ki: 'Paşam karanmız bu mu idi? Hilafetin Osmanh hanedamna ait olduğu hakkında apaçık bir tak- rir daha verilmek şartıyia imza- lanm'. 'Bir endişeniz mi var?' diye sordu. 'Bu cümleyi okuyan herkeste aynı endişeyi tabii bulurum' dedim. Ve takriri 64. imza olarak im- zaladun. Ben, sonra Dr. Adnan Bey'e (Adıvar) ve daha üç mebu- sa imzalattı. Bu aralık odaya ic- ra vekilleri reisi Rauf Bey (Orbay) girdi. Takrir ona da imzalattınl- mak istendi. Rauf Bey o cümleyi görünce 'ne oluyonız, nereye gi- diyoruz?' diye bağırdı. Mustafa Kemal Paşa işio ters bir mecraya gireceğini görünce takriri aldı ve: — Ben sizin endişenize hak ver- dim. Durun, o cümleyi silip tas- hih edeyim dıyerek masanın üs- tunde 'Hanedan Ali Osman' kay- dını sildi 'İstanbul'daki Padişahlık' diye yazdı. Bundan sonra 69. olmak üzere Rauf Bey'e de imzalattı ve sonda 81. olmak uzere kendileri imzala- dı. Ve takrir Meclis'e arz olunmak üzere içtima salonuna golüriıldü. Belki bizim munakaşalanmızın da etkisiyle ortaya şn söz yayıldı. 'Mustafa Kemal Paşa, hilafeti ve saltanatı alıyor.' Tanıdığım ve tammadığım ba- zı mebuslar buna mani olmaklı- gım, aksi halde birçok fenaiıklar çıkabileceğini soylediler. Ben de onlara 'Saltanatın kal- dırılması ve hilafetin de Osmanlı Hanedanında kalması' fikriade oldnğnmu ve bu esasta bir takrir hazuiamak uzere bana bir gün ka- zandırmaiannı rica ettim. Bunun uzerine birçok mebus Meclisi terk etti. Bunun için tak- rir tayini esamiye (ad okunarak) reye konanca 132 kabul, 2 ret 2 de mnstenkif olmak üzere reye iş- tirak edenlerin 136 olduğu göruldö. Nisap için 25 reye lüzum oldu- gundan 'yann tekrar reye vaz edeceğiz' diyen Reise 'Yarın içti- ma yok' sesleri cevap verdi. 'O halde çarşamba gunu olur' cevabı verildi. Mustafa Kemal Paşa'nın bu va- ziyetten canı çok sıkılmıştı. Beni odasına çağırdı ve bu vaziyetin manasını sordu. Ben de şoylece soyledim: — Memlekete olan bağlılığım ve size olan samimiyetım her za- man olduğu gibi şimdi de fikrimi apaçık söylemeye beni mecbur kı- lar. Mecusin ekseriyetini kayıp et- miş olması bir tezahürdür. Bu takdirle sizin hilafet ve saltanatı almak olduğunuz kanaati belir- miştir. Kök de salmaktadır, kor- karun ki bu takrir çarşamba gü- nü içtimaında galiba daha az rey bulacakur. Çok nazik bir iş üze- rindeyiz. Hilafet ve saltanatın ha- nedan değiştırilmesine karşı Şark- ta vakit vakıt beliren tezahürun fi- ili bir şekle ınkılabından ^donuş- mesinden) korkarım. Garp halkı ve ordusu hakkın- da söz söyleme sdahiyetım yok- sa da işin vahim bir neticeye va- rabileceğini temasa geldiğim me- busların haleti ruhiyesi göster- mektedir. 'Ya fikren ve fıilen tezahürat- tan endişe ederek Şarktan geldiniz' diye kızgın cevap aküm. Dedim: —Evet, sizin hilafet ve saltanatı almanız arzusnnu haber aldım. Buna karşı Şarkta emrivaki (oldu- bitti) beklemek ve zuhura gelecek tezahürat karşısında işin nerelere kadar varabileceğini kestiremedi- ğimden halimize ve tarihimize karşı fıkrimizi Büynk Millet Mec- lisi'nde beyan etmek ve daha öo- ce sevgi ve saygı ile bağlı bulun- duğum başkomutammı ikaz et- mek istedim." Kulis ve görüşme Meclis, tarihsel gunlerini yaşa- maktadır, Karabekir, M. Kemal Paşa'ya karşı olan milletvekille- rinin M. Kemal Paşa'nın Meclis- te dinsel içerikli konuşmalanndan örnekler getirdiklerini anlatır. Bu kulis çalışmalannda M. Ke- mal Paşa'nın şu konuşmaları ko- nu edilir: "1 Mart 1922 tarihU nutkunda: 'Efendiler, lstanbul Cenab-ı Peygamberimizin bizzat alaka gosterdiği Eba Eyyup Ensan Ha- lit Hazretlen'nin on dört aiirdan ben meşhedinin temas ve nezare- ti maneviyesi altında tuttugu bir şehirdir. Milletimiz bu şehri dila- rada (gönul alan şehir) beş asır raakam Mualla-ı hilafeti (yüce hi- lafet makamı) muhafaza etmek- tedir". 20 Temmuz 1922 tarihli nutuklanndan 'Medisı Âli'mzın ilk içtima günlerinde kabul ettiği bir esas vardır ki o esas ananatı milüye ve mukaddesatı diniyemize tamamen mahfuz bulundurur. Şimdiye ka- dar olduğu gibi bundan sonra da o olmasa tevfiki hareket ederek neticeyi mesudiyeye (mutlu sonu- ca) vasıl olacağından şüphe yok- tur." "Daha buna mümasil beyanat ve mefkûre haürab ve imzalı, ay- nca sanklı fotoğraflannı gös- terdiler. Bunlan vaktiyle benim de ög- rendigimi ve aynı karan besledi- ğimden yeni karariarla aralann- da bulunmak için geldiğimi soyledim. Herkes benden medet umuyor- du. Benim, saltanatı kaldırmak ve hilafeti de Osmanh Hanedanı'nda bırakmak hususundaki fikrime itiraz edene rastlamadım. Şu hal- de 1 kasım için bu esasta bir tak- rir hazırianmasını ve benim de ay- nca teşebbüste bulunacağımı ba- zı arkadaşlara soyledim. Bu zatlar ileri giderek M. Ke- mal Paşa'ya 20 Temmuz 1922 cel- sesinde başkomutanlık kendisine (e»cih olunurken, zafeıie beraber diktatör olarak istediğini yapaca- ğından endişe edenleri tatmin için verdiği vaadi kendisine hatırlat- mayı istiyorlar ve nutkunun şu parçasını okuyoriardı: '...Makamı riyasetinizde bu- lunmakla mubahi olan (gunahı ve sevabı olmayan) acizleri o gün iki kere mesut olacağım. Ikinci saa- detimi temin edecek husus, benim bundan üç sene evvel davayı mu- kaddesimize (kutsal davamıza) başladığımız gün bulunduğum mevkie rucu edebilmekliğim ola- caktır... Hakikaten sine-i millet- te serbest bir ferdi millet olmak kadar dünyada bahtiyarlık yok- tur. Vakıf-ı hakayık (gerçekler) olan hak ve vicdanında manevi've mukaddes haklardan başka zevk tanımayan insanlar için ne kadar yüksek olursa olsun maddi maka- matın bir kıymeti yoktur.' Bir de suretini aldıklan Rıza Nur Bey'in yazdııthğı takriri oku- yoriardı. Esbabı mocibede muhim olan şu kayıt vardı: 'Eski Osmanh lmparatoriugu miinhedim (yıkılmış) olup »erine yeni ve milli bir Türkiye devleü, yine o zamandan beri padişah merfu (kaldınlmış) olup yerine Buyuk Millet Meclisi kaim olmuştur' deniyor ve sonunda 'W- naenaleyh bervechi (olduğu gibi) ali (gelecek) karann ittihazını ri- ca ederim.' Maddder aynen şöyledir: 1- Osmanlı lmparatoriugu otokrasi sistemi ile beraber mun- kariz (tükenmiş) olmuştur. 2- Türkiye devleti namıyla genç, dinç, milli bir halk hükume- ti esaslan uzerinde müessis Büyuk Millet Meclisi hükumeti teşekkül etmiştir. 3- Türkiye Cumhuriyeti hukü- meti munkariz Osmanlı lmpara- toriugu yenne kaim olup hududu milli dahilinde yegâne varisidir. 4- Teşkilatı Esasiye Kanunu'yla hukukı hukumranı mılletin nafsi- ne verildiğinden İstanbul'daki pa- dişahlık madun ve tarihe munte- kildir. 5- Istanbul'da meşru bir hükü- raet mevcut olmayıp lstanbul ve civarı da Buyük Millet Meclisi'- ne aittir. Hükumeti memurlanna verUmelidir. 6- Türkiye hükumeti hakkı meşruu olan makamı hilafeti esir bulunduğu ecnebiler elinden kur- taracaktır." Yann: §attamat kaldırılıyor (21)- Kemalist, Kurtuluş Savaşı yılla- nnda ilk kez Amerikan basınıyla ln- giliz gızli belgelerinde kullanılmıştır. Bkz. Gotthard Jaeschke, Kurtuluş Sa- vaşı ile tlgıü Ingilız Belgeleri, TTK Yay., S. 158; Ulagay Osman, Ameri- kan Basınında Turk Kurtuluş Savaşı, Yelken Matbaası; Ulubelen Erol, In- giliz Gızlı Belgelerinde Türkiye, Çağ- daş Yay., s. 270. karabekir, M. Kemal Paşa'nın Bur- sa'ya gelen Fransız kadın yazarı Ga- ulıs'e İstiklal Harbimızi ve kendisini Batı dunyasına tanıtmak için 15 bin lı- ra verdiguıi yazıyor. (22>- Dr. Rıza Nur, 1879'da doğdu. 1913 yılında tttıhat ve Terakki döne- mınde hapis yattı. Bir silre yurtdışın- da yaşadı. Bu silrede lttihat ve Terakki hukumetinden gizlice ayhk aldı (Ce- maJ Paşa, Hatıralar.'Çağdaş Yay., s: 19). Son Osmanlı Meclisi Mebusan'ı- na seçildi. İlk TBMM'ye katıldı. Mil- li Eğitim ve Sağlık bakanlıkları yaptı. Lozan Bans gOruşmdenne katıldı. Iz- mir suikaslmdan sonra yurtdışına kaç- tı Atatürk'ün ölümü uzerine Türki- ye'ye döndü, 1942 yılında öldü. 1929-1935 yüiannda Fransa'da yazdıgı anılannı 1960 yılında yayunlanmak uzere Bntısh Museum'a verdi. Bntish Museum'da OR 12588 sayısında ka- yıtlı anılar, 1960 yüından sonra bası- larak Turkıye'ye sokuldu. Baştan aşağı Ataıurk'ü karalayan Dr. Rıza Nur'un anıları, Suudi Ara- bistan'da basıiıp dinci örgütlere para- sız dağıtılıyor! (23>- TBMM tutanaklan, i: 129. 30.10.1338 (1922) c: 1 s: 254 ve c. 3 s: 280
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle