Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15 HAZÎRAN 1990 • • • • HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/19
Sözle Gerçek
(Baştarafl 1. Sayfada)
malumdur."
— "Udere ve onun istek ve arzulanna bağ-
lılıktan çok, demokrasiye ve onun bekasına
bağlıhk, pariament&r demokrasinin devamı
için vazgeçilmez bir şarttır."
— "Demokrasinin temel prensipleri serbest
seçimler ve bu seçimlerde çoğunluğu sağla-
yanlann yönetime gelmesidir. Ancak çoğun-
luğun, azınlıkta kalanlann fikirlerine saygı ve
onlann görûşlerini dikkate alma faziletini gös-
fermesı, anayasa ve onun müesseseierine,
idare edilenlerin olduğu kadar, yönetimde bu-
lunanlann da saygılı olması, vatandaşlık hak-
lannm heryönüyfe garanti altına alınması ge-
rekmektedir."
— "Vatandaşlık haklartnı ilgilendiren hükü-
met tasarruflarının Meclis tarafından denet-
lenmesi, demokratik bir sistemin ve onun
temsilcilerinin tavizstz sahip çıkması gereken
bir husustur."
— "Özgür basın demokrasi için zorunlu-
dur."
— "Adil ve tam bağımsız bir yargı sistemi
ve yargıç güvencesi yine demokratik işleyi-
şin ihmal edilemeyecek öğeleri içindedir."
Meclis Başkanı, TBMM'nın bir yıllık çalış-
malarını özetlerken söylüyor bunları.
Tümüne katılıyoruz.
Demokrasinih A'sı, B'si, C'sidir bunlar.
Ama ne yazık ki bu sözlerin tümü bugün
için kâğıt üstünde kalmaya mahkûm.
Nedeni ise çok açık:
Sayın Kaya Erdem'in başkanlığını yaptığı
Meclis, demokrasinin A'sı, B'si, C'si açısın-
dan sınıfta çakmıştır. Ülkemizde demokra-
siye giden kanalları açacak, siyasal katıhmı
arttıracak hiçbir yasal düzenleme yapmamış-
tır. Demokrasinin ülkede bir hayat tarzı ola-
rak yerleşmesıne dönük adım atmak bir ya-
na, böyle bir sorumluluk taşıdığının farkın-
da bile olmamıstır. Özgür bir basın için, çağ-
daş bir eğitim için, adil ve tam bağımsız bir
yargı sistemi için kılını bile kıpırdatmamıştır.
Yürütme gücü tarafından dışlanmaya sesi-
ni çıkarmamıştır. Siyasal desteğini yitirmiş
olmasına karşın, kendini feshedip bir erken
seçimle güven tazelemeye yanaşmamıştır.
Bunların tümünün sorumlusu hiç kuşku-
suz Meclis'teki sandalyelerin yüzde 65'ini
elinde tutan ANAP çoğunluğudur. Üstelik bu
çoğunluk, seçmen desteği yüzde 20'lere dek
düşmüş olmasına karşın kendi liderini Çan-
kaya Köşkü'ne çıkarmayı da bilmiş ve onun
anayasal konumunu aşan tutumunu partisel
çıkariarla göz ardı etmeye devam edebilmiş-
tir.
Sayın Erdem'in demokrasi açısından gü-
zel sözleriyle, başkanlığını yaptığı Meclis'in
sicili arasında dağlar kadar fark vardır.
PKK'nın Çevrimli köyü baskını
ABDVleıı katliama kınama
Olağanüstü Hal Bölge Valiliği, yöredeki
operasyorüar nedeniyle gazetecilerin köye
girmesine izin vermiyor.
ANKARA (Cumhuriyet Büro-
sn) — Bir grup teröristin Şırnak'-
ın Güçlükonak ilçesi Çevrimli Kö-
yü'nü basarak 12'si çocuk 27 ki-
şiyi öldürmesi, ABD Dışişleri Ba-
kanhğı tarafından kınandı. Was-
hington'un bu girişimi, Ankara'-
nın Güneydoğu sorununu dış
ülkelere anlatmaya yönelik çaba-
larının bir sonucu olarak değer-
lendirildi ve "olumlu" karşılandı.
ABD Dışişleri Bakanlığı'nın
Çevrimli Köyü baskınına ilişkin
açıklamasında şöyle denildi:
"10 haziranda bölücii Kiirt le-
röristler, Güneydoğu Anadolu'da
bir köye saMırarak 3 polis, 26 köy
konıcusu ve aile üyelerini öldür-
müş, 6'sını da yaralamışlardır.
Geçen yıl sonunda benzer bir bas-
kında PKK (eröristleri, çoğunlu-
gu kadın ve çocuk olmak üzere 28
kişiyi kadetmişlerdi. ABD, bu tra-
jik kayiptan teessüf duymakta ve
raüttefik ve dostumuza karşı sür-
düriilen bu terör kampanyasını
kınamaktadır."
PKK eylemleri konusunda
ABD yönetiminin ilk kez böyle
bir "kınama" açıklaması yapması
Ankara'da "bir aşama" olarak
değerlendirildi. Yetkililer, Dışiş-
leri Bakanhğı tarafından hazırla-
nan ve Güneydoğu'daki terörist
etkinlikler konusunda dış ülkeler-
de duyarhlık yaratmayı amaçla-
yan özel dosyalann önemli bir iş-
lev gördüğünün bu açıklamayla
da kanıtlandığını belirttiler. An-
kara, ABD'nin yanı sıra Avrupa
Güvenlik ve tşbirliği Konferansı
(AGİK) ülkelerinin önemli bir bö-
lümüyle Ortadoğu'daki komşula-
rına yönelik olarak hazırlanan bu
dosyalarda PKK eylemlerinin bi-
lançosu hakkında bilgi vererek,
"insan haklan ve etnik sorunlar
ile terör arasındaki ayrım
çizgisine" dikkat çekiyordu.
Ote yandan Kopenhag'da de-
vam eden tnsani Boyut Toplantı-
sı çerçevesinde de Kiırtlerin kül-
Yeniden yargılanacak
Horzıım kararuıı luargıtay bozdu
Yargıtay 5. Ceza Dairesi, 12 yıl 6 ay hapse
mahkûm olan Kemal Horzum, Fikret öngen,
Nilgün Damgacı ve tsmail Özkan hakkındaki
kararı 'usul' yönünden bozdu.
ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) — Yargıtay, Emlak Bankası-
nı günümüz kur fıyatlarıyla yak-
laşık 200 milyar lira dolandırmak-
tan 12 yıl 6 ay hapse raahkûm
olan Kemal Horznm hakkındaki
kararı "usul" yönünden bozdu.
Kemal Horzum, aynı suçtan yeni-
den yargılanacak. Yargıtay 5. Ce-
za Dairesi, davaya bakan Ankara
3. Ağır Ceza Mahkemesi Başka-
nı Ekrem Çelenk'in, Horzum'un
iadesi için lsviçre makamlarına
yazılan yazılarda kullandığı ifade-
nin, hâkimin tarafszlığını şüpheye
düşürecek "ihtisas-ı rey" niteliğin-
de olduğuna karar verdi. Sanık
avukatlan, karan, "Yargılay, hü-
kümetin yargıys müdabalesine
dur dedi" şeklinde değerlendirir-
ken Mahkeme Başkanı Çelenk,
verilen kararı eleştirerek "Bozma
gerekçesi gösterilen talepname.
esasa müessir degildir. Yiice Yar-
gıtay bozacak başka sey bulama-
mış" dedi.
Yargıtay'm bozma kararı üzeri-
6 yıl 3 ay ağır hapis cezasına çarp-
tınlan muhasebeci Ismail Özkan
hakkındaki bozma kararını dün
açıkladı. 5. Ceza Dairesi, Hor-
zum'un iadesi için tsviçre makam-
larına yazılan iki yazının suçlula-
nn iadesi hakkındaki Avnıpa Söz-
leşmesi hükümlerine uygunluk ta-
şımaması, bu yazılarda Mahkeme
Başkanı Ekrem Çelenk tarafından
kullanılan ifadelerin "ihsas-ı rey"
niteliğinde ve "yargıan tarafsızlı-
ğı"nı şüpheye düşürecek sebepler-
den olduğuna karar verdi.
Davanın
ne Horzum davasında üç seçene-
ğin gündeme geldiği bildirildi.
1- Verilen ilk mahkûmiyet kara-
nnın onanmasını isteyen Cumhu-
riyet Başsavcılığı, bozma kararına
itiraz ederek dosyayı Yargıtay Ge-
nel Kurulu'na götürebilir.
2- Bozma karan karşısında An-
kara 3. Ağır Ceza Mahkemesi,
verdiği ilk karardadirenir, böyle-
ce dosya Yargnay Ceza Genel Ku- Ankara 3. Ağır Ceza Mahke-
rulu'nun önüne gidebilir. mesi'nce 24 Ocak 1990 tarihinde
3- Mahkeme, kararında diren- \2 yıl 6 ay ağır hapis cezasına
mezse Başkan Ekrem Çelenk du- çarptırılan Kemal Horzum,
ruşmadan çekilir, dava dosyası en 1982-1985 yıllan arasında Emlak
yakın Ağır Ceza Mahkemesi olan Bankası'ndan 20*nin üzerinde kre-
Kınkkale Ağır Ceza Mahkemesi- di aldı. Emlak Bankası'nın, 12
ne gider, yeni bir başkan ataması Temmuz 1985 tarihinde suç duyu-
yapar ya da davayı görecek yeni rusunda bulunması üzerine bilir-
bir ağır ceza mahkemesi belirler. kjşi raporuna başvuruldu. İlk bi-
Yargıtay 5. Ceza Dairesi, Anka- ürkişi raporunda, banka yöneti-
ra 4. Ağır Ceza Mahkemesi tara- m
inin işlemlerden haberi olduğu
fından 12.5'ar yıl ağır hapis ceza- yönünde bilgi vermesinden sonra,
sına çarptırılan işadamı Kemal ikinci kez bilirkişi raporu düzen-
Horzum ve Emlakbank Kızılay lendi. Ikinci bilirkişi raporu üze-
Şubesi eski müdürii Fikret Öngen, r
jn
e de 26 Kasım 1985 tarihinde,
kambiyo şefı Nilgün Damgacı ile bu kez banka yöneticilerinin de
dahil olduğu bir dava açıldı.
Dava açılınca lsviçre'ye kaçan
Horzum, 5 Temmuz 1988'de îsviç-
re'de gözetim altına ahnarak 13
Eylül 1988 tarihinde Türk yetki-
lilerine teslim edildi. Sorgulama-
sı yapılan ve 21 Eylül 1988 tarihin-
de tutuklanan Kemal Horzum, 2
ay 17 gün tutuklu kaldıktan son-
ra, 7 Aralık 1988'de tahliye edil-
di. Horzum, 18 Temmuz 1989 ta-
rihinde yeniden tutuklanarak ce-
zaevine konuldu.
Yargıtay 5. Ceza Dairesi'nin ka-
rarında, "ihsas-ı reyde bulunmak"
ve "tarafsız otauunak"la suçlanan
Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi
Başkanı Ekrem Çelenk, kararı
Cumhuriyet muhabirinden öğren-
dikten sonra, önce, "Yüce Yargı-
tay'ın kararına saygılıyız" dedi.
Yargılama sürerken kendisinin da-
vadan çekilme isteminde bulundu-
ğunu, ancak bu istemini inceleyen
Altındağ 1. Ağır Ceza Mahkeme-
si'nin bunu kabul etmediğini de
anımsatan Çelenk, gülerek, "Al-
lah hayııiı etsin yeni heyeti" dedi.
Çelenk, bir soru üzerine de ken-
disine yöneltilen "ihsas-ı reyde
bulunmak" savını yanıtlayarak,
"İhsas-ı rey mahiyetindedir diyor,
ihsas-ı rey degil ki. Nihayet ora-
da belirtilen bir talepnamedir. Ta-
lepname ise esasa müessir degil-
dir. O nedenle, sonuca müessir ol-
mayan bir talepnamede de ihsas-
ırey olmaz. Fakat Yüce Yargıtay
bozacak başka bir şey bulamamış
da" diye konuştu.
Tarafsızhgına gölge düşürüle-
cek herhangi bir tutum ya da dav-
ranış içinde bulunmadığım savu-
nan Çelenk, "Kararda, bunun ak-
si ifadelerin yer almasım nasıl
değeriendiriyorsunuz" sorusuna
ise, "Onu, Yüksek Yargıtay'm 5.
Dairesi'ne sorun, bana degil" ya-
nıtını verdi.
Horzum'un avukatlarından
Enis Tunga, yargılamaya yürütme-
nin başından beri büyük müdaha-
lesinin olduğunu, bununla da ada-
letin yanıltılıp hatalı kararlar alın-
masına yol açıldığını belirterek
Horzum'a yönelik suçlamayı da
politik bir suçlama olarak nitele-
di. Tunga, bugün Türkiye'de baıı-
kalann trilyonlarca lira tutarında
donuk kredisinin bulunduğunu,
bu kredi tarafları ile faizsiz süre-
lerin de tanındığı ek protokoUerin
imzalandığını kaydederek, "Bu
yalnız Horzum için uygulanmadı.
Bu nedenle yargılanan tek kişi
Horzum oldu" dedi.
Suriye Fırat için ısrarlı SuudiArabistan:Hac kotası biliniyordu
(Baftarafı 1. Sayfada)
siyasi iradeye sahip olmak
saretiyle çözmektir" dedi.
Ortadoğu'da artan gerginliğe ve
Avrupa'daki gelişmeler ile bunla-
nn Ortadoğu'ya yansımalarına da
değinen Bozer, şunları söyledi:
"Eger bolgemizdeki istikrara.
banşa bu temaslar dolayısıyla kat-
kıda bulnnabilirsek. bundan do-
layı fevkalade mutlu olacağımı
ifade etmek isterim. Çünkü bugün
dünya banş ve istikrar içinde ya-
şama cabası gösteriyor. Bu bölge
içinde istikran, banşı saglayıcı ve
akıla tedbirleri almanın görevimiz
olduğu göriişündeyira. Sayın Şa-
ra'nın da aynı görüşü paylaşaca-
gı omidini taşıyorum."
Faruk El Şara da iki ülke ara-
sındaki ilişkileri daha da ileri gö-
türmeyi amaçladıklarını, resmi
görüşmelerde ikili meseleler üze
rinde durulacağını söyledi.
Bu konuşmalarda Dışişleri Ba-
kanı Bozer, ikili ilişkilerin yanı sı-
ra "bölgesel" konuları da günde-
me getirirken Faruk El Şara'nın
sadece "ikili meseJderden" söz et-
mesi dikkat çekti.
Gözlemciler, Şara'nın ikili so-
runlar üzerinde durmakla, Ulkesi
açısından önemli olan Fırat'ın su-
ları konusunu görüşmelerde gün-
deme getireceğine yönelik bir sin-
yal verdiğini belirttiler.
Bu arada Dışişleri Bakanhğı
Rtişvet ve
(Baştarafl 2. Sayfada)
essesesine bakış açısıdır. Açık ve
dürüstçe görevini yapan müfetti-
şe, sonuna kadar sahip çıkılan bir
yönetim anlayışıyla aşılamayacak
hiç bir engel yoktur!..
Sayın Maliye ve Gümrük Baka-
m Adnan Kahveci'nin bir deme-
cinde belirttiği üzere, ülkemizde
bugün için yıllık 25 trilyon liraya
ulaşan rüşvet olgusunun, yine Sa-
yın Bakanm deyişi ile "Ülkemiz-
deki gerçek anlarnda yapılmayan
teftişlerle, minare çalmdıktan son-
ra yapılan soruşturmalarla" önle-
nemeyeceği gerçeği ortaya çıktığı-
na göre, artık fazla vakit kaybet-
meden, akbn, mantığın, vicdanın
sesine kulak vererek, rüşvet ve yol-
suzluklar konusunda halkımızın
üzerindeki kâbusu kaldıracak ger-
çekçi önlemlere efilinilmesi şarttır.
Bunun da yolu, şunu bunu ko-
rumadan, hangi düşünce ve par-
tinn: sempatizanı olursa olsun,
suç işlediğine inanılan yasa ve top-
lum düşmanlanna adaletin kılıcı
ile yaklaşarak gereken dersi ver-
mektir. Bu konuda müfettişlerden
başarıh sonuçlar alınmak isteni-
yorsa, fincancı katırlannı ürküt-
meyen müfettiş yaratmak çabasın-
dan vazgeçerek, yürekli, devletin
hakkını korumakta kararlı, güven
veren müfettişin sahibi ve mima-
n olalım. Müfettişin güven altına
alınması adaletin güvenli ellere
teslimi demektir. Meseleye bu yön-
de gerçekçi yaklaşıldığında da, sa-
nınz altmdan kalkılamayacak hiç
bir sorun olamaz.
çevrelerinden edinilen bilgiye gö-
re Türkiye, Irak ve Suriye arasın-
da su konusunda bu ay sonunda
yapılması planlanan bakanlar dü-
zeyindeki görüşmeler Şam'ın isteği
Üzerine temmuz ayına ertelendi.
Ancak sular konusunun Faruk
El Şara ve heyeti tarafından gün-
deme getirilmesi durumunda,
Türkiye"nin bilinen tutumunu yi-
neleneceğini belirten bu çevreler,
şunları söylediler:
"Biz her keresinde bunun siya-
si degil. teknik bir konu olduğu-
nu vurguluyoruz. Bölgedeki sula-
nn bir bülün olarak ele alınması
gerektigini ve bu sulann optimal
bir şekilde kullamlması için ortak
projelerin geliştirilmesi gerektigini
bildiriyoruz. Bu çerçevede somut
öneriler de getirmiş bulunuyoruz.
Karşı taraf ise buna henüz yanaş-
madı. Sulann kola usulü ile pay-
lasımını istiyorlar. Türkiye, Suri-
ye'ye saniyede 500 metreküp vaat
etti ve vaadini tutuyor. Son olarak
Suriye ve Irak arasında vanlan an-
laşmaya göre Suriye, Fırat snlan-
nın yüzde 42'sini, Irak ise 58'ini
alacak. Başka bir ifadeyle üç ül-
ke arasında fiili bir kota sistemi-
ne böylece geçilmiş oluyor. Ancak
bu kez Türkiye'ye saniyede 500
metreküp yetmez diyorlar ve so-
runu yokuşa sürüyorlar."
Suriye ve Irak'ın soruna sade-
ce Fırat nehri olarak baktıklarını
da belirten bu çevreler, "Fırat'tan
yüzde 40 daha fazla su potansi-
yeli olan ve Irak'a akan Dicle'den
nedense hiç söz eden yok. Diğer
tali nehir ve ırmaklardan söz eden
yok" diye konuştular.
Öte yandan Türkiye ile Suriye
arasında Mardin'in güneyinde, su-
lamada kullanılacak asbest boru
üretimi alanında bir ortak proje-
ye girişildiğini, bunun için Türk
Eximbank'tan 15 milyon dolarlık
bir kredi de sağlandığını belirten
bu çevreler, "Küçük de olsa bunun
bir başlangıç olduğunu ve bu yön-
de ilerlenilmesi gerektigini" be-
lirttiler.
Bir yetkili, "Aslında üç ülke sn-
lar konusunda Dünya Bankası'na
ortak projelerle gitseler, önemli
miktarda kredi alabilirier. Ancak
biz bunu Türkiye olarak karşı ta-
raf a anlatmakta güçlük
çekiyonız" diye yakındı.
Dışişleri Bakanı Bozer ile Faruk
El Şara başkanlığında yapılan he-
yetlerarası görüşmelerde Türk ta-
rafı da sınır güvenliği konusu üze-
rinde duruyor. 1987'de bu alanda
imzalanan protokol gereğince Su-
riye tarafından alınan bazı önlem-
lerin "olumlu" olduğunu, ancak
sınırdan sızmalann engellenmesi
açısından "yetersiz" kaldığım be-
lirtiyorlar. özellikle Güneydoğu-
da artan PKK saldınlan karşısın-
da Suriye'nin daha etkin tedbirler
alması gerektiği ifade ediliyor. Bu-
nun Suriye heyetine kesin ifadeler-
le iletildiği kaydediliyor.
Suriye heyetine yakın yetkililer
ise Türkiye*nin bu konudaki du-
yarlılığını anladıklannı söyledileT.
Dışişleri Bakanı Bozer, konuk
Suriye bakanı onuruna dün ak-
şam resmi bir yemek verdi.
(Baştarafı 1. Sayfada)
lşleri Başkanı Sait Yazıcıoğlu ise
böyle bir demeç verdiğini "hatır-
lamadığını" söyledi.
Hacı adaylannın vize alama-
malarından Suudi Arabistan hü-
kümetinin sorumlu tutularak hak-
sız bir kampanya açıldığı görüşü
savunulan açıklamada, şöyle
denildi:
"Diyanet lşleri Başkanlığı Am-
man'da 1988 yılında yapılan 17.
lslam Ülkeieri Toplantısı'nda alı-
nan karara göre her Musluman
ülkeye belirli bir kota tab&is edil-
diğini daha önceden biliyordu.
TC Dışişleri Bakanı, Amman'da-
ki toplantıya kablmış olup bu
müşterek karan kabul etmiş ve
imzalamıştır. Gerekli yazı ve res-
mi belgelere dayanarak Büyükel-
çiliğe geien tüm pasaportlara vi-
ze verilmiştir."
Açıklamada, Diyanet lşleri
Başkanlığı tarafından karayolu ile
hacca gidilmesinin iptalinin "bü-
yük bir şaşkınlıkla karşılandıgı"
belirtildi. İptal karannın büyükel-
çilik ile ilgisinin olmadığı kayde-
dılen açıklamada, Diyanet lşleri
Başkanı Said Yazıaoğlu'nun de-
meci ile ilgili olarak şu görüşlere
yer verildi:
"BüyükelçUik, Diyaaet İşkri
Başkanı Yazıaoglu'ııun 'Aıaplar-
da Türkiye'ye karşı bir tavır
hissediyoruz' şeklindeki beyana-
tının sorumsuzca verilmiş olduğu
düşüncesinde olup Sayın Diyanet
lşleri Başkanı ve yardımcısının
tüm gerçekleri Türk halkına açık-
lamalanndan büyük bir mutluluk
duyacakür."
Açıklamada, "İki ülke arasın-
daki dostça ilişkilerin göz önün-
de bulundurularak Suudi Arabis-
tan Krallığı'nın yanlış söylentile-
re maruz kalmayacağının
umulduğu" kaydedildi.
Yazıcıoğlu hatırlamadı
Diyanet lşleri Başkanı Said Ya-
zıcıoğlu, ise büyükelçiiiğin açık-
lamasında söz edilen bir demeç
verdiğini "habrlamadığını" söy-
ledi. Cumhuriyet muhabirinin so-
rularını yamtlayan Yazıcıoğlu
şöyle konuştu:
"Biz elbette ki kota konusunu
biliyorduk. Ama Türkiye son iki
yılda bu kotayı hep aşmışür. Su-
udi Arabistan da bize her zaman
kolaylık göstermiştir. Bizi yanıl-
tan mart ayı başından itibaren Su-
udi Arabistan'a yazılı olarak 143
bin hacı adayının gideceğini bil-
dirmemize karşın son ana kadar
bir yanıt alamamamız oldu."
Kayıtların başladığı 2 şubattan
bu yana sürmekte olan "hac
tarüşması" giderek kaımaşık bir
sorun haline geh'yor. Geçen pazar
günü Suudi Arabistan Dışişleri
Bakanı Prens Suod Al Faisal'ın
Cumhurbaşkanı Turgut Özal'a
getirdiği mesajdan sonra 100 bi-
ne yakın adayın hacca gidemeye-
ceği kesinleşmişti. Adayların
"olumlu bir haber" umudu dün
de sürdü. Birçok hacı adayı Diya-
net lşleri Başkanlığı önüne gele-
rek bilgi almaya çalıştı.
HACI ADAYLARI BEKLEMEDE — Diyanet tşleri Başkanlıgı'nın
karayolu ile hac programım iptal etmesinden sonra doruk noktasına
çıkan hac krizi, seyahat acenteleri aracılığıyla Suudi Arabistan'a gide-
cek hacı adaylan arasında da korkulu bir bekieyise neden oldn. Er-
kek hacı adaylan "acente bize vize ve kalacak yer sorunun
çözümlendigini söylüyor. Doğru olup ohnadıguıı bilemiyoruz, bir umut-
la gidiyonız" derken kadın hacı adaylan da "dinimizde resim günah"
gerekçesiyle yüzlerini sakladılar. (Fotoğraf: Banş Bil)
Bunun faizi ise TURSAB Başka-
nı'nagöre 10 milyar lira dolayın-
da. Halen Vakıflar Bankası şube-
lerinde bulunan paranın faizinin
nasıl kullanılacağı, adaylara geri
verilip verilmeyeceği konusu da
henüz açıklık kazanmadı.
Diyanet Vakfı halen kaydettı-
ği adaylardan sadece havayoluy-
la gidecek olanlann organizasyo-
nunu yapıyor. Bu yolla hacca gı-
deceklerin sayısı yaklaşık 15 bin.
TURSAB'ın da 28 bin dolayında
kişiyi hacca götüreceği hesaplan-
dığmda hacca gideceklerin topla- Öte yandan Türkiye Seyahat
mı 43 bin ediyor. Oysa kota 55 .Acentalan Birliği (TURSAB) 2.
bin. Diyanet lşleri Başkanlığı yet-
kilileri, karayolundan başvurmuş
olanların bu aşamadan sonra ha-
vayolunu kullanamayacaklarını
belirterek "Bu karar kesindir. Di-
yanet Vakfı, karayoluyla gidişi
açmayacak. Zaten bu aşamadan
sonra sınır ülkelerden vize almak
da mümkün degil" diye ko-
nuştular.
Hacca gideceklerin kesinleşmiş
rakamı konusunda ise henüz bir
netlik yok. Diyanet lşleri Başkan-
lığı, Diyanet Vakfı ve Hac Dairesi
bu konuda topu birbirine atıyor.
Öte yandan hacı adaylarından
toplanan paranın nasıl iade edi-
leceği de merak konusu. Diyanet
lşleri Başkanlığı yetkilileri, "En
kısa sörede ödeme yapılacak"
derken kesin tarih verilemiyor.
Yetkililer, Başkanlığın bu konu-
da bir açıklama yapacağım belir-
tiyorlar.
Geri verilmesi gereken paranın
toplamı 200 milyar lirayı buluyor
Başkanı Muktedir Ballı, Suudi
Arabistan'dan sağlanan 27 bin vi-
zenin iptal edilmemesi gerektigi-
ni, bunun Türkiye Cumhuriyeti'-
nin bir hakkı olduğunu söyledi.
Ballı, elciliğin vizeleri vermesi ha-
linde, sürenin çok kısa olmasına
rağmen, özel acentalann bir mik-
tar adayı daha hacca götürebile-
ceklerini kaydetti.
Kendilerinin "ticaret erbabı"
olduklannı, üye acentalar arasın-
da bu işi kısa bir sürede bile hal-
ledebilecek güçte olanlar bulun-
duğunu belirten Ballı, mali sorun-
lar konusunda da şunlan söyledi:
"Bu işin gerçekleşmesi halinde,
hacı adaylannın seyahat acenta-
lanna ödemeyi nasıl yapacagı da
çözümlenebilir. Diyanet götüre-
mediği adaylann parasını mutla-
ka geri ödeyecek. Firmalar, götür-
diıkkri adaylaria, paranın Diya-
net'in geri ödediği tarihte alına-
cağı yolunda anlaşma yapabilir-
ler. Yeler ki vize sağlanabilsin.
Bunlara çöziım buhınur."
türel haklan konusunun gündeme
getirildiğini hatırlatan yetkililer,
ABD Dışişleri Bakanlığı'nın giri-
şimlerinin, bu konuyla ilgilenen
diğer AGİK ülkeieri için de
"örnek" oluştunnası gerektigini
ifade ettiler.
Bu arada, AGİK tnsani Boyut
toplantılarına katılmak üzere Da-
nimarka'nın başkenti Kopenhag'-
da bulunan Türk parlamenterler,
teröristlerin Çevrimli'de 27 kişi-
yi katletmesini bir bildiriyle kı-
nadılar.
ANAP milletvekili Bülent
Akarcalı ve Ismail Şengün ile
DYP'den Esat Kıratlıoğlu ve
SHP'den Abdullah Ateş'in imza-
lannı taşıyan bildiride, Helsinki
Nihai Bildirisi'ne imza koyan ta-
raflara, ulusal parlamentolara,
Avrupa'daki çeşitli kuruluşlara ve
insan haklan derneklerine çağrı-
da bulunularak teröristlerin bu in-
sanlık dışı saldırılarına tepki gös-
terilmesi istendi.
Muhabirimiz Ergun Aksoy'un
bildirdığine göre Çevrimli katlia-
mının ardından yörede başlatılan
operasyonlar sürerken gazetecile-
rin köye girişlerine dün de izin ve-
rilmedi. Olağanüstü Hal Bölge
Vali Yardımcısı Nafiz Kayalı, yö-
rede, eylemi PKK'nın yapmadığı
yolundaki söylentilerin artması
üzerine, "Dünya kamuoyn büiyor
ki 27 kişiyi onlar katletti" dedi.
Kayalı olayla ilgili kanıtların top-
landığını, gerekirse açıklama ya-
pılacağını söyledi.
Şırnak'ın Güçlükonak ilçesine
bağlı Çevrimli Köyü'nde 10 hazi-
ran gecesi PKK militanlarınca
gerçekleştirilen ve çoğu çocuk 27
kişinin ölümüyle sonuçlanan kat-
liamın ardından, güvenlik güçle-
rince havadan ve karadan başla-
tılan operasyonlar sürüyor. 70.
Tugay Komutanı Tuğgeneral Er-
dinç Türe komutasındaki jandar-
ma ve özel tim görevlilerince yü-
rütülen operasyonlann, terörist-
lerin saklanabilme olasıhğının
yüksek görüldüğü Fındık, Yata-
ğankaya, Gümüşyazı, Yanmca ve
Bulmaçla bölgelerinde yoğunlaş-
tınldığı öğrenildi.
Öte yandan Çev: imli'ye girebil-
mek için dört gündür Siirt'te bek-
leyen gazetecilere dün de güven-
liklerinin sağlanamayacağı bildi-
rilerek izin verilmedi. Olağanüs-
tü Hal Bölge Vali Yardımcısı Na-
fiz Kayalı, yöredeki operasyonlar
nedeniyle gazetecilerin köye gir-
melerine için verilmediğini, ope-
rasyonun tamamlanmasının ar-
dından gerekli iznin verileceğini
söyledi.
Bu arada Çevrimli ve çevre*
köylerden yurttaşların gerekli
kimlik kontrolünden sonra giriş-
çıkış yapmalarına izin veriliyor.
Yol üzerindeki güvenlik güçleri
köye gitmek isteyenlerin kimlik-
lerini karşı karakola bildiriyor,
olumlu yanıt alındıktan sonra
Çevrimli'ye girişe izin veriyor.
G. Doğu'da
ishal
salgmı
büyüyor
ADANA (Cumhuriyet Güne>
llleri Bürosu) — Güneydoğu'da,
sıcakların artmasıyla birlikte gö-
rülen ve sadece Gaziantep'te 8 ço-
cuğun ölümüne yol açan ishalin
giderek yaygınlaştığı bildirildi.
Son bir hafta içinde Batman Dev-
let Hastanesi'ne başvuran 100 ki-
şide tifo mikrobu görüldü. Gazi-
antep Çocuk Hastanesi'nde 40'a
yakın çocuk ishal ve tifo tedavisi
görüyor. Şanlıurfa'da, GAP Spor
Şenliği kapsamında gerçekleşen
vole>'bol şampiyonasına katılan
takımlar, ishal nedeniyle ilk altı-
yı oluşturmakta güçlük çekiyorlar.
Gaziantep'te son bir ay içerisin-
de 8 bebeğin ölümüne yol açan is-
hal, etkisini sürdüriiyor. Hastahk
kaynağı olarak gösterilen Alleben
deresinin kent merkezinden geçtiği
Gaziantep'te çocuk hastanesine
günde 25 kadar hastanın ishal ne-
deniyle başvurduğu belirtildi. Ha-
len 40'a yakın çocuk ishal ve tifo
tanısıyla tedavi görüyor.
Batman'ın Beşiri ilçesinde tifo
ve maltahumması hastası sayısımn
da 600"ü aştığı bildirildi. Hastala-
rın, tıbbi olanaksızlıklar nedeniyle
Diyarbakır ve Batman'a gönderil-
diği belirtildi. Batman Devlet
Hastanesi Başhekimi Yrd. Doç.
Dr. Alaattin Aydın, ilçede 100 ka-
dar tifo hastasının saptandığını
belirterek bu rakamın, ilçedeki
çevre koşullanna göre "normal"
olduğunu söyledi. Aydın, "Kentin
ortasından, TPAO ve Tüpraş ra-
finerisinin atıklannın bırakıldığı
tluh deresi akıyor. Her lürlü has-
tahk buradan kaynaklamyor. Dev-
let Hastanesi'nde, kuruluşundan
bu yana ilk kez intaniye servisi
açıldı. Hastahğın önlenmesi için
tluh deresinin kapatılması gere-
kir" diye konuştu.
Geçen yıl tifo ve ateşli hastalık-
lann yoğun olarak görüldüğü
Şanlıurfa'daki hastanelere de ishal
nedeniyle başvurular olduğu bil-
diriliyor. Kentte, önceki gün baş-
layan GAP Spor Şöleni kapsamın-
daki Federasyon Kupası Büyük
Erkekler Voleybol Şampiyonası-
na katılan Bakırköy Petkim, SA-
SA, TMO Ankara, ENKA ve Şe-
kerbank oyuncularının ishale ya-
kalanması nedeniyle takımlarda
ilk altının oluşturulmasında güç-
lük çekiliyor.
Diyarbakır ve Adana'da ise is-
hal nedeniyle hastanelere yapılan
başvuruların "normal düzeyde"
seyrettiği bildirildi.
GOZLEM
UGUR MUMCU
BİLAL ÇETtN
(Baştarafl 1. Sayfada)
1979 yılında 10 bin 805 yurttaş hacca gitmiş; o tarihten
bu yana bu sayı her yıl yükselmiş ve 1989 yılında bu sayı
92 bin 6'yı bulmuş.
On yıl içinde hacca giden yurttaş sayısında yaklaşık on
kat artış olmuş...
Bu yıl 42 bin 500 yurttaş hacca gidecekmiş.
Her işin bir kuralı var. Bu işin kuralı da Suudi hükümeti-
nin hacılar için ayırdığı kontenjan. Bu kontenjanı aşan hacı
adayını Suudi hükümeti istemiyor.
İstemiyor; çünkü yatılacak ve bannacak yerler sınıriı.
İslam Konferansı Orgütü, "Müslüman ülkeler, ancak nû-
fuslarının binde biri kadar hacı adayı gönderirier" diye ka-
rar almış.
Türkiye'nin nüfusu 55 milyon olduğuna göre 55 milyonun
binde biri de 55 bin eder. Türkiye, ancak 55 bin yurttaşı hac-
ca gönderebiîir.
Bu bilinmiyor mu?
Biliniyor.
Türkiye bu konferansa katılmış mı?
Katılmış.
Öyleyse 120 bini aşkın kişiden niçin para toplanıyor?
Herhalde birileri "Canım boşgeçin siz, kontenjanı özal na-
sıl olsa halleder" diye düşünmüştür.
Bulgaristan'da yaşayan soydaşlarımız için de buna ben-
zer uygulamalar olmadı mı?
"isteyene kaptmız açık, herkes gelsin" denildi. Özal'ın söz-
lerine inanan soydaşlar da evlerini barklannı terk edip akın
akın ülkemize geldiler.
300 bin göçmen için tabii hazırlık yapılamamıştı. Bunca
insan nerede yatacak? Nasıl bannacak? Nasıl geçinecek-
ti?
Soydaşlanmız perisan okjular. Gelenierin yarrya yakın kıs-
mı apar topar Bulgaristan'a döndüler
Devlet, devletse bu gibi işler için gereken araştırmalan
yapar; kararını ondan sonra verir. Önlem mi alacak? Önle-
mi de alır.
55 binlik kontenjan için 120 bin yurttaşı kapalı olduğunu
bildiği hac yoluna çıkarmaz.
— Özal nasıl olsa halleder...
Suudilere ülkemizde bunca olanak sağlandı. Istanbul1
da Boğaz tepeleri bile eski Belediye Başkanı Dalan'ın ara-
cılığı ile Suudi prenslerine satıldı; Suudi sermayesine ka-
pitülasyon hükmünde ayrıcalıklar tanındı; Cumhurbaşkan-
nı Özal'ın kardeşi Korkut Bey biraderimiz ve ANAP Istan-
bul İl Başkanı Eymen Topbaş, biraderimiz Suudi sermaye-
si ile ortaklıklar kurdular; Al-Baraka Türkler ve Faisal Finans
kurumları oluştu; Korkut Bey biraderimizin görev aldığı İs-
lam Kalkınma Bankası'na vergi bağışıklıklan da tanındı.
Yurt dışındaki din adamlarının aylıkları Atatürkçü general-
lerimizin (!) imzaladıklan kararnamelerle Suudi örgütlerin-
ce ödendi.
Bu kadar sıkı ilişkileri görüp "eh" demişlerdir,
— Suudilere bu kadar destek olduk, onlar da hacı aday-
lanna kapılannı açahar.
Açmazlar...
Her işin bir düzeni; bir kuralı, yolu ve yordamı vardır.
Bunları anladık; anladık da hacı adaylarından toplanan
250 milyarın faizi ne olacak?
İslamda faiz haram...
Alın bir sorun daha...
Düşündüğünüz işe de bak! Bu paralan İslam bankerle-
rine yatırırlar; olur biter!
— Hacca havayolu ile gitmek serbest; karayoluyla gitmek
yasak.
Böyle bir ayet mi var? Sure mi var? Ne var?
Ekonomide sert rüzgâr
lanıyor.
Her yıl katlanarak artan bütçe
ve kamu açıklan da Hazine ve
Maliye bürokrasisinin arasını açı-
yor. Hazine, vergilerin gereği gibi
toplanamadığından yakınırken
Maliye Bakanlığı Gelirler Genel
Müdürlüğü yetkilileri de "Hazine-
cüerin önce kendi işlerini dognı
yapmalan ve KİTlerin ödenme-
yen vergileri sorununu çözmeleri
gerektigini" söylüyorlar.
Bir süre önce DPTnin kamu fı-
nansmam ile ilgili bir raporu Yük-
sek Planlama Kurulu'nda görüşü-
lürken maliye bürokrasisi ile DPT
yöneticileri tartışmıştı. DPT ver-
gi tahsilatının çok düşük olduğu-
nu dile getirince Gelirler Genel
Müdürlüğü yetkilileri de bu görü-
şe karşı "DPTnin hazırladığı tes-
vik sistemi sonucu vergi gelirieri-
nin sürekli aşındınldığım, muafi-
yet ve istisnalann fiili vergi oran-
lannı yan yanya düşürdüğiinü"
savunmuşlardı.
Son dönemde Hazine'nin baş-
lattığj "mali program" hazırlama
çalışmalan da Maliye Bakanlığı-
nın tepkisini çekti. Maliye Bakan-
hğı yetkilileri, son yıllarda gelir
idaresinin perfonnansımn arttığı-
nı, hedeflerin üzerinde vergi tah-
silatı gerçekleştirildiğini kaydedi-
yorlar. Maliyeye göre Hazine iç
borçlanma politikasım daha sağ-
lıklı bir yapıya oturtursa bütçede
faiz ödemelerin yükü hafifletile-
bilirse o zaman bütçe açığı da da-
ha makul düzeylere çekilebüecek.
Cumhurbaşkanı Turgut Özal'a
21 haziranda verilecek ekonomi
brifingi öncesinde yapılan hazır-
lık toplantılannda ekonomik bi-
rimlerin üst düzey yetkihleri ara-
sındaki soğukluk iyice ortaya pk-
tı. Bu toplamılarda bütçede 43.6
trilyon lira olarak öngörülen 1990
vergi geliri hedefinin 46 milyon li-
raya çekilmesi yönündeki Hazine
önerisine Maliye"nin karşı çıkarak
"Biz hükümerJn verdiği hedefi rut-
turmaya çalışıyonız, bu da 43.6
trilyon liradır" dediği öğrenildi.
Buna karşın Hazine'nin ise "Ni-
ye bülün sapmalan biz giderme-
ye çalışıyoruz. Bütün yiık bizim
üzeriroize bırakılıyor. Hükümetin
bize verdiği hedef de 10.5 trilyon
ttralık bütçe açıgını fınanse etmek.
O zaman artan açığı kim finanse
edecek" dediği belirtildi.
Tartışmalı geçen bu toplantılar-
da 1990 yılırun kamu finansmanı
açısından oldukça zorlu bir yıl ol-
duğunu ortaya koydu. Bütçe açı-
ğının 15 trilyon liraya yükselebi-
leceği görülürken memurlara ya-
pılacak ikinci yarıyıl maaş zammı
için de bütçede yeterli ödenek bu-
lunmadığı beUrlendi. Ekonomide-
ki sorunlar ile ekonomi kurmay-
lan arasındaki görüş aynlıklanmn
21 haziranda Cumhurbaşkanı
Özal'a verilecek ekonomi brifin-
ginde de gündeme gelmesi bekle-
niyor. Brifing için her birim şim-
diden kendi görev alanıyla Ugili
önlem önerilerini hazırlamaya
başladı. Bu brifîngden sonra
özal'ın vereceğı lalimatlar doğrul-
tusunda yeni bazı ekonomik ön-
lemlerin gündeme gelebileceği be-
lirtildi.
ANKARA — Bütçe ve dış tica-
ret açıklarının artması, döviz ku-
ru ve vergi politikaları, Cumhur-
başkanı Özal'a verilecek brifing
öncesinde ekonomi kurmaylannı
birbirine düşürdü. Bu yılki dış ti-
caret açığının 6 milyar doları asa-
cağı, bütçe açığının 15 trilyon li-
rayı bulacağı, enflasyonda mayıs
ayında görülen yavaşlamamn da
"aldaöcı" olduğu bildiriliyor.
Devlet Bakanı Işın Çelebi'nin
başlattığı "döviz kuru politikası"
tartışması ekonomi kurmaylanna
da yansıdı. DPT'nin bazı üst dü-
zey uzmanları, "Uygulanan kur
politikasının ekonominin gelece-
gi ve ihracat için büyük tehlike
oluşturduğunu" savunurken Müs-
teşar Ali Tigrel'in ise daha ılımlı
bir yaklaşım gösterdiği izleniyor.
Tigrel, kur politikasına karşı açık
tavır almamakla birlikte, "Ekono-
minin rekabet gücünün korunabil-
mesi için ihracata yönelik Oave ba-
zı teşvik onlemlerinin gündeme
getirilmesini" öneriyor. Bazı üst
düzey DPT uzmanları ise ihraca-
ta yönelik en önemli teşvik unsu-
runun kur olduğunu belirterek
"TL'nin aşın deger kazanmasımn
önüne geçilememesi halinde bu-
nun ihracatı ve döviz dengesini
olumsuz etkileyecegini ve yakın
gelecekte bir devalüasyonun kaçı-
nılmaz hale geleceğini" savunu-
yorlar. Bu görüşlere karşı Merkez
Bankası ise döviz kurlannın piya-
sa mekanizması içinde serbestçe
oluştuğunu belirterek "Ekonomi-
nin rekabet gücünün korunmasuı-
da döviz kurlannı gereğinden faz-
la artürarak yeni dengesizlikler ya-
ratmak yerine iç fiyat artışlannı,
yani enflasyonu aşağı çekmenin
gerekleri üzerinde durulmalı" gö-
riişünü savunuyor.
Bu arada, bu yılın ilk üç ayın-
da ithalatta meydana gelen yüzde
43'lük artış sonucu 1 milyon 760
milyon dolara yükselen dış ticaret
açığının sonraki aylarda da arta-
rak yıl sonunda 6 milyar doları
aşacağı tahmin ediliyor. Edinilen
bilgiye göre nisan ayında 400 mil-
yon dolar civarında gerçekleşen
dış açık, mayıs ayında ithalattaki
rekor artış sonucu 800 milyon do-
lara ulaştı.
Dış ticaretteki bu gelişmenin ca-
ri işlemler dengesine de yansıya-
cağı ve son iki yıldır fazla veren
cari işlemler hesabının bu yıl
önemli miktarda açıkla kapanaca-
ğı kaydediliyor. Döviz dengesinde-
ki bu gelişmenin yıl sonuna doğ-
ru döviz kurlarına yansımasının
da kaçınılmaz olacağı ifade
ediliyor.
Bu arada, kurlann düşük art-
tığı bugünkü ortamda hükümetin
ithalat gümrük ve fonlannı düşür-
mesinin yerli sanayi üzerindeki
olumsuz etkilerinin de DPTyi en-
dişelendirdiği kaydediliyor.
öte yandan, hükümetin ithalatı
arttırıcı yönde aldığı bu önlemle-
rin "Mevcut döviz rezervlerine gii-
venerek belirli bir süre iç piyasa-
da mal bolluğu yaratmayı ve bu
yolla enflasyonu aşagı çekmeyi
amaçladıgı" biçiminde yorum-