20 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 HAZÎRAN 1990 CUMHURtYET/17 HAVA DURUMU TURKİYETJE BUGUN Meteorotofi Genel Mûdürtüğu'n- den alınan bilgiye göre yurdun ku- zey kesimleri parçalı bulutlu. or- ta ve doğu Karadeniz, ıç Anado- lu'nun kuzeydoğusu ile doğu Ana- dolu'nun kuzeyı sağanak ve yer yer gökgûrültülü sağanaK yağış- fı, diğer yerler az bulutlu ve açık geçecek HAVA SICAKLIĞI Yağış alan yerierte değışmeyecefc. Ûtekı yerierde bıraz artacak RÜZGÂR: Kuzey ve batı yönlerden haflf. ara sıra orta kuvvette esecek. Denız- Ierimi2de rûzgâr, Karadenız. Mar- mara ve Ege'de yıldız ve karayel- den, Akdenız'de kıble ve lodostan Adana 3 ila 5, açıklarda 6 kuvvetinde. saatte 10 ila 21. açıklarda 27 denizmilı hızia esecek. DaJga yûksekliğı 05 ila 15. açık- larda 2 m görûş uzaklığı 10 km. yağış anında 3-5 km do- layında bulunacak. Van Gölü'nde hava. Parçalı bulutlu ge- çecek, Adıyaman Vyon A{n Anlara Anakya AnBfya Artvtn A0«ı Battear B*c* Bmgöl e«s Bolu Bura ÇjnaWol€ Çorum Oend 34° 23° UıyartHkır A 27°17° Edme B 36° 23° Erancan B 28° 12° Erajnjm B 28° 11° Eskjsettır B 29° 15° Gaaamep A 30°23°Guısıın Y 36o 1«°GûmûşhaneY 22°14°H*fc!n B 38°19"lspjrB A 34° 16° bbnbul B 28° 15° bmır A 34°W°Kare B 36° 19° Kastvmnu B 26° 10° Kaysen B 32° 16° Kırtdvti B 27°17°Kona B 26° 9°Kubhya A 3S°21°Mtt B 37° 23° Manısa 29°ie°KMaraş 29° 13° Mersın 25° 7°Muila 28° 13° Muş 37» 24° Nljde 22°W>0nlu 2«°10°RfeB 29° 18° Samsun 30°13°S«ft 26°tS°Sınop 35°22°Sıvas 25° 8°Wortia0 25° 9°tabaxi 29° 9°faicei 28°17°Uşak 30° 12° Van 28° 12° ttızıjat 34° 19° ZonguUak A 36° 20° A 34° 21° A 28° 24° A 35° 17° B 31° 16° B 27° 12° Y 22° 16° Y 23° 15° Y 22° 15° A 37° 22° B 22° 15° B 26° 12° B 28° 17° Y 23° 15° B 33° 17° A 31° 14° B 27° 15° B 28° 13° B 23° 17° itaıt A-açık B-buiullu Guüneşt K-fcart S-ssl Yyajmurtu Helsinkı ^ Lenmgrad J OUNYADA BUGUN Amskfdam B 17° Amman B 34° Atına Bagdat Barcekvıa Basel Bdgrad Bnteel Budapeşts Cenevre Cezayir &dde Duba Frankfurt Gme tahre KopenOag Kân Lefto» 6 29° A 43° Y 25° Y 18° Y 20» Y 19° B 18° B 17° Y 21° Y 17° B 30° A 43° A 42° B 18° A 31° B 17° B 32° B 23° B 18° A 30° Lenngrad Londra Madnd M.tano Montreal Mostora Müritı NmYoric Oslo Pans Prag Rıyad Roma Sam İ S I A K V Tunus Varşon Venafk viyana Y 18° B 16° Y 26° B 22° A 27° Y 13° Y ie° A 28° B 24° B 17° Y 18° A 43° Y 19° B 36° A 3 r A 33° Y 18° Y 19° A 20° VtertngtonB 23° Zûnh Y 18° BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Kale kusatmalann- da ağır taş gülle fırlat- makta kullanılan ba- sit bir sava aracı. 2/ Havva'nın Batı dille- rindeki adı... Gözlem. 3/ Kale, hisar... Beril- yum elementinin sim- gesi. 4/ Bir bağlaç... Mezopotamya'da ku- rulmuş eski bir kral- hk. 5/ Motorlu araç- lann dektriğini sağla- yan aygıt... Anız ölçu- sünde kısa okunması gereken bir heceyi, kalıba uydurmak icin uzatma. 6/ Bir tür deniz taşımacüığı... Telli balıkçıl. 7/ Rütbesiz asker... Kimileri uğur sayar... Kara Kuvvetleri'nin kısa yaalışı. 8/ Trabzon'un bir Uçesi. 9/ Voleybol ve te- niste küt inme.. Hekimlikte "bulgu" anlamında kullanılan sözcük. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kiralanan yük hayvanı. 2/ Banka- da hesabı olanlara gonderilen ödeme ya da çekme mektubu... Kişiier arasın- da gözetilen saygı sırası. 3/ Bir ya da iki milimlik pili... Radyum elementinin simgesı. 4/ Eylemieri olumsuz yapmakta kullanılan ek... Burdur ilinde bir baraj. 5/ Seciye, karakter... Bir renk. 6/ Vücutça ve ruhça dayanıksız olanlar için kullanılan bir alay sözü. 7/ Sa- hip... Uzakdoğu'da yetişen bazı ağaçlardan elde edilen ve cila işle- rinde kullanılan bir tür zamk... Şarkı, türkü. 8/ I. Dünya Savaşı'n- da Osmanh ordusunda kullanılmış, şapkaya benzer bir tür başlık. 9/ Bir yerde toplanma. 60 Y1L ÖNCE Cumhuriyet Çanakkale Abidesi 15 HAZİRAN 1930 Şehitleri imar cerniyeti dün toplanarak Çanakkale'de yapılacak abide hakkmda müzakeratta bulunmuştur. Cemiyet esasen bir kaç sene evvel Çanakkale'de bir abide yapmağa karar vermişti. Fakat o zaman mali sebeplerden doiayı bu karar hemen mevkii tatbika konamamıştı. Cemiyet bu defa abidenin inşasına kat'i surette karar vermiştir. Abidenin Çanakkale'nin en çok şehit verdiğimiz bir yerinde yapılması takarrur etmiştir. Bilhassa abide Boğazdan geçen gernilerden görünebilecek derecede büyük ve yuksek olacaktır. tnşaat için lüzumu olan tahsisat temin edilmek üzeredir. Yakında abidenin krokisi yapılacaktır. Şehitleri imar cemiyeti yakında tekrar toplanarak son kararlarını verecektir. a Şehitlikleri imar cemjveti 14 ağustosta Çanakkafe * "^ şehitliklerini ziyaret için bir seyahat tertip etmiştir. Bu husus için hazırlanan vapur 14 ağustos perşembe günü saat 16 da nbümdan hareket ederek Gelibolu Çanakkale'ye uğrıyacak, merasirae iştirak etmek istiyenleri alacaktır. Avdette de gene buralara uğnyarak tstanbul'a dönecek ve cumartesi saat 7 de rıhtıma yanaşacaktır. Cuma günü merasim mahallinde şehitler selâmlan'acak, Cevdet Kerim Bey tarafından Çanakkale muharebesi hakkında bir konferans verilecektir. Müteakıben muhtelif hitabeler söylenecek, dini merasim yapılacaktır. Vapurda bir askeri bando bulunacaktır. İmar cemiyeti geçen senelerin verdiği tecrübelerine göre tedabir alarak seyahate iştirak edenlerin istirahatini tam surette temine çalışacaktır. Şehitlikleri imar cemiyeti çok hayırlı bir iş üzerinde çalışmaktadır. Vatan için kendilerini kurban vermiş kardeşlerimizi lâyık oldukları mamur ve kutsî bir çevre içine almak, onlann kızıl kanlarını ilelebet yaşatmak gibi faziletkâr mesaisinde cemiyete yardım etmek herkese borctur. 3 0 YIL ONCE Cumhuriyet Basın sözcüsünün konuşması Numan Esin 15 HAZİRAN 1960 Milli Komite basm sözcülerinden Kurmay Yüzbası Numan Esin, bu sabah tertiplenen bir basm toplantısmda çeşitli sualleri cevaplandırmış ve şunlan söylemiştir: "— Geçici Anayasanm ilanı, Milli- Birlik Komitesinin kendisini hukuk devleti içinde gördüğünün bir dehü, vâkıasıdır. Milli Birlik Komitesi bu Geçici Anayasayı kabul etmekle kendisini hukuki esaslaı dahilinde tahdit etmiştir. Zannediyorum ki, tarihte iktidarı bir darbe ile deviren hareket, on beş gün sonra kendisini hukuki bir sisteme bağlamak imkânını bulamamıştır. Biz bunun istisnası olmakla müftehiriz. Ulu milletimize verdifimiz şeref, namus ve mukaddesat andı ile samimiyet ve hüsnüniyetimizi bir defa daha ortaya koymuş bulunuyoruz. Hareketimiz yapıldığı andan itibaren hukuka ve ilme son derece hürmetkârdır. Kuvvetimizi kendimizden değil, ilimden ve vatandaşlanmızın samimiyet ve olgunluğundan alıyonız. İlme dayandığımızın pek çok delili ortadadır. Nitekim hareketimizin vukuundan hemen bir kaç saat sonra bir Anayasa Komisyonunun en muteber ilmi zevat ile teşkil edilmiş bulunması keza attığımız her adımda daima ilmi otoritelerle devamlı temas halinde bulunmamız meydandadır. Türk milleti, milli birlik ruhu içinde tarafsız bir idarenin bütün nimetlerinden fâydalanmaya başlamıştır. Gayemiz ayıncı olmak değil, birleştirici olmak, vatandaşlar arasmdaki her türlü ihtilâfları tarafsız namus, ehliyet ve fazilet esaslan içinde halletmek olacaktırî' GEÇEN YBL BUGÜNc Sigara yasağı 15 HAZİRAN 1989 Kapalı yerde sigara içilmesini yasaklayan yasa önerisi dün TBMM Adalet Komisyonu'ndan geçti. Sağlık, eğitim- öğretim ve kültür hizmeti veren yerlerle, spor salonlarında ve toplu taşımacılık yapılan her türlü nakil vasıtaları ve bunların bekleme salonlarında sigara içilmesi yasaklanırken, "Resmi kurum ve kuruluşlarda sigara yasağı" öneriden çıkarıldı. Kapalı yerlerde sigara yasağına uymayanlara 10 bin lira para cezası verilecek. 1ARTISMA mu? Psikîyalrist mi? Sorusuna Yanrt Halen özveriyle mesleklerini icra etmeye çabşan klinik psikologların sayısı da iletildiği kadar az değildir. Meselenin çıkış noktası kanımızca hastanelerdeki idari yetkiler ile mesleki yetkilerin birbirine kanştırılmasmdan kaynaklanmaktadır. de dört yü, uzmanlıkta en az iki yıl, doktora- da en az üç yıl olmak uzere toplam dokuz yıl insanın psiİco-sosyal boyutlarırun teorik ve pratik eğitimini "sistemli egitim" programla- n içerisinde alırlar. Klinik psikolog unvanı, ruhsal bozukluklann teşhisi, psikoterapisi ve bilimsel araştırmalaruıda bağımsız karar ver- me ve uygulama yetkisini içerir. Buna karşın psikiyatristler tıp lisans programlarında insa- nın psiko-sosyal boyutlanyla ilgili herhangi bir öğretim görmezler. Psikiyatri uzmanlık eğiti- minde ise gerek teşhis gerekse psikoterapiyle ilgili bilgileri pratikte, usta-çırak ilişkisi için- de öğrcnirler. Sistemli bir lisansüstü progra- mı oluşturmayan bu eğitımde temel araştırma eğitimi de programlarda yer almamaktadır. Durum böyle iken, psikiyatristlerin kendi bilgi ve becerileri dışında birçok toplumsal sorun hakkında beyanat verdiğini, bir kısminın psi- kolog unvanını kullandığını ve mesleki etik ku- rallannı ihlal ettikleri de gözlenen bir gerçek- tir. 2000'li yıllaıın eşiğindeki ülkemizde klinik psikologların özerk çalışma yetkileri olmayan, 31 Mayıs 1990 tarihinde bir gnıp psikiyat- ristin "Psikolog rau? Psikryatrist mi?" başlıklı yazılannda gerek basm gerekse TRTde bu iki meslekle ilgili kavram kargaşasmdan söz edil- mekteydi. Psikologlar olarak biz de psikiyat- ristlerin temelde tıp eğitimi, psikologların ise sosyal bilim kökenli olduğunun vurgulanma- sının önemle üzerinde duruyonız. Kamuda bu yöndeki ayrımın kesinleştirilmesi gereklidir. Ruh sağlığı hizmeti veren psikologlar hekim- likle ilgili hiçbir "organik" tedavi yapma ve müdahalede (ilaç vb.) bulunma yetkisine sa- hip değildirler. Ancak iki meslek arasında ay- rımlan yapmadan bu denli titiz olan yazarla- rın, metinde bilimsel objektifliğe yakışmaya- cak yanlı ve kişisel açıklamalara da yer ver- melerini şaskınlıkla karşıladık. örnef in, psi- kiyatristin vakalarmı "bio-pslko-sosyal" bo- yutta değerlendirme ve psikoterapi uygulama- sında "ilk ve son" yetkili olması gibi. Bu ne- denle yazarlan bilgilendirme ve kamuyu yu- kanda beürtilen hususlarda aydınlatmayı mes- lek derneğimiz adına bir görev addediyoruz. Klinik psikologlar üniversite lisans eğitimin- Kav^*auı Kargaşası 31.5.1990 Cumhuriyet Gazetesi "Tartışma" bölümünde, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastahklan Hastanesi psikiyatri şef, uzman ve asistanlarının "Psikolog mu, Psikiyatrist mi?" başlıklı yazısına cevaptır. Kamuoyunu, psikoloji ve psikiyatri arasın- da fark, dolayısıyla psikolog ve psikiyatrist- lerin çalışma alanlan yönünden bilgılendirrnek ve kavram kanşıklığına son vermek amacına yönelik olduğunu ifade eden bu yazıda; biz, Bakırköy Akıl Hastanesi'nde çauşan psikolog- ların ilk dikkatini çeken nokta; aynı kavram kanşıklığından şikâyetçi olan psikologların bu açıklayıcı olduğu savunulan yazıdan bilgile- rinin olmaması ve imzalanna başvunümama- sı, aynı zamanda ancak hastanenin bir kısım şef, uzman ve asistanlarının imzalarının bu- lunduğu halde, bu yazırun tüm hastane psiki- yatristlerinin katüımı gibi sunulmasıdır. Bu tek yönlü yazı ve içeriği, gerçek amacın bir aydınlatmadan öte olduğu izlenlmini uyan- dırmaktadır. Bu yazıda, psikolog ve psikiyatristin eğiti- mi ile ilgili açıklayıcı bilgi tabii ki doğnıdur. Ancak, klinikte çalışan psikologlar, gerek pra- tik alanda gerekse çeşitli psikoterapötik yak- laşunlan öğrenerek meslek içi eğitimlerini sür- dürmekledirler. Bu bağlamda, çalışma alan- lan ile ilgili sırurlandırmaJar ve kavram karı- şıklığından sadece psikologların maddi ve ma- nevi kazanç sağlaması ile ilgili kanı uyandı- ran mesailar deontoloji anlayışına aykındır ve yanıltıcıdır. tnsanın bio-psiko-sosyal bir varhk olduğu değişmez gerçeğini ortaya koyduktan sonra, psikiyatristin her üç boyutta da tedavi ile il- gili yaklaşımda ilk ve son yetkili olduğunu tar- tışmasız savunmak, çağdaş tıp ve bu kapsam içinde çağdaş psikiyatri anlayışına aykındır. Şöyle ki; psikiyatri servislerinde, psikiyatrist, psikolog, sosyal çalışmacı, psikiyatrik hemşi- reden oluşan ekip karşılıklı görüşlerini orta- ya koyarak hastaya yöneük tam ve tedaviye ka- rar verirler. Bunun dışındaki çahşmalarda, psi- kiyatrist, ruh hastalarının ancak biyolojik te- davisinde (ilaçla) ilk ve son yetkilidir. Fakat iddia edildiği gibi ruhsal bozukluklann (psi- sadece teşhis testleri veren, psikoterapiyi an- cak hekim denetiminde yapabilen bir uzman grubu olarak tarutılması esef verici bir yanılt- madır. Gelişmiş ülkelerde tkinci Dünya Sava- şı'ndan sonra gelişmekte olan ülkelerin önemli bir kısmında yirmi yıl önce klinik psikolog- ların özerk bir meslek grubu olarak hizmet vermeleri yasalarla sağlanmıştır. Ülkemizde ise çağdaş koşulları içeren benzer yasa teklifleri Sağlık Bakanlıgı bünyesinde devamh engellerle karşılanmıstır. Sonucta Tiirk klinik psikologlarından aam- sanmayacak bir grup yurtdışında çalışma ter- cihine zorlanmışlardır. Halen özveriyle rnes- leklerini icra etmeye çalışan klinik psikolog- ların sayısı da iletildiği kadar az değildir. Me- selenin çıkış noktası kanımızca hastanelerde- ki idari yetkiler ile mesleki yetkilerin birbiri- ne karıştırılmasından kaynaklanmaktadır. Çözüm ise ayn ayrı değerli hizmet katkıla- n olan iki uzmanlık dalının, ruh sağlığı hiz- met alanına daha çok sayıda ve daha kaliteli hizmet sunmasıdır. Nitekim bu iş düzenini sağlamış üniversite psikiyatri kliniklerimiz var- dır. Yazarlara önerimiz haberdar olmadıklan bu olgulan yakından gözlemeleri ve kendile- rinden yanılgılarını değiştirme fırsaünı esir- gememeleridir. 800 iiye adına Psikologlar Dernegi Yönetim Kurolu kolojik problemler, bunalım, stres vs...) teda- visinde ilk ve son yetkili psikiyatrist değildir. Psikoterapötik yaklaşımlarda (davranıs, biliş- sel, aile ve tüm grup psikoterapilerinde vb..) eğitimi almak koşulu ile ki bu koşul psikiyat- ristler için de geçerlidir, psikolog, sosyal ça- lışmacı, psikiyatrik hemşire vs. gibi meslek sa- hipleri de yetkilidir. Bunun dışırfÖa bir anla- yış çağdaş psikiyatriye ve ayrıca demokratik ilkelere ters düşmektedir. Bu gerçek bilgilen- dirmelerden sonra her iki mesleğin de aynı say- gınlığa ve yetkiye sahip olduğu ortaya çıkar. Psikiyatristlerin alanına giren psikologlar ka- dar, "Psikolog gözü ile" diye adlandırüan baş- lıklar altında psikiyatristlerin de hatta pratis- yen hekimlerin de kendilerini basm ve TRTde îanse etmeleri, bizleri rahatsız etmektedir. Bu tutum içinde olan her iki meslek mensuplan da kendi mesleklerine saygısi olmadığı kanı- sını bizde uyandırmaktadır. Aynı konuda, sö- zü edilen yazıyı yazanlann rahatsız olmama- sı anlamhdır. Biz, Bakırköy Akıl Hastanesi'nde çalışan psikologlar olarak uyandırılmaya çahşilan iz- lenimlere rağmen aynı hastanede çalışan psi- kiyatristlerin büyuk bir çoğunluğu ile karşı- lıklı olarak mesleki sınırlann bilinci içinde ça- lıştığımız inancındayız. Kavram kargaşalığmı düzeltmek amacı ile yazıldığı ileri sürülen ya- zının maalesef kavram kargaşasım daha faz- la arttırdığını ve çarpıttığını gördüğümüz için toplumu aydınlatmak amacı ile bu yazıyı yaz- ma gereğini duyduk. Saygılarımızla. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastahklan Hastanesi Psikologlan Güzel insan, can dost MEHMET AUÇETlN'i yitinnenin büyük üzüntüsü içindeylz. Anın öniinde saygı duyuyonız. StBEL-ERDAL ATÇEKEN VEFAT ECZACI MEHMET AÜ ÇETİN Senin ölümüne inanmak güç geliyor. SENİ hep anacağız. AKRABAL4REV: HASAN ÇEIİK, AHMET ÇEIİK, VAHAP ÇELİK. MEHMET ÇEIİK. HASAN ASLAN. A. RIZA ASL.4N. MUSTAFA ÇES AR. A1İ BARUT, CELAL AKGÜL Sevgili Dostumuz MEHMET ALİ ÇETİN elim bir traflk kazasıyla aramızdan aynldı. Yeri doldunılamayacak bir devrimciydi. Saygıyla anıyonız. ARKADAŞLARI: GÜRBÜZ AKYÜZ, MEHMET AYÇtÇEK. ADNAN BOSTANCIOCLU, AKİF ÇOLAK, HAKKI ZABQ tyi insan, değerli dost, Devrimci Arkadaşımız MEHMET AIİ ÇETİN'i trafik kazasında kaybettik. Ailesinin ve tüm dostlannın başı sağolsun. ANKARA'DAKÎ ARKADAŞLARI ADINA AHMET BAL KIRKLARELİ CAM SANAYtt A.Ş.'DEN TASARRUF SAHÎPLERİNE DUYURUDUR Şirketimizce azami brüt °7o59 oram üzerinden iskonto edilmek suretiyle ihraç edilecek A tipi, 360 gün vadeli, 3. tertip 2. seri 5.000.000.000.— TL. tutanndaki finansman bonolan 15.6.1990 tarihinden itibaren 10 iş günü süre ile satışına aracılık eden, Ca- miş Menkul Değerler A.Ş. tarafından aşağıda beürtilen adresinde satışına sunulacaktır. Bu finansman bonolanrun halka arzı, Sermaye Piyasası Ku- rulu tarafından 2499 sayılı Kanun ve 86/11130 sayılı Bakanlar Kurulu Karan'na dayamlarak çıkanlan Seri III. No. 4 sayılı Teb- liğ uyarınca verilen 21.2.1990 tarih ve FB.5/K-2 sayüı izne da- yanmaktadır. Ancak bu izin, finansman bonolarımızın ve Or- taklığımızın Kurul ya da Karnu'ca tekaffülü anlamına gelmez. 1. Ortakbğın Odenmiş Sermayesi: 42.500.000.000.— TL. 2. Izahnamenin Tescil Tarihi : 23.3.1990 3. a) Finansman Bonolannın Vade Tarihi : 10.6.1991 b) Kupürler Itibariyle Dağılımı; KUPÜR DEGERİ (TL.) ADET TUTARI (TL.) 1.000.000 1.000 1.000.000.000.— 5.000.000 400 2.000.000.000.— 10.000.000 200 2.000.000.000.— TOPLAM: 1.600 5.000.000.000.— 4. Finansman Bonolannın ödenmesini Garanti Eden Banka : Yoktur. 5. Satış Süresinin Birinci Günündeki Net Oran Üzerinden tskonto Edilmiş Satış Fiyatı: 1.000.000.— TL.'lik kupür 654.429.— TL. 5.000.000.— TL. kupür 3.272.144.— TL. 10.000.000.— TL.'lik kupür 6.544.288.— TL. 6. Satışın Yapılacağı Yer Cami? Menkul Değerler A.Ş. Barbaros Bulvan No. 125 Camhan, Balmumcu - Beşiktaş /. ISTANBUL. GÜLAY BECEREN İÇİN EL ELE 1 Mayıs günü yaralanarak sakatlanan GÜLAY BECEREN'in tekrar sağlığına kavuşması için, anlamlı bu günde, insan sevgisini yüreğinde taşıyan ve çağından sorumlu olan, kişi ve kuruluşlar ile işçileri ve tüm partilileri bu kampanyaya katktda bulunmaya, dayanışma göstermeye çağırıyoruz... Banka Hesabı: Gülay Beceren T.C. Ziraat Bankası Taksim Şb. Hesap No: 30003/203999-3 SHP ANKARA İL BAŞKANLIĞI "İŞÇİ KOMİSYONU" ANKARA...ANKA MUŞERREF HEKİMOĞLU Geceleyin Kimi zaman insan olmaktan utanıyor musunuz? Bir eziklik duy- muyor musunuz? Uykunuz bölünmüyor mu karanlık bastırmı- yor mu? Karanlığın ötesınde daha kara tablolar seyretmiyor mu- sunuz? Şırnak'ta, Dereler köyünde, Çevrimli'de, kısaca Güney- doğu'nun dağında, taşında yasanan kanlı olaylar bıçak gibi sap- lanmıyor mu yüreğinlze? Yaşama sevinciniz, umudunuz, özJe- miniz solmuyor mu? Ara sıra genç arkadaşlarımla konuşuruz. Benim kuşağıma özenmekten söz ederler. Bizim yaşadığımız olayları. coşkuları masal türü dinlemekten yakınırlar. Ulusal bir bayramın sevinct- ni yeterl kadar hissedemedikterini açıklarlar Haksız değiller. Ulu- sal bayramlar bilinçle kuttanırsa coşku verebilir. Oysa o bilinç azalıyor giderek. O bilinci yaşatmak çabası yerine azaltmak ça- bası, politika ağır basıyor. 1920'terde doğanlar bilinçle kutladılar ulusal bayramlan. Ulusal egemenlhği. cumhuriyetin temel ilkelerini, laikliği yaşayarak coşku duydular Ulusal marşları ciğerleri yırtılırcasına söylediler. 19 Ma- yıslarda alanlara sevinçle, övünçle koştular. O kuşak azınlıkta bugün. Ama 1940 kuşağına da o bilinçli kuşak boyverdi bence. Cumhuriyet kuşağından etkilenen kuşak da 1960 yılında alan- lan dolduran, Atatürk ilkelerinden uzaklaşanları uyaran kuşak. 1961 Anayasası'na umutla bakan kuşak. TİP'in Ankara ve İstan- bul mitingleri geliyor gözümün önüne. Alanlan dalgalandıran ka- labalığı gençler oluşturjyor 196O'lı yıllarda. Demokratik savaş- ta güzel bir soluk duyuruyor. O soluk kesildi sonra! Genç kuşaklara suskunluk öngörükJû neredeyse. Düşünce ortamından, sanat ortamından uzaklaşa- rak spor alanlarına yöneltildiler. Oysa konuştukları zaman çok sözleri var. Milli Eğitim Bakanı Akyol ile TV'de bir açıkoturumda konuşan genç öğrencileri dinlediniz mi? Sorunlannı, beklenti- lerini ne güzel dile getirdiler. Bu genç üniversiteliler öteki ülke sorunlarına nasıl bakıyor, neler düşünüyorlar acaba? Örneğin a Güneydoğu olaylarına nasıl bakıyorlar? O gençlerden kimi ka- mu görevinde çalışacak yarın, bir bakanlıkta ya da yerel yöne- timde, belki de Güneydoğu illerinde. O görev ve sorumluluğu nasıl ûstlenecekler? TV'de ya da gazetede kanlı olayları öğreni- yorlar yalnızca, ulusal sınıriarımız içinde bir savaş yaşandığını biliyoriar ve geleceğe kuşkusuz kaygıyla bakıyorlar. 6u kaygıyı nasıl aşacaklar? Onlara barış içinde bir ülke bırakamazsak or- tak bir sorumluluğumuz olmayacak mı? Yarın bizi suçlamaya- caklar mı ve yarın çok geç olmayacak mı? Bu sorulara takılınca uyku da yok, durak da! Oysa kimi kişiier hâlâ uykuda değil mi? Başbakan ve bakan- lar olayı kınıyor, muhalefet hükümeti suçluyor, bir plak durma- dan çalınır gibi, ama sorunun özüne, gerçek çözümlere yöne- len bir ses yok, gerçekçi politika üretilemiyor. Son olay nedeniy- le Başbakan Akbulut ve DYP liderinin konuşmaları da bana ters geldi doğrusu. Sayın Demirel her zamanki gibi hükümetin isti- fasını öneriyor. Sayın Akbulut, Demirel'in başbakanlığı dönemin- de günde kaç kişinin öldüğünü anımsatıyor! Bunların kime ya- rarı var acaba? Güneydoğu olayları birden başveren olaylar de- ğil. Partiler birbirlerini suçlayacakları yerde, olayı gerçek boyut- larıyla değerlendirip, gerçekçi çözümlere yönelseler, yarına do- nük sağlıklı bir politika üretseler, daha iyi olmaz mı acaba? Oysa ancak laf üretiyorlar! Yalnız Güneydoğu da değil, her yerde, her konuda, her sorun- da aynı şey. Ancak laf üretenler kulakları aşındırsalar da belli bir duyarlığı aşındıramıyorlar. Tersine, o duyarlık giderek derirv leşıyor Toplumda büyük bir beklenti var. Geceleri uykusu kacan- lar. kafaları sorulara takılanlar. Genç kuşaklar yarını açık seçik görmek istiyor, yaşlı kuşaklardan masal türü dinlediklerinin ger- çeğini yaşamak özlemini duyuyoıiar, ulusal bağımsızlığı, ege- menliği, demokratiK hak ve özgürlükleri yaşamak istiyoriar. Sevgi istiyorlar, ilgi istiyoriar. Yalnızlıktan hoşlanmıyorlar. Biz hoşlaru- yor muyuz? Yalnızlıktan, sevgisizlikten, boşluktan, havada kırık ^kanatlarla dalgalanmaktan kim hoşlanır! İnsana sevgi duyulan bir ülkede daha mutlu yaşanır kuşkusuz, yalnızlık hissedilmez, kanatlar kırılmaz. İnsan onurunu kıran olaylar yaşanmaz, insa- na eziklik veren politikalar üretilmez, ulusal duygularımızı zede- leyen ödûnter verilmez. İnsan sevgisi olan bir ülkede her şey insana mutluluk veren, onur veren, güven veren bir doğrultuda gelişir. Ülkenln en uç köşesinde bir dağ başında bile korku duyulmaz! Olaylar savaş- la değil, barışla gelişir, güzelleşir. Tersine, gelişmeler insanlığımızı unutturmasın bize! İç potitt- kada hak ve özgüriüklerden ödünler, ekonomik politikada ulu- sal varlığımıza, özkaynaklanmıza, emeğimize, alın terimize ters ödünler, dış politikada bağımsızlığımıza ters ödünler, kişiliğimi- zi bulmak için yolumuzu aydınlatıyor durmadan. Bizı uyarıyor. Kuşkusuz mutlu bir yolculuk değil, ama aydınlığa ulaşabiliriz bu yolda. İnsan olmanın bilinci ve onuruyla yürüyerek. ÇAUŞANLARIN SORULAR1/SORUNLARI YHMAZŞtPAL "largıtay'ın Işığında" SORU: Bcn, 65 yaşında amelivatia midesinin dörtte üçiı, on ild pannak bağırsağı ve dalağı tamameo alınmts, kaç yıl- Iık ömrii kaldıgı bilinmeyen bir vatandaşım. 43 yaşın- daki büyük oglum kalbinden agır hasta olduğa içi» tahsildeki iki çocuğu, kansı ve kendisi, ben ve kanm altı niifusa bakmak zorundayım. 1969 yılında Avusturya'ya turist otarak gittim ve orada 165 gün çalıştıktan sonra Almanya'ya geçtim. Alman- ya'da da 5940 gün çalıştıktan sonra yurda kesin dönöş yaptım. Hastaltğım nedeniyle bana bir miktar ayfak bag- landı. 1978 yılında yüriiriükte olan 2147 sayılı yasaya göre yurtdışındaki hizmetlerimi borçlanmak için basvnrdun ve borcumu 4.320 Alman Markı olarak ödedim. 1988 yılında asgari ücretten bana ayhk bağladıtar. An- cak bir sure sonra Avustarya'da çalıştığım 165 gini bil- dirmediğim için yaptığım borçlanmayi iptal edip, ayiığımı kestikleri gibi fazla ödediklerini söyledikleri, 3 milyon 200 bin lirayı da geri istediler. Gerekçe olarak da "Sizin dosyanızın tetkikinde. Avusturya'da çalışma- lannızın olduğu, ancak bu çauşmalardan hiç bahsetme- diğiniz anlasılmış olup, 2147 saynlı kanuna göre yapılu borçlanma işleminiz, anılan kanunun uygulama esas- lan hakkındaki yönetmeliğin 6/ b maddesine göre iptal edflmiştir" denildi. Oysa ki ben inanınız Avusturya'da- ki çalışmamı, çok az oldafn için anutranştum. Bu ne- denle yazmadım. Ben bu aylığı hak ettigime inanıyoriını. Bn hasta ha- limle ne yapacağunı bilemiyonım. T.K. YANIT: 2147 sayılı yasanın uygulama esaslan hakkmda yönet- meliğin 6. maddesinde "madde 6-a) 2147 sayılı yasadan yararlan- mak için başvuranlann, bu başvuru tarihine kadar yurtdışında geçmiş çalışma sürelerinin ancak tamamı değerlendirilebilir. Sfl- relerin bir bölümünün değerlendirilmesi istenemez. b) Sürelerin tamamımn belgelenmediği sonradan anlaşıkrsa, 2147 sayüı yasadan yararlanılarak değerlendirilen hızmetler geçersiz sayılır" denilmekte ise de biz sorunumuzun çözümünü Yargıtay Ya- yın Işleri Müdürlüğü'nce yayımlanan, Yargıtay Kararlan Dergisi1 nin Nisan 1984 sayısının, 590. sayfasında yer alan Yargıtay Onuncu Hukuk Dairesi'nin 29.12.1983 tarih, 1983/6127 esas ve 1983/6970 kararına bırakalım. "Yurtdışında geçen hizmetler: ÖZET: 2147 sayılı yasanın 4. maddesinin kısmi borçlanmayı ön- lediği şeklinde yorumlanmasına olanak yoktur. Böyle bir yonım tüm sosyal güvenlik ilkelerine ve yasaya aykındır. Çalışanlann sos- yal güvenlikten yararlanmalanna iliskin asgari koşullann, sigor- talılar aleyhine ve yorum yoluyla ağırlaştınlması olanaksızdır, yönetmeliğin 6. maddesi, 2147 sayüı yasanın 4. maddesine aykın- dır. Hâkim idari tasamıf olan yönetmeliğin, yasaya aykın hük- münü uygulayamaz." Kararda ayrıca "yasalar hiyerarşisinin alt sıralannda bulunan yönetmelik kuralımn, yasa kuralının Ustüne çıkanlması söz konu- su olamaz" denilmektedir. Kaldı ki 2147 sayılı yasanın yerini alan 3201 sayüı yasanın 3. mad- desi ile yurda kesin dönüş yapanlara, "yurtdışında geçen süreleri- nin tamamını veya dilediği kadannı" borçlanabilme olanağı tanınmıştır. Dileriz ki Yargıtay'ın ışığında sorununuz çözümlenir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle