25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

4 Mustafa ÖZBEK Türkiyem Topluluğu Sözcüsü ürkiye'nin ulusal birliği, bütünlüğü ve bağımsızlığı konusunda 'duyarlı olmayan' çevrelerin, bu ülkenin nimetlerine göz diken ülkelerle ve çevrelerle el ele vermesi, holding medyasının da çıkar kaygısıyla bu çevrelerin arasında yer alarak, yalanyanlış haber ve yorumlarla halkımızı bu ittifakı desteklemeye 'mecbur' ve 'mahkum' etmesi, bu yönde bir 'kuşatmaya' ortak olması, 2007 yılında 'milli' endişelerimizi tetikleyen’ gelişmeler oldu. Yeni bir yılın kapısını aralamış olduğumuz şu günlerde, hepimizin içinde mutlu olma isteği vardır. Bu isteği içimizde sürekli saklayan ise umuttur. Umutlu olan, umudunu asla yitirmeyen ve umutları için mücadele eden insanlar, mutluluğun anlamını ve değerini bilirler. Mutlu olmakla kalmaz, onu yenilemek ve kalıcı kılmak için çalışırlar. Dolayısıyla hem kendi hem de ülkemiz adına taşıdığımız umutları gerçekleştirmek için 'mücadelelerimizi' kararlılıkla ve inançla sürdürmemiz halinde 2008 yılını ve sonraki yılları 'mutlu yıllar' yapmamız mümkün olabilir... Yeni bir yıla ilişkin umutlarımızı programlarken, öncelikli olan, bir önceki yılın değerlendirmesini sağlıklı ve objektif bir şekilde yapmaktır. Bu değerlendirmeleri yaparken, yayınlarının içinde dizilere ve magazin programlarına yüzde 65 oranında bir ağırlık veren, yüzde 30'u da futbol ve yarışma programlarıyla dolduran holding medyasının yaptığı gibi, 2007 yılının 'güldüren' değil, 'düşündüren' gelişmelerini ele almak zorundayız. T Milli mücadele umudu... yazarların yazdıkları kitaplarda Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yakın tarihini okumadan, anlamadan devletimizi ve tarihimizi küçük düşüren değerlendirmeler yapması, Avrupa ve Amerika tarafından 'takdirle' karşılanırken, bu ülkenin gerçek sahibi olan Türk Milleti'nin 'tekdiriyle' muhatap oldu.Her ne kadar bu yazarlardan biri yazdıklarından dolayı, artık politikleşen 'nobel' ile ödüllendirilmiş olsa da, bu sevince Türkiye 'ortak' olmadı. Türkiye'nin ulusal birliği, bütünlüğü ve bağımsızlığı konusunda 'duyarlı olmayan' çevrelerin, bu ülkenin nimetlerine göz diken ülkelerle ve çevrelerle el ele vermesi, holding medyasının da çıkar kaygısıyla bu çevrelerin arasında yer alarak, yalanyanlış haber ve yorumlarla halkımızı bu ittifakı desteklemeye 'mecbur' ve 'mahkum' etmesi, bu yönde bir 'kuşatmaya' ortak olması 2007 yılında 'milli' endişelerimizi tetikleyen gelişmeler oldu. C S TRATEJİ SEÇİM SONUÇLARINI DEĞERLENDİRMEYENLER 22 Temmuz'da yapılan seçimlerde, gerek iç gerekse dış politika anlamdaki sorunlara ciddi çözümler üretemeyen bir anlayışın, başarısızlığına rağmen, büyük bir oy patlaması yaparak yüzde 47 oranında oy alması, sadece 2007 yılının önemli bir olayın olmakla kalmayacak aynı zamanda 84 yıllık Cumhuriyet Tarihi'nin de önemli bir dönüm noktası' olarak tarihe geçecektir. Bu seçimlerde muhalefet partilerinin, başarısızlığın sebepleri konusunda şu ana kadar bir arayış içine girmemesi, bir sonraki seçimlerde AKP'nin yeni bir patlama yapmasını ve başarılı olmasını kaçınılmaz yapacaktır. Eğer bugün Türkiye siyasetinin en tepesine, bu ülkenin birliği, bütünlüğü ve bağımsızlığı konusunda bir siyasi anlayış yerleşmiş ise, bunun sorumlusu, bu ülkenin sorunlarına çözüm bulma konusunda yetersiz olan, bunların gerçekleşmesi için stratejik ve proje zenginliğine sahip olmayan, kamuoyu oluşturamayan, 'cılız' ve 'pasif' durmayı olgunluk olarak göstermeye çalışan diğer partilerdir. 23 Temmuz, işte bu eksikliğin Türkiye'ye faturasıdır. Bu yönüyle 22 Temmuz 2007 seçimleri, bir ‘siyaset ve propaganda dersi’ olarak tarihe geçecektir. Özellikle iktidarın medyaya uzanan kolları tarafından, holding medyasının sayfalarına ve ekranlarına yansıyan tartışmalara ve içeriğine baktığımızda, bunların 'gayri milli' zihniyete hizmet eder bir karakterde olduğunu görüyoruz. CUMHURİYET MİTİNGLERİNİN MESAJI Başbakan'ın ve Dışişleri Bakanı'nın cumhurbaşkanı olma niyetlerinin billurlaştığı dönemde başlayan Cumhuriyet Mitingleri, 'milli endişelere' karşı, duyarlı olmaktan uzak siyasi iktidara karşı bir 'milli öfkeye' dönüşerek yurdun dört bir yanına yayıldı. Siyasi partilerin himayesinden uzak bir 'sivil irade' tarafından gerçekleştirilen ve 'Türkiye Cumhuriyeti'nin sahipsiz olmadığı' mesajını taşıyan bu mitingler, milli birlik ve bütünlüğümüze, bağımsızlığımıza, Atatürk ilkeleri'ne milletimizin sahip çıktığını gösteren çok önemli toplumsal olaylar olarak 2007 yılına damgasını vurdu. Bu mitinglerin ülke gündemine damgasını vurduğu günlerde, Genelkurmay Başkanlığı'nın 27 Nisan'da yayınlamış olduğu bildiri, bir taraftan Türk ordusunun ulusal hassasiyetlerini yansıtırken, diğer taraftan holding medyası içindeki yazarların hileli yönlendirmeleriyle Cumhuriyet Mitinglerinde bir araya gelen ve bütünleşen insanların arasına 'nifak sokmak ' ve 'kafa karıştırmak' amacıyla kullanıldı. Bu kafa karışıklığı seçim tartışmaları içine de sızarak, milletimizin siyasi tercihleri üzerinde 'olumsuz' anlamda etkili oldu... 301. MADDE, MİLLİ HAYSİYETİMİZ... Milletimizin milli kimliğine, devletine ve milliyetine ısrarla inatla sahip çıkmasına rağmen, Türklüğe, Türkiye Cumhuriyetine ve TBMM'ye hakaret edenlerin cezalandırılmaması yolundaki isteğin sadece siyasi iktidar değil 'liboş kalemler' tarafından "301.madde kaldırılsın" denerek desteklenmesi 2007 yılına kadar gelen ve yeni yıla da taşınan tartışmaların başında gelmektedir. Avrupa’nın bir çok ülkelerinde bu konuda 'sert' yasal düzenlemeler varken, Türkiye'de bu konuda var olan yasa maddesinin 'ortadan kaldırılmasının' neden istendiğinin takdirini sağduyu sahibi kişi ve kuruluşlar elbette ki yapıyor.2004 yılında Avrupa'da bu tür suçlardan açılan davalardan;2004 yılında 134'ü,2005 yılında 146'sı,2006 yılında ise 139'u cezai yaptırımla sonuçlanmış... Öte yandan yine Avrupa, terörle mücadelede polislere inanılmaz yetkiler verirken, suçlulara ağır cezalar verirken, Avrupa Parlamentosu'na hakareti bile 2 yıl hapisle(Danimarka) cezalandırırken, acaba aynı Avrupa neden Türkiye'nin bu yöndeki yasal ‘ULUS DEVLET TEHLİKEDE’ 2007 yılının ulusal anlamdaki duyarlılıklarımızın yıpratıldığı ve kaygılarımızın çoğaldığı bir yıl olduğunu söylersek, sanırız yanlış yapmış olmayız. Daha yılın ilk günlerinde Milli İstihbarat Teşkilatı'nın 80.kuruluş yıldönümünde, MİT Müsteşarı Emre Taner'in, 'Ulus devletin tehlike altında olduğu' yolundaki açıklaması, 2007'nin 'ulus devlet' konusunda hayli sıkıcı gelişmelere gebe olduğunun işaretlerini vermişti. Türkiye’nin 'savunma pozisyonunda olan bir ülke' olmaktan vazgeçmesi gerektiğini söyleyen Müsteşar, olayları kendi akışına bırakıp, bekleyerek, ona göre tavır alarak bu tehlikeyle mücadele edilemeyeceğinin de altını çizdi. Türkiye'nin onlarca sorunu var iken, Yedinci Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in, "Türkiye ileride eyalet sistemine geçebilir" diyerek yeni bir tartışma başlatması, Türkiye'nin geleceğine 'ipotek koyan' güçlerin, kollarının gerektiğinde nereye kadar uzandığını gösteren düşündürücü bir gelişme olarak 2007 ajandasındaki yerini aldı. TÜRKİYE’NİN ORTAK OLMADIĞI SEVİNÇ... Orhan Pamuk ve Elif Şafak gibi şişirilmiş ve holding medyası içinde kümelenmiş 'edebiyat mafyasının' meşhurlaştırıp, popüler ettiği Erdoğan Bush...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear