Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Yrd. Doç. Dr. Deniz TANSİ Yeditepe Ünv. Kamu Yönetimi Bölümü Aralık 2007’de, Pakistan’ın Ravalpindi kentinde, seçim kampanyası kapsamındaki mitingde konuşan, Pakistan’ın eski başbakanı ve ana muhalefet lideri Benazir Butto, suikast sonucu yaşamını yitirdi. Suikastçi, Butto’yu öldürdükten sonra, üstündeki bombayı patlatıp intihar etti. Bombanın etkisiyle 20 kişi yaşamını yitirdi. İntihar saldırısı, biçimsel olarak, radikal İslami hareketlerin hareket tarzını andırıyor. Pakistan gün geçtikçe, radikal İslami hareketlerin etkisi altına giriyor. O yüzden, Pakistan’daki askeri rejimin başı Pervez Müşerref’e, her ne kadar söylemsel olarak eleştiriler yöneltilse de, Batı dünyası açısından, daha dengeli ilişkiler sürdürmek gayreti var. Müşerref’e gösterilen toleransın ardında, Pakistan’daki nükleer silahlar bulunmaktadır. ABD, Pakistan’ı nükleer silahlarla donatırken, temel kaygısı Sovyetler Birliği’ne yönelik Yeşil Kuşak stratejisinin, askeri dengelerini pekiştirmek yüzeyinde belirmekteydi. Oysa aynı silahların, günümüzde ABD çıkarlarını tehdit etme olasılığı bulunmaktadır. Ancak tehdit sadece ABD’ye değil, aynı zamanda dünya barışınadır. ABD karşıtı her hareketi anti emperyalist sanan bazı kafalar, Pakistan’daki tehlikeli gidişi görmemektedir. 1979’da, Sovyetler Afganistan’ı işgal ettikten sonra, Sovyet işgaline karşı savaşan Mücahitler’in ideolojik zemini, radikal İslami hareketlerdi. Bu hareketler arkalarını ABD desteğindeki Pakistan’a vermişlerdi. CIA, Mücahitlere; ideolojik ve askeri destek verirken, Pakistan’ı kullanmıştı. 1977’de, Zülfikar Ali Butto’yu askeri darbeyle deviren ve 1979’da idam eden Ziya Ül Hak yönetimi, ABD’nin bu çabalarına gönülden destek olurken, Ül Hak, Pakistan içinde dini içerikli eğitimi ve toplumun medreselerle dinselleştirilmesini hızlandırmıştı. Ziya Ül Hak yönetiminin benzer uygulamalarını, Türkiye’de de 12 Eylül rejimi yapmıştı. Zorunlu din dersleri, tarikatlara yol verilmesi, toplumun dinselleştirilmesi, 12 Eylül’ün uygulamalarını özetlemekteydi. Evren ve Ül Hak, çok iyi dost olmuşlardı. İki askeri yönetim, aslında Amerikanİslam sentezinin çok somut numuneleri haline gelmişlerdi. Baba Butto, Amerikanİslam sentezi tarafından asılırken, kızı Butto, ABD’ye sırt çevirmiş, ancak ABD politikaları sayesinde yeşermiş radikal İslami örgütlerin yarattığı, Müşerref’i hakim olamadığı kaos ortamında suikastle öldürülmüştür. Pakistan’ın bugününü daha iyi anlamaya gereksinim bulunmaktadır. Butto suikastının anımsattıkları… C S TRATEJİ 11 kadar Taliban devrildiyse de, önemli oranda militanı Pakistan’a kaçtı. PakistanAfganistan sınırı, Pakistan tarafından rahatlıkla kontrol edilememektedir. Bunun yanı sıra, Mücahitlere, ABDPakistan işbirliğiyle sağlanan lojistik ve ideolojik destek, zaman içinde sınırın iki tarafında yakınlık yaratmıştır. Taliban’ın ve Pakistan halkının çoğu, etnik olarak Peştun’dur. Etnik ve dinsel bağlar, aradaki işbirliğini kolaylaştırmaktadır. Taliban’ın iktidardayken uygulamalarına en sert tepkiyi veren ülkelerden biri, komşusu İran’dı. İran, Afganistan’a ABD operasyonuyla, biraz olsun rahatlamıştı. Oysa, Taliban iktidara gelirken el altından destekleyen ABD’ydi. İran’ın Şii radikalizmine karşı, Taliban’ın Sünni radikalizmi, radikal bir denge oluşturuyordu. Taliban, var olan radikalizmini, Fergana vadisinden gelen uyuşturucu ticaretiyle finanse ediyordu. Uğur Mumcu’nun ifade ettiği gibi, "uyuşturucunun çıktığı ülkeye, silah girer." Fergana vadisindeki Altın Üçgen olarak nitelenen alandan çıkan uyuşturucunun, Afganistanİran ve ülkemizin de bulunduğu hattan Avrupa’ya ulaştığı, ABD’nin Global Trends 2015 raporunda yer almaktadır. Pakistan’da, Svat eyaletinin yüzde 70’inin Taliban kontrolünde olduğu savları ortaya atılmaktadır. Pakistan halkının çoğunluğu Taliban’a destek vermese de, Taliban yaşam alanlarını ele geçirmekte, medreselerde örgütlenmekte, yolsuzluğa bulaşan, siyasal ve bürokratik elite karşı bir seçenek gibi gözükmeye çalışmaktadır. Taliban’ın dirsek temasında olduğu örgüt, El Kaide’dir. El Kaide’nin lideri Bin Ladin’in, uzun yıllar Mücahitler arasında yer aldığı, daha sonra Taliban’la hareket ettiği bilinmektedir. El Kaide, ABD başta olmak üzere, dünyanın çeşitli ülkelerine yönelik asimetrik saldırılar gerçekleştirirken, Taliban, Pakistan’ı ‘fethetmeye’ başlamaktadır. Pakistan’ın, Taliban kontrolüne girmesi, nükleer açıdan sadece ABD’yi değil, Rusya, Hindistan, Çin, İran ve pek çok ülkeyi de tehdit kapsamına alacaktır. Butto’nun öldürülmesiyle, Pakistan’daki laik muhalefet ağır bir yara almıştır. Ülkedeki kaotik ortam, bir tek örgüte yani Taliban’a yarayacaktır. 27 ABD ektiğini biçiyor Afganistan’ın Sovyet işgalinden kurtulması sürecinde mücahitlere verilen yardımın aracısı Pakistan’dı. Afganistan’daki radikalleşmenin mekanı da Pakistan medreseleri olarak bilinir. 1977’den bu yana ılımlı İslam’ın yerleştirildiği Pakistan giderek radikalleşiyor. Türkiye’nin ders çıkarması gerekiyor. SAĞDUYU EGEMEN OLMALI ABD’nin, Mücahitlere, ve Çeçenistan’daki mücadeleye verdiği desteğin, 11 Eylül 2001 sonrası kesilmesi, kendi beslediği bir sürecin, ABD’ye karşı dönmesi olarak nitelenebilir. Soğuk Savaş’ın ardından, BatıDoğu ikilemi yerine, KuzeyGüney ikileminin ön plana çıkması, güney için siyasal İslam’ın kurtuluş gibi gözükmesine yol açtı. Üstelik altı çizilen süreç, ABD’nin mimarisiyle biçimlenmişti. Pakistan, Ül Hak sonrasında, Butto hükümetleri, Navaz Şerif hükümeti arasında gidip gelirken, Taliban’ın, toplumsal yaşam alanlarında kendisini hissettirdiği bir noktaya sürüklendi. Müşerref, 11 Eylül 2001 saldırılarından önce, Haziran 2001’de kansız bir darbeyle yönetime el koydu. Müşerref geldiğinde, Taliban epey bir yol almıştı. ABD’nin koalisyon güçleriyle Afganistan’a yaptığı müdahalede her ne PAKİSTAN TALİBANLAŞIYOR MU? Afganistan’da 1980’li yılların sonuna doğru Sovyet işgali sona ererken, işgal sonrası Mücahit grupları arasında uzun ve kanlı bir iç savaş başladı. Değişik grupların, farklı siyasal İslam projeleri vardı. Hesaplaşma, işgalin ardındaki bir zaman Sevenleri, Butto için yas tutuyor. dilimine bırakılmıştı. İç savaşın ardından 1990’larda Taliban yönetimi Afganistan’a hakim oldu. Taliban’ın etkilendiği İslami akım, Sünni radikalizminin VahabiSelefi yorumuydu. Peygamber dönemine kıyafetlerle, günlük yaşamla ve buna uygun toplumsalsiyasal düzen çerçevesinde dönmeyi amaçlayan akım, 1920’lerde Mısır’da tohumlanan İhvanı Müslimin (Müslüman Kardeşlik) örgütü, El Ezher çıkışlı yorumlardan etkilenmiştir. Fakat, Taliban bu yorumlardan kategorik olarak ayrılmakta, modern yaşamı tümüyle reddetmektedir. VahabiSelefi anlayışında, ulusal kimlikler yok sayılmaktadır. Bu algılama, Soğuk Savaş’ın ardından, Rusya’ya karşı savaşan Çeçenler, BosnaHersek’te, Boşnaklara yardım için giden gönüllülerde de tespit edilmektedir. Pakistan’daki gelişmeler gerçekten kaygı vericidir. Ülkenin, radikal İslam’la sınavı, nüfus ağırlığı Müslüman olan ülkeler açısından da, dönüm noktası olacaktır. Pakistan’da, 1977 askeri darbesiyle yoğunlaşarak taban bulan ılmlı İslam, 1980’lerde, ABD’nin Yeşil Kuşak stratejisiyle pekişmiş, 2008’de, radikal İslam’a dönüşmüştür. Bu, laik ve demokratik bir yapıya sahip olan ülkemizde, ılımlı İslam’ın radikalleşmesiyle ilgili önemli bir derstir. Pakistan’da olası bir Taliban iktidarı, İslam coğrafyasına kanlı bir model getirecektir. Unutmamak gerekir ki, Pakistan’da, endişe verici boyutta SünniŞii çatışmaları da yaşanmaktadır. Afgan iç savaşından sonraki süreçte görüldüğü gibi, farklı siyasal İslam projeleri arasındaki çatışmaların şiddeti yüksek olmaktadır. Mezhep savaşları, çok daha acımasız olabilmektedir. Buna benzer bir dalga, Irak’ta yaşanmaktadır. El Kaide, ABD işgali sayesinde, geniş yerleşim olanağı bulduğu Irak’ın orta kesimlerinde, SünniŞii kavgasını körükleyecek provokasyonları gerçekleştirmektedir. Pakistan halkı, ne gıda yardımlarına, ne çocuklarına cazip eğitim olanaklarına kanmadan, ülkelerinin geleceklerini düşünmelidirler. Pakistanlıların ve tüm mazlum ulusların kurtuluşu, Kemalizm’e dayanan, sosyolojik ulus tabanı ve yurttaşlık zemininde, laik bir çerçevedeki güçlü ulusdevlettir. Feodalite; aşiret yapıları ve ulemayı içermektedir. Feodalitenin tasfiyesi temeldir. ABD, yıllarca, çağdışı yapıları desteklemiştir. Pakistan merkezileştikçe, feodaliteyi tasfiye ettikçe, ulusal kalkınma ve sanayileşmeye ağırlık verdikçe kurtulacaktır. Aksi, yeni ortaçağdır.