Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
18 Doç. Dr. Yıldız SERTEL 8. Paris Üniversitesi Emekli Öğrt. Üyesi oksanlı yıllarda SSCB çökünce, "artık güdümlü ekonomi bitti, dünya sermayesi bütünleşiyor, ulus devlet yıkılıyor" dediler. Amerikalı M. Friedman 19. yüzyıl liberalizmini mezardan çıkardı. "Tek yol budur" dedi. Dünya tekellerinin denetimi altındaki medya, serbest rekabetle ekonomik dengelerin bulunacağına pek çok kimseyi inandırdı. Hedef: Dünya İmparatorluğu. Dünya ticareti serbest olacak, üçüncü dünya ekonomileri korunmayacak. Büyük dünya tekellerine önemli pazarlar açılacak. Soyguncu bir kredi sistemiyle bu ülkeler bağımlı duruma düşürülecek ve böylece Washington merkezli bir dünya imparatorluğu kurulacak. Gerekirse bunun için savaşlar da açılacak, ABD savaş sanayisi zenginleşecek. paralarının değerlerini Liberal küresel ekonomi çöküyor… ülkelerin, yükseltmeleri ve böylece doların C S TRATEJİ etkilerinden kurtulmaları da öneriliyor. Varili 100 doları aşan petrol fiyatları da baş tüketicilerden ABD için büyük bir yük. Biz ise, dünya bunalımının etkilerinden çok kendi bunalımımızla meşgulüz. Daha 2005 yılında, beraber hazırladığımız bir kitapta Aslan Başer Kafaoğlu, "Krizi beklemeyin, krizin tam içindeyiz" demiş ve durumu şöyle anlatmıştı: "Türkiye’de yatırımlar, gayrısafi milli hasılanın yüzde 4’ünü geçmiyor. Yani üretime yatırım yapılmıyor. Üretim güçleri zayıflıyor. İşsizlik hızla artıyor. Ulusal ekonominin üretim gücü azalıyor. Memurun, işçinin geliri enflasyonla boy ölçüşemiyor. Dış ticaret açığı hızla artıyor. Dışarıdan tohum, pamuk, şeker gibi ürünlerin ithali, yerli üretimi kısıtlıyor. Yatırım ve destek yetersizliği de buna eklenince tarım ölüyor. IMF yoluyla yüksek faizli borçlanmalar döviz rezervlerini eritiyor. Ekonomiyi bağımlı duruma düşürüyor." Bugün ise gene bu konuların tartışıldığını, ancak durumun çok ağırlaştığını görüyoruz. Sorun temelde, dışa dönük, dışa bağımlı bir ekonominin kurulmuş olması. Çok az üreten çok tüketen, borçla yaşayan bir ülke. Gerek sanayinin, gerekse nüfusunun ihtiyaçlarını ithalatla karşılayan, dışa bağımlı bir ülke zaten bir yapısal bunalım içindedir. D SÖMÜRGECİLİĞİN ADI: ‘KÜRESELLEŞME’ Sonunda ne oldu? 2008 yılına girdik ve gelişmiş dünyadan feryatlar yükseliyor: Durgunluk geliyor. Doların hızlı düşüşü durdurulamıyor. Bundan bütün dünya ekonomisi etkilenecek!.. Bunalımı "Mortgage" adlandırdılar: Yani ABD’de rehine dayanarak alınan konut kredilerinin ödenmesi, krediyle konutlandırma projeleri, bu yüzden çökünce, rehine konan gayrimenkullerin fiyatları düştü. Bankalar krediyi kestiler. Krediye dayanan tüketim de durakladı, iç pazar tıkandı. Aslında bu, çok uzun zamandan beri süren bir krediyle satın alma bunalımı. Daha 2004 yılında, İngiliz iş çevrelerinin dergisi, The Economist "Yok Olan Dolar" başlıklı yazısında şöyle diyordu: "Eğer Amerika, bugünkü hızıyla harcamayı ve borç almayı sürdürürse, dolar uluslararası mali piyasalardaki durumunu kaybedecek." Nedenini de şöyle açıklıyordu: Hızla artan devlet borçlanması. Çılgın tüketici harcamaları. İflasa neden olabilecek kadar büyük cari açık. (4 Aralık 2004) Hızla artan devlet borçları ve tediye açığının arkasında Irak ve Afgan savaşları yatıyor. Bundan Amerikan silah fabrikatörleri faydalanıyor. "Çılgınca tüketim" ise banka, tefeci kredileri, kredi kartlarıyla yapıldı. Rehine konan evler, arabalar satıldı. Ödenemeyen borçlar yüksek rakamlara ulaşınca bankalar kredileri durdurdu. "Mortgage" bunalımı bunun son aşaması. Amerikalı ekonomist Prestowitz 2005 yılında yayınlanan kitabında şöyle diyordu: "2005 yılının en önemli haberi, küresel ekonominin göbeğindeki çatlaktır; doların istikrarsızlığı –ABD mali üstünlüğünün kaybolması teknik öncülüğünün gerilemesi Çin, Hindistan ve Avrupa’nın ilerlemesi." (C. Prestowitz, "Üç Milyar Kapitalist, Servet ve Gücün Doğudan Batıya Büyük Göçü" Basic Books, NY) Yazar, küreselleşme çerçevesi içersinde, sermayenin batıdan doğuya kaydığını, doğunun batının tekniğini alarak geliştiğini anlattıktan sonra şöyle diyor: "Serbest piyasa ekonomisi Batının aleyhine işliyor. Doğu korumacı, güdümlü, devlet destekli politikalarla gelişiyor… Oysa Washington’da hala, ‘Serbest rekabetle ekonomi kendiliğinden dengelerini bulur’ görüşü egemen." Prestowitz, ABD’nin Çin’in rekabetine dayanamayacağı, sanayisini korumak için önlemler alacağını düşünüyordu. Nitekim, Aralık 2007’de Pekin’de yapılan AmerikanÇin Ticaret Zirvesi’nde, Çin delegasyonu ABD’nin Çin mallarına karşı Çözüm ulusal güdümlü ekonomi ABD Doları değer kaybediyor, konut kredilerinin geri ödenmesinde yaşanan sıkıntılar tüm dünya ekonomisini derinden etkiliyor. Devletler döviz rezervlerini başka bir para birimine BUGÜNKÜ DURUM kaydırmayı düşünüyor. IMF’nin tek 2007 yılının üçüncü çeyreğindeki veriler önemli bir gerileme gösteriyor: müşterisi artık Türkiye. Faiz gelirinin a Gayrısafi ulusal gelirimizin artış hızı 2006’da yüzde 6.2’den yüzde 1,5’a düşmüş. yüzde 80’ini Türkiye’den kazanıyor… b Tarım üretiminde yüzde 7,7 gerileme kullandığı koruma önlemlerinden şikayet etti. ABD Merkez Bankası’nın eski başkanı P. Volckov, G. Soros, Krugman ve Stiglitz gibi önemli ABD’li iktisatçılar da, bir tehlike haline gelen "serbest rekabet"in bırakılmasından yanalar. Yani koruma istiyorlar. YAKLAŞIM BUNALIM VE TÜRKİYE ABD ekonomisinin çöküş sürecine girmesi doların değer kaybının durdurulamaması dengeleri bozmaya başladı bile. Şimdiden bazı ülkeler ürünlerini Euro karşılığı satıyor. Dolar rezervi olan bazı ülkeler ve bankalar ellerindeki dolar tahvillerini piyasaya sürüyor. ABD Merkez Bankası’nın yeterli bir faiz indirimi yapmaması endişe uyandırıyor. The Economist dergisinde ısrarla bir "uluslararası döviz paketi"nden söz ediliyor. Doların da içinde bulunacağı bu paketle, dolar yerini uluslararası bir döviz alacak. Paralarını dolara bağlamış olan görülüyor. c İnşaat sektöründe yüzde 1,5’e yakın bir durgunluk var. 2008 yılı bütçesi ise tam bir felaket manzarası arz ediyor: 12,1 milyar YTL bütçe açığı. Hazinenin nakit açığı 200 milyar YTL. Dış ticaret açığı 48 milyar dolar. Cari işletme açığı 34.4 milyar dolar. Sanayi üretimindeki yıllık artık yalnız yüzde 2,2 iken enflasyon yüzde 7,7 oranında öngörülüyor. Bu rakamlar, bir taraftan tüketimde önemli bir durgunluk, bir taraftan da devletin iflasının habercisi. Daha büyük facia ise bütün bu açıkların borçlarla, özelleştirmelerle ödenmesi. Kısacası fabrikalarımız, bankalarımız, servet kaynaklarımız satılıyor. Yüksek faizli borçlarla yaşıyor, sömürgeleşiyoruz. 2008’de IMF’nin 1.6 milyar dolarlık bir kredi dilimini serbest bırakması bekleniyor. Koşulu: zamlar, sosyal yardımlarda kısıtlamalar. CHP milletvekili İlhan Kesici bu durumu bütün açıklığıyla ortaya koydu: "Büyüme nispetinden yüksek faizle alınan borç zillettir" dedi. 2002 yılında 89 milyar dolar olan iç borcun 2007 yılında 208 milyar dolara çıktığını anlattı. Dış borcun ise 2007’de 89 milyar dolara ulaştığını belirtti. "Bunlar çok yüksek rakamlardır" dedi. Devletin dış kredilerin büyük bir kısmını dolaylı yolla özel sektörden aldığını ve bu kredi faizlerinin yüzde 17,4’e ulaştığını düşünürsek trajedi daha iyi anlaşılır. Kesici, 2007 yılında özel sektör ve kamu borçlarının 436 milyar dolara çıktığını da sözlerine ekledi. Mecliste, CHP temsilcisi olarak konuştuğu için sözlerinin özel bir önemi var. Bu açıdan, şu sözlerini vurgulayalım: "Bu kadar yüksek borcun bir de politik bedeli var." "Türkiye’nin IMF’ye 8 milyar dolar borcu kaldı. IMF’ye borcu olan Türkiye’den başka ülke kalmadı. IMF’nin faiz gelirlerinin yüzde 80’i Türkiye’den