22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CMYB C M Y B 28 MART 2010 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 Durgun bir yaşantıya varılan bir günde, alıp başını gitmek ister insan... Göğün derinliklerinde, ağırlığı olan her şey söz konusu olur... Yoksullar çeker asıl çileyi, varsılın umrunda değildir yaşam. Kendi sesinden korkan birey, nice acıları, hüzünleri anlatabilir mi tek başına? Dik bir duruş sergileyebilir mi? İlkyazın sürgün verdiği sabahlarda, rasgele bir gelincik, bir kırmızı gül, mor bir menekşe bulup toplayabilir mi çocuklar? Denizde yitip gitmiş bir suyun kenarında, Karadeniz’in yamaçlarında, Dicle’nin, Fırat’ın, Meriç’in oralarda şafağın söküşünü seyreden bir kadının, çiçek açsa gözlerinde. Gülmeyi öğretse birileri çocuklara... Nefretin esintiyle gelen o lirik güzelliği kuşatsa dört bir yanımızı! Yüreklendirir birçok eller yaşamı... Kul değil birey olmanın mutluluğunu... Son gölgelerde derin bir yazı beklemek, umudu, aşkı, sevgiyi, barışı içinde hissetmek! Bir yarım sesle seslenirken ikindi vakti... Kırlangıçların geldiğini anımsasak. Avarelik günlerinin içinde Beyoğlu’nda dolaşıp, Bebek koyunda geçen gemilere baksak uzun uzun. Gençlik düşlerimizi çalan Sofya gecelerinin içinde Şükran Kurdakul’la Valeri Petrov’un şarkısını söylesek: “Koyu karanlığın içinde Küçük bir yıldız gibi birden Farların yansısı parladı Genç bir adamın omuzunda. ...... Hepsi bu kadar, bir saniye ancak Ama neler vermezdim uğruna Nişan yüzüklü bir kadın elinin Böyle konması için omuzuma.” Rüzgârların estiği ağaçların yaprakları gibi kıpır kıpır olsa yürekler. Suyun saydam kaynağında susuzluk gibi... Özlemlerimiz çoğalsa ansızın... Yağmurdan sonra gelen bir aydınlık güne ulaşsa gözlerimiz. Sevsek sevilsek!.. Mavi bir bulut olsak gökyüzünde!.. Acılarımızın derinliğinde geçen mevsimler... Özlemlerimiz, aşklarımız, tutkularımız! Gözyaşlarımızı saklamazdık, yaşamın o dilsiz yıllarında. Bir tuhaf iç çekişti, yakarıştı. Bunca hüzünleri çoğaltırken bile, sessizliğin sesiydik. 12 Mart’ları, 12 Eylül’leri yaşadık... Diyarbakır cezaevini, Eskişehir’i, Aydın’ı, Mamak’ı, Metris’i. Hayatın acılı tarihini, zulmü, işkenceyi hepsini unuttuk. Demokrasiyi, özgürlükleri bir kenara attık. Vietnamlı şair Te Hanh’ın “Ayrılış”ını ezbere okuduğumuz yıllar çok gerilerde kaldı: “Günden güne yeşerdi yeniden eski bahçe. Günden güne saçları ağardı anamın. Her birimiz uzaktayız, herkes kendi işinde. Eski bahçeye ne zaman döneceğiz bakalım. ....... Ben bir yaz günü eve döndüğümde Armutları toplamaya geldiğimi söyledi anam sana. Bakın rüzgârların estiği ağaçların tepesine Kıpırdayan dudaklar gibi yapraklar bana sesleniyordu.” Kimimiz Türk’tü kimimiz Kürt, Ermeni, Süryani, Laz, Çerkez... Kimimiz Alevi, kimimiz Sünni... Ne güzel düşlerimiz vardı bizim... Emek... Özgürlük... Aşk... Barış... Emeğin örgütlü gücünü dalga dalga yaymak için... İşçi sınıfının sesini duyurmak için... Sermaye-emek çelişkisini göstermek için... Ezenden yana değil ezilenden yanaydık... Şiirlerimiz, türkülerimiz, şarkılarımızla birlikte omuz omuza yürüyorduk. Alanlara sığmıyorduk! Yoksulluk ve yalnızlığımızı bilerek, o zor yollarda yürüyerek... Şimdi parmak uçlarımızda bir sızı... Umutsuzluk! Dağların yamaçlarını, yemyeşil vadileri özlüyoruz!.. Ah bir gelincik açsa yüreklerde... Bir yaprak konuşsa dallarda. Ne güzel olurdu eskisi gibi çoğalsak!.. Bu devlet gençleri öldürtmüş... Bu devlet faili meçhul cinayetlere göz yummuş... Bu devlet TBMM İçtüzüğü’ne bir madde koymuş: “Devlet sırları, Meclis Araştırma Komisyonu kapsamı dışında kalır (madde: 105).” Şimdi anladınız mı 1994 yılında hazırlanan TBMM Faili Meçhul Siyasi Cinayetler Komisyonu’nun raporunun genel kurula neden getirilmediğini? Uğur Mumcu Cinayeti Araştırma Komisyonu üyelerinin ellerinin kollarının neden bağlandığını? Anladınız mı?.. Derinden okşayan bir gecenin içinde insan kendisiyle hesaplaşır kimi zaman... Kayıp bir havayla, aceleci adımlarla yürürken denizin kıyısında, durgun yaşantıya varılan bir günün içinde gibiyim. Rasgele bir gelincik, bir kırmızı gül, bir mor menekşe toplayabilse çocuklar... Toplayabilse, ne denli mutlu olurdum!.. POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Bir Gelincik Açsa Yüreklerde... hikmet.cetinkaya@cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: 0212 343 72 69 Hâkimler ve Savcõlar Yüksek Kurulu üyesi Ertosun suskunluğunu bozdu ‘İftiradankorkuyorum’İLHAN TAŞCI ANKARA - Hükümet ile yar- gõnõn karşõ karşõya gelişinde hep “hedef” seçilen Hâkimler ve Sav- cõlar Yüksek Kurulu (HSYK) üyesi Ali Suat Ertosun sessizli- ğini bozdu. Tüm saldõrõlarõn “bel- li bir yerden planlanarak” uy- gulandõğõna işaret eden Ertosun, “Görevimizi yapmak suç oldu. Belli davalara saldırmış vazi- yetteler, ‘Bu davalara biz do- kundurtmayõz’ diyorlar” dedi. “İftiradan” korktuğunu açõklayan Ertosun, “Her şeyi yapabilirler. Gizli tanık bulup bir şeyler söy- lettirebilirler. Başka şeyler uy- durabilirler” sözleriyle yaşadõğõ kaygõyõ dile getirdi. HSYK üyesi Ali Suat Ertosun, kendisine ve kurula yönelik saldõ- rõlar ile yargõda yapõlmak iste- nenleri Cumhuriyet’e anlattõ. Kendisine yönelik suçlama ve eleştirilere ilişkin Ertosun, “Ha- kikaten çok bel altı vuruşlar yapılıyor. Faullü birtakım dav- ranışlar yapılıyor” dedi. Adalet Bakanlõğõ Müsteşarõ Ahmet Kah- raman’õn HSYK toplantõsõnõ terk etmesine yol açan teklifine ilişkin de Ertosun, “Şubat’ın 7’sinde kararname çıktı. O kararna- mede geri bırakılan, unvanlı de- diğimiz yerler var. Unvanlılar ki- şi değil yer bazında. (Adalet Ba- kanlığı’na) Bunları getirin de- memiz suç mu? Bizim görevimiz bu. Biz görevimizi yapmaya ça- lışıyoruz. Görevimizi yapmaya çalışırken birtakım öneriler ve- riyoruz. Ocak ayında ilke ka- rarları düzeyinde teklif verdim. Bunlar her ocak ayı içinde gö- rüşülür. Bunları getirin diyoruz, getirmiyorlar” diye konuştu. HSYK’nin çalõştõrõlmak isten- mediğine dikkat çeken Ali Suat Er- tosun, “Bizi çalıştırmak isteme- dikleri gibi kamuoyuna da kötü göstermeye çalışıyorlar. Bir şeyler yapılmak isteniyor, ‘kurul böyledir, kurulu oluşturanlar şöy- ledir, kötüdür. Bunlar statükocu, ideolojik yapõ içerisinde’ diye suçlamalar yapılıyor. Bana gö- re, tüm bunlar bir yerden plan- lanıyor” açõklamasõnõ yaptõ. Bel- li çevreler tarafõndan HSYK ve kendisine yönelik bir tavõr oldu- ğunu söyleyen Ertosun, “Belli da- valara saldırmış vaziyetteler. ‘Bu davalara biz dokundurtmayõz’ diyorlar. Olay bu. Asıl statüko orada var. HSYK anayasal bir kuruluş, üyelerinin teklif getir- mesi, bunun değerlendirilmesi ve bir karar verilmesi kadar doğal bir şey yoktur. Zaten kurulun varlık nedeni bu” değerlendir- mesini yaptõ. Her şeyi garantilemek istiyorlar Anayasa değişikliğinin bu ha- liyle geçmesi durumunda rejimin çökeceği uyarõsõnda bulunan Er- tosun, şöyle konuştu: “En basit bir şeyi söyleyeyim. HSYK başkanvekilini kurul üye- leri seçer. Pakete göre, bundan sonra üyeler seçmeyecek. Üyeler daire başkanlarını onların için- den birisini de bakan başkan- vekili seçecek. Bu kadar güven- sizlik olabilir mi? Bu nasıl bir ile- riciliktir, nasıl bir demokratik- liktir, nasıl bir hürriyet anlayı- şıdır? Faraza kurul üyeleri, dai- re başkanlarından birini baş- kanvekili seçer, bundan niye çe- kiniyorlar? Her şeyi garantiye almak istiyorlar. İstemedikleri bir kişinin başkanvekili olacağını düşünüyorlar. Her şeyin kendi istedikleri biçimde oluşmasını is- tiyorlar.” ‘Biz hâkimiz’ Başbakan Tayyip Erdoğan’õn kurul üyeleri için söylediği “Önü- müzdeki seçimlerde makamla- rından istifa ederek bir parti kursunlar ve seçime girsinler” şeklindeki sözlerine ilişkin de HSYK üyesi Ertosun, “Bizim böyle bir amacımız yok. Biz hâ- kimiz. Biz her şeye de cevap vermek istemiyoruz. Ama böy- le kişisel saldırı olunca cevap ver- mek mecburiyetinde kalıyo- ruz” dedi. Kendisinin “iftiradan da korktuğunu” açõklayan Erto- sun, “Her şeyi yapabilirler. Bü- tün meslek hayatımız, özel ha- yatımız didik didik edildi. İnsan her şeyden korkuyor. Yarın baş- ka şey uydurabilirler. Bir ifade aldırılabilir içine bir şeyler sok- turulabilir. Yarın bir gün gizli tanık bulup bir şey söyletebilir, iftira attırabilirler” sözleriyle kaygõsõnõ dile getirdi. Anayasa paketinin yaşama geç- mesi durumunda “yargının belli güçlerin eline geçeceği” uyarõ- sõnda bulunan Ertosun, “Hâkim ve savcılar bağımsızlık duygusuy- la hareket edemeyecekler. Mes- lekten gelen 10 kişi geri mecra- larına dönecekler. Bunlar çe- şitli tavizler vermek zorunda kalacaklar. Kolay bir şey değil bu. Şu anda biz arkadaşlarımı- zı dostlarımızı kaybediyoruz, her şeyi yapmanız mümkün de- ğil. Önünüzde bir mevzuat var. Biz mesleğin sonuna gelmiş yük- sek yargıçlarız. Ama ilk derece mahkemesinden gelecek olanlar tekrar geldikleri mecralara dö- necekleri kendi yollarını açmak için çok büyük taviz verecekler. Siyasetçilerle daha çok ilişkiye girecekler. Bizim hangi siyaset- çiyle ilişkimiz var?” değerlen- dirnesini yaptõ. ‘Görüştüğüm kişi AKP’li’ Gözaltõna alõnan bir kişinin kendisini Ergenekon kapsamõn- da gözaltõna alõnan Yusuf Eri- kel’in ofisinde gördüğü iddiasõ- na ise Ertosun şu yanõtõ verdi. “Yusuf Erikel’i hayatımda görmedim. Gazetelerden oku- yorum. Avukat Yakup Eri- kel’i tanırım. Yanıma geldi gitti. Avukatlarla hâkimlerin tanışmasından doğal bir şey yok. Onun davasına bakmışlı- ğım da yok. Yakup Bey ile te- lefonla görüşmüşümdür. Yusuf Erikel’in kardeşi olduğu için, telefonlarımız da ayan beyan dinlendiği için birtakım bağ- lantılar kurmaya çalışıyorlar. Cezaevinden çıkan hükümlü- ye Ali Suat Ertosun oradaydı dedirtiliyor. Yakup Erikel bil- diğim kadarıyla AKP’li. Erikel AKP Mamak belediye başkan aday adayıydı.” HSYK üyesi Ali Suat Ertosun tüm saldõrõlarõn “belli bir yerden planlanarak” uygulandõğõna işaret ederek “Görevimizi yapmak suç oldu. Belli davalara saldõrmõş vaziyetteler” dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear