24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
D eğinmeler MUSTAFAŞBİFOIMRAN •ffi S on beş yılında (1952-1957) Nurullah Ataç'ı oldukça ya- kından tanıdım. Ki- şiliğinin özelliklerini bilmeden Ataç'a yalnız yazdıkların- dan bakarsanız ek- sik tanımış olursu- nuz. Onunla ilgili anılarımı zaman za- man yazdığım oldu.. Yeniden anlıyorum ki yaşadıklarıyla yazdıkları bir bü- tündür. Ataç 17 Ma- yıs 1957de öldü. Kendisi anlattığı bir denemede "Benim önemim yaşadığım günlerdedir" demiş- ti. Bir yazarın gün- celliğini koruması kolay değildir. De- ğer ölçüleri değişi- yor, dil yeni gelişme olanakları kazanı- yor. Bunlara öncü- lük etmek, beğeni düzeyi yüksek. "de- rin görü "sü olan bir yazarın işidir. Ataç diyor ki: "Gerçekten değeri olmayan bir şiire ben deger ka- tabilir miyim? Kim- se katamaz." önem- li olan değişen ede- biyatın, değişen di- lin ayrımına var- mak, bunların gelîş- mesine özen gös- termektîr. SAYFA 22 'Ataç'ın önemi Ama beğenisi gerilerde kalanlar bu geliş- meyi anlayamazlar. "Gül ile bülbül" edebiya- tından kurtulamaz, eskimiş bir dili yenileştir- meyi göze alamazlar. Oysa yaşama koşulları değiştikçe, o koşullara göre yeni bir toplum oluştukça dilin buna uyması, değişen dilin yeni bir edebiyata yol açması kaçınılmazdır. Yeni bir topluma geçmek, eski alışkanlık- larımızı bırakmamızı gerektiren bir devrim eylemidir. Yeni bir cumhuriyet kültürü oluş- turmadan değişen topluma uyum sağlama- mız kolay olmaz. Kültürün temeli edebiyat, edebiyatın da temeli dil olduğuna göre, bu- gün de, Kaşgarlı Mahmud'un "Erdemin başı dil" sözünden yola çıkarak "Her şeyin başı dil" demek gereksinimi içindeyiz. Işte Nurullah Ataç bu gerçeği ilk kavrayan yazarlardan biri oldu. Değişen dilin içinden edebiyata bakarken şiir değişimlerini de gör- mek olanağı buldu. BİR ÖNCÜ YAZARIN ANIMSANMASI Ataç, 17 Mayıs 1957'de öldüğüne göre, 2007 yılı, ölümünün 50. yılıydı. Türk Dil Kurumu'nun yayın organı TÜRK DİLİ dergisi, Eylül 2009 sayısında, bir-"Söy- leşi Özel Bölümü" düzenlemiş, benimle de bir söyleşi yapmıştı. Türkçenin gelişmesine emek veren Ataç gibi bir ustayı ölümünün 50. yılında, TÜRK DİLİ dergisinde bir "özel bölüm"le anımsamadıkları için biraz sitem etmiştim. Ama yeni yapılanması içinde Türk Dili Ku- rumu artık o eski kurum oimadığından bunu doğal karşılamam gerekirdi. Artık TÜRK DİLİ dergisinde kimi ölümleri anımsamak, Nail Tan'ın yazılannda, alışılmış kurallan yerine getirmek anlamı taşıyordu. "lyi yazann zamanı geçmez" diye bir söz var. Belli bir yıldönümü olmasa bile, "Çağ- daş TÜRK DİLİ" dergisi, Aralık 2009 sayı- sında, Nurullah Ataç'ı anıyor. "Çağdaş TÜRK DİLİ" dergisinin yayın yö- netmeni Ibrahim Dizman, Ataç'ı şöyle tanı- tıyor: "Ataç, Dil Devriminin ruhunu en iyi anlayan yazın erlerındendi. Türkçeye kazandırdığı çok sayıda sözcüğün de ötesinde; devrimin asıl Türkçeyi geliştirmek, onun serpilmesi için olanaklar ve ortamlar hazırlamak amacı- nı taşıdığını iyi biliyordu. Bu nedenle devrimi eski-yeni sözcük çekişmesi kısırlığından al- mış, tümce yapıları, söyleyişler, dilin genel çerçevesi, terimler üzerinden dili tartışmış ve genç kuşaklara yol açmış, yol göstermiştir." (Yayın Yönetmeninden) Ataç üzerine görüşlerini belirten yazarlar onun bir "öncü" olduğunda birleşiyorlar. Kaya Türkay "Terim Devriminin de Öncü- sü", Atilla Aşut "Türkçenin Uç Beyi", Ozan Yılmaz "Türkçenin Önde Giden Atlı- sı" olarak nitelendiriyorlar. Oysa Ataç dil işine biraz geç başladığın- dan yakınır: "Dil işine sonradan giriştim. Daha önce başlasaydım, dil devriminin gerekli olduğunu daha önce anlayabilseydim ne iyi olurdu!.. Erken olsun, geç olsun giriştim dil işine. Gençler arasında buna uyanlar çok oldu. Yaşlılardan da var. Neden ötekilerden çok bana uyanlar oldu? Dil işine girişmem de bir çıkar kaygısıyla değildir de onun için." Bence çıkar kaygısından da öte, Ataç'a inananlar, ondaki "derin görü"yü sezdikleri, onun edebiyatçı kişiliğine güvendikleri için- dir. Atilla Aşut, Yılmaz Çolpan'ın topladığı "Ataç'ın Sözcükleri" arasında, günümüze doğru, benimsenenleri, benimsenmeyenleri de özellikle belirtmiş. Yeni bir sözcük önerilirken halk ağızlann- dan, eski metinlerden yola çıkıp birtakım ku- rallar doğrultusunda sözcüğün yaşayabile- ceği umudu taşınır. Ancak o sözcüğü yazıya ya da şiire alıştırmanız gerekir. Böyle bir ça- lışma biçem özelliği ister. Oysa biçem dedi- ğimiz ustalık kolay kazanılmaz. TÜRKÇENİN GÜCÜ Cemil Meriç'i anlattığım geçen yazımda, onun dil anlayışını benimsemediğimi de be- lirtmiştim (Cumhuriyet KİTAP, Entelektüel Tedirgin: Cemil Meriç, 28 Ocak 2010). Kendini Osmanlıcanın büyüsüne kaptırıp Türkçenin gücünü görmezden gelenler, "ka- musun namusu" gibi uyaklı sözlerle kulla- nımdan düşen bir dili canlandırmaya çalışı- yorlar. Hani "Kuran" Arapça değil, Rapçadır de- yip onun bir başka dile çevrilemeyeceğini öne sürenler vardır. "Kuran"ın Tann Buyru- ğu olduğu doğrudur. Ama Tanrı onu yalnız Araplar anlasın diye indirmedi. "Kuran" bü- tün insanların anlayışına sunuldu. Attila llhan "Gazi" sözünü dilinden düşür- mezdi ama dil devriminin karşısındaydı. Sevgi Özel bu tutumunu eleştirirken,"... Ga- zi'nin çok önemsediği Dil Devrimine bakışını- zı, bu anlaşılmaz tutumunuzu, kültür tarihçi- leri elbet bir gün değerlendirecektir" diyor. Bir öğretmen, Feyza Hepçilingirier'e bir ya- zısını göndererek Sevgi Özel'i eleştiriyor, "Ümmet dili olan Osmanlıcadan niye çekine- lim" demeye getiriyor (Cumhuriyet KİTAP, Türkçe Günlükleri, 21 Ocak 2010). Feyza Hepçilingirler gereken yanıtı veriyor ama, "Ümmetçi" anlayıştan kurtulamayan- lar Türkçenin gücünü hiçbir zaman anlaya- mayacaklardır. Osmanlıca ne Arapların, ne Iranlıların, ne de Türklerin anladığı karma bir dildi. Kuşku- suz Türkçenin gücünü gösteren yeni sözlük- lerin oluşturulması gerekecekti. Cemil Me- riç'in "Kamusa uzanan el namusa uzan- mıştır" sözü, etkili görünen, abartılmış, süslü bir sözdü. Yeni bir "Türkçe Sözlük" oluştu- rulurken ordaki sözcükleri yazıda yaşatmak ilkesi benimsenmişti. Konuşma diliyle yazı dilinde yaşamayan sözcük, "Türkçe Söz- lük"e gömülmüş sayılır. "Osmanlıca Kumus"taki sözcüklere gelin- ce; onlar da ölü sözcükler gömütünde unu- tulmuştur. Bir de "Türkçeleşmiş Türkçedir" anlayı- şını benimseyip kullanma alışkanlığı edindi- ğimiz Osmanlıca sözcüklerden kurtulama- yan, eski ile yeniyi barıştıran sözcükleri bıra- kamayan yazarlar var. Kendi biçemini oluşturan bir yazar Türkçe- nin gücüne inanıyorsa, olabildiğince özleş- me dilini kullanmadan yana olmalıdır. Bu "Türkçeleşmiş Türkçedir" anlayışı öyle geniş tutulmaya başlamıştır ki, Türkçenin gücünü geriletmeye yönelmişlerdir. Kültürün çevreni geliştikçe, uygarlık yeni boyutlar kazandıkça, yabancı sözcükler Türkçenin sınırlannı aşmaya başlamıştır. Gündelik yaşama düzeninden bilimsel geliş- melere doğru Türkçenin yeni bir güç kazan- ması zorunludur. Süreklilik isteyen bir çalış- madır bu! Ataç'ın önemi, özellikle yeni kuşak yazar- lann özleşme Türkçesiyle biçem oluşturma- sına öncülük etmesidir. Attila Aşut diyor ki: "Geçmişte Ataç ustanın etkisinde kalarak benim de 'aşırı özleşmeci' bir çizgide yazılar yazdığım olmuştur." Attila Aşut, çevresindeki eleştirilere aldır- madan an dille yazmayı alışkanlık haline ge- tirmiş. Böyle çalışmalarla yazı diline biçem özelliği kazandınlabilir. EDEBİYATA DİLİN İÇİNDEN BAKMAK Ataç'ın önemi, kültürün ayrıntılanna, özel- likle edebiyata dilin içinden bakmasını bilme- sinden, Türkçenin gücüne inanmasından kaynaklanmaktadır. Attila Aşut; Dil Devrimine inanmayan ozanlardan Hilmi Yavuz'u eleştirirken, dili- mizde yaygınlık kazanan "konu", "kavram", "anlama", "ilgi", "mutlu", "toplum" gibi Türk- çe sözcükler yerine Osmanlıca karşılıklarını kullanarak, bilinçli bir seçimle, eski kültürü- müzle bağlarımızı pekiştirmekten yana oldu- ğunu anımsatıyordu. Ama Türkçe, yatağını bulan bir ırmak gibi kendi doğrultusunda akmayı sürdürüyor. Ar- tık hiçbir güç onun akışını geriye çeviremez. Ataç, adı yeni duyulmaya başlasa bile, Türkçenin gücünü şiirde sınayan ozanlara il- gimizi çekmiştir. O ozanlar çağdaş şiirimizde gelişme göstermişlerse, Ataç ilgi çektiği için değil, şiirleri gerçekten iyi olduğu içindir. Ataç'ın sözünü yinelemek gerekir: "Gerçekten değeri olmayan bir şiire ben değer katabilir miyım? Kimse katamaz." Ataç, o alışmadığımız güzelliği gösterme- sini bilen bir yazar oldu: Eleştirel denemeye yeni boyutlar kazandıran bir yazar. Kaya Türkay, öncü bir yazar olan Ataç'ı şöyle tanımlıyor: "Türkçeyi öz varlığıyla çağdaş uygarlık dil- leri düzeyine çıkarmak, Dil Devriminin başlı- ca ereğiydi. Ataç, Türkçeyi bu doğrultuda geliştirmeye çaba gösteren bir devrimci ay- dınların başında yer aldı." (Ataç, Terim Devriminin de Öncüsü). Dil Devrimi olmasaydı cumhuriyet devrim- leri yerleşemezdi. Cumhuriyet devrimleri tam olarak yerleşmiş olmasa da, artık "ümmetçi bir toplum"a dönmek olanaksızdır. Ataç, devrimcilik anlayışında şöyle bir öz- veriden yanadır: "Devrimci olmak alıştığımız, sevdiğimiz birtakım şeylerden aeçebilmek demektir." "Çağdaş TÜRK DİLİ" dergisinin 2009 yılını, Nurullah Ataç'ın dil anlayışını öne çıkararak geride bırakışı anlamlıdır. Çünkü önümüzde- ki ışık Türkçenin gücüdür. O gücü kullanarak edebiyatımızı geliştirebilir, o güçten yararla- narak yeni bir topluma uyum sağlayabiliriz. Dilin yeniden oluşması, gelişmesi için ça- ba göstermek, bir yazarın sıkıntılarından kur- tulamadığı zorlu bir serüvendir. Böyle bir se- rüveni göze alan Ataç, öncü bir yazar olarak, ne gibi engelleri aştığını anlatıyor: "Oysaki ben, öz-Türkçe için nice kazanç- ları teptim, rahatımı kaçırdım. Üzdüm kendi- mi, adımı deliye çıkarttım. Hepsi de ne de- diklerini bilmez, kafalarına düşüncelerinin gölgesi bile girmemiş birer alıktır bana deli diyenler." Türkçe yeni bir açılım kazanmışsa, bu ge- lişmeyi değerlendiren nice yazar yeni bir bi- çem anlayışı geliştirmişse, değişik imgelerle, söyleyiş biçimleriyle, şiir, yeni yönsemelere ulaşmışsa, bütün bunlann arkasında belirsiz bir gölge gibi Ataç'ın durduğunu unutmaya- lım. "lyi yazann zamanı geçmez" sözünü yeni- den anımsayalım. Dilimızin, edebiyatımızın gelişmesinde Ataç'ın ne denli önemli oldu- ğunu unutmayalım. • Bu sayfayla iletişim kurabilmek için dergilerinızi ve kıtaplarınızı aşağıdakı adrese gondennız: MustafaŞerifOnaıan Hekımköy Sıtesı 20. Sok. No: 8 06800 Ümıtköy-Ank. Tel.: (0312) 2359111-236 23 46 C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1042
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear