24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
O FatmaORAN I nr" -y zun bir sinema serüve- I I ninin ardından, 1994 I I yılında, Mimar Sinan \**,S Üniversitesi Güzel Sa- natlar Fakültesi-Sinema Televiz- yon Bölümü'nde öğretim görevlisi olarak çalışmaya başlayan ve on be§ yıl boyunca öğrencilerle sine- ma birikimini paylaşan Memduh Ün, geçen yılın sonlarında omurgasında oluşan bir rahatsızlık nedeniyle okulu bıraktığında, sinemada geçen günlerini T" kitaplaştırmayı düşünmüş ve böylelikle 1954-2005 yılları arasında, yönetmen olarak gerçekleştirmiş olduğu fılmlerini ve bu filmlere dair gerçekleri; oyuncu, senarist, görüntü yönetmeni ve sinema- ya gönül vermiş dostlanyla yaşadıklan- nı, paylaştıklannı tüm içtenliğiyle yan- sıttığı Memduh Ün Filmlerini Anlatıyor ortaya çıkmış. BİR ÖMÜR SİNEMA Memduh Ün bu kitabı yazarken film- lerini yeniden izlediğini belirtiyor sunuş yazısında: "Ne yazık ki negatifleri bele- diye depolarında yanmış veya kaybol- muş beş filmimi yeniden görme olana- ğım olmadı. Filmlerimi ydlar sonra iz- lerken olabildiğince mesafeli ve nesnel olmaya çalıştım anıa bunu ne kadar ba- şardım, bilemiyorum. Umarım sinema tarihimize alçakgönüllüce de olsa bir katkıda bulunmuşumdur gözlemledik- lerimle, aktardıklarımla." Yetmiş iki filminin oluşum serüvenini anlatuğı kitabınm gölgede kalmış kah- ramanı ise önemli sinema adamı, arşivci ve eğitimci Sami Şekeroğlu: "Ama önce ellili ve altmışlı yıllarda, filmleri koruma koşullanmızdan söz edeyim biraz. Alt- mışlı yıllarda, benim ve bazı yapımcıla- rın filmleri Acar Film Stüdyosu'nun bahçesindeki, üstü oluklu sacla örtülü salaş depolarda güya korunuyordu. O günlerde biz negatiflerin fazla bir değeri olduğunu düşünmezdik. Itfaiye yasala- rma göre, belediye depolarında korun- ması gereken filmlerimiz sık sık çıkan yangınlarda kül olup gidiyordu. Bu or- tamda, Sami Şekeroğlu tamamen kendi çabasıyla 1962 yılında Sinema Arşivi'ni kurdu. Türk Sineması'na büyük bir hiz- mettibu..." Memduh Ün Filmlerini Anlatıyor, SAYFA 4 Memduh Ün ve Uğur ün'den 'Memduh ün Filmlerini anlatıyor' Küçük dünyalann büyük yönetmeniFilmlerinin birçoğunda, büyük kentlerin kenar mahalleleri çevresindeki insanlari; bu insanlar arasındaki dostluk, arka- daşlık, yardımlaşma ilişkilerini ve bu insanların doğruluk, dü- rüstlük, sevgi ve umut gibi insancıl değerlerini iyimserlik ve sevecenlikle anlatarak sinemamızda bir tür'ün temel motifle- rini de belirleyen Memduh Ün, bu kez sinemaseverlerin ve si- nema eğitimi alan öğrencilerin ilgisiz kalamayacakları Mem- duh ün Filmlerini Anlatıyor adlı kitapla çıkıyor karşımıza. Memduh Ün'ün 1954-2005 yılları ara- sında yönettiği filmlerini yeniden izleyip değerlendirdiği bir kitap olduğu kadar, insan ilişkilermi ve kişisel dünyasını da okuyucu karşısına çıkaran önemli bir çalışma. Ben sevdiklerim için yazı yaza- mıyorum; bu tanıtma yazısmı hazırlar- ken bir kez daha anladım bunu. Babam Bülent Oran'ın ölümünden yedi ay ön- ce yayımlanan Senaryo Bülent Oran ad- lı kitabı için de yazmamıştım. Olmuyor. Kalbim, kalemime söz geçiriyor; oysa bir kitap tanıtımında nesnel olmanız ge- rekiyor. Bu nedenle, sert görünüşünün altında altın gibi bir kalp taşıyan çok sevgili, rok değerli sinema yönetmeni, oyuncufu ve yapımcısı Memduh Ün'ün sinemaseverlerin başucu kitabı niteliğindeki bu önemli kitabından seç- tiğim iki filmle taçlandırıyorum yazımı. "1954- Düşman Âşıklar: Yönetmen: Memduh Ün-Mehmet Muhtar/ Eser: îl- hami Sefa/ Foto Dir.: Turgut Ören/ Müzik: Plak/ Oyuncular: Mine Coşkun, Nazımjfeıan, Hasan Ceylan, Hüseyin Güler/ Yapımcı: Coşkun Film. 1954 yılında çektiğim Ye- tim Yavrular fiİmi yapıtlanm arasında yönetmen olarak çektiğim ilk filmim gibi gözü- kür, oysa yanlış bu. Oncesin- de Düşman Âşıklar adlı bir film çekmiştim, ama afişte yönetmen olarak Mehmet Muhtar'ın adı yazıldı. Başo- yuncu "Mine Coşkun" takma adıyla filmlerde oynayan Mü- nevver Coşkun'du. Münev- ver Coşkun ablası Mukaddes Coşkun'la beraber sahneye çıkan, Malatya kökenli ünlü türkücülerdendi. Dr. Arşavir Alyanak'la 1951'de kurduğumuz Yakut Film'in Hayat Acılan ve Onu Ben Öldürdüm filmlerinde Mine Coşkun'la başrolleri paylaşmıştık. Sinemacı olarak bana çok güvenirdi. 1954 yı- lında Dursun adlı kişiyle bir- likte kurdukları Coşkun Film'in ilk filmini benim çek- memi istedi. Bir konu seç ve iyi bir film yapalım, ben de başrolü oynayayım, dedi. Yö- netmen olarak ilk filmim ola- caktı, ama kendime çok gü- veniyordum. O güne kadar üretilmiş en iyi filmimi yapacağıma inanıyordum. Ünlü yazar Peyami Sefa'nın ağabeyi Hhami Sefa'nın, Doğu'da geçen ve bir kan davasım anlatan Haa Şakir Ailesi- nin Esrarı başhklı romanını seçtim. Se- naryoyu kimin hazırladığını haürlamı- yorum, ama çoğu filmimde olduğu gibi, birçok bölümünü sette kendim yeniden yazmıştım zaten. Filmin hikâyesi karda kışta, doğuda geçiyordu. Ama Doğu'ya gitmedik, da- ha ekonomik olması açısından, olaylar Doğu'da geçiyormuş gibi Uludağ'ı seç- tik. Uludağ'da o dönemde yalmzca Bü- yük Otel vardı, ama çok pahalı oldu- ğundan Kirazlı Yayla'da bir motelde kalmıştık. En iyi filmi yapacağım duy- gusuyla ekibe müthiş eziyet ettim çekim süresince. Sabah saat beşlerde kaldırı- yordum herkesi, altı sulannda işe çıkı- yorduk. Ağırlıklarımızı, ışık, kamera ve set malzemelerimizi kızaklara yüklüyorduk. Set ve kamera ekibi karda bin bir eziyet içinde, zorlukla çekiyordu kızakları. Memduh Ün'le uzun yıllardır hayatı payla$an Fatma Cirlk yö- netmenln bir çok fllmlnde de rol aldı... Her taraf karlı çam ağaçlanyla doluydu; her yer birbirine çok benziyordu, ama acemiliğimden her plan için üç yüz, beş yüz metre ötelerde bir yer buluyor, mal- zeme yeniden kızaklara yükleniyor, bu eziyet paydos saatine kadar defalarca tekrarlanıyordu. Bu eza ve cefaya daya- namayıp küçük rollerdeki oyunculardan ve set ekibinden işi bırakıp gidenler ol- muştu. On dokuz gün çalıştım, yapımcınm parası bitti; Istanbul'a döndük, para bulundu. Sonra yeniden Uludağ'm yo- lunu tutup bir on günlük çalışma daha yaptık. Etti yirmi dokuz gün. îstanbul'a döndüğümüzde dahili sahneler kalmıştı çekilecek. İki üç gün de bu sahnelerle uğraştık. Etti otuz iki gün. Ama film hâ- lâ bitmemişti. Bir de Uludağ'daki bazı mekânlan filmde hem karlı, hem de karsız görmemiz gerekiyordu. Bu ne- denle karda çektiğim sahnelerin yaz gel- diğinde çekilecek karşılıkları da kalmış- tı. Bunlar filmde iki kısım kadar yer tu- tuyordu. Bir ara daha verdik ve bu ara- da negatifler yıkandı, iş kopyası basıldı. Benim kurgu bilgim vardı, kurgulamaya oturdum. Bitirdiğimde, değil en iyi filmi çekmek, o güne kadar ülkemde üretil- miş en berbat filmi yapmış olduğumun ayırdma vardım dehşetle ve ciddi bir şoka girdim. Filme devam edemeyeceği- mi anlamıştım. Gittim Mine Coşkun'a; "Ben kalan sahneleri çekmeyeyim, almam gereken paradan da vazgeçiyorum" dedim. Se- naryoyu da size teslim edeyim, başka bir yönetmen tamamlasın, diye de ekle- dim. Ismimin jenerikte yazılmaması ko- şuluyla yeni bir anlaşma yaptık. Benden kurtulacakları için çok sevindiler ve fil- mi Mehmet Muhtar tamamladı. Düş- man Âşıklar filmi sinemalarda da çok kötü iş yaptı, hiçbir ticari başarı sağla- madı ve hatırladıkça utandığım kötü bir deneyim olarak yer aldı meslek ya- şantımın içinde. Bugyn için filmi gör- mek olası değil, belki belediye depola- rında çıkan yangınlarda yandı ya da gü- müş çıkarmak için katillerin(!) elinde birçok negatif gibi yok oldu gitti." UYARLAMA "1964-Halk Çocuğu: Senaryo: Atıf Yılmaz (Frank Capra'nm Mr. Deeds Goes To Town adlı filminden uyarlama )/ Foto Direktörü: Mus- C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 0 4 2
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear