Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
D
ertleşebildiği, sorun-
larõnõ paylaşabildiği
çok az insan vardõ.
Bunlarõn başõnda Turan
Dursun ve Muammer Ak-
soy geliyordu. Turan Dur-
sun, onun yazõlarõnõ ve kitap-
larõnõ teksir ediyor, hakkõnda çõkan ya da ilgi
duyabileceği yazõlarõ postayla gönderiyor,
Muammer Aksoy da davalarõ hakkõnda avu-
katõ Hayri Balta ile birlikte hukuki dayanak-
lar arõyordu. Ne yazõk ki, ikisi de terör kurba-
nõ oldu. İlhan Arsel, bu iki dostunu yitirdikten
sonra hepten yapayalnõz kal-
mõştõ. Oysa yazdõğõ kitaplarõ
yüzünden aldõğõ tehditler
karşõsõnda ölümün kapõda ol-
duğunu söylüyor ve “Elim-
deki çalışmaları bir an ön-
ce bitirmem lazım. Ölümün
nerden geleceği belli olmaz. Çalışmalarım
yarım kalırsa çok üzülürüm” diyor ancak
gerek Dursun’u gerekse Muammer Aksoy’u
azgõn güruhun olasõ saldõrõlarõna karşõ uyarõ-
yordu. Ancak bu uyarõlara karşõn her iki dos-
tunun da katledilişine mani olamadõ.
CMYB
C M Y B
11 ŞUBAT 2010 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
HABERLER 9
Yaşamõnõ dogmalara karşõ mücadeleye adayan bilim adamõ ve ülkemizin yüz akõ yazarõmõzõ yitirdik
Yılmayan aydın: İlhan Arsel
MİYASE İLKNUR
Türkiye, yaşamõnõ dogmalara kar-
şõ mücadeleye ve özgür düşünceyi sa-
vunmaya adamõş bir aydõnõnõ daha
kaybetti. Yõllardõr doğduğu toprak-
lardan çok uzaklarda, sürgün hayatõ
yaşayan bilim adamõ, yazar ve aydõn
İlhan Arsel, önceki gün Amerika’da
yaşamõnõ yitirdi.
Bu coğrafyada aydõn olmanõn, sor-
gulamanõn ve yerleşik değerlere ay-
kõrõ düşünmenin bedelini kimi canõyla,
kimi de kendini sürgüne mahkûm
ederek ödemek zorunda kaldõ.
Ahmet Taner Kışlalı, Turan Dur-
sun, Bahriye Üçok, Muammer Ak-
soy, Hrant Dink, Musa Anter, Ca-
vit Orhan Tütengil, Sabahattin
Ali, Bedri Karafakioğlu, Bedrettin
Cömert gibi aydõnlarõmõz aykõrõ dü-
şünmenin bedelini canõyla öderken
Pertev Naili Boratav, Behice Boran,
Niyazi Berkes, Nâzım Hikmet, Yıl-
maz Güney ve Ahmet Kaya gibi İl-
han Arsel de farklõ olmanõn bedelini
yurduna hasret ölerek ödemek zo-
runda kaldõ.
Tehditler ve ölüm fetvaları
Kalsaydõ akõbeti mektuplar aracõ-
lõğõyla dertleştiği dostu Turan Dur-
sun’dan farklõ olmayacaktõ. Nitekim
yazdõğõ kitaplar nedeniyle önce Al-
manya’da kendini halife ilan eden
“Kara Ses” Cemalettin Kaplan,
hakkõnda ölüm fetvasõ yayõnlamõş, ar-
dõndan onu “Salman Rüşdü’nün
Türkiye versiyonu” olarak tanõm-
layan ve İslam adõna can almayõ
kendinde hak gören çevrelerin hede-
fi olmuştu. İslamcõ sitelerde İlhan Ar-
sel’le ilgili yazõlanlara göz atõldõğõn-
da “iyi ki uzaklarda yaşamayı seç-
miş” dememek elde değil. Kuşkusuz
İlhan Arsel, yazdõklarõndan ötürü bu
türden saldõrõlara ve hakaretlere ma-
ruz kalacağõnõ bilmez değildi. Bu
tehditlere ve ölüm fetvalarõna aldõr-
dõğõ da söylenemezdi. Onu asõl üzen
bağnazlõğa ve ilkelliğe karşõ savaşta
yalnõz bõrakõlmaktõ.
Sahte aydınlarla da
mücadele etti
Sözde, “aydın” ve “bilim insanı”
sõnõfõndan sayõlanlarõn umarsõzlõğõ,
egemen düşünce ve değerlerin doğ-
ruluğuna inanmadõğõ halde sorgula-
maktan kaçõnmasõydõ. O nedenle İl-
han Arsel, gericilik ve bağnazlõkla ol-
duğu kadar sahte aydõnlarla mücadele
etti. Türkiye’de “aydın” denilen
kesimi korkaklõkla suçlayan Arsel,
“Biz Profesörler” adlõ kitabõnda ay-
dõn olmanõn sorumluluğunu şöyle
dile getiriyor: “Medeni cesaret, ata-
let ve betaeti kabullenmiş, tüm
benliğiyle batıl itikadler bataklığı-
na gömülmüş bağnaz yığınlar ço-
ğunluğunun ilkel din inanışlarına,
ilkel geleneklerine ve ilkel yaşam-
larına karşı savaşmaktır; toplumun
geriliklerini hiç çekinmeden toplum
sınıflarının yüzüne haykırmaktır;
toplumu bu ilkelliklerde bırakan-
lara, örneğin din adamlarına ve ay-
dın geçinen çevrelere çatmaktır;
onlarla boğuşmaktır; (fakat asıl) ve
tek başına kalmayı göze almaktır.”
Mektuplarda ‘yalnızlık’
Amerika’dan kendisiyle aynõ so-
runlarõ yaşayan Turan Dursun’a yaz-
dõğõ mektuplarda kitaplarõnõ dizdire-
bilecek matbaa bulmanõn zorluğuna
değinerek ufak çaplõ bir matbaa kur-
maktan söz ediyordu. İkisi de yalnõz-
dõ, ikisi de vebalõ muamelesi görü-
yordu. Arsel, yalnõz kalmanõn ne
denli üzüntü verici olduğunu yine dos-
tuna yazdõğõ mektuplardan birinde
şöyle tasvir ediyor: “Zamanla anlar
oldum ki, bütün durumlar içeri-
sinde tek başına kalmak, en fazla
üzüntü yaratandır. Gerçekten de
daha fakültede ders verdiğim yıl-
larda, sık sık tehdit mektupları ya
da telefonda korkutmalar aldığım
çok olmuştur. Hatta Erzurum’da
bir camide genç bir imamın ‘İlhan
Arsel’in katli caizdir’ diye fetva ver-
diğini de duymuştum. Fakat hiçbir
şey beni ‘ideal’ ve ‘fikir’ savaşı-
mında yalnız kalmak kadar rahat-
sız etmemiştir. Her ne kadar bilgi-
sine ve açık görüşlülüğüne değer
verdiğim bazı kimselerin beni des-
tekleyen, çoğu kez öven yazılarına
tanık olmak bana rahatlık sağla-
makla beraber yalnızlığımı (yarat-
tığı huzursuzluğu) giderememiş-
tir. Çünkü her şeye rağmen idea-
lizme bağlılık ya da şeriatın içyü-
zünden habersiz olmak bakımından
gerçek anlamıyla yeterli bulamayıp
hayal kırıklığına uğramışımdır.”
İstanbul Haber Servisi - Alevi kurumlarõnõn
temsilcileri, Avrupa İnsan Haklarõ Mahkeme-
si’nin (AİHM) nüfus cüzdanõndan din hanesi bö-
lümünün kaldõrõlmasõ yönünde verdiği kararõ
olumlu bulduklarõnõ belirterek bununla birlikte kay-
gõ yaşadõklarõnõ dile getirdiler.
Kartal Cemevi Sekreteri İsmail Saçlı, Sinan Işık
adlõ yurttaşõn 2005 yõlõnda yaptõğõ başvuruya iliş-
kin, Türkiye’de nüfus cüzdanlarõnda din ibaresi-
nin yer almasõnõn, “Avrupa İnsan Hakları Söz-
leşmesi’nin (AİHS) din ve vicdan özgürlüğüy-
le ilgili 9. maddesine aykırı” olduğu yönünde ka-
rar vermesini memnuniyetle karşõladõklarõnõ belirtti.
Saçlõ, “Din hanesinin boş bırakılması ve mez-
hep yazılmasının da birtakım sakıncaları ortaya
çıkacaktır. Alevilere yönelik yeni mahalle bas-
kıları yaşanmaması için nüfus cüzdanlarında-
ki din hanesi tamamen kaldırılmalıdır” dedi.
Hacõbektaş Veli Anadolu Kültür Vakfõ Eskişe-
hir Cemevi Şube Başkanõ İrfan Çatalkaya da
“AİHM’nin kararı laikliğin korunması açısın-
dan önemli bir karar teşkil ediyor. Alevi ku-
rumlarının temsilcileri olarak AKP hüküme-
tinin bu kararı bir an önce uygulamaya koy-
masını bekliyoruz. Demokrasi ve insan hakla-
rından bahsedenler ne kadar samimi, görece-
ğiz” diye konuştu.
Hacõ Bektaş Veli Kültür ve Tanõtma Derneği Ge-
nel Merkezi Başkanõ Sadık Horoz ise “AKP sü-
rekli, her alanda açılımdan bahsediyor ancak
hiçbir uygulamasında samimi değil. Din hane-
sine yazılan yazı, bir insanın kendi öz niyetine
bırakılmalıdır” ifadelerini kullandõ.
Yazar Cemal Şener de, “Bu kararın Türki-
ye’de uygulanması ayrımcılığın önüne geçe-
cektir” dedi.
MEHMET MENEKŞE
AMASYA - Amasya’nõn Gümüşhacõköy ilçe-
sinde Anadolu Lisesi 9. sõnõfõnda okuyan kõzlarõ
S. L’nin zorunlu din dersinden muaf tutulmasõ için
anne Hatem ve baba Enver Laçin’in Samsun 1.
İdare Mahkemesi’ne açtõklarõ dava sonuçlandõ.
Mahkeme heyeti zorunlu din dersinin Avrupa İn-
san Haklarõ Sözleşmesi’ne aykõrõ olduğuna ve mev-
cut şekliyle verilemeyeceğine hükmetti.
Ailenin ortaöğretim kurumlarõnda verilen din eği-
timi kendi dini ve felsefi inançlarõna aykõrõ oldu-
ğu gerekçesiyle açtõğõ davada mahkeme, müfredatõn
“din kültürü ve ahlak öğretimi” mi yoksa “din
eğitimi” mi olduğunun tespiti için Milli Eğitim Ba-
kanlõğõ’nca onaylõ 4., 5., 6., 7., 8. ve 9. sõnõf Din
Kültürü ve Ahlak Bilgisi kitaplarõnõn içeriğinin ve
müfredatõnõn incelenmesini istedi.
Yapõlan incelemede, “Türkiye’de hâkim olan
dinsel çeşitliliğin, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi
derslerinde dikkate alınmadığı, özellikle Alevi
inancına sahip topluluğun Türk nüfusundaki
oranının çok büyük olmasına rağmen öğren-
cilerin, Alevi inancının itikat veya ibadet un-
surları hakkında eğitim almadığı, 9. sınıfta bu
inancın ortaya çıkışında en büyük etkisi olan
iki şahsiyetin (anne-baba) yaşam felsefesinin öğ-
retilmesinin, bu öğretimle gidermekte yetersiz
kaldığı” belirtildi ve derste “din eğitimi” veril-
diği değerlendirmesi yapõldõ.
Mahkeme kararõnda okulun verdiği din eğitimi
ile çocuğun ebeveynlerinin verdiği din eğitiminin
farklõ olmasõnõn çocukta çatõşma yaratacağõnõ
vurgulayarak din derslerinin verilişinde “tarafsızlık
ve çoğulculuk” koşullarõnõn yerine getirilmediği,
bu nedenle de Avrupa İnsan Haklarõ Sözleşme-
si’nin ihlal edildiği belirtildi. Kararda, şu ifade-
ler kullanõldõ: “Avrupa İnsan Hakları Mahke-
mesi’nce öğretime ilişkin müfredatta ve kara-
rımıza hüküm kurmaya yeterli görülen tespit-
ler uyarınca ülkemizde çoğulculuk anlayışı
içerisinde nesnel ve rasyonel bir şekilde din kül-
türü ve ahlak bilgisi öğretiminin verilmediği so-
nucuna varılmıştır. Anayasanın 24. maddesinde,
din kültürü ve ahlak bilgisi öğretiminin zorunlu
olduğunun belirtilmesi, ilk ve ortaöğretim ku-
rumlarında verilen öğretimin adının din kül-
türü ve ahlak bilgisi olmasına rağmen, içerik
olarak din kültürü ve ahlak bilgisi öğretimi ola-
rak kabul edilemeyeceği açık olduğundan ve din
eğitiminin de ancak kişilerin kendi isteğine, kü-
çüklerin de kanuni temsilcilerinin talebine
bağlı olması karşısında, din kültürü ve ahlak bil-
gisi dersinin bu içeriği ile zorunlu tutulmasın-
da hukuka uyarlık bulunmamaktadır.”
‘Mücadelem sonuna kadar sürecek’
Baba Enver Laçin, çocuklarõnõn zorunlu din der-
siyle doğrudan ya da dolaylõ olarak baskõ altõna alõn-
dõğõnõ, mevcut din dersinin kendi inanç, düşünce
ve yaşam tarzõna aykõrõ olduğunu söyledi.
Laçin şöyle konuştu: “Çocuklarımız bundan
sonraki süreçte zorunlu din eğitimi almamalı
ve her anne baba yasal hakkını aramalı. Ço-
cuğumun zorunlu din dersine girmemesi için
mahkeme kararına uyulmasını istiyorum.
Uyulmazsa hukuksal yoldan sonuna kadar
mücadelemi sürdüreceğim.”
‘Hükümet AİHM
kararõnõ uygulasõn’
ALEVİLER: DİN HANESİ BÖLÜMÜ KALKSIN
‘Zorunlu din
dersi insan
hakkõ ihlali’
MAHKEMEDEN TARİHİ KARAR
1921 yõlõnda İstanbul’da doğdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakülte-
si’ni bitirdi. 1942 yõlõnda aynõ fakültede doçent ve profesör oldu. Ce-
nevre Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde doktorasõnõ yaptõktan sonra,
otuz yõldan fazla bir süre boyunca üniversite öğretim üyeliğinde bulun-
du. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde “Anayasa Hukuku”
dersleri verdi. 27 Mayõs İhtilali’nin ardõndan yeni bir anayasa hazõrla-
makla görevli on kişilik İstanbul Komisyonu’na ve daha sonra Kurucu
Meclis Öntasarõsõ’nõ oluşturan beş kişilik komisyona seçildi. 1966 yõ-
lõnda Cumhuriyet Senatosu’na kontenjan senatörü olarak atandõ. Se-
natörlükten ayrõldõktan sonra yeniden üniversiteye döndü. 1971 yõlõnda
merkezi New York’ta bulunan “Inter-University Associate” kuruluşu-
na danõşman ve araştõrmacõ olarak atandõ. 1975 yõlõnda ders ver-
diği Ankara Polis Enstitüsü’nden 1977 yõlõnda da Ankara Üni-
versitesi Hukuk Fakültesi’nden istifa etti. Bu tarihten itibaren
araştõrma ve yazarlõk faaliyetlerine devam etti.
İ
lk hayal kõrõklõğõnõ üni-
versitede hocalõk yapar-
ken yaşamõştõ. Özgür
düşünceye karşõ gelişen sal-
dõrõlar karşõsõnda meslektaş-
larõnõn sessiz kalmasõnõ içine
sindirmeyerek önce 1975 yõ-
lõnda öğrencilerinin atõlmasõ-
nõ protesto etmek için Anka-
ra Polis Enstitüsü’nden 1977
yõlõnda da Ankara Üniversi-
tesi Hukuk Fakültesi’nden
istifa etti.
İstifa dilekçesi, olan bitene
seyirci kalan üniversite yöne-
timinin ve meslektaşlarõnõn
yüzüne tokat gibi patladõ. İl-
han Arsel’in manifesto niteli-
ğindeki bu istifa dilekçesi bi-
le muhataplarõnõn düşünme-
lerine ve gereken dersi çõkar-
malarõna yetmedi.
İlhan Arsel, tek başõna kal-
mõştõ. “Korkarsanız korku-
tulursunuz” diyerek dogma-
lara, özgür düşünceyi sõnõrla-
yan her türlü tahakküme kar-
şõ savaş açtõ. Bunun bedeli de
yalnõzlõk oldu. Kitaplarõnõ
yayõmlayacak yayõnevi ve
matbaa bulmakta zorlandõ, o
nedenle kitaplarõnõn dizgile-
rini daktilo ile yapmak zo-
runda kaldõ.
Güç bela yayõmlatabildiği
kitaplarõndan bazõlarõ da “de-
mokratik, laik ve sosyal bir
hukuk devleti” olduğu ana-
yasasõnõn ikinci maddesinde
yer alan Türkiye Cumhuriye-
ti’nin savcõlarõ tarafõndan
toplatõldõ. İşin ilginç yanõ
“Aydın ve Aydın”, “Şeriat
ve Kadın” adlõ kitaplarõnõn
toplatõlma kararõ, basõn sav-
cõlarõnõn bilirkişi olarak seç-
tikleri “ulema”nõn tavsiyesi
üzerine alõndõ. Gazete ve
dergiler onunla söyleşi yap-
maya, yazõlarõnõ basmaya çe-
kiniyordu. Kendisiyle yapõ-
lan söyleşilerin “sakıncalı”
yerleri makaslanõyor, bunun
nedenini sorduğunda ise aldõ-
ğõ yanõt; “Aman İlhan Bey,
malumunuz dine hakaret
gibi algılanır, sonra bina-
mızı taşlar, ateşe verirler”
oluyordu. Dinci basõnda
hakkõnda “Arsel’in bazı şey-
leri anlaması için herhalde
çok zaman geçecek. Ömrü
yetmeyecek bu işe. Bir Ebu
Leheb gibi, bir Ebu Cehil gi-
bi ölüp gidecek…” türünden
yazõlar çõkõyordu.
Hemen her kitabõndan son-
ra hakkõnda ölüm fetvalarõ
yayõnlanõyor, kitaplarõnõ ya-
yõnõnõ yapacak şirketler kor-
kudan kitap üzerine isimleri-
ni yazmaktan bile çekiniyor-
du. Hakaret davalarõ, kitap
toplatma davalarõ birbirini ta-
kip ediyor, avukatõ Hayri
Balta, o mahkemeden bu
mahkemeye koşturup duru-
yordu. Kendisi de boş dur-
muyor savcõlarõn bilirkişi
olarak tayin ettiği Diyanet İş-
leri Başkanlõğõ’nõn ve akade-
mik unvanlõ mollalarõn hazõr-
ladõklarõ raporlara karşõ yeni
savunmalar hazõrlõyordu.
Yaşamını özgür düşünceyi savun-
maya adamıştı. Hemen her kita-
bından sonra hakkında ölüm fet-
vaları yayınlanıyor, kitaplarının yayını-
nı yapacak şirketler korkudan kitap
üzerine isimlerini yazmaktan çekiniyor-
du. Ölüm tehditlerinden korktuğu ve
üzüldüğü söylenemezdi. Ancak onu asıl
üzen bağnazlığa ve ilkelliğe karşı yalnız
bırakılmaktı. Sözde, “aydın” ve “bilim
insanı” sınıfından sayılanların umar-
sızlığı, egemen düşünce ve değerlerin
doğruluğuna inanmadığı halde sorgu-
lamaktan kaçınmasıydı. O nedenle İl-
han Arsel, gericilik ve bağnazlıkla oldu-
ğu kadar sahte aydınlarla mücadele et-
ti. Onu üzen diğer bir şey de yalnız kal-
maktı. Akademik unvanlı mollaların
yaptığına içerliyor ve en yakın iki dostu
Turan Dursun ve Muammer Aksoy’a
içini döküyordu. Bir süre sonra içini
dökecek dostu da kalmamıştı. En yakın
iki dostu katledilmişti. Türkiye’de yaşa-
saydı onun da akıbeti aynı olacaktı.
Hayal kõrõklõğõ, tehdit, davalar...
E
n büyük hayali yazmayõ
düşündüğü Kuran An-
siklopedisi’ni Turan
Dursun’la birlikte tamamla-
maktõ. Bu düşü ne yazõk ki
gerçekleşemedi. Kitaplarõ tez-
gâh altõndan satõlmasõna kar-
şõn yok satõyordu. O, bu kitap-
larõn gelirlerini yoksul kõz öğ-
rencilerin okumasõna vakfet-
mişti. Arsel’in “Kuran An-
siklopedisi” dõşõnda bir büyük
hayali de yoksul öğrencilere
burs verecek bir vakõf kur-
maktõ. Çünkü o ülkesinin için-
de bulunduğu karanlõktan an-
cak eğitimle çõkõlabileceğine
inanõyordu. İlhan Arsel, iflah
olmaz bir Atatürkçüydü. Ya-
şamõ boyunca “sahte Ata-
türkçüler”le mücadele eden
Arsel, bu kişilerin Atatürk’ü
kendi amaçlarõ için gerçek ki-
şiliğinden soyutlamaya çalõ-
şanlara karşõ öfkeyle kaleme
sarõldõ. Atatürk’ün binbir güç-
lükle mollalar egemenliğinden
kurtardõğõ insanlarõmõzõn bu-
gün yine bu aynõ ellere terk
edilmiş olarak, akõl rehberliği
yerine şeriat verilerini rehber
edinme geleneğine saplandõk-
larõnõ düşünerek hayõflanõyor-
du. Sõkõntõlõ da geçse 89 yõllõk
ömrüne çok şey sõğdõrdõ. Üni-
versite hocalõğõ anayasa ko-
misyonu üyeliği, kontenjan se-
natörlüğü, 14 kitap ve yüzler-
ce makale. İlhan Arsel, tarihe
önemli notlar düşerek ayrõldõ
aramõzdan. Onu ölüme mah-
kûm edenleri gelecekte kimse
anõmsamayacak belki ama o,
farklõ duruşu ve eserleriyle her
zaman gündemde olacak.
Hayalini gerçekleştiremedi
DERT ORTAKLARI: DURSUN VE AKSOY
P R O F . İ L H A N A R S E L
PORTRE
TuranDursun
MuammerAksoy
Sıkıntılı da geçse 89 yıllık ömrüne çok
şey sığdırdı. Üniversite hocalığı, anaya-
sa komisyonu üyeliği, kontenjan sena-
törlüğü, 14 kitap ve yüzlerce makale.