24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
DOMUZ GR B : A I UMUDU ARTIYOR Son bilimsel bulgular kıtaları aşan vi- rüsün homojen kaldığını göstermekte. Bu da herkeste etkili olabilecek bir aşının ge- liştirilmesini kolaylaştırıyor, diyor Amerikan Salgın Hastalıklar Dairesi müdürü Nancy Cox. Cox’un iyimserliği kısa bir süre önce Science dergisinde yayımlanan araştırma- nın sonuçlarına dayanıyor. Meksika’daki yetmiş hastadan alınan ve on Amerikan eyaletinde görülen domuz gri- bi virüsü incelenmiş. Dünya genelinde uy- gulanabilecek aşı Washington tarafından bir milyar dolar- lık bir büt- çeyle destek- l e n i y o r . S a l g ı n Hastalıklar Dairesi’nin elinde şimdi- den domuz gribi virüsü- nün bir prototipi bulunuyor. Virüs labora- tuarda çoğaltıldıktan sonra aşı üreticileri- ne dağıtılacak. Herhangi bir aksaklık ol- madığı takdirde ilaç endüstrisi haziran ayında uygun aşıyı geliştirmeye başlayacak. Science dergisindeki yazıda 2009 yılında ortaya çıkan domuz gribi virüsünün aslın- da sadece domuzlarda görüldüğü fakat tek bir insana bulaşmasıyla tüm dünyaya ya- yıldığından söz edilmekte. Virüsün kalıtı- mında bulunan sekiz önemli parçadan altı tanesinin 1988 yılından beri fark edilmeden Kuzey Amerika ve Asya’da varlığını sür- dürdüğü sanılıyor. Diğer iki parça Avrasya domuz gribi virüslerine ait. DÜNYANIN EN ESK NSAN HEYKELC Arkeologlar tarafından “Venüs” olarak adlandırılan altı santim büyüklüğündeki in- san heykelciği kısa bir süre önce Tübingen’de tanıtıldı. Arkeolog Nicholas Conard, mamut dişinden yontulan ve gö- ğüs kısmı abartılı olan heykelin 40.000 yıl- lık olduğunu açıkladı. Heykelciğin Avrupa’da hatta tüm dünyadaki sanatın ge- lişimine yeni bir bakış açısı getirmesi bekleni- yor. Yeni buluntunun ortaya çıkışı yüz yıllık bir tartışmaya da nokta koydu. Heykelcik Avrupa’daki “modern insanın” da insan fi- gürleri ürettiğinin kanıtı diyor Conard. Heykelciğin göğüsleri ve cinsel organı çok belirgin işlenmişken, yüz ve bacaklar çok özensiz. Hemen hemen belirsiz olan baş kıs- mındaki çıkıntılardan anlaşıldığı üzere heykelcik boyna asılarak kullanılmış. Arkeologlar, minik sanat eserinin verimli- liği sembolize ettiğini düşünüyorlar. Paleolitik devire ait buluntular arasında bu- güne kadar hep hayvan figürinleri bulun- muştu. Orinyak döneminin başlarına ait bu insan figürünü bu yüzden sürpriz oldu. KANSER TEDAV S N N ETK S N ADIM ADIM ZL YOR Biyopsiden sonra dokuya yerleştirilen bir sensor, tümörün belli başlı metabolizma ürünlerini ne şekilde ürettiğini kaydediyor. Cambridge Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde Michael Cima ve arkadaşla- rı bu şekilde kemoterapinin etkili olup ol- madığını, ilaçların tümöre ulaşıp ulaşma- dığını ya da kanserin ameliyatla tamamen temizlenip temizlenmediğini takip edebili- yorlar. Yaklaşık 5 milimetre büyüklüğündeki prototip ilk olarak bir farenin tümöründe de- nendi. Sensor, bezelye büyüklüğünde si- lindirik bir plastik gövdeden oluşuyor. Gövdenin içinde ise demirden manye- tik nanopartiküller var. Bunlar, insan do- kusundaki belli başlı moleküllerle birleşen bir reseptörle kaplı. Moleküller, örneğin bir tümörün sinyal maddeleri, sensorun plastik diyaframından geçebiliyor. Ancak nano partiküller gövdenin içinde kalacak kadar büyük. Bir madde nano partiküllerle bir- leştiğinde, ince taneli demir parçacıkları da- ha büyük topaklara dönüşüyorlar ve bilim insanları bunları manyetik rezonans spekt- roskopuyla görebiliyor. İlk deneylerde araştırmacılar insandan alınan bir tümörü ve sensoru fareye aktar- mış. Böylece manyetik rezonans spektros- kopuyla tümörün belli başlı hormonunun nano partiküllere nasıl yapıştığı takip edil- miş. Bu hormonsal tümör işaretiyle şimdi- ye kadar tümörün sadece tek bir metabo- lizma ürünü saptanmış. Fakat bilim insan- ları bu yöntemle tümörün çevresindeki di- ğer maddeleri de izleyebileceklerini söylü- yorlar. Bu şekilde bir tümörün gelişimi ve kanser ilacına gösterdiği reaksiyon neredeyse dakikalar sonra takip edilebilecek. (http://web.mit.edu/newsoffice/2009/can- cer-detect-0512.html) ALKOLÜN BARDAKTAN BEYNE YOLCULU U SADECE ALTI DAK KA Almanya’daki Heidelberg Üniversite Kliniği araştırmacıları manyetik rezonans spektroskopuyla üç bardak bira ya da iki bar- dak şaraba eşit alkolün beyinde sadece al- tı dakika sonra beyin hücrelerinde belirgin değişimlere neden olduğunu saptadı. Journal of Cerebral Blood Flow and Metabolism dergisinde yayımlanan araş- tırmaya göre beyin, enerji kazanımı için gli- koz asetat yerine alkolün bir indirgeme ürü- nünü kullanıyor. Bu da alkol alımından son- ra, özümlenmeyen glikozun beyinde birik- tiği anlamına geliyor. Araştırmacılar ayrıca zararlı etkinin çok hızlı işlediğini de görmüşler. Deneyler sırasında hücreleri koruyucu etkisi bulunan madde oranı alkol yoğunluğu arttıkça aza- lıyor. Bu da hücre duvarlarındaki bileşimin bile değiştiğini gösteriyor. Alkol alımı ke- sildiğinde bu değişimler de kayboluyor. Ancak kişi git gide daha fazla alkol tüket- meye başlarsa, beynin “normale dönmesi” yavaşlamakta. Bilim insanları bundan son- raki çalışmalarında alkol bağımlılarının beyinlerindeki değişimleri ve alkolün diğer etkilerini daha ayrıntılı bir şekilde araştır- maya devam edecekler. YOKSA HOMO SAP ENS YAMYAM MI? Paris Centre National de la Recherche Scientifique enstitüsünda çalışan Fernando Rozzi bir Neandertal çocuğuna ait çene ke- miğinde kesici aletlere ait izler saptadı. Rozzi bu sonuca Les Rois mağarasındaki kemik bu- luntularını yeniden inceleyerek ulaştı. Daha önceleri 28.000-30.000 yıllık bir ke- miğin Homo sapiens insanına ait olduğu sa- nılıyordu. Fakat Rozzi Journal of Anthropological Science dergisinde, çene yapısı ve dişlerin özellikleri nedeniyle ke- miğin Neandertal insanına ait olduğunu söy- lüyor. Çene kemiğinin üzerindeki iz, araştır- macılara göre etin çakmaktaşı aletle sıyrıl- ması sırasında oluşmuş. Bu ilginç buluntu için üç olası açıklama getirildi. 1- Neandertal çocuğu mağarada yenmişti ve- ya kafatası zafer nişanesiydi. 2- Çene kemiği aynı zamanda modern insan ve Neandertal özellikleri taşıyan bir insana ait. Eğer bu doğ- ruysa buluntu Homo sapiens ve Neandertal arasındaki cinsel ilişki için ilk kanıt olacak. 3- Mağarada yaşayanlar son derece ilkel özel- liklere sahip bir modern insan grubu olabilir. Fakat Rozzi en yakın olasılık olarak mo- dern insanın, Neandertal insanını yiyerek tükettiğini düşünüyor. Buluntuyu “çok önemli bir keşif” olarak değerlendiren Londra Doğa Tarihi Müzesi antropoloğu Chris Stringer, böyle bir iddia için çok da- ha fazla kanıtın gerektiğini ancak bulun- tunun yine de modern insan ve Neandertal’in Avrupa’da aynı tarihlerde ya- şadığını ve birbirlerine düşmanca davran- mış olduklarını göstermesi açısından önem- li olduğunu söyledi. Nilgün Özbaşaran Dede S O N A R A Ş T I R M A L A R CBT-1159/45Haziran2009 Amerikalı ve Avusturyalı bilim insanlarının “Nature Chemical Biology” dergisindeki araştırma so- nuçlarına göre, antibiyotik gibi etki maddelerinin “hammaddeleri” olan küf mantarları sanılandan daha çeşit- li olabilir. Çok sayıda madde üretiminde kullanılan bu organizmaların birçok özellikleri var. Ancak mantarlar anti- biyotik gibi çok çeşitli etki maddeleri- ni laboratuvarda değil sadece doğal or- tamda da üretiyorlar. Fungal Genomics Unit grubu ve Viyana Toprak Kültürü Üniversitesi’nde Joseph Strauss ile çalışan araştırmacı- lar şimdi mikroorganizmaların yete- neklerini ne şekilde bastırdıklarını bul- du. Bilim insanları belli başlı gen se- kanslarının durdurulmasını epigenetik fenomenlerle açıkladılar: DNA se- kansları ulaşılmaz yapılara yerleştirildiği için, bilgiler okunamıyor. Bu koşullar- da ne antibiyotik ne de diğer etki mad- deleri üretiliyor. İşte araştırmacılar bu epigenetik ayarlamaya müdahale ede- rek, küf mantarları içindeki biyolojik ha- zinelere ulaşmaya çalışıyor. Araştırma Küf Mantarlarındaki biyolojik hazine sanılandan daha çeşitli
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear