26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
CMYB C M Y B K A M İ L M A S A R A C I K Ü L T Ü R Ç İ Z İ K SAYFA CUMHURİYET 5 HAZİRAN 2009 CUMA 14 KÜLTÜR kultur@cumhuriyet.com.tr CELAL ÜSTER 37. Uluslararasõ İstanbul Müzik Festivali, bugün Aya İrini Müzesi Topkapõ Sarayõ Av- lusu’nda düzenlenecek ödül töreninin ar- dõndan Borusan İstanbul Filarmoni Orkes- trasõ’nõn konseriyle açõlõyor. Festivalin bu yõl yaşadõğõ zorluklarõ, ekonomik krizin ya- şandõğõ bir dönemde programõn nasõl oluş- turulduğunu festival direktörü Yeşim Gürer Oymak’la konuştuk. - 37 yıldır düzenlenen festivalin her zaman çeşitli güçlüklerin üstesinden ge- linerek gerçekleştirildiğini anımsıyorum. Ama sanırım bu yıl küresel krizden kay- naklanan sorunlar daha da büyük zor- luklar çıkardı. Bu zorlukları aşmak için neler yapıldığını biraz anlatır mısınız? Sizin de tahmin ettiğiniz gibi bu yõl küre- sel kriz nedeniyle festival programõmõzõ oluşturmakta oldukça zorlandõk. Festival programlarõnõ biz en az 1 yõl öncesinden be- lirliyoruz, geçen yõl oluşturduğumuz prog- ramõ bu yõlõn ortasõnda elimizdeki imkânlar doğrultusunda yeniden kurgulamak zorunda kaldõk. Programõn ilk halinde Haendel ve Purcell’in 2009’daki yõldönümlerini Ha- endel’in ‘Mesih Oratoryosu’ ve Purcell’in ‘Dido ve Aeneas’ operasõ ile kutlayacaktõk. Ancak her iki projenin de yüksek maliyetli olmasõ nedeniyle, bu iki konseri programõ- mõzdan çõkararak festivalde yer alan orkes- tralara programlarõnda mümkün olduğunca bu iki bestecinin eserlerine yer vermelerini rica ettik. Bunun dõşõnda festival direktörü ol- duğum yõldan itibaren başladõğõmõz “festival buluşmaları” serisine biraz daha fazla ağõr- lõk verdik. Sanõrõm festivalde en fazla oda müziğinin olduğu yõl 2009 oldu. - Festival programı belki eski yıllarda- ki kadar kapsamlı değil, ama sanırım ye- terince yoğun ve eldeki sınırlı olanakları iyi değerlendiren bir program. Böyle bir programı oluştururken nasıl bir yol, yön- tem izlediniz? Öncelikle festival programõnõ oluştururken mümkün olduğunca senfonik orkestradan re- sitale dek geniş bir yelpazede program oluş- turmaya çalõştõk. Çeşitli bestecilerin yõldö- nümlerine yer vermenin yanõ sõra konser programlarõnõn da kendi içinde tematik bir bü- tünlüğe sahip olmasõna özen gösteriyoruz, sa- natçõlardan programlarõnõ oluştururken bu yönde taleplerde bulunuyoruz. Örneğin, programda yer alan Bachlama, Kalbin Sesi ve Yüzyõlõn Danslarõ konserlerinin repertu- varlarõ hep bir fikir etrafõnda oluşturuldu. Festivalin olmazsa olmazõ barok konserler. Aya İrini’nin barok müziğe çok elverişli akustiği ve dinleyicilerin barok müziğe olan ilgisi nedeniyle her yõl programõmõzda mutlaka 3-4 barok konsere yer veriyoruz. Bu- nun dõşõnda tabii festivale her yõl mutlaka çok büyük 2-3 yõldõz geliyor. Bu yõl her şeye rağ- men şanslõ bir yõl. Juan Diego Florez, Anne-Sophie Mutter, André Previn ve Da- niel Barenboim’u aynõ yõlda yakalamak her zaman kõsmet olmuyor. - Programda, müzik dünyasının ünlü adlarının yanı sıra genç solistler, yeni ku- şak sanatçılar ve genç kuşak Türk mü- zisyenler özellikle dikkati çekiyor. Bunun festivali önceki yıllara oranla gençleştir- me, festivale taze kan getirme politikası- nın sonucu olduğu söylenebilir mi? Evet, büyük solistlere saygõmõz her zaman sonsuz, ancak arkadan gelen yeniliklere açõk, çok yetenekli ve orijinal fikirlerle do- lu pek çok genç müzisyenimiz var. Festi- valler yeni solistlerin seyircilere sunulduğu, denenmemiş birlikteliklerin ilk kez denen- diği bir platform olmalõ. Festival programõ hazõrlamak sezon programõ hazõrlamaktan çok farklõ, zira biz 25 güne sõkõştõrõlmõş bir konser maratonu sunuyoruz seyirciye. Ben- zer türdeki konserleri arka arkaya sõrala- madan, denenmemiş fikirler, yeni solistler ve farklõ mekânlarla seyirci karşõsõna çõk- manõz gerekir, aksi takdirde seyirci, festivali daha yarõlamadan sõkõlõverir. - Festivalde yalnızca tek bir konseri iz- leyebileceğiniz söylenseydi, sizin kişisel se- çiminiz hangisi olurdu? Anne-Sophie Mutter, André Previn ve Lynn Harrell’õ sahnede bir arada görmek bir daha nasip olamayacağõndan bu konse- ri kaçõrmazdõm. ‘Festivalinolmazsaolmazõbarok’ ‘B u yõl her şeye rağmen şanslõ bir yõl. Juan Diego Florez, Anne- Sophie-Mutter, Andre Previn ve Daniel Barenboim’u aynõ yõlda yakalamak her zaman kõsmet olmuyor.’ B ugün Uluslararası İstanbul Müzik Festivali’nin açılışında düzenlenecek törende, opera sanatçısı bas Ayhan Baran’a onur ödülü verilecek. 1950’lerden bu yana gerek Devlet Operası’nda, gerek Avrupa’nın önde gelen sanat merkezlerinde pek çok operada oynayan, pek çok yapıtı sahneye koyan Baran, Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli şan ve opera sanatçılarından biri. Baran, George Enescu ve Verviers gibi uluslararası yarışmalarda ödüller aldı, Harriet Cohen Uluslararası Müzik Armağanları’ndan Altın Şan Madalyası’nın sahibi oldu. 1987’de Devlet Sanatçısı unvanı alan Baran, 2004’te de Sevda-Cenap And Müzik Vakfı’nın Onur Ödülüne değer görüldü. Ayhan Baran’a onur ödülü İnsanlığın körleşme hali 2008 Cannes Festiva- li’nin açõlõş filmi olan ‘Körlük’, Sao Paulo, Tok- yo, Los Angeles karõşõ- mõ, anonim bir kentte, tra- fiğe yakalanmõş, Japon tipli birinin (Yusuke Ise- ya), arabasõnda kõrmõzõ õşõkta beklerken ansõzõn görme yetisini yitirmesiy- le açõlõyor. Karõsõnõn (Yoshine Kimura) gö- türdüğü göz doktoruna (Mark Ruffalo), ‘Sanki süt içinde yüzüyormuşcasına, bembeyaz, bulanık bir âlemdeyim’ diyor. (Oysa malum körlük zifiri karanlõkla öz- deşleşmiştir alõşõlagelmiş algõmõza göre.) İlk köre yardõm numarasõyla arabasõnõ çalan hõr- sõz (Don McKellar), doktora başvuran kara gözlüklü hayat kadõnõ (Alice Braga) tek gözü korsan bantlõ adam (Danny Glo- ver) ve bizzat uygar, aydõn kişilikli doktor, vb. de bu beyaz körlüğe yakalanõyorlar pa- nik içinde, birer birer. Sadece doktorun ka- rõsõ (Julianne Moore) her nasõlsa görme- ye devam ediyor, yaşanan bütün kaotik kâ- busa tanõk olurken göremeyen ötekilere de yardõm ediyor her fõrsatta. Körlü- ğe yol açan bulaşõcõ bir virüsten ge- çen bu tedavisiz hastalõğõn gitgide ya- yõlan bir salgõna dönüşmesiyle her ta- rafõ dökülen, eski bir akõl hastane- sinde karantinaya alõnõp koğuşlara yerleştiriliyorlar tüm gör- meyenler, ‘Bu sesi iz- le’ komutlarõ altõn- da.Ancak dokunarak gördükleri, yokluk-dar- lõk içindeki zoraki daya- tõlmõş, sefil bir komün haya- tõ bekliyor artõk onlarõ. 10 yõl kadar önce Nobel’i kazanmõş, 86 yaşõndaki Por- tekizli marksist-ateist yazar Jose Saramago’nun, çağõmõz ve insanlõk du- rumu üstüne (körleşme metaforu aracõlõ- ğõyla) yazdõğõ,1996’da yayõmlanan ve ni- cedir Hollywood’un da iştahõnõ kabartan ha- cimli romanõndan, genelde yönetmenlik, oyunculuk da yapan, Kanadalõ senarist Don McKellar’õn uyarladõğõ senaryo, yakõn bir gelecekte toplumsal çürü- meye maruz kalabilecek uygar- lõğõmõzõn barbarlõğa da dö- nüşebileceğini vurguluyor. Aşktan sevgiye, güçten dayanõşmaya, yozlaşma- dan zorbalõğa kadar çağdaş insanlõk hali üstüne gö- rüntüleştirilmesi oldukça zor bir romandan perde- ye aktarõlan ‘Körlük’, 2002’de Tanrõkent’le çõ- kõş yaptõktan sonra Arka Bah- çe’yle (2006) de izlenmesi gereken bir yönetmen olacağõnõ kanõtlayan Brezilyalõ yönetmen Fernando Mei- relles’in 6. filmi. Bu kez gerçekçilikle gerçeküstücü fanteziler arasõnda sõkõşmõş yönetmen. Seyirciyi zaman, mekân, isim be- lirtmeksizin, asap bozucu sahnelerle beze- li, iki saatlik karanlõk, kasvetli, evrensel bir atmosfere sokarak modern bir metropolün farklõ kesimlerinden seçilmiş birtakõm kah- ramanlar aracõlõğõyla yer yer çağõmõza iliş- kin derin düşüncelere daldõrmanõn üste- sinden gelse de, Körlük’ün Hollywood tarzõ, gösterişli, iddialõ bir distopia ya da fe- laket filminden pek bir farkõ olmadõğõ söy- lenebilir sonuçta. Tecavüz, yiyecek savaşõmõ ya da finaldeki yağmurda arõnma gibi ürkünç ya da etki- leyici sahnelerine karşõn yönetmen Mei- relles’in dünya karmasõ gibi zengin bir oyuncu kadrosundan da yeterince verim al- dõğõ Körlük, meraklõsõnõn dõşõnda sõradan se- yirciye karanlõk, ağõr ve muğlak gelebilir. Saramago’nun, Türkçesi Can Yayõnla- rõ’ndan çõkmõş, alegorik romanõ kuşkusuz bu filme basar. 15-16HAZİRAN’DAİSTANBUL’DA Davulun çocukları geliyor Kültür Servisi - Dünyaca ünlü Japon davul gru- bu KODO, “One Earth” 2009 dünya tur- nesi kapsamõnda iki gösteri için haziran ayõn- da İstanbul’a geliyor. İstanbul Kültür Sanat Vakfõ’nca düzenlenen KODO Toplulu- ğu’nun Japonya dõşõnda hiç sahnelenmemiş yeni gösterisi “Ekkyo: Trans-border”, 15 - 16 Haziran saat 21.00’de Harbiye Cemil Topuzlu Açõk Hava Sahnesi’nde gerçekle- şecek. KODO Topluluğu, taiko adlõ gele- neksel Japon davullarõnõ kullanarak Japon gösteri sanatlarõna getirdikleri yeni yorum- larõyla dünya çapõnda tanõnõyor. Adõ Ja- poncada hem “kalp atışı” hem de “davu- lun çocukları” anlamõna geliyor. Anadolu’nun çatısında şenlik var Kültür Servisi - Dursun Akçam Kültür ve Sanat Vakfõ’nõn düzenlediği ‘V. Dursun Akçam Kültür Sanat Günleri’ Kars’ta bugün başlõyor. Etkinliğe katõlanlar, Kafkas Üniversitesi’nde şenlik ateşi yakacaklar, daha sonra yörenin Köy Enstitüsü ocağõ Cilavuz’a ve oradan Ardahan’a geçecekler. 3 gün boyunca sürecek şenlikte, müzik dinletisi, tiyatro, film gösterimleri gibi birçok etkinlik yer alõyor. Etkinliğe katõlacak olan kuruluşlarsa şöyle: Ardahan Üniversitesi, Kars Kafkas Üniversitesi, Arkadaş Yayõnevi, Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği ve KIBATEK (Kõbrõs Balkanlar Avrasya Türk Edebiyat Kurumu). Koko Taylor yaşamını yitirdi Kültür Servisi - Bules müziğinin yaşayan en büyük kadõn yorumcularõndan olan ve ‘Blues’un Kraliçesi’ olarak anõlan Koko Taylor, 80 yaşõnda Chicago’da yaşama veda etti. Taylor, son olarak 7 Mayõs’ta kendisine sunulan ‘29. Blues Ödülü’ töreninde sahneye çõkmõştõ. Sanat yaşamõ süresince dokuz albüm yapan, Grammy ödüllü Taylor, daha çok erkek şarkõcõlarõn egemenliğindeki bluesun ödüllü ve başarõlõ nadir kadõn yorumcularõndan biri olarak anõlõyordu. Asõl adõ Cora Walton olan ve birçok ünlü bluescu gibi Memphis, Tennessee’de doğan şarkõcõ, çikolatayõ çok sevdiği için sahnede ‘Koko’ adõyla tanõndõ. Blues müziği alanõnda verilen sayõsõz ödüle sahip olan sanatçõ, Amerikan müziğine katkõlarõ nedeniyle ‘Sanatta Ulusal Yetenek/National Endowment for the Arts’ madalyasõyla da onurlandõrõlmõştõ.  Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası, şef Sascha Göetzel, Viyana Devlet Balesi başdansçõla- rõnõn katõlõmõyla, ‘Bir Yaz Gecesi Rüyasõ Uvertürü’ (Felix Mendels- sohn), ‘Ateş Kuşu Süiti’nden bö- lümler’ (Igor Stravinsky), Aya İri- ni Müzesi, 21.00. Festival Direktörü Yeşim Gürer Oymak, yaşanan zorluklarõ ve programõn nasõl oluşturulduğunu anlattõ Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Jose Saramago’nun romanõndan uyarlanan ‘Körlük’ bugün gösterime giriyor (Ter- minator: Salvation) İ nsan-makina mücadelesi üstüne ün- lü bir bilimkurgu üçlemesi olarak çeyrek yüzyõldõr ’efsane’leşmiş, 1984, 1991, 2003 yapõmõ 3 filmle (Ter- minator, The Judgement Day, Rise of the Machines) özel hayran kitlesi edinmiş Terminatör serisinin ve TV’deki Termi- nator:The Sarah Connor Chronicles dizi- sinin yeni filmi bugün gösterime giriyor. Bu kez vali Arnold Schwarzenegger’in rol almadõğõ filmin yönetmen koltuğunda, iki Charlie’nin Melekleri filmiyle dikka- ti çekmiş, reklam-klip yönetmeni McG otu- ruyor, alõşõlmõş James Cameron’un yerine. Kuşkusuz gişede yaz mevsiminin ağõr toplarõndan biri olacak Terminatör:Kurtuluş hayranlarõnõ yine mestetmeye aday. (Pour Elle) F ransõz reklam ve moda fo- toğrafçõsõ Fred Cavaye’nin yazõp yönettiği ilk uzun met- rajõ olan Aşk Uğruna, cinayetten tutuklanõp 20 yõl hapse mahkûm edi- len karõsõ Lisa’nõn (Diane Kruger) masumiyetine inanan kocasõnõn (Vin- cent Lindon) Lisa’yõ ne pahasõna olursa olsun hapisten kurtarma çaba- larõnõ anlatõyor. Başroldeki Lindon-Kruger çiftinin uyumlu oyunu ve gerilimli atmosfe- riyle Fransa’da oldukça ses getirdiği belirtilen Aşk Uğruna, öncelikle ni- cedir bir Fransõz filmi özleyenlerin ağ- zõna bir parmak bal çalabilir belki. Fransõzfilmiözleyenleremüjde Ayhan Baran Zeynep Oral’õn bugün yayõmlayamadõğõz ‘Esin- tiler’ini yarõnki kültür sayfamõzda yayõmlayacağõz. Ünlübirbilimkurguüçlemesi KODO FESTİVALDE BUGÜN Kültür Servisi - Quentin Tarantino’nun “Kill Bill” filmiyle yõldõzõ son dönem- lerde yeniden parlayan ve 70’lerin ünlü dizisi “Kung Fu”da da rol alan Amerikalõ sinema oyuncusu David Car- radine (72), Tayland’õn baş- kenti Bangkok’ta bir otel odasõnda ölü bulundu. Tay- land polisinin açõklamasõna göre Carradine’in önceki ge- ce ya da dün sabah erken sa- atlerde intihar ettiği sanõlõyor. Carradine’in menajeri Chuck Binder ise oyuncunun hayat dolu ve sürekli çalõşmak isteyen biri olduğu- nu ve Bangkok’ta da “Strech” adlõ filmin çe- kimleri için bulunduğunu belirtti. Evli ve 4 ço- cuk sahibi Carradine, Martin Scorsese ve Ingmar Bergman’õn filmleri de dahil olmak üzere 100’den fazla filmde rol almõştõ. David Carradine’in ‘şüpheli’ ölümü
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear