14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
B izim gibi toplumların, insanlar birbirlerinden daha zeki ya da akıllı oldukları için değil, daha fakir ve kıt olanaklı, daha cahil ve daha örgütsüz oldukla- rı için geri kaldıklarını, 21. yüzyılda hâlâ anlamayan var- sa, ancak aptal olabilirler. Böyleleri doktora da yapar, pro- fesör de olabilirler. Dünyanın her köşesinde cahil adam var. Fakat okumuşun aptalının, cahilinden daha beter ol- duğunu bizim geleneğimiz saptamıştır. Gökte y ld z ararken nice turfa Müneccim Gafletle görmez kuyuyu rehgüzerinde Onlar ki laf ile verirler dünyaya nizamat Bin türlü teseyyüb bulunur hanelerinde diyordu, Ziya Paşa. ABD ve AB, eski güçlerini yitir- miş olsalar bile, dünyanın gidişatını kontrol etmek için, 19. yüzyıl sömür- gecilerinden da- ha fazla uğraşıyor- lar. Art k kontrol olanaklar elek- tronik. Amerikan başkanı her gün dünyanın başka bir yerinde olabi- liyor. Dünyayı do- laşmak için Mr. Fogg gibi 88 güne gereksinimi yok. 19. yüzyılın sarı ırkı, ya da "Sarı Tehlike"si bugün dün- ya patentlerinin %16’sını alıyormuş. Akıllı Avrupalıların durumu yeniden değerlendirmeleri gerekiyor. Avrupalıların akıllı oldukları için mi, Hıristiyan oldukları için mi çağ- daş uygarlığı yarattıkları, yoksa tarihin Avrupa’da buluş- muş özel koşullarının mı bu uygarlığı yarattığı konusu, ye- terince irdelenmiş değildir. Bilimsel ve tarihi bir araştır- ma ve tartışma konusudur. Burada Hegel’in Alman şo- venizmi, ya da Spengler’in ‘Batının Çöküşü’nde dile ge- tirdikleri anımsanabilir. Mezopotamya ve Mısır’daki uygarlıklar, Yunan ve Roma'ya örnek olmuş bir kültür yaratmışlardı. Çin, erken ortaçağda Avrupa’dan çok daha ilerde bir uygarlık ya- ratmıştı. Yunan ve Roma mirasının farkında olarak, İslam da erken ortaçağda felsefe ve bilimde Avrupa’ya ön- cü olacak bir uygarlık yaratmıştı. Ne var ki bunlar artık sadece müzelik üstünlüklerdir. Batılıların bugün tahammül edilmez ovenizmi, sa- nayi devriminin onlara sağladığı üstünlükten kaynakla- nıyor. Özgürlü ün kurumlaşması, insan haklarına saygı- lı hukuk, bilim ve ara t rma kurumları, felsefeleri, ede- biyatlar , sanatlar , yarattıkları ve korudukları fiziksel çev- re, sanayileri tümü kurumsallaşmış. Yani toplum toplum içinde kökleşmiş. Az okumuş da çok okumuş kadar, bu ol- gulardan ve onların sağladığı olanaklardan haberdar. B ZDE TEK ÖRGÜTLÜ OLAN, CEHALET Bunlar ad ve kurum olarak bizde de var. Ama ku- rumlaşmamış. Bu her rüzgârda devrilecek bir iskele, baş- ka bir deyişle içi boş olmak demek. Bizde tek örgütlü olan cehalet. Bu da Ziya Paşa’nın söylediği şeyin bir varyasyonu. Ne var ki Batı’nın dünyaya egemen olması yadsına- cak, hor görülecek bir şey değil. Örgütlü ve sağlam yapı- lı toplumlar. Türkiye’nin güncel haberleri ise, partilerden futbola kadar, her şeyin rüzgârda uçuştuğunu anlatan bit- mez tükenmez bir yalelliye benziyor. Gerçi uygarlık, onlar tanımladığı gibi onlara ait de- ğil. Fakat çağdaşlığı onlar tanımlıyorlar. Ve akıllı toplumlar (Çinli ve Hintli, Koreli gibi) onları bilinçli olarak izliyor. Bizim, çağdaşlığın neresinde olduğumuzu ise yukarıdaki alanlardaki başarımlarımızla sayısal olarak saptamak ola- sılığı var. Müslüman olduğunu söyle- yen herkes kendisine şu soruyu sormak zorunda: Biz ABD ve AB'ye köle olmaktan nas l kur- tuluruz? Müslümanlar onlardan satın aldıkları silahlarla mı onla- rı yenecekler, yoksa kendilerini eğiterek, üreterek mi? Bu, aklı kul- lanma ve geçmişe değil geleceğe bakmayı öğrenme sorunudur. Avrupa ve Amerikalılar önce, sömürdükleri ülkelerin dincileri, cahilleriyle ve diktatörleriyle işbirliği yapıyor. Öğretimlerini ya engelliyorlar, ya da kendileri yönlendi- riyorlar. Hıristiyan olmayan dünyayı kontrol için yap- mayacakları kötülük olmadığını yüzyıllarca gösterdiler. İspanyolların Amerika politikalarını inceleyin. İngiltere’nin ve Fransa’nın sömürge politikalarını, ABD’nin Güney Amerika ülkelerinde politika tarihini in- celeyin. Avrupa’nın 19. yüzyıldaki Osmanlı politikasını okuyun. Rusya’nın Asya politikasını okuyun. Rusya ve Amerika’nın Türkiye’de Rum ve Ermeni politikalarını oku- yun. İngiltere’nin Ortadoğu politikasını, Avrupa’nın Çin politikalarını okuyun. Bunlardan ders çıkaramayan sadece budaladır. Avrupalılar Osmanlıyı nasıl bölüşeceklerine karar ve- remedikleri ve kendi aralarında kavga ettikleri için Osmanlı Devleti ayakta kaldı. I. Dünya Savaşı ve Rus devrimi Cumhuriyeti kurmamıza olanak ver- di. SADECE KÖRLÜK 19. yüzyılda olduğu gibi, Batı’nın Türkleri kandırmasına alet olmak, hangi perspektifte dü- şünülürse düşünülsün, sadece körlüktür. Buna bilinçli ve bilinçsiz katkısı olanlar kendilerine başka sıfatlar da biçebilirler. Müslümanlar atom bombası ya da Kalaşnikof yaparak değil, ortaça Müslümanlar gibi bilim üreterek ikinci s n f dün- ya vatanda olmaktan kurtulabilirler. Bunun için de, Batılı odakların İslam bağnazlığını kullanarak beyin yıkamasına karşı çıkmak gerek. Irak’ta Amerikalıdan 30-40 kat fazla Müslüman öldü. İntihar saldırıları bir Amerikalıya karşı en az 30 Müslümanın ölümüne neden oluyor. Bazılarının pek sevdikleri medeniyetler çatışması, yumuşatılmamış bir sa- vaşta Irak Savaşı ya da Filistin Savaşı gibi olur. Irak’ta iilerle Sünnileri birbirlerine dü ürenler, Türkiye’de la- ik olanlarla laik olmayanlar birbirlerine dü ürmeye ça- l yorlar. Kontrolun bir ucu Yeni Düyun-u Umumiye’den geçiyor. Böyle bir komployu anlayamıyorsak o zaman Danimarkalının bizim gibileri aptal nitelemesi şaşırılacak bir şey olmaz. Bunu ispatlamak için önce cahilleri kan- dırıyorlarsa, yeteri kadar akıllının uyanması gerekir. Batılılar slam dünyas n ayn kümeste birbiriyle dövü en horozlar gibi e itiyor. Müslümanlara aptal, gelişmemiş, fakir, cahil olduklarını, onların beyinlerini yıkayarak ve burunlarını sürterek söyletiyorlar. Rasmussen gibiler, Türkiye’ye, mezbahaya götürülen koyunlar gibi bakıyor. Halk, Danimarkalının, Fransız’ın, İspanyol’un kendisine ne dediği ya da nasıl baktığının far- kında değil. CAH L AMA DENEY ML VE DUYARLIYIZ Türkiye’nin cahil olduğu, uyutulduğu doğru. Fakat bizim uzun bir tarihi dene- yimden gelen bir duyarlılığımız ve dene- yimimiz de var. Bugün medya denilen ga- rip oyuncağın bu tarihi bilgiyi içi boş bir televizyon oyununa çevirdiği bir afyon- lama devri geçiriyoruz. Aptal olmadığımızı önce kendimize kanıtlamamız gerek. Bunun için bilgi gerek. Ne var ki eğitim- den önce bilinç gerek. Bu bilinç Batılının ve yardakçılarının yok etmeye ça- lıştığı bir olgudur. Ulusal varlığın tarihsel konumu bağ- lamında duyarlı olmak, Türklerin Amerikalılar, Fransızlar ve Danimarkalılar kadar kendilerine güvenmeleri demek. Ankara’da Yenişehir’de Güven Parkında bir Güven An t vardı. Üzerinde ‘Türk ö ün, çal , güven' yazıyordu. Bugün hangi mekâna girsen yakınan, gelecekten korkan birtakım adamlar var. Türk lafına saldıranlar bu tür ulusal bir çağrıyı da silah altına alma gibi bir şey sa- nıyorlar. Oysa bu insanın kendine ve eski deyimiyle ‘mük- tesabat’ına saygısından kaynaklanıyor. Bunun içinde, bi- zim toplum açısından, din de var. Türkiye’de dünyadaki durumlarından en habersiz olanlar ise cahil Müslümanlar. CBT1159/25Haziran2009 Dünyanın ikinci sınıf insanı olmaktan kurtulmak! Danimarkalı Rasmussen’in üye olduğu partinin, adı öğrenmeye değmez başka bir üyesi, AB’nin yeni Hıristiyan ülkeleri için ‘onlar bizden daha akılsız’ demiş. Rasmussen, Sarkozy, Merkel gi- bi adamların Müslümanları nasıl gördüklerini, kendine saygısı olan bir Türk muhakkak düşünmeli. Rasmussen Sarkozy’ye mi yakın, yoksa Tayyip Erdoğan’a mı? Doğan Kuban Kültür Tayfun Akgül Irak’ta Şiilerle Sünnileri birbirlerine düşürenler, Türkiye’de laik olanlarla laik olmayanları birbir- lerine düşürmeye çalı- şıyorlar. Kontrolun bir ucu Yeni Düyun-u Umumiye’den geçiyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear