26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 5 HAZİRAN 2009 CUMA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Eksik Paket PARTİ, insan veya paket de olsa, ne olursa ol- sun, bir kurumun, kişinin ya da nesnenin adını tam söylememek edepsizlik ise bir partiyi, kişiyi ya da nesneyi gerçekliğinden başka biçimde sunmak da daha az etik dışı bir tutum sayılmaz. Sayın Başbakan, aslında Türk devletinin ekonomik ac- zini itiraf eden bir önlemler demetini güçlü bir “kriz ilacı” olarak sunmakla gerçekliğin dışına çıkmış olmuyor mu? Gerçeklik, devletin artık doğru dürüst hiçbir ya- tırım yapamaz duruma düşmüş olmasıdır. Yalnız şimdiki iktidar değil, neredeyse otuz-kırk yıla va- ran uzun bir dönem boyunca Türk devletinin eko- nomik gücünü zayıflatmak pahasına, Cumhuriyetin yarattığı bütün varlıkları, fabrikalardan başlayıp en küçük işletmelere varıncaya kadar elden çıkarmayı marifet sayanlar en sonunda ekonomik acz içine düşmüş bir devlet yaratmış oldular. Krizi yenme ilacı olarak sunulan “istihdam ve teşvik” paketine bakın. İstihdam yaratma hedefi, ikisi de aynı ölçüde hayalci ve uzak erimli iki çareye bağlanmış du- rumda. Birincisi, çalışma yaşına gelmiş yeni kuşakları ya da işsizliğe sürüklenmiş insanları eğitmek ve onlara yeni beceriler öğretmek diye özetlenebi- lir. Oysa, açık ve acı gerçeklik, iyi eğitilmiş ve değerli beceriler kazanmış yüz binlerce insanın da işsiz kalmış olmasıdır. İlk iş, onları yeniden ça- lıştırabilmek değil mi? İkincisi, yeni istihdam yaratmak şöyle dursun, mevcut istihdama yer değiştirtmekten ibaret ve aynı ölçüde gerçekçilikten uzak bir çare: Ülkenin batısına yığılmış sanayiler doğuya kaydırılacak ve böylece hem iş bulmak için batıya gelen insan gö- çü önlenecek, hem de şimdiye kadar aynı amaç- la batıya gelmiş olanlar kendi memleketlerine dön- müş olacakmış. Teşvik önlemlerinde de aynı yaşanmışlık ve kı- sırlık: Gelir ve özel tüketim vergilerinde indi- rimlerde şimdiye kadar çok denenmiş yönteme ek olarak tek yenilik, ülkenin dört bölgeye ayrılma- sı ve doğuya gittikçe bölgelerde uygulanacak in- dirim oranlarının arttırılması. Ayrıca, yine şimdiye kadar olduğu gibi, azge- lişmiş bölgelere yatırım yapacaklara tanınacak başka kolaylıklar. Kamu yatırımlarıyla yeni sanayiler kurmak şöy- le dursun, Doğu Anadolu’da kurulmuş et kom- binalarını canlandırmak, süt ve peynir sanayini ye- niden başlatmak için bile devlet yatırımlarının sö- zü bile edilmemekte. Çünkü, kendinden önceki bütün küresel- leştirme havarileri gibi şimdiki AKP lideri de dev- letçiliği ağzına almaktan ve “karma ekonomi” kav- ramına değinmekten vebadan kaçar gibi kaç- makta. Kaçsınlar da, bu eksik inançla bir yere vara- mayacaklarını biliyorlar mı acaba? mumtazsoysal@gmail.com H aziran ayõnõn son haftasõnda Avrupa Konseyi Parlamen- ter Meclisi’nin (AKPM) top- lantõsõnda Avrupa Konseyi Genel Sekreteri seçimi yapõ- lacaktõr. A. Konseyi Genel Sekreteri her beş yõlda bir Bakanlar Komitesi tarafõndan öne- rilen adaylar arasõndan AKPM tarafõndan se- çilir. Edinilen son bilgilere göre, Bakanlar Ko- mitesi-bakan düzeyinde 12 Mayõs 2009’da İspanya’nõn başkenti Madrid’de yapõlan 119. toplantõsõnda, dört aday arasõndan AKPM üyesi Belçikalõ ve Macar parla- menterlerin aday adaylõğõnõ kabul etmeye- rek eski Norveç başbakanlarõndan Thorb- jorn Jagland ve eski Polonya dõşişleri ba- kanlarõndan Wlodzimierz Cimoszewicz’in adaylõğõna karar vermiştir. Buraya kadar an- latõlanlar okuyucu tarafõndan sõradan, he- yecansõz ve alõşõlagelmiş bir prosedür sorunu olarak algõlanabilir. Ama bu seçimin şimdiye kadar yapõlan ge- nel sekreter seçimlerinden farklõ olacağõ an- laşõlmaktadõr. Nedeni Bakanlar Komitesi A. Konseyi tarihinde belki de bu konuda ilk kez kesin ve kararlõ bir tutum sergileyerek AKPM tarafõndan ve parlamenter meclisin kendi bün- yesinden “önüne gelenin” aday olmasõna fõr- sat tanõmamõştõr. 2005 yõlõnda Varşova’da ya- põlan 3. A. Konseyi Zirvesi’nden sonra Lük- semburg Başbakanõ Juncker tarafõndan ha- zõrlanan rapor (1), A. Konseyi Genel Sek- reterliği aday adaylarõnõn daha önce kendi ül- kelerinde devlet veya hükümet başkanlõğõ yap- mõş (veya benzeri üst düzey mevkilerde bu- lunmuş), uluslararasõ alanda deneyimli, bil- gi sahibi olmalarõnõ üye ülkelere önemle ve özellikle tavsiye etmişti. Başarılı olamadılar Juncker raporundaki bu önerinin nedeni ise son derece basitti: yõllardan beri AKPM seçimi için adaylarõn mutlaka kendi bün- yesinden, AKPM raportörlüğü veya komi- te başkanlõğõ yapmõş, ancak her nedense ken- di ülkelerinde ismi pek fazla duyulmamõş ba- zõ parlamenterleri genel sekreterlik seçim- lerine katõlmalarõna ses çõkarmamõştõr. Bu adaylarõ her türlü deneyimsizlik ve çok ko- nuda bilgi -ve maalesef görgü- noksanlõk- larõna rağmen genel sekreterlik makamõna layõk görmüştür. 1999’dan bu yana seçilen kişilerin genel sekreterlik mevkiinde pek başarõlõ oldukla- rõ ve tutarlõ bir politika uyguladõklarõ maa- lesef söylenemez. Özellikle eylül ayõ başõnda görevini yeni genel sekretere devredecek olan şimdiki genel sekreterin seçildikten kõ- sa bir süre sonra bu iş ve makam için yeterli olmadõğõnõ Delegeler Komitesi (üye ülke- lerin büyükelçileri) üyeleri, AKPM üye- leri, Avrupa İnsan Haklarõ Mahkemesi üye- leri (yargõçlar) ve konsey çalõşanlarõ -sek- retarya mensuplarõ- kõsa zamanda anla- mõşlardõr. Juncker raporunda altõ çizilerek belirtilen ve A. Konseyi Genel Sekreterli- ği’ne aday adaylarõnõn uluslararasõ alanda de- neyimli, bu konularda bilgi sahibi olan ve daha önce kendi ülkelerinde devlet veya hü- kümet başkanlõğõ yapmõş olmalarõ tavsiye- sinin temelinde özellikle delegeler komite- sinin son yõllarda uğradõğõ büyük hayal kõ- rõklõğõ ve genel sekreterin çalõşmalarõndan kaynaklanan hoşnutsuzluk yatmaktadõr. Gereksiz demeçler verdiler Genel sekreterin önemsiz detaylarla uğ- raşmasõ, tutum ve davranõşlarõ ile A. Kon- seyi’nin ve bulunduğu makamõn itibarõnõ dü- şünmeden hareket etmesi, üye ülkeler için çok hassas konularda “zücaciyeci dükkâ- nındaki fil” misali gereksiz demeçler ver- mesi veya girişimlerde bulunmasõ en önem- lisi A. Konseyi’nin (kuruluş kanunu olan) statüsüne göre genel sekreterin sorumlu ol- duğu Bakanlar Komitesi ve AKPM’nin güvenini kaybetmesine neden olmuştur. Ayrõca daha önce de belirtildiği gibi A. Konseyi çalõşanlarõnõn büyük bir çoğunlu- ğunun kendisine olan güvenini yitirip hiç ge- reği olmayan kararlar alarak onlarõn çalõş- ma şevkini kõrmõş, çalõşanlarõn dinamizmi- ni kaybetmelerine neden olmuş ve maale- sef A. Konseyi’nin çalõşmalarõ bir çeşit “yazboz” tahtasõna dönmüş ve personel uzun zamandan beri “gün saymaya” baş- lamõştõr. Bu olumsuz durumun, ancak AKPM’nin akõlcõ ve mantõki bir yaklaşõm- la kendilerine Bakanlar Komitesi tarafõndan Madrid’de önerilen iki genel sekreter aday adaylarõndan birini seçmeleri ile düzelebi- leceği beklenmektedir. Türkiye’ye gelince, maalesef kuruluşun- dan bu yana (1949) Türkiye A. Konseyi Ge- nel Sekreterliği makamõna hiçbir zaman aday olmamõştõr. Bu konuda konseyde ça- lõştõğõm 1971-2008 yõllarõnda hiçbir teşeb- büs, çalõşma veya girişim olmadõğõnõ üzü- lerek belirtmem gerekiyor. 1949-1971 ara- sõnda da bu konuda herhangi bir teşebbüs ol- madõğõ biliniyor. Halbuki orada bulunduğum yõllarda, ulus- lararasõ ilişkiler konusunda uzmanlaşmõş, üs- tün yetenekli, mükemmel dil bilgisine sahip bazõ TBMM üyelerinin konseydeki çalõş- malarõnõ bizzat gözlemledim. Bu kişilerden en azõndan bir veya ikisi, A. Konseyi Genel Sekreterliği görevini başarõlõ bir şekilde ifa edebilirdi. Ama ne yazõk ki Türkiye bu ko- nuyla hiç ilgilenmedi... Ders alınmalı Ulaşan son bilgilere göre haziran ayõ so- nunda yapõlacak genel sekreter seçimi ko- nusunda AKPM aşõrõ hassasiyet ve alõn- ganlõk göstermekte, aday adayõ olan Belçi- kalõ ve Macar üyelerin Bakanlar Komite- si’nin Madrid toplantõsõnda kabul ettikleri lis- teye dahil edilmemelerine karşõ çõkarak seçimi boykot edebileceğini söylemektedir. AKPM’nin ilk bakõşta tutumunda haklõ ol- duğu düşünülse bile geçmiş deneyimler ve AKPM’nin daha önce izlemiş olduğu poli- tikalar ve özellikle son on yõl içinde bu ko- nuda yaptõğõ seçimlerden ders almasõ ve ben- zer hatalarõ tekrarlamamasõ gerekmektedir. Delegeler komitesi mayõs ayõ sonunda yaptõğõ toplantõsõnda 12 Mayõs’ta bakanlar tarafõndan alõnan kararõ tekrarlamõş, ayrõca bu konuda AKPM ile görüşmeye hazõr ol- duğunu belirtmiştir. Kuşkusuz soruna bir çö- züm bulunacaktõr, önemli olan Bakanlar Komitesi’nin Madrid’de alõnan kararõn ne- denlerinin anlaşõlmasõdõr. Mantõki ve ras- yonel bir çözümle donanõmlõ bir adayõn ge- nel sek-reter seçilmesi bu yõl kuruluşunun 60. yõlõnõ kutlayan A. Konseyi’nin 1949’dan bu yana oynadõğõ siyasi, hukuki role ve in- san haklarõnõn korunmasõ konusundaki ba- şarõsõna, yaptõğõ hükümetlerarasõ çalõşmalarõn önemine katkõda bulunacaktõr. AKPM’deki Türk parlamenterlerin bu önemli konuda geçmiş tecrübeleri göz önünde bulundurarak tercihlerini yapmalarõ beklenir. Ayrõca, Türkiye’nin konseyin kuruluşundan beri 60 yõldõr kurucu üye ol- masõna karşõn bu göreve talip olmadõğõ da unutulmamalõ ve beş yõl sonra yenilenecek olan genel sekreterlik için şimdiden hazõr- lõk yapmaya başlamasõ ve adayõnõ belirle- mesi gerekmektedir. 1 - Bakõnõz: Juncker raporu “Council of Europe-European Uni- on:a sole ambition for the European conti- nent” (Nisan 2006). Avrupa Konseyi Genel Sekreter Seçimi Muammer TOPALOĞLU Avrupa Konseyi (Emekli) Protokol Müdürü Türkiye maalesef kuruluşundan bu yana (1949) Türkiye A. Konseyi Genel Sekreterliği makamõna hiçbir zaman aday olmamõştõr. Bu konuda konseyde çalõştõğõm 1971-2008 yõllarõnda hiçbir teşebbüs, çalõşma veya girişim olmadõğõnõ üzülerek belirtmem gerekiyor. 1949-1971 arasõnda da bu konuda herhangi bir teşebbüs olmadõğõ biliniyor. Mahzuni Şerif’le Yüzleşmek! İslam ÇANKAYA Öğretim Görevlisi B inlerce “şiirin / türkünün” yaratõ- cõsõ, yüzlerce plak ve kasedin, yayõmlanmõş sekiz kitabõn sahibi; elli yõllõk ozanlõğõ ile halk da- marõndan gelmiş, yirmin- ci yüzyõlõn güçlü ozanõ, Anadolu tutkunu, Anado- lu sevdalõsõ Mahzuni Şe- rif’i 2002 yõlõnõn mayõs ayõnda yitirmiştik. Dağlar kekik kokarken, dallarda tomurcuklar uyurkendi... Onun aramõzdan ayrõlõ- şõndan tamõ tamõna yedi yõl geçti. Her yõl Hacõbektaş ilçemizdeki “anma prog- ramının” dõşõnda ve öte- sinde elle tutulur bir şey yapõlmadõ, yapamadõk onun için... Oysa, onun yaşarken en çok merak ettiği: “kendi- sinden sonra kendisinin nasıl anlaşılıp yorumla- nacağı ve kendisine nasıl sahip çıkılacağı”ydõ. Mahzuni Şerif ailesi, Mahzuni Şerif dostlarõ, Mahzuni Şerif sevenleri ve çok değer verdiği Ana- dolu halkõna buradan ses- lenmek istiyorum: “Gelin büyük ozanın aramız- dan ayrılışından yedi yıl sonra, toplumsal du- yarlılığımızın arttığı şu günlerde, onunla yüz- leşelim, neler yaptığı- mızı, neler yapabilecek- ken neleri niçin yapa- madığımızı, neden bir araya gelemeyişimizi, güçlerimizi birleştire- meyişimizi konuşalım.” Mahzuni gibi büyük bir ozanõn felsefesini, kültü- rünü ve eserlerini yaşat- mak, onlarõ gelecek ku- şaklara aktarmak için va- kıf türü bir kurumun oluşturulmasõndan başka bir seçeneğin bulunmadõ- ğõ biliniyorken; bu konu- da Mahzuni ailesi, dost- larõ, sevenlerinin de ka- tõldõğõ Ankara merkezli bir ön toplantõda “Mah- zuni Şerif Eğitim ve Kültür Vakfı” adlõ bir kurumun hõzla oluşturul- masõ ve faaliyete başla- nõlmasõ, kurucularõnõn çe- şitli toplum kesimlerin- den, geniş katõlõmla oluş- turulmasõ kararlaştõrõl- mõşken, neden böyle bir kurum bugüne dek haya- ta geçirilmemiştir? Mahzuni’nin felsefesi- ni, kültürünü ve eserleri- ni yaşatmak, onlarõ gele- cek kuşaklara aktarmak ancak, büyük ozanõ top- lumla paylaşmak, top- lumdaki Mahzuni enerji- sinden yararlanmakla olur. Bu anlamda, geniş bir pencereden baktõğõ- mõzda Mahzuni’nin aile- sinin yalnõz soyundan ge- len insanlardan ibaret ol- madõğõ, dostları, seven- leri, dinleyenleriyle tüm Anadolu insanından oluştuğunu söyleyebili- riz. Mahzuni’yi tüm Ana- dolu insanõyla paylaşõl- maya açmalõyõz. Mahzu- ni’nin ailesi tüm Ana- dolu insanıdır. Onu ta- nõyan herkes bunu böyle bilir. Mahzuni, ailesi, dost- larõ, sevenlerinin birlikte- liğiyle, güçlerini birleş- tirmeleriyle ve güç birli- ği ile kurulacak bir “Mahzuni Şerif Eğitim ve Kültür Vakfı” ile la- yõk olduğu şekilde temsil edilebilir ve gelecek ku- şaklara aktarõlabilir, bu- nun dõşõndaki girişimlerin, oluşumlarõn başarõlõ ola- cağõna inanmõyorum, ka- tõlmõyorum. Onlar Mah- zuni açõsõndan bir zaman kaybõdõr.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear