04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 H A L K L A C A B ekonomi İ L İ Ş K İ L E R C İ G Ö Z Ü Y L E 4 NİSAN 2008 CUMA Ne olacak şu ‘kendisine takık’ gençlerin hali nlaşılan, üniversitenin ilk yılında verilen derslere yardımcı olmak amacıyla genel kültür konularına ağırlık vermek yerinde olacak. Örneğin, bu sömestr, ilk yıl öğrencilerime halkla ilişkiler konusunda konferans veriyorsam, mutlaka tarihten misallerle anlatıyorum. Bir de fark ettim ki padişahların isimlerini lakaplarıyla verince kolay hatırlıyorlar. ugün gençlere dokundurmak istiyorum.. Kaç kez duydum, gençlik bazı konularda habersiz, genel kültürü zayıf, hatta kısıtlı bir bilgi ve birikimle üniversiteye giriyor diye. Son günlerde ise, gençlerin üniversite giriş imtihanlarında soru olarak gelmeyecek konuları, zaten tümüyle dışladığını öğrendim. Benim zamanımda kızların tahsillerine devam için ailelerini ikna etmeleri gerekirdi... Şimdi ise, giriş o kadar zorlaştı ki sorun, çatık kaşlı babalara kadar gelmiyor. Anlaşılan, üniversitenin ilk yılında verilen derslere yardımcı olmak amacıyla genel kültür konularına ağırlık vermek yerinde olacak. Örneğin, bu sömestr, ilk yıl öğrencilerime halkla ilişkiler konusunda konferans veriyorsam, mutlaka tarihten misallerle anlatıyorum. Bir de fark ettim ki, geçmişten bahsederken padişahların isimlerini lakaplarıyla verirseniz daha kolay hatırlıyorlar. Mesela, Sultan Beyazıt değil, Sultan Yıldırım Beyazıt... Sultan Selim değil de Yavuz Sultan Selim gibi.. (Sarı Selim’i kenara bırakın.) Eğer Truva’dan bahsederseniz her şeyi biliyorlar. Topuğuna kadar, zira filmi görmüşler. Kartaca’nın nerede olduğunu bir türlü anlatamadım. Belki filmi yapılırsa, o da halledilir. Bir çare düşündüm, televizyon dizilerinde tarihi konular işlense, gençlerin beğendiği oyuncular oynasa, bu sorun derhal çözülür. Televizyondaki yarışma programlarında kutudan çıkan ‘para’ kulağa hoş geliyor ama benim gibi yaşlı, geçimsiz bir ihtiyara sorarsanız, genel kültüre daha çok özen göstermeliyiz diyorum. Geçenlerde değerli dostum Zeynep Göğüş’ün dediği gibi ‘Farklı kültürlerin dilini ve kimliğini bir arada bilen, öğrenen ve kullanan’ çocukları karşımda görmek istiyorum. Gençler kendilerine dönük yaşıyorlar. Bu, ekseriyetle böyle. Onları ‘başkası’ veya ‘başkaları’ pek ilgilendirmiyor. “Ben, benim sevdiğim, benim istediğim, benim duygularım, benim için, bana göre.. benden başkasına da kocaman bir hayır..” diye düşünüyorlar. Bir yerde, bana göre ‘kendisine takık’ da denebilir. Tabii ki, bizim çocuklarımız öyle değil, komşununki böyle… Gençliğin bu hızlı gelişimini izlerken, daha yeni, daha pahalı bir cep telefonu alacaklarına iletişim teknolojisinin getirdiği ahlak dışı olaylara ‘dur’ diyecek prensipleri oluşturmaya kafa yormaları yerinde olmaz mı? Onları akıl almaz sorunlar bekliyor. İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER Rehn’e Sormalı!.. yasi yasaklı olma olasılıkları. ??? AKP’nin anayasa değiştirme, referandum girişimleri AKP’nin kapatılması tehdidi ile kendi yandaşları üzerinde panik yaratma çabaları, işte bu uzun süreçli yargılamayı, sorgulamayı, yargı karar verirse de kimi AKP liderlerinin siyasi yasaklı olmalarını önlemeye yönelik. Başbakan Erdoğan’ın hafta sonu sinirli çıkışları da aynı nedenle. Nedeni ise iktidar gücü ile çıkılan yolda, bu çok uzun süreli yargılama sürecinin siyaseten çok ciddi güç kaybettirme riski. Yandaş cephede panik estirerek, aceleye getirilerek, mağduru iyi oynayarak referandumla, ABD ve AB desteğinde bu işten sıyrılma hesabı. AKP’nin kapatılmadığı, ancak iddianame üzerinden açılan uzun süreli bir yargılama sürecinde AKP iktidar icraatlarının rejim, anayasal hukuk düzeni, laiklik boyutunda sorgulanacağı aylar, yılları bir düşünün. Belleğimizin çok kolay unuttuğunu, öne çıkmamış olayların bir bir gündeme taşındığını. Zaten daha işin başında, Başbakan Erdoğan’ın yerine AKP’de liderlik arayışları, siyaset oyunları gündeme gelmedi mi? Kanka sayılan sivil toplum örgütlerinin uzlaşma arayışlarına Başbakan Erdoğan’ın öfkesi bundan değil mi? Günümüz sandık demokrasisinde, emperyal çıkarlar, iç siyasi, sermaye, medya çıkarları sarmalında kutsal, mucize slogan ne, “değişim, yeni yüz” değil mi? Kohl’un yüzü eskidi gelsin yeni parti ile yeni lider Schröder. O ancak iki seçim dayanabildi. Parti değişikliği ile birlikte Merkel geliverdi. Zengin kuzey dünyasında sandık demokrasisi, serbest piyasanın acımasız, insan haklarına aykırı çarpık düzenin çıkarları adına bu kadar hızlı siyasi lider öğütürken.. Olli Rehn’in AB Kopenhag kriterleri ile hiç de uyumlu olmayan, sömürgeci bakışı yansıtan öfkeli çıkışında, kendileri için biçilmiş kaftan bir siyasi iktidar yapılanmasının sarsılması kaygısı belirleyici olabilir mi? Benzetmek gibi olmasın AB kriterlerine aykırı olduğu halde Kıbrıs’ı üyeliğe almak gibi bir eylemdeki kendi suçlarını, ayıplarını bize temizletmek üzere Kopenhag kriterlerine aykırı ödünleri dayatmış durmuşlardı ya... AB içinde serbest dolaşım hakkını yeni üyelerine tanırken Kıbrıs’a bu hakkı veremediler. Çünkü Kıbrıs’taki fiili ikili yönetimi görmezlikten gelip üyeliğe almış olmak, tek başına Güney Kıbrıs’a serbest dolaşım hakkı verebilmeye yetmedi. Güney Kıbrıs yönetiminin şimdilerde bizimkilerle görüşmek için adım atıyor olmalarının tek nedeni bu... soner?cumhuriyet.com.tr B ir çare düşündüm, TV dizilerinde tarihi konular işlense, gençlerin beğendiği oyuncular oynasa, bu sorun derhal çözülür. Yarışma programlarında kutudan çıkan ‘para’ kulağa hoş geliyor ama benim gibi yaşlı, geçimsiz bir ihtiyara sorarsanız, genel kültüre daha çok özen göstermeliyiz diyorum. BETÛL MARDİN Tecavüzle gelen sorunlar İki hafta önce dünyayı şaşırtan New York Belediye Başkanı’nın seks kaçamağı bana başka bir halkla ilişkiler krizini hatırlattı. Kobe Bryant çok ünlü ve başarılı bir basketbol oyuncusuydu. Çeşitli markaların sponsor olduğu bu yıldız iyi bir aile babası olarak da ün yapmıştı. Efsane isim Michael Jordan’dan sonra gelen ‘temiz yüzlü Afrika kökenli kusursuz bir sporcu’ olarak tanınıyordu. Müessif bir olaya kadar… 2001 yılında evlenen ve çok geçmeden bir kız çocuk sahibi olan Bryant’ın itibarı iki dakikada dibe vurdu: Kaldığı otelin odasına davet ettiği on dokuz yaşındaki bir kıza beklenmeyen bir anda tecavüz etmeye yeltenince ‘İmdat, yetişin!...’ çığlıkları basının kulağına kadar gidiverdi. Ayrıca , o saf tertemiz genç kızın orada ne işi vardı, ben bilemiyorum. Tabii ki, sporcuya destek veren ana sponsor firma kontratı derhal yırttı. Dava süresince NBA ürün kataloğunda tshirt’ler satılmaya devam etti ama olumsuz söylentiler gene de Bryant’ı çok sarstı. Bu olaydan değişik bir ders çıkarmalıyız. Evet, ünlülerin şahsi hayatları veya lekelenen itibarı sponsor kuruluşları güç durumda bırakabilir. Karar, kuruluşlarda veya ürettiklerinde... Süt, yoğurt, çocuk maması veya dondurma işlerindeyseniz, sporcunun veya ünlünün sicili bembeyaz, tertemiz ve lekesiz olmalı, değil mi? Spor bir saat, bir motosiklet dediğimizde, sembollerin hafif sakallıya dönmesi yanlış olmayacaktır. Dolayısı ile, biraz çapkın, biraz şehrin ‘arka sokak’larında dolaşmış ünlüleri desteklemeye yönelmeleri doğaldır. Alkolle direksiyon başında olanlara veya arılardan kırık not alanlara destek mi? Asla, bin kere asla.. Kobe Bryant 1929’daki Büyük Buhran’dan bu yana en kapsamlı mali reform paketini yaşama geçirecek ABD’de karne devri ABD mortgage kriziyle yaşanan ekonomik sarsıntıyı aşmak için çareler arıyor. Bu amaçla FED’e geniş yetkiler veriliyor. Elçin POYRAZLAR WASHİNGTON 28 milyon Amerikalı’nın yoksullukla boğuştuğu ABD’de krizden çıkış arayışı sürüyor. Önlem paketlerine yenisini ekleyen ABD yönetimi, tutsat (mortgage) kriziyle yaşanan ekonomik sarsıntıyı aşmak amacıyla Merkez Bankası’na (FED) yeni yetkiler tanıyan geniş kapsamlı bir mali reform paketini hayata geçirmeye hazırlanıyor. 1929’daki Büyük Buhran’dan bu yana en kapsamlı mali plan olma özelliğini taşıyan ve ABD Hazine Bakanı Henry Paulson tarafından açıklanan planda FED’e mali piyasalarda sıkıntıya yol açan kredi krizleriyle mücadele konusunda daha geniş yetkiler verilmesi öngörülüyor. Planda ayrıca FED’e “piyasa istikrar düzenleyicisi” özelliğinin yanı sıra mali sistemin istikrarını tehdit edebilecek bankalar dahil olmak üzere herhangi bir nayasa Mahkemesi’nin, AKP ile ilgili savcılık iddianamesini ciddi bularak davanın görülmesini kabul etmesi, tartışmasız gündemde her şeyin üstüne çıktı. Televizyonlarda görüş açıklamaları yarıştırmaları yetmiyor, tanıdık tanımadık sanki biz bilirmişiz gibi bizleri de arıyor, sonuç hakkında görüş istiyorlar.. Üst üste yaşadıklarımıza tuz biber bu medyatik, abartılı gerilim, olup bitene en sondan, tersinden bakılması canımı fazlası ile sıkmış olmalı “Olli Rehn’e soralım, o ne demiş” diye kestirip atıyorum.. Onun zaten ortada bir bağımsız ülke, anayasal hukuk düzeni yokmuş gibi en üst perdeden; “Ak Parti kapatılırsa müzakereler askıya alınır” talimatını kendimce tiye alıyorum. Kimi dostlar, iyi niyetle Rehn’in sadece görevini yapmakta olduğunu, onun bu densiz çıkışlarının sorumlusunun, AB’den çıkan kararlar, açıklamalar, talimatlar bütününün ne kadar istenmediğimizin dalga dalga yayılması içerikli olmasını görmezlikten gelen, varoluşlarını AB lobiciliğine bağlamışlarla, başta iktidara sınırsız ödün vererek siyaset yapanlar, yetmedi çıkarları için ülke çıkarlarını bozuk para gibi harcayanlar olduğunu anımsatıyorlar. Ben de biliyorum amma.. malum medya çağındayız. Gerçekler değil, nasıl gösterildikleri, sanalla yer değiştirdikleri önemli. Rehn ne derse desin, ABD, AB siyasileri BOP projeleri içinde, emperyal çıkarları adına Türkiye’de ne olup bitmesini isterlerse istesinler... Türkiye’de hâlâ Atatürk devrimlerinin çerçevesinde geçerli bir anayasal, laik Cumhuriyet, hukuk düzeni var... Hazırlanan iddianame, açılan dava AKP’nin iktidar gücünü de kullanarak bu anayasal hukuk düzeni çerçevesinde laikliğe aykırı icraatları ile tehdit oluşturduğunu savlıyor. Sanal çıkış yolu aramayan hukuk bilimcileri, zaten en başından kanıtların eksik olması hali dışında söz konusu iddianame ile davanın kabul edilmesi gerektiğinin altını çizmişlerdi. Önümüzde uzun bir yargı süreci olacak. Ülkemiz parti kapatmada sabıkalı sayılsa da, parti kapatma medyada yaratılan havadaki gibi kolay bir iş değil. Askeri darbeler sürecini yaşamadığımız gibi, daha önce yapılmış anayasa değişiklikleri ile de parti kapatmalar daha bir zorlaştırılmış durumda. AKP yandaşı odaklı rüzgârlarda tersten estirildiği gibi AKP’nin kapatılması öyle kolay, yakın bir olasılık hiç değil. Hukuk bilimcileri söz konusu iddianame ile, daha güçlü bir olasılığın, Başbakan Erdoğan içinde olmak üzere kimi AKP liderlerinin kişisel eylemleri ile bağlantılı si A INDEPENDENT: 28 MİLYON AMERİKALI AÇLAR KUYRUĞUNDA Ekonomi Servisi ABD’de başlayan ekonomik krizle devletin verdiği gıda karnelerine bağlı olarak yaşamak zorunda kalan Amerikalıların sayısı her geçen gün artıyor. “ABD’de işler kötü gidiyor” denilen Independent gazetesinde David Usborne imzasıyla verilen haber, yaşanan gelişmeleri 1929 yılındaki küresel ekonomik krize benzetti. “ABD 2008: Büyük Buhran” başlığıyla manşetten verilen haberde, New York’ta gıda yardımı kuyruğunda bekleyen Amerikalıların fotoğraflarına da yer verildi.İhtiyaç sahiplerine verilen gıda yardımı belgelerinin ABD’deki yoksulluğun bir sembolü olduğu vurgulanan habere göre ABD’de resmi rakamlarla şu an itibarıyla 28 milyon Amerikalı temel gıda harcamalarını devletin verdiği “gıda karneleriyle” yapıyor. Geçen yıl 2 milyon kişi artarak 28 mali kurumu inceleme yetkisi de tanınıyor. Planla ulusal bankalar, tasarruflar ve kredi birlikleri için “ihtiyatlı mali düzenleyici” ve ticaret yönetimi ve tüketicinin korunması için “ticaret yönetimi düzenleyicisi” gibi birimlerin oluşturulması da hedefleniyor. Paulson mali plana yönelik olarak yaptığı açıklamasında “Daha esnek, değişime açık ve piyasalardaki kaçınılmaz bozulmalarda yatırımcı ve tüketicinin korunacağı bir yapıya ihtiyaç duyulduğunu” söyledi. Paulson ayrıca piyasadaki sıkıntının var olan düzenleme yapısından kaynaklandığına inanmadığını ve yeni düzenlemelerin de mali piyasalarda her 5 ila 10 yılda yaşanan sıkıntıyı önleyeceği iddiasında bulunmadığını sözlerine ekledi. milyona ulaşan bu rakam, ABD’de Gıda Destek Programı’nın yürürlüğe girdiği 1960’lardan bu yana en yüksek seviye. “Kredi sıkışıklığının yaşandığı bu dönemde, rekor sayıda 28 milyon Amerikalı, hayatta kalmak için bu belgelere muhtaç durumda” denilen haberde, “Dünyanın en zengin ülkesinin ekonomik krizle yüz yüze olduğunun en açık işareti de bu” görüşüne yer verildi. Haberde şu çarpıcı ifadeler kullanıldı: “ABD’de 40 yıl önce başlatılan gıda programı halen Amerikan halkının günlük yaşamında önemli bir ‘gerçeklik’... Ülkede ev fiyatları geçen yıla göre yüzde 11 düştü... İşsizlik oranı son iki yılın rekor seviyesinde... Kredisini ödeyemedikleri için evlerini kaybedebilecek olanların sayısı da geçen yıla göre yüzde 93 artmış durumda... Karneler, gıda fiyatlarındaki artışları karşılamaya yetmiyor...” Bankalarda her şey ücrete tabi ATO’nun araştırmasına göre yurttaşlar, bankalarda hesap açmak, ekstre almak, ATM işlemleri yapmak için para ödemek zorunda. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Ticaret Odası (ATO) Türkiye’deki bankaların hizmet ücretlerini araştırdı. ATO’ya göre Türkiye’de faaliyette bulunan 50 banka, 93 ayrı isim altında hizmet ücreti ve komisyon alıyor. Kamu ve özel sektör bankaları, hizmet ve komisyonlardan 2005’te 5 milyar dolar, 2006’da 5.8 milyar dolar gelir elde etti. 2007 yılında ise 7.9 milyar dolara yükselen hizmet ve komisyon gelirleri 2006’ya oranla yüzde 36.34, 2005 yılına oranla da yüzde 57.91 oranında arttı. Bankacılık hizmet ve komisyon gelirleri, bankaların faizlerden sonra en büyük gelir kalemleri oldu. Bankalar, işletme giderlerinin yüzde 63.34’ünü ise bankacılık hizmet ve komisyon gelirleriyle karşıladı. Pek çok banka hesap açmak için ücret alırken, hesap açık olduğu süre içinde de hesap işletim ücreti alıyor. Örneğin vadesiz hesaplar için 6 aylık hesap işletim ücreti olarak 18 YTL ile 21 YTL arası para tahsil ediliyor. Bankalar hesap işletim ücretlerini hesaplardan otomatik olarak tahsil ediyor. Yurttaşlar, bankalardan hesap ekstresi almak için 0.5 YTL ile 3 YTL arası, dekont almak için de 1.5 YTL ile 2.5 YTL arası ücret ödemek durumunda kalıyor. Havale işlemlerinde de ücret, isme veya hesaba, şehir içi ve şehir dışına gönderilmesine ve gönderilen miktara göre değişiyor. Hesaptan hesaba havale ücreti için bazı bankalar 10 YTL, bazı bankalar da 20 YTL ile 150 YTL’ye kadar varabilen ücret alıyor. Bir bankadan çek almak isteyen müşterinin de çek yaprağına göre 20115 YTL arasında değişen miktarlarda ödeme yapması gerekiyor. Yurttaş, ATM’den bakiye sormak, havale yapmak ya da ekstre almak için 0.3 YTL ile 1.5 YTL arasında para ödüyor. İsviçre Bankası UBS AG, ABD gayrimenkul ve ilgili varlıklarından 19 milyar dolarlık aktif sildiğini, bunun yılın birinci çeyreğinde 12 milyar İsviçre frangı (12.3 milyar dolar) net zarara neden olduğunu açıkladı ve bu gelişmenin ardından 15 milyar franklık yeni bir sermaye artırımına gideceğini duyurdu. Bu hamleler, beklentiler dahilinde olmakla birlikte dünyanın en büyük varlık yöneticisi ve aynı zamanda kredi krizinden en fazla etkilenen Avrupa bankası olan UBS’ye yeni bir darbe oldu. UBS hâlâ geri dönmeyen yatırımların neden olduğu milyarlarca dolarlık yükü taşımaya devam ediyor. Deutsche Bank da yılın ilk çeyreğinde kredilerinin ve aktiflerinin değerinde 2.5 milyar Avro’luk indirime gitmeyi beklediğini açıkladı. Avrupa devi darboğazda
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle