03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 AP’de Türkiye tartışıldı Hollandalı raportörün kaleme aldığı raporda ve konuşmalarda, Türkiye’de ‘yargı darbesi yapıldığı’ ve ‘ordunun demokratikleşme önünde engel olduğu’ ileri sürüldü Çimen TURUNÇ BATURALP BRÜKSEL Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye Raportörü Hollandalı Hıristiyan Demokrat Ria OomenRuijten, “Türkiye’de herkesin güvenebileceği bir yargı maalesef yok’’ iddiasında bulundu. OomenRuijten tarafından kaleme alınan Türkiye raporu taslağı, AP Dış İlişkiler Komisyonu’nda tartışıldı. Birçok parlamenterin görüş bildirdiği toplantı sırasında hükümet, yargı, ordu, AKP kapatılma davası eleştirilerin hedefi oldu. Türkiye’deki son gelişmelere değinen OomenRuijten, “Ordu ve yargıdan oluşan elit tabakası var. TBMM 3’te 2 çoğunlukla (üniversitelerde türbanın serbest bırakılmasına) karar veriyor, fakat uygulanmıyor. Ben dünyada böyle başka bir ülke bilmiyorum. Yargı bağımsızlığından yanayım. Ama Türkiye’de herkesin güvenebileceği bir yargı maalesef yok. Bu konuda çalışma yapılması gerekiyor’’ şeklinde konuştu. münde ordunun yapıcı davranmasını istedi. Söz alan Avrupalı parlamenterlerin büyük çoğunluğunun “Türk ordusunu demokratikleşme önünde bir engel olarak gördüğünü” ifade etmeleri üzerine, Türk kökenli milletvekillerinden Metin Kazak ve Vural Öger, yaptıkları konuşmalarda, Türkiye’de ordunun geleneksel rolünün Avrupa’dakinden çok farklı olduğunu belirttiler ve bunun anlaşılması gerektiğini söylediler. Öger, “Türkiye’de halkın yüzde 88’i orduya güvenmektedir” dedi. UTUMUMUZ SERT OLMALI’ TürkiyeAB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Joost Lagendijk ise “Türkiye’de siyasi sürece yargı darbesi yapılıyor. Yargı, halkın çoğunluğunun seçimine ‘yanlış’ diyor. Bu hiçbir şekilde kabul edilemez. Yargının verdiği imaj çok kötü. Türkiye’de yargı reformu talebi konusunda tutumumuz sert olmalı’’ dedi. Taslak raporunun, mayıs ayında AP Genel Kurulu’nda oylanması bekleniyor. Taslak raporda, Ergenekon soruşturmasının kararlılıkla sürdürülerek örgütün “devlet organlarındaki tüm bağlantılarının ortaya çıkarılarak örgütle ilişkisi olanların yargıya teslim edilmesi’’ isteniyor. PKK’nin eylemleri şiddetle kınanarak ve terörle mücadelede Türkiye’yle dayanışmaya vurgu yapılan raporda, terör örgütünün önkoşulsuz olarak derhal silah bırakması isteniyor. C haberler SÖZDEN YAZIYA GÜRAY ÖZ 4 NİSAN 2008 CUMA Denizi Arayanlara Şarkı Ülkemizin üstünde dönüp duruyoruz. Aşağıda sömürü alabildiğine sürerken, topraklar yağmalanır, denizler doldurulurken nereye gideceğiz? Karanlık, ülkemizin göklerini karartırken biz o uzak denizlere gidemeyiz. Zaten o uzak denizler yok artık. Deniz bizim içimizde. Her yerde çağımızın belalı imparatorluğunun zorbalığı egemen oldu. Zorbalığa gitsek, o “çağdaş” gökdelende, belki de bir lüksün içinde yorgun kanatlarımızı büzüştürüp “Ah işte uygarlık bu!” diyebilir, düşmüş pek çok kardeşimiz gibi kendimizi avutabilir, paranın imparatorluğuna teslim olabilir, bireyci ruhumuzu tatmin edebiliriz. Ama bu yalnızca içimizdeki insanın ölümü olur. Çünkü küremizi tümüyle sarmış habis bir hastalık gibidir bu emperyal bela. Burnumuzun dibinde yüzbinlerce insanı katletti. Savaşlarla beslenen, kırımlarla büyüyen bir kötülüktür. Ona ortak olabilir miyiz? Kötülük savaşmadan def olup gitmez. Kötülükle uzlaşılmaz. Onunla yalnızca savaşılır. Onun için büyük, uzun bir çığlıkla insanlara dünyanın halini, insanların halini, ülkemizin halini, yalanı dolanı, üstümüze çöken karanlığı, sisi anlatmak zorundayız. ??? Yorgunuz. Uzun, yorgun kanatlarımızla bir an önce denize ulaşmak istiyoruz. Ama yok öyle bir deniz. Deniz artık içimizde. Koca bir buzul biraz önce koptu kütlesinden. Hava alabildiğine kirlendi. Teksaslı kovboy, burnumuzun dibinde o petrol kokulu tuhaf yalelliyi çalıyor. “Budur size göre olan, bize uyan, stratejimize, taktiğimize, daha bilmem neyimize denk düşen” diye hırlıyor. Toprağa bakıyoruz. Sonra gökyüzüne. Sonra vurgun yemiş yüreklerimizi canlandırmak için derin bir nefes alıyoruz. “Daha..” deyişimiz ondandır. Çünkü insanlık artık uçurumun kıyısında. Ya biz bir çıkış yolu bulacak, yolu tıkayan kayayı yerinden söküp atacağız ya da doğa bizi tarihin içinden, tarihle birlikte söküp atacak. [email protected] ‘ORDU YAPICI OLSUN’ OomenRuijten, son gelişmeler nedeniyle taslak raporda yargıya yönelik eleştirilerini sertleştirmeyi düşündüğünü dile getirdi. Raportör OomenRuijten, “Orduya da güçlü mesaj vermek gerekiyor. İyi işleyen modern demokrasi istiyorlarsa kendilerini sınırlamalılar’’ diye konuştu. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın KKTC’yi ziyaret ederek “Çözümde ilk söz hakkı bizim” mesajı verdiğini savunan OomenRuijten, Kıbrıs sorununun çözü ‘T ‘SAVCI GÖNDERİN, ÇALIŞALIM Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ, Başkent Okulları’nda “Anadolu Medeniyetlerinden Günümüze Kadın” konulu konferans verdi. (Fotoğraf: YUSUF BAŞTUĞ) Danimarka’dan Roj TV çağrısı Mahmut GÜRER ANKARA Danimarka üzerinden yayın yapan Roj TV bir türlü kapatılamazken Türkiye’ye ziyarette bulunan Danimarka Dışişleri Bakanı Per Stig Möller’in ilginç bir öneride bulunduğu öğrenildi. Möller’in, Dışişleri Bakanı Ali Babacan ile yaptığı görüşmede, “Türk bir savcı ve polisler, Danimarka makamlarıyla bizim ülkemize gelerek kanıtlar üzerinde birlikte çalışsın” önerisini ilettiği belirtildi. Ankara’nın da öneriyi kabul ettiği bildirildi. Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgilere göre, Möller Ankara’ya düzenlediği ziyarette, Türkiye’nin Roj TV ile ilgili baskıları üzerine ilginç bir teklifte bulundu. Buna göre Möller, Türkiye tarafından belirlenecek bir savcının Kopenhag’a giderek dava üzerinde Danimarkalı savcı ile birlikte ülke yasaları kapsamında ortak çalışmasını önerdi. Bunun yanı sıra Möller, savcıyla birlikte delil incelemede deneyimli birkaç polisin de gelerek deliller üzerinde Danimarkalı meslektaşlarıyla beraber inceleme yapması teklifinde bulundu. Bu öneriye Türkiye ise beklemeden “tamam” yanıtı verdi. ‘İslamda kadın hakkı yok’ Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ, 4 bin yıl önce Sümerlerde kadınların İslam hukukundan daha üstün bir konum ve yaşama sahip olduklarını söyledi ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ, 4 bin yıl önceki Sümer kültüründe bile kadınların İslam hukukundan daha üstün bir konum ve yaşama sahip olduklarını söyledi. Cumhuriyetin kurulmasının ardından kadınlara evlilik belgesinin verildiğini anımsatan Çığ, “İslamda kadınlarla erkekler eşit değildir. Oysa bundan 4 bin yıl önce Sümerlerde bile kadınlarla erkekler eşit haklara sahipti” dedi. Başkent Okulları’nda “Anadolu Medeniyetlerinden Günümüze Kadın” konulu konferans veren Çığ’a öğrenciler büyük ilgi gösterdi. Öğrencilerin “Atatürk’ü gördünüz mü”, “Cumhuriyet döneminde kadınların toplumdaki yeri nasıldı”, “Kadınlar haklarına tam olarak sahip olabilecek mi” şeklindeki sorularına yanıt veren Çığ, “Atatürk’ü gördüm, ama yakın diyaloğumuz olmadı. Cumhuriyet döneminde kadınlar erkeklerle eşit hale getirildi. Kadınlar mücadele ederse, yasalardaki tüm haklarına sahip çıkarsa bu ülkede her şey daha iyi olur” diye konuştu. Mezopotamya kültüründe kadınların içinde bulundukları duruma değinen Çığ, şunları söyledi: “Sümerlerde çok tanrı vardı. Bereketin, sağlığın, barışın koruyucusu hep tanrıçalar olmuştu. Onlarda kadınerkek eşit. Kadın boşanmak istese mahkemeye gidiyor. Ve gerekirse tazminat alabiliyor. Mahkemede kadın erkekle aynı tanıklığı yapabiliyor. İslamda ise 2 kadının tanıklığı 1 erkeğin tanıklığına eşit sayılıyor. Sümerlerde bir kadın bir erkekle evlenebiliyor. Oysa İslamda bir erkek çok sayıda kadınla evlenebiliyor. Türkiyemizde ise Cumhuriyetin ilanının ardından kadına evlilik belgesi veriliyor. İslamda kadınlarla erkekler eşit değildir. Bunu kimse söyleyemez. Oysa bundan 4 bin yıl önce Sümerlerde kadınlarla erkekler eşit haklara sahipti.” zun, yorgun kanatlarımızla denize doğru uçuyoruz. Daha çok var denize. Uzaklardan, çok uzaklardan duyduğumuz çatırtı, koca bir buzulun ana kitleden kopmasının sesidir. Denizin sesi hırçın. Denizin sesi öfkeli. Üstünden uçup gittiğimiz topraklar bir yangın yerine benziyor. İmar edildiği söylenen bu toprakların geliştiğini, güzelleştiğini anlatanların sesleri kulaklarımızı kirletiyor. Yalan, iş görmenin, politikanın tek yöntemidir artık. Gözümüzün içine bakarak söylenenler ruhumuzu kirletti. Uzun, yorgun kanatlarımızla denize doğru uçuyoruz biz. Ülkemizin ufkundaki kara bulutların dağılıp gideceğine olan inancımız gittikçe zayıfladı. Müzik sustu. Tuhaf, kulaklarımızın alışık olmadığı bir yalelli her yerde. Zaman zaman konduğumuz, her nasılsa yeşil kalmış ağaçların cılız dallarından, paranın her şeyi, ama her şeyi satın alan gücünden duyduğumuz ürküntüyle, yangın yerine dönmüş ülkemize bakıyor, gözlerimizi kapatıyoruz. Sonra yeniden uçmaya başlıyoruz. Durmak olmaz. Bir an önce denize kavuşmalı. ??? Uzun kanatlarımız yorgun. Artık uçan hiçbir şeye tahammülleri kalmamış hoyrat avcıların kurşunları sağımızdan solumuzdan geçip giderken, ülkemizi karanlığa terk etmenin hüznü çöküyor üstümüze. Nereye gidiyoruz? Yaşlı delikanlılarımızı gözaltından hastanelere taşıyoruz. Sesimizi iyice kısmak için petrol zenginleri, paragözler, uzun maşlahları kefiyeleriyle, koca uçaklar dolusu canlı “eşyaları”, cansız koltuklarıyla geldikleri havaalanlarında şatafatlı törenlerle karşılanıyorlar. Sokaklar, kapatılmış, saçları rüzgârdan esirgenmiş kardeşlerimizin yakında uçup gidecek gururlu aldanmışlığıyla doldu. Otobüslerde “zamanın aldatılmış ruhunun” kararttığı yüzlerle bizim insanlarımız, ülkelerini büyük bir gürültüyle gelen felaketten korumak isteyenlere kötücül bakışlar fırlatıyorlar. Yorgunuz. Denize doğru uçuyoruz. ??? Aslında bir yere gittiğimiz yok. U Karalama kampanyası A KP yanlısı basının hedefinde yine gazetemiz ve İlhan Selçuk var şunları anlattı: “ (...) Unutmamak gerekir ki kendisi Fehmi Koru’yla yıllar önce karşı karşıya geldiği programda sergilediği az bilgi, az zekâ, az kıvraklık ve az etik ile laikçiler safından pek çok ismi demokratlar safına katmayı başarmıştı. Herhalde beyi kendi haline bırakmak en iyisi, yazdıklarının ve gazetesinin karıştığı karanlık işlerin yine böyle bir sonuca yol açacağından şüphe yok. Ancak hedef gösterdiği insanların başına geleceklerden birinci derece sorumlu olacağına da şüphe yok.” İstanbul Haber Servisi AKP yanlısı, 2. Cumhuriyetçi ve dinci basın, Cumhuriyet gazetesine yine ağır hakaretler ve iftiralarla saldırdı. Gazetemiz imtiyaz sahibi ve başyazarı İlhan Selçuk’un, Ergenekon soruşturmasını yürüten savcı Zekeriya Öz’ü tehdit ettiğini iddia eden bazı gazeteler, gazetemizi “darbecilikle” suçladı. Emekçilere polis copu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara’da Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı’nı protesto etmek için TBMM önüne yürümek isteyen çalışanlar, polis engeliyle karşılaştı. Güvenpark’ta toplanan çalışanlara müdahale eden polis, emekçileri copladı. Polis, Akay Caddesi ve Numune Hastanesi önünden TBMM önüne yürümek isteyen çalışanlara da izin vermedi. Tasarının görüşmelerine TBMM Genel Kurulu’nda devam edilirken, dışarıda da olaylar çıktı. Düzenlemeyi protesto etmek amacıyla iş bırakma eylemi yapan ve 3 ayrı noktadan TBMM önüne yürümek isteyen DİSK, KESK, TMMOB, TDB, TEB, Türkİş Ankara Şubeler Platformu ve TTB ile onlarca sivil toplum örgütü üyesi çalışanlar, polis engeliyle karşılaştı. İlk grup, öğle saatlerinde Kızılay’daki Güvenpark’ta toplandı. Eyleme destek verenler arasında ODTÜ ile Ankara Üniversitesi öğrencileri ve çalışanları ile EğitimSen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer ve Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Ercan İpekçi de vardı. Emekçiler, Güvenpark’tan, Meclis’in Dikmen Kapısı’na yürümek ve orada basın açıklaması yapmak istedi. Ancak yürüyüş, polis tarafından engellendi. Panzerler yolu kapattı. Bunun üzerine KESK Genel Başkanı İsmail Hakkı Tombul ve beraberindeki heyet, polislerle görüşmelere başladı. Ancak polis, uzun süren görüşmelere karşın emekçilerin TBMM’ye yürümesine izin vermedi. Polis engeliyle karşılaşan emekçiler, burada sık sık “Çetelere barikat, emekçiye değil”, “AKP halka hesap verecek”, “İşte sendika işte KESK” sloganları attı. Polisle yapılan görüşmelerin uzaması üzerine emekçiler, oturma eylemi başlattı. DTP Milletvekilleri Sevahir Bayındır, Gültan Kışanak ve Özdal Uçer ile görevden alınan Diyarbakır’ın Sur ilçesinin eski Belediye Başkanı Abdullah Demirtaş da çalışanlara destek vermek için Güvenpark’a geldi. ETTİK’ ‘GÜÇLERİMIZİ SEFERBER Burada, emekçiler adına açıklama yapan KESK Genel Sekreteri Abdurrahman Başdemir, tasarının “yaratacağı tahribata karşı bütün güçleriyle seferber olduklarını’’ söyledi. Emekçiler, daha sonra, “Barikat kalksın yürüyüş başlasın’’ sloganlarıyla çevik kuvvet ekiplerinin panzerlerle kurduğu barikata doğru yürüyüşe geçti. Emekçiler, TBMM’ye yürümelerine izin verilmeyince polis barikatını aşıp, Kızılay Meydanı’na yöneldiler. Bu sırada polis çalışanları coplamaya başladı. Taş ve sopaların da kullanıldığı çatışma bir süre devam etti. Dağılan çalışanlar, bir süre sonra Kızılay Meydanı’nda toplanarak, yolu trafiğe kapattı. Arbede sırasında bazı emekçilerin yaralandığı gözlendi. Kızılay Meydanı’na çıkan tüm yolları tutarak barikat kuran polis, emekçilere Kızılay’ı trafiğe açarak dağılmaları uyarısında bulundu. Kızılay Meydanı’nda açıklama yapan DİSK Ge nel Başkanı Süleyman Çelebi, bütün engellere karşın halkın yasa tasarısının “geleceği kararttığını, emekliliği ortadan kaldırdığını ve sağlığı yok ettiğini” bildiğini kaydederek “Bu yasaya karşı mücadelemiz sonuna kadar devam edecek. Milyonlarca insan yasalara yönelik saldırılara karşı mücadele etmeye devam edecek. Bunun için bu alanda ant içiyoruz” dedi. KESK Genel Başkanı Tombul da tasarıyla emeklilik yaşının 65’e çıkarılacağını, sağlığın paralı hale geleceğini ve emekli aylıklarının düşeceğini vurguladı. AKP’nin “kendine demokrat” olduğunu belirten Tombul, gerçek demokrasinin halkın taleplerinin dikkate alınmasıyla mümkün olduğunu ve bu sağlanana kadar mücadele edeceklerini kaydetti. TTB Merkez Konseyi Başkanı Gençay Gürsoy da toplum kesimlerinin itirazları dikkate alınmadan çıkarılmak istenen yasa tasarısının uygulanmasının mümkün olamayacağını söyledi. Yaklaşık 2 saat alanda kalan emekçiler, daha sonra dağıldılar. HP VE DTP’Lİ VEKİLLERDEN DESTEK Aynı saatlerde Genelİş Sendikası önünde toplanan DİSK ve TMMOB üyeleri ise Yüksel ve Akay caddeleri istikametini takip ederek, TBMM’ye yürümek istedi. Emekçiler, Akay Caddesi’nin Atatürk Bulvarı ile kesiştiği köşede barikat kuran polislerce engellendi. Panzer C lerle yolu kapatan polis ekipleri, DİSK ve TMMOB üyelerinin geçişine izin vermedi. Bu sırada, bazı DTP ve CHP milletvekilleri de eyleme destek vermek üzere Akay Caddesi’ne geldi. CHP’li Çetin Soysal, Durdu Özpolat ve Yaşar Ağyüz yürüyüşe izin vermeleri konusunda polislerle görüştü ancak ikna edemedi. CHP’li Soysal, “Bu antidemokratik bir uygulamadır. Özgürlükten dem vuranlar hak arayışındakileri barikatlarla durdurmamalılar. Buradakiler asiller, bizse TBMM’de onların vekilleriyiz. Ne yazık ki asillerin vekillere ulaşması engelleniyor’’ dedi. SES üyesi sağlık çalışanları aynı saatlerde Numune Hastanesi’nden TBMM’ye yürümek istedi ancak yine polis engeliyle karşılaştı. Numune Hastanesi önünde toplanan sağlık emekçilerinin yürüyüşüne, “farklı güzergâhtan gitmek istedikleri gerekçesiyle’’ polis tarafından izin verilmedi. Sağlık emekçilerini engellemek için barikat kuran çevik kuvvetle çalışanlar arasında çıkan gerginlik üzerine de olay yerine takviye ekipler ve panzerler geldi. Dışarıdan gelen 1015 kişilik başka bir grup, Numune Hastanesi’nin önündeki yolu kapatmak isteyince polis tarafından çembere alındı. ANADOLU’DA VAKİT Dinci gazetenin “Savcıya tehdit yazısı” başlıklı haberinde, “Selçuk’un yazısında kendisini gözaltına alan savcıya aba altından soba gösterdiği” yazıldı. Haber, “İhtiyar işi azıttı!” üstbaşlığıyla verildi. Gazetenin yazarlarından Hasan Karakaya da özetle şunları yazdı: “(...) Evet ‘mahkum’ olan biz olduk, ‘darbeciler’in yaptıkları ise yanlarına kâr kaldı! (...) Biz de bir ‘cunta’ mı kursak acaba? ‘83 yaşıma geldiğimde’ bunu düşüneceğim! Nasıl olsa hesap soran yok!” STAR ZAMAN Fethullah Gülen’e yakınlığıyla bilinen gazetenin yorum sayfasında “Şaka!” başlıklı bir yazı yazan M. Nedim Hazar “İlhan Selçuk da ‘Yaptığım şakaları bana sordular’ şeklinde konuşuyor. Artık nasıl bir şaka ise! Şunu bilmeliler: Belki bu şakalarının da üstü örtülür ama eninde sonunda bu ülke modern dünya ile bütünleşecek ve bağırsaklarındaki tüm pislikleri boşaltacaktır” ifadelerini kullandı. AKP’ye yakınlığıyla bilinen gazetenin yazarı Mehmet Altan, “Cumhuriyet gazetesinin kendisine atılan bombaların ordu malı olduğunu yazmadığı”, “bombaların menşei belli olmuş olmasına karşın soruşturma haberine yer vermediği” gibi ifadelerle “Cumhuriyet gazetesi okuyucularının bombalarla ilgili gerçekleri öğrenemediğini” öne sürdü. TARAF YENİ ŞAFAK Ali Bayramoğlu, köşesinde Cumhuriyet gazetesi yazarı Hikmet Çetinkaya’yı konu edindi. Bayramoğlu, Gazetede “Apoletika” adlı köşede Önder Aytaç ve Emre Uslu imzasıyla yayımlanan yazıda gazetemize şu ifadelerle saldırıldı: “(...) O Kaleşnikof’a benzer teleşnikofa dönüştürdüğünüz gazetenizden, kurşunsöz sıkacak, milletin canına okuyacak, canını yaktığınız insanları hiçe sayacaksınız öyle mi?.. Tek amacınız savaş tamtamları çalarak psikolojik harekât yapmak mı olacak? Beyefendi saat 4’te uykusundan uyandırıldı diye ‘mağdur’ sayılacak. (...)”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle