04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 NİSAN 2008 CUMA nayasa Mahkemesi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın AKP’nin kapatılması ile ilgili iddianamesinin görüşülmesini, Cumhurbaşkanı ile ilgili bölümü dışında oybirliğiyle, Abdullah Gül ile ilgili bölümünü de yediye dört çoğunlukla kabul etti. Bu beklenen bir karardı, hatta Yargıtay 8. Daire Üyesi Hamdi Yaver Aktan’ın görüşüne göre, (Bakınız Cumhuriyet 29 Mart 2008 s. 2) bunun aksine bir karar çıkması beklenemezdi. Çünkü ceza davası olmayan kapatma davasının kabulünün otomatik olması gerekirdi. Yine kapatma isteminin bir ceza davasına konu olmaması yüzünden, Cumhurbaşkanı’nın dava dışında tutulması ile ilgili görüşlerin de uzmanlar tarafından enine boyuna tartışılacağını düşünüyorum. Ne yazık ki, konu hakkında görüş beyan eden anlı şanlı gazetecilerimiz bile “Cumhurbaşkanı vatana ihanet dışında bir şeyle suçlanamaz” diyerek kapatma davası ile ceza davasını karıştırmaktadırlar. Bazıları da, “Nasıl oluyor da suç teşkil etmeyen fiiller dolayısıyla kapatma davası açılabiliyor” türünden mesnetsiz sorular ortaya atabiliyorlar. Oysa hem Anayasa Mahkemesi içtihadında, hem de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın iddianamesinde açıkça belirtilmiştir ki, kapatma davası ceza davası değildir ve iddianamede yer alan partinin laikliğe karşı odak haline gelmesinde etkili olan fiillerin illa Ceza Kanunu’na göre suç olması gerekmez. ??? Olayın bu yönünü koyalım bir yana ve şimdi neler olabileceğine bakalım. Hukuken olacak olan şudur: Anayasa Mahkemesi, AKP’ye sa haberler DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN anayasa değişikliği ile Anayasa Mahkemesi’nin parti kapatma yetkisini hukuken ya da fiilen elinden almaktır. Anayasanın “siyasi partilerin uyacakları esaslar” ı düzenleyen 69. maddesi 23.7.1995’ te değiştirilip partinin odak haline gelmesi ve kapatma için beşte üç çoğunluk aranması gibi hükümler getirilerek parti kapatılması güçleştirilmiştir. Yeni bir değişiklikle bunun daha da güçleştirilmesi mümkün olabilir. Ancak, burada artık görülmekte olan bir davayı etkileyecek olan böyle bir girişim, hem siyasi etiğe hem de anayasa hukukunun ilkelerine aykırı olacaktır. Anayasanın “mahkemelerin bağımsızlığı”nı düzenleyen 138. maddesinin 3. fıkrası “Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisi’nde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz” denmektedir. Şimdi bu yetkinin kullanılması ile ilgili soru bile sorulamaz, görüşme bile yapılamazken bu yetkinin ortadan kaldırılması veya sınırlanması nasıl görüşülecek ve kararlaştırılacaktır Meclis’te? Böyle bir düzenlemenin, anayasanın 138. maddesine tümüyle aykırı olduğu açıkça görülüyor. Kaldı ki böyle bir davranış, Türkiye Cumhuriyeti’nin niteliklerini sayarken onun bir hukuk devleti olduğunu söyleyen 4. madde gereğince de değiştirilmesi mümkün olmayan 2. maddesine de aykırı olacaktır. Ama AKP bu! Anayasa manayasa dinler mi? O zaman ne olur? Onu ben de bilemem. A Neler Olabilir? vunma için bir ay süre verecek talep halinde bir o kadar da ek süre tanıyacak, savunmanın kendisine ulaşmasından sonra da, iddianame ve savunma çerçevesinde incelemesini tamamlayarak davayı karara bağlayacaktır. Şu anda kararın ne olduğunu kimse bilemez, hatta Yüce Mahkeme’nin üyeleri bile dosya tamamlanmadığına göre, şu anda ne karar vereceklerini bilemezler diyebilirim. Peki, karar kapatma yönünde çıkarsa ne olur? AKP kapatılır, hakkında siyasi yasaklama istenenlerin milletvekilliği düşer, beş yıl süreyle siyasetten uzak kalırlar. Ama Meclis’teki AKP çoğunluğu bir başka parti adı altında veya bağımsız olarak siyasetlerini sürdürürler, yeni bir hükümet oluşturabilirler. Kısacası siyaset böyle bir durumda bile rayında devam etme yolunu bulur, kaos doğmaz. Ama öyle anlaşılıyor ki AKP kurmayları, Anayasa Mahkemesi’nin ve AİHM’nin bundan önceki kararları ve delillerin ışığında kapanmanın çok güçlü bir olasılık olduğunu görmüşlerdir ve bunu engellemek istemektedirler. ??? Bunun için tutmak istedikleri yol, bir asirmen?cumhuriyet.com.tr ARİS Sessizlik bize göre değil... Bir Paris akşamında düşünce ormanlarında dolaşıyor gibiyim... Türkiye bir gerginlik ortamını yaşıyor... Hrant Dink cinayetinin arkasındaki polisjandarma istihbaratı ve Trabzon’da Pelitli bölgesinde olup bitenler... Trabzon İkinci Sulh Ceza Mahkemesi’nde iki sanık Veysel Şahin ve Okan Şimşek önceki yazılı ifadelerini kabul etmediler... İki sanık açıkça üstlerini suçladılar... Yargıdaki tutanaklara baktım ve çok şaşırdım, yine aynı soruyu sordum: “Türkiye’de aydınların, yazarların, sanatçıların, gazetecilerin neden can güvenliği yok?” Ortaya çıkan gerçek, Hrant Dink’in Yasin Hayal ve arkadaşlarınca öldürüleceğini hem asker ve sivil istihbarat birimleri biliyor... Yasin Hayal’in akrabası Coşkun İğci, istihbarat birimlerine 2006 yılının temmuz ayında bildirmiş... Jandarma astsubaylar Veysel Şahin ve Okan Şimşek ne diyorlar son duruşmada: “Biz bilgileri yüzbaşı Metin Yıldız’a bildirdik. O da Albay Ali Öz’le konuşacağını söyledi...” Bir de olayın polis yönü var... Peki polis bu bilgileri kimlere iletti... Gördüğüm kadarıyla Hrant Dink cinayetinin üzerindeki örtü pek kaldırılacağa benzemiyor. Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı cinayetlerinde olduğu gibi... Ben bir Paris akşamında bunları düşünüyorum... Düşünceler ormanında dolaşırken P POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA Sessizlik Bize Göre Değil... haykırıyorum: “Sessizlik bize göre değil...” ??? Ne zaman Paris’e, Berlin’e, Frankfurt’a gitsem, 68 kuşağının o beyinleri diri delikanlılarıyla karşılaşırım... Eski arkadaşlarımdır onlar... İstanbul’dan Paris’e uçarken 68 kuşağının önemli adlarından Atilla Keskin’in “Acılara Yenilmeyen Gülümseyişler” (Tekin Yayınları) kitabıyla, bir hafta önce okumaya başladığım S. Eriş Ülger’in “Zafere Giden Yol” kitabını (Remzi Kitabevi) almıştım yanıma... Tüm ulusun kaderini ve yeni Türkiye’nin doğuşunu belirleyen olayları anlatıyor Ülger kitabında... Mustafa Kemal’in önderliğinde kurtuluşun ve kuruluşun tüm kahramanları tarihin derinliklerinden bir bir çıkıyorlar... İç başkaldırılar, Çerkez Ethem’in ihaneti, İzmir suikastı... Atatürk’ün Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele ve Hüsrev Gerede’yle yollarının ayrılması... Atatürk’ün demokrasiye ve devrimlere bakışı, anlayışı... Latife Hanım’ın kişiliği... Dedim ya düşler ormanındayım... Sessizlik bize göre değil... 68 ve 78 kuşağı... Devrimcilik ve ulusalcılık nedir? Ulusalcı olmadan devrimci olunabilir mi? Geçmişte de çok tartıştık, bugün de tartışıyoruz... Kimi arkadaşlarla yollarımız ayrılalı neredeyse 2025 yıl oldu... Atilla Keskin “Acılara Yenilmeyen Gülümseyişler”de 12 Mart’ı, Deniz, Yusuf, Hüseyin ve darağacını anlatıyor... Denizler’in ölüm hükümlerinin okunduğu salonda Atilla Keskin de vardı... 20’li yaşlardaydı idam hükmü verilen 14 genç... En delikanlı yıllarını darağacının gölgesinde dört duvar arasında, yaşamının yirmi yılını da gurbette sürgünde geçirdi... ??? Arkadaşım Nihat Behram, Keskin’in anıromanına bir not düşmüş arka kapakta: “Atilla’nın anılarında, kuşağının kavga günleri, kavga arkadaşlarının insani derinliğiyle iz bırakmış duyguları ışıldıyor... Sesi, yaşamın içinden gelen insanın sesi; eğilip bükülmemiş, sade, gerçek, içtenlikli...” Eğilip bükülmemek!.. Eğilip bükülenler Malatya katliamında suskun, tıpkı 15 yıl önce Sıvas kıyımında olduğu gibi... Havada bahar kokusu var!.. Hüzünler, acılar içinde geçen bir yaşama alıştık mı ne!.. Susmak, yılgınlığa düşmek yok!.. Sessizlik bize göre değil!.. hikmet.cetinkaya?cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: +90 0212/ 343 72 69 C 3 Yine çocukları kullandılar İstanbul Haber Servisi Cumhuriyet gazetesi, 5 Mayıs, 10 ve 11 Mayıs 2006’daki bombalı saldırıların ardından molotofkokteylli saldırıya uğradı. Şişli’de bulunan gazete binasının bahçesine molotofkokteyli atan 3 saldırgandan U.E. adlı 13 yaşındaki bir çocuğu gazetemiz çalışanları yakalayarak güvenlik güçlerine teslim etti. Gazetemizin güvenlik kabininin ateş alması sonucu hasar gördüğü saldırıyla ilgili olarak ikisi çocuk 4 kişi gözaltında bulunuyor. Zanlılardan üçünün görüntüleri, saldırıdan önce keşif yaparken gazetemizin güvenlik kameralarına yansıdı. Gazetemize saldırı ihbarlarıyla ilgili olarak bir süreden beri binanın çevresinde polis tedbir alıyordu. Cumhuriyet gazetesinin binasının bahçesini çeviren tel örgülere koşarak yaklaşan 3 kişi, molotofkokteyli atarak kaçtı. Aynı esnada bahçeden çıkış yapmaya hazırlanan gazetemiz Satış Müdürü Fazilet Kuza, Spor Servisi Şefi Arif Kızılyalın ile spor muhabiri Görkem Çötelioğlu’nun içinde bulunduğu aracı kullanan ulaştırma görevlisi arabayla saldırganları takip etti. Ancak trafiğin tıkanması üzerine gazetemiz çalışanları Abidei Hürriyet Caddesi’ne doğru kaçan saldırganların peşinden koştu. Gazetemiz çalışanları, üzerinde silah bulunan 1995 Lüleburgaz doğumlu U.E’yi Abidei Hürriyet Caddesi’nde yakalayarak polise teslim etti. Zanlının ifadeleri doğrultusunda polis Şişli, Feriköy, Eminönü ve Kurtuluş’ta çeşitli adreslere baskınlar düzenledi. Baskınlarda biri çocuk üç kişi daha gözaltına alındı. İki çocuk, Üsküdar’daki Çocuk Şube Müdürlüğü’nde gözaltında tutulurken olayla ilgisi olduğu düşünülen iki kişi de İstanbul Terörle Mücadele Şubesi’nde sorgulanıyor. Saldırı esnasındaki güvenlik kamerası kayıtlarında 3 saldırganın keşif yaptığı orbaşladılar, ben aracın başında kaldım. Saldırganlardan birini biraz ilerde yakalamışlar. Spor Servisi Muhabiri Görkem Çötelioğlu: Spor servisi şefimiz Arif Kızılyalın ve satış müdürümüz Fazilet Kuza ile saat 23.30 sıralarında araca bindik. Uzaktan kumanda ile bahçe kapısı açıldığı sırada bir alev gördüm ve sol arka lastiğin yanına, yani benim bulunduğum tarafa düştü, hemen camı kapattık. İlk şaşkınlıktan sonra kaçanları arabayla takip ettik. Trafik sıkışık olduğu için minibüs duraklarının olduğu yola girdik. Devam edemeyince arabadan inip arkalarından koştuk. Mezarlığı geçtikten sonra arkadaşımızın bir kişiyi yakaladığını gördüm. Silah yerdeydi. Gazetemizin güvenlik kameralarından alınan görüntülerde molotofkokteylinin atılış anı ve yere düşerek parlaması görünüyor. taya çıktı. Kayıtlarda, zanlıların saldırıdan 5 dakika önce gazete binasının önünden geçtikleri, karşısında durup baktıkları tespit edildi. URUSIKIDAN BOZMA TABANCA Saldırının tanığı olan Kızılyalın, Kuza, Çötelioğlu ve ulaştırma görevlisi gazetemiz avukatları eşliğinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nde ifade verdi. Emniyet yetkilileri soruşturmanın çok yönlü olarak sürdürüldüğünü, yeni gözaltılar olabileceğini belirttiler. Olayı yakından gören gazetemiz çalışanları molotofkokteylinin atıldığı anı şöyle anlattılar: Spor Servisi Şefi Arif Kızılyalın: Gazete bahçesinden çıkmak üzereyken sol önümde alev topu gördüm. Telaş yaşarken ‘Molotof attılar’ denildi. Şoförümüz arabayı biraz geri alıp alevlerden kurtardı. Sonra manevra yapıp yola çıktık. Kaçan üç kişiyi gördük. İkisi önde biri daha gerideydi. Şoförümüz yol tıkanınca minibüs duraklarından geçip önlerini kesmek istedi. Ama ilerleyemedik. Abidei Hürriyet Caddesi’nin köşesinden itibaren koşmaya başladık. Şoför arkadaş en arkadan giden mavi kazaklı ve silah taşıyan saldırganı İtalyan Mezarlığı girişinde durdurdu. Kısa süre de gazetenin önünde bekleyen polis otosu yanımıza geldi. Çocuğa “Nerelisin” diye sorduğumuzda önce “Lüleburgaz” sonra “Gümüşhane” dedi. Yerde duran silahı ve çocuğu polis ekipleri teslim aldı. Polis ilk incelemesinde tabancanın el yapımı, kurusıkıdan mermili tertibata geçirilmiş bir silah olduğunu söyledi. Çocuk ekip otosuna bindirilirken “Ben yapmadım yönlendirdiler, hepsinin adresini biliyorum” dedi. Aşırı korku içindeydi. Satış müdürümüz Fazilet Kuza: Gece geç saatlere kadar çalıştıktan sonra gazeteden beni eve bırakmak üzere araç tahsis edildi. Arif Kızılyalın ve Görkem Çötelioğlu’yla aynı yöne gittiğimiz için onları da arabaya çağırdım. Ben ön koltuğa geçtim. Çantamdaki çikolatayı arkadaşlarıma ikram etmek üzere çıkartırken bir alev topu gördüm. “Arkalarından gidelim” dedik. Trafik sıkışıktı, yan yola girdik. Arkadaşlar inip koşmaya renkli ilan ‘SALDIRILAR YILDIRAMAZ’ 2006’daki bombalı saldırı, gazetemiz İmtiyaz Sahibi ve Başyazarı İlhan Selçuk’un gece yarısı baskınıyla gözaltına alınıp Ergenekon terör örgütü ile ilişkilendirilmeye çalışılmasından kısa süre sonra molotofkokteylli saldırı nedeniyle gazetemize destek telefonları yağarken, siyasetçiler de olaya tepki gösterdi. Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız’ı telefonla arayan eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk geçmiş olsun dileklerini iletti. CHP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Özyürek de “Başta İlhan Selçuk’un 12 Mart’ı aratmayacak şekilde gece yarısı gözaltına alınması ve gelişen olaylar Cumhuriyet’i yıldırmadı. Cumhuriyet çalışanları laik demokratik cumhuriyeti savunmaya devam ediyorlar. Öyleyse, bunları korkutmak için bomba atalım diye düşündüler. Şimdi bombalama aşamasında oldukları anlaşılıyor” dedi. Cumhuriyet çalışanlarına geçmiş olsun dileğinde bulundu. K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle