03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 NİSAN 2008 CUMA müzik YORUMLAR Günümüzün 15 ünlü sanatçısı, Üç Hürel’in yıllara meydan okuyan şarkılarını kendi tarzlarıyla yorumluyor C Enkaz ve Tabu milerine göre sadece kitlesel algının ve tepkinin yaşanmadığı, ancak her halükarda benzer bir krizin içindedir. Bu krizin Almanya’daki veya Fransa’daki halkı da vuracağı kesindir. Ama onlardan çok daha fazla, Türkiye başta olmak üzere “gelişmekte olan piyasaları” yerle bir edeceği kesindir. Gündemdeki bu finans krizinin reel ekonomiyi de etkisine alması durumunda, 85 yıllık cumhuriyet tüm kazanımlarıyla birlikte dibe vuracaktır. Bu, Ankara’nın badem bıyıklı ve bazısı Batı üniversitesi diplomalı, ama her durumda imam kafalı tüccarları dışında, uzmanları zaten şaşırtmayacak bir sonuç. Çünkü, görüyorlar: Vahdettin ile Damat Ferit’in anakronik karikatürleri eline bırakılmış bir ülke, küresel krizin yükünü çekemeyecek kadar zayıflamıştır. O zaman, böyle bir ülkenin güvenliğini ve sınırlarının dokunulmazlığını önümüzdeki yıllarda da garanti etmek için ortada bir neden bulunmuyor. Herhangi bir Batı ülkesinin Türkiye’ye böyle bağlayıcı bir garanti veremeyeceğini şimdiden söylemek zorundayız: “Türkiye çok büyük”... Malum. ??? Soru, acıtan bir sorudur: Türkiye’nin, neoliberal imamlar elinde paramparça olması halinde, böyle bir yıkımın altında başka kimler kalacaktır? Paris veya Berlin böyle bir enkazın kendisi için tehdit oluşturmadığını düşünmekte acaba tümüyle haksız mıdır? Sovyetler Birliği’nden Çekoslovakya’ya, Yugoslavya’dan Irak’a kadar yaşanan devlet çözülmelerinin kendisini etkilemediğini, Türkiye’deki benzer bir sürecin de AB motoruna hiç dokunmayacağını düşünmekte haksız mıdırlar? Bu sorunun peşinde kalmalıyız. Bir geçici ekleme yaparak: Dünyanın egemenleri artık her tür çatışmayı etnik veya dinsel bir renge büründürmekte, sınıfsal gerekçeleri tümüyle etnikleştirmekte ve dinselleştirmekte kararlıdır. Bunun için de elinde yeterince “demokratik uşak” bulunmaktadır. Türkiye gibi büyük siyasal birimlerin, böyle küçük etnik, dinci, uşak cumhuriyetlere bölünmesinin, küreselleşmenin merkez ülkelerini etkilemeyeceğinden şimdilik eminler. Çıkmazdayız. Aydınımızdan ve aydınlaşacak işçimizden başka bir dayanağımız yoktur. 7 Unutulmaz şarkıların Hüreller’i Hatice TUNCER Anadolu pop müziğinin öncü gruplarından Üç Hürel’in şarkıları, bugünlerde poptan halk müziğine kadar değişik tarzlarda okuyan şarkıcıların yorumuyla bir kez daha dillere düştü. Onur Hürel, Haldun Hürel ve Feridun Hürel kardeşlerin 1970’lerde kurduğu grubun şarkılarını günümüzün ünlü ve genç sanatçıları “Sonsuza Kadar” albümünde yorumluyor. Ferhat Göçer, Yavuz Bingöl, Özcan Deniz, Hayko Cepkin, Burak Kut, şovmen Beyaz’ın da aralarında bulunduğu günümüzün 15 şarkıcısının bir araya geldiği ve Seyhan Müzik tarafından yayımlanan albümü bahane edip Hürel kardeşlerle uzun bir sohbete daldık. Feridun Hürel’in Feneryolu’ndaki evindeki sohbette çayları Haldun Hürel hazırladı, “sözcü olduğu için” soruları Feridun Hürel yanıtladı. Onur Hürel ise zaman zaman itiraz etti, zaman zaman katkı yaptı. Feridun Hürel, 30 yıldır sahneye çıkmadıkları ve sadece 4 albüm yaptıkları halde hâlâ “saygın bir şöhretlerinin olmasının” formülünü açıklamak için kütüphanesinden Enver Behnan Şapolyo’nun “Kemal Atatürk ve Milli Mücadele Tarihi” kitabını getirdi. Feridun Hürel kitapta altını çizdiği şu bölümle müzik yaşamları boyunca bağlı kaldıkları anlayışı açıkladı: “Kemalizm güzel sanatları kopyacı ve mukallit ve tercümeci değildir… Musikide halk melodilerini alarak, Garp musikisi tekniği ile armonize ederek asri bir musiki doğurmaktır. Yoksa Garp’ın musikisini aynen bir çalgıcı gibi çalmak Kemalizmin musiki mefrukesi değildir.” Üç Hürel, çıkış noktalarını oluşturan Anadolu kültürü ve müziğinin de tek değil, binlerce yıllık kültürel birikim olduğunu düşünüyor: “Bütün müzikler birbirlerinden etkilenerek gelişirler. Anadolu’dan İspanya’ya kadar giden, Arabistan’dan gelen bu müzik, topraktan, halktan doğar. Çeşitli medeniyetler çeşitli katkılarda bulunur ve o coğrafyanın bir müziği oluşur. O müzik sonradan evrensel boyutlara ulaşır ya da ulaşamaz. Bizim tek şansımız bütün sanatlarda evrensel boyutlara ulaşmak için kendi zenginliklerimizden, evrensel boyutlarda kabul görebilecek tekniklerden yararlanarak sentezler yapmak. Bir ülkenin kültürünü yansıtmak, temsil etmek, ülkenin kültür kaynaklarından beslenmekle olur. Özellikle Türkiye’nin kültür yozlaşmasına girdiği bu dönemde sanatçının sorumluluğu, kültürüne sahip çıkmaktır.” sinin düzenlediği Altın Mikrofon yarışmasında tek gitarlarını sırayla çalmışlar. Oğuzlar ve Biraderler adlı gruplardan sonra 1970’te grup kendi kalıcı çizgisiÜLTÜR EMPERYALİZMİ ni oluşturmuş. İlk 45’lik plakları “Ve Ölüm/Şeytan Bunun Neresinde” şarkısının gördüğü Hürel kardeşlerin üçü de günümüzilgiden sonra Türkiye’nin her yerinde de Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniverkonserler verdiler. sitesi olan Güzel Sanatlar Akademi“Ömür Biter Yol Bitmez”, “Sevenler si’nde okumuş. Onur Hürel heykel Ağlarmış”, “Ağlarsa Anam Ağeğitimi almış, halen Ataşelar”, “Didaydom”, “Bir Sevhir’deki Şehit Öğret30 mek Bin Defa Ölmek men Hasan Akan İlDemekmiş” gibi buyıldır sahnelerden köğretim Okugünlere kadar gelen lu’nda görsel sauzak duran Hürel şarkılara imza attınatlar eğitimcikardeşler “Fenerbahçe ile lar. 1973 ve 1974 si. Haldun Galatasaray seyircisi tel yıllarında yaptıkHürel seraörgülerin kalktığı statlarda yan ları iki uzunçalarmik bölümü la Türkiye’nin ilk yana maçları seyrettiği gün biz mezunu, ha“Altın Long len Marmara, sahneye çıkacağız. Döner Play” ödülünü alTicaret ve bıçağıyla maça giden insan dılar. Askerlik, aiBahçeşehir bizim konserimize gelecek. O lede kayıplar gibi üniversiteleözel sorunlarla insanlarla bizim müzik rinde İstanbul grup çalışmalarını kültürü ve sanat paylaşımımız sürdüremeyen Üç Hütarihi dersleri veriolamaz” diyor. rel, 1996’da “Efsane Yeyor. İstanbul üzerine niden”, 1999’da “1953” adkitapları ve romanları lı albümleri çıkardı: “Bu çizgide var. Grafik eğitimi alan FeriCem Karaca, Barış Manço, Fikret Kızıdun Hürel ise halen Yeditepe ve Ticalok, Moğollar ve Üç Hürel’in yanına ret üniversitelerinde yaratıcılık, reklambir isim daha koyamıyoruz. Bu yol arcılık, halkla ilişkiler dersleri veriyor. Satık kapandı. Anadolu pop ismini ilk kez natın her dalıyla ilgilenen, sanat üzeriMoğollar yakıştırdı. Üç solist rahmetli ne kafa yoran üç sanatçı kardeş, sohbeoldu, Moğollar sahneye çıkıyor, biz çıktimiz boyunca Türkiye’de yalnızca samıyoruz. Biz beşimiz aynı anlayışta, natta değil, hayatın her alanındaki yozama farklı işler yaptık. Bu formülde laşma ve kültür emperyalizminin etkikendi tarzını yaratan bir isim daha çıksinden rahatsızlıklarını dile getirdiler: madı. Klasik müzikte bu anlayışta ça“Benim karım Rus, o nedenle Rus telışmalar yapan Fazıl Say ve Tuluyhan levizyonlarını izliyorum. Koskoca Rus Uğurlu’nun adlarını, şu anda rock mükültürünün durumu içler acısı. Aynı zikten bahsettiğimiz için anmadık.” bizdeki gibi yarışma programları, bir Hüreller, günümüzde sanatta ve müeve kapanıp izlemeler. Rönesansını zik alanındaki tıkanıklıkta yapmış medeniyetler, kültürü, sanatı alyaratıcılık sorununu mış götürmüş ve diğer medeniyetleri kültür emperyalizmi ile yok etmeye çalışıyorlar.” OSMAN ÇUTSAY lmanya Başbakanı, bir süre önce ziyaret ettiği Ortadoğu’daki küçük, ama izlediği politikalarla bölgeyi neredeyse yarım yüzyıldır ateş çemberine döndüren bir ülke için “güvenliği tartışma konusu bile değildir” türünden bir açıklama yapma gereği duydu. Ülkenin adı önemli değil. Bu güvencenin verilmesi ve onunla aranacak paralellikler önemli. Yani... Yani, bir ülkenin güvenliğinin, toprak bütünlüğünün, sınırlarının tabu olarak ilan edilmesi ve bu sınırların tartışılmayacağı mesajı, önemli. İyi. İyi de, Ortadoğu’nun büyük bir dönüşüm içinde olduğu biliniyor ve herkes görüyor zaten. Sormak zorundayız: BOP da denilen ve Türkiye’nin bitirilmesine açılacak bu son kanlı Büyük Ortadoğu Projesi denkleminin “sabitlerini” hatırlatma gereği nereden doğmuş olabilir? Demek, dünyadaki bazı ülkelerin toprak bütünlüğü, sınırların değiştirilmezliği falan, böyle büyük ve zengin ülkelerin açıklamalarına konu olabiliyor. Diplomaside her açıklama anlıktır. Kısa vadelidir ve çok çabuk değişir. Kabul. O zaman ikinci bir soru: Acaba “düveli muazzama”dan bazıları, özellikle de ABD ile Avrupa Almanyası (isteyen “Fransalmanya” veya “AB” diye de okuyabilir), Türkiye’nin sınırlarının önümüzdeki 50 yılda da hiç pazarlık konusu bile edilemeyeceğini, yani toprak bütünlüğünün uluslararası ilişkilerde bir “tabu” olduğunu, kendilerini bağlayıcı koşullar da getirerek, ilan edebilir mi? Bizim BOP dediğimiz şey, eğer tarihin çöplüğüne atılmazsa, Türkiye’nin “dibe vurup dağılmasını” simgeleyen bir çıkıştır ve bu yazıda bizim için şimdilik önemli olan o değildir. Şudur: Eğer sürekli “fazla büyük olduğundan yakınılan” bu Türkiye’nin küçültülmesinden hiç rahatsız olmayacak çevreler varsa, böyle bir çözülmenin şiddetini acaba AlmanyaFransa ekseni etkisizleştirebilir mi? Geçiştirebilir mi? Tartışmalı bir konu. Fakat, sorun ortada: Türkiye dibe vurursa, enkazın altında Almanya’nın kalmayacağını düşünenler, bütün su başlarını tutmuş durumdadır. Biz, ona bazen “AB” de diyoruz. Peki. ??? Almanya, Fransa, İsviçre merkezli dev finans kuruluşlarının milyarlarca avroluk batıkları her geçen yeni ve sürpriz bir açıklama eşliğinde medyada yayımlanıyor. Dünya, birçok açıdan 1929’a benzeyen, ki K anlatırken Feridun Hürel, yaklaşık 10 yıl önce yayımlanan “Eski Köye Yeni Âdet” kitabından alıntılar yaptı: “Bizler ‘durduk yerde yeni âdet çıkarma’ sözleriyle büyütüldük. ‘Eski köye yeni âdet getirme’; bir atasözü. ‘Uygarlık yolunda başarı yeniliğe bağlıdır’; bir Atatürk sözü.” ENERBAHÇEGALATASARAY SEYİRCİSİ Üç Hürel 30 yıldır sahneye çıkmamalarının günümüz Türkiye’sinin durumundan ve seyircinin olası tutumlarından korkmalarından kaynaklanıyor. “Müziği paylaşamazsak üzülürüz” diyorlar ve bu nedenle konserlerden uzak duruyorlar. Ama birlikte çalmayı, söylemeyi hâlâ sürdürüyorlar: “Fenerbahçe ile Galatasaray seyircisi tel örgülerin kalktığı statlarda yan yana maçları seyrettiği gün biz sahneye çıkacağız. Bunlar yaşandı, ütopya değil. ‘Sanatçının duyarlığı’ diye bir şey var. Döner bıçağıyla maça giden insan bizim konserimize gelecek. O insanlarla bizim müzik paylaşımımız olamaz. Sahneye çıkmadığınız için bilemezsiniz. Sanatçı, karşısındakinden bir elektrik almak ister. Bizde ‘Perde kapanmaz’ diye garip bir laf vardır. Adamın babası ölür, akşam piyese çıkar. Bu marifet mi yani? Seyirciye saygı da, hani babana saygı! Neden hep şov devam eder? O kadar beyinler yıkanmış ki. Asla öyle bir şey yoktur. Sanatçı duyarlıdır, kendi istemediği zaman icra yapmak durumunda değildir.” A F TEK GİTARLA ÜÇ KİŞİ Hüreller’in en büyüğü, Haldun Hürel 1947, davulları çalan Onur Hürel 1949, solist ve şarkıların çoğunu yazan Feridun Hürel ise 1951 doğumlu. Çocuk yaşlarında müziğe başlamışlar ve maddi durumları pek iyi olmadığı için enstrümanları hep kısıtlı olmuş. Hürel kardeşler, 1967 yılında girdikleri, Hürriyet gazete Onur Hürel Feridun Hürel Haldun Hürel Sonsuza kadar... Üç Hürel’i, biz “Anadolu pop” diye değerlendirsek de kendilerini hiçbir kategoriye sokmuyorlar. Bu duruşlarını, hep kendi bestelerini okumaları, gitar ve bağlamayı birleştirdikleri özel çalgılarıyla açıklıyorlar. Ayrıca Haldun Hürel’in İstanbul’da, Bakırcılar Çarşısı’nda yaptırdığı darbukalar da grubun bir diğer farklılığını oluşturuyor. 1970’lerden bugünlere taşınan bütün şarkıların birer hikâyesi var. Özcan Deniz’in okuduğu “Mezarımın Taşına” Üç Hürel’in Karadeniz motiflerini kullandığı bir şarkı. Sözlerini, annelerinin “Bakın babanız bana ne şiirler yazmıştı” diye gösterdiği Murat Hürel’in şiirinden almışlar. cutsay?gmx.net HER ŞARKININ HİKÂYESİ Fotoğraflar: VEDAT ARIK Hürel kardeşler, “Sonsuza Kadar” albümünde şarkılarını kendi tarzlarıyla yorumlayan Ferhat Göçer, Burcu Güneş, oyuncu Sarp Apak, Özge Fışkın, Yavuz Bingöl, Gökçe, Özcan Deniz, Betül Demir, Hayko Cepkin, şovmen Beyaz, Pamela Spence, Burak Kut, Demet Tuncer, Vokaliz, Özgün ile albüm çıktıktan sonra röportajlar sırasında tanışmışlar ve kendilerine gösterilen saygıdan çok mutlu olmuşlar. KLASİK MÜZİK Feridun Hürel’in, bugünlerde “Klasik Müzik Rehberi” adlı bir de kitabı yayımlandı. Kitabını günümüzde medyada ve tüm çevresinde şiddetle karşılaşan, kendi kızı Talya, yeğenleri ve tüm çocukları kültürel anlamda koruma altına alabilmek için yazmış. “Bana şiddet içermeyen bir oyun, bir çizgi film gösterin. Şu Batı’da yapılan rap müziğin, hard rock müziklerin sözlerine bakın. Kültür, barış, aşk, sevgi, saygı, terbiye.. biz bunların peşindeyiz.” Baskılara Berlin’den tepki BERLİN (Cumhuriyet) Türkiye’deki AKP iktidarının Cumhuriyet gazetesi ve İlhan Selçuk başta olmak üzere, muhalif aydın ve kuruluşlar üzerindeki baskıları, Berlinli Atatürkçüler tarafından da protesto edildi. 30 Mart 2008 tarihinde toplanan Atatürkçü Düşünce Derneği BerlinBrandenburg Olağan Genel Kurulu sonrasında Başkan Olcay Başeğmez imzasıyla yayımlanan bildiride şu ifadelere yer verildi: “Yaşamlarını Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal bağımsızlığı, Misakı Milliyle çizilmiş olarak devamı savaşımına adamış Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı İlhan Selçuk, İşçi Partisi Atatürkçü Düşünce Derneği BerlinBrandenburg bildiri yayımladı Genel Başkanı Doğu Perinçek, İstanbul Üniversitesi eski Rektörü Profesör Kemal Alemdaroğlu, Sakarya Üniversitesi Öğretim Üyesi Profesör Emin Gürses ve onlarla birlikte gözaltına alınan aydınlarımıza yönelik tüm baskı ve eylemleri protesto ediyoruz. Türkiye’de yargının bağımsızlığına inanan biz Atatürkçüler, ülkemizde yaratılmaya çalışılan ve yayılmacı dış güçler tarafından da yüzsüzce desteklenen sekiz aydır iddianamesi dahi hazırlanmamış bu tür düzmece tertiplerin en kısa sürede boşa çıkacağı umuduyla yurdumuzda aydınlık günlerin bir an önce gelmesini diliyoruz.” on günlerde yaşananlara baktıkça Ece Ayhan’ın elli yıl önce yazdığı dizesi dilimden düşmez oldu: S DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ kovalar şiirsizler düşmanlarım ayağa kalksınlar. Kimdi şairin düşmanlarım diye kınadıkları? Şiirsizler. Şiiri insanın, toplum hayatının dışına çıkaran süreçlerin sonunda, şiirsiz bir toplumun geldiği cinnet ortamının yakından tanığıyız son günlerde. Şiir, büyük, iddialı sözlerde değil, hayatın küçük ayrıntılarındadır çoğu zaman. İşte, İlhan Selçuk’un sabahın dördünde kendisini gözaltına almaya gelen polislere çay ikramı... Nasıl da şiirsel, hayatı şiirle dolu bir insanın davranış biçimi. ??? Bu olay bana, yıllar önce Sinematek’te gördüğüm “Pirosmani” adlı filmin bir sahnesini anımsattı. Pirosmani, Gürcistan’da, köylerde, kasabalarda dolaşıp evlerin, lokanta Şiirsizler dir bizim toplumumuz? Dünyanın ilk ulusal kurtuluş savaşını vermiş, sömürgeciliğe karşı bağımsızlık bayrağını yükseltmiş, her alanda özgür, kişilikli bireyler yetiştirmiş çağdaş toplumumuz nasıl böyle bir girdabın içine savruldu? ??? Ülkemize gelen 1930 doğumlu Kübalı şair Pablo Armando Fernandez’i dinlerken, şiir ve yaşam dolu Küba’nın havasını hissettim. Pablo Armando Fernandez, daha genç yaşlarında ABD’de, edebiyat çevrelerinde bulunmuş bir şair. 1961’de Nâzım Hikmet, Küba’yı ziyaret ettiğinde arkadaş olmuşlar. Kübalı yazarlar bu ziyaret sırasında Nâzım Hikmet için dergilerinde bir özel sayı çıkarmışlar. Bu özel sayı ların duvarlarına resim yapan, karşılığında karnını doyuran ve kendisine gösterilen yerlerde yatıp kalkarak hayatını sürdüren bir halk sanatçısıdır. Hayatının sonlarına doğru bir gün Moskova’daki sanat çevreleri tarafından keşfedilir. Bu kente davet edilir. Sergisi açılır. Çevresine hayranları toplanmıştır. “Ne istersiniz, ne yapalım?” diye sorarlar kendisine. O da yıllar boyu içinde yaşattığı şiir ve resim dolu hayatına çok yakışan şu yanıtı verir: “Bir semaver çay demleyelim. Sonra da çevresinde oturup çay içerek konuşalım.” ??? Bir yanda eşini, anasını doğrayan insanlar, öte yanda çağdışı bir toplum özlemiyle gözü dönmüş çevreler... Bu insanlar, böyle çevreler mi da da onunla yaptıkları uzun bir söyleşiyi yayımlamışlar. Bu söyleşinin bir kopyasını, çevirtip Sözcükler dergisinde yayımlamam için bana verdi. Nâzım’la ilgili konuşurken, aradan geçen 47 yıla karşın heyecanının aynı kaldığını gördüm. Pablo Armando Fernandez’in gelişi bir başka mutlu olayla da birleşti: Çağrı Kınıkoğlu ile Gloria Rolando’nun yönettikleri, Nâzım Hikmet Kültür Merkezi ile Küba Sanatlar Kurumu’nun ortak yapımı olan “Nâzım’ın Küba Seyahati” adlı belgesel filmin ilkgösterimi yapıldı. Bizim ulusal kurtuluş savaşımızdan görüntülerle Küba Devrimi’nin birleştirildiği açılış sahnelerinden sonra, Nâzım’ın “Havana Röportajı” adlı şiirini kendi sesinden okuması eşliğinde, Küba ziyaretinin ayrıntıları, onu tanımış aydınların tanıklıklarıyla aktarılıyor. Nâzım ile Küba Devrimi’nin heyecanını birleştirip günümüze taşıyan bu filmin şiirli dünyasını herkesin paylaşabilmesini dilerim. [email protected] Metin Göktepe Ödülleri sahiplerini buldu İstanbul Haber Servisi Alibeyköy’de, 8 Ocak 1996’da Ümraniye Cezaevi’nde öldürülen tutukluların cenaze törenini izlerken gözaltına alınan ve dövülerek öldürülen Evrensel gazetesi muhabiri Metin Göktepe adına verilen “Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri”nin 11’incisini kazananlar açıklandı. Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri jürisi tarafından yapılan yazılı açıklamada, yazılı haber dalında Tuzla tersanelerinde çalışan işçilerin çalışma ve yaşam koşullarını konu alan Sabah gazetesindeki “Esir Kampı Değil Tuzla” başlıklı haberiyle Sadık Güleç, görüntülü haber dalında NTV’de yayımlanan ve ABD’nin Irak güvenlik güçlerine hibe ettiği silahlardan 1250’sinin Türkiye’ye kaçak yollardan sokulduğunun ortaya çıkarıldığını belgeleyen “IrakKayıp Silahlar Dosyası” haberi ile Adnan Gerger, fotoğraf dalında Milliyet gazetesinde yayımlanan “Polisin Peşinden Ayrılmadı” adlı fotoğrafıyla Arif Arslan birincilik ödülünü almaya hak kazandı. Ayrıca yerel gazetecilik ödülüne Gaziantep Hâkimiyet gazetesinde yayımlanan “Nümahrem” başlıklı haberiyle Seyfi Genç, jüri özel ödülüne de Hürriyet gazetesindeki “Piç diye öldürdü, DNA testinde oğlu çıktı” haberiyle Özgür Cebe, TRT2’de yayımlanan “Bir Barış Savaşçısı: Dalai Lama” haberiyle Devrim Gürkan ve Taraf gazetesi layık görüldü. Kazananlara ödülleri, Metin Göktepe’nin doğum günü olan 10 Nisan’da düzenlenecek törenle verilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle