03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 NİSAN 2008 CUMA haberler AYDINLANMA EMRE KONGAR argıtay Başsavcısı, laiklik ilkesine aykırı eylemlerin odağı haline geldiği gerekçesiyle AKP için kapatma davası açınca, ortalık toz dumana boğuldu: “İktidar partisi kapatılamaz!” “Yüzde 47 oy alan parti kapatılamaz!” “Seçimden daha yeni çıkmış bir iktidar kapatılamaz!” “Milli egemenlik zedeleniyor!” “Milli iradeye yargı darbesi!” “Halkı da kapatın bari!” ??? Önce yukardan aşağı başlayalım: Milli Egemenlik, devletin dış güçlerden bağımsızlığını ve yönetim erkinin Allah’a, dine ya da geleneğe değil, millete dayalı olduğunu (laik niteliğini) belirtir. Yasama, yürütme ve yargı olarak tüm devlet kurumlarını ve güçlerini kapsar. Milli irade, yargı denetiminde yapılan periyodik, serbest ve adil seçimler sonunda oluşan Meclis’te temsil edilen siyasal güçtür. İktidarı ve muhalefeti kapsar. İktidar, Meclis’te oluşan Milli İrade’nin temsiline göre belirlenen yönetimdir. Hükümeti ve hükümetin Meclis’teki gücünü belirtir. ??? Şimdi aşağıdan yukarı gidelim: İktidar (ve muhalefet) Milli İrade’ye bağlıdır. Milli İrade, Milli Egemenliğe bağlıdır. Milli Egemenlik, devletin bağımsızlığını ve milli iradenin kaynağının laik niteliğini belirtir. Bütün bunların meşruiyeti de, Yargı denetimi ile sağlanır. ??? Demokratik sistemimizin bu Irak’la yeni dönem B üyükelçi Özçelik’in Bağdat temasları sırasında, PKK ile mücadeleden ekonomik işbirliğine kadar pek çok konuda ikili görüşmeler yapıldı hurbaşkanı yardımcıları Tarık el Haşimi, Adil Abdülmehdi, Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi (SCIRI) kontenjanından Meclis Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Humam Hammudi, Başbakan Yardımcısı Berham Salih ve Irak Türkmen Cephesi Başkanı Sadettin Ergeç ve yürütme kurulu ile bir araya geldi. INIR ÖTESİ OPERASYONLAR Özellikle, hükümet yetkilileri ile yapılan görüşmede iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi ve terör örgütü PKK sorununun bir an önce çözülmesi konuları ele alınırken Abdülmehdi’yle yapılan görüşmede, Türkiye’nin sınır ötesi operasyonları görüşüldü. Abdülmehdi görüşmede, egemenliğe, ulusal bağımsızlığa ve toprak bütünlüğüne saygı duyulması esasına dayalı şekilde iki ülke arasındaki ilişkilerin tüm alanlarda bütün yöntemlerle geliştirilmesinin önemini vurguladı. Abdülmehdi ayrıca, iki ülke arasındaki sorunların diyalogla ve barışçı yollarla çözümü için Irak ve Türkiye’nin iyi bir koordinasyon içinde olması gerektiğini söyledi. Murat Özçelik ise Türkiye’nin Irak hükümetine verdiği desteği yineledi ve iki ülke arasındaki ilişkilerde gözle görünür gelişmelerin kaydedildiğini dile getirdi. Özçelik, Bağdat’ta Irak kabinesinin Kürt kökenli Başbakan Yardımcısı Berham Salih ile de bir araya geldi. Bu görüşmede de Irak’taki siyasi uzlaşı çabaları ve Türkiye’nin olası katkılarının ele alındığı öğrenildi. Salih ile yapılan görüşmede ayrıca Türkiye’nin Irak ile olan ticaretinin arttırılması üzerinde duruldu. Bahadır Selim DİLEK ANKARA Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani ve ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney’nin Ankara ziyaretlerinin ardından Türkiye, Irak’a ilişkin girişimlerini hızlandırdı. Bu bağlamda Türkiye’nin Irak Özel Temsilcisi Murat Özçelik, bir hafta boyunca Bağdat’ta temaslarda bulundu. Yeni çerçevenin odak noktasında doğalgaz ve petrolün Türkiye üzerinden uluslararası piyasalara çıkarılması, ekonomik işbirliğinin arttırılması ve terör örgütü PKK’nin tamamen etkisizleştirilmesi ile Ankara’nın bölgesel Kürt yönetimi ile diyaloğa geçmesi olacak. Edinilen bilgilere göre Özçelik Bağdat’ta bir hafta boyunca Irak Cum C Milli Egemenlik, Milli İrade, İktidar kavramlar hiyerarşisine göre nasıl işleyeceği anayasada yazılıdır. Anayasada yazılı olan kuralların uygulanmasını, Yargı denetimi güvence altına alır. Yasama ve yürütme organları, yani Milli İrade ve İktidar, Yargı denetimine tabidir: Milli İrade’nin belirlenmesi ve kullanılması, yani seçim, yasama ve yürütme etkinlikleri ancak bağımsız bir yargı denetiminde ve gözetiminde yapıldığı zaman meşruiyet kazanır. ??? Hem yürütmenin yani hükümetin, hem de yasamanın yani Meclis’in anayasaya yani demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletinin kurallarına uygunluk denetimi, Anayasa Mahkemesi ve en üstünde Danıştay’ın yer aldığı İdari Yargı tarafından yapılır. ??? Bağımsız yargı, hele hele anayasa hukukunu koruyan Anayasa Mahkemesi, demokratik rejimin “olmazsa olmaz” koşuludur. İster iktidarda olsun, isterse muhalefette, ister binde 1 oy alsın, ister yüzde 99, siyasal partilerin demokrasiye uygun davranmasını gözetmek ve denetlemek anayasal yargının görevidir. Bu görevi yerine getirmekle yükümlü olan Yargıtay Başsavcısı’nın iddianamesini “Demokrasiye yargı darbesi” diye nitelemek, bilgisizliğin değilse, kötü niyetin bir sonucudur. Çünkü Anayasal Yargı Demokratik rejimin ayrılmaz bir parçasıdır: Onu reddettiğiniz zaman demokrasiye asıl darbeyi siz vurmuş olursunuz. Onun adına da “sivil darbe” derler. 5 Y İLERLEME SAĞLANAMADI Özçelik, Türkmenler arasındaki uzlaşmazlıkları gidermek için de Irak Türkmen Cephesi yetkilileri ile bir araya geldi. Ancak, uzlaşmazlık noktaları konusunda olumlu yönde bir ilerleme kaydedilmediği öğrenildi. Özçelik, bölgesel Kürt yönetiminin temsilcileri ile de Duhok yakınlarında bir araya geldi. Bu görüşmede ise siyasi konuların yanı sıra ticari ilişkiler ve Dohuk kentinin elektrik sorunu ele alındı. S Meclis İnsan Hakları Komisyonu, Almanya inceleme raporunu tamamladı: Saldırılar endişe verici TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Almanya’da yaşanan yangınları ‘ırkçı saldırı’ olarak niteledi. Almanca bilme zorunluluğunun da AİHS’ye aykırı olduğunu belirtti. AYŞE SAYIN ANKARA TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Almanya’nın Ludwigshafen kentinde 9 Türk’ün ölümüyle sonuçlanan yangınları “ırkçı saldırı” olarak nitelendirerek bu saldırıların Türk toplumunu endişelendirdiğini bildirdi. Komisyon, Almanya’nın bu ülkede yaşayan Türklere getirdiği “Almanca bilme zorunluluğu”nun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “ayrımcılık yapmama” ilkesini düzenleyen 14. maddesine aykırı olduğunu belirtti. Alman Göç Yasası ve Ludwigshafen kentindeki yangınlarla ilgili incelemelerde bulunmak üzere bu ülkeye giden TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu içindeki alt komisyon, raporunu tamamladı. Başkan Zafer Üskül ile üyeler Halide İncekara, Mehmet Ekici, Mustafa Ataş ve Akın Birdal’dan oluşan alt komisyon Almanya’da tutuklu ve hükümlü bulunan Türklerle de cezaevinde görüştü. Raporda şu görüşlere yer verildi: “Özellikle Göç Yasası’nın Türk toplumunda aile birleşimini engellemesi ve bu yasanın Türkleri hedef alarak ayrımcılığa yol açması, Türk toplumunun Almanya’da dışlandığı manasına geldiği belirtilmiş, Ludwigshafen kentinde Türklerin yaşadığı bir binada kundaklama sonucu çıktığına dair güçlü iddiaların olduğu yangının Türk ekongar?cumhuriyet. com.tr; www.kongar.org AB, AİHM kararıyla çelişti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AB’nin Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn’in “AKP kapatılırsa müzakereler askıya alınır” açıklaması birliğin kendi müktesebatıyla da çelişiyor. Birliğin yargı organı konumundaki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Refah Partisi ile ilgili olarak 31 Temmuz 2001 yılında aldığı kararda, AKP’ye yönelik davanın da temel gerekçesini oluşturan, “Laiklik karşıtı eylemlerin odağı” olmak konusunda bağlayıcı ifadeler bulunuyor. Mahkeme kapatma kararına karşı açılan davayı ret gerekçelerini şöyle sıralamıştı: Avrupa Mahkemesi, davacılara getirilen yaptırımların, demokratik toplumun korunması için ‘zorunlu bir sosyal ihtiyaca’ yanıt olarak kabul edilebileceği, Refah Partisi yetkililerinin, “laiklik ilkesine farklı bir içerik getirdikleri bahanesiyle” dini inanç ayrımına dayalı çok hukuklu sistem kurmak, İslami yasayı (şeriat) tesis etmek niyetinde oldukları, iktidarda kalmak için kuvvete başvurma yönündeki tavırları konusunda kuşkunun doğmasına neden oldukları kanaatine varmıştır. Parti sorumluları, şiddete başvurmayı teşvik eden ve/veya demokrasinin bir veya birçok kuralına uymayan bir projeyi öneren ya da demokrasinin ortadan kaldırılmasını hedeflemesi yanında, bu yönetim biçiminden kaynaklanan hak ve özgürlükleri tanımayan bir parti, getirilen yaptırımlara karşı Sözleşme’nin himayesinden yararlanma hakkına sahip değildir. İlgili devlet, Avrupa Sözleşmesi normlarıyla çelişen bir siyasi parti projesini, ülkenin demokratik rejim ve iç barışını tehlikeye atma riski taşıyan somut eylemlerle hayata geçirmesinden önce engelleme hakkına sahiptir.” ‘AB SAYGI GÖSTERMELİ’ CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, hükümetin bu tür söylemlere tepki vermemesini eleştirerek “Kimse baskı yaparak hâkimleri etkileyemez” dedi. Öymen, herkesin yargı kararlarına saygı duyması gerektiğini belirterek “AB de saygı göstermesi gereken kurumlar arasında” diye konuştu. Almanya’nın Ludwigshafen kentinde Türklerin yaşadığı bir binada çıkan yangında 9 Türk yaşamını yitirmişti. toplumunda korku uyandırdığı ve Göç Yasası’yla dışlanan toplumun ırkçı saldırıların da hedefi olmasının derin kaygılara yol açtığı ifade edilmiştir.” Raporda, Kuzey Ren Vestfalya Parlamentosu Ana Komisyon Başkanı Werner Jostmeier’in Türklerle ilgili görüşleri de rapora girdi. Jostmeier, oğlunun okulundan örnek vererek Türk öğrencilerin sınıf arkadaşlarının doğum günü partilerine dahi katılmadığını söyledi. Almanya’nın yabancı düşmanı bir ülke olmadığını savunan Jostmeier, “Göç Yasası, insan haklarını gerçekten ihlal etseydi, Anayasa Mahkemesi’nden dönerdi” görüşüne yer verdi. Komisyon, raporun sonuç bölümünde, Göç Yasası ve Türk toplumundaki yankılarına dikkat çekerek “Federal Almanya Cumhuriyeti’nin aile hayatının korunması hakkının kullanılmasına müdahalesini haklı kılacak hiçbir dayanak mevcut değildir. Bu müdahalenin sadece Türk toplumunu etkilemesi, Almanya’daki Türk toplumunda ve Türkiye’de kızgınlık ve tedirginlikle karşılanmıştır” dedi. Raporda, Türklerde Almanca bilme zorunluluğu aranmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “ayrımcılık yapılmaması” ilkesine aykırılık oluşturduğu belirtilerek “Bu çerçevede, eşlerden Almanca bilme şartının sadece Türk göçmenlerden istenmesinin, sözleşmenin 14. maddesi tarafından korunan ayrımcılık yapmama ilkesine aykırılık teşkil ettiği aşikârdır” denildi. P, AP ve onun dalları DYP ile ANAP, 1950’den sonra siyasetin ana akımıydı. Daha çok muhafazakâr, biraz liberal sağ... Diğer ana akım da CHP ve sosyal demokrat kanatta bazen büyüyen DSP ve diğer partiler. 1950’den beri, (35 yıl kadar İnönü ve diğer sosyal demokrat koalisyonları saymazsak...) esas olarak ülkemizi: muhafazakâr sağ yönetti, biçimlendirdi, darbelere sürükledi, yarım demokrasi ile yetindi; ülkenin ayakları üzerinde durabileceği büyük vizyoner bir ekonomi politika izleyecek kapasiteye ulaşamadı; ve sonuçta bu ana siyasi sağ akım ülkeye 58 yılda 19 ekonomik kriz yaşattı; ortalama 3 yılda bir IMF’nin yönetimine girdik, Türkiye ekonomisi toplam 28 yıl IMF talimatlarıyla yönetildi ve son 10 yıldır da kesintisiz IMF yönetiminde. Dolayısıyla ekonomik zayıflık ülkemizi, dış etkilere, büyük devlet dümen suyuna ve hegemonyasına açık bıraktı. Önce bu saptamaları yapalım. (Düşünce soytarılarının, Türkiye’nin bugünkü durumundan Kemalizmi, CHP’yi vs. sorumlu tutmasına bakmayın!) Menderes Demirel Özal’ın (ve teferruatları..) bu başarısız yönetimleri, 1990’lardan itibaren seçmence algılanmaya başlandı. Dikkat edin, 90’lar, Türkiye’nin de küresel ağ içinde küçük bir D CUMA YAZILARI ORHAN BURSALI köye dönüşmeye başladığı, halkın olan biteni çok daha yakından izlediği ve seçimlerde de tepki verme sürecini hızlandırdığı yıllardır! 2000’lere kadar seçimlerde büyük altüst oluşlar yaşadık: Erbakan’ı koalisyon ortağı yaptı, arkasından ANAP’ı mezara gömdü, MHP ve DSP’yi iktidar yaptı... 2001 ekonomik iflası ile, seçmen, ana sağ akımın son parçalarını (DYP ve ANAP) mezara gömdü! ??? Menderes Demirel Özal ana siyasetinin iktidarları sürecinde dinciköktencilere verdikleri teşviklerle, siyasi rüşvetlerle, imam hatiplilerin çoğalmasıyla... dinci siyaset büyüdü ve beklediği anı 2001 büyük iflasıyla yakaladı! Türkiye’yi esas olarak hep sağ muhafazakârlara teslim eden seçmen, 2002 ve 2007 seçimlerinde ortada tek kalan AKP’yi iktidar yaptı. AKP’nin kumaşı, MenderesDemirelÖzal siyasi akımının kumaşından farklıdır! Geldiği siyasi kulvar farklıdır. AKP, Sağ Parti Aranıyor sağ akımın içinden çıkmadı, şeriatçıdinci akımın içinden büyüdü! GülErdoğanArınç ve diğer dinci yoldaşlarının Türkiye düşleri farklıdır! Bugün yaşanan sıkıntının ana nedeni de bu! Oysa, AKP geçmişini reddederek, seçmenin kendisine biçtiği merkezi siyasi rolü üstlenebilse, iflas eden sağın Türkiye deneyimlerini özümseyebilse ve yeni bir sağ politika inşa edebilseydi... ??? Yine öncesine dönersek: MenderesDemirelÖzal ise Türkiye’nin kuruluş felsefesine, ilkelerine bağlı kalır göründü. Bağlı kaldılar diyemeyeceğim, çünkü 50 yılda yaşattıkları ekonomik iflas ve ekonomik politikalar Türkiye’nin kuruluş ilkeleriyle büyük uyumsuzluk içindeydi! Ekonomik başarısızlıkları, bu süreç içinde, dinciliğe, köktendincilere giderek daha fazla taviz vermeleriyle sonuçlandı! Başarısızlık, böyle örtülebiliyordu ancak! Tabii bir de solcu düşmanlıkları da buna eşlik etti! Bugünkü Türkiye, ana sağ akımın yüz karasıdır! Onlar, Avrupalı fikirdaşları ile asla kıyaslanamayacak bir entelektüelsiyasal düşüklük ve öngörüsüzlük ile maluldür! Bu niteliksizliğinin de cezasını hem kendisi ödemiştir, ağır olarak! Hem de daha ağırından, (AKP aracılığıyla) Türkiye’ye ödetmektedir! ??? Meclis’te başarılı bütçe eleştirisiyle kendinden söz ettiren CHP milletvekili İlhan Kesici ile Cumhuriyet’te sohbet ediyoruz! Diyor ki, liberalsağ bir merkez partisi yeniden inşa edilmedikçe, Türkiye bu badireden kurtulamaz! Yüzde 2025’er oyla, merkezin iki kanadında güçlü birer parti, ülkeyi çıkmazlardan kurtarabilir! Merak ediyorum, acaba, muhafazakârliberal sağın bu büyük günahını temizleyecek, çağdaş bir politika izleyecek ve ana gövdeyi yeniden inşa edecek politikacılar var mı Türkiye’de? Türkiye değişimlere gebe de! Bu gebeliğin doğuracağı bir bebek yok ortada! İlginç bir paradoks yaşıyoruz! AKP ‘Noel Baba’ gibi PARİS (ANKA) Fransız Le Monde gazetesi, AKP’nin yerel seçimlerde Güneydoğu’daki büyük kentlerde galip gelmek için yaptığı yoğun çalışmaları haberleştirdi. Gazetedeki haberde, Bağlar semtinde işadamlarının “Noel Baba” rolünü üstlenerek “yüzlerce aileye tonlarca et, televizyonlar ve çamaşır makinelerin dağıttıkları” belirtilirken “Diyarbakır’daki camiler de, cuma namazı için hiçbir zaman o kadar dolu olmamıştı” denildi. Fransa’nın önde gelen gazetelerinden Le Monde gazetesi, Diyarbakır’da işsizlik oranının yüzde 35’i aştığını belirterek “Irak ile sınırı oluşturan dağlarda silahlar üç haftadan beri sustu. Kentlerde ise, iktidardaki AKP’nin Kürt bölgelerinin kontrolü için başlattığı başka bir muharebe var. Yerel seçimlere bir yıl kala, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın muhafazakâr partisi, Kürt partisi DTP’nin kalelerine saldırı kararını aldı” dedi. KÖMÜR, YAĞ VE ŞEKER Halka kömür, yağ, şeker ve okul kitaplarının dağıtıldığını örneklerini vererek anlatan gazete, AKP’nin son seçimlerde Güneydoğu’da rekor düzeyde oy aldığını belirterek “Bölgenin, (AKP) politikasını benimsemesini sağlayarak Kürt sorununu çözmeyi ve PKK’ye verilen desteğini kesmeyi umuyor” diye yazdı. AKP Diyarbakır İl Başkanı Abdurrahim Hattaoğlu’nun “Diyarbakır, 2003 yılından bu yana hükümetten en çok para alan kent. Halka iyi hizmet ediyoruz” sözlerini aktaran gazete, Diyarbakır Belediyesi’ni kazanmak isteyenlerin, zaferin ekonomik ve sosyal reformlara bağlı olduğunu bildiklerini de kaydetti. obursali?cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle