23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 U Ğ U R C haberler SÖZDEN YAZIYA GÜRAY ÖZ iyasalarda deprem var.Üretiminde dikkate değer bir gelişme olmayan, dışarıdan gelen sıcak parayla, cari açıkla ayakta duran ekonomi, gittikça hızlanan rüzgârın karşısında savrulan kuru yapraklar gibidir. AKP ise “yüzde 47’lik bir tevazu” ile efelenerek, dayılanarak iktidar olmayı ve gerçekten de oylarını artırmayı başarıyor. Kamuoyu yoklamaları AKP’ye desteğin yüzde 50’nin üstünde olduğunu gösteriyor. İnanmamak için herhangi bir neden yoktur. Yarın daha kötü günler geldiğinde de aynı desteğin, artarak süreceğini söylemek hiç yanlış olmaz. Peki neden? Türk halkı mazoşist mi? Sefalete sürüklendikçe iktidar sahiplerine hayranlığı artan aptal âşık mı? ??? Kuşkusuz gerçek bu türden sıradan değerlendirmelerle, içi boş analizlerle anlaşılmaz. Hırçınlığı gittikçe artan, “Her şeyi yasama, yürütme bilir, yani biz biliriz, yani ben bilirim, yargı her işe burnunu sokmasın” diyen anlayışın öfkesininin arkasında “yüzde 47’lik tevazu” değil “yüzde 47’lik böbürlenme” vardır. Ekonomide dengeler daha da bozulabilir. Dışarda esen fırtına Türkiye’nin çoktan uçmuş çatısından içeri dalabilir. Gittikçe artan yoksulluğun girdabında boğulan işçi, memur, işleri her gün biraz daha bozulan esnaf, tüccar, küçük işletme sahibi kararan ufka korkuyla bakabilir. Yine de o “yüzde 47’lik böbürlenme” aldırmayacak, işine bakacak, eş dost kayırmaya, mahdum zenginleştirmeye devam edecektir. Onun artan oyunun gerçek nedeni, halkın artan sefaletidir. Yoksullaştıkça iktidara yaklaşan çoğunluk, yanacağını bile bile ampule koşmaktadır. Çaresi yok, başka bir ışık göremiyor etrafta. ??? Diğer ikinci önemli neden, Türk halkının artık hurafeye dönüşmüş, öyle olması için her türlü olanağın değerlendirildiği inançlarıdır. Siz bu dünyada bir kurtuluş suna 25 OCAK 2008 CUMA M U M C U S E S L E N İ Y O R ‘Tam Bağımsızlık Bilinci’ Derleyen: ORHAN TÜLEYLİOĞLU (Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı Yayın Yönetmeni) umhuriyetin, Atatürk ilke ve devrimlerinin ödünsüz savunucusu Uğur Mumcu, antiemperyalist Kuvayı Milliye ruhundan yola çıktı ve doğru bildiği yolda, her türlü tehdide rağmen yürüdü. Bu düzeni, haksızlıkları, sömürüleri, adaletsizlikleri kimseden korkmadan, çekinmeden, tek tek sergilemeye başladı. Bir devrim meşalesi gibi, gericiliğin, tutuculuğun, sömürünün, yolsuzluğun ve cinayetlerin üstüne gitti. 22 Ağustos 1991 tarihli yazısında, “Cumhuriyet devrimini, Atatürk ilkelerini, tam bağımsızlık inancını Cumhuriyet burçlarında birer bayrak gibi yükseltmeye yine devam edeceğiz. Yılmadık, yılmayacağız” diyordu. Uğur Mumcu, “tam bağımsızlık” inancını her zaman yüreğinde taşıdı. O, bu inancı kurt kapanları ile dolu çıkar dünyasında Saadet Zincirinin Son Halkaları mıyor, bir umut veremiyorsanız, yoksullar “salahı”, dehşete çevrilmiş cehennem korkusunda, vaat edilmiş imkânsız bir cennette aramakta haklıdırlar. Bedava dağıtılan gazeteler, mahalleleri saran tarikat çeteleri, korkuyu büyüten “tebliğ timleri” temiz inancı değil, kör inancı kışkırtacak, yoksulluğun beslediği “kışkırtılmış kahramanlar”, linç edilecek saf solcu aramaya başlayacak, kitlelerin öfkesi maç sonralarının terörüne dönüşecektir. Yoksullaştırılan kitleler, kömür için, yiyecek içecek fişi için kendilerine uzanan riyakâr elleri tutmaya mecbur kılınmıştır. ??? AKP yoksullukla mücadeleyi kurumlaştırmamayı, hak olarak vermemeyi, tam tersine sosyal hakları budamayı sürdürüyor. Biliyor ki, haklar kurumlaşırsa, kitaba yazılır, yasaya geçerse, insanlar haklarını isterler. Onları korumak için sokaklara dökülür, eski haziran günlerindeki gibi direnirler. Valiler, kaymakamlar, belediyeler eliyle dağıttıklarınız ise size oy olarak döner. Sadaka verirseniz size medyun olurlar. Hak aramayı akıllarına bile getirmezler. Bu nedenle sendikaları susturmak, sahte bir demokratlık ve sunulmuş olanaklarla liberal aydınları tavlamak, isyan edenleri, gerçekleri söylemekte direnenleri ise öfkeli, hırçın sözlerle susturmaya çalışmak gerekir. “Yüzde 47’lik tevazunun” icabıdır bu. ??? Ampulün etrafında dönen kelebekler gibidir şimdi çaresiz insanlar. Yanacaklarını akıllarına bile getirmek istemiyorlar. Karanlığın içinde duydukları öfkeli sesler onları korkutuyor, 25 mumluk ampulse çekiyor. Bu “saadet zincirini”, bu ölümcül sevdayı durdurmak için ayağa kalkmaktan başka çare yoktur. Ama siyaset de ampul gündeminin peşinde sürükleniyor, sendikalar susuyor, aydınlar bir bir dökülüyorsa... Nasıl kalkacağız ki ayağa? guray.oz@cumhuriyet.com.tr P C UĞUR MUMCU UĞUR MUMCU’NUN Y A Z I L A R I N D A N B A Ğ I M S I Z L I K ‘Nerede Kuvvayı Milliye ruhu?’ mektir, ulusal kurtuluş demektir, antilist devletlere karşıdır. Atatürk ilkeleri, emelinde bağımsızlık harcı emperyalist bilinç demektir!” ulusal bağımsızlığın her türlü baskıcı ve yatan Cumhuriyetimiz, (Cumhuriyet, 10 Kasım 1980) sömürücü devletlere karşı savunulmasıİkinci Dünya Savaşı’ndan “Tam bağımsızlık, öncelikle ilk Büyük nı gerektirir. Kemalizmin dünyaya bakış sonra emperyalistlerin ahtapot kollarına Millet Meclisi’nin ‘emperyalizm ve kapiaçısı budur. Ne koşul altında olursa olteslim edilmiştir. Öyle bir teslimiyettir talizmin tahakküm ve zulmü’ olarak nisun bağımsızlık, tam bağımsızlık!..” ki, yeraltı zenginliklerimiz çokuluslu şirtelediği saldırıları püskürtüp bağımsız (Cumhuriyet, 23 Nisan 1983) ketlerin emrindedir; öyle bir teslimiyetbir devlet kurması anlamına gelmekte“Türkiye, emperyalizmin bu eskimiş tir ki, petrol, maden ve yabancı sermaye dir. Ancak bağımsızlık, bütün emperyakirli oyununu dün olduğu gibi bugün de yasaları yabancı uzmanlarca hazırlanmıştır; öyle bir teslimiyettir ki, ülke topraklarının bir bölümü üs adı altında başka devletin genelkurmayına armağan edilmiştir; öyle bir teslimiyettir ki, ordumuzun silahları, araç ve gereçleri okyanus ötesi ülkelerin buyruklarına bağlanmıştır...” (Cumhuriyet, 30 Ekim 1978) “Nerede ‘Kuvvayı Milliye ruhu’, nerede?! Nerede boz kalpaklı devrimcilerin ‘istiklali tam’ inançları, nerede?! Yiyip bitirdiğimiz, çok yıldızlı Amerikan bayrağının gölgesinde yok ettiğimiz inançlar bunlardır. Kuvayı Milliye ruhudur, tam bağımsızlık inancıugün, bu koşullarda, bu gibi dır. Atatürkçü ve devrimci gelesorunların Ortadoğu bölgeneklerdir.” sindeki çokuluslu çıkarlarla (Cumhuriyet, 25 Haziran 1979) ilgili olduğu bilincine vararak, Atatürk’ün “Bizim ulusal bilincimiz Kur‘tam bağımsızlık’ inancına sımsıkı sarıltuluş Savaşımızın kan ve ateş komak gerekir. kan hamuru ile yoğrulmuştur. ‘Kuvvayı milliye ruhu’ ve ‘tam bağımsızCumhuriyetimizin kökeninde lık’ ilkesi, dış politikamızın özü, sözü ve antiemperyalist bir kavganın kuther şeyi olmalıdır...” sal isyanı yatmaktadır. Kökeninde (Cumhuriyet, 6 Ekim 1984) böylesine görkemli bir Kurtuluş “Atatürk, her konuya ‘bağımsızlık’ tutSavaşı yatan bu yiğit ulus, ne yakusu ile bakmıştır. Bugün Türkiye, ne yönzık ve acıdır ki, İkinci Dünya Saden bakarsanız bakın; ne acı ve yazıktır ki, vaşı’nın ertesinde uluslararası kabu bağımsızlık bilincinin çok uzağındadır.” pitalizmin ahtapot kolları arasın(Cumhuriyet, 19 Mayıs 1985) da, yoksul, geri kalmış ve bağım“Bugün ‘Cumhuriyet’ derken, Cumhulı bir ülke halkı olarak kalmaya riyetin kökeninde yer alan ‘antiemperyamahkum edilmiştir. list Kurtuluş Savaşı’nı; laikliği, devletçiliMustafa Kemal’in ulusal baği, halkçılığı, milliyetçiliği ve devrimciliği, ğımsızlıktan kaynaklanan ödün bir ‘ulusal devrim’ sürecinin vazgeçilmez vermez devrimciliği, yerini NAdayanakları olarak anımsamamız gerekir. TO’cu, IMF’ci uzlaşma rejimine, O zaman sorunuz: ‘Amerikan mandacılığına’ ve uy– Cumhuriyeti Cumhuriyet yapan ilkeduculuğuna bırakmıştır.” ler ve inançlar bugün dimdik ve dipdiri (Cumhuriyet, 30 Ağustos 1979) ayakta mıdır? “Dünya âlem bilir ki, AtatürkHayır!.. çülüğün temeli ulusal bağımsızCumhuriyet, ‘tam bağımsızlık’ ilkesinin, lıktır; ‘Kemalizm’ dediğimiz kavdüşünce ve örgütlenme yasağı olmayan ram da işte bu bağımsızlıktan kay‘tam bağımsız ve demokrat’ bir Türkiye’de naklanır. Şu sözler, Mustafa Keyerleştiği gün çok daha anlamlı olacaktır.” mal Paşa’nın önderliğinde topla(Cumhuriyet, 29 Ekim 1985) nan İlk Meclis’in kararı olarak “Atatürk, ulusal kurtuluş devrimcisidir. Kurtuluş Savaşı’nın anlamını ve Ve bu ulusal kurtuluş, emperyalizme karamacını belirler: şı savaş veren bütün yoksul uluslar için de ‘TBMM, milletin hayat ve istikbir kurtuluş ışığı olmuştur. ‘Tam bağımsızlaline suikast eden emperyalist ve lık’ ulusal kurtuluşçuluğun iki sözcüğe sığkapitalist düşmanların tecavüzatıdırılmış simgesidir.” na karşı müdafaa ve bu maksada (Cumhuriyet, 10 Kasım 1985) münafi hareket edenleri tedip az“Ne yazık ki, Türkiye’de son yıllarda bu miyle müesses bir orduya sahip‘tam bağımsızlık’ bilinci sistemli çabalartir...’ la yok edilmektedir. Çok açık görülüyor. İlk Meclis, Ne acı ki, ‘tam bağımsızlık’ ilkesinden ‘emperyalizm’ ve ‘kapitalizme’ söz etmek bile başka ‘birileri’ tarafından karşı savaşmak için kurulmuştur. suç sayılmaktadır. Türkiye böyle bir nok‘Milli mücadele ruhu’ budur, Ketaya sürüklenmiştir.” malizm budur, Atatürkçülük de (Cumhuriyet, 26 Mart 1986) budur. Var mı itirazı olan?..” (Cumhuriyet, 6 Eylül 1980) “Özüyle ve sözüyle ‘antiemperEKONOMİSİ AZGELİŞMİŞ ÜLKELERE BASKI yalist’ olan Atatürkçülüğü, bu ulusal köklerinden koparıp uluslararası sermayeden kaynaklanan bir apitalist blok; NATO gibi ekonomik ve siyasal etkilerini liberal ekonomi düzeni saymaya askeri örgütlere, IMF ve artırıyor. Bu etki gittikçe olanak yoktur... Dünya Bankası gibi yoğunlaşıyor. Azgelişmiş Atatürkçülüğün ‘tam bağımsızçokuluslu mali kuruluşlara toplumlarda bağımsızlık ve özgürlük lık’ ilke ve inancı, geçmişte oldudayanıyor. Azgelişmiş ekonomilerin gibi kavram ve inançlar, bu çokuluslu ğu gibi bugün de yurtseverliğin, dünya kapitalizmi ile bütünleşmeleri kapitalist düzen yanlılarınca, devrimciliğin ve ilericiliğin temel bu gibi kuruluşlar eliyle sağlanıyor. ‘barutun icadı’ gibi tehlikeli yörüngesidir.” ‘Borç ekonomisi’ bu gibi kuruluşların görülüyor.” (Cumhuriyet, 20 Eylül 1980) azgelişmiş ülkeler üzerindeki (Cumhuriyet, 10 Ekim 1986) “Evet, inançla haykıralım: Atatürkçülük, ulusal bağımsızlık de “T ‘Bağımsızlık sistemli çabalarla yok ediliyor’ “B “K elbet tarihin çöplüğüne atmasını bilecektir. Bu ‘kurt kapanı’ karşısında Kurtuluş Savaşımızın o kutsal ‘Kuvvayı Milliye ruhunu’ diriltmek, Atatürk’ün ‘tam bağımsızlık’ inanç ve siyasetini bir bayrak gibi dalgalandırmak tek seçenektir. Emperyalisti yenecek güç ulusal birlikten geçer. Bu oyunları tek tek aydınlığa çıkaracak ve ulusça üstesinden geleceğiz. Yeter ki, ‘tam bağımsızlık’ ruhunu ve bilincini yeniden diriltelim ve ‘Kuvvayı Milliye türküleri’nde ulusça bir araya gelelim...” (Cumhuriyet, 21 Temmuz 1983) “Devrimci siyaset’ mi? O da şudur: Antiemperyalist olmak, bağımsızlık savaşlarını desteklemek, olaylardan, emekçi sınıf ve tabakaların sosyal adalet içinde özgürce yaşamaları için somut sonuçlar çıkarmak, elden geldiği ölçüde, bu ilkeleri uygulamak... Bütün bunlar için siyasal olduğu kadar ideolojik açıdan da ‘tam bağımsız’ olmak... Ulusallığı tam bağımsızlıkla, sınıfsallığı da bu ulusallık ile sürdürüp, evrensel boyutlarda barışçı düşünceleri savunmak...” (Cumhuriyet, 27 Ağustos 1983) “Kurtuluş Savaşı’mızın ideolojisi, ‘tam bağımsızlık’ inanç ve ilkesinden kaynaklanır. Tam bağımsızlık inanç ve ilkesi, ulusal yapıda gerçekleştirilen devrimler ile tamamlanır. Laiklik ilkesi, Atatürk devrimlerinin en önemli kilit taşlarından biridir.” (Cumhuriyet, 27 Aralık 1983) “Son yıllarda, Atatürkçülüğe karşı, onu yadsıyan ne kadar tutum ve davranış varsa hepsi benimsendi ve uygulandı. Laiklik ilkesinden devletçiliğe, cumhuriyetçilikten ‘tam bağımsızlık’ inancına kadar ne kadar ilke ve inanç varsa, hepsi tek tek ve sistemli olarak çiğnendi. Kim buna ‘hayır’ diyebilir? Evet kim?” (Cumhuriyet, 30 Haziran 1984) “20. yüzyılın ilk bağımsızlık savaşı, bizim Kurtuluş Savaşımızdır. 20. yüzyılda mayası Atatürk tarafından atılan ulusal kurtuluş savaşları, gerici, ırkçı, şoven anlayışa karşı ilerici ve devrimci nitelikler taşır. Devrimler aracılığı ile çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak Atatürk milliyetçiliğinin ana amacıdır. Yurtseverlik, insanın kendi ülkesini emperyalist baskılardan kurtarması için çabalamasını gerektirir.” (Cumhuriyet, 18 Eylül 1984) “Sıvas Kongresi’nin mandacıları bir ölçüde özür sahibi sayılabilirler. Çünkü, yenilgilerin yılgınlığı bilinçlerine ve yüreklerine sinmişti. Bugünkü mandacıların ise hiçbir özürleri yoktur. Mustafa Kemal ve İsmet paşalar öncülüğündeki Kurtuluş Savaşı, Kuvvayı Milliye ruhu ile kenetlenmiş bir ulusun emperyalizmi nasıl dize getirdiğini, dosta ve düşmana göstermiştir. ‘Tam bağımsızlık’ inancı ve ‘Kuvvayı Milliye ruhu’ bugün için Türk toplumunun kendi kendine güvenini gerektirir. Ne acıdır ki, kimilerinin kafalarında yosun tutmuş egemen ideoloji, Ulusal Kurtuluş Savaşımızın ve devletimizin temelini oluşturan kavramları suç saymaktadır. Uyan Gazi Kemal uyan, ne günlere kaldık, ne günlere! (Cumhuriyet, 25 Eylül 1984) “ dirençle, inançla, özveri ile savunan bir “Kalpaksız Kuvvayı Milliyeci”ydi. “Kuvvayı Milliye ruhu” dendiği zaman, “Askeri işgal var mı ki, böyle kavramlardan söz ediyorsunuz” diye soranlara, 7 Mayıs 1985 tarihli yazısında şu yanıtı veriyordu: “Elbette ‘Kuvvayı Milliye ruhu’ dendiği zaman, kimse başına kalpak giyip, göğsüne fişekler takıp cephelere koşmayı amaçlamıyor. Bu kavram, günümüzde, demokrasi için örgütlü halk gücünün gerekliliğini anlatıyor, halkın IMF ipotekli bu kapitalist sisteme karşı, demokrasinin verdiği hakları kullanıp bu hakları daha da genişletmek için savaşmasını öngörüyor. Hem bunları anlatıyor hem de devrimci görüşünün bu toprağın derinliklerine dayandığını anlatmak istiyor.” Ona göre, tam bağımsızlık demek, siyaset, maliye, iktisat, adalet, askerlik, kültür gibi her alanda tam bağımsızlık ve tam özgürlük demekti. Bunların herhangi birinde bağımsızlıktan yoksunluk, ulusun ve ülkenin gerçek anlamıyla bütün bağımsızlığından yoksunluğu demekti. “ Cumhuriyet devrimini, Atatürk ilkelerini, tam bağımsızlık inancını Cumhuriyet burçlarında birer bayrak gibi yükseltmeye yine devam edeceğiz. Yılmadık, yılmayacağız. Aydın Güven Gürkan anılıyor seyin Çorlu’nun açış konuşmasından sonra Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuvarı öğretim üyelerinTürk sosyal demokrasi hareketinin den Ece Tokatlı Sayarı ile İzmir Devunutulmaz liderlerinden SHP’nin kulet Senfoni Okrestrası viyolonrucu genel başkanı, eski sel sanatçısı Emre Sayarı’nın Çalışma ve Sosyal Gükonseriyle sürecek. Etkinliğin venlik Bakanı Aydın Güikinci bölümünde eski Adalet ven Gürkan, ölümünün Bakanı Seyfi Oktay, eski Külikinci yılında İzmir’de tür Bakanı Ercan Karakaş, sadüzenlenecek bir etkinnatçı Halil Ergün, öğretim üyelikle anılıyor. si Prof. Dr. Hüsnü Erkan, Me2006’da yaşamını yitilih Ergen ve Tanju Tosun, Ayren Prof. Dr. Aydın Güdın Güven Gürkan’ın siyasetçi ven Gürkan için ölüm yılkişiliği ve Türk sosyal demokdönümü olan 22 Ocak tarasisine yaptığı katkıları anlatarihinde İzmir’de Mülkicak. Anma programı “Aydın yeliler Birliği ve SODEV Aydın Güven Güven Gürkan Belgeseli”nin tarafından ortaklaşa düizlenmesiyle sona erecek. zenlenecek etkinlik, FuGürkan Aydın Güven Gürkan’ı anar’daki İzmir Sanat Saloma etkinliğine, İzmir’deki çeşitli sivil nu’nda saat 19.00 başlayacak. Sunucutoplum örgütleri ve sendikalar da desluğunu Pelin Batu’nun yapacağı ettek verdiler. kinlik, SODEV İzmir Temsilcisi HüMiyase İLKNUR ‘Cemevi gerçeği artık tartışılmamalı’ İstanbul Haber Servisi DSP İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na verdiği soru önergesinde, Alevi vatandaşların ibadet yerlerinin cemevi olduğu gerçeğinin artık tartışma konusu yapılmaması gerektiği söyledi. Yağız, soru önergesinde Başbakan’dan cemevleri ile ilgili şu soruların yanıtlanmasını istedi:“Sünni kardeşlerimizin ibadet yerlerinin cami olduğu gerçeği hiçbir şekilde tartışılmazken, Alevi kardeşlerimizin ibadet yerlerinin cemevi olduğu gerçeğinin de artık hiç tartışma konusu yapılmaksızın kabul edilmesi gerekmiyor mu? Cemevenin de cami statüsüne alınmasının ve camilere ve diğer ibadet mekânlarına sağlanan olanaklardan yararlandırılmasının sizce bir sakıncası bulunmakta mıdır? AleviBektaşi inancı ve kültürünün anlatımında önemli bir enstrüman olan bağlamanın okullarda ek ders kapsamına alınması yönünde hükümetinizin bir çalışması var mıdır? Hükümetinizin, Alevi kardeşlerimize yönelik olduğu ileri sürülen, ancak içeriği henüz net olarak açıklanmayan açılımı konusunda bilgi verir misiniz? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunuz dönemde; Karacaahmet Sultan Dergâhı’nın yıktırılması yönündeki girişimleri, geçen süreç içinde nasıl yorumluyorsunuz? Alevi köylerine zorla cami yaptırıldığı ve görevli gönderildiği yolunda Alevi kardeşlerimiz tarafından dile getirilen görüşleri nasıl değerlendiriyorsunuz?”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle