Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 OCAK 2008 CUMA haberler AYDINLANMA EMRE KONGAR arbe , siyasal anlamda, iktidara zorla el koymak veya siyasal rejimi zorla değiştirmek anlamına gelir. Ordu tarafından yapılırsa askeri darbe olur: Genellikle silah gücüne dayanır. Sivil kökenli bir siyasal hareket veya bir siyasal parti tarafından yapılırsa sivil darbe olur: Genellikle bir meclis veya bir halk gücüne dayandırılır. Her başarılı darbe, kendi hukukunu ve dolayısıyla kendi meşruiyetini kendi oluşturur. Her başarısız darbe (girişimi), yıkmaya çalıştığı düzen tarafından gayri meşru ilan edilir ve cezalandırılır. ??? Demokrasilerde bir iktidarın meşruiyeti üç temel kaynağa dayanır: 1) Belli aralıklarla uygulanan “serbest ve genel seçim”, yani “sandık”. 2) Laiklik ekseninde örgütlenmiş olan temel hak ve özgürlüklere dayalı olarak işleyen muhalefet. 3) Bunları güvenceye alan bir Anayasa. Askeri darbeler , genellikle “seçilmiş” yani “serbest seçime”, “sandığa” dayalı iktidarlara karşı yapılır. Sivil darbeler ise, genellikle seçilmiş siyasal iktidarlar veya iktidar ortakları tarafından “Anayasa” ile güvenceye alınmış olan “laiklik ekseninde örgütlenmiş olan temel hak ve özgürlüklere”, “muhalefet hakkına” yani “demokratik rejime” karşı yapılır. Tabii askeri darbelerin yapılması kısa sürede (genellikle sabaha karşı, bir gecede), sivil darbelerin uygulanması ise (önce seçimle başlayan, sonra rejimin yozlaştırılmasını sağlayan birkaç yıl gibi) uzun bir süreçte gerçekleşir; bu nedenle sivil darbelerin hem uygulanması hem de toplum tarafından algılanması zaman alır. ??? Dünyadaki en güzel askeri darbe örnekleri , ABD güdümündeki Latin Amerika uygulamalarında ve ne yazık ki ülke Rakel Dink, ‘kanın sesinin ancak adaletle susabileceğini’ söyledi C Sivil Darbe mizde görülür. Tarihteki en güzel sivil darbe örneği ise, oyların üçte birini alarak iktidara gelen ve sonra zaman içinde Faşist darbeyi gerçekleştiren Hitler’inkidir. ??? Yukarıdaki tanımlar, kurallar ve örnekler herkesin bildiği basit gerçekler. Türkiye’de “darbe” denilince akla hemen askeri darbeler gelir. Oysa ne yazık ki Türkiye, sivil darbe örneğini de yaşamış, hatta siyasetindeki “darbeler dönemini” bu örnekle başlatmış bir ülkedir. Sivil darbeyi, Tek Parti Dönemi’nin bitmesi ile 1950 yılında seçimle iktidara gelmiş olan Demokrat Parti, 1960 yılında yapmıştır: İktidarda kaldığı on yıl boyunca bütün temel demokratik hak ve özgürlükleri zedelemiştir. En sonunda, 1960 yılının Nisan ayında, Meclis’ten geçirdiği bir yasayla, 15 DP milletvekilinden, yani kendi partisindeki politikacılardan oluşan bir Tahkikat Komisyonu kurmuştur. Bu komisyona, temyiz edilemez bir biçimde kullanılacak olan askeri ve sivil mahkeme yargıçlarının ve savcılarının yetkilerini vermiş, Ana Muhalefet Partisi CHP’yi bu “sözde mahkemede” yargılayıp kapatmaya kalkmış, böylece muhalefet hakkını yok ederek Demokratik rejimi ve tabii Anayasayı da rafa kaldırmıştır. Türkiye’de “Darbeler Dönemi” böyle başlamıştır. Önce, meşruiyetini kaybetmiş olan sivil darbeci Demokrat Parti iktidarı, 27 Mayıs’ta bir askeri darbe ile iktidardan uzaklaştırılmıştır. Bu askeri darbe sonrası yapılan 1961 Anayasası ise, ABD’nin ve Türkiye’deki egemen Soğuk Savaş güçlerinin hoşuna gitmediğinden, 1971 ve 1980 askeri darbeleri ile ortadan kaldırılmıştır. Türkiye’de siyaset hâlâ, Demokrat Parti’nin bu “sivil darbe örneğinin” ve bu örneğin başlattığı “darbeler döneminin” sancılarını çekmektedir. 5 Binlerce seveni andı İstanbul Haber Servisi Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni, özgürlükçü yazar Hrant Dink, bir yıl önce katledildiği Agos gazetesi önünde dil, din, ırk, cinsiyet ve siyaset farkı gözetmeden kardeşliğe inanan binlerce kişi tarafından acıyla anıldı. Dink’in eşi Rakel Dink yaptığı konuşmada, eşinin ölümünün ardından bir yıl geçmesine karşın devlet görevlilerinin ve adaletin bu zamana kadar ne yaptığını sorarak “Daha katil yakalanmadan silahın markasına kadar bilen jandarmalara ülkemin adaleti ne yaptı?” dedi. Hrant’ın dostları Agos gazetesinin bulunduğu Osmanbey’deki Sebat Apartmanı’nın önünde toplanmaya başladılar. Dink’in vurulduğu kaldırıma mumlar, karanfiller, Hrant Dink’in fotoğrafları ve Agos gazetesinin “Özlem” başlıklı bir yazısının yer aldığı son sayısı konuldu. D SEVDİĞİ ŞARKILAR ÇALINDI Dink’in sevdiği Anadolu Ermeni halk müziği şarkılarını seslendiren Grup Knar ile Kardeş Türküler’in seslendirdiği “Sarı Gelin”, Zülfü Livaneli’nin “Yiğidim Aslanım”, Erkan Oğur’un “Fırat Ağıtı”, Ermeni müzisyen Civan Gasparyan’ın şarkıları ve Dink için bestelenen Yaşar Kurt ile Arto Tunçboyacıyan’ın seslendirdiği “Bizler Hrant’ız, nefretle kinlere karşıyız” şarkıları ve Dink’in çok sevdiği Ermeni halk çalgısı duduktan ezgiler araçlara yerleştirilmiş hoparlörlerle dinletildi. Geniş çapta güvenlik önleminin alındığı tören sırasında gazetenin önündeki yol ayrımı polis emniyeti ile ayrılarak Şişli yönü trafiğe kapatıldı. Ellerinde Ermenice ve Türkçe “Hrant için, Adalet için” yazılı siyah dövizleri taşıyan kalabalık, “Kandan bayrak yapan çocuklara değil, dökülen kanları sorgulayan çocuklara ihtiyacımız var”, “Hrant’ın insan sevgisi sosyalist mücadelemizle yaşayacak” pankartları ile “Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeniyiz”, “Faşizme karşı omuz omuza”, “Katil devlet hesap verecek” sloganları attı. Dink’in eşi Rakel Dink ile kızları Sera, Delal ve oğlu Arat, gelini Karoline, TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Zafer Üskül, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, Hintli aktivist yazar Arundhati Roy, siyaset bilimci Prof. Dr. Baskın Oran, Akın Birdal milletvekili Sırrı Sakık, Joost Lagendijk’in yanı sıra çok sayıda arkadaşının katıldığı tören, suikastın gerçekleştiği saat 14.57’de saygı duruşuyla başladı. ‘KEŞKE HAPSE GİRSEYDİ’ Topluluğa “Sevgili kardeşlerim” diye hitap ederek konuşmasına başlayan Rakel Dink, “Önce gelin şu lirik yalnızlığımızı paylaşalım. Bırakın anlaşmayı, yoklayın yüreklerinizi. Bir yıl sonra onu yaşamak için yine buradayız. Burada, onun kanını suyla sabunla temizlemeye çalıştıkları kaldırımdayız. Bu kaldırım bu şekilde temizlenebilir mi” dedi. “Kanın sesinin ancak adaletle susabileceğini” vurgulayan Dink, “Sizler bugün adalet için buradasınız, sessizliğinizde adalet çığlığı yükseliyor. Katilin eline bayrak verip poster çektirenlere adalet ne yaptı? Sadece görüntüleri basına verenlere dava açtı. Stadyumlarda hepimiz Ogün’üz diye bağıranlara ne yaptı ülkemin adaleti? Daha katil yakalanmadan silahın markasına kadar bilen jandarmalara ne yaptı ülkemin adaleti? Eşime haddini bildirmeye çalışan vali yardımcısına ne yaptı ülkemin adaleti” diye konuştu. 301. maddeden kimsenin hapse girmediğinin belirtildiğini anımsatan Rakel Dink, “Ben de diyorum ki Hrant Dink’i yaşatsalardı da keşke hapse girseydi. Çünkü yaşasaydı bugün hapiste 3 aydır yatıyor olacaktı” dedi. Gazetemiz yazarlarından Oral Çalışlar ise 19 Ocak’ın ülkede vicdanı olan insanların acı günü olduğunu belirterek “Aradan 100 yıl da geçse bu tarih unutulmayacaktır. Onsuzluğa alışmak mümkün değil. Hrant hepimizin vicdanına seslenen devrimciydi” diye konuştu. Sevenleri Hrant Dink’in vurulduğu kaldırıma mumlar ve karanfiller bıraktı. Hrant Dink’in eşi Rakel Dink’in topluluğa yaptığı konuşma duygulu anlar yaşanmasına neden oldu. (Fotoğraflar: VEDAT ARIK/ SİBEL BAHÇETEPE/ NİHAN İNAL) ekongar?cumhuriyet. com.tr; www.kongar.org Özlem, acı ve öfke... İstanbul Haber Servisi Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’i özleyen binlerce kişi, Dink’in katledildiği Osmanbey’deki gazetenin bulunduğu Sebat Apartmanı önünde yalnızca Dink’i anmak için değil, adalet için de buluştu. Dink’in arkadaşları, onu ve düşüncelerini yaşatmakta kararlı olduklarını bir kez daha, kimi zaman sessizce, kimi zaman da sloganlarla haykırdılar. Dink’in katledildiği saatte, özlem, acı ve öfke birbirine karıştı... Ellerindeki karanfilleri, Dink’in vurulup düştüğü yere bırakanlara, Türkçe ve Ermenice çalınan “Sari Galin” ezgileri eşlik ediyordu. Erkan Oğur’dan Fırat türküsü çalınıyordu. Hrant da Fırat’ın suladığı toprakların çocuğuydu, üniversite yıllarında Fırat adını kullanmayı tercih etmişti. Dink’in eşi Rakel Dink’in konuşması sırasında gözyaşına boğulan dostlarının beklentisi, adaletin daha fazla geciktirilmemesiydi. Cinayetin arkasındaki karanlığın görünürlüğüne karşın siyasi iradenin vurdumduymazlığına isyan eden Dink dostları, ‘sessiz’ protestoyu sürdürmekte bu kez biraz zorlandı. Konuşmalar sık sık “Hepimiz Hrant’ız, adalet istiyoruz”, “Katil devlet hesap verecek” sloganlarıyla kesildi. Cinayete ortak oldukları her gün yeni bir belgeyle ortaya çıkan devlet görevlileri yuhalandı. Polislerin caddeyi ayıran demir kordonunu yıkan göstericiler, yolun iki tarafına da yayıldı. Hintli yazar, aktivist Arundhaty Roy, Rakel Dink’e konuşması boyunca destek oldu. Bir bebekten katil yaratan karanlığı sorgulamamızı sağlayan Rakel Dink, gazetenin penceresinden yükselen, adaleti sorgulayan sesine eşlik edenlere el sallayarak mikrofonu bıraktı. Dink’in dev posterinin asıldığı Agos gazetesi de gün boyu ziyaretçi akınına uğradı. Agos çalışanları, ortak acıyı paylaşmak için gelenleri, Dink’in gazeteci dostlarını ağırladı. BAKANLIK İZİN VERDİ Dink ailesinin avukatına soruşturma Akın BODUR İSKENDERUN Hrant Dink’in öldürülmesiyle ilgili davada Dink ailesi adına duruşmaya katılan avukat Bülent Akbay hakkında duruşmada yaptığı savunmasındaki konuşmaları sırasında “mahkeme heyetini zan altında bıraktığı” iddiasıyla soruşturma başlatıldı. Akbay, suçlamaları kabul etmedi. 2 Temmuz’daki duruşmada avukat Akbay’ın mahkeme heyetine yönelik olarak “Ben İskenderun’dan geldim. Siz başkalarından talimat alabilirsiniz, ancak ben başkalarından talimat almam. Bu dava dosyasına sıradan bir cinayet davası olarak yaklaşılmamasından yanayım” dediği iddia edildi. Mahkeme heyetinin başvurusu üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Adalet Bakanlığı’ndan Hatay Barosu’na kayıtlı avukat Bülent Akbay’ın soruşturulması için izin istedi. Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürü Nizamettin Kalkan da talebi yerinde bularak soruşturma izni verdi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na iletilmek üzere İskenderun Cumhuriyet Başsavcılığı’na savunmasını veren Akbay, duruşmadaki konuşmaların tutanağa yanlış izlenim verilecek şekilde eksik yansıtıldığını söyledi. Mahkeme heyetini zan altında bırakmayı değil, adil bir yargılama için üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeyi amaçladığını vurgulayan Akbay, savunmasında şu ifadelere yer verdi: “Gerek salonun duruşmanın görülmesine elverişli olmamasının, gerekse duruşma salonunun aşırı kalabalık olmasından dolayı mahkeme başkanının gerildiği ve sözlerimi adeta azarlarcasına birkaç defa sert sözlerle kesmesi üzerine ‘Sayın başkan ben avukatım. Avukatların efendisi olmaz. Siz talimat alabilirsiniz, ama ben kimseden talimat almam. Taleplerimin tutanağa geçirilmesini talep ediyorum’ şeklinde beyanda bulundum. Bu beyanım, konuşmam sırasında anlık ve esası etkileyen veya heyete karşı bir tutum olarak değil, yargılamanın doğal akışı sırasında taleplerime dikkat çekmektir.” Pek çok kentte ve yurtdışında da anıldı Tünel’de bir kişi ayağından yaralandı Her yerde tören Haber Merkezi Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink için katledilişinin 1. yıldönümünde yurtiçinde ve yurtdışında anma törenleri düzenlendi. Ankara’da Dink’in öldürülmesini protesto eden dövizler taşıyan bir grup, sloganlar eşliğinde Yüksel Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı önüne geldi. Saygı duruşunun ardından yapılan açıklamada, olayın üzerinden 1 yıl geçmesine karşın olayın “perde arkasının gizlendiği” belirtildi. Gazeteciyazar Can Dündar, “Bundan sonra bize düşen, bayrağı yere düşürmemektir. Önemli olan, buradaki kardeşlik duygusunu yaşatabilmektir” dedi. İzmir’de Dink anısına güvercin uçuran grup, el ele tutuşup Konak’tan Cumhuriyet Meydanı’na yürüyüş yaparak, denize karanfil bıraktı. Dink Mardin’de de İHD, DTP, Belediyeİş Sendikası ve bazı sivil toplum örgütleri tarafından Cumhuriyet Alanı’nda Meryem Ana Kilisesi’nin önünde düzenlenen törenle anıldı. Rusya’nın başkenti Moskova’daki Türk Büyükelçiliği karşısında toplanan bir grup, protestolu anma töreni düzenlerken; Washington’da St. Mary Ermeni Kilisesi’nde Dink için düzenlenen ayine, ağırlıkla Washington bölgesinde yaşayan Amerikan Ermeni toplumunun mensupları katıldı. Polis silaha sarıldı İstanbul Haber Servisi Güvenlik güçlerinin Hrant Dink’i anma töreninin ardından Beyoğlu’nda gösteri yapan gruba karşı silah kullanarak bir yurttaşı yaralaması, polisin aşırı şiddetini bir kez daha gündeme getirdi. Tünel’de göstericilere silahla ateş açan polis, işçi emeklisi Kemalettin Rıdvan Yalın’ı ayağından yaraladı. Yalın, cankurtarana bindirilirken “Ben sıradan bir vatandaşım, polis beni ödediğim vergilerle hedef gözeterek vurdu” diye bağırdı. Dink’i anma töreninin ardından dağılan göstericiler, Taksim’e doğru yürüyüşe geçti. Göstericiler ile Tünel’deki İşçi Partisi (İP) binasından çıkan grup arasında kısa süreli bir çatışma yaşandı. İP binasının camlarının kırıldığı olay sonrasında, Kumbaracı Yokuşu’ndaki MHP binası da taşlandı. “İşte burası faşist yuvası”, “Taksim faşizme mezar olacak” sloganları atan bin kişilik gruba çevreden birkaç kişiden gelen sözlü sataşma üzerine yeniden arbede yaşandı. Polis gösterici gruba havaya ateş açarak ve biber gazıyla müdahale etti. Polisin açtığı ateş sonucu müzik aletleri satan bir mağaza önünde duran Kemalettin Rıdvan Yalın, ayağından yaralandı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada ise Yalın’ın seken kurşunla vurulduğu öne sürülürken olaylarda 12 kişinin gözaltına alındığı bildirildi. Agos gazetesine bir dava daha İstanbul Haber Servisi Agos gazetesi çalışanlarına, Hrant Dink’in oğlu, gazetenin eski yazıişleri müdürü Arat Dink ve imtiyaz sahibi Serkis Seropyan’a TCK’nin 301. maddesi uyarınca verilen 1 yıl hapis cezasının gerekçesini haberleştirdikleri için bir dava daha açıldı. Seropyan ve gazetenin yazıişleri müdürü Aris Nalci, “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” suçundan 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanacak. Şişli Cumhuriyet Savcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, gazetenin 9 Kasım 2007 tarihli sayısında, birinci sayfada “Akıllı Tahta” başlıklı bir yazının yer aldığı belirtildi. Yazıyla adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs suçunun işlendiği öne sürüldü. İddianamede şüphelilere isnat edilen suçun ön ödemeye tabi olduğu ancak yapılan tebligata rağmen herhangi bir ödemenin yapılmadığı, bu nedenle Seropyan ve Nalci hakkında TCK 288/1. maddesi uyarınca dava açıldığı ifade edildi. Murat İLEM Öcalan Yunanistan’a dava açıyor ATİNA Yunanistan’da yayımlanan Etnos gazetesi, İmralı Adası’nda ömür boyu hapis cezasını çekmekte olan PKK elebaşı Abdullah Öcalan’ın Yunanistan devletinden davacı olmaya hazırlandığını yazdı. Yunan Etnos gazetesinin haberine göre PKK elebaşı Öcalan’ın Türk avukatları, Öcalan’ın Yunanistan devletinden davacı olmaya hazırlanması ko nusunu, geçen günlerde Atina’ya gelerek 17 Kasım davası duruşmalarına katılan ünlü avukat Yannies Rahiotis’le görüştüler. “Türkiye’den Öcalan vasıtasıyla çomak” başlıklı haberde, Yunanlı avukatın 23 Ocak’ta İmralı’ya giderek Öcalan ile bir görüşme yapacağı bildirildi. Türkiye’nin Yunanlı avukatla görüşmesi konusunda önümüzdeki günlerde izin belgesi çıkartacağını da yazan gazete, 1988’den bu yana hapiste olan Öcalan’ın yaka lanma sürecinde görev yapan üç bakanla Yunan gizli servisi başkanının istifa ettirilmesine de dikkat çekti. Öcalan, kendisinin yakalanarak Türkiye’ye teslim edilmesinde dönemin Yunanistan hükümetinin sorumlu olduğuna inanıyor. Bu amaçla konu ile ilgili açılacak dava, hem Yunanistan’da hem de Avrupa mahkemelerinde ele alınacak. Haberde Öcalan’ın Yunanistan devletinden tazminat isteyeceği de belirtiliyor.