23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 Erdoğan, türban konusunda yargı, üniversiteler ve basına tepki gösterdi C haberler CUMA YAZILARI ORHAN BURSALI ürk bilim dünyası, öğrencileri, meslektaşları, arkadaşları, dostları İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nde ve arkasından Bebek Camii’nde Prof. Dr. Ufuk Esin’i uğurladılar. Ufuk Esin, ülkemizin en doğal zenginliği olan, karanlıkta kalmış geçmiş uygarlıkları ve onların kültürlerini ortaya çıkartarak Türkiye ve dünya için servete dönüştürmeye kendini adamış, önde gelen insanlarımızdan. Arkeoloji, ülkemizin en büyük “yeraltı” doğal zenginliğidir! Bazılarımız Türkiye için “petrolümüz yok, doğru dürüst yeraltı zenginliklerimiz de.. Bu nedenle bu durumdayız” diye düşünür! Yo hayır, Türkiye için olmayan sadece “büyük siyasi yönetici beyni”dir! Türkiye, bir dizi yeraltı kaynağından daha zenginine sahiptir: Geçmiş kültürler, uygarlıklar ve yaşamları... Salt ekonomik olarak baktığınızda bile, bunlar gerçekten büyük servetlerdir! Türkiye, örneğin İtalya’dan daha mı az değerli arkeolojik eserlere, uygarlıklara sahiptir? Bunu hiçbir uzman diyemez... Tam tersine, Anadolu’nun zenginliği, modern insanın Afrika’dan göçüyle başlar... Bir anlamda da Anadolu demek olan Roma İmparatorluğu’na gelinceye kadar, binlerce kavmin izi vardır Anadolu’da. Bunların hepsi paha biçilmez değerlerdir, varlıklardır. Ayrıca tükenmezlerdir de. Yani, tam ve moda anlamıyla “sürdürülebilir varlığın ve büyümenin” asli unsurları! Bunların sadece ciddi, sistematik ve albenili bir sunuşla dünya vitrinine çıkartılmaları gerekir! Tabii, öncelikle, Türkiye’yi böyle bir düşünceyle kucaklayabilecek bir siyaset beyni! ??? Bebek Camii’nde birbirine Ufuk Esin anıları anlatan, hal hatır soran, Ufuk Esin’in buluşturduğu dostlarına baktım! Büyük çoğunluğu, Anadolu’nun bu uçsuz bucaksız zenginliğini ortaya çıkartmaya ömürlerini vermiş insanlar... Anadolu’daki tarih, kültür, uygarlıklar bilgisinin efendileri... TÜBA’dan (Türkiye Bilimler Akademisi) arkadaşları, arkeoloji ve prehistoryada birlikte ömür tükettiği yoldaşları... Emekli olmuş dostları, Güven Arsebükler... Dahası, ODTÜ’nün ünlü Rektörü Kemal Kurdaş! Kurdaş bana arkeolojinin ülkemiz için önemini anlatmaya başladı! Rektörlüğü sırasında ODTÜ Keban ve Aşağı Fırat Eski Eserlerini 25 OCAK 2008 CUMA Meydan okudu İstanbul Haber Servisi AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, üniversitelerde türban yasağının kaldırılmasına ilişkin sözlerini eleştiren yargı, üniversite, basın kurumlarına karşı adeta meydan okudu. “Bir rektör çıkıyor darbe çağrısı yapıyor. Kimsin sen? Otur oturduğun yerde” şeklinde siyasi üsluptan uzaklaşan ifadeler kullanan Başbakan Erdoğan, “Bizim önümüze ikide bir anayasayı çıkartmasınlar. En az onlar kadar anayasayı biz de biliriz” diye konuştu. Erdoğan, iktidarın girişimine yönelik Yargıtay ve Danıştay’dan gelen uyarıcı açıklamaları ise “Kimse yasama, yürütme organının üstünde kendini göremez, bulamaz” sözleriyle eleştirdi. Erdoğan, İstanbul’da partisinin Ümraniye, Beykoz ve Kadıköy kadın kolları kongrelerine katıldı. Haldun Alagaş Spor Kompleksi’nde yapılan Ümraniye Kadın Kolları 2. Olağan Kongresi’ndeki konuşmasında yine basını suçladı. mecburdur. Bu noktada demokratik hayatın vazgeçilmez unsurları olan siyasi partileri baskı altına almaya da kimse gayret etmesin. Biz ne dediğimizi gayet iyi biliyoruz. Bunlar işte bu şekilde bu ülkede milletin bugüne kadar hep bireysel tercihleriyle uğraşarak ülkeye patinaj yaptırdılar, ülkeyi gerdiler.” Erdoğan, atılan bu tür adımlar sonucunda arzu etmedikleri bir hava oluştuğunu anlatarak “Bir tane rektör çıkıyor darbe çağrısı yapıyor. Kimsin sen ya, sen önce yerini bil. Otur oturduğun yerde. Sen rektörü olduğun üniversitede yavrularımızı en iyi şekilde yetiştirmekle mükellefsin. Onlara ne vereceksen ver. Orduya akıl verme. Ordu ne yapacağını senden çok daha iyi bilir” diyerek konuşmasına sert bir üslupla sürdürdü. Ufuk Esin’in Ardından Kurtarma ve Değerlendirme Projeleri’nin en büyük destekçisiydi! Ufuk Esin de bu projelerde büyük emeği geçmiş bir genç bilim insanı! Ve Anadolu’nun çeşitli uygarlıkları, yönettiği kazılar sayesinde Ufuk Esin’le nefes alıp verdi, bugüne merhaba dedi! Biliyorum ki, hepsi ona müteşekkirdir! ??? Ufuk Esin, Çanakkale Savaşı gazisi Kurmay Yüzbaşı Mehmet Sacit ile Cihat’ın kızı olarak 1933’te İzmir’de doğdu. Mehmet Sacit, daha sonra “su ve inşaat mühendisi” oldu; SıtmaSavaş’ta, Çukurova ve Ege bataklıklarının kurutulmasında görev alarak (Halet Çambel) genç Cumhuriyetin kuruluşuna katkı yaptı. Ufuk Esin Avusturya Lisesi’ni bitirip Galatasaray’da olgunluk sınavlarını vererek 195152 döneminde İÜ Edebiyat Fakültesi “Arkeoloji İlim Şubesi”nin kapısına dayanıyor! 1957’de asistan olarak, arkeoloji bilim dünyasında resmi serüveni başlıyor! Esin, ülkemizde arkeolojinin, arkeometri ile bütünleşerek bilimselleşmesinde, maden ve metallerin eski uygarlıklarda rollerinin ortaya çıkartılmasında öncü rol oynadı. Onu 1993’te Türkiye Bilimler Akademisi’nin kurucusu üyesi olarak görüyoruz. Daha sonra da, bu kurum çatısı altında, Türkiye’nin kültür varlıklarının envanterini çıkartmayı amaçlayan ve hâlâ başarıyla sürdürülen Türkiye Kültür Sektörü (TÜKSEK) projesinin koordinatörü görevinde... Halen, bölük pörçük, yaralı bereli yaşamını sürdürmeye çalışan genç Cumhuriyet, yıkmayı değil ortaya çıkarmayı amaç edindiği Anadolu uygarlıkları için yetiştirdiği, özgür kızlarından birini daha yitirdi. Halet Çambel, hem öğrencisi ve hem arkadaşı için “Bölücü değil toplayıcı oldu” demektedir! Aslında bu kavramlar, bir bilim insanının yaptığı işi de tanımlamıyor mu? Demek Ufuk Esin, işine uygun yaşamış! Ne mutlu çevresine! Bilginin bile toplanması, çevresinde toparlayıcı olmayı gerektirir! Buna bir de “tasnif edici sınıflandırıcı”lığı eklersek, bilim insanını tam tanımlamış oluruz! ??? Anadolu’nun tarih ve kültür kazıcısını yolcu ettik! Türkiyemizin ve Anadolu uygarlıklarının başı sağ olsun! T BAYKAL’A DAVA Başbakan Erdoğan, İstanbul’da partisinin Ümraniye, Beykoz ve Kadıköy kadın kolları kongrelerine katıldı. (Fotoğraf:AA) müdahale etmeyecekse, herkesin yerini, konumunu iyi bilmesi gerektiğini söyleyen Erdoğan şöyle devam etti: “Kimse yasama, yürütme organının üstünde kendini göremez, bulamaz. Özellikle kimse ihsası reyde de bulunamaz, yargı makamı ihsası rey makamı değildir. Onlar da yine makamlarının gereğini, gerekli olan zamanda anayasanın tayin ettiği şartlar içinde yapmaya CHP lideri Deniz Baykal’ın “Ankara’yla derdi var. Atatürk’le derdi var” sözleriyle ilgili olarak dava açacağını belirten Erdoğan ‘Şaşırdı, şaşırdı. Benim için ‘kafası karışık’ diyor. Bunlar niyet okuyuculuğa da başladı” diye konuştu. Erdoğan, İş Bankası’nın yönetiminde CHP’li üye olduğunu ve bankanın merkezinin İstanbul’a taşındığına dikkat çekti. ‘PATİNAJ YAPTIRDILAR’ Erdoğan, başörtüsü konusunda yapılan haberleri eleştirerek “Onların işi gücü başörtüsü. . Başka işleri yok. Türkiye nereden nereye geliyor, bunu yazsana kardeşim” diye konuştu. Bu ülkede yasama, yürütme ve yargı erki birbirine Bochum’daki Nokia için büyük gösteri Belkıs ÖNAL PİŞMİŞLER BOCHUM Finlandiyalı mobil telefon tekeli Nokia’nın Bochum’daki fabrikasını kapatacağını apansız açıklamasıyla yaşanan sarsıntı eşliğinde, salı günü gerçekleşen geniş katılımlı protesto gösterisi, gerilimli bir sürecin işaretlerini de verdi. Ruhr bölgesi kentlerinden Bochum’un, Opel’den sonra en çok işçi çalıştıran bir fabrikasının kapanma kararının geri alınma çağrısını içeren bu gösteriye 15 bini aşkın insan katıldı. Katılım yoğunluğu, aynı zamanda geniş bir dayanışma yeteneğinin de son yıllardaki ilk deneyimlerinden birine dikkat çekmiş oldu. 2004 yılında Opel’in kapatılmasını öngören açıklamaya karşı ilk tepki olarak işi durduran Opel işçilerinin de, üretimi durdurarak katıldıkları gösteride, sendikalar, kent yöneticileri, sol örgütler, kiliseler, yardım kuruluşları ve ortaöğretim öğrencileri yer aldı. Nokia’dan 3000, dağıtım işlerini üstlenen taşeron firmadan da 1000 işçinin işlerini kaybetmesine yol açacak kapatma kararının, firmanın Almanya’daki temsilcisi Veli Sundbaeck tarafından Bochum Anakent Belediye Başkanı Otillia Scholz’a bildirmesiyle başlayan kaygı, geçici sayılamayacak çok yönlü bir krizin habercisi olarak değerlendiriliyor. zır bulundu. İlgi gören bir diğer politikacı ise Sol Parti “Die Linke”nin Başkanı Oskar Lafontaine’di. Lafontaine, bir soruya yanıt verirken, bu protestoların Almanya çapında yaygınlaşması umudunu dile getirdi. Sol Parti’nin, Nokia’daki Türkiye kökenli işçileri de göz önünde bulundurarak Almanca ve Türkçe yazılan bildirisinde “sermaye dostu politikalara son verilmesi” vurgusu yer aldı. Bildiride, Avrupa’da yaygınlaşan bu sübvansiyonel uygulamada, halen federal hükümette ortaklık yapan CDU/CSU ve SPD’nin ortak sorumluluğu olduğu da hatırlatıldı. AYANIŞMA MESAJLARI VERİLDİ Bochumlu ünlü sanatçı Herbert Grönemeyer’in dayanışma duygularını ilettiği mitinge gelen iki dosya dolusu dayanışma mesajlarından birisi de Finlandiyalı işçi ve teknokratların sendikalarındandı. Sanatçılar Grönemeyer ile Konstantin Wecker’in “protest”, tutkulu ve duygulu şarkılarının çalındığı mitingde okul idarelerince serbest bırakılan öğrenciler de yer aldı. Nokia’nın kapatılma kararını geri aldırmak için düzenlenen büyük gösteride, bir gazetecinin işsizliğe hazırlanan bir işçiye sorusu, ilginçti: “Bundan sonra mücadele mi edeceksiniz, yoksa normal bir yaşam mı sürdüreceksiniz?” İnsanların mücadele ederek de normal bir yaşam süreceğine veya normal bir yaşamın mücadeleden geçtiğine henüz pek inanan bulunmuyordu. İşte böyle bir ortamda, Bochum, yine de ilginç bir gösteriye sahne oldu. D obursali?cumhuriyet.com.tr ‘GERÇEKLER AÇIKLANSIN’ Federal ve eyalet hükümetlerinin yanı sıra, AB fonlarından da 88 milyon euroluk sübvansiyon almasına karşılık işyerlerini garanti etmemekle eleştirilen Nokia’nın Yönetim Kurulu Başkanı Kallas vuo’nun kamuoyu önüne çıkmaması karşısında, Başbakan Merkel gerekçelerin açıklanmasını istedi. Romanya’daki ucuz işgücünü temel alarak işletmeyi bu ülkeye taşımaya karar veren Nokia’nın kararından dönmesi için yapılan uyarı ve görüşmeler arasında sübvansiyonların “son kuruşuna kadar” geri alınması girişimleri de dile getirildi. Bir başka sava göre ise, Romanya’daki tesisler Kuzey Ren Vestfalya eyaleti merkezli bir firma tarafından inşa edildi. Yine aynı sava göre, sübvansiyonlar da buraya aktarıldı. IG Metal Sendikası Başkanı Hubert, gösterideki konuşmasında, bu tekelin yalnızca geçen yılın son çeyreğindeki kârının iki milyar avroya yakın olduğunu açıkladı. Nokia yönetimi ile süren görüş melerin umut verici olmadığı yönündeki bilgilere karşın, işverenle tazminat anlaşmaları için değil, karardan dönülmesi amacıyla müzakere edildiğini belirten İşyeri İşçi Temsilciliği Başkanı Gisela Achenbach, bir grev öngörmediklerini de belirtti. Firmanın kesin kararından dönme eğilimi taşımamasına karşın, işi durdurma veya grev gibi mücadele araçlarının dile getirirlmemesinin , direniş gösterilirse tazminatların tehlikeye gireceği endişesiyle şimdiden gözden çıkarıldığı da başka bir belirsizliğin ifadesi olarak görülüyor. Mitinge, daha önce geleceğini bildirmesine rağmen, SPD Federal Meclis Grup Başkanı Peter Struck katılmadı, ancak eyalet Çalışma Bakanı Lauman ha Petrolcüler Kuzey Irak’ta Irak Petrol Bakanlığı, Bölgesel Kürt Yönetimi ile anlaşma imzalayan şirketlerin faaliyetlerini iptal ettiğini açıklarken, bölgede 13 uluslararası şirket faaliyet gösteriyor. Mahmut GÜRER ANKARA Irak Merkezi Hükümeti, Kürt Bölgesel Yönetimi tarafından imzalanan petrol anlaşmalarını tanımadığını açıklarken, başta Kerkük, Musul ve Süleymaniye havzası olmak üzere çok sayıda uluslararası şirket bölgeden petrol çıkarıyor. Mesud Barzani’nin şimdiye kadar ABD’den 5, Rusya ve Türkiye’den 2 olmak üzere, Kanada, Avusturya, Norveç, Hindistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Fransa’dan toplam 13 şirketle anlaşma imzaladığı öğrenildi. Kürt Bölgesel Yönetimi’nin en çok petrol anlaşması yaptığı ülke ise ABD oldu. ABD’den dünyaca tanınan “Hunt Oil, Gulf Keystone, Heritage Oil, Western Zagros” ve “Cresent Oil” olmak üzere 5 şirketle anlaşma imzalandı. Bu şirketlerden sadece Heritage Oil’in merkezi yönetimden de izin aldığı belirtildi. lerinin Kerkük ve Musul çevresinde çalışma yaptığı belirtiliyor. Rus yetkililer, Bölgesel Yönetim’in yaptığı petrol anlaşmaları konusunda, Kürtlere destek veren açıklamalar yapmıştı. Türk şirketleri Genel Enerji ve Pet Oil ise Süleymaniye yakınlarındaki sahalarda arama yapıyor. Barzani ile petrol anlaşması yapan diğer şirket ve ülkeler şöyle: “KanadaAddax, FransaPerenco, NorveçDNO, MacaristanMOL, HindistanReliance Indian, AvusturyaOMV, Birleşik Arap Emirlikleri Şirketi (BAE).” Bu şirketler arasında yer alan, Birleşik Arap Emirlikleri Şirketi, Hindistan’dan Deliance India ve ABD’li Heritage Oil’in anlaşmalarının Irak Petrol Bakanlığı tarafından iptal edilmediği belirtildi. an Dündar ve Rıdvan Akar’ın “Ecevit’in Gizli Arşivi” başlıklı yazı dizisindeki (Milliyet gazetesi) Kürt raporu, “inanılmaz bir belge” spotuyla sunulmuştu. Neden “inanılmaz” ki? Daha çok yakın bir tarihte şimdi Meclis’te MHP milletvekili olan bir eski diplomat, bir köşe yazısında “mübadele”den söz etmişti. Bu teze göre Türkiye’nin güneydoğusundaki Kürtler Kuzey Irak’a gönderilecek ve Kuzey Irak’taki Türkmenler de Türkiye’ye onların yerine yerleştirilecekti. Böylece bu konu da sona erdirilmiş olacaktı. Benzer bir çalışmanın İttihat Terakki döneminde de hazırlandığını biliyoruz. O dönemde de İttihat ve Terakki (19131918) bir iskân politikası hazırlamıştı. ??? 27 Mayıs 1960’ta iktidara el koyan askerlerin hazırladığı “hicret” raporu Cemal Gürsel döneminde kabul edilmiş ancak uygulamaya konulmadan yeni bir hükümet kurulmuştu. İsmet İnönü’nün başbakanlığında kurulan CHPAP koalisyon hükümeti, kuruluşun ardından hazırlanan bu raporu önünde bulmuştu. Bülent Ecevit o hükümetin genç bakanlarından birisiydi. Rapor onun önüne de konulmuştu. Raporu hükümete veren askerler, “Bunu sizin tasarruf hakkınızı kullandığımız şekilde yorumlamayın, size bir yardım kabul edin” demişti. C SIFIR NOKTASI ORAL ÇALIŞLAR Peki ne vardı bu raporun içinde: “Bölgenin kendini Kürt sananlar lehindeki nüfus strüktürünü, Türk lehine çevirmek için, bölgelerindeki iktisadi şartların zorluğu karşısında başka taraflara hicrete mecbur kalan Karadeniz sahillerindeki fazla nüfusla, memleket dışında gelen Türkleri bu bölgeye yerleştirmek, bölgedeki kendilerini Kürt sananları bölge dışına hicrete teşvik ve bu hicreti finanse ederek, memleketin Türk çocuğu bulunan yerlerine iskân etmek...” Bu raporda dikkat çekici başka bölümler de yer alıyor. Benim ilgimi çeken “Radyoda propaganda” bölümünde şunlar yer alıyordu: “Radyo vasıtasıyla Türkçe güfteleriyle mahalli havaların çalınması ve mahalli radyoların, bölge için, propaganda uzmanlarından müteşekkil gruplar tarafından hazırlanacak programlar yayması...” Kürtlerin Türk ırkından geldiği yönünde bir “inandırma faaliyeti” de raporun bölümleri arasındaydı: “Irk bakımından, Türk siyasi düzeninin kendi menfaatları Ecevit’in Arşivindeki Kürt ‘Hicret’i bakımından en elverişli, en emin ve en çok imkân sağlayan düzen olduğunu telkin eden bir inandırma faaliyetine girilmesi...” “Dünya entelektüel muhitine Türkiye’de bir Kürt meselesinin mevcut olmadığının anlatılması…” “Bir üniversiteye bağlı derhal bir Türkoloji enstitüsü kurularak, kendini Kürt sananların menşelerinin Türk olduğunun ispat olunarak yayıMlanması… Doğu’nun Türk tarihinin yazılarak neşredilmesi… Kendilerini Kürt sananların, menşelerinin Turani kavimlere dayandığı hakkında, çeşitli yönlerden arayışlar yapılmaya ve neticelerinin türlü neşir vasıtalarıyla yayılması…” ??? Bu görüşler tam 47 yıl önce hazırlanan bir raporda yer alıyor. Bu görüşler yıllarca değişik milliyetçi çevreler tarafından savunuldu. MHP’li bir bakan öğretim üyesi, doktora tezini Kürtlerin Türk olduğu üzerine hazırlamıştı. Sonuç olarak, Türkiye’ye egemen olan anlayış, Kürt sorununu ya da adı her neyse olan sorunu, bir türlü demokratik sis tem içinde çözmek gerçeğine sıcak bakmadı. Toptan göçertmelerle, bilimsel olmayan sahte tarih tezleriyle bu sorunun üstesinden gelineceği sanıldı. “Dağlı Türkler” teorisi de bu “inkâr” siyasetinin isimlerinden birisiydi. 47 yıl, daha da gerilere gidersek belki yüz yıldır bu sorun Türkiye’nin önünde duruyor. İsyanlarla, ölümlerle bugünlere kadar gelindi. O “kafa” ile hazırlanan bütün siyasetler ve önlemler Türkiye’yi bugünlere getirdi. Hâlâ, bu raporu hazırlayan anlayış ülkemizde etkisini sürdürüyor. Ancak bir çözüm de üretemiyor. Bu raporun en dikkat çekici olan bölümlerinden birisi “akademi”yi, yani üniversiteyi ve bilimi de kendi tezlerine alet etmek istemesi. Büyük ölçüde ettiğini de biliyoruz. Sonuç ne oldu: Sıfıra sıfır, elde var sıfır… ??? “İnkâr”ı, “hicret”i bir yana bırakıp demokrasiyi, toplumsal hakları öne çıkaran bir yol izlense, yani bugün kadar yapılmayan ve yapılmak istenmeyen yapılsa, mutlaka daha başka bir noktada olurduk… Neden buraya geldik, sorusuna verilecek cevaplardan birisi Ecevit’in gizli arşivindeki “Kürt Raporu” olabilir… oralcalislar?cumhuriyet.com.tr GEÇERSİZ SAYDI Merkezi Irak hükümeti, kuzeydeki bölgesel Kürt yönetimin imzaladığı petrol anlaşmalarını geçersiz kabul ettiğini bildirmişti. Irak Petrol Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada hükümetin söz konusu anlaşmaları geçersiz ve gayrimeşru kabul ettiği belirtilmiş, “Petrol Bakanlığı, kuzeydeki bölgesel yönetim tarafından imzalanan anlaşmaları geçersiz kabul ediyor. Bu anlaşmalar tanınmayacaktır” açıklamasını yapmıştı. İKİ TÜRK ŞİRKETİ Rusya ve Türkiye’den ise Kürt yönetimi ile 2’şer şirket anlaşma imzaladı. Rusya’nın devlet şirketleri “Gazprom” ve “Lukoil” ile onların bünyesindeki şirketler Türkiye’den ise “Genel Enerji” ve “Pet Oil” adlı şirketler Kürt bölgesel yönetimi ile anlaştı. Gazprom ile Lukoil ve bağlı şirket
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle