02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

25 OCAK 2008 CUMA spor Atletizmin gözyaşları Veysel BALKAYA Şairin haklılığı her geçen gün artan haklılığıyla keyifleri kaçırmaya devam ediyor. ‘Her ölüm erken ölümdür’ demişti Cemal Süreyya... Geçen cumartesi gecesi o dizelerle yine ağladık... Çünkü trafik canavarı, Cüneyt Koryürek’i bizden aldı. Cüneyt Ağabey sadece bizi ve ailesini yalnız bırakmadı. Onun ardından atletizmi öksüz, Türk sporu ise artık yetim... Şimdi işin içinden çıkmaya çalışacağız Cüneyt Koryürek’siz. Atletizme kim ışık tutacak? Golden Leauge yarışları yapılırken televizyon ekranın derinlerinden o öğretici bilgileri kim verecek? Spor adamı kimliğini bile kenara bıraksak o dürüst, ilkeli ve öğretici insanın boşluğunu nasıl dolduracağız? Geçen hafta başında Cüneyt Ağabey ile sözleşmiştik. Cumhuriyet Spor Eki için yazısını cumartesi günü verecekti. İşleri çok yoğundu. Bir önceki konuşmamızda da sıkı uyarı almıştım Cüneyt Ağabey’den. Çünkü yaz aylarında yapılacak olimpiyat oyunları için ‘Pekin 2008’ demiştim... Cüneyt Ağabey itiraz etti. Biraz da çıkıştı bana: ‘Pekin değil, Beijing 2008’ dedi. Uzun uzun izah etti oyunların adının Beijing 2008 olduğunu. Son dönemde çok yoğundu... Yazı almak için günler öncesinden sözleşiyorduk. 10 Ocak’ta Cüneyt Koryürek’i ofisinden aradık: ‘Ağabey yaza fazla bir zaman kalmadı. Artık heyecanlanma zamanı değil mi? Olimpiyat için okurları ısıtma zamanı gelmedi mi? Yazılara ne zaman başlayacağız? Malum Euro 2008 de var. Olimpiyat Oyunları gölgede kalmasın’ dedik. O da kolları sıvadı. Nihayet 78. sayıdan itibaren olimpiyat oyunlarına kadar her hafta yazı sözünü almıştık. Ve o yıkıldığımız cumartesi... Cüneyt Ağabey gazeteyi aradı. ‘Veysel yazıyı gönderdim. Bir Nevin bir de madalya fotoğrafları kullan’ dedi. Keyfi inanılmaz yerindeydi. Yazıyı da her zamankinden erken vermişti. ‘Cüneyt Ağabey yazı tamamdır. Ne uzun ne kısa.’ dedim. ‘Ağabey haftaya da cumartesine kadar yazıyı geçer misin’ diye girdim. ‘Haftaya da mı yazacağız. Tamam o zaman hafta olsun bakarız. Beni ara’... Bunlar Cüneyt Ağabey’in servise söyledikleri son şeylerdi. 15 dakika sonra o felaket haberini aldık. Bu yazıyı tanımlamak için bir tür bulamadık. Röportaj, söyleşi, analiz, ya da haber değil. Yazımı da çok kolay olmadı. Ancak bizden kötü olan bir durum da var. Türk sporu Koryürek’siz ne yapacak? CÜNEYT E. KORYÜREK’İN SON YAZISI C 19 Bastır Parayı Al Madalyayı mı? T üm spor kamuoyu Futbol Federasyonu’yla uğraşırken, Hürriyet Gazetesi’nden Celal Demirbilek’in verdiği haber ortalığı altüst etti. Demirbilek, Atletizm Federasyonu’nun biri erkek biri kız 2 Etiyopyalı koşucunun ve bir de Güney Afrikalı uzun atlayıcı bayan atletin Türk vatandaşlığına kabul edilmesi ve olimpiyadlarda madalya almaları için 1 milyon Dolar ödül vereceğini yazdı. Bu konuda yazılı ve elektronik medyada epey yazıldı, konuşuldu. Bu olayı biraz derinlemesine birlikte gözden geçirelim. Demirbilek’in yazısında ismi geçen Etiyopyalı bayan atlet 800 metre koşuyor ve en iyi derecesi de 2.04.87’dir. Etiyopyalı erkek atlet ise olimpik programda olmayan 3 bin metrede 7.55.12 ve yine olimpiyad programında olmayan 15 km’de de 43 dakika koşmuş bir atlet. Bu derecelere bakılırsa bu 2 atlet bırakın olimpiyadlarda madalya kazanmayı finale dahi kalamaz ve hatta yarı final değil, daha seçmelerde elenir. Karin Mey ismindeki Güney Afrikalı uzun atlayıcı bayan atlet ise 6.93 metrelik atlayışıyla rahatlıkla finale kalır ve son 3 yıldaki gelişmesi temel olarak alınırsa, Beijing’de 7 metrenin üzerinde atlayarak madalya şansına dahi ulaşabilir. Görebildiğimiz kadarıyla bu 2 Etiyopyalı atletin Türk vatandaşı olmasıyla Türkiye için hiçbir fayda sağlanamaz ve bu atletleri temsil eden bazı kişiler tonla para kazanır. Diğer taraftan Halil Akkaş’ın 3 bin metredeki Türkiye rekoru, bu Etiyopyalı atleti çok da geride bırakacak kadar mükemmel olduğunu hatırlatmak isterim. eklemek için Etiyopya adına koşacak. PEŞİN VE VERESİYE ÖDÜL Atletizm Federasyonu, başkan Mehmet Terzi’nin de gazetede yayımlanan açıklamalarına göre şimdiden Etiyopya’ya ek olarak Kenya ve Jamaika adına koşan büyük şampiyonların peşindeymiş. Genel müdürlük ve federasyon, madalya kazanacağını umduğu ünlü bir yabancı atlete peşin para ödeyip Türk vatandaşlığına geçmesini isteyecek. Ödül yönetmeliğine göre herhangi bir Türk atleti ancak büyük yarışmalarda madalya kazandıktan sonra ödül alır. Başka bir deyişle biz yabancı atletlere ödül alıp almayacağı daha belli olmadan vatandaşlığa geçmeleri şartı olarak parayı peşin öderken, Türk atletlerine ödülü başarıya ulaştıktan sonra veriyoruz. Yani yabancı atletler için uygulanan formül “Al parayı, madalyayı sonra kazan” derken, Türk atletine “Kazan, sonra parayı alırsın” diyoruz. Bu size biraz garip gelmiyor mu? Bana hem garip hem de çelişkili ve dengesiz bir davranış gibi geliyor. Bu arada Türk atletlerinin olimpiyad ve dünya şampiyonalarında altın madalya elde ettiği zaman yönetmeliğe göre 400 bin YTL değerinde bir torba dolusu altın kazandığını hatırlatmak isterim. Bu gerçekten çok büyük bir ödül. Gelişmiş ülkelerde verilen para ise 30 bin Doları geçmez. ÖDÜL MÜ TESİS Mİ? Peki olimpiyadlarda madalya kazanmak için dışarıdan şampiyon ithal etmek isterken, Türkiye içindeki kabiliyetlere nasıl bir katkıda bulunuyoruz dersiniz? İşte size bir örnek... Nevin Yanıt genç bir atlet kızımız. Son 3 yılda 100 metre engellide gösterdiği gelişme, tüm ters koşullara karşın hayret edilecek ve gurur duyulacak kadar başarılı. Mersin’de yaşıyor ve antrenörüyle kentteki çamur sahada koşmaktansa her gün 4 saat Adana’daki tesislerde koşmak için zaman harcıyor. Zira Mersin’de bir tartan pist yok. Ama buna karşın Cüneyt Yüksel ismindeki genç antrenörü Nevin’i bu düzeye getirmiş ve onunla birlikte her gün bu yorucu yolculuğa katlanıyor. Nevin’in ailesinin bir kısmı Suriye’de. Suriye spor yetkilileri akıllı bir davranışla Nevin’e, “Gel Suriye adına koş, sana yarım milyon Dolar verelim” diyor. Ama Nevin, “Ben burada doğdum ve Türkiye adına koşacağım” diyerek bu teklifi reddediyor. İşte size Türkiye’de hemen her sahada karşılaştığımız çelişkilerden biri. Bir taraftan olimpiyad altın madalyası için 1 milyon dolar ortaya koyarken, iyi koşullarda çalışırsa madalya kazanabilecek bir atletimizin takım arkadaşlarıyla birlikte çalışmasını temin edecek bir tartan pisti Mersin’e götürememenin sonuçlarına katlanıyoruz. Kıssadan hisse... 2008 Olimpiyadları’na elimizdeki atletlerle gitmeyi göze alalım ama 2012 ve 2016 Olimpiyadları için yerli malı şampiyonlarla altın madalya kazanmak istiyorsak biraz gerçekçi olalım. Sorunun çözümüne, rasyonel bir felsefe, program, planlama ve uygulamayla gitme yolunu seçelim. Var mısınız? ZAMANLAMA YANLIŞ Uluslararası kurallara göre olimpiyadlar, dünya şampiyonaları ve Akdeniz Oyunları, Avrupa ve Afrika Şampiyonası gibi büyük ve yöresel yarışlarda derece alan atletlerin diğer bir ülke adına yarışması için aradan 3 yıllık bir sürenin geçmesi zorunlu kılınmıştır. Bu zorunluluk, atletin vatandaşı olduğu ülkenin federasyonu ve vatandaşı olmak istediği federasyon arasındaki bir anlaşmayla ancak 1 yıla indirilebilir. Bu nedenle Beijing’de madalya kazanabilecek bir atletin Türk vatandaşı olmak istese ve kendi federasyonundan izin alsa dahi ancak 2009’da Türkiye adına koşması durumu ortaya çıkar. Bu da Beijing’de bizim ne kadar işimize yarar, siz bana söyleyin. Eğer bu konuda Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ve Atletizm Federasyonu bir altın madalya kazanmak için 1.5 milyon Dolar harcamak istiyorsa onlara bundan önceki olimpiyadlar ve dünya şampiyonalarında kucak dolusu madalya kazanmış ve birçok kez dünya rekorlarını yenilemiş olan Etiyopyalı Haile Gebrselassie’yi tavsiye ederim. Zira Gebrselassie son yıllarda kendini yarı maraton ve maratona yoğunlaştırmış durumda ve bu mesafelerde dünya rekorlarına sahip, son 3 yılda da büyük şampiyonalarda yarışmamış bir atlet. Aslında Gebrselassie, 1 milyon Dolar verilse bile kendi bayrağı altında koşmaktan vazgeçmez; kendisi dolar milyoneri, Etiyopya’da büyük tesis ve yatırımları var ve mutlaka Beijing’de madalya koleksiyonuna bir de olimpiyad maraton altın madalyası KORYÜREK’İN ARDINDAN KİMDİR? Çalışma hayatına serbest muhabir ve basın danışmanı olarak başlayan Cüneyt E. Koryürek, Ankara’da Daily News’da Yazı İşleri Müdürü olarak çalıştı. 1962’de sahibi ve yöneticisi olduğu Delta Ajansı Ankara’da kurdu. Reklam ve Halkla İlişkiler konusunda çalışan Delta Ajans 1973’te İstanbul’a taşındı. Koryürek, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yüksek Gazetecilik Okulu’nda Reklamcılık, Ankara İktisat Fakültesi Yüksek Gazetecilik Okulu’nda Halkla ilişkiler, İstanbul Marmara Üniversitesi Yüksek Gazetecilik Okulu’nda Gazetecilik dersleri verdi. Koryürek, 5. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın basın müşavirliğini de yaptı, Halkla İlişkiler Derneği’nin kurucuları arasında yer aldı. Avrasya Kıtalararası Maratonu Yarış ve Organizasyon Direktörlüğü yapan Koryürek, 7 olimpiyadda gazeteci olarak çalıştı. Olimpiyadlar konusunda TRT’de programlar yapan Koryürek, bu konuda yayınlanan iki kitabına ek olarak, İstanbul Olimpiyadları Hazırlama ve Düzenleme Kurulu için yeni bir kitap hazırladı. “Lider ve Liderlik” ve “Harf İnkılabı” adlı kitapları yazdı. Eğitim aldığı Amerika Üniversitesi’nde okul takımında yarışan Koryürek, okul takımı menajeri olarak görev aldı, antrenörlük kurslarına katıldı. Koryürek’in Türkiye’de çalıştığı bazı atletler Türkiye ve Balkan rekoru kırdılar. AIPS Kartı sahibi olan Koryürek, Amerikan Atletizm Yazarları Derneği, Uluslararası Olimpiyat Tarihçiler Birliği ve Atletizm İstatistikçileri Birliği üyesidir. Çeşitli yıllarda Atletizm Federasyonu’nda, Genel Sekreter, Asbaşkan ve Başkan olarak görev yaptı. Koryürek, Hürriyet, Yeni Yüzyıl, Radikal ve Sabah ve gazetemizde atletizm, olimpiyadlar ve genel konular üzerinde yazılar yazdı ve köşe yazarlığı yaptı. Türk Sporunun Acı Kaybı AliABALI aliba tesadüfen yaşıyoruz. Cüneyt Koryürek’in umulmadık ölümü, bir trafik kazası sonucu vefatı bu gerçeği bir kere daha ortaya koymuş bulunuyor. Cüneyt Koryürek’le Ankara’da tanıştım. Bir spor aşığıydı, özellikle atletizm dalında geniş bilgi sahibiydi. Ankara’dayken onun atletizmle ilgili verdiği belge ve bilgilerden yararlanıyordum. Diyebilirim ki Türk atletizmi merhum Naili Moran ve ağabeyimiz Jerfi Fıratlı’dan sonra bilen, okuyan, olayları yakından takip eden, bilgi sahibi bir duayeni kaybetti. Koryürek Ankara’dan İstanbul’a taşındı, böylelikle sporla daha yakın haşır neşir olma olanağına kavuştu. Ancak ne yazık ki alın yazısı böyleymiş... Atletizm camiasına, dost ve yakınlarına, ailesine başsağlığı dilerim. G NOT: Bu yazı Cüneyt E. Koryürek tarafından kazadan bir saat önce kaleme alınmıştır. Golf engel tanımaz İsmet AKTEKİN 2007’nin Ekim ayında Las Vegas, dünyanın en ilginç spor olaylarından birine ev sahipliği yaptı. Bu Kuzey Amerika Tek Kollu Golfçüler Federasyonu’nun organize ettiği ülke çapındaki turnuvaydı... ‘Golf iki kolla oynandığı zaman bile tahminlerin dışında zor bir spordur. Tek kol ile oynandığında ise denge sağlamak, zamanlama ve sopayı topla buluşturmayı başarmak inanması güç bir olay.’ Bunları söyleyen Las Vegas’taki Stallion Mountain Golf Club’ın ünlü hocası Mike Altman... Ona göre engelli oyuncuların 18 çukurlu bir golf sahasında 4 buçuk saat sopa sallayarak ortaya koydukları performanslar neredeyse ortalama bir golfçü kadar başarılı. Amerika’daki Tek Kollu Golfçüler Federasyonu 2000 yılında bir grup tek kollu spor tutkunu tarafından kuruldu. Hızlı bir şekilde ülke geneline yayıldı. En sonunda ise efsanevi golfçü Arnold Palmer ve Kentucky eyaletinin Louisville kentinden olan Don Fightmaster’ın da desteğiyle Amerika’nın en yetenekli 12 tek kollü golfçüsü, İngiliz adalarının en yeteneklileriyle ilk resmi maçlarını Rider Cup formatında önümüzdeki günlerde oynayacaklar. Bu turnuva, geleneksel olarak AvrupaAmerika arasında oynanan, bu yıl Amerika’da yapılacak Rider Cup’tan önce Louisville’de ilk kez düzenlenecek ve adına da organizasyon kurucularından birinin ismi olan ‘Fightmaster Cup’ denilecek. Herkesin merakını çeken konu ise şu: Tek kollu golfçüler nasıl oluyor da bu büyük handiaplarına karşın neredeyse iki kollu sağlıklı golfçülere yakın bir performans gösteriyorlar? İşte buna en iyi cevabı 1992 yılında geçirdiği trafik kazasında sol kolunu kaybeden 34 yaşındaki Scott Lusk veriyor: “Tek kolumdan ötürü meydana çıkan vuruş handikapımı kalça ve ayaklarımı kullanarak yaptığım ağırlık transferiyle dengeliyorum ve vuruşlarımda devamlılığı sağlıyorum.” tı olan İngiltere’deki tek kollu golfçülerin kendilerine ait çalışma sahaları var. Kanadalı golfçü Steve Quievillon buna şöyle açıklık getiriyor: “Bizim çalışma sahalarımız sanki engellilerin terapi merkezi gibi. Kiminin bacağı kesik, kimi felçli, kiminin bir kolu yok. Bazen aramızda kendimize göre eğlenip şaka yaptığımız oluyor. Örneğin ‘Eğer Tek Kollu Golfçüler Federasyonu’na üye olmak istiyorsan, kendine bir motorsiklet al.” Tek Kollu Golfçüler Federasyonu’nun kuruluşu İngiltere’de 1932 yılına dayanıyor. Tabii ki başlangıcı İngilz adalarında 6 asır öncesine giden bu ilginç sporun fiziksel engelliler için olanı da yine İngiltere’de doğuyor. Rider Cup, takımlar golf müsabakası olup Amerika’nın en iyi 12 golfçüsü ile Avrupa’nın en iyi 12 golfçüsü arasında oynanan bir yarışmadır. İlki 1927’de yapılan bu ünlü golf turnuvası Samuel Rider adındaki bir Amerikalı tüccarın önerisiyle düzenlenmiştir. İki yılda bir yapılan bu kupa, sporda bir ilk olup Avrupa’nın Amerika’yla karşılaştığı tek spor olayıdır. İşte bu ünlü turnuva programına bir de Amerikalı ve Avrupalı engellilerin turnuvası eklenince herhalde 2008’de oynanacak olan Rider Cup önceki yıllara göre daha fazla ilgi çekecektir. Cüneyt E. Koryürek’i uğurladık Atletizm dünyasının duayeni, gazetemiz yazarı Cüneyt E. Koryürek Teşvikiye Camii’ndeki cenaze töreninden sonra Yeniköy Mezarlığı’na defnedildi. Törende spor, siyaset, basın ve sanat camiasından ünlü isimler vardı. TBMM Başkanvekili Meral Akşener, Gençlik ve Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay, TMOK Başkanı Togay Bayatlı, Atletizm Federasyonu Başkanı Mehmet Terzi, spordan sorumlu eski devlet Bakanı Fikret Ünlü, Ulusal Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim, Galatasaray Kulübü Başkanı Özhan Canaydın, Galatasaray Kulübü Başkan Yardımcısı Adnan Polat, Futbol Federasyonu Genel Sekreteri Lütfi Arıboğan, Futbol Federasyonu eski başkanı Abdullah Kığılı, teknik direktör Mustafa Denizli, gazetemiz genel yayın yönetmeni İbrahim Yıldız, Gaziantepspor Kulübü eski başkanı Celal Doğan, Olimpiyat Şampiyonu Güreşçi Gazanfer Bilge, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, TSYD Başkanı Esat Yılmaer, gazeteci Halit Kıvanç, yakın arkadaşı Hıncal Uluç, CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen, CHP’nin önde gelen isimlerinden Bülent Tanla, Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal, işadamı Cem Hakko, Koryürek’in ailesi, sevenleri ve gazeteci arkadaşları törene katıldı. (Fotoğraf: AHMET YAZICI) 1932 YILINDAN BU YANA Gerek Amerika’daki, gerekse onun karşı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle