04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

13 NİSAN 2007 CUMA haberler AYDINLANMA EMRE KONGAR Seçim, Meşruiyetin Güvencesi Değildir lüğü” yani “laiklik ilkesi” olmak üzere, temel insan hak ve özgürlükleri yatar. ??? Bir iktidar şu alanlardaki eylem ve söylemleriyle meşruiyetini yitirir: 1) Temel insan hak ve özgürlüklerini zedeliyorsa. (Örneğin laiklik ilkesini ihlal ediyor, ırk ya da milliyet veya cinsiyet bazında ayrımcılık yapıyorsa.) 2) Genel olarak örgütlenme ve ifade hak ve özgürlüğünü sınırlıyor veya kısıtlıyorsa. 3) Muhalefet hak ve özgürlüğüne saygı göstermiyorsa. 4) Demokratik rejimi tanımlayan anayasa hükümlerine uymuyorsa. ??? Çok partili rejime geçeli beri Türkiye’de utanmazca bir oyun oynanıyor: Dış güçlerin emperyalizmine ve Padişah’ın dinsel geleneksel egemenliğine karşı olarak kabul edilmiş olan “Egemenlik kayıtsız koşulsuz milletindir” ilkesi yanlış yorumlanarak saptırılıyor: “Seçilmiş olmak her türlü demokrasi ihlalini yapmak hakkını verir; çünkü seçim sonuçları millet iradesini temsil eder; seçmenin iradesi ise her türlü hak ve özgürlüğün üzerindedir” biçiminde yorumlanıyor. İşte bu, tam bir “çoğunluk diktatörlüğü” tanımıdır. Çoğunluk diktatörlüğü ise demokrasinin en büyük düşmanıdır, hiçbir “meşruiyeti” yoktur. ??? Seçmenin yüzde 99’u, yani “ezici çoğunluğu” bile istese temel hak ve özgürlükler sınırlanamaz ve kısıtlanamaz; kısıtlanır veya sınırlanırsa o rejimin adı demokrasi olmaz. Kayıtlı seçmenlerin dörtte birinin oyları ile iktidar olanlar, oy kullananların kendilerini desteklemeyen üçte ikilik çoğunluğuna karşı , kendi inançlarını ve yoz demokrasi anlayışlarını hem de “giyim, kuşamı” da kapsayan bir “yaşam tarzı” olarak “meşruiyet” adına tüm topluma hiç dayatamazlar! C 5 TURGUT ÖZAL 1 Bölüm ihale etti. SÜLEYMAN DEMİREL 1 Bölüm ihale etti. MESUT YILMAZ 14 Bölüm ihale etti. TANSU ÇİLLER 3 Bölüm ihale etti. BÜLENT ECEVİT 1 Bölüm ihale etti. RECEP TAYYİP ERDOĞAN 1 Bölüm ihale etti. Karadeniz Sahil Yolu 21 bölümde, 7 başbakan döneminde ihale edildi 20 yılda 542 kilometre ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hafta sonunda resmi açılışını yaptığı Karadeniz Sahil Yolu, 21 bölüm olarak 20 yılda 7 başbakan döneminde ihale edildi. Sahil yolunda ilk ihaleye 1987 yılında Turgut Özal’ın döneminde ÇarşıbaşıTrabzonAraklı arasındaki bölüm için çıkıldı. Son ihale ise 2004 yılında Erdoğan döneminde SamsunAzot ayrımıÜnye bölümü için yapıldı. Toplam 21 bölümün biri Turgut Özal, biri Süleyman Demirel, 3 tanesi Tansu Çiller, 14 tanesi Mesut Yılmaz, biri Bülent Ecevit, sonuncusu da Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakanlıklarında ihale edildi. 542 kilometrelik Karadeniz Sahil Yolu’nda, 27 kilometre uzunluğunda 263 adet köprü, 41 kilometre uzunluğunda 12 adet tek tüp tünel, 18.5 kilometre uzunluğunda 20 adet çift tüp tünel yer alıyor. Proje yaklaşık 4.2 milyar dolara mal oldu. Karadeniz Sahil Yolu’nun bölümleri, hangi başbakanların döneminde kimlere ihale edildiği ve maliyetleri şöyle: SinopGerze: 28 km. uzunluğundaki yol 19.11.1998 tarihinde Mesut Yılmaz’ın başbakanlığı döneminde ihale edildi. SarayCeylan ortak girişimi yaptı. Toplam maliyeti 93.2 milyon dolar. Sinop Şehir Geçişi: 5.1 km. uzunluğundaki yol 28.7.1998 yılında Mesut Yılmaz döneminde Bayazıt İnşaat’a ihale edildi. GerzeYakakent: 36 km. uzunluğundaki yol 18.11.1998 tarihinde yine Mesut Yılmaz döneminde, bugünkü Başbakan Erdoğan’ın da hemşerisi Cengiz İnşaat’a ihale edildi. Toplam maliyeti 274.4 milyon dolar. Yakakent19 Mayıs: 47 km. uzunluğundaki yol 2.12.1997 tarihinde Mesut Yılmaz döneminde Akyapı İnşaat’a ihale edildi. Toplam maliyeti 105 milyon YTL. 19 MayısSamsun: Bafra geçişi dahil 34.4 km. uzunluğundaki yol Mesut Yılmaz’ın başbakanlığında 6.8.1997 tarihinde yine Akyapı İnşaat’a ihale edildi. Toplam maliyeti 90 milyon YTL. Samsun Çevre Yolu: 12.3 km. uzunluğundaki yol Tansu Çiller’in başbakanlığında 7.12.1993 tarihinde Gökdelen İnşaat’a ihale edildi. Toplam maliyeti 89 milyon YTL. SamsunAzot AyrımıÜnye: 46.2 km. uzunluğundaki yol Süleyman Demirel başbakanlığındaki hükümet döneminde 21.12.1992 tarihinde Tubin İnşaat’a ihale edildi. Toplam maliyeti 79 milyon YTL. SamsunÜnye Yolu (İkmal): 26.6 km. uzunluğundaki yol Mesut Yılmaz döneminde 16.10.1998 tarihinde Tubin İnşaat’a ihale edildi. Toplam maliyeti 42.96 milyon dolar. SamsunAzot AyrımıÜnye (İkmal): 6 km. uzunluğundaki yol Recep Tayyip Erdoğan başbakanlığında 5.5.2004 tarihinde Arslanlar İnşaat’a ihale edildi. Toplam maliyeti 13 milyon YTL. ÜnyePiraziz: 22.8 km. bölünmüş yol ve 8.3 km. uzunluğundaki tek yol Tansu Çiller hükümetinde 30.12.1993 tarihinde Balİş İnşaat’a ihale edildi. Toplam maliyeti 110 milyon YTL. ÜnyePiraziz (İkmal): 32.6 km. bölünmüş yol, 31.4 km. uzunluğundaki tek yol Mesut Yılmaz döneminde 14.10.1998 tarihinde Yüksel İnşaat’a ihale edildi. Toplam maliyeti 73.5 milyon dolar. BolamanPerşembe: 27.6 km. uzunluğundaki yol Mesut Yılmaz döneminde 2.10.1997 tarihinde NurolTekfenYüksel Ortak Girişim Grubu’na ihale edildi. Toplam maliyeti 411.51 milyon dolar. PirazizGiresun: 20 km. uzunluğundaki yol yine Mesut Yılmaz döneminde 2.10.1997 tarihinde Kolin İnşaat’a ihale edildi. Toplam maliyeti 116.58 milyon dolar. GiresunEspiye: 25 km. uzunluğundaki yol yine Mesut Yılmaz başbakanlığında 1.10.1997 tarihinde GürişMetiş ortaklığına ihale edildi. Toplam maliyeti 184.27 milyon dolar. EspiyeÇarşıbaşı: Giresun geçişi dahil 16 km. uzunluğundaki yol Tansu Çiller başbakanlığındaki 50. Hükümet döneminde, 15.02.1994 tarihinde Limak Gürsan ortaklığına ihale edildi. Toplam maliyeti 176 milyon YTL. EspiyeÇarşıbaşı (İkmal): Giresun geçişi dahil 61 km. uzunluğundaki yol Mesut Yılmaz döneminde 12.10.1998 tarihinde Limak Kolin ortaklığına ihale edildi. Toplam maliyeti 514.19 milyon dolar. ÇarşıbaşıTrabzonAraklı: 68 km. uzunluğundaki yol Turgut Özal hükümetinde, 9.12.1987 tarihinde Polat İnşaat’a ihale edildi. Toplam maliyeti 573 milyon YTL. Trabzon Sahil Geçişi: Köprülü kavşaklar ve tünel ikilemesi dahil 13 km. uzunluğundaki yol 15.06.2000 tarihinde Bülent Ecevit döneminde Mapa İnşaat’a ihale edildi. Toplam maliyeti 357 milyon YTL. Araklıİyidere: 27 km. uzunluğundaki yol Mesut Yılmaz başbakanlığında 1.10.1997 tarihinde Doğuş Polat ortaklığına ihale edildi. Toplam maliyeti 191.68 milyon dolar. İyidereÇayeli: 33 km. uzunluğundaki yol 30.09.1997’de, Mesut Yılmaz döneminde Limak İnşaat’a ihale edildi. Toplam maliyeti 383.25 milyon dolar. ÇayeliArdeşenHopa: Çayeli geçişi dahil 77 km. uzunluğundaki yol Mesut Yılmaz başbakanlığında 30.09.1997 tarihinde Cengiz İnşaatMapaMakyol ortaklığına ihale edildi. Toplam maliyeti 896.41 milyon dolar. AKP’nin ‘367’ oyunu... Emine KAPLAN ANKARA Cumhurbaşkanlığı seçimine kısa bir süre kala iktidar ve muhalefet arasında ‘367 oy’ için taktik savaşı başladı. AKP, CHP’nin toplantı yeter sayısını tespit ettirebilmek için ilk turda 20 milletvekili ile genel kurula katılması gerektiğini düşünüyor. CHP ise, genel kurula hiçbir şekilde katılmayarak ilk turun hemen ardından Anayasa Mahkemesi’ne gitmeyi planlıyor. AKP, ANAVATAN, DYP ve bağımsız milletvekillerinden bazılarını ikna ederek 367 oya ulaşmayı deneyebilir. CHP Grup Başkanvekili Ali Topuz, bu konumdaki milletvekillerine genel kurula girmemeleri çağrısında bulunarak “Bugüne kadar AKP’ye destek vermeyen milletvekilleri, AKP’nin cumhurbaşkanı seçmesini sağlamak için genel kurula girerlerse satılmışlık yaftasını boyunlarına asmış olurlar” dedi. Cumhurbaşkanlığı seçimi turlarında toplantı yeter sayısının 367 olduğu tezinin hukuk dünyasında kabul görmesi, AKP’yi yeni taktik arayışlarına itiyor. AKP, CHP’nin Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilmesine ilişkin ilk turun başında toplantı yeter sayısını tespit ettirebilmesi için 20 milletvekili ile genel kurulda yer alması gerektiğini düşünüyor. Bu durumda AKP’nin 353 milletvekili ile birlikte 373 milletvekiline ulaşmış olunacak. CHP’nin genel kurula hiçbir şekilde katılmama yönünde karar alması durumunda 367’ye ulaşabilmek için ANAVATAN, DYP ve bağımsız milletvekillerinin turlara katılmasını sağlaması gerekiyor. AKP’nin 367’ye ulaşması için 14 milletvekilinin kendilerine destek vermesi gerekiyor. CHP’nin planı, AKP’nin birinci taktiğini boşa çıkaracak gibi gözüküyor. CHP, hiçbir şekilde genel kurula katılmayı düşünmüyor. Bu durumda, AKP’nin “CHP, toplantı yeter sayısını tespit ettirmek için 20 milletvekili ile genel kurula girer” tezi işlevsiz hale geliyor. CHP, diğer parti milletvekillerinin genel kurula katılmamaları ve ilk turun sonucunda oylamaya katılan milletvekili sayısının 367’nin altında gerçekleşmesi durumunda hemen Anayasa Mahkemesi’ne gitmeyi planlıyor. TOPUZ: USUL HATASI OLUR CHP Grup Başkanvekili Ali Topuz, oturumu yöneten TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın ilk turun öncesinde toplantı yeter sayısını tespit etmesi gerektiğini, bunu yapmamasının usul hatası olacağını söyledi. Ali Topuz, “Biz hiçbir şekilde genel kurula girmeyeceğiz. Eğer oylama öncesinde 367 milletvekilinin var olup olmadığını tespit etmezse anayasaya göre eksik iş yapmış olur. Biz de o zaman Anayasa Mahkemesi’ne gideriz. Anayasa Mahkemesi, bir karar verir. Hukukçuların büyük bölümü, toplantı yeter sayısının 367 olduğu yönünde mütalaa ortaya koyuyor. Bu durum da bizim yetkili organa konuyu taşımak görevimiz” diye koruştu. AKP’nin ANAVATAN, DYP ve bağımsız milletvekillerini ikna ederek genel kurula katılımlarını sağlamak için ikna girişimlerinde bulunabileceği olasılığına karşı Topuz, milletvekillerine şu çağrıda bulundu: “Eğer şimdiye kadar AKP’ye destek vermeyen milletvekilleri genel kurula girip AKP’nin cumhurbaşkanını seçmesini sağlarlarsa satılmışlık yaftasını boyunlarına asmış olurlar. AKP’ye verecekleri desteğin vebalinin altında ömür boyu ezilirler, böyle bir girişimde bulunurlarsa boynu bükük gezmek zorunda kalırlar. Hele ki genel kurula katılıp AKP’ye destek verdikten sonra genel seçimde AKP’den milletvekili seçilen olursa sokağa çıkamazlar. Rejimi satmış adam olurlar. O nedenle buna teşebbüs edeceklerini sanmıyorum, böylesine bir ahlak zafiyeti içinde olabileceklerini düşünmüyorum.” azıya önce Türkçe dersi ile başlayalım: Çünkü seçimi, meşruiyetin yeterli güvencesi olarak görenler o denli cahil ki, farklı sözcükleri bile birbirine karıştırıyorlar. Meşruiyet farklı bir sözcüktür, meşrutiyet farklı bir sözcük. ??? Bu yazının başlığındaki meşruiyet, “geçerli olma durumu” anlamına gelir. Genellikle, hukuken geçerli olma, hukuksal dayanak sahibi olma, geçerli ve haklı olma durumu biçiminde kullanılır. Meşrutiyet ise bir “yönetim biçimidir”. Krallık, Padişahlık gibi hükümdarlıkla yönetilen bir ülkede, hükümdarın başkanlığı altında Meclis’in de bulunduğu rejime denir. Bizim tarihimizdeki örnekleri, 1876’da başlayıp hemen sona eren Birinci ve 1908’de başlayıp 1918’de Mondros ile biten İkinci Meşrutiyet dönemleridir. ??? Demokratik bir rejimde iktidarın meşruiyeti yani “geçerli olma durumu” pek çok koşula bağlıdır. Seçim bunların başında gelir ama ancak bir tanesidir. Yani gerekli koşuldur ama yeterli koşul değildir. Demokratik bir rejimde iktidara gelebilmek için seçilmiş olmak mutlaka gerekir, ama iktidarda kalabilmek için yetmez. ??? Seçimle başa geçen her iktidar, iktidarını sürdürebilmek için bütün söylem ve eylemlerinde demokratik rejimin temel ilkelerine uymak zorundadır. Demokratik rejimlerdeki iktidarların yeterlilik koşulu bu temel ilkelere uyumda aranır. ??? Bir demokratik rejimin en temel ilkesi, muhalefet özgürlüğü ve bu özgürlüğün temelinde yatan örgütlenme ve ifade özürlüğüdür. Tabii bu özgürlüklerin arkasında da, başta “inanç özgür Y ekongar?cumhuriyet. com.tr; www.kongar.org ‘Halk seçmeli’ avunma Sanayii Müsteşarlığı iki önemli ihaleyi gerçekleştirdi. “Milli Tank” projesi start aldı ve Otokar’a ihale edildi. İkincisi ise helikopter ihalesi bir İtalyan şirketine verildi. Bu ihalenin özelliği, helikopter üretiminin burada TAİ tesislerinde yapılacak olması. Burada dikkat çekici nokta, savunma sanayiinde “ulusal” vurguların ve duyarlılıkların ön plana geçmesidir. Amerikan helikopterleri “ihale şartnamesine” uymadığı gerekçesiyle devre dışı bırakıldı. Geçen yıl da, “Milli Gemi” politikası uygulamaya konmuş ve üretim başlamıştı... Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Faruk Cömert’in de, savaş uçaklarında görev bilgisayarlarının “ulusal yazılım” ürünü olması zorunluluğuna sık sık dikkat çektiğini de anımsıyoruz. ??? Aklınıza gelen soruları seslendirelim: Türkiye savunma sanayiinde dışarıya olan bağımlılığını kısa bir tarih içinde azaltma yoluna mi girdi? Ordu, araçgereç konusunda “ulusal” bir yol izlemeye mi başladı? Bu gelişmede, Türkiye’nin “büyük müttefiki” ile özellikle Irak’ta yaşadığı sorunlar, “çuval” olayı önemli rol oynadı mı? Türkiye savunma sanayiinde gerçekten geri dönülmez bir yola mı girdi? Bütün bu soruların yanıtı, bence evettir. Özellikle de, Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nın yeni kabul ettiği “20072011 Stratejik Planı”, savunma sanayiinde S CUMA YAZILARI ORHAN BURSALI Savunma Sanayii, Ordu Gazetemiz yazarı Doğu Silahçıoğlu’na sordum. Yanıtı: “Birbirlerine güvenmeyen iki ortağın birbirlerine güveniyormuş gibi yaptıklarının bir fotoğrafı...” Irak’taki gelişmeler, bu güvensizliği hızlandırdı ve tırmandırdı. İyice görüldü ki, Türkiye’nin çıkarları farklı, ABD’nin çıkarları farklı. Küresel hegemonyacı ülkenin stratejisine Türkiye uydukça, o planların bir parçası oldukça, ilişkiler iyi. Çıkarlar 45, 90, 180 derece ters ise eğer?.. O zaman da “ulusal savunma sanayii” acil ihtiyaç olur! Silahçıoğlu diyor ki: “Gelecekte ne olacağını tahmin etmek bugün için çok zorlaştı...” Belirsizlikler arttı, gökyüzü karardı, kutupyıldızı söndü, yolunuzu kendiniz bulacaksınız! Kolaycılık sona erdi, zor başarılacak! Peki neden örneğin 1020 yıl önce değil? Şüphesiz, bugünkü belirsizlik ortamının yarattığı bilinç ve bilgi düzeyi geçmişte pek yoktu. Bir ASELSAN örneği, Türkiye’nin yapabilme yeteneklerini bir araya getirdi. Kriptoloji’deki başarıları, “ulusal yöneliş”i belgeliyor. Savunma silahları tedarikinde bir süredir izlenen tercihler, bu belgeyle uyumludur. “20072011 Stratejik Planı”, Aytekin Ziylan’ın Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji dergisindeki yazısında da belirttiği gibi, savunma sanayiinin ulusal öncelikler doğrultusunda geliştirilmesini, ulusal tasarımların gözetilmesini, ArGe’yi, teknoloji yönetimini ve Türk Savunma Sanayii Holdingi kurulmasını öngörmekte... ??? Peki neden şimdi? Neden bu yolda yeni adımlar atılıyor? Pentagon ve silah sistemlerine olan bağımlılığa son verme kararı yıllar önce alınmadı mı? Biraz bu konuyu deşelim. ABD Genelkurmay İkinci Başkanı E. Giambastiani şöyle diyor: “İki ülke arasındaki ilişkilerin temelini ABD ve TSK arasındaki ilişki oluşturuyor. Yaşanan sorunlara rağmen bu sağlam temel yerli yerinde duruyor. Varolan sorunlar ise daha çok taktiklerle ilgili.” (Semih İdiz, Milliyet, 31 Mart 07) İnandınız mı? Şüphesiz hayır! üniversitelerle savunma sanayii konusundaki başarılı projeler, TAİ’de F16 üretim deneyimi, kendine güven ortamı yarattı. Türkiye’nin savunma teknolojisinde edindiği bilgi birikimi, teknolojik gelişme, birçok zorluğu yenme noktasına ulaştı. Bugünkü kararların arkasında, bu olgular da var! Peki, mutlaka bir musibet mi yaşamalıyız, çözümleri kendimizin yaratabilmesi için? Doğu Silahçıoğlu’na göre “bu düşünce geçmişten beri vardı, ancak 2000’li yıllardan bu yana gelişmeler bunun acilen gerçekleştirilmesini zorladı...” ??? Bütün mesele, “sorunu ortaya koymak”tan geçiyor. Koyma istek ve kararlılığından... Bunu tanımlarsanız, ülke güçlerini seferber edebilirsiniz. Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nın Stratejik Planı ve ulusal savunma sanayii, teknoloji geliştirme ve üretmede önemli birikimler yaratacak. Şimdi, sivil bilim ve teknolojiye yönelik ulusal stratejik hedefler ve planlar da siyasi kararlılık bekliyor. Ekonomiyi yeniden tanımlayacak, orta ve yüksek teknoloji üretimlerine odaklı, yenilikçi ekonomik sistemi acilen destekleyecek teşvik ve uygulamalar, ancak, Türkiye’nin yüzünü değiştirebilir ve güldürebilir! obursali?cumhuriyet.com.tr İstanbul Haber Servisi 27 ilde 8 bin 350 kişi üzerinde yapılan araştırmaya katılanların yüzde 58.1’i cumhurbaşkanını halkın seçmesi istiyor. Ankete katılanların yüzde 71.2’si cumhurbaşkanının Meclis dışından biri olabileceğini belirtirken, cumhurbaşkanlığı seçimi olsa oyunu Başkabakan Recep Tayyip Erdoğan’a vereceklerin oranı yüzde 11.3’te kalıyor. Konya’da Profar Şirketi tarafından yapılan anket, Anadolu Ajansı tarafından 6 Nisan günü servise konulmuş ancak daha sonra geri çekilmişti. “Türkiye geneli Cumhurbaşkanlığı, içdış politika ve ekonomik gelişmeler” konulu araştırmaya katılanların yüzde 58.1’i cumhurbaşkanını halkın, yüzde 20.4’ü yeni milli kurucu meclisin, yüzde 16.3’ü mevcut Meclis’in seçmesini istedi. Cumhurbaşkanının halen görevde olan Meclis’ten olması gerektiğini düşünenlerin oranı yüzde 24.6’da kalırken, katılımcıların yüzde 71.2’si “Meclis dışından biri de olabilir” yanıtını verdi. Katılcıların yüzde 15.5’i cumhurbaşkanının “milliyetçi, vatanperver, muhafazakâr”, yüzde 12.4’ü de “özgürlükçü, laik, demokratik, çadaş” olması gerektiğini belirtti. “Cumhurbaşkanlığı seçimi olursa oyunuzu kime verirdiniz’’ sorusunda Necmettin Erbakan yüzde 19.2, Deniz Baykal yüzde 13.6, Bülent Arınç yüzde 11.6 ile ilk üç sırada yer aldı. Erdoğan, yüzde 11.3 ile dördüncü, Ahmet Necdet Sezer de yüzde 11.2 ile beşinci oldu. Katılımcıların yüzde 61.3’ü maaşlar ve taban fiyatlar, yüzde 62.5’i refah artışı, yüzde 69.9’u işsizlik, yüzde 62.5’i borçlar konusunda hükümeti başarısız buldu. Güvenlik alanında katılımcıların yüzde 59.2’si, ahlaki dejenerasyonun engellenmesinde yüzde 55.6’sı, terörün konusunda 71.3’ü, dış politikada yüzde 58.5’i, insan hakları ve özgürlükler konusunda yüzde 55.8’i, eğitim alanında yüzde 55.3’ü, sağlıkta yüzde 49.7’si AKP’ye geçer not vermedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle