23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HAFTA C Reşide OKUDUR Redaksiyon/Redaktion: Starkenburg Str. 5, 64546 MörfeldenWalldorf. email:cumhuriyet@gmx.net Tel: 0610598174446 İmtiyaz Sahibi/Inhaber: İlhan Selçuk (Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.’yi temsilen, Cumhuriyet Vakfı adına) Genel Yayın Yönetmeni/ Chefredakteur: İbrahim Yıldız Yazı İşleri Müdürü/ Redaktionsleiter: Osman Çutsay Editör/ Redakteur: Gonca Kanber Yayın Koordinatörü/ Koordinator: Hayri Arslan Reklam/Anzeigen: Ömer Aktaş Yayın Kurulu/Redaktionsbeirat: İlhan Selçuk (Başkan/ Vorsitzender), Prof. Dr. Emre Kongar (Berater), Orhan Erinç, Hikmet Çetinkaya, Şükran Soner, İbrahim Yıldız, Orhan Bursalı, Mustafa Balbay, Hakan Kara Baskı/Druck: Hürriyet A.Ş Zweigniederlassung Deutschland, An der Brücke 2022 D64546 MörfeldenWalldorf. Dağıtım/ Vertrieb: ASV Vertriebs GmbH (Der Verlag übernimmt keine Haftung für den Inhalt der erscheinenden Anzeigen) Anadolu desenleri şimdi takıları süslüyor Coşkun YAMAN BALIKESİR Dünyaca ünlü Yağcıbedir halılarını süsleyen motifler, takılara da işlendi. Balıkesir’in Sındırgı ilçesi köylerinde yaşayan yörük kızlarının ilmik ilmik işlediği halı desenleri şimdi altın takılara güzellik katıyor. Takılar, motifleri simgeleyen “Cankuşum” ve “Sadakat” gibi adlar taşıyor. Balıkesir Üniversitesi (BAÜ), Balıkesir Sanayici ve İşadamları Derneği (BASİAD) ile Favori Kuyumculuk tarafından düzenlenen Balıkesir Altın Günleri etkinlikleri kapsamında açılan Yağcıbedir Takı Koleksiyonu Sergisi’nde halı motiflerinin işlendiği takılar da sergileniyor. 30’u aşkın modelde halılardaki canlılığı görmek olanaklı. Favori Kuyumculuk Yönetim Kurulu Başkanı Selami Özel Yağcıbedir, “Yağcıbedir Halısı desenlerinin ayrı bir özelliği var. Yörük kızları, anlatamadıkları duyguları ve isteklerini halıya işlemişler. Bu takı koleksiyonu,duygularını ilmek ilmek halıya işleyen tüm kızlara ve gelinlere armağan olsun” dedi. Rengin ve şiirin vatanı: Şili zun bir uçak yolculuğunun ardından, Şili’nin başkenti Santiago sokaklarındayım. Günümüzden 40 yıl önce, Şili’de halk iktidarını gerçekleştiren Salvador Allende ve Nazım Hikmet’in arkadaşı, büyük şair Pablo Neruda’nın ülkesinde olmanın ayrıcalıklı ve serüven dolu özelliğini yaşıyorum. Güney Amerika’nın batı cephesi. Latin Amerika’nın batısında boydan baya uzanan And Dağları ile doğal bir kalkandır Şili. Paris’ten 12 saatlik bir uçuştan sonra, Santiago’nun küçük bir havalimanındayız. Santiago’da şehir merkezindeki otelimize yerleşiyoruz. Şili halkıyla, mesaiye yetişecekmiş gibi aynı nefesi almak için hemen kendimizi caddelere atıyoruz. Rahat, sakin ve telaşsız bir hali var kentin. Bir yanı modern, çoğu yanı eski binalarla kaplı çok geniş bir alana sahip. Özellikle, San Cristobal Tepesi’nden çepeçevre bütün kenti ve de And Dağları’nı doyasıya izleyip içinize sindirebiliyorsunuz. Konvensiyon merkezi, Pinochet’in eski sarayı, eski pazar, San Cristobal Tepesi, O’Donell Caddesi bir nefeste gördüğümüz yerler. En önemlisi bizim için; bu U dünyanın en batısı diye bilinen ülkede bir “Atatürk Meydanı ve Anıtı”nın olması. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ordayız. Böyle anlamlı bir günde, bu meydanda olmak ve de Atatürk’ün Anıtı önünde saygı duruşunda bulunmak bizi gururlandırdı. Meryem Ana Anıtı’nı ziyaret etmek için tepelere çıkmak epeyi yorucu oldu ama Santiago’yu en güzel kuş bakışı izleyebileceğimiz tek güzel nokta burası. Papa 2. Jan Paul, 1999’daki ziyaretinde, kendi el yazısı ile yazdığı ziyaret defteri, Meryem Ana Anıtı’nın içinde sergilenmekte. Yine bu ziyaret anısına; şehrin çok dışında, uzaktan bakan başka bir tepeye “haç” dikilmiş. Ertesi sabah metroya atlayıp şehrin dışında bir köy yaşantısı izledik. Resimlerin ve el sanatlarının sergilendiği bir yerdi. Şilili devrimci şair Neruda’nın Evi’ne ulaşmak bizi çok heyecanlandırdı. Modernleştirilmiş ve müze haline getirilmiş olan evde; Neruda’nın eşyaları sergileniyor. Rehberlik hizmeti ücretli. Ertesi gün, Pasifik Okyanusu’na doğru yola çıkıyoruz.. Şili’nin meşhur üzüm bağların seyrederek, birçok ödül almış şarap evlerini, malikaneleri görerek batıya doğru gidiyoruz. Üzüm bağlarının bir çoğunun sahipleri Fransızlar. İşçileri de Şili halkı. Vadilerin özelliğine göre ekşi ya da tatlı şarapların yapıldığı bölgeler ayrı. And Dağları’nın Pasifik’e doğru uzantısını bir yanımızda taşıyarak Las Vales’i geçiyoruz. Las Aciro bakır madeni ocağı şu an çalışmıyor. Tepelerde avokado ağaçları, her yer yemyeşil. Yol üzerinde Los Hornitos kovboylarını görüyor, orda bir soluklanıyoruz. Yol üzerinde gördüğümüz Levaskes Kilisesi, Santiago halkının 8 Aralık günü, on sekiz saat yürüyerek Casablanka’nın dışındaki bu kiliseye, Meryem’in hamile kaldığı gün için adak adamaya gelmelerini heyecanla dinledik. Aralık ayı, tam yazın ortası Şili için. Yaklaşık 110 kilometreden sonra, Valparaiso kentini uzaktan görmeye başlıyoruz. Kırk beş tepe üzerinde kurulmuş olan bu kent, 1980’deki büyük depremden sonra yeniden inşa edilmiş. Diktatör Pinochet, bu kentte doğmuş. Depremden sonra kentin kalkınmasını sağlamak için, Parlamentoyu buraya taşımışlar. Parlamento binasının önünde Pinochet’in bakırdan bir anıtı var. Çok şirin ve halen troleybüslerin çalıştığı karmakarışık, fakir fakat çok renkli bir kent. Tepelere tırmanırken, İngiliz mahallesinde 200 yıllık olduğu söylenen şato gibi evler de görüyoruz ki, bunlar depremde hasar görmemiş. Panoramik izlenimler için, 21 Mayıs Tepesi’ndeyiz. Bu tepede daha fazla çeşitte lamadan ve angoralardan yapılmış yöreye özgü pançolar, kazaklar, ceketler ve şallar gibi otantik hediyeler bulabiliyorsunuz. Pasifik Okyanusu boyunca yolumuza devam ederken, sahil yolu bizi modern bir kente ulaştırıyor. Vina’del Mar. Tatil cenneti ve balayı adası olarak bilinen Paskalya Adaları’nda yemek keyfi. Çeşitli soslu ya da sossuz kılıç balığı sunumlarına, şarapla eşlik ettik. Şehirde bir benzerinin Zürih’te olduğu çiçeklerden yapılmış meydan saati ve şehrin sembolü olan pelikanları ve taş heykeli görüyoruz. Fonck Müzesi’nin bahçesinde gördüğümüz Paskalya Adaları’ndan gelen yerlilere ait olan dört heykelden biri olan Raparui’u görüyoruz. Pablo Neruda Tepesi’ndeyiz. Valparaiso’yu son kez kuşbakışı izleyebileceğimiz Neruda Tepesi de bizi bir hayli duygulandırıyor. Dönüş yolunda üç bin dönümlük Veranata Şarap Evi’ni gezdik. Dünyayı keşfetmek isteyen serüvenci gezginlerin uğrak yeri Şili’den; söylediğimiz “Venseremos” şarkısı ve renkli samba dansı eşliğinde ayrılıyoruz. Rusların gözü Türkiye’de Ruslar bir dönem sadece “ABD’nin müttefiki” olarak gördükleri ülkemize son dönemlerde yoğun ilgi gösteriyor. RusTürk Araştırma Merkezi Başkanı Ahmet Aksay, Türk turizminin Almanya’dan sonraki en iyi pazarı durumunda bulunan Ruslar için “Türkiye’yi bizden daha iyi biliyorlar. Bu insanlar Türk kültürünü Rusya’da tanıtmaya çalışıyor” dedi. Gürsu KUNT ANTALYA Ruslar, bir dönem sadece “ABD’nin müttefiki” olarak tanıdıkları Türkiye’yi bugün bir numaralı turizm merkezi olarak görüyor. Son yıllarda ülkemize yönelik ilgileri giderek artan Ruslar, “Türkiye Fan Club”ları kuruyor. Söz konusu kulüp üyeleri, Türk geceleri düzenleyip ellerinde Türk bayraklarıyla dolaşıyor. 142 milyon nüfuslu ülkede 2 milyon Rus tatil için Türkiye’yi tercih ediyor. Profesyonel Otel Yöneticileri Derneği (POYD) tarafından düzenlenen toplantıya konuşmacı olarak katılan RusTürk Araştırma Merkezi Başkanı Ahmet Aksay, Türk turizminin Almanya’dan sonraki en iyi pazarı durumunda bulunan Rusya’yla ilgili bilgi verdi. Aksay, ülkede çok sayıda Türkolog bulunduğunu belirterek “Türkiye’yi bizden daha iyi bilen, hatta bizden daha çok seven Türkologlar var. Bu insanlar Türk kültürünü Rusya’da tanıtmaya çalışıyor” dedi. Rus turistlerin, Türkiye’ye, ucuz ve kolay ulaşılabilen birinci basamak turizm ülkesi gözüyle baktığına dikkat çeken Aksay konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bizim, bu tanımlamadan çıkmamız gerekiyor. Ayrıca Rus turist, sadece plajda yatmaya eğilimli, kültür turlarına ilgisiz olduğu yönündeki düşüncelere karşıyım. Ruslar da çevreyi görmek istiyor. Türkiye’nin inanç turizmi konusunda, resmi çekinceleri var. Oysa ülkemizde Hıristiyanları yakından ilgilendiren önemli tarihi dokular var. Bunları inanç turizmi çerçevesinde kullanmamız gerekiyor. Bu, Ruslar için de çok önemli.” Aksay, Rusya denince akla önce “fuhuş” geldiğini, bu imajın da artık silinmesi gerektiğini söyledi. İki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin canlılığına karşın siyasi ilişkilerin sadece birkaç yıldır hareket kazandığını anımsatan Aksay, aydınlar arasında ise bir ilişkinin olmadığını ifade etti. Aksay, Rusya’daki lobi ve tanıtım çalışmalarının yetersiz olduğunu vurgulayarak tanıtımın ancak savunma gerektiği durumlarda yapıldığını anlattı. ilan renkli Rus turistler Türkiye’yi, ucuz ve kolay ulaşılabilen birinci basamak görüyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle