04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 Fransa’da başkanlık seçimine katılan isimler, Ankara’nın AB üyeliğine arka çıkmıyor C dış haberler ATİNA’DAN MURAT İLEM üslümanlar için önemli sayılan Şeker Bayramı, tüm dünyada olduğu gibi Yunanistan’ın Selanik kentinde de kutlandı. Bayram nedeniyle Türkiye’nin yanında Batı Trakya’nın İskeçe, Gümülcine ve Dedeağaç kentinden Selanik’e gelen binlerce Müslüman, Selanik Başmüftüsü’nün de katılımı ile yapılan dini törene katıldı. Kentin Müslümanlar için önemli sayılan merkez camiinde yapılan tören sırasında Kuran’dan ayetler okundu, namaz kılındı ve dini vecibeler kusursuz yerine getirildi. Yunanlı bazı öğretim üyeleri ile bilim adamlarının camideki törene katılması, Müslümanlar arasında memnunluk yarattı. Bayram namazından sonra bir konuşma yapan Başmüftü, Türkiye ile Yunanistan arasındaki dostluğun devamı yönünde duacı olduklarını belirterek, cami içindeki bu güzel tablonun devamı yolunda Müslüman lider olarak ellerinden geleni yapmaya devam edeceklerini söyledi. Dini vecibelerini yerine getirmenin mutluluğu içinde camiden çıkan binlerce Müslüman ülkenin ikinci önemli kenti Selanik’i gönüllerince gezdi. Yunanlıların büyük yakınlık gösterdiği Müslümanların en büyük ilgi odağı kentin alışveriş merkezleriydi. Tatil günü olmasına rağmen tüm Yunanlı esnaf dükkanlarını açarak Müslümanların alışveriş yapmasına olanak sağladılar. Genellikle iki gün için Selanik’e akın eden Müslümanlar, kentteki son gecelerinde eğlence yerlerini doldurarak sabahlara kadar Yunan müziği dinlediler. Selanik’teki Merkez Camisi, Türkiye’den Başbakan Erdoğan ve siyasilerin sık sık ziyaret ettikleri dini merkezlerden biri. 436 yıllık Osmanlı döneminde defalarca restorasyondan geçirilen cami, Türkler tarafından her dönemde büyük ilgi gördü. Selanik Başmüftüsü, cami ve çevresindeki komplekslerin ekumenik olması yönünde Yunanistan nezdinde yaptıkları tüm girişimlerden bugüne kadar sonuç alamadıklarını söyledi. Yunanistan’daki hükümetler, dini merkezin ekumenik sıfatını kazanması halinde Vatikan gibi devlet içinde devlet haline dönüşmesinden endişe ediyor. Müftü ayrıca Gümülcine’de yapılmasını istedikleri ve Müslüman alemine din adamı yetiştirecek olan okul için de izin alamadıklarını belirterek, konuyu başta Arap Birliği (AB) olmak üzere birçok Müslüman kuruluşun gündemine getirdiklerine dikkat çekti.” ??? Hayal gücümü çok fazla zorlamadan yazdığım Selanik’le ilgili yukarıdaki satırları alıp İstanbul’a monte etmeden biraz düşünün (!) Selanik’te “olmayan” Merkez Camii’nin yerine Fener Patrikhanesini koymadan önce ise aşağıdaki soruları kendinize sorunuz. Belki Şe 13 NİSAN 2007 CUMA Türkiye adayları korkutuyor Dış Haberler Servisi Fransa’da ilk turu 22 Nisan, ikinci turu 22 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yarışan adaylar, “kamuoyunun karşı görüşü nedeniyle”, Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğinden yana görüş belirtme riskine girmiyor. Fransız Haber Ajansı’nın (AFP) yayımladığı haberyorumda, sağın favorisi Nicolas Sarkozy gibilerinin Türkiye’nin AB’ye girişine muhalefetlerini açıkça ilan ettiklerine dikkat çekildi. “Türkiye’nin olası üyeliği uzak görünse de”, Fransız partilerinin 2005’te Avrupa Anayasası referandumuna ilişkin kampanyada iç kavgaları da hiç unutmadıkları belirtilen yorumda, Fransız kamuoyunun karşı görüşü dikkate alındığında, hiçbir “Barbar Türkler!” ker Bayramı ya da Kurban Bayramı, belki de Peygamberimizin Mekke’den Medine’ye göç etmesi ya da Müslümanlar için önemli sayılan günlerden birinde “var olduğunu hayal ettiğimiz” Selanik’teki “Merkez Camisi”nde böyle bir dini ayin yapılabilir miydi? Ortodoks Yunanlılar Müslüman Türkleri ya da diğer ülkelerden gelen Müslümanları böyle kucaklayıp anlayış gösterebilir miydi? Günlerden pazar olmasına rağmen esnaf dükkanlarını, eğlence yerlerini açar mıydı? Başta Selanik Valiliği olmak üzere devletin tüm kuruluşları böyle bir ayine olumlu yaklaşabilir miydi? Emniyet güçleri her konuda gerekli önlemi alır mıydı? Türkler, bırakın vizeyi ve pasaportu, sadece kimlik göstererek Yunanistan’a girebilir miydi? Basın böylesine bir dini ayine tarafsız, saygılı, milliyetçilikten uzak ve dostluk çerçevesinde yaklaşabilir miydi? Bilindiği gibi bu yıl 8 Nisan pazar günü Hıristiyan Ortodokslar için paskalya bayramıydı. Bu gün Hz. İsa’nın yeniden dirildiğine inanılır. Her yıl olduğu gibi bu yıl da binlerce Yunanlı İstanbul’a geldi. Fener Patrikhanesi’ne ait kilisesinde yapılan ayinle dini vecibelerini yerine getirdiler İstanbul’da gönüllerince alışveriş yaptılar, eğlendiler ve mutluluk içinde ülkelerine döndüler. 8 Nisan akşamından bu yana hem Türk televizyonlarını, hem de 9 Nisan pazartesi gününden itibaren Türk gazetelerini özellikle takip ettim. Paskalya törenleri ile ilgili bir tek olumsuzluğa rastlamadım. Doğrusunu söylemek gerekirse hem sevindim, hem de üzüldüm. Sevindim, çünkü bugün hâlâ birçok Yunanlının “barbar” diye niteleyip, gazetelerde “fes” giydirerek çizdikleri Türkler bir kere daha misafirperverliklerini gösterip komşularını kucaklamışlardı. Üzüldüm, bugün hâlâ Yunanistan’ın iki büyük kenti olan Selanik ve Atina’da Müslümanların dini vecibelerini yerine getirecekleri halka açık “bir tek” cami bulunmuyor. Osmanlı döneminde yapılan onlarca cami, siyasi otoritelerin görmezden gelmeleri sonucu yerle bir edilmiş. Göstermelik restore edilen bir iki tane cami ise müze olarak kullanılıyor. Bir tarafta onlarca kilisenin faaliyet gösterdiği, tüm dünyadan dinleri kucaklayan İstanbul, diğer tarafta Müslümanların dışlandığı, hor görüldüğü, baskı altında tutulup, dini vecibelerini sokaklarda, bodrumlarda yerine getirebildikleri “Elen” şehirleri Atina ve Selanik. Bir tarafta hâlâ “barbar” denilen insanların ülkesi Türkiye, diğer tarafta sözde “demokrasinin beşiği” sayılan Yunanistan. Kimin “Barbar” kimin “demokrat ve çağdaş” olduğu konusunda artık siz karar verin. [email protected] Fransa’da cumhurbaşkanı adayları halkın karşı görüşü nedeniyle Türkiye’nin AB üyeliğinden yana çıkamıyor. Seçmenin yüzde 42’si ise hâlâ hangi adaya oy vereceğini bilmiyor. adayın Türkiye’nin üyeliği yönünde görüş belirtme riskine girmediği görüşü dile getirildi. Avrupa Üniversiteler Enstitüsü Başkanı Yves Meny, Avrupa’nın her yerinde Türkiye’nin “öfkelendiren bir konu” olduğunu savunarak, seçim kampanyası geçse bile 1015 yıl içinde Fransızların Türkiye’nin üyeliği hakkında görüş açılarını radikal biçimde değiştireceklerinden şüphe ettiğini söyledi. Meny, her şeye karşın Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın ve bazı sanayi çevrelerinin Türkiye’nin adaylığından yana olduğunu anımsattı. Adaylardan en çok AB yanlısı olarak bilinen François Bayrou da, “Avrupa genişledikçe zayıflar” gerekçesiyle, seçimin favorisi Sarkozy gibi Türkiye için “ayrıcalıklı ortaklık” önerisinden yana tavır koyuyor. Bayrou, her şeye karşın Türkiye ile tam üyelik müzakerelerinin başlamasında Fransa’nın imzasının yadsınamayacağını belirtiyor. Yorumda, sosyalist aday Segolene Royal’in Türkiye konusunda en çok polemik yaratan lider olduğu, ilk başta anayasa referandumu sırasında ortaya çıkan halkın kararına uyulması yönünde görüş belirttiği, ancak karşıtları tarafından, “bu formülün arkasında kişisel görüşünü gizlediği” suçlamalarıyla karşılaştığı ifade ediliyor. Fransa’da AB’nin Türkiye’yi de alarak genişlemesine halkın yüzde 58’i Müslüman bir ülke olduğu için karşı çıkıyor. La Parisien Dimanche gazetesinde yayımlanan yoklamaysa, seçime kısa süre kalmasına karşın seçmenin yüzde 42’sinin yani 18 milyon kişinin kime oy vereceği konusunda kararsız olduğunu ortaya koydu. “M Mahmud Ahmedinejad Natanz’da, sanayi ölçeğinde üretime geçildiğini ilan etti ‘İran nükleer kulübe katıldı’ ükleer Teknoloji Günü’ için Natanz’a giden Ahmedinejad, nükleer programın “zirveye” doğru ilerlediğini söyledi. “Nükleer Şölen” kutlamaları çerçevesinde İran genelinde tüm okulların zili pazartesi günü sabah 9.00’da çaldı. ‘N Dış Haberler Servisi İran, uranyum zenginleştirme üretiminde “sanayi aşamasına” girdiğini açıkladı. BM Güvenlik Konseyi’nin İran’a “uranyum zenginleştirmeyi durdur” yönündeki baskıları sürerken Tahran yönetimi yaptığı açıklamayla adeta dünyaya meydan okudu. Ülke genelinde “Nükleer Teknoloji Günü” çerçevesinde başkent Tahran’ın güneyindeki Natanz uranyum zenginleştirme tesislerinde incelemelerde bulunan ve burada bir konuşma yapan İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, nükleer programın “zirveye” doğru ilerlediğini söyledi. İran’ın uranyumu zenginleştirme yıldönümü dolayısıyla Natanz nükleer tesisinde düzenlenen “nükleer şölene” katılan Ahmedinejad, dünya güçlerinin İran’ın ilerleyişini durduramayacağını belirterek ülkesinin artık “sanayi ölçeğinde” nükleer yakıt üretme yeteneğine sahip olduğunu kaydetti. Ahmedinejad, “Sevgili ülkemizin nükleer ülkeler kulübüne katıldığını ve sanayi ölçeğinde nükleer yakıt üretebildiğini büyük bir gururla açıklıyorum” dedi. Natanz’daki törene çok sayıda gazeteci ve diplomat da davet edildi, ancak AB üyesi ülkelerin diplomatları, BM’nin uranyum zenginleştirmeye son verilmesi talebini hatırlatarak töreni boykot etti. Kuranıkerim okunmasından sonra başlayan şölen, orkestranın çaldığı marşlarla devam etti. Ahmedinejad, konuşmasında, bir yıl önce uranyum zenginleştirmeyi başardıklarını anlatarak geçen sürede İranlı bilim insanlarının nükleer teknolojide önemli adımlar attıklarını söyledi. UTUM DEĞİŞTİRİRİZ’ İran lideri, dünyadaki ana güçlerin BM Güvenlik Konseyi’ni, İran’ın ilerleyişini durdurmak için “araç” olarak kullandığına da sözlerine ekledi. “Geçen yüzyıllarda bilimin öncüsü olan büyük İran ulusu, ilerleme yolunda kabadayı güçlerin uluslararası toplumu etkileyerek önüne engel koymasına izin vermeyecek” diyen Ahmedinejad, dünya güçlerinin kendilerini tahrik etmeleri durumunda “tutum değiştirme” yönünde değerlendirme yapacakları uyarısında da bulundu. İran Ulusal Yüksek Güven ‘T lik Konseyi Genel Sekreteri Ali Laricani, İran’ın 3 bin santrifüj kullanarak uranyum zenginleştirmeye başladığını açıkladı. Laricani, santrifüjlere gaz püskürtüldüğünü “bununla atom bombası yapmanın mümkün olmadığını” belirtti. Gazetecilerin, Ahmedinejad’ın “tutum değiştiririz” ifadesinden neyi kastettiğini sormaları üzerine Laricani, “Barışçıl amaçlı faaliyetlerimizin durdurulması için baskılar sürerse Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması üyeliğimizi gözden geçiririz” dedi. “Nükleer Şölen” kutlamaları çerçevesinde İran genelinde tüm okulların zili pazartesi sabah 9.00’da çaldı. İran’ın resmi haber ajansı İRNA, öğrencilerin gösterilerde “Nükleer enerji İran ulusunun hak kıdır” şeklinde slogan attıklarını duyurdu. 15 bin üniversite öğrencisinin Natanz tesisleri çevresinde insan zinciri oluşturdukları kaydedildi. Toplu taşıma araçları ücretsiz hizmet verdi. Tahran’daki Atom Enerjisi Kurumu önünde 100 kişilik bir grup, ABD ve İngiliz bayraklarını yaktı. ABD TEPKİLİ ABD, Ahmedinejad’ın açıklamalarına tepki gösterdi. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Sean McCormack, İran’ın nükleer yakıtı endüstriyel düzeyde üretmeye başladığını açıklamasının ardından yaptığı konuşmada, “Bu, İran’ın uluslararası topluma meydan okuyacağının bir diğer göstergesi” dedi. ilirsiniz, bizim ülkede sürekliliği olan şeyleri bulmak biraz zordur. Aksaksız düzenlenip yürüyenleri gördüğümüz zaman şaşırmamız da zaten bu yüzdendir. Bu yıl 31’incisi düzenlenen “İktisatçılar Haftası” da sürekliliği olanlardan biri. Dünya gündeminin başat konusu üzerinden Türkiye’nin geleceğine kafa yoranlar için İktisatçılar Haftası, ekonomik olduğu kadar siyasi yapının da sorgulandığı bir alandır. Her yıl farklı başlıklar altında düzenlenen hafta, bu yıl “Türkiye’nin Geleceğini Düşünmek” başlığı altında toplandı. Tam da o günlerde büyüme oranları açıklandı. Enflasyon yeniden çift haneli oluyor, bütçe açıkları büyüyor derken 2006’da da ekonominin büyüdüğü netleşti. Malum, büyüme verileri ekonominin nereden beslendiğini, yani büyümenin harcama mı yoksa üretim kaynaklı mı olduğunu gösterir. Kısacası, ekonominin nabzıdır. Pazartesi günkü verilere bakılırsa nabız gayet iyi. • 2005’te 486 milyar lira olan GSYİH 2006’da 576 milyar liraya yükselmiş. Her ne kadar GSYİH cari fiyatlarla milli geliri gösteriyorsa da…. Sabit fiyatlarla baktığımızda da ekonominin büyüdüğü görülmekte. Büyüme GSYİH yüzde 6.1, GSMH da yüzde 6.0. • Kişi başına gelir de 5.008 $’dan 5.477 $’a çıkmış. • Sanayi kesiminin GSYİH’deki payı yüzde 29.7, inşaat yüzde 4.8, tarım ise yüzde 11.2. olarak gerçekleşmiş. Sanayi sektörü 2005’e göre yüzde 1.9 daha hızlı yani yüzde 7.4 büyümüş. • 2006’daki yüzde 6.0’lık GSMH artışının temeli de şimdilik sağlam. Yüzde 6’lık büyümeye sanayiin katkısı 2.2, ticaretin katkısı 1.4 puan, inşaatın 0.9 olması büyümenin sanayi ağırlıklı olduğunu göstermekte. B GÖZ UCUYLA TÜRKEL MİNİBAŞ 2007’den Türkiye’nin Geleceğini Düşünmek!.. Özel kesimin yatırım harcamalarındaki artış da 2005’e göre yüzde 6.2 daha düşük; yüzde 17.4. Yatırım harcamalarının daha düşük oranda artmasına rağmen sevindirici olan özel kesim yatırım harcamalarının yüzde 70.4’ünün makine ve teçhizat harcamalarından oluşması. İnşaatın payı ise yüzde 29.6. Yatırımlardaki artışın dağılımı sanayinin büyümeye yaptığı yüzde 2.2’lik katkıyla böylelikle örtüşüyor. Bu olumlu tablonun özel kesimin kurlar düşük olduğu için ucuz dövizle dış âlemden borçlanmayla yakaladığı bir avantaj olduğunu… Özel kesimin dış borçlanmasını artırdığını unutmamak gerekir! Kaldı ki, makine ve teçhizat yatırımları yüzde 13.9 artarken bina yatırımlarındaki artış yüzde 26.4’ü bulmuş. Yani, üretimde sanayiden hizmet sektörüne doğru kayış başlamış. Bu da ekonominin 2007’de de büyümeye devam edeceğini ama bunun sanayiye dönük üretim ağırlıklı bir büyüme olmayacağını… İnşaat sektörü çimentodan cama, iğneden dekorasyona talep yarattığı için dayanıklı tüketim malları ağırlıklı olacağını göstermekte. Malum 2006, toplam dış borçlar içinde kamunun payının yüzde 33.7’ye gerilediği bir yıl • Milli gelirdeki artışın kaynağını görmek için dönüp harcamaların dağılımına baktığımızda ise: Tüketim harcamalarının milli gelirdeki payı yüzde 71.4. Yatırım harcamalarının payı ise yüzde 29.7. Kabaca, her 100 liralık gelirin 71.4 lirasını tüketime, 29.7’sini de yatırıma harcıyoruz. Tüketim harcamalarının ağırlığı ise yine özel tüketimde. Her 100 liralık harcamanın 64.4’ü de özel kesime ait. Yani, milli geliri büyük kısmı özel kesimden olmak üzere tüketim harcamalarıyla beslemeye devam etmişiz! Ne var ki, özel kesimin tüketim harcamalarındaki artış 2005’e göre yüzde 3.3 daha düşük; yüzde 5.2. Yani, halkın tüketim hızı gerilemeye başlamış. Tüketimdeki gerilemenin nerden kaynaklandığını bulmak için gıda harcamalarına ayrılan paya bakmakta yarar var: Gıda harcamalarındaki artış da 2005’e göre yüzde 5.1 daha düşük. Yüzde 3.1. • Buna karşılık “Yatırım harcamaları artmış mı?” derseniz… 2005’te yüzde 24 büyüyen yatırım harcamaları da ancak yüzde 14 büyümüş! oldu. Kamunun payı azaldı ama özel kesimin payı da yüzde 58.7’yi buldu. Dahası, özel kesim borçlarının büyük kısmı yani yüzde 72.6’sı finans sektörü dışındaki firmalara aitti!.. Yani, üretimde küresel dalgalanmalar karşısında giderek hassaslaşan bir yapı oluşmaya başladı.Şimdi gelin de 2007 sonrasına son dört yıllık tablonun pembe yanından bakın. Mümkün mü? Kapanan firmaların sahiplerini, işsiz üniversite gençliğini, genç yaşta emekli olmak zorunda kalanların sesini kimsenin duymaması da zaten bu nedenle. Tablonun pembe yanıyla yetinip sayıların dilini duymazdan geldiğimizden.Kimsenin Türkiye’nin hızlı büyümesine, dış sermaye yatırımlarına, ihracat rekorlarına sözü yok! Ama kimin sırtında büyüdüğümüzü, dış sermayenin neden enerji, maden, baraj yatırımlarına geldiğini, ihracatın yapısını ve yarattığı katma değeri sorgulamak için sözü var. Ne var ki, sözünü hep gecikerek ancak bıçak kemiğe dayanınca söylüyor. 14 Nisan mitinginin bazı çevreleri bu kadar ürkütmesi de galiba bu yüzden! Ürkmekte de haklılar! Çünkü, çoğunluk bu sorgulamanın ancak laik, demokratik bir cumhuriyet yönetiminde olacağının geç de olsa artık bilincinde. Laik yönetim biçiminin miladı olan 10 Nisan’ın geleceğin yarınlarının da miladı olduğunun ayırdında. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin İTÜ Mustafa Kemal Amfisi’nde gerçekleştireceği “Türkiye’nin Çağdaşlaşma Yolunda Laiklik” toplantısı bu bilincin sadece biri! Türkiye, Kâbil Bölge Komutanlığı’nı Fransa’dan devraldı. (Fotoğraf: REUTERS) Komuta TSK’de Bahadır Selim DİLEK KÂBİL Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), Uluslararası Güvenlik Yardım Kuvveti (ISAF) çerçevesinde oluşturulan Kâbil Bölge Komutanlığı’nı düzenlenen törenle Fransa’dan devraldı. Tören öncesi sabah saatlerinde Türk Büyükelçiliği’ne yaklaşık 5 dakika mesafedeki El Emmun’da Afgan polisine yönelik bir canlı bomba saldırısı gerçekleştirildi. Komutanlığın Fransa’dan Türkiye’ye geçmesi nedeniyle Kâbil Bölge Komutanlığı’nda bir tören düzenlendi. Törene Türkiye’nin Kâbil Büyükelçisi Ethem Tokdemir ve ISAF 1’in komutanlığını yapan Genelkurmay Plan ve Prensipler Başkanı Korgeneral Hilmi Akın Zorlu katılırken Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai katılmadı. Törende ilk olarak Fransız Tuğgeneral Pierre de Villiers konuştu ve uluslararası toplumun Afganistan’a verdiği desteğin önemine işaret etti. ISAF Komutanı General McNeill de konuşmasında, ISAF’ta yer alan ülkelere teşekkür etti. Kâbil Bölge Komutanlığı’nı üstlenen Tuğgeneral Kasım Erdem ise konuşmasında, bu görevi devralmanın büyük bir onur olduğunu söyledi. Afgan yetkililerine, Türk askerine gösterdikleri büyük misafirperverlikten dolayı teşekkür eden Erdem, “Afgan ulusal güvenlik güçleri Afganistan’ın güvenliğinin ve istikrarının sağlanması ve devam ettirilmesi için başlıca sorumluluğu üstlenmektedir. Bu yüzden bizler, Afgan ulusal güvenlik güçlerine olan desteğimizi sürdürüyoruz” dedi. [email protected] www.turkelminibas.net
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle