23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

13 NİSAN 2007 CUMA kültür/vaziyet M. Şehmus Güzel, Abidin Dino üzerine yazdığı kitapla bir “vasfın” altını çiziyor Yağmur Ekim C Üfleyiciler çöpe atılıyor. 11 Aralık 2006’da sulh ceza mahkemesine yaptığımız başvuru üzerine mahkeme cevap ve düzeltme yazımızın Zaman gazetesinde yayımlanmasına karar veriyor. Zaman gazetesi bendeniz hakkındaki iddialarının doğru olduğunu savunarak sulh ceza mahkemesinin kararına bir üst mahkeme olan asliye ceza mahkemesinde itiraz ediyor. 7 Şubat 2007’de asliye ceza mahkemesi, Zaman gazetesinin itirazını reddediyor, cevap ve düzeltme yazımızın aynen yayımlanmasını karara bağlıyor. Artık bu, uyulması gereken bir yargı kararı oluyor! Hani, “hukukun üstünlüğü” diyorlar ya Medyada vaziyet: Fan Fin Fon! 17 Bir şey getirmek, bir şey götürmek Osman ÇUTSAY FRANKFURT – 1982 yılından bu yana akademik çalışmalarını sürdürdüğü Paris’te yaşayan ve art arda kitaplar yayımlayan Prof. Dr. M. Şehmus Güzel, “Abidin Dino ile Söyleşiler, Yazılar: Hayat ve Sanat” başlıklı son çalışmasında, amacının, 20’nci yüzyılı bir ucundan öbürüne bir yıldız gibi geçen bu çalışkan “sanatkârı” çeşitli yönleriyle tanıtmak olduğunu yazıyor. “Sunu”daki bir vurgusu şöyle: “Abidin’i 1970’lerin başında tanıdım. Prof. Dr. M. Şehmus Güzel’in Paris’te okurlarıyla geçen günlerde bir araya geldiği 1980’lerin Paris’inde arimzasohbet gününde birçok sanatçı ve eski dost, yazarı yalnız bırakmadı. kadaşlığımız düzenli gö(Soldan sağa) Ressam Neveser Aksoy, Abidin Dino’nun eşi ve yazar Güzin Dino, rüşmelerle perçinlendi. MarieJo Barron ve M. Şehmus Güzel. Her on beş günde bir, bazen daha sık, bir araya geldik. Çoğunlukla eşi ma çalışmaları, daha sonra Türkiye’deki vurgular var. Sadece Paris’e yerleştiği Güzin’le birlikte oturdukları evatölyesürgün yılları, gazetecilik, yazılan oyun1952 yılına kadar geçen ömründe değil, lerinde. Abidin için resim ve heykel atöllar, yapılan resimler ve Paris... daha sonraki en verimli döneminde de yesi olan evmekân, Güzin için yazım olumlu anlamında “provokatif” girişimatölyesi görevini yerine getiriyordu. (...) İR MÜDAHALE BU leri olduğunu görüyoruz Abidin DiAbidin’i tanıtmak, sevenlerine anımsatno’nun. Sovyetler Birliği yılları daha aymak için burada onunla yaptığım söylerıntılı olarak muhtemelen, ileride de ayBir insanı anlatmak, isteseniz de isteşilere yer veriyorum. (...) Söyleşilerle birrıntılı olarak ele alınacaktır. Şehmus Gümeseniz de, bir tarihi, bir toplumu anlatlikte Abidin ve sanatına ilişkin yazılarızel’in, Abidin Dino hakkında çok kapmaktır ve bunun tersi, her zaman doğru ma da yer veriyorum; aynı amaçla: Onu samlı bir kitap çalışmasını tamamlamak değildir. Dolayısıyla, bir sanatçıya ayrıldaha yakından tanıtmak umuduyla.” (s. üzere olduğu biliniyor. Bizim burada mış bu kitap da son derece siyasal bir 4) dikkatimizi çeken bir şey var. Dino, ki“müdahale” sayılmalıdır. M. Şehmus Belki baştan şunu söylemek gerekiyor: tapta, sosyalizmin kuruluş acıları ve bu Güzel, kendisinde kalan Abidin’i anlatırGerçi kısa bir süre önce yayımlanan bu deneyimi boğmakta kararlı Batı’yla ilgiken, bu aydınımızın içerideki ve dışarısevgi ve emek yüklü kitabında, 80’lerin li olarak şunları vurguluyor: daki çıkışlarını, aldığı darbeleri, başarıbaşındaki Mülkiye yıllarımızın ilerici “1936 ve sonrasında bu baskılar içinlarını ve başta Güzin Dino olmak üzere asistanı, sonra Paris’te akademik kariyede insanları en çok ilgilendiren İspanya bütün bu çabalarına eşlik eden insanları rini sürdüren Hocamız M. Şehmus Güİç Savaşı’ydı. Öte yandan İkinci (Dünyada anlatmış oluyor. En azından hem kenzel’in vurguyu Abidin Dino üzerinde yoyn) Savaşı olasılığı da dikkatleri topludisi (haberini verdiği daha geniş bir biğunlaştırdığını görüyoruz, ama bir başyordu. Bir tehdit olarak devamlı hafızayografik kitap çalışması) hem de sonraka çok önemli kapıyı açtığının da altını ları meşgul ediyordu. Rus arkadaşlarıki araştırmacılar için son derece verimli çizmemek haksızlık olur: Abidin Dimın hepsi Nazi Almanyası ile savaşın kaişaretler bırakıyor. Dino’nun ısrarla hiç no’nun kendisi kadar, zamanı, yani yaşaçınılmazlığını öngörüyorlardı. Ve bu olaakademik eğitim almadığını ve zaten dığı, beslendiği ve beslediği ilişkiler ağı sılık yaşanan bütün felaketlerden daha Sovyetler Birliği’nde de “yabancı işçi” da gündeme getirilmiştir. M. Şehmus önemli konumdaydı. (...) SSCB’li aydınstatüsüyle çalıştığını tarihe bırakması, bir Güzel, 1930’lardan 1990’ların başına kalar Stalinizmi ve baskılarını sessizce sinedüzeltmedir ve söz konusu işaretlerden dar uzanan geniş bir perde üzerinde saye çekmediler. Batı’daki aydınların bu sadece biridir. dece “zamanımızın bir kahramanı”nı deinsanlar için ‘aydınlar ihanet ettiler’ ya da Bu küçük ama gerçekten ilginç kitabın ğil, bir dönemin üzerindeki örtüleri de ‘teslim oldular’ biçimindeki yaklaşımlabirçok bölümünde tartışmaya çok anlatmış, bazılarının kaldırılmasını sağrı onlara karşı haksızlıktır. Hatalıdır. (...) açık lamış gibidir. Bu arada birçok kişi, herkes dememek Örneğin, 29 dil bilen ve Prof. Güzel’in için, ‘savaş yaklaşıyor, eleştirilerimizde uzmanlık alanı Türkiye işçi sınıfı tarihinfazla ileri gitmeyelim/gitmemeliyiz’ dide de özel bir yere sahip Kont Ostrorog yordu.” (s. 60) ve yalısının, Türkiye’deki aydın harekeBatı’da egemen “emperyal aydın” şabti üzerinde bir biçimde etkili olduğunu lonlarının, hiçbir soruyu yanıtlamadığıbu kitapta izleyebiliyoruz. 1930’da na yönelik işaretlerden biri de Sovyet siLondra’da ölen Kont Leon Ostrorog nemasının dev ismi Pudovkin’in, son rasonrasında da, Kandilli’deki yalısının, kamlara göre 27 milyon Sovyet yurttaşıoğlu Jean Ostrorog döneminde “Frannın imhasına ve 60 milyona yakınının da sızların ve İstanbul sanatçılarının bir tür fiziksel ve psikolojik olarak ağır yaralankarşılaşma ve buluşma yeri niteliğini” masına yol açacak kanlı Nazi işgali arifesürdürdüğünü yazıyor Prof. Güzel. Türk sinde, Abidin Dino’ya söyledikleridir: resminde çok özel bir yere sahip D Gru“Bir akşam yemekte umutsuz bir bibu’nun ilk sergisinde Abidin Dino ile Jeçimde Pudovkin şunu söyledi: ‘Tamam, an Ostrorog karşılaşması, Çin Devrifilm çalışmalarım durdu’. Nedenini somi’nin ilginç simalarından Şeng Çeng’in runca, ‘Partiden emir geldi’ dedi. Benim İstanbul ayları ve ilişkileri (“Şeng eleştirmem üzerine bana şu yanıtı verdi: Çeng’in Kasım 1929’da Temmuz ile ‘Benim ‘Ben’ diye adlandırdığım parti ile Ağustos 1930’da İstanbul’da bulundubenim aramdaki ilişki olduğuna inağunu ispatlayan üç delil var”), Abidin nıyorum. Benim bilincimin Dino’nun 30’ların ikinci yarısınbir bölümü ‘Parti’dir, da bir “konuk işçi” olarak dedi.” (s. 61) SSCB’ye gidişi ve sine AKP müzelere göz dikmiş. Sevdilerse onları koyalım! AMERİKAN himayesindeki Fethullah Gülen’in en sevdiği gazete Zaman’ın Genel yayın müdürü Ekrem Dumanlı, “demokrasi, hukukun üstünlüğü” denince mangalda kül bırakmaz. Gazetenin imtiyaz sahibi Ali Akbulut da aynı mangalın üfleyicilerindendir! Buyurun size bir mangal! Cemaat ilişkileri araştırılmaya muhtaç iki kafadar; emekli albay Aydın Özcan ve bir yerel radyo sahibi Necmettin Dere, Zaman gazetesinin kapısını çalıp, bendeniz hakkında ipe sapa gelmez bir dizi suçlamada bulunuyor. 13 Kasım 2006’da Zaman gazetesi bu iki kafadarın asılsız iddialarını haber yapıp bendenizi suçluyor. Ne de olsa memlekette demokrasi var! Fakat, iş bendenizin cevap ve düzeltme hakkını kullanmasına gelince... 15 Kasım 2006’da noter aracılığıyla Zaman gazetesine gönderdiğimiz düzeltme yazısı işte aynen öyle! Asliye ceza mahkemesinin kararı, tebligat için 19 Şubat 2007’de postaya veriliyor. 22 Şubat 2007’de Zaman gazetesinin sorumlularına mahkeme kararı tebliğ ediliyor. Hukuk, cevap ve düzeltme yazımızın tebligat tarihinden itibaren üç gün içinde gazetede yayımlanmasını öngörüyor. Fakat ne var ki, “demokrasi ve hukukun üstünlüğü” denince mangalda kül bırakmayanlar, mahkeme kararını da çöpe atıyor. Şimdi konu, cumhuriyet savcılığına yansımış durumda. Hukuk, “hukukun üstülüğü” denince mangalda kül bırakmayanlara ağır para cezası verilmesini ve yayınlamadıkları cevap yazımızı tirajı 100 binin üzerinde olan iki gazetede parasını ödeyerek ilan şeklinde yayınlatmayı öngörüyor. İşte bunların kafası böyle bir kafa! Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Çağrı Anıl Öçal: “Ben de savcıları göreve çağırıyorum: Sabıkası ortadayken, ‘Ben Cumhurbaşkanı adayı değilim’ dememek kovuşturma gerektirmez mi?” Darbe MEDYADA iddia üzerine kurgulanmış bir tartışma yaşanıyor; askerler darbe yapacaklarmış da yapmamışlar; Türkiye’nin güzelim demokrasisi direkten dönmüş. Bülent Esinoğlu “darbe” konusuna “medya”ya bakarak şöyle açıklık getiriyor: “Atilla İlhan’ın dediği gibi Türk medyası Türk değildir. Bu medya ıvır zıvır meselelerde Türk olur ama ana meselelerde yabancıdan yana ideolojik tavır takınır. Cinayet, hırsızlık, kapkaç gibi konuları reyting uğruna çarpıtarak gerçek sebeplerden uzak anlatır. Çünkü ‘gerçek sebepler’i medyanın bağlı olduğu sermaye grupları dışarıdan ithal eder. Emperyalizmin sömürüsünü sürdürebilmesi için sömürdüğü ülkede kendi işbirlikçilerinin yararına siyaset yapması gerekir. Siyaset de güç ile yapılır. Çünkü insanlar güce ve kuvvete taparlar. Gücün kaynağı ise halktır. Ancak halk örgütsüz ise onu istediğiniz hizaya sokmak için araç kullanırsınız: Medya ve silah. Silahsız siyaset olmaz ve silah her zaman ortalık yerde durmaz. Amerika’nın güçlü bir ordusu olmasa kendi siyasetini nasıl güçsüz ülkelere kabul B ettirebilir? Silahı olanın medyası da olur. Silah ve o silaha ait medya savaşın ortak araçlarıdır. Medya hava kuvvetleri gibidir. O önce halkı yumuşatır, hamur haline getirir ya da Irak’ta olduğu gibi birbirine düşürür arkasından gerçek silahlı kuvvetler gelir. Emperyalizm buna demokrasi der. Yani bunlar için demokrasi, işbirlikçi sermayenin halkın ürettiğinden aldığı aslan payını alması, halkın da bölüşüm kavgası hariç her türlü ıvır zıvır işlerde istediği gibi hareket etmesidir. Emperyalizmin hava kuvvetleri bugünlerde Türkiye’deki hava saldırılarını artırdı. Ordudan gelebilecek bir muhalefetin önünü kesmek için darbe masalını ortaya attılar. ‘Darbe yapacaklardı’ diye tutturdular. Darbe yapacak kişi darbe için günlük tutar mı? Darbenin de bir şerefi var! Şunu hemen belirtelim ki Türkiye’de darbe, Amerika isterse olur! Yani tekrar başa dönersek, Amerika, Türk olmayan medyayla birlikte Türk ordusu ile Cumhurbaşkanlığı mevziinde karşı karşıya gelmiş durumdadır. Amerika’nın Türk ordusundan istediği esas mesele ise Kuzey Irak’ta kurulan kukla devletin hamiliği meselesidir. Yani federasyondur.” Bütün kavga işte budur. Malzeme Nami Tepe: “RTE, savcıları göreve davet etmiş. Savcılar AKP’lileri incelesin yeter, meslek hayatlarına yetecek malzeme hazır!” Etki Gülhan Elmas: “AKP döneminde Türk ordusunun etkisi azalmış. Rastlantıya bakın, ABD ordusunun etkisi ise tavan yaptı!” İlişki Ahmet Önen: “Laiklikle Hitler’i ilişkilendiren RTE, aldığı oyla sandalye sayısını aynı kefeye koymamıştır umarım!” Kurban Işık İşgüden: “RTE’nin damadı Berat Albayrak, iki milyar dolarlık şirketi yönetecekmiş. Bu, ayına yıldızına kurban olduğu al bayrak mı?” Sadık Doğan Kapkıner: “RTE kendisine sonuna kadar sadakat sözü veren milletvekillerine niye ‘Cumhurbaşkanı kim olsun’ diye soruyor?” Sülale İlker Çamkır: “Derdini anlatmaya çalışan yurttaşa ‘ananı da al git’ diyen başbakan, cumhurbaşkanı olursa acaba ne der!” DOĞU VE BATI ALGILARI Tiyatro mektebi aarif Vekâleti İstanbul’da yeni bir ameli tiyatro mektebi tesisine karar vermiş ve bu hususta hazırlıklara başlanmıştır. Diğer taraftan aldığımız malumata göre sanatkâr Ertuğrul Muhsin Bey de İstanbul’da bir sinema fabrikası açmak için teşebbüslerde bulunmuş ve ilk hazırlıklar yapılmıştır. Tiyatro mektebinin üç senelik tedris Muhsin Ertuğrul’un yönettiği “Ankara devresi bulunacak ve buradan Palas” filminin seti. (Şubat 1928) çıkanlar aktör olacaklardır. Mektepte tiyatro, beden sinema fabrikası Kâğıthane terbiyesi ve ahenk dersleri civarında yapılacaktır. Fabrikanın okutulacaktır. Tiyatroyu Ertuğrul inşası için sermayedar Muhsin Bey üstlenmiştir. Bu derste bulunmuştur. Muhsin Bey, bu tiyatronun tarihi, bizde ve garpta fabrika inşa edildikten sonra çeşitli tiyatro, pratik tiyatro provaları Türk filmleri yapacaktır. Bu filmler bahisleri okutulacak ve Muhsin fabrikada yapılacağından gayet Bey talebeye piyesler vererek prova mükemmel olacağı ve Amerika’da ettirecek ve kendisi tashih yapılanlardan farklı olmayacağı edecektir (düzeltecektir). Mektebe ümit edilmektedir… Muhsin Bey, tâli tahsilini tamamlamış efendiler tiyatro mektebi ve sinema fabrikası alınacaktır. Talebenin hakkında muharririmizin suallerine Darülbedayi’nin oyunlarında ufak karşı şu beyanatta bulunmuştur; roller alarak tatbikat yapmaları da “Tiyatro mektebinin programlarını kararlaştırılmıştır. Ertuğrul Muhsin Bey’in açmak üzere teşebbüs ettiği Sanayii Nefise Mektebi Resim sanatının “gerçekle simge arasında bir dolaşım” olduğunu savunan Abidin Dino, bunlardan “bazen birinin bazen diğerinin ağır bastığını görmek olası” görüşünün altını çiziyor. (s. 109) Buradan Francis Bacon ve Hıristiyan ideolojisinin bıraktığı suçluluk kompleksine, oradan hat sanatı nedeniyle Batı’nın Doğu’ya bakışına ve 1966 Dünya Kupası belgeseli “Goal!” başlıklı filmindeki yönetmenlik deneyiminde gizli yenilik arayışına kadar çok ilginç ayrıntılara ulaşabiliyoruz. Fakat geçerken değindiği bir konu var ki Abidin Dino’nun, onun altını çizmeden bu kitabın tanıtımına son vermek haksızlık olur: “Ingres hikâyesine gelince: Tabii bütün XIX. yüzyıl Batı insanlarının kafasında –bu ‘fantazm’ ve düşler çok erken başladıDoğu dünyası tamamıyla gerçekdışı bir şekilde algılanmıştı.,” (s. 101) Kuşkusuz bunun tersi de doğrudur ve bu doğruluk, sadece resim sanatıyla sınırlı değildir. Doğu’nun öncüsü niteliğindeki Osmanlı’nın duraklama ve gerilemesiyle birlikte Doğu insanları da Batı dünyasını “tamamıyla gerçekdışı bir şekilde” algılamıştı. 1917 Ekim Devrimi ve onunla, dünyanın yeni koordinatları nedeniyle akraba bir çıkış olarak “Türkiye 1923” projesi, bu algıyı değiştirememiş görünüyor. Etkisi hâlâ süren ciddi bir algı kayması var. Bu kitapta tartışmaya açık birçok şey var. Fakat en önemlisi, şudur: Abidin Dino’ya adanmış “Hayat ve Sanat” (Peri Yayınları, İstanbul Aralık 2006), içerdiği zenginliğin ötesinde yazarı M. Şehmus Güzel’in somut bir çağrısıdır: Kökleri Türkiye’de milyonlarca insanımızın, tam orta yerinde yaşadıkları bu yaşlı kıtayı yazarak, çizerek, boyayarak, oynayarak, şarkılaştırarak vs sürekli irdelemesi, bir görevdir. Bunun sadece aydına yönelik bir çağrı olduğunu söylemek doğru değildir. Çalışkan Prof. Dr. M. Şehmus Güzel’in elimizdeki kitabıyla asıl vurgusuna dikkat çekmeliyiz: Yaşadıklarımızı algıladıklarımızı, hem çağdaşlarımıza hem de bizden sonraki kuşaklara aktarmak zorundayız. Türkçedeki edebi düşüncenin zirve adı Ahmet Hamdi Tanpınar, 1958 baharında Paris’teyken kaldığı otelin yerinde, vaktiyle bir büyük konak bulunduğunu ve orada, sonradan ilk Türk matbaasının açılmasını sağlayacak bağlantıların sahibi Yirmisekiz Mehmed Çelebi ile oğlu Mehmed Said Galib Paşa’nın kaldığını anlatırken, inanılmaz bir tanım verir: “Onlar gittikleri yerden bir şey getirmesini bilen insanlardı.” Türkiye’nin aydını, bu müthiş vasfını katlayarak yeniden hatırlamalıdır: Sadece gittiği yerlerden bilgi getiren değil, gittiği yerlere de bilgi götürmesini bilecek kapasitede, kendinden emin aydınlar olabilmek... Kendi dünyasına kapanan insan, çürümeye hazır demektir. Prof. Dr. Güzel, elimizdeki çalışmasıyla hem asıl büyük Abidin Dino kitabının haberini veriyor, hem de bu gerçekten de zor göreve bir kez daha dikkat çekiyor. M kararlaştıracaktır. Ben yalnız fikirlerimi söyledim. Tiyatro mektepleri Avrupa’da konservatuarlara bağlıdır. Bizde hükümet konservatuarı olmadığından Sanayii Nefise Mektebi’ne bağlanması çok münasip olmuştur... Tiyatro sanatkârlarına çok ihtiyacımız vardır. Biz hürriyetten beri bu işe başladığımız zaman 400 kişi idik. Şimdi 30 kişi kaldık. Bu 15 sene daha devam ederse bir tek adam kalmayacaktır. Bundan çok korkuyorum. Tiyatro mektebi inşallah iyi sanatkârlar yetiştirecektir. Sinemacılığın Türkiye’de tesisi için bir fabrika inşasına teşebbüs ettim. Yapacağım filmleri henüz kararlaştırmadım. Henüz tetkik işleriyle uğraşıyorum. Bundan başka Sanayiyi Teşvik Kanunu’nun çıkmasını da bekliyorum. Hükümet fabrika açanlara arsa vereceğinden bundan istifade etmek istiyoruz. Şimdilik Rusya’ya gitmekten vazgeçtim. Daha evvel burada yapılacak birçok işler vardır.” 28 Nisan 1927 Perşembe
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle