01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 ŞUBAT 2007 CUMA Nino Varon, 70’li yılların pop müziğine imza attı müzk YORUMLAR C Kurnaz Bizim bilmediğimiz ve hiç bilemeyeceğimiz ihtilaflarda rol mü aldı? Neden örneğin Almanya’nın çıkarlarını Hindukuş dağlarında savunduğunu ilan eden eski savunma bakanı, şu meşhur “sol sosyal demokrat” Peter Struck hedefte yok? Steinmeier, ters giden işlerden ve “negligible quantity” sınıfındaki bir genç adamın çektiklerinden tek başına mı sorumlu? Bu hedefin başka bir anlamı olmalı. Peki, bu anlamın ısrarla hasır altı edilmesi bile başlı başına bir olay değil midir? ??? Herhalde önemli olan, sahneyi bir kez daha betimlemek, ne olup bittiğini yinelemek değil, bu sahneyi hazırlayan ve bu sahnenin yarattığı havayı, eskilerin deyimiyle “efkârı umumiye”yi, güncel deyimle “kamuoyu”nu anlamaya çalışmaktır. Anlayabiliyor muyuz peki? ABD kendisini Berlin’e hatırlatmak ihtiyacı içinde. Kanlı Bush maceracılığı fena halde sıkışmış bulunuyor. Müttefiklerin canlandırılması şart. Büyük oyun içinde Murat Kurnaz, “ihmal edilebilecek”, aslında da çoktan gözden çıkarılmış bir birim olabilir. Washington’dan Steinmeier’e de böyle bakıldığı yolunda işaretler birikiyor. Ama Türkiye’ye de farklı bir gözle bakılmadığı açık. En çirkini, Ankara’nın kendi vatandaşı için kılını kıpırdatamamasıdır. Ya umursamadılar ya da “Umursasak ne yazar?” diyerek seslerini kestiler. İtalya ile Almanya ise bazı adam kaçırma olaylarına adı karışan CIA “uzmanları” hakkında tutuklama emri çıkardı. Türkiye’den “tık” yok. İnsanlar böyle ezilir. Ülkeler böyle yıkılır. “Tarihin sonu” herhalde böyle bir şeydir. Ama iki dünya gücü olarak ABD ile Avrupa Almanyası’nın çekişmesinde, Türkiye ve vatandaşlarına biçilen rol, tarihimizde eşine pek sık rastlayamayacağımız bir aşağılama olarak tercüme edilebilir. Her şeyin din üzerinden çevrildiği bir ortaçağda yaşıyoruz; bütün bu rezaletler olmasa şaşırırdık. Belki yakında Steinmeier ve çevresindeki “saray içi entrikalar” da sızdırılır. O zaman kimin eli, neden ve kimin cebindeymiş anlarız. Şimdilik bir bayağılık denizinde boğulmamaya çalışıyoruz. [email protected] 7 Müzik aşkın aksesuvarı Hatice TUNCER Nino Varon, Türk pop müziğinin en güzel şarkılarının yaratılmasında ve günümüze kadar taşınmasında en büyük katkılardan birini yapan prodüktörlerden biridir. 1960 ve 1970’lerde parlayan şarkıcıların arkasındaki isimdir Nino Varon. O dönemlerin en saygın plak şirketlerinden Odeon adına çalışırken pop müziğe Nilüfer gibi çok önemli bir sesi de kazandıran Nino Varan için Türk pop müziğinin köşe taşlarından biri denilebilir. Odeon şirketinin “Bak Bir Varmış Bir Yokmuş” adı altında yayımladığı arşiv serisinin dördüncüsünün müzik danışmanlığını üstlenen Varon’la aranjman günlerini andık, güzel şarkıları mırıldandık. Nino Varon’un, prodüktörlüğünün yanı sıra besteciliği, söz yazarlığı, müzisyenliğiyle yaşamını tamamen kaplayan müzik serüveni, saçlarının 1213 yaşlarında dökülmesiyle başlıyor: “Kızlar arasında popüler olabilmek, kel lakabını değiştirmek için aileme zorla gitar almayı kabul ettirmiş biriyim. Gitar ve gitarla yaptığım şarkılar benim en iyi arkadaşım oldu. Benim en kötü günlerimde müzik annem, babam, kardeşim kadar yardımcı oldu. Amatör grup dönemlerim oldu. Cahit Oben’le çalıştık. Askerliğim sırasında Sıvas Orduevi’nde ülkemin biraz üzüntülü melodileri sevdiğini keşfettim, bağlama çalmasını öğrendim. Askerden sonra rahmetli Şerif Yüzbaşıoğlu beni orkestrasına kabul etmeyince ben de prodüktörlüğe karar verdim.” OSMAN ÇUTSAY NİLÜFER’İ KEŞFETTİ Dünya müzik piyasasında da önemli bir yeri olan Odeon’a 1967 yılında giren Varon, başlangıçta Türkiye’ye yayımlanacak yabancı plakları seçiyordu. Nat King Cole albümleriyle birlikte Pink Floyd albümlerini yayımlamak gibi o dönem için “cesur” girişimlerde bulundu: “O dönemde ‘Neden biz de Türk pop müziği yapmıyoruz’ denildi. Belki benim şansım Nilüfer gibi kuvvetli bir artisti keşfetmekti. Başarı kazanınca diğer artistler de bize geldi. O dönemin yapımcılığı ilk önce şarkıyı seçmekle başlıyor. Beğendiğimiz şarkıya Türkçe söz yazdırıyorduk. Sonra aranje, artistin eğitiminden sonra stüdyoya giriliyordu. Basımından sonra denetimden geçtiysek TRT çalmaya başlıyordu. Çok meşhur denetim kurulu vardı. Ben, belki kafamı kullandığım için tekstleri ince eleyip dokuduktan sonra yüzde 90 yayımlanabilir aldık. Tanju Okan’ın şarkılarına ‘Toplumu karamsarlığa sevk ediyor’ diye müdahale edildi. Bazı kelimeleri şimdiki gençlerin kullandığı dozda kullanmamaya özen gösterdik, bence daha doğruydu.” ‘BİRAZ DAHA ÇALIŞ’ Bugüne kadar 60 sanatçıyla çalışan Varon, günümüzün birçok ünlü sanatçısını ve şarkısını keşfedip müzik dünyasına kazandırmış. Bazen müziğini istiyorum dedi. Şanar’la Atilla’ya verdik, ben başında durdum. Ben prodüktörüydüm. Müzikal akışlarını, müziklerin seçimini yaptım, siparişleri verdim. Melike Demirağ o zamana “Türk popunun naif ama bugün çok aranan kadar hiç şarkı şarkıları bunlar. O dönemin taşıyıcı şarkılarının rosöylememişti. mantizmi hafif var. Sezen Cumhur Önal’ın, rahmetli Arkadaş şarkısı Fecri Ebcioğlu’nun başlattığı olaya, bir okul olan Türkiye’de hem Odeon ailesiyle devam ettik. Batı standartlarındaki filmin hem de müziğe pop müzik diyorum ben. 60’larda kompozmüziğinin 1 numara itör sıkıntımız vardı. Bir tek Selmi Abi (Selmi Anolmasıyla bir ilki dak) şarkılarını getirirdi. Daha Akdeniz karakterli gerçekleştirmiştir. şarkılarının Türkçe versiyonlarını yapardık. AranjBuna bir tarafından man diye çok kötü isim konulmuştu. Türkçe sözlü değindiğim için çok hafif müzik ve en son Türk pop müziğine geldik.” sevinçliyim. Ama altına ismimi koymadım diye Yılmaz çok kızmıştı. Daha liberal görüşlü olduğum için ‘Usta bu film bana sert’ demiştim. Bazı artistlerin dönem dönem taşıdıkları siyasi görüşleri topluma heyecanla söyletme dönemleri vardır. Müzikte apolitik kalmaya baktım, ben ise hep dikkatli oldum. Müziğin aşk olduğuna inandım. Ben gitara, kızlara serenat yapayım diye başlamıştım. Sonum da bu. Müziği aşkın bir aksesuvarı olarak gördüm hep hayatımda.” Aranjmandan pop müziğe EFSANE ŞARKILAR Timur Selçuk’un “Sen Nerdesin” şarkısıyla başlayan “Bak Bir Varmış Bir Yokmuş4” albümü Nilüfer’in sesinden “Körebe”yle eski duygulu günlere yol alıyor. Ferdi Özbeğen ise Yaşar Plak’ın onayıyla “Yok Yok Yalan Deme” şarkısıyla albümü konuk olmuş. Ayşegül AldinçMehmet Teoman’ın düeti “Hastane”, Modern Folk Üçlüsü’nden “Ağlamak Geliyor İçimden” gibi sürprizlerle albüm devam ediyor. Dario Moreno’nun “Deniz ve Mehtap” diye bilinen “Aşkımız Bitti” ise pop müziğin efsane şarkılarından biri olarak dinleyiciyi hüzünlendiriyor. (Fotoğraf: UĞUR DEMİR) ir iç politika unsuru olduğumuzu çoktandır söylüyorduk. Sadece burada yaşayan ve 2.8 milyon Türkiye kökenli insanın değil, Türkiye’nin de bir bütün olarak Alman iç politikasının gündeminde ve üstelik hep ilk sıralarında yer aldığını burada çok yazdık. Yani Türkiye Almanya ve Avrupa için bir dış politika unsuru değil, bir iç politika sorunudur. İyi de, bunun, bu haliyle, basit bir aforizma olmadığı ve olamayacağı herhalde açıktır. Eğer Türkiye, Alman iç politikasındaki iktidar mücadelesinin önemli bir unsuruysa, hatta bazen gündemin ilk maddesini oluşturuyorsa, örneğin Türkiye’deki seçimler için Almanya’da oy kullanma (“Burada sandık kurulsun!”) taleplerinin de bu çerçevede ele alınması gerekmez mi? Öyledir. Bu talepleri “İnsanlarımızı gerçek vatan Almanya’dan ve onun gerçek gündeminden uzaklaştırma çabaları” diye damgalamakta acele etmemek gerek. Türkiye, Alman iç politikasının en önemli bir parçası madem, Türkiye bağlantılı her talep de, buradaki iç politikaya yönelik bir taleptir. Türk gericiliğinin böyle silahları kullanmaya kalkışması, Türk ilericiliğinin hemen “provoke olmasını” gerektirmiyor. Bir bu var. ??? Bir de, şu: Anlaşılan, şimdilerde Berlin’i hop oturup hop kaldıran Murat Kurnaz olayının da aynı çerçevede ele alınması gerekiyor. Bremen doğumlu ama aklını dinle bozmuş bu Türk vatandaşının, Alman hükümetini fena salladığına tanık oluyoruz. Belki Türklerin yine kullanıldığına bir işaret kabul edilebilir, ama Berlin’de çok sıkıntılı saatler yaşandığı da ortada. Neredeyse tamamen bu ülkenin koordinatları içinde belirlenmiş, sıradan ve dine meraklı bir Alman gencinden pek farklı da olmayan Kurnaz’ın, Dışişleri Bakanı FrankWalter Steinmeier’in koltuğunu sallaması, herhalde bir tesadüf değildir. Guantanamo denilen “çağdaş” toplama ve işkence kampında geçmiş 4.5 yılın hesabını sormakta haklı tabii Murat Kurnaz. Önümüzdeki haftalarda yaşadıklarını kitap olarak da yayımlayacak. Ayrıntıları ve liberal demokrasinin ne anlama geldiğini bir kez daha öğreneceğiz. Tamam da, neden hep hedefte Steinmeier var? Bizim bilmediğimiz, belki de hiç bilemeyeceğimiz açıkları mı var? B Hayalleri aldılar kol Drama Sanatevi’nin genel yayın yönetmenliğini yapan yılların tiyatro oyuncusu Ayla Algan, 70’li yıllarda pop müziğe farklı bir soluk getirmişti. Dizi filmlerde çeşitli rollerde oynayan Algan, bugünlerde ilgiyle izlenen “Binbir Gece” dizi filminde “oyuncu koçluğu” yapıyor. Algan, “Bir Varmış Bir Yokmuş4” albümünde Selmi Andak’ın “Selvi Boylum” bestesiyle yer alıyor. Tiyatrocu olan Algan, şarkı söylemeye Yunus Emre’nin şiirlerinden bestelenen şarkılarla 1970’te başladı. “Selvi Boylum”, ünlü Love Story filminin şarkısına Türkçe sözlerle söylediği 45’lik plağın diğer yüzünde yer alan şarkıydı. Ekipler 1 Mayıs 2007 tarihine kadar başvurabilecek Langen’de ‘Türk Halk Dansları Yarışması’ FRANKFURT (Cumhuriyet) – Almanya’nın Hessen eyaletinde yayımlanan “Hessen Toplum” gazetesi tarafından düzenlenen ve gelenekselleşen Türk Halk Dansları Yarışması’nın 13’üncüsü, 27 Mayıs 2007 pazar günü Frankfurt yakınlarındaki Langen şehrinde yapılacak. Hessen Toplum’dan yapılan açıklamada, etkinliğe katılmak isteyen ekiplerin, başvuru belgelerini, en geç 1 Mayıs 2007 tarihine kadar göndermiş olması gerektiğine dikkat çekildi. Düzenleme komitesi, yarışmada ilk üç sırayı paylaşacak olan ekiplere bu sene de 3100 avro ödül verileceğini bildirdi. Türkiye’den 5 kişilik özel bir jürinin davetli olduğu yarışmaya katılmak isteyen ekiplerin, 2007 yılı içinde Avrupa ülkelerinde benzeri bir yarışmada sahneye çıkmamış olması gerekiyor. İlgi duyan ekiplerin, yazılı başvuruyla birlikte 27 Mayıs’ta sergilemek istedikleri oyunu gösteren kısa bir video filmi veya CD kaydını da birlikte yollaması gerekiyor. Herhangi bir katılım ücretinin söz konusu olmadığı ve canlı müzik şartının aranmadığı yarışmaya katılacak ekiplerin en az 7 kişiden oluşması ve folklorcuların yaşının da 12’den büyük olması gerekiyor. Düzenleme komitesinden yapılan açıklamada, ayrıntılı bilginin internetteki www.hessentoplum.de adresinden alınabileceği de hatırlatıldı. RESSAM VARON... Müziğin yanı sıra resim de yapan Varon, ocak ayında Moda Deniz Kulübü’nde açtığı A La Nino adını verdiği sergide aşkını, İstanbul’u 30 resimde anlattı. Nilüfer’e son albümü Karar Verdim’de danışmanlık yapan Varon, Kayahan, Ajda Pekkan ve Demet’le de bazı albümlerinin prodüktörlüğünü üstlenirken Osmanbey’de uzun süre bir müzik mağazası işletti. Büyükada’da yaşayan Varon, 2001 yılında çıkardığı “İtiraf” adlı albümde, müzik eşliğinde Kürşat Başar, Ahmet Altan ve Zeynep Taner’den bazı metinler okudu. Büyük aşk yaşadığı sevgili eşini kaybettikten sonra 2.5 yıl matem tutan Nino, new age tarzda çalışmalarını sahneye taşımayı ve bir albüm çıkarmayı planlıyor: “Müziğin yaşla ilgili olmadığına inananlardanım. Evimde kendi müziğimi yapıyorum, bütün modern müzikleri takip ediyorum. Müziğin güzel tarafı, insanın ruhunu serbest bırakması. Bir klavyem var. Binlerce ritmler arasında küçük küçük müzikler yapıyorum. Karıma yazıyorum. Dinlettiğim adalı kadınları çok ağlatıyorum.” E Varon, eski kayıtlardan hazırlanan 20 şarkılık “Bak Bir Varmış Bir Yokmuş4” albümüne hit olanların yanı sıra dönemin daha az bilinenlerini de aldı. Odeon şirketinin yöneticisi Dani Grunberg ve proje koordinatörü Zeynep Göktürk, Varon’la birlikte titizlikle çalışmışlar. Varon, şarkıları seçerken dönemi ifade etmelerinin yanı sıra melodilerin ve sözlerin birbirine uyumunu da göz önüne almış. hatalar yaptığı da olmuş: “Müzik çılgın bir şey. İlhan İrem’e ‘Biraz daha çalış gel’ dedim. Gitti, ‘Boşver Boşver Arkadaş’ı yarattı. Üç notanın ne yapacağını bilemiyorsunuz. Bizim kuşağımızın gençleri küçümsemesine kesinlikle karşıyım. Önemli olan müzikal yaratıcılık ve pratik zekâ. Bugün artist enflasyonu olduğu için herkes herkesin tabağına pençesini atıyor. Doğru şarkıları doğru seslere söylettiğinde artistler toplumla buluşabiliyor.” Nino Varon, Yılmaz Güney’in Arkadaş filmi için bir film müziği istemesi üzerine konuyu Şanar Yurdatapan ve Atilla Özdemiroğlu için görüşmüş: “Yılmaz Bey’le bir vesileyle tanıştık. Bir film yapacağım, anlatayım, bunun NOSTALJİ SATIYOR Ayla Algan, eski şarkıların neden çok sevildiğini şöyle anlatıyor: “Neden nostalji iyi satıyor, reklama bile ihtiyaç yok, biliyor musunuz? Disko müziklerinde kareler küçüldü, hiçbir melodi yok. Halbuki bizim o plaklarda melodi kadar zengin bir aranjman duyarsınız. Müzik dinlerken hayal kurma ya da düşünme olanağı veriyordu. Bunu gençlerin ellerinden aldılar. Gençlik, müziğin vereceği o hayali hapla, sigarayla yakalamaya çalışıyor. Bir Varmış Bir Yokmuş hakikaten. Daha yaratıcıydı o zaman, yani hikâye dinleyene bırakılıyordu. Şimdi ise dinleyiciye kapalı.” “Türk Aydınlanmasının Kayıpları” Mümtaz Soysal’ın Köln konferansı KÖLN (Cumhuriyet) – Gazetemiz yazarı ve eski Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Mümtaz Sosyal, Köln’de “Kubilay’dan Kışlalı’ya Türk aydınlanmasının kayıpları” başlıklı bir konferans verecek. Avrupa Atatürkçü Düşünce Derneği tarafından Marzellenstr. 1317 adresindeki Hilton Cologne Oteli’nde düzenlenen konferans, 4 Şubat 2007 pazar günü saat 15.00’te başlayacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle