01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 Katil zanlısı Samast tutuklanırken, Yasin Hayal adliyeye getirilişi sırasında Pamuk’u tehdit etti C haberler SÖZDEN YAZIYA GÜRAY ÖZ 2 ŞUBAT 2007 CUMA ‘Orhan Pamuk akıllı ol’ Hilal KÖSE yal’i yönlendirdiği ileri sürülen Erhan Tuncel’in sorguları sürüyor. IİÇİN KENDİN ÖLDÜRMEDİN’ Samast’ın savcıya verdiği ifadede, suçunu kabul ettiği, kendisini Hayal’in yönlendirdiğini söylediği belirtildi. Hayal’in kendisine sürekli “Hrant Dink vatan haini, Türklüğü aşağıladı” dediğini, internetten fotoğraflarının çıktısını alıp verdiğini söyleyen Samast’ın, “Annem ve babamın elini öpüp teslim olacaktım” dediği kaydedildi. Trabzon’daki evinden dayısına gittiğini söyleyerek ayrılan Samast’ın 23 aydır Dink’in fotoğrafını yanında taşıdığını söylediği belirtildi. Ateş ettikten sonra Dink’in yere düşüşünü bile görmediğini kaydeden Samast’ın Hayal’den bir miktar para aldığı kaydedildi. Dink’in öldürülmesi kararının toplu olarak alındığı, ilk teklifin Samast’a yapıldığı belirtilerek Samast’ın reddetmesi durumunda şüphelilerinden Zeynel Abidin Yavuz’un saldırıyı gerçekleştireceği kaydedildi. Samast’ın yüzleştirme sırasında Hayal’e “Niçin kendin öldürmedin, bana öldürttün” dediği öğrenildi. Samast’ın İstanbul Barosu’ndan atanan avukatı Levent Yıldırım, cinayetin örgütlü olmadığını savunarak “Etkilendiği bazı kişiler olmuş. Olayın Türk toplumunda bu kadar infial yaratacağını tahmin etmemiş” dedi. Yıldırım, Samast’ın internetten okuduğu yazılara öfkelenerek saldırıyı gerçekleştirdiğini dile getirdi. Haritaların Efendisi ABD düşmanlığının kışkırtıldığını düşünüyor. ABD’nin Ortadoğu’daki varlığının ve gelecek hesaplarının Türkiye’de anti Amerikan duyguları körüklediği doğru, ama Türkiye’yi bir İslam devletine dönüştürme heveslerini kışkırtan, ABD’nin “ılımlı İslam ülkesi Türkiye” tezine doğru hızla ilerleyen AKP’nin ABD karşıtı olduğu iddiası, Peters’in uzmanlığına pek yakışmıyor doğrusu. ??? Ama Peters’in en ilginç tezi, Türkiye’nin bir ikilemle karşı karşıya olduğu tezidir. Peters, “Türkiye İslamlaşma yönünde mi ilerleyecek, yoksa politikanın askıya alındığı, iç şiddetin tırmandığı bir askeri darbe dönemine mi girecek?” diye kaygıyla soruyor. Yanıtı ve derin kaygısı biraz tehdit kokmaktadır. Emekli Yarbay Ralph Peters, Falkland’daki Arjantin çözülmesi ile karşılaştırılabilir bir askeri darbenin Türkiye’yi Kuzey Irak macerasına sürükleyebileceği öngörüsünde bulunuyor. Falkland’ı ele geçiren Arjantinli generallerin akıbetine gönderme yapıyor besbelli. ??? Peters’in Türkiye konusundaki görüşleri pek karamsardır. “Talibanlaşmış bir Türkiye” ile “oraya buraya saldıran askeri yönetim” dışında açık kapı bırakmıyor bize. Peki hiç mi umut vermiyor? Veriyor. Daha doğrusu bunca romanın, incelemenin, araştırmanın ürünü olan engin tecrübesiyle, Türkiye’ye Washington’u daha fazla üzmemeyi, AB üyesi olma yolunda son taşını harcamamayı, eğer Irak dağılırsa çok şey kaybedecek pozisyonlara girmemeyi öneriyor. Bu öneriler somut olarak “Irak’ta zararlı faaliyetlerden, Suriye ile askeri ilişkilerden uzak durmayı ve kurnaz İranlıyı anlamakta başarısız dış politikayı gözden geçirmeyi” de içeriyor. Türkiye bu uzmandan yararlanmayı ihmal etmemelidir. Özellikle onun “Kahramanlığın Alacakaranlığı”, “Şeytanın Bahçesi” ve “Bağdat’ın Ötesi” adlı eserlerinin 100 Temel Eser dizisi içine alınmasını öneriyorum ben. Çok yararlı olacağından eminim! [email protected] ‘TÜRKLÜĞE HAKARET ETTİ’ Hayal’in ise adliyeye sevk edilen şüphelileri tanıdığını ancak Erhan Tuncel’in kendisinin üstü olmadığını söylediği belirtildi. Tuncel’le bağlantısı olmadığını söyleyen Hayal’in “Cinayeti ben ve Ogün yaptık. Diğerlerinin bağlantısı yok” dediği belirtildi. Samast’a para ve silah verdiğini ifade eden Hayal’in silahı deniz kazasında ölen birinden aldığını söylediği kaydedildi. Dink’i “Türklüğe hakaret ettiği için” öldürdüklerini belirten Hayal, saldırıdan bir gün önce Samast ile atış yaparak silahı kontrol ettiklerini söylediği belirtildi. Hrant Dink’in katil zanlısı Ogün Samast’ı azmettirdiği belirtilen Yasin Hayal, adliyeden çıkarken “Vatan sağ olsun. Çok huzurluyum” dedi. Agos gazetesine ‘Türk İntikam Tugayı’ imzasıyla gönderilen tehdit mektubunda “Eğer siz 1915 yılına soykırım diyorsanız. Demek ki hiç soykırım görmediniz. Asıl soykırım şimdi başlayacak” ifadeleri kullanıldı. Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in katil zanlısı Ogün Samast ile azmettirici Yasin Hayal’in de aralarında bulunduğu 5 şüpheli tutuklandı. Pişmanlık Yasası’ndan yararlanmak isteyen Samast’ın Dink’i “vatan haini” olduğu için öldürdüğünü söylediği belirtildi. Hayal, adliye binasına girerken Nobel Ödüllü yazar Orhan Pamuk’u tehdit etti. Dink’in avukatları cinayetten bir gün sonra gazeteye gelen Türk İntikam Tugayı imzalı tehdit mektubu nedeniyle savcılığa başvurdu. Şüpheliler Samast, Hayal, Ahmet İskender, Ersin Yolcu ve Zeynel Abidin Yavuz, Beşiktaş’taki özel görevli İstanbul Adliyesi’ne sevk edildi. Hayal, adliye binasına alınırken “Orhan Pamuk akıllı olsun, akıllı” diye bağırdı. Samast, “cürüm işlemek için oluşturulmuş silahlı suç örgütünün üyesi olmak”, “tasarlayarak adam öldürmek” ve “6136 sayılı kanuna muhalefet” suçlarından tutuklandı. Hayal’in de aralarında bulunduğu diğer şüpheliler TCK’nin 220. maddesi uyarınca “cürüm işlemek için silahlı suç örgütü oluşturmak”, “tasarlayarak adam öldürmeye azmettirmek” ve “6136 sayılı kanuna muhalefet” suçlarından tutuklandılar. Hayal, adliyeden çıkarılırken de “Vatan sağ olsun. Çok huzurluyum” dedi. Şüphelilerin, Pişmanlık Yasası’ndan yararlanmak istedikleri ifade edildi. Samast’a tebrik mail’i gönderdiği için gözaltına alınan Muharrem Kahveci ile Ha ‘N AGOS’A TEHDİT MEKTUBU Dink’in avukatı Fethiye Çetin, Şişli Savcılığı’na cinayetten bir gün sonra Agos gazetesine epostayla gelen tehdit mektubuna ilişkin suç duyurusunda bulundu. “Türk İntikam Tugayı uyarıyor” başlıklı ve [email protected] adresinden gelen epostada, “Santoro’dan sonra Türk düşmanı bir köpek daha geberdi. Eğer siz Agos’lular ayağınızı denk almazsanız daha çok köpekleriniz geberecektir. Bir dahaki seferde Agos binasını havaya uçuracak kadar patlayıcı madde bulunuyor ellerimizde. Artık Türkiye’de hiçbir yerde at koşturamayacaksınız. Eğer siz 1915 yılına soykırım diyorsanız. Demek ki hiç soykırım görmediniz. Asıl soykırım şimdi başlayacak” deniliyor. Rum yönetimine içerden uyarı Reşat AKAR LEFKOŞA Rum yönetiminin bugünkü Dışişleri Bakanı Yorgos Lillikas, Mısır ve Lübnan’la yapılan petrol anlaşmaları konusunda Kıbrıslı Türkleri ve Türkiye’yi dikkate almayan bir tavır izlerken eski Dışişleri Bakanı Nikos Rolandis tam tersi bir yaklaşımla “Mantıken ve hukuken Kıbrıslı Rumlarla, Kıbrıslı Türklerin, Kıbrıs’ın maden zenginliği üzerinde hakları vardır” dedi. Kıbrıs Rum tarafının ‘egemenlik haklarını’ ileri sürerek değişik yorumlara girmesi ve Kıbrıslı Türklerin böylesi bir konunun dışında bırakılması halinde, bunun kıvılcıma ve sonsuza kadar ertelemeye neden olacağını belirten Rolandis, Kıbrıs’ı çevreleyen denizde 6 ila 8 milyar varillik petrolden söz ederek bunun değerinin 400 milyar dolarlık bir zenginlik anlamına geldiğini söyledi. İMZA ATTI Güneydeneyimli Kıbrıs’ın politikacılarından eski Dışişleri, Ticaret, Sanayi ve Turizm Bakanı Nikos Rolandis, Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, Kıbrıs’ı çevreleyen denizde 68 milyar varillik, piyasa fiyatı yaklaşık 400 milyar dolar olan petrol yataklarının bulunduğundan söz etti. Bakanı olduğunuz dönemde siz de Mısır’la bir petrol anlaşması imzalamıştınız. O dönemde Türkiye veya Kıbrıslı Türklerle temasınız oldu mu” sorusuna şu yanıtı verdi: “16 Şubat 2003 tarihinde Kahire’de Kıbrıs ile Mısır arasındaki münhasır ekonomik bölgenin belirlenmesi konusunda tarihi bir anlaşma imzaladım. Bu anlaşma, bölgemizde imzalanan ilk anlaşmaydı. O zamanlar bir sonraki adımları atmaya hazırdık. Yani, Lübnan, Suriye ve İsrail ile ilgili anlaşmaların imzalanması, Kıbrıs’ın deniz bölgesinde gerekli deprem araştırmalarının yapılması görevini uzman bir şirkete vermek için gerekli yasayı yürürlüğe koyma gibi. Ayrıca Kıbrıslı Türkler ve Türkiye ile ilgili olan konuyu da dikkatli bir şekilde ele almaya başlamıştık. Bunu yapmadan hiçbir şey etkili bir şekilde ilerletilemezdi.” Siz görevden ayrıldıktan sonra Kıbrıslı Türkler ve Türkiye ile ne tür temaslar yapıldı? ROLANDİS Aradan 4 yıla yakın uzun bir süre geçti ve neredeyse özlü hiçbir şey olmadı. Kıbrıslı Türkler konusunda hiçbir şey yapılmadı. ETROL YA NİMET, YA FELAKETTİR’ Son gelişmeler ışığında kendi yönetiminize ne öneriyorsunuz? Petrol, liderlerin sahip oldukları akıl doğrultusunda bazı ülkeler için nimet, bazıları içinse felaket olmuştur. Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak şu anda kendini beğenmişlikle ve karar verememekle nitelendiriliyoruz. Acaba petrol alanındaki bu orantısızlıkları değiştirebilecek miyiz? Ayrıca petrol beklemez. Eğer beklemeye zorlarsan, bunu yasal olarak sana ait olan miktarda bulamayabilirsin. Kıbrıs hükümetinin son üç buçuk yıldır siyasi alanda sergilediği tavır petrol çıkarlarımızda ciddi bir darbeye neden olacaktır. Türkiye’nin geçmiş dönemlerde yaptığı ciddi uyarılar var mıydı? Türkiye geçmişte birçok kez petrol konusunda askeri önlemler almakla tehdit etti. olandis, bu petrolün kullanımı ve paylaşımı konusunda Kıbrıslı Türklerle anlaşma gerektiğini söyledi. Petrol zenginliğinin korunmasının iki tarafın da çıkarına olduğunu belirten politikacı, böylesi bir paylaşımın Birleşmiş Milletler aracılığıyla gerçekleşebileceğini belirtti. Dışişleri Bakanı olduğum 1980 yılında, ABD’li yetkili Wittenberg şu bilgiyi vermişti: Petrol yataklarını tek yanlı kullanırsak Ankara’nın, Kıbrıs’ta daha fazla askeri operasyon yapma konusunu inceleme olasılığı vardır. Kıbrıslı Türklerin garantörü özelliği altında Türkiye’nin yaptığı uyarılar, 4 yıl kadar önce de bize iletildi. Üstelik Ege’deki petrol faaliyetlerini durduran şey de TürkiyeYunanistan arasında savaş çıkma tehlikesidir. Kıbrıs’ta 2 tane İngiliz üssü var, İngiltere garantör ülkelerden biri. Onların petrolle ilgisi nedir? 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti anlaşmaları İngiltere’ye, buradaki üslerinin sahilleri karşısında bulunan karasularımızı da veriyordu. Dönemin Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios ile Cumhurbaşkanı Muavini Dr. Fazıl Küçük’ün 1960 yılında İngilizlerle imzaladıkları ‘Kuruluş Anlaşması’nın A ekinin 3. bölümüne göre, “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin, İngiliz üsleri karşısında bulunan denizi, karasularının bir parçası olarak talep etmeyeceği” konusunda güvence verildi. R alph Peters’i bilirsiniz. Hani şu bölgeyi hallaç pamuğu gibi atan, sınırları altüst eden haritaların sahibi. Yarbay rütbesindeyken ordudan ayrıldığı düşünülür ve savaşa, istihbarata olağanüstü düşkünlüğü hesaba katılırsa, ruhu sıkılan, o sıkıntıyla kendini yazıya vurmuş bir adam bile denebilir. Ordudayken Almanya’da istihbarat çalışmalarında bulunduğunu biliyoruz. 20 kadar kitabı var. Onun romanlarının kahramanlık ruhuyla dolu olduğunu anlamak için isimlerine bakmak yeterlidir: “Bravo Romeo”, “Kızıl Ordu”, “2020’de Savaş”, “Cennetin Alevleri”, “Mükemmel Asker”, “Kahramanlığın Alacakaranlığı”, “Şeytanın Bahçesi”, “Vatan Haini”. Daha ciddi araştırmalara da imza atan bu asker, son zamanlarda özellikle Ortadoğu ve bu arada Türkiye ile ilgileniyor. “Gelecek İçin SavaşABD Kazanacak mı?”, “Terörün Ötesi”, “Bağdat’ın Ötesi” ve “Asla Bitmeyen Savaş” adlı araştırmalarında Türkiye’nin adı bol bol geçiyor. Türkiye’de yankılar uyandıran, Amerikan silahlı kuvvetlerine yakın Armed Forces Journal dergisinde yayımlanan “Kanla Çizilmiş Sınırlar” adlı makalesi ise hem tezleri, hem de Ortadoğu’da sınırları yeniden çizen uzgörürlü haritasıyla ile pek ilgi çekmişti. Harita Türkiye’yi de epey küçültüyordu doğrusu. ??? İşte bu “usta” ve “derin” savaş uzmanı Ralph Peters’in New York Post gazetesinde yayımlanan son makalesi de Türkiye tezleri ile derin bir ilgiyi hak ediyor. Türkiye konusunda oldukça karamsar ve sevecendir Peters. Bizim iyiliğimizi düşünüyor, ama bizde iş yok. “Türkiye’nin kurtarılmasını istiyorum, ama bu onlara bağlı, bizim elimizden bir şey gelmez” diye yazıyor haklı olarak. Yine de ben Peters’in arkadaşlarının Türkiye’yi kurtarmaya çalıştıklarını düşünüyor ve “ya kurtarırlarsa” diye korkuyorum doğrusunu isterseniz. Peters’in Türkiye tezleri ilginçtir: Peters, Türkiye’nin iç baskılar, gülünç adli soruşturmalar, toplumu Talibanlaştırmayı amaçlayan yasal düzenlemelerle AB’den uzaklaştırıldığını ve R TARİHİ ANLAŞMALARA ‘P Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada “Kıbrıs Rum tarafı olarak büyük bir zenginliği kısmen de olsa kaybetmek istemiyorsak tek çıkış yolu, olası petrol yataklarının kullanımı ve kazancı paylaşma konusunda Kıbrıslı Türklerle özel bir anlaşmayı müzakere etmektir” diyen Rolandis şunları kaydetti: “Kıbrıs’taki petrol zenginliğini korumamız hem bizim hem de Kıbrıslı Türklerin çıkarınadır. Böylesi bir paylaşım, Birleşmiş Milletler aracılığıyla gerçekleşebilir. Ayrıca Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin bir teşvikin olabilmesi için elde edilecek kazançlar, özel bir hesaba (escrow account) yatırılabilir ve bu para, önceden belirlenmiş bir sürenin geçmesinden veya Kıbrıs sorununun çözülmesinden (hangisi erken olursa) sonra çekilebilir.” Rolandis “Ticaret, Sanayi ve Turizm Kazanıyoruz, bu yüzden savaşıyoruz Elçin POYRAZLAR BRÜKSEL ABD, NATO üyesi ülkelerden Afganistan için destek arayışına girdi. NATO Dışişleri Bakanları toplantısı çerçevesinde Brüksel’de bulunan ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, ABD yönetiminin Afganistan’a 10.6 milyar dolarlık yardım yapmaya hazırlandığını açıklayarak NATO üyesi ülkelerden destek istedi. NATO müttefiklerinden askeri, güvenlik, yönetim ve yeniden yapılanma konularında destek isteyen Rice, dışişleri bakanlarına yaptığı konuşmasında, “Kazanıyoruz, bu yüzden savaşmaya devam ediyoruz” dedi. “Kalmalıyız, savaşmalıyız ve kazanmalıyız” şeklinde konuşan Rice, Afganistan için “daha fazla, daha iyi ve daha hızlı” çalışmaları gerektiğini söyledi. NATO üyesi ülkelerin Afganistan’a ek güç göndermelerine yönelik görüşmelerin 89 Şubat’ta İspanya’da yapılacak NATO savunma bakanları toplantısında sürmesi bekleniyor. NATO Dışişleri Bakanları toplantısında Türkiye’yi temsil eden Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Afganistan’da merkez bölgenin komutasını nisan ayında Türkiye’nin alacağını söyledi. Afganistan’da şu an 800 Türk askeri bulunduğunu söyleyen Gül, bu sayının komuta görevini üstlendikten sonra 1000’e çıkacağını bildirdi. Gül Türkiye’nin Afganistan’da askeri desteğinin yanı sıra eğitim, sağlık, yerel, idare, polis eğitimi ve gıda yardımı gibi çalışmaların sürdüğünü belirtti. Kanada, Romanya ve İngiltere’nin dışişleri bakanlarıyla ikili görüşmelerde bulunduğunu söyleyen Gül, Türkiye’nin AB sürecine de değindi. TCY’nin 301. maddesinin değiştirilmesi konusunda “Kimse dışarıdan telkin etmemeli” şeklinde konuşan Gül, bu gibi durumlarda sürecin daha da zorlaştığını ifade etti. Gül, 301 konusuna ilişkin “Biz yapacağımızı biliriz” şeklinde konuştu. Almanya’nın AB dönem başkanlığı sırasında KKTC’ye doğrudan ticaret tüzüğünün başlatılmasına yönelik olarak Gül, “AB’nin 2004 yılında verdiği sözlerini hatırlamasından memnuniyet duyuyoruz” dedi. Doğrudan ticaret tüzüğünün içeriği konusunda henüz bilgileri olmadığını söyleyen Gül, tüzüğün Konsey’in aldığı karar doğrultusunda olması gerektiğine dikkat çekti. Gül ayrıca Maraş’ın iadesinin bu tüzükle hiçbir ilgisi olmadığını da söyledi. enaze törenleriyle geçti son günlerimiz… Törenlerin anlamı, sonsuzluğa gönderdiğimiz insanlara saygıyla sınırlı değildi. Ve belki ondan çok, başka konular öne çıkarıldı. Başka yönler, başka yanlar arandı cenaze törenlerinde… Kaç kişi katıldı? Kimler katıldı? Kimler katılmadı? Hangi sloganlar atıldı? Hangi pankartlar taşındı? ??? Siyasetin “beyefendi” si İsmail Cem, güzelliğine layık bir törenle toprağa verildi. Halk oradaydı, devlet oradaydı. Gözler ve dikkatler Yunanistan’ın eski Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu ’ya çevrildi. Papandreu üzgündü, çünkü bir arkadaşını kaybetmişti. İkisi, Türk ve Yunan dostluğu için el ele vermişler, Türkiye’de ve Yunanistan’da milyonlarca insanın sevgisini ve sempatisini kazan C GENİŞ AÇI HİKMET BİLA Cenaze Üzerinden Siyaset Mühendisliği bın önüne geçiyor, öyle algılanıyor. Peki, Papandreu cenaze törenine gelmeseydi ya da gelemeseydi, bu onun üzülmediğini mi gösterecekti? Hayır. Bir jest, bir demeç, içten sevgi kadar, içten üzüntüyü de ifade etmeye yeter. ??? Hrant Dink’in cenaze töreniyle İsmail Cem’in cenaze törenini yan yana koymak da, karşılaştırmak da yanlış. Öldürülen bir ErmeniHıristiyan yurttaşın cenaze töreninde on binlerce TürkMüslüman yurttaşın yürümesinin anlamı herhalde bambaşkadır. mışlardı. Bunu yaparken aralarında dostluk oluşmuştu. Elbette ikisi de hükümetlerinin temsilcisiydiler ve kendi ülkelerinin çıkarlarını düşünmek zorundaydılar. Nitekim, süreç, iki ülkeyi birbirine daha çok yaklaştırmadı. Hatta Yunanistan, eskiye göre daha da katı bir tutum alarak Türkiye’nin AB müzakere sürecini Kıbrıs kanalıyla tıkadı. Ama bütün bunlar Papandreu’nun Cem’in cenazesine katılmasını engellemedi. Mezarına toprak atıp, toprağına zeytin dalı bırakmasını da… İnsanca davranış, an geliyor, her türlü hesa Ancak… Bugün bile görüyoruz ki, bazıları, Hrant Dink’in cenaze törenini siyasal rant amacıyla kullanmakta kusur etmiyorlar. O törende toplanan on binlerce kişinin, kendi siyaset anlayışlarının destekçisi ya da itici gücü sanıyorlar. Ve, kendi hesaplarına yazdıkları bu desteğe güvenerek herkese hesap soruyorlar. “Peki, o niye katılmadı törene?” “Peki, bu niye yoktu törende?” “Peki, şu niye Hepimiz Ermeniyiz pankartı taşımadı” gibi… O törende ortaya çıkan enerjiden güç alarak, toplumu etkileme olanağına sahip siyaset ve medya çevreleri üzerinde baskı kurmaya çalışıyorlar. Cenaze kullanarak siyaset mühendisliği yapıyorlar. Yanlış hesap yapıyorlar. Yanlış yapıyorlar. [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle