01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 GÜNCEL C haberlerin devamı 2 ŞUBAT 2007 CUMA İktidar hesabını vermeli ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Hrant Dink cinayeti sonrasında herkesin “söylemini doğru yönetmesi” gerektiği uyarısında bulunurken, “Milliyetçilik bu milletin ana çimentosudur. Milliyetçilik duygusunun varlığından kimse korkmasın, suçlama konusu yapmasın” dedi. 11 ay önce ihbar yapıldığı haberlerine de dikkat çeken Baykal, “Bunun hesabını başta Başbakan olmak üzere iktidar vermek zorundadır” diye konuştu. Baykal, grup toplantısında Hrant Dink cinayetinden, “Köstebek” operasyonuna, Irak ve Kıbrıs’taki gelişmelere dek çeşitli konularda değerlendirmeler yaptı. Baykal’ın değerlendirmeleri şöyle: Söylem uyarısı: Eyvah ne oluyor, milliyetçilik mi yükseliyor, saldırganlıklar nereye kadar meydanı boş bulmaya devam edecek, gibi kaygı ve değerlendirmeler yapılıyor. Cinayet sonrasında Türkiye’nin tavrı doğru ve kıvanç vericiydi. Türkiye derin bir üzüntüyü, tesessürü yaşamıştır. Etnik kimlik mücadelesinin canlandırılması ihtimali hepimizi kaygılandırmıştır. Bu arada bir sürü yanlışlıklar yapıldı, o ayrı bir konu. Bu olayı sürekli gündemde tutarak belli bir hesaplaşmanın parçası haline dönüştürme çabaları çok tehlikelidir. Türkiye’nin bu konuyu derhal aşması gerekir. Dünya inanç, mezhep, etnik kimlik ekseninde çatışmaya sürükleniyor. Buna göre saflaşmalar başladı. Milliyetçilik suçlama konusu yapılamaz: Söylemimizi dostluk, dayanışma ve bütünlük söy GÜNDEM MUSTAFA BALBAY CÜNEYT ARCAYÜREK Bizdeki Galile’ler! ir hafta önceki manşetlerle, son biriki gündür gazetelerimizi süsleyen başlıklar arasında dağlar kadar fark var. Medyamız, Hrant Dink cinayeti ile doğrudan bağlantılı olduğuna inandığı gizli bir örgütün peşine düştü. Aradı taradı, bütün kapıları zorladı. Çıkaramadı. Yavaş yavaş dönüş hazırlığına girişti. Nihayet cinayetin ufacık bir çetenin marifeti olduğunda karar kıldı. Son numara, “bir muhbir”in, cinayeti üstelik 2006 yılının şubat ayında ihbar ettiğini içeriyor. Haber açısından da cenaze günü beğeni kazanan bir slogan açısından da medyada ve toplumda gerileme süreci başladı. “Hepimiz Ermeniyiz” sloganının yol açtığı tepkileri savunmak görevini cenaze törenine her türlü maddi ve manevi yardımı esirgemeyen DİSK Genel Sekreteri Musa Çam üstlendi. Gazetelere şöyle bir göz attım; çok değil bir hafta önce malum sloganı manşetlerinden indirmeyen, cenaze törenine övgüler esirgemeyen yazılı medyada DİSK’in malum sloganı savunurken söylediklerine yer verene rastlamadım. Dönekliği, yalakalığı, yazdıklarından tornistan etmeyi mesleki ahlak haline getirenlerin sergiledikleri bu duruma hayret etmemek gerek. ??? Dön baba dönelim deyişini kurala dönüştürdük ve galiba ihraç da ediyoruz. Gazetelerde KKTC’de yapılan bir anket bu kanıyı doğruluyor. KADEM bir anket yapmış KKTC’de; Kıbrıslı Türklerin 2004’ten bu yana iki yılda “fikir değiştirdiğini” saptamış. Ankete göre Rumlarla birleşmeyi, hatta Rum yönetimindeki kimi ilkeleri kabul eden Annan Planı’na 24 Nisan referandumunda Rumlar hayır, Kıbrıslı Türklerin yüzde 65’i evet dedi. Ya şimdi? Kıbrıslı Türklerin yüzde 65’i bugün artık “ayrı iki devlet” istiyor. Referandum öncesi günleri anımsayınız lütfen. KKTC’nin bütün kentlerindeki mitinglerinde binlerce Kıbrıslı Türk, “Yes be annem” diye bağırarak, dövizler taşıyarak Annan Planı’na evet dedi. Ayrı bir devlet olarak bağımsız yaşamayı kesinlikle reddederken KKTC’nin varlığını korumasını savunanları “statükocu” diye tanımladı. Ya Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’a reva görülen muamele... Bağımsızlığı savunduğu için neredeyse vatan haini ilan edeceklerdi. Ya RTE hükümetinin alttan üstten her türlü desteğiyle cumhurbaşkanlığına gelen, bağımsız KKTC’yi hiçbir devletin tanımadığını öne sürerek Rumlarla birleşmeyi ve Rumlara teslim olmayı tek çıkar yol gören MA Talat! Bugün çeşitli ülkelere KKTC sıfatını kullanarak gidiyor ve… kabul görüyor. Ankete göre Kıbrıslı Türkler siyasete, polise ve hatta adalete “biraz güveniyorlar”, ama yüzde 80.8’i Türk ordusuna “çok güveniyor”. Dün gibi gözlerimizin önünde açılan pankartlar: “Türk askeri dışarı!” AB’nin yerli paralı yazarları son gelişmeler karşısında sus pus. Teslimiyetçi politikaların bütün aktörlerini desteklediler. Bu anket, Kıbrıslı Türklerin iki yılda nereden nereye geldiğini gözler önüne seriyor. ??? Bu hükümet Kıbrıs Rum kesimi ile imzaladığı Doğu Akdeniz’de “münhasır ekonomik bölgeleri sınırlandıran” anlaşmanın içeriği ile ilgili bilgi istediği Lübnan hükümetine yükleniyor da olayın failine bir çift laf edemiyor. 2003’te asker adına zamanın Genelkurmay Başkanı’nın uyarı niteliğindeki sözlerine burun kıvıran bu hükümetin kafasına şu gerçeği vuran da çıkmadı: “Kıbrıs’ta bizim istemediğimiz ve etkili olamayacağımız bir politik oluşum olursa; karasular var. Arkasından kıta sahanlığı gelir. Arkasından da ekonomi zon gelir. Balıkçılık alanları gelir. Kıbrıs, Türkiye’ye doğru serbest hareket edemeyeceğimiz bir alan olacaktır. Zaten Batı’da sıkıntılarımız var. Bir de Güney’de sıkıntı olursa Türkiye’nin hapsedilmesi olayı olur.” ??? Bizde dünya dönüyor diyen Galile’ler çoook! Medya var, hükümet var, Kıbrıs’ta halk var… Dönüyorlar! B CHP lideri Baykal, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, “Milliyetçilik duygusunun varlığından kimse korkmasın, suçlama konusu yapmasın” dedi. lemi haline getirmeliyiz. Kimse kimsenini inancını, etnik kimliğini, mezhebini sorgulama noktasında olmasın, aklına bile getirmesin. Vay miliyetçilik yükseliyor, o hesapları bırakalım. Milliyetçilik bu milletin ana çimentosudur. Milliyetçilik duygusunun varlığından kimse korkmasın, suçlama konusu yapmasın. Elbette milletimizi seveceğiz, milletin kimliğinden onur duyacağız. 11 ay önce ihbar yapılmış: Sadece söylemle sonuç alınmaz. Güvenlik güçlerinin etkin, tarafsız çalıştığını görmeye de ihtiyacımız var. Hrant Dink cinayetinin ihbarı 11 ay önce yapılmış, deniyor. Hiçbir tutuklama, tedbir alma yok. Olaydan sonra da örtbas edilmek istenircesine bu konu gözden uzak tutuluyor. İhbar 11 ay önce yapılmışsa bunun hesabını başta Başbakan olmak üzere iktidar vermek zorundadır. Çok sakıncalı bir süreç işledi, kaygı verici bir noktadayız. Maliye’de ciğer kediye teslim: Bu iş nereden çıktı? Foça’da BEM Dış Ticaret AŞ bir arsayı 15 milyar 600 milyona alıyor, 1.5 yıl sonra bu arsa 1 trilyon 260 milyara Al Baraka Türk Finans kuruluşuna satılıyor. BEM’in genel müdürü Unakıtan, Al Baraka’nın genel müdürü Unakıtan. O zamanlar Maliye Bakanı değil, ama olacağı bu işlerden belli, yeteneğini ispatlamaya başlamış. Sonra iktidarı destekleyen Yeni Şafak gazetesinde, “Bir liderin hesabında muazzam para var” diye manşet atıldı. Sonra, Başbakan durduk yerde, “Gazete patronlarının dosyalarını izliyoruz, günü geldiğinde hesabını soracağız” dedi. Bu ilkel bir şantajdı. Maliye Bakanlığı tarihinin hiçbir noktasında bu kadar çığrından çıkmamıştır. Ciğer kediye teslim edilmiştir. Irak’ta alarm zilleri: Kuzey Irak’taki siyasi oluşumu Türkiye’nin tanımasını sağlamaya yönelik çalışmalara, dayatmaya Türkiye boyun eğemez. Irak’ı parçalamanın ayıbı Türkiye’nin parmak izleriyle, katkısıyla sağlanmamalıdır. Bakanlarımız telefon açıyor, muhatap bulamıyor, mektup yazıp gönderiyor. Bu, olacak iş değil. Türkiye atlatılıyor, aldatılıyor, oyalanıyor. Kıbrıs’ta iki devletli çözüm: Güney Kıbrıs Rum yönetimi, bir kanun geçirdi, Kıbrıs’ın petrol alanlarını ihaleye çıkaracağım, isteyen yabancı şirketlere arama yap, diyeceğim.. KKTC’nin hemen yanındaki alanlarda da diyecek. Her geçen gün egemenliklerini Kuzey’e dayatıyorlar. Artık Kıbrıs’ta çözüm tek devlet olmaktan çıkmıştır, çözüm iki devletli çözümdür. Kıbrıs halkı da artık iki devletli çözüm noktasına gelmiştir. Orada petrol arayacaklar, Türkiye seyredecek, Kıbrıs seyredecek, bunu başaramazlar, başaramamalıdırlar. Ben ilk kez artık “Kıbrıs’ta iki devletli çözüm” deme noktasına geldim. AKP 301’de ‘Suç Ortağı’ Arıyor! azeteciyazar Hrant Dink’in katledilmesinin ardından, içte dışta geniş bir çevre, cinayetin soruşturmasını bir kenara bıraktı, TCY’nin 301. maddesini her şeyin önüne koydu. İstem şu: 301. madde kalksın! Önce maddenin tam metnini aktaralım: “MADDE 301. (1) Türklüğü, Cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni alenen aşağılayan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (2) Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini, devletin yargı organlarını, askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (3) Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır. (4) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.” Madde aynen böyle... Sağduyusuna da inandığımız hukukçuların genel değerlendirmesi, sorun maddeden çok gerekçesindeki Türklük tanımında. Gerekçede Türklük şöyle tanımlanıyor: “Dünyanın neresinde yaşarlarsa yaşasınlar Türklere has müşterek kültürün ortaya çıkardığı ortak varlık anlaşılır. Bu varlık Türk milleti kavramından geniştir ve Türkiye dışında yaşayan ve aynı kültürün iştirakçileri olan toplumları da kapsar.” ??? 301’i yukarıdaki gerekçesiyle birlikte okuyan bir savcı, Özbekistan’ı ağır eleştiren bir kişi hakkında, ‘Türklüğe hakaretten’ dava açabilir! Bu anlamda bir netleşme gerekebilir. Ancak 301 benzeri maddelerin hemen her ülkede olduğunu anımsatalım. Örneğin İngiltere’de ülkenin ulusal değerlerine hakaret, ülke insanları arasında nefret ortamı oluşmasına neden olacak konuşmalar suçtur. İngiltere’de, Türkçeye “nefret konuşması” olarak çevirebileceğimiz sözler yargıyı ilgilendirir. 301 benzeri maddeden Hollanda’da geçen yıl 300’e yakın dava açılmış, yarısı mahkumiyetle sonuçlanmış. Benzer nedenle İtalya’da yılda iki haneli rakamlara ulaşan davalar açılıyor. Genel bir tanımlamadır: Çok iyi bir yasa kötü uygulayıcının elinde olumsuz sonuç verebilir, kötü bir yasa iyi uygulayıcının elinde olumlu sonuç verebilir. ??? Yürütme gücünü elinde bulunduran hükümet bu gelişmeler karşısında ne yapıyor? Sözcüğün tam anlamıyla takıyye yapıyor. Takıyye sözcüğü belki de hiç bu kadar yerine oturmamıştı! Erdoğan son günlerde mikrofon gördükçe söyleniyor: “Aslında 301’i biz de değiştirmek istiyoruz. Bu konuda sivil toplum kuruluşlarına, ilgili birimlere, kişilere öneri getirin diyoruz. Sizce ne yapmak gerekir? Onu alalım, ortak bir noktada buluşalım ve yasayı değiştirelim.” Türkiye’yi tanımayan bir kişi, Başbakan’ın bu demecini okusa gözleri yaşarır, mırıldanır: “Helal olsun, tam demokrasi diye buna denir. Bir Başbakan, değişmesi gereken yasa için tüm ilgili taraflara çağrı yapıyor, öneri istiyor...” Bu noktada soralım: AKP hangi yasayı topluma sorarak yapıyor? Petrol Yasası’nı mı? Sosyal Güvenlik Kurumları Yasası’nı mı? Yurtdışından Ucuz Hekim Getirme Yasası’nı mı? Orman Arazilerinin Para Edenlerini Satma Yasası’nı mı? Banka Emeklilerinin Sosyal Güvenliklerini Tırpanlama Yasası’nı mı? Hangisini? AKP yönetimi 301’de bir bakıma suç ortağı arıyor. Anadolu’da eleştirilirse, “kurumlar istedi ben ne yapayım” diyecek. AB beğenmezse, “sizin de önem verdiğiniz STK’ler böyle istedi, daha ne” diyecek. Olumlu sonuç verirse, “ben yasayı işte böyle yaparım” diyecek. Parti içinden tepki gelirse, “susun, iktidarımızın devamı için bu şart. Hem biz de istemiyoruz, AB istiyor” diyecek. Muhalefet eleştirirse, “topluma dayalı yasa çıkarıyoruz, sizin ufkunuz bunlara yetmez” diyecek! Yersen... G Pentagon’un ince planı Mehmet FARAÇ İstanbul’da 1520 Kasım 2003’te düzenlediği 4 intihar saldırısıyla Türkiye’yi de cihat haritasına katan El Kaide, Konya’yı üs seçerek ülke genelinde yeniden yapılanmaya çalışıyor. Örgüte yönelik başlatılan operasyonun ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’un uyarısı üzerine yapıldığı bildiriliyor. İddiaya göre ocak ayı başlarında Pentagon’da verilen brifinglerde, örgütün 2007’den itibaren Türkiye’de örgütlenme ve eylemlerini artıracağı konusunda uyarılar yapılıyor. 1520 Kasım 2003’te, HSBC Bank, İngiltere Başkonsolosluğu ve iki sinagoga yönelik intihar saldırılarında 50’den fazla insanın ölümüne yol açan El Kaide, bu eylemin ardından 250 kadar üyesi deşifre olmasına karşın örgütlenmeyi elden bırakmıyor. Kartal’daki mason locasını hedef alan hücrenin yanı sıra İstanbul’daki Nato Vadisi’ne yönelmeye çalışan Bursaİstanbul bağlantılı hücre çökertilmesine karşın, örgüt 3 yıldır sessiz sedasız yapılanmasını sürdürüyor. Örgütün organizasyon şemasını İstanbul’dan Konya’ya kaydırdığı ve burayı karargâh olarak seçtiği bildiriliyor. Nitekim 2003 saldırıları nedeniyle cezaevinde yatan bir baba ile oğlu, 2005 yılının Kasım ayında Konya’da yeniden tutuklanıyor. Kentte yalnızca El Kaide taban bulmuyor. 17 Ocak 2000’de İstanbul Beykoz’da yapılan operasyonda çökertilen Hizbullah’ın bir karargâhı ile mezar evlerinin Konya’da ortaya çıkarıldığı, 5 militanın ise aralık ayında yakalandığına dikkat çekmek gerekiyor. Geçen yılın şubat ayında “Kara Ses” Cemalettin Kaplan’ın 70 adamı, mayıs ayında ise İBDAC’nin 26 üyesi de Konya’da ele geçiriliyor. Sosyopolitik yapısının elverişli olması nedeniyle radikal dinci ABD Ulusal İstihbarat Şefi John Negroponte’un (üstte sağda), aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bazı ülkeleri, El Kaide’ye karşı mücadelede gösterdikleri işbirliğinden dolayı övdüğü basına yansıyor! Konya merkezli operasyon, bu övgüden iki hafta sonrasına denk geliyor. örgütlerin kolaylıkla taban bulduğu ve yapılanabildiği Konya’da başlatılan son operasyon da El Kaide’nin bu kenti örgütlenme üssü olarak belirlediğini kanıtlıyor. Nitekim son üç günde İstanbul, İzmir, Kocaeli, Mardin, Afyonkarahisar ve Bursa’da 26 örgüt üyesi, Konya’da gözaltına alınan 23 kişiyle bağlantılı olduğu iddiasıyla yakalanıyor. Türkiye’deki El Kaide hücreleri Irak’ta işgalin yol açtığı katliam sürdükçe artıyor, örgüt Türkiye’deki radikal dinci kesim için en önemli çekim merkezi haline geliyor. PENTAGON’DA BRİFİNG! Türkiye Hrant Dink suikastında idari ve siyasi bağlantılara odaklanmışken, 7 kentte El Kaide’nin hedef alınması güvenliğin dışında diplomatik çıkarlara da dayanıyor. ABD’nin Irak’ta bataklığa düşmesinin en büyük nedenini El Kaide’ye yönelik başarısızlık oluşturuyor. Son olarak Afganistan ve Somali’de örgüte yönelik operasyonlarda ciddi sonuçlar alamayan ABD, örgütün eylem gücünü kıramıyor. Ocak ayının ilk haftasında Pentagon’da uzmanlara verilen brifinglerde, Usame bin Ladin’in yardımcısı Eyman el Zevahiri’nin hazırladığı manifesto masaya yatırılıyor. Vatan gazetesinin de 10 Ocak’ta gündeme getirdiği bu brifinglerde, Türkiye de tartışılıyor. İddiaya göre, “El Kaide’nin 2007’de Türkiye’de laik rejimin devrilmesi ve halifeliğin dönüşüne ortam sağlama amacıyla planlar yaptığı”na dikkat çekiliyor ve alınması gereken önlemler sıralanıyor. İstanbul’daki güvenlik yetkilileri Pentagon’dan gelen bu uyarıyı doğruluyor ve ABD’nin, örgütün 20 yıllık eylem stratejisinin çökertilmesi için Türkiye’nin de aralarında bulunduğu ülkelere küresel mücadele konusunda baskı yaptığına dikkat çekiyor. 11 Eylül saldırılarının ardından İspanya ve İngiltere’deki bombalama eylemlerine katılan bazı militanların Türkiye’yi toplantı ve geçiş güzergâhı olarak kullan ması da, Ankara’nın El Kaide mücadelesinde ABD nezdindeki önemini artırıyor. Nitekim Pentagon’daki birifingle ilgili haberlerden 4 gün sonra ABD Ulusal İstihbarat Şefi John Negroponte’nun, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bazı ülkeleri, El Kaide’ye karşı mücadelede gösterdikleri işbirliğinden dolayı övdüğü basına yansıyor! İşte CIA’nın da yakından izlediği Konya merkezli son operasyon, bu övgüden iki hafta sonrasına denk geliyor. 11 Eylül saldırılarını gerekçe göstererek Bağdat’ı işgal eden ABD, Irak’taki PKK unsurları konusunda Türkiye’nin elini kolunu bağlıyor. Türkiye ise ABD’nin direncini kırmak için baskısını arttırırken, Washington’un mustarip olduğu El Kaide’ye yönelerek güvenliğin dışında diplomatik atak da yapıyor. Irak sınırındaki askeri hareketlilikle El Kaide’nin eşzamanlı kumpasa alınması aynı harita üzerinde planlanıyor! AnkaraWashington ittifakı aslında El Kaide üzerinden PKK’yi de vuruyor! Yeşil sermaye vurgunu için çete açılımı İlhan TAŞCI ANKARA Yargıtay, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Parayı verirken bana mı sordunuz?” diyerek azarladığı mağdurların hedefindeki yeşil sermaye holdinglerinin işledikleri suçta yeni bir açılım getirdi. Yargıtay, tabela holdingler kurarak, özellikle yurtdışında yaşayan yurttaşlardan para toplayıp SPK’den izinsiz faaliyet yürüten şirket yöneticilerinin eyleminin çete olarak yorumlanması gerektiğine işaret etti. Çoğu holding, açılan davalardan Rahşan affı ve zamanaşımı ile kurtulmuştu. Ancak Yargıtay’ın yeni yorumu ile yargılaması halen süren şirketlerin yöneticileri hapis cezalarıyla karşı karşıya kalabilecek. Yargıtay 8. Ceza Dairesi, Konya merkezli Endüstri Holding’in eski Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Ertekin ile dört holding yöneticisine verilen beraat kararını bozdu. Bozma kararında, holdingin yurtdışında çalışanların “dinsel inançlarından” yararlanarak, SPK’den izinsiz olarak çıkardıkları hisse senetlerini sattıklarına işaret edildi. Kararda, holdingin elde edilen dövizleri de Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkındaki Kanunun Uygulanmasına İlişkin Bakanlar Kurulu Kararı’nın öngördüğü beyan yükümlülüğünden kurtarmak için kuryelerle yurtiçine soktuğu, ancak holding ticari kayıtlarında göstermediklerine dikkat çekildi. Gerekçeli kararda, “Holdingin, yurtdışında çalışan bir kısım yurttaşları dolandırdıkları ve bu suretle suç işlemek için örgüt kurdukları kanıtlandığı halde sanıklar hakkında beraat kararı verilmesi yerinde görülmemiştir, mahkumiyetleri gerekir” denildi. Daire, sanıkların suç işlemek için çete kurduklarının kanıtlanmasına karşın beraat kararı verilmesini bozmaya gerekçe gösterdi. Bugüne değin yeşil sermaye olarak adlandırılan ve yurttaşların dini duygularını sömüren holding yöneticileri, genelde Türk Ceza Yasası’nda düzenlenen “evrakta sahtecilik, dolandırıcılık” ve Sermaye Piyasası Yasası’na muhalefet, SPK’den izinsiz faaliyette bulunma suçlamalarıyla hâkim karşısına çıkıyorlardı. Yargılamalardan bugüne değin kamu vicdanını rahatlatan bir karar da çıkmamıştı. Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin bu kararıyla Endüstri Holding benzeri yapılanmalar, daha geniş bir yorumla çete olarak hâkim karşısına çıkabilecek. Dairenin kararı yerel mahkemelerde süren davalar açısından yüksek yargının bakışını ortaya koyarken, suç yorumlamalarının bu yönde olması gerektiği sonucunu da yaratabilecek. Yargıtay’ın bu açılımına karşın her dava dosyasının kendi içinde farklılıklar taşıdığına da işaret ediliyor. Hukukçular, en azından yerel mahkemelerin, yargılamaları sırasında çok geniş kapsamlı vurgunu içeren dosyaların sanıklarının dolandırıcılık ya da sahtecilik suçlarıyla sınırlı tutulmaması gerektiği sonucunu çıkarabileceklerine işaret ediyorlar. Yeşil sermaye holdinglerinin yöneticilerinin olası cezaları yalnızca çete ile de sınırlı kalmayıp, ayrıca dolandırıcılık, SPK Yasası’na muhalefet, izinsiz halka arz suçlarında da ceza almaları gündeme gelebilecek. ZAMANAŞIMI SORUNU KAPIDA zellikle Konya, Aksaray, Yozgat, KaraÖ man merkezli holdingler hakkında açılan davalardan birçoğu, kamuoyunda ‘Rahşan affı’ olarak bilinen yasa uyarınca erteleme kapsamına alındı. Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) haklarında suç duyurusunda bulunduğu şirketlerin tamamına yakını birçok davada zamanaşımı ve afla kurtuldu. Halen süren birçok davada ise zamanaşımı tehdidi öne çıkıyor. Konya merkezli İttifak Holding yöneticileri hakkında yapılan yargılama sonucunda, davanın kesin hükme bağlanması Rahşan affıyla ertelendi. SPK 12 Kasım 2006’da, finansal tablolarını mevzuata aykırı düzenleyip kâr dağıtımını da bu tablolara göre yaptığı gerekçesiyle Yönetim Kurulu’na 54.9 bin YTL idari para cezası verdi. YİMPAŞ Holding bünyesindeki şirketler aleyhine açılan davaların bir bölümü ertelenirken, kimileri de zamanaşımına uğradı. Holding Başkanı Dursun Uyar’ın da sanık olduğu yalnızca 2 davanın görülmesine halen devam ediliyor. Haşim Bayram’ın yönetim kurulu başkanlığını yaptığı Kombassan’a açılan birçok dava afla ertelenirken, birkaçı ise halen sürüyor. Konya merkezli Sayha Holding de zamanaşımı ve ertelemeden yararlandı. SPK’nin girişimi üzerine açılan dava ise halen sürüyor. Karaman’da kurulu Kimpaş Holding yöneticileri ise Karaman 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılandılar. Mahkeme, aralarında AKP Karaman Milletvekili Yüksel Çavuşoğlu’nun kardeşi Faik Çavuşoğlu ile eski AKP İl Başkanı Sami Mangırcı’nın kardeşi Kadir Mangırcı’nın da bulunduğu 14 kişiyi 2’şer yıl 6’şar ay hapis cezasına çarptırmıştı. ankcum?cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle