27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 TÜRKİYE RAPORUNUN YUMUŞAMASI İÇİN BRÜKSEL’E GİDEN HEYETTEKİ CHP’LİLER YALNIZ KALDI C haberler BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ EYLÜL CUMA AP’de türban gerilimi MAHMUT GÜRER Latife Hanım Bir Unutulmuş sı temsilcilerin gözleri önünde bir odak noktası olur çıkar. Latife Hanım, Mustafa Kemal’in beklediği bir kadındır; Latife Hanım da yerini bulmuştur. Bundan, belki Türk kadın hareketi de, beklediği örneklerden birini bulmuştur. İpek Çalışlar, önemli şeylerin altını çiziyor: Latife Hanım, kadının özgürlüğü olarak sadece peçesini atmasıyla yetinmiyor; kadınerkek eşitliğine dayanan bir uygar düzeni, bir Medeni Yasa’yı savunuyor; eğitimin dinden ayrılmasının kadınların ilerlemesi için şart olduğunu söylüyor; daha ileriye gidiyor, henüz kadınların siyasal hakları yokken, Mustafa Kemal’e ‘‘Ben milletvekili olmak istiyorum’’ diye diretiyor. Bu reformlar, çok geçmeden Türkiye’de bir gerçek olur. Ama Mustafa Kemal’in yuvasında bu tür fikirlerin yankılanmasının, onların kökleşmesindeki rolünü önemsemez olur muyuz? Latife Hanım’ın kadın hareketimizdeki yeri, artık tartışılmaz. ? Latife Hanım, Mustafa Kemal’in de beklediği ‘‘hem çok kadın, hem çok yoldaş’’tı. Ne var ki, bu yoldaşlık iki buçuk yıl sürer. Ama niçin bu denli kısa? Tartışılır; bu kitap onları da belirtiyor. Bir sonuç yok, olmuyor da. Çünkü, ikisi de ‘‘etten kemikten’’ idiler. Hep olduğu gibi, ikisinin de zimmetine çıkarılacak bir şeyler var. Ama kendi hesabıma ikisini de severek, şu esefle kapattım o tartışmayı: ‘‘Ah keşke sürseydi bu evlilik!’’ Boşanmadan sonra Latife Hanım’a önce bir dışlamaya gidildi, giderek olumsuz bir imaj yaratıldı. Atatürk’ün ölümünden sonra ise, korkunç bir karalamaya gidildi. Yanlıştı yapılanlar, boşuna idiler de. Latife Hanım, bir gün küllerinin içinden yeniden doğacaktı, nitekim doğuyor. Buna yardımcı olan İpek Çalışlar’a, sonsuz bir teşekkür borçluyuz. Okurlar da ilgilerini gösteriyorlar. Ama bir de baktık, keyfimizi yerle bir eden bir haber: Yazara karşı bir dava açılmış. Aman etmeyiniz, utandıracaksınız bizi! raporunda değişiklik yapma umuduyla Brüksel’e giden heyette ‘türban sıkıntısı’ yaşandığı ortaya çıktı. Bu kapsamda CHP’lilerin türban maddesinin rapordan çıkarılmasını istediği, AKP’lilerin ise hükümetin bu görüşte olmadığını ilettiği vurgulandı. AP ANKARA Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Camiel Eurlings tarafından hazırlanan ve oldukça ağır ifadeler içeren raporla ilgili ‘‘lobi’’ faaliyetlerinde bulunmak üzere Brüksel’e giden Türk heyetinin CHP ve AKP’li üyeleri arasında ‘‘türban gerilimi’’ yaşandığı ortaya çıktı. Edinilen bilgilere göre, heyetin başta Eurlings ile yaptığı görüşmede CHP’li üyelerin türbana ilişkin AİHM kararını anımsatan konuşmasını kesen AKP Genel Başkan Yardımcısı Murat Mercan’ın bu durumun muhalefetin görüşü olduğunu ve hükümeti bağlamadığını söylediği öğrenildi. Edinilen bilgilere göre, Brüksel’e giden heyet içerisinde AKP’den Genel Başkan Yardımcısı Murat Mercan, Dış İlişkiler Başkanı Şaban Dişli, Antalya Milletvekili ve Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Göç, Mülteciler ve Nüfus Komisyonu Başkanı Mevlüt Çavuşoğlu katılırken CHP’yi temsilen de Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen ve İstanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ yer aldı. TBMM Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Başkanı Yaşar Yakış ise heyete gecikmeli olarak 2 gün sonra katıldı. Bu heyet başta raporu hazırlayan Camiel Eurlings olmak üzere çok sayıda yetkili ile görüştü. Heyet tüm görüşmelerde, sözde Ermeni, Süryani ve Pontus soykırımlarının tanınması, Kıbrıs konusu, PKK ile mücadele konusundaki itirazlar ortak bir dille gündeme getirildi. Ancak görüşmelerin neredeyse tamamında konu raporda yer alan ‘‘Türkiye türban sorununu toplumsal uzlaşı ile çözmelidir’’ ifadesi heyetin bölünmesine neden oldu. CHP milletvekilleri Öymen ve Elekdağ da raportör Eurlings ile görüşmeler sırasındaki genel eleştirilerin ardından bu maddeyi gündeme taşımak istedi. Bu kapsamda AİHM’nin türban kararını anımsatan CHP’li milletvekilleri, türbanın siyasal simge olarak kullanıldığını vurguladılar. MERCAN KARŞI ÇIKTI Ancak CHP’lilerin bu istemlerinin ardından Murat Mercan’ın ‘‘Hükümetin görüşü bu değil’’ ifadesini kullandığı öğrenildi. Konuya ilişkin Cumhuriyet’e açıklamalarda bulunan CHP Genel Başkan Yardımcısı Öymen de, olayı doğrularken bu tutum nedeniyle heyetin iki başlı gibi göründüğünü söyledi. İç tutarlılığı bulunmayan bir heyetin etkililiğinin de sorgulanacağını anımsatan Öymen, ‘‘AB hükümete türbanı bir havuç gibi göstererek istediği her şeyi yaptırabileceğinin farkında’’ görüşünü dile getirdi. Öymen, Murat Mercan’ın heyet halinde yapılan görüşmelerin ardından AP yetkilileriyle baş başa görüşmeler de yaptığını ve bu toplantıların içeriğini de kendileriyle paylaşmadığını vurguladı. T ‘Gerçek demokrasi için varız’ Suçlamalar arasında vakıf binasında Mahir Çayan ve Deniz Gezmiş’in resmini bulundurmak da yer alan kapatma davasının son duruşmasında mahkemeye sunulan yazıda, vakfın amacının gerçek bir bağımsızlık ve gerçek bir demokrasi idealini yaşama geçirmek olduğu belirtildi. İstanbul Haber Servisi Geçmişte ve günümüzde 68 geleneğini sürdürmek için kurulan 68’liler Birliği Vakfı’nın kapatılması için açılan davaya devam edildi. Beyoğlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen duruşmaya, vakıf başkanı Sönmez Targan, vakıf genel sekreteri ve vakıf avukatı Namık Kemal Boya katıldı. Duruşma, karar için ertelendi. Bazı AKP milletvekillerinin yaptıkları suç duyurusu ile başlayan soruşturma kapsamında düzenlenen müfettiş raporunda, ‘‘Vakfın Deniz Gezmiş’lerin mirasçısı olduğunu bildirdiği, onları övdüğü, anılarını yaşatmak ve genç kuşaklara aktarmak için yayınlar ve eylemler yaptıkları, vakıf binalarında Deniz Gezmiş, Mahir Çayan gibi isimlerin resimlerinin de asılı bulunduğu’’ belirtilmişti. Vakfın kapatılması, mal varlığına el konulması, vakfın yöneticileri Sönmez Targan, Gökalp Eren, Mustafa Zülkadiroğlu, Namık Kemal Boya, Cüneyt Akalın, Haşmet Atahan, Necla Ülkü ve diğer yöneticilerle birlikte 44 kişinin siyasal haklarından yoksun bırakılarak vakıf, dernek gibi kuruluşlarda görev yapmalarının yasaklanması isteniyor. Namık Kemal Boya, davaya ilişkin mahkemeye sunduğu yazıda, vakfın 68 kuşağını oluşturanların sosyal, kültürel dayanışmasını ve birliğini amaçladığını belirterek şu ifadelere yer verdi: ‘‘68 kuşağı için, dün olduğu gibi bugün ve gelecekte de vazgeçilmez olan gerçek bir bağımsızlık, gerçek bir demokrasi, özgürlük ve insan hakları ideallerinin en iyi biçimde kavranılarak yaşama geçirilmesi, kişisel ve toplumsal gelişmenin önündeki her türlü engelin kaldırılarak insanın yaratıcı düşüncesi ve araştırıcılığının öne çıkartılması ile insanın üretici yeteneğinin geliştirilerek en üst düzeyde toplumun hizmetine sunulabilmesi, insani erdemlerin yüceltilmesi ve sonuçta insanın insanca yaşayabileceği, kısaca 68 geleneğinin yeniden ve daha üst düzeylerde üretilmesi için toplumu aydınlatma çalışmaları yapar.’’ arihler, unutulmazların bahçesidir; unutulmuşların da mezarlığı. Kahramanlar, ulusların belleğinde ilk günden yerlerini alırlar; onların dışında olanlara pek titizlik gösterilmez. Bereket, dürüst tarihçiler, unutulmuş, hatta unutturulmuşların farkına varıp onlara da unutulmazlar bahçesinin kapılarını açarak önlerinde eğilirler. Dürüst tarihçiler azdır, ama hep vardır ve giderek tarih unutmaz. Son birkaç aydır, Latife Hanım üstüne bir kitap vesilesiyle bu gerçeği yaşıyoruz. Bu vesileyi kalemine borçlu olduğumuz da, İpek Çalışlar: Saygın bir gazetecinin yaptığı çalışma karşısında hayranlık duymamak imkânsız. Doğan Kitapçılık’tan çıkan 500 sayfalıkkitap, bir tarihçi ciddiliğiyle yaratılmış olan eser, çok yönden yakın tarihimize bir katkı niteliğindedir. Özellikle hangi yönlerden? ? Latife Hanım, Mustafa Kemal’in eşiydi. Bu evlilik, başta iki özelliği taşıyor: Önce, iki yaşamın birleşmesi, tarihimizin olağanüstü bir dönemine rastlıyor: Zaferle biten bir Kurtuluş Savaşı’nın ertesinde Cumhuriyet de ilan edilecek üzeredir; evliliğin ilk yılı, Cumhuriyet’in de ilk yılı oluyor. Dünya evine giren damadımızı anlatmaya gerek yok. Gelinimiz de, İzmir’de saygın bir burjuva ailenin seçkin ve aydın kızı! Birkaç dil biliyor; daha da önemli olanı, çağdaş dünyanın fikir ve idealleriyle dolu kafası. En başta da şu: ‘‘Jön Türk hareketi yalnızca erkekleri siyasî kölelikten kurtarmanın değil, kadınları da sosyal kölelikten kurtarmanın mücadelesini başlatmadıkça yanlış bir hareket olarak kalmaya mahkumdur.’’ Bir devrime başlayacak olan Mustafa Kemal, eşinde herhalde bunları da arıyordu. Eşi de, daha ilk günden gözleri doldurur. Gazetelerde, ‘‘Türkiye’deki değişime haber olarak bakılıyordu’’: Aranan bulunmuştur. Daha nikâh günü, ‘‘haremselamlık’’ geleneği yıkılır; sonra Çankaya’da kaçgöç kırılır ve ulusal ve uluslarara Yaklaşık 2 bin yıl önce kent sakinlerinin şaşaalı yaşadığı, ancak kanserden öldükleri ortaya çıktı. Perge’de ilginç ipuçları GÜRSU KUNT ANTALYA Pamfilya’nın önde gelen kentlerinden Perge’de, Prof. Haluk Abbasoğlu başkanlığındaki kazılar sürüyor. Mimari yapı ve iskeletler üzerinde yapılan incemeler ise Pergelilerin, MS 1, 2 ve 3. yüzyılı bolluk, refah içinde ve savaşmadan geçirdiğini gösteriyor. İncelemelerde kırıklara rastlamadıklarını ifade eden Prof. Abbasoğlu, ‘‘Bu da onların savaşmadığını gösteriyor. Kemiklerde kırık yok. Rahat bir yaşam sürmüşler. Yine iskeletler üzerinde yapılan çalışmalarda, eklem hastalıkları, anemi ve kansere rastlandı. Bu hastalıklar pek çoğu için ölüm nedeni olabilir’’ dedi. Perge’deki mimari yapının da rahat bir yaşam konusunda ipuçları verdiğini anlatan Prof. Abbasoğlu, şu bilgileri verdi: ‘‘Pergeliler, Roma İmparatorluğu’nun en şaşaalı dönemini yaşadılar. Savaşmadılar. Çok para kazanıp, rahat yaşadılar.’’ AP’de Öcalan propagandası ELÇİN POYRAZLAR BRÜKSEL PKK lideri Abdullah Öcalan’ın ‘‘Kürdistan’ın siyasi temsilcisi olması’’ yönündeki imza kampanyası Avrupa Parlamentosu’nda (AP) düzenlenen bir basın toplantısıyla duyuruldu. Avrupa Kürt Dernekleri Konfederasyonu KONKURD’ün Türkiye, Irak, İran, Suriye, Rusya ve Avrupa’da yürüttüğü kampanyada yaklaşık 3 milyon 200 bin imza toplandığı öne sürüldü. İmza kampanyasına Türkiye’den 2 milyon kişinin katıldığı açıklandı. AP Birleşik Sol Grubu üyesi Feleknas Uca’nın yanı sıra PKK’nin Avrupa’daki faaliyetlerinden sorumlu üyesi Ahmet Gülabi Dere’nin de katıldığı toplantıda Öcalan’ın ‘‘Kürdistan’ın’’ siyasi temsilcisi olması yönünde çağrı yapıldı. Konuşmacılar, imzaların Avrupa Konseyi’ne verildiğini, AP’ye, AB’nin diğer organlarına ve BM’ye sunulacağını söylediler. Ahmet Gülabi Dere, örgütün silahlı mücadeleden vazgeçmeyeceği mesajı verdi. AB terör örgütleri listesinde yer almasına ve Türkiye’nin tepkisine rağmen PKK temsilcileri AP’ye kabul ediliyor ve basın toplantısı düzenleyebiliyor. P apa 16. Benedictus’un İslamiyetle ilgili iddiası ortalığı karıştırınca, din üzerine yorumlar da yeniden tartışılır hale geldi. Papa Benedictus’un İslamiyet üzerine yorumu aslında geleneksel Hıristiyan bakış acısını yansıtıyor. Tektanrılı dinlerin birbirine yaklaşımı geçmişte dostça değildi. Zaman içinde bu katı tutum değişime uğrasa da önyargılar ortadan kalkmadı. Papa Benedictus sıradan bir insan değil. Hıristiyan dünyasının çok önemli bir bölümünü temsil ediyor. Bu nedenle sözlerine dikkat etmek zorunda. Özellikle 11 Eylül saldırısı ve Irak’ın işgalinin ardından Hıristiyan dünyasıyla İslam dünyası arasında gelişen güvensizlik ve öfke ortamı içinde daha da dikkatli olması gerekiyor. ‘‘Medeniyetler çatışması’’ bir tezdir. Bu tezin belli bir gerçekliğin üzerine oturduğuna inananların sayısı da az değildir. Şimdi Papa’nın bu konuşmasının ardından, İslam dünyasında zaten yükselen Batı düşmanlığı yeniden alevlendi. Bunun alevlenmesi için zaten yeteri kadar olumsuz birikim vardı. Buna Papa’nın konuşması da eklendi. ??? Papa Benedictus özür dilemeli mi, dilememeli mi, tartışması çok önemli değil. Çünkü onun özür dilemesi soru SIFIR NOKTASI ORAL ÇALIŞLAR Dinler Şiddet Yanlısı mı? algıladığı ya da ona bunun nasıl anlatıldığıdır. Her dini metin içinde kendisine şiddet için malzeme bulanlar çıkabilir. Bunu bütün dinlerin kutsal metinlerinden cımbızlayarak çıkarabilirsiniz. O nedenle hiçbir din bu tür yorumlardan kurtulamaz. ??? Kutsal kitapları ve dinleri, iyi ahlak, barış, kardeşlik gibi değerler yönünden de okuyup yorumlayabilirsiniz. İnsanlığın önemli bir kısmı böyle yapıyor. O zaman dinler bir kardeşlik vesilesi haline gelebiliyor. Papa Benedictus’un yorumu, günümüzdeki siyasi ortam içinde bir anlam kazanıyor. Öncelikle yorumu yanlış yerden yapıyor ve medeniyetler arası çatışma isteyen zihniyeti güçlendiren bir yerde duruyor. Burada bir tercih hatası var. Daha da önemlisi, Irak savaşı, Filistin’deki çatışmalar, 11 Eylül saldırısının yarattığı travmatik ortamda bir din adamının daha dikkatli davranma nu çözmeye yetecek bir ihtiyaç sayılamaz. Sorun çok daha derinlerde. Batı dünyası ve bu dünyanın en etkin ideolojisi Hıristiyanlık, yoksul İslam dünyasını küçük görüyor. Tehlikeli görüyor. 11 Eylül saldırısı ardından başlayan büyük şiddet ortamı içinde İslam dünyasını terörün temel eksenlerinden birisi olarak kabul ediyor. Bu bakış açısı yeniden eski dini önyargıları da canlandırıyor. ‘‘Müslümanlar zaten geridir ve teröre yatkındır’’ düşüncesi Batı’da yabana atılır bir düşünce değildir. Tabii bu yabana atılmayan yargıların dini yorum içinde açıklaması da mümkündür. ??? Şiddet ortamı içinde Papa Benedictus, İslamiyetin, şiddete destek verecek bir eğilimi içinde barındırdığı yorumunu yaptı. İslam dünyası içinde de şiddete başvuranlar, kendilerine kutsal kaynaklardan destek olacak yorumlar çıkarıyorlar. Sorun, insanın dini nasıl sı gerçeği. Papa’nın hatası buradadır. O neyi, nerede ve ne için söylediğini düşünmeden konuşmuştur. ??? Burada İslam dünyasının da dikkat etmesi gereken bir durumdan söz edebiliriz. Hiçbir eleştiri ve beğenilmeyen yorum şiddetle cevaplandırılamaz. Papa’nın konuşmasının ardından bazı İslam ülkelerindeki görüntüler korkutucudur. Papa’nın yorumunu doğrulayacak niteliktedir. Papa bir yanlış yapmıştır. Bu yanlışı düzeltmesi için onu eleştirmek herkesin en doğal hakkıdır. Papa’ya kızıp, yakıp yıkan tutum ise İslam ülkelerindeki şiddete açık ortamı da gözler önüne seriyor. TV kameralarına yansıyan görüntülere bakan Batılılar, kendi önyargılarının haklı olduğunu düşünüyorlar. ??? İslamiyet veya başka herhangi bir din, iyilik, güzellik ve barış için de bir zemin olabilir, şiddet ve savaş için de. Unutmayalım dinler tarihi, aynı zamanda bir savaşlar tarihidir. Bütün mesele kutsal dinlerin amaçlarını, ileri bir dünyanın, barışın, dostluğun ve kardeşliğin parçası olarak okuyup anlayabilmekte. Papa Benedict, bu açıdan kötü bir örnek oldu. Umarız, düzeltir... Ayasofya da ‘ harika’ya aday İSTANBUL (AA) Merkezi İsviçre’de bulunan ‘‘Yeni 7 Harika Vakfı’’, dünyanın yeni 7 harikasını seçmek için hazırladığı listede Ayasofya’ya da yer verdi. Ayasofya’nın aday olduğunu gösteren ‘‘Yeni 7 Harika Balonu’’, müze önünde düzenlenen törenle uçuruldu. Yaklaşık 30 metre yükselen balonun ipi daha sonra müze önündeki bir direğe bağlandı. Dünyanın yeni 7 harikası için internette ‘‘www.new7wonder.com’’ adresinden, 1 Ocak 2007’de sona erecek oylamaya katılınabileceği belirtildi. Adaylar arasında Ürdün’deki Petra kenti, Çin Seddi ve Roma’daki Colesseum’un yanı sıra Paris’teki Eyfel Kulesi de yer alıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle