Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 AYÇİÇEĞİNDE DEKARA VERİMDE DÜNYA ORTALAMASI ÜZERİNDEYİZ AMMA EKİM ALANLARI DARALIYOR C dizi EYLÜL CUMA Dövizle ayçiçeği alıyoruz T rakya Birlik, Türkiye’de üretilen ayçiçeğinin yüzde 5070’ini satın alan bir kooperatif olarak üretici için çok büyük anlam taşıyor. Ayrıca halen 180 bin ton ayçiçeğini kendi işleyip satarak, yan faaliyetleri ile de yağ üreticisi ve işleyicisi için fiyatların değerlendirilmesinde en önde kurum niteliğinde. Önümüzdeki yıldan itibaren işleme kapasitesini 270 bin tona çıkaracak yatırımlarını yapmış. Bizi daha çok ayçiçeği üreticisinin, Trakya köylüsünün durumuna ilişkin bilgilendirmeleri ilgilendiriyor. Çünkü Türkiye, Trakya tarımının dekara 160 kilo verimiyle dünya ortalamasını yakalamış, biraz da üstüne çıkmış. Ayçiçeğinde en büyük ihracatçı ülkeler arasında Rusya 95, Ukrayna 105 rakamları ile Türkiye’nin gerisinde kalıyorlar. Türkiye, 168 olan Avrupa yerüstü suyu kaynaklarının değerlendirilmesi, göletlerle yapılacak uygun sulamada, aynı toprak ve iklim koşullarında verimi 350 kiloya kadar çıkarma olanağı olduğunu deneme araştırmaları ortaya koyuyor. Biz yine de bugünün çarpıcı rakamlarına dönerek durumumuzu sorgulamaya çalışalım. Nasıl oluyor da teknik verimde ileri noktayı yakalamış Trakya’da ayçiçeği ekim alanları daralıyor, her yıl Türkiye tüketiminin yarısından fazlası ithal edilmek zorunda kalınıyor? Üretici kazanamazken, ithal ayçiçeği için döviz tüketiyoruz... Türkiye’de zirve sayılan 1989 yılındaki 1.25 milyonluk ayçiçeği üretiminden sonra ekim alanlarının hububatlara kayması ile üretimde düşüş trendine girilmiş. Trakya Birlik, 2005 yılı ürününe verdikleri 505 YTL/ ton alım fiyatı 175 destekleme primi sayesinde bu yıl için yüzde 10 civarında bir ekim alanı artışı sağladıklarını açıklıyor. Bu yıl için 800900 bin tonluk bir seviyede üretimin gerçekleşmesi bekleniyor. Yağ üzerinden hesaplamaya gelince, üretilebilecek ayçiçeği yağı miktarı 260340 bin ton civarında. Türkiye ayçiçeği yağı tüketimi ise 550650 bin ton. Bu büyük açık çaresiz yağlık ayçiçeği veya ham ayçiçek yağı ithali ile karşılanack. Ocakaralık 2005 döneminde 487 bin tonluk ayçiçek ithalatına 161 milyon dolar ödenmiş. Aynı dönem 201 bin ton ayçiçeği yağı ithalatına yapılan ödeme ise 133 milyon dolar. Ayçiçeği ile birlikte tüm yağlı tohumlar, küspe ithalatına yapılan toplam ödeme ise 1.3 milyar dolar seviyelerinde. Ekim alanlarının daralması, üreticinin alamadığının ithale gitmesi ile sınırlı bir bedel değil bu. İlgili sanayiler de zarar ediyor. Örneğin Türkiye yağlı tohum kırma kapasitesi 6 milyon ton, ham yağ işleme kapasitesi 3 milyon ton iken bu kapasitelerin ancak yarısı aktif olarak kullanılabiliyor. İşte size çok çarpıcı bir rakam daha.. yurtiçi ve ihracat talebini karşılamak için Türkiye’nin en az 1.5 milyon ton yağlık ayçiçeği üretmesi gerekiyor. Kabaca tüketim pazarı bugünkü üretim kapasitesinin iki katına çıkarılmasına açık. İşte size bir soru: Üretimde dünya ortalamasının üzerine çıkmış, tarım üretim teknolojisinde, hatta örgütlenmesinde AB standartlarını yakalamış Trakyalı üretici neden daha fazla ayçiçeği üretmiyor? Birliğe göre öncelikle yağlı tohumlar gelir yönünden tahıllarla rekabet edemiyor, tahıllara uygulanan yüksek gümrük vergileri yağlı tohumlara uygulanmayınca ithalat baskısı artıyor. Farkı kapatmak için prim desteğinin üretim maliyetleri de dikkate alınarak belirlenmesi, ağustos eylül aylarında açıklanarak hasat döneminde ödenmesi önem taşıyor. Tahıl, yağ ithalatlarında, ilgili ülkelerle ‘Türkiye tarımını bitirme operasyonu’ etiştirdiği hayvanlarla dünya ödülleri alan, toprak ürünlerinde örnek, tohumlukta en yüksek verimi yakalayan Sarımsaklı Çiftliği boş tutuluyor. Y (Fotoğraflar: ERDAL ÖZCAN) S Sanayinin her gün 78 milyon ton suyu yerin altından çekerek kirletmiş olarak derelere bırakmasıyla yaşanan taşkınlardan mağdur olan Ovacık köyü muhtarı Erdin Orcan, kirliliğin köyde kanser patlamasına yol açtığını söylüyor. Trakya’yı tarımı tehdit eden kirlilik kanseri de patlattı O vacık Lüleburgaz çıkışında büyük bir köy. Muhtarı Erdin Orcan Trakya’nın sorunları içinde yoğrulmuş, aynı zamanda çevreci. Köyü taşkın kirli suların altında kalmış, bu yılın son ekimi, ayçiçeği tarlalarının yok oluşunu acı acı seyrediyor. Devletten yardım gelmesinin söz konusu olmadığını, kaderleri ile baş başa yaşamalarının sorunlarının sadece görünen yüzü olduğunu vurgulamakla söze giriyor. Derenin öbür yakasında kalan topraklarını işleyebilmek, gidip gelebilmek üzerine çektikleri sıkıntıları anlatıyor. İşin garabeti, köylüsü fabrikaların çevreyi kirletmesinin en ağır bedelini öderken, yoğun fabrikalara en yakın köy oldukları halde fabrika işçiliğinden yararlanamamaları. Nedeni karamizah gibi. Taşkınlara açık dereler köye doğrudan fabrika servisleri için engel oluşturuyor. Devletin vaat ettiği köprü ve yol ise yıllardır yapılmıyor. Derken kahvede tüm köylülerle genel sorunları, gerileyen tarımı, kirlenen toprakları, sel baskınları ile her yıl birkaç kez yok olan ekinleri.. konuşup dururken, sıra en duyarlı, en korkulan konuya, kansere geliyor. Trakya’yı dolaştığım süreç içinde aydını, köylüsü, uzmanı olsun konuştuğum herkesten zaten aynı şeyleri duymuştum. Ne derece olduğunun belgesi, kanıtı yok, ama Trakyalılar yakın çevrelerinden örneklerle kanserde patlama yaşandığını anlatıyorlar. Tehdidin odağındaki köyde, hiç değilse bir yıl içinde ölenlerin dökümünden bir örnekleme almak istiyorum. Bütün çevre eylemlerine katılmış, kirliliğe karşı savaşın öncülerinden Muhtardan.. ‘‘Hiç sormamış olun. Asla söyleyemem. Aklınızın alabileceğinden çok fazla kanserden ölüm var. Kendi akrabalarımdan pek çok kişi dersem durumu anlamış olursunuz. Üstelik para yüzünden çoğunluk tedavi işine bile giremiyor. Köyünde kaderini bekliyor..’’ diyor. BOLLUK İÇİNDE YOKLUK Trakya, tarım araçları cenneti mi, cehennemi mi anlamak zor. Her yerde, her kapının önünde bol bol traktör, en son modelinden tarım araçlarını görebiliyorsunuz. İşin garabeti, bu araçların, kapasitelerinin çok çok altında kullanılıyor olmaları. En tipik engellerden biri köylünün miras yolu ile topraklarının çok fazla parçalanması. Küçük küçük dağılmış tarlalar işlenirken traktörler sanki taşıma işinde daha bir fazla kullanılıyordu. Kullanılıyordu diyorum, çünkü benzin maliyetleri eskisi gibi kullanılmalarına engel. Doğal olarak kapı önlerinde boş duran tarım araçları, kullanılanlardan çok fazla. Trakya tarımı, sorunlarına ilişkin kooperatifler, üretici birliklerinden, en yetkili uzmanlardan aldığım bilgilerle köylülerin öykülerini sizlerle paylaşma olanağım yok. Açıkçası pehlivan tefrikasına dönmüş bir diziyi daha fazla uzatmanın yararı yok. Çaresiz kimi özetlemelerle, satır arası aklımda en çok yer etmiş sorunları aktarmayı yeğleyeceğim. Böyle olunca da Trakya’nın tarım araçları israfı, enkazı konumuna rakamlarla girmek yerine, tarım araçları kapasitesinin çok azı ile kullanıldığını vurgulamakla yetineceğim. Çözümünde anahtar sözcük, bölgenin miras yolu ile parçalanan tarım topraklarını birleştirmek. Tarım toprağı üzerine yapılması beklenen reform. AB’de, dünyada geçerli olanın Türkiye’ye, kendi koşulları içinde uyarlanması. TARIM TOPRAĞI REFORMU Tarım toprağı reformu için beklenen yasa öylesine ciddi bir sorun ki.. Aynı kişinin orada burada ayrı ayrı topraklarını bir araya getirmek üzere, herkesin özelinde, takas yolu ile, tabii verimlilikler kollanarak birleştirmeler yapılması zorunlu görülüyor. İşlenecek topraklar birleştiğinde hem tarım araçları verimli kullanılacak, hem de işçilik, her tür emek boşa harcanmayacak; verimde büyük artışlar, köylünün kazancında toparlanmalar yaşanacak. Elbette var olan tapularda yapılması gereken bu birleştirici düzenlemenin tek başına hiçbir anlamı yok. Çünkü miras yolu ile bölünmelerin sonunun gelmesi olanağı yok. O zaman da başka ülkelerin ne yaptıklarına bakılması gerekiyor. Başka ülkelerde, her aile özelinde çiftçiliğe devam etmeye kararlı olanın diğerlerinin toprağını alması, toprağın bölünmemesi anlamında çözümler var. Yani mirasçılar parça parça arsa satmayınca, sadece tarım toprakları bölünmemiş, verimli işlenebilir konumda kalmıyor. Çok daha önemlisi tarlaların arasında imara, sanayiye açılmış bugünkü trajik, bölük börcük tabloya, birinci derecede tarım topraklarının yok edilişi uygulamalarına son verilmiş oluyor. YANLIŞ GÜBRELEME Bilinçli, toprağına saygılı Trakya üreticisi, verimi arttırmak üzere bol gübrelemeden kaçınmıyor. Hatta bilimsel çalışmalara göre çok sıkça, çok fazla gübreleme ve ilaçlama yapıyor. Tabii sonuçta hem kendine, hem toprağına, hem de çevreye çok fazla zarar vermiş oluyor. Önümde bu konulara ilişkin yapılmış çok fazla bilimsel çalışma, seminerlere sunulmuş tebliğ sonuçları var. Özetle ve Trakya özelinde kuru tarım yapılması, alışkanlıklar, gelirin yaşanabilir ölçülerde olması kaygıları ile toprak çok fazla ekiliyor. Dinlenmeye bırakılan topraklar çok az. Toprağı beslemeye yarayan ürün çeşitlemesi ile bir tür dinlenme yöntemi de sınırlı. Zaten meraları çok az bir tarım bölgesi gerçeği ile karşı karşıyayız. Üzerine, sürekli en garantili ağırlıklı buğday ve ayçiçeği ekilmesi gerçeği binince, yıllar içinde toprağın çok hor kullanılması, tahrip edilmesi gibi bir sonuç çıkıyor. Bu çok bereketli, hep öyle kalacakmış gibi sanılan topraklar aslında tek tip üretim, fazla üretim, fazla gübre, fazla ilaçlama, fazla yorulma.. gibi üst üste binen olumsuzluklarla durmadan bir şeyler kaybediyor. Sanayinin kirliliği çok yakıcı bir ekleme, tuz biber konumunda... Toprak ölçümleri her anlamda S.O.S. veriyor. Kirlilik, üretimde önemi olan maddelerin eksilmesi ile ilgili veriler çarpıcı, olumsuz araştırma sonuçları olarak karşımıza çıkıyor. Trakya üreticisi için önemli bir uyarının altını çizmek istiyorum: Toprak ve bitki analizlerinin yapılması gerekiyor. Trakya için bu işler ne çok pahalı ne de ulaşılamaz durumda... Toprak analizine bağlı gübreleme, bitki üretimi, önlem alınması, olumsuz gidişten geri dönülmesinde sanıldığından çok fazla işe yarayabilecek. Ufak bir kişisel gözlem, komşu Bulgaristan, hatta başka uzak ülkelerden bu türden analizler için başvuruların azımsanmayacak düzeylere çıktığı. Bizim üreticinin ise klasik gübrelemeden vazgeçmemekte direndiği. Hepsinin başında, çok önemli kamu kurumlarının işlevlerinin adeta dondurulmuş olması gerçeği var. Gerçi Trakya Anadolu ile kıyaslanamayacak boyutlarda kendi çiftçi örgütlenmesi ile kamu boşluğunu gidermeye çalışan bir yapıda. Ama olmuyor, kamunun tarımı destekleme görev ve sorumlulukları yerine getirilmediğinde çarklar dönmüyor. Tamamen üreticinin sorumluluğunda gibi görülen atıl kapasiteli tarım araçları; fazla, yanlış gübreleme; yanlış yerde yanlış ürün seçimi; ürünü sonunda tarlaları yakarak temizleme.. hepsi, ama hepsi sonunda kamu yönlendirmesi işlevinin yerine getirilmemesine bağlanıyor. Hele de baştan sona cinayet niteliğindeki çarpık sanayileşme ile Trakya tarımı, Trakya’nın yok edilmesi gidişinde sorumlu ‘Devlet’in ortada olmaması.. Hükümetin, yasaların çiğnenmesi, kamu kurumlarının görevlerinin, sorumluluklarının gereğini yapmamaları konusunda edilgen konumu, suçluluğu ortada iken... arımsaklı Tarım İşletmeleri Türkşeker şirketinden alınarak Özelleştirme İdaresi’ne devredilmiş. 17700 dönüm birinci sınıf tarım arazisi, 7900 dönümlük bölümünde tohumluk buğday ekilmesi koşulu ile boş bırakılmış. Et, süt üretiminde, kalitede dünya ödülleri alan çiftliğin hayvanları dağıtılmış. 1. sınıf tarım arazisinde köylüye örnek olan, en kaliteli tohumları üreten örnek çiftçilik yok edilmiş. Cumhuriyetten bu yana üreticiye yaptığı hizmetler bu köşeye sığmaz. İklim ve toprağa uygun modern tarımın, üst düzey verimin örneÀi, köylünün yol göstericisi olmuş. Gittiğimizde boş ahırlar, ekilmeyen topraklar, hurda yığını gibi duran makinelerle karşılaşmak insana gerçekten hüzün veriyor. Aylar değil, yıllarla bu insafsız uygulamanın sürdürülüp gitmesine akıl sır ermiyor. Yetkililer Sarımsaklı Çiftliği’nin viran hale getirilmesini, ‘‘Türkşeker kapatıldı. Sarımsaklı Çiftliği Özelleştirme İdaresi’ne devredildi. Sümerholding’e verildi, dolaylı bizden çıktı..’’ şeklinde açıklıyorlar. Oysa Sümerholding de devlete ait bir kurum. Yani çiftlik arazisinin hangi ülkede, hangi rejimde olursa olsun boş bırakılmasının bir açıklaması olamaz. Oysa inanılır gibi değil, bir gecede sözlü gelen bir talimatla, tarlalardan çıkılması, üretime son verilmesi istenmiş. Lüleburgaz Demokratik Platformu adına 24 Ocak 2006 tarihinde, savcılığa suç duyurusunda bulunan Hakan Dedeoğlu’nun dilekçesinde, Sarımsaklı Tarım İşletmeleri’nin tarımsal amacından uzaklaştırılmadan, ülke tarımına hizmet etmeye devam etmesi istenirken özetle şu vurgulamalara yer veriliyor: ‘‘Edirne yöremizde pirinç (çeltik) ekimi fazladır. Çiftçilikten geçimini sağlayan insanlar, özellikle Ergene Nehri kirliliği sonucu kaliteli temiz çeltik tohumu bulamıyorlar. Sarımsaklı’da buğday tohumundan başka, çeltik tohumu ekimi de heyecanla beklenmektedir. Çiftliğin 20056 ekim programında olmasına karşın ayçiçek, pancar, mısır ve çeltik ekimi hâlâ yapılmamış, dolayısıyla çiftlik, yöneticileri yüzünden zarar eder hale getirilmiştir. Devlet ve devleti temsil edenler, edemeyen yöneticiler hakkında sessiz kalmamalıdır. Sarımsaklı Tarım İşletmeleri kesinlikle onun bunun menfatlerine kurban edilmemelidir. İktidarın sessizlikle işi bitirmesi halinde geri dönülemez sonuçlar yaşanabilir. Sarımsaklı, tarımsal amacından uzaklaştırılmadan, ülke tarımına ilelebet hizmet etmeye devam etmelidir..’’ yürütülen karşılıklı taviz kapsamında tarife kontenjanlarının haksız rekabet yarattığından ya tamamen kaldırılması veya Birlik’lere tahsis edilmesi isteniyor. Ayçiçeğinin stratejik bir ürün olduğunun kabul edilmesi, devamlılık içeren stratejik uzun vadeli programlar uygulanması, ayçiçeği yanında diğer yağlı tohumlu bitkilerin üretiminin arttırılması, alternatif ürün projelerine çeşitlilik sağlanarak teşvikler verilmesi, sulu tarım alanlarında üretime geçilmesi.. yapılması zorunlu öncelikler olarak sayılıyor. Bir de alternatif dizel motor yakıtı biyodizelin, üretilip ortaklarınca kullandırılmasının sektörü çok anlamlı olarak olumlu etkileyeceği anımsatılıyor. Bu konuya ilişkin AB standartlarının Türkiye’de de uygulamaya geçirilmesinin acil çözüm olacağı vurgulanıyor. S Ü R E C E K