05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 Tarımın her anlamda merkezi olan Trakya’nın yok edilmesini önleyecek plan iki yıldır yürürlüğe sokulmuyor C dizi EYLÜL CUMA Dev sanayinin arıtma sistem yok T arım sorunlarını konuşmaya çalıştığımız Trakya’da, söz dönüp dolaşıyor hemen çevre kirlenmesi, tarıma, insan yaşamına zararlarına çekiliyor. Sık sık verilen adresse ‘Ergene Havzası Çevre Düzeni Planı’ oluyor. Çaresiz röportaj niyeti ile çıktığım yola, kaynak kitaplar, araştırmalarla devam etmek zorunda kalıyorum. Şu sıralarda masamın üstü Trakya’nın yok ediliş öyküsünün bütününü kapsayan belgeler, raporlar, dosyalar yığını. Hele bir de ‘Ergene Havzası Çevre Düzeni Plan’ metinleri var ki... Karşıyı görmeme engel oluşturacak yükseklikte. Günlerce elimi sürmeye korktum... Ben plandan ne anlarım? Üstelik konum Trakya tarımı ve sorunları üzerine. Ama tarımı konuşmaya çalıştığım herkes bir yerlerinden bu planla söze girdiğinden çaresiz sayfalarını çevirmek zorunda kalıyorum. Yüzlerce sayfa aslında Trakya’nın nasıl yok edilmekte olduğunun belgelerini içeriyor. Tabii var olan yasaların çiğnenmesinin önlenmesi, gereken yasa hükümlerinin uygulanması halinde Trakya’nın, topraklarının, tarımının, bitkisinin, insanının nasıl kurtarılacağını da. Tabii ki plan mucizeler belgesi değil. İşlerin uzmanları yıllarla çalışmışlar, oturmuşlar, olup bitenlerin durum saptamasını yapmışlar. Sonra da yasalara göre yapılması gerekenleri sıralamışlar. Hepsi bu. Yani Erdoğan hükümeti istese, sorumlu bakanları vaat ettikleri görevlerinin, sorumluluklarının gereklerini yerine getirmek üzere kamu erkini, yerel yönetimleri harekete geçirseler, ortada yasadışı, kuralsız, keyfi, kayıt dışı, vicdansız uygulamalar kalmasa Trakya kurtulacak. Gelin görün ki hükümet kılını kıpırdatmıyor. Trakya artık her şeyi, nasıl olduğu belgeli bir biçimde yağmalanmaya, tüketilmeye devam ediliyor... Yine uzaktan görüldüğü kadarıyla arıtma tesisi denilen, yasa gereği yapılmış sistemlerin çoğu zaten hiç çalıştırılmıyor. Üretim kapasitesinin gerektirdiği arıtma nitelikleriyle uzaktan yakından ilişkilendirilmiş durumda değiller. Özetle var olan arıtma tesisleri, göstermelik, yasak savma niteliğinde. Zaten çoğunluk sanayileşme Trakya’da bu çağda yasadışı yollardan gerçekleştirildiğinden bu türden zahmete katlanmayanları, artıkları olduğu gibi dışarıya, dereye, suya, kurumuş kuyuya boşaltanları çoğunlukta. ? 6 ŞÜKRAN SONER Bir insan ömrü içinde yeraltı suları tüketilen, yerüstü suları lağım haline getirilen, birinci dereceden tarım toprakları ağır metal artıklarıyla kirletilen Trakya’nın kurtarılması için ‘Acil Ergene Havzası Çevre Düzeni Planı’ hazırlanmış. Trakya Üniversitesi’nin öncülüğünde hazırlanan, hükümetin 13 Temmuz 2004 tarihinde yürürlüğe koymuş olması gereken plan, Trakya’yı tüketen yasadışı uygulamaları durdurmayı hedefliyor. Hükümet, sorumluluğundaki denetim için harekete geçmiyor. Köylü derdini öfkeyle anlatıyor T ekirdağ Köseilyas köylüleri tarladan arpalık soğan topluyorlar. Ağırlıklı kadınlar, imece usulü sırayla tarlalara girip yerlerde sürüne sürüne soğan toplamaya ara vermeden, bir yandan da bizimle konuşuyorlar. Ellerinin çalışma temposu ile seslerindeki öfke hızlandıkça hızlanıyor. Bir an için yerimde Başbakan Erdoğan’ı düşündüm. Kendisine yönelik kadınlardan gelen küfürleri duysaydı, televizyonlarda izlediğimiz Kasımpaşa raconlu çıkışlarından birini yapabilir miydi? Kadınlar bir hesap bir hesap yapıyorlar ki... Piyasacıların, borsa yupilerinin televizyon yayınlarından iyice bir ders almışa benziyorlar. Soğan 100 lira, bir dönüm tarladan 50 kilo. Zaten satmak için ekilecek hali olmadığını söylüyorlar. Kendilerine yetecek kadar ekiyorlarmış. Bu kızgın güneşin altında bu ağır çalışma, karın tokluğunu sürdürebilme uğruna... HER ŞEY REHİNLİ Satış için ekilen buğday kaç yıldır aynı fiyat. Bu yıl ürün de kırık. 600 yerine olsa olsa 400 kilo çıkıyor. Traktörü, biçmesi, tohumu, gübresi... Buğdaydan içeri girecekler. Ayçiçeği bir şeyler bırakır. O da oğlanın geçen yıldan kalan düğün borcuna yetmez. Topu topu 70 dönüm tarla. 6 kişinin karnı nasıl doyacak? Geçen seneden çok daha kötü durumdalar. Her şey rehinli, kredi almışlar. Geçen yıl ucu ucuna kredi borçlarını ödeyebilmişler. Bu yılın hesabı tutmuyor. Para yetmediği için traktörden, gübreden, her şeyden tasarruf etmeye bakıyorlarmış... Bir kadının başladığı yerden, komşusu söze devam ediyor. Benzer hesaplar, benzer öyküler... Hepsi de artık televizyon kanallarından antrenmanlılar ya... Başlıyorlar haberlerde dinledikleri Erdoğan’ın sözleriyle dalaşmaya... İktidara gelmeden köylüye neler neler vaat ettiğini anımsatıyorlar. Sonra bir bir kendilerine göre en önemli olanlardan yedikleri kazıkları sayıyorlar. Ne de olsa Trakya köylüsü kadınları. Çocuklarının okuma hakkını koruma kaygısındalar. Kendi çocuklarını okuldan çekme korkusu, çaresizlik, başta Başbakan, çocuklarını yurtdışında okutan siyasilere duydukları öfkeyi kabartıyor... Tarlanın sahibi erkek de kadınlarla birlikte soğan toplama işleminde. Buğday az olduğu için, saklarlarsa değerinin artacağı yolundaki öğütleri hatırlatıyor... ‘‘Buğday para yapacakmış. Neyle ? Hükümetten plan icraatı yerine tahrifat retici köylü Trakya’da da artık derdini sadece öfkeli, küfürlü sözcüklerle anlatır olmuş. Kendi yağı ile kavrulmaya çalışan üreticiye bir sorun, bin cevap alıyorsunuz. Yapılan hesaplar tutmuyor. Türkiye’de göreceli en bereketli topraklarda, en iyi koşullarda yapılan tarımın getirisi, götürüsünün üstüne çıkamıyor. Altta kalan üretici şaşkın, bu işin devamını nasıl yürütebileceğinin, nasıl yaşayacağının yollarını bulamıyor... Ü H DOĞAL AFET DEĞİL Siz gazetenin birinci sayfasında, sel sularının bastığı ayçiçeği tarlalarının fotoğrafını gördünüz ya.. işte o tarlalar bu yıl tam üç kez sel suları altında kalmış oldu. Köylü selin aldığını bir daha, bir daha dikti. Artık böyle bir şansı yok, ekim yılı bitti. Üstelik tarlaları basan Ergene’nin suları zehirli her tür ve de metal atıklar ile dolu. Toprak çok tehlikeli kirlenmiş, zehirlenmiş de oluyor. Dahası selin zararlarını karşılamayı aklının ucundan geçirmeyen bir hükümetle karşı karşıyayız. Trakya’da bu sel taşkınları parça parça oluyor. Bir taşmadaki toprak yüzölçümü, felaket bölgesi yasasında öngörülen ölçülere varmamış bulunuyor. Taşkınların önlenmesine yönelik su havzası düzenlemelerinin yapılmamasının ya da yetersiz yapılmasının sorumluluğunun da yönetimlerde olduğunu bile bile. Zaten geçmişte ancak doğal afet niteliğinde yaşanan taşkınların şimdiki sürekliliğinin anlamı başka. Şimdiki sıradan yağmurlarla yaşanan büyük taşkınlar sanayinin doğal dengeyi bozmasından. Sanayi her gün milyon tonlarla yeraltı temiz suyunu yerüstüne çekip, kullanıp kirli olarak derelere akıtınca işte böyle bir sona varılıyor.. ükümet Trakya’yı kurtaracak önlemlerin alınmasını zorlayacak plan yürürlüğe sokmamakla kalmamış, üstünde tarafların onayını almadan yağmaya izin verecek tahrifatlar yapmış. Masamın üstündeki ‘‘1/100 bin ölçekli Trakya Alt Bölgesi Ergene Havzası Düzeni Planı Uygulama Hükümleri’’ni içeren 19 sayfalık metnin kimi bölümlerinde kırmızı renkle gösterilmiş bölümler var. Uzmanlar bana, alınmış resmi kararlarla Trakya Üniversitesi sorumluluğunda ilgili bakanlık, meslek uzmanlarının katılımında çok sayıda üniversiteden bilim insanının ortaklaşa hazırladıkları planın sorumlu taraflara gösterilmeden, onayları alınmadan hükümet adına gizli eller tarafından tahrifata uğradığını anlattılar. Erdoğan hükümetinin planı yürürlüğe sokmak üzere kapırdamayan elleri, hükümet yetkisinde ayrıca kararlar almaya gerek görmeden, ortak sorumluluktaki plan metnini, özel amaçlara yönelik olarak değişikliğe uğratmış. PLANIN AMACI ORTADA (Fotoğraflar: ERDAL ÖZCAN) ARITMA TESİSİ YOK Biz yine planın sayfalarını çevirmeye devam edelim. Korkmayın teknik bilgiler ilgi alanımızın dışında kalıyor. Ama sayfalar ister bir il, ilçe, köy ya da çarpık sanayileşme yapay yerleşim merkezine dönüştürülmüş yerlere ait olsun, bize gerçekleri çok çıplak anlatan cümleler hepsinde birden yer alıyor. Özetle yerleşim merkezlerinin arıtma tesisleri yok. İçme suları sistemi klorlanarak temiz, sınır standartlarda tutulmaya çalışılıyor. Şimdi dünyaya en ileri teknoloji ile ihracat yapma savındaki, bölgeye yerleşik marka olmuş koca koca firmaların büyük çoğunluğu karşımıza çıkıp, ‘‘Yerleşim merkezinin arıtma sistemi olmayabilir, benim var’’ demeye kalkmasınlar. Onların tek tek durumları plan raporlarının içine bile yerleştirilememiş. Çünkü resmi uzmanlar, bilim insanlarından oluşan plan heyetleri, büyük büyük işletmelerin kapı bekçilerinden yol bulup içeriye girip saptama bile yapamamışlar. KAÇAK KUYULAR Konuştuğumuz tüm görevliler, fabrikaların içine giremeyip ne yeraltından suyu çıkaran kaçak kuyuların sayıları ne de var olduğu söylenen, olmayan ya da çalıştırılacak, işe yarayacak konumda bulunmayan arıtma sistemlerini belgeleyemediklerini anlatıyorlar. Teknik bilgilerini dayanarak uzaktan saptayabildiklerine göre, bir izinli yeraltı suyu çıkarma kuyusunun yanında en azından 1015 kaçak kuyu da var. Çünkü ortada su kullanımı çok yüksek fabrikalar var. Deri, tekstil, meşrubat.. en çok suyu kullanan ve kirletenlerden akla gelebilecek ne varsa hepsi birden var. saklayacağım? Kooperatife aidat borcumu ödeyemiyorum. Günlük ihtiyaçları istediğiniz kadar kısın, kalanlara para çıkışmıyor. Siz siz olun sokaklarda gördüğünüz yeni traktörlere aldanmayın. Köylü bu yıl yeni traktörü borçtan alıyor. Nasıl mı? Eski borcunun taksitlerini ödeyemiyor. Yeni traktörler daha uzun vadeli taksitlerle satılıyor. Es ki traktörünüzü verip borcunuzu düştükten sonra kalan parayı alıyorsunuz. Yeni traktörü baştan borçlanarak taksitlendiriyorsunuz. Herkeste traktör var. Bir traktör bin dönüm yer sürer. Kimsenin o kadar tarlası yok. Traktörü, eski eşek arabası yerine kullanıyoruz. Tabii benzin parası bulursak. Bulmazsak evin önünde duruyor...’’ Trakya’nın kurtarılması için yasadışı keyfi sanayileşme, yerleşim alanları açılması, yeraltı sularının tüketilerek kirletilmesi, yerüstü sularının denetimli olarak doğru kullanılması, kirli atıkların atılmaması.. gibi önlemleri içeriyor; Trakya’yı, birinci derecede kıymetli bu doğal havzayı, topraklarını, bitki örtüsünü, insanını yağmalanmaktan, yok edilmekten kurtarmaya yarayacak yasaların uygulanması hükümleriyle dolu. Kırmızı kalemle çizilmiş, görülmeyen ellerin yazdığı eklerse yine Erdoğan hükümeti zamanında, tarım topraklarının, doğanın yağmalanmasına yönelik çıkarılmış özel yasaların getirdiği kaçak yollarını açıyor. Yağmayı önlemeye yönelik yasaklar kaldırılıyor. Tarımın suyunu sanayi tüketiyor Ç orlu Ticaret Borsası’nda Başkan Özcan Tülümen ile AB standartlarının üstünde tarım yapan üreticilerle sürdürdüğümüz sohbete bir süre sonra Prof. Halim Orta da katılıyor. Yörenin yerlisi, sulama uzmanı Tekirdağ Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi, aynı zamanda Çorlu Meslek Yüksekokulu Müdürü. Su üzerinde yapılmış çalışmalarının sonuçlarını üreticiler biraz ulaşılamaz bir özlemle dinliyorlar.. SU SEVİYESİ HIZLA İNİYOR Trakya toprağı ortalama 600 mm civarındaki yağışla buluşunca birçok bitkinin kuru koşullarda yetiştirilmesi olanaklı oluyor. Ancak yapılan araştırmalar, destek sulama ile ortalama 160 kg dekara verim alınan ayçiçeğinde 400500 kilograma çıkılabileceğini gösteriyor. Karpuzda bugünkü üretimin 810 katına, soğanda 45 katına çıkılabilecek koşullar var. Oysa bu verimli Trakya toprağı betonlaşmaya, tarım dışına itiliyor. Halim Orta, Trakya’nın çok zengin yeraltı lı elde edilmek zorunda olması gibi bir tablo ortaya çıkıyor. İçme suyu niteliğinin yok olması, yakın gelecekte tuzlu suyla yüz yüze kalma tehdidinden söz açıyor. Bir de yerüstü sularının kullanılmadan kirletilmesi gerçeği var ki... Herkes dilediği yerde, dilediği kadar kuyu açıp bedelini ödemeden kullandığı yeraltı sularını kirli olarak yerüstüne atmayı sürdürüyor. Yönelinmemiş yerüstü kaynaklarına gelince... DSİ’nin 14 baraj, 55 gölet, Köy Hizmetleri’nin 100 göleti var. Üniversitede yaptıkları çalışmalara göre ise Trakya’da 1150 gölet yapılabilecek yer belirlenmiş. Bölgedeki köy sayısının 750, yapılmış gölet sayısının 169 olduğu anımsanırsa, her köye bir gölet sloganı ile işe başlamanın ne kadar önemli olduğunun ortaya çıktığını söylüyor. İsterseniz kara mizah gibi bir bilgiyi ekleyelim. Benim oralarda dolaştığım günlerde Çorlu Meslek Yüksekokulu’nun kuyuları su çekilmesi nedeniyle kurumuştu. Okulun günlük acil su gereksinimi araçlarla taşınarak sağlanıyordu... ve yer üstü sularının hızlı, plansız, gelişen sanayi tarafından hoyratça kullanılmasının, tehdit edilmesinin boyutlarını bize anlatmaya çalışıyor. Yeraltı sularının doğal beslenmesinin üstünde hızlı tüketim hem su seviyesini hızla aşağı çekiyor hem de kirlenmelere yol açıyor. İçme suyunun bile giderek daha paha S Ü R E C E K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle